Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bartın Gelenek ve Görenekler


_asi_

Önerilen İletiler

BARTIN'DA GELENEK VE GÖRENEKLER

Gelenek ve göreneklerin en çarpıcı örnekleri Galla Bazarı ve topluca kutlanan Dini Bayramlar görülür. Halk oyunları ve halk müziği, el sanatları ve mutfak kültürü günümüze ulaşan gelenek ve göreneklerdir. Uzun yıllar anılarda yaşayıp dilden dile dolaşan eski Bartın Düğünleri ve Hıdrellez kutlamaları ile giyim-kuşam ve diğer bazı gelenekler toplumsal değişim sonucu artık hafızalarda yaşıyor.

Galıla Bazarı (Kadınlar Pazarı) 

Adını, bahçesinden ve hayvanlarından elde ettiği sütten yoğurda, biberden domatese, çilekten vişneye kadar tazecik ürünleri burada pazarlayan vefakar kadın¬larımızdan almıştır. Bartın’da yaz-kış demeden her Salı ve Cuma günleri kurulan Garıla Pazarı; bir yandan 200 yıllık bir geleneği yansıtırken, diğer yandan da köylüyle kentliyi kaynaştıran önemli bir pazaryeri olma özelliği taşımaktadır.

Bayram Kutlamaları 

Günümüzde, özellikle Merkez, Amasra ve Kurucaşile İlçelerinin bazı köylerinde Dini Bayramlar bölgesel olarak topluca kutlanmaktadır. Bayramı birlikte kutlayanlar; ya birbirine yakın köyler veya Karadeniz’in coğrafi yapısı nedeniyle birbirinden ayrı tepecikler üzerinde kurulmuş aynı köyün mahalleleridir 

Osmanlı dönemlerinden günümüze gelenekselleşen kutlamaların ne zamandan beri sürdürüldüğü veya günlerin nasıl tespit edildiği bu günkü nesilce bilinmemekte, gelecek Bayramın 1-2-3. günleri ile bir sonraki Bayramın hangi köy ve mahallede kutlanacağı herkesçe bilinmektedir. Süre, sabah saat: 09.00’dan akşam hava kararıncaya kadardır.

Bayram öncesi, geleneksel Türk Misafirperverliğinin gereği olarak ev sahibi köylüler gelecek misafirleri ağırlamak üzere hazırlıklıdırlar. Yemekler yapılmış ve evdeki tüm hazırlıklar tamamlanmıştır. Bayram sabahı, gelen misafirler ziyaretlerine ya bir dostlarının evinden başlarlar veya “Kutlama Yeri” ne giderler. Kutlama yeri, köy odası veya şartlara göre açık havada hazırlanmış alandır. Kutlamalara davet edilenler olduğu gibi dışarıdan katılanlarda olur. Davetliler ev sahiplerince, katılanlar kutlama yerinde ağırlanırlar. Kutlama Yerindeki misafirler için evlerden gelen yemekler, ikindi vakti topluca yer sofrasında yenilir, adına da “Konuk Çıkarma Yemeği” adı verilir.

Evlerdeki ve Kutlama Yerindeki bayramlaşmalardan sonraki karşılıklı bayram ziyaretleri yapılır. Gün boyu ikramlar devam ederken bölgeselden genele değişik konulardaki muhabbetler ve şakalaşmalar eğlenceye dönüşür. Bayanların ikramlarına ve muhabbetlerine katılan genç kızlar ise, evde pencereler önünde kümelenmişlerdir. Biliyorlar ki, öncüleriyle birlikte gruplar halinde eğlenen ve dolaşan gençler pür dikkat evlerden dışarıya sızacak nağmeleri bekliyorlar. Kızların bu gençlere Mani Yakmaları belki de gelecekteki bir evliliğin başlangıcı olacaktır.

Bazı köylerde, bu kutlamalar içerisinde çeşitli eğlence ve oyunlar ile Karakucak güreş gösterileri de yapılır.

Konut Çıkarma yemeğinden sonra hazırlıklara başlanan eğlence Cemal oyunudur. Bu oyunu kaçırmak istemeyen konuklar köyde konaklayabilirler.

Cemal oyunu; birlikte yenecek olan yemeğin toplanması ve bu sıradaki gösteriler ile Burma oyunundan oluşmaktadır. Oyunu izleyen veya yer alan gençlerin, oyun içerisinde gösterdikleri ustalığın, uyumun, mizahın ve aralarındaki dostluğun sergilendiği eğlencelik bir oyundur. Bir yandan evlerin önünde gösteriler yapılırken bir yandan da yemekler toplanır. Gösterilerde müzik, türkü, ilahi ve oyunlardaki hünerler sergilenir. Bütün evler dolaşıldığında, hava şartlarına göre açık hava veya köy odasındaki sofralar kurulur, yer sofrasında topluca yenilen yemekten sonra Burma oyunu başlar.

Gençler, yerde bağdaş kurarak halka şeklinde, sıkça ve elleri arkalarında saklı olarak oturmakta, birisinin elinde de her iki ucuna düğüm atılmış eşarp veya atkıdan bir “Burma” bulunmaktadır. Grup arasından seçilen “Ebe” kendisine vurulduktan sonra el değiştirerek saklanan Burma’nın kimde olduğunu bulacaktır. Gruptaki herkesin elleri arkada, sanki Burma kendisindeymiş gibi davrandığından, Burmanın kimde olduğunu bulmak hayli zordur. 

Ebe, Burma’yı ararken her sırtını dönüşte yeniden bir acıyla kıvranır. Burma bulunana kadar dövülme işi sürecek, yakalatan Ebe olacak, bu kez yeni Ebe dövülecektir. 

Zaman hayli ilerleyince, sıra ebe olup dövülenlerin acısını dindirmeye, yani aralarındaki dostluğun sergilenmesine gelir. Çeşitli enstrümanlarla çalınan müzik ve türküler eşliğindeki eğlenceyle oyun sona erer. Saat: 02.00/03.00’dür, artık uyku zamanıdır. 

Düğünler

Bir hafta süren eski Bartın Düğünlerinde; gelenek ve görenekler, halk müziği, türküler ve halk oyunları, kısaca folklorik öğelerin tümü iç içe sergilenirdi. Evlenme çağına gelen oğullarını evlendirmeye karar veren aile, gelin adayını seçerek Kız isteme ve Söz Kesme aşamalarını tamamlar. Sonra sıra Nişan törenine gelir. Nişanı takiben ilk hafta içerisinde kız evi tarafından oğlan evine gönderilen yemekten sonra, aileler arasında başlayan samimiyet ve dostluk, karşılıklı ziyaretlerle daha da gelişerek devam eder.

Nişandan belirli bir süre sonra düğün tarihi tespit edilir. Gerekli hazırlıklar için çıkılan Bazar’da; ağırlıklar ve kız tarafına hediyeler alınır, eksikler giderilir, kız tarafınca alınan Başlık Parası da gelinin Çeyiz’i ile Damat ve yakınlarına alınan hediyeler için harcanırdı. Artık her şey hazırdır. Cumartesi günü başlayacak düğün, Perşembe günü sona erecektir. 

Nikah ise, ya düğün sırasında veya daha önce davetlilerin huzurunda kıyılır.

Cumartesi Günü

Düğün, öğleden önce “ Başlık Töreni” ile başlar. Oğlan evinden kız evine gönderilen bir tepsi helvanın misafirlere ikramı ile başlayan eğlence bir hafta sürecektir. Aynı gün öğleden sonra kadınlar arasında tekrarlanan bu törene de “Helva Kesmesi” denir. Gece eğlenceleri oldukça coşkuludur. 

Pazar Günü

Cumartesi günü kız evinde başlayan ve gece yarısına kadar süren eğlenti akşam yeniden başlar. 

Pazartesi Günü

“Boya Günü”dür. Öğleden sonra Damat ve Gelin’in yakınları ve davetli bayanlar kız evinde toplanırlar. Mahalli kıyafetleriyle “Sıra” ya çıkan genç kızlar, Ud çalıp türkü ve maniler söyleyerek gece yarısına kadar eğlenceye devam ederler. Sıra, genç kızların düğün evinde yüksek bir yerde yan yana oturmalarıdır.

Salı Günü

İkindi namazından sonra “Yük Alması” vardır. Damat’ın yakınları kız evinden çeyizleri çıkarken Gelinin küçük kardeşi eşyanın üzerine oturur, bahşiş ister. Kız tarafı da bahşişe karşılık oğlan tarafına İpek Mendil verir. Akşam oğlan evinde damat ve arkadaşlarına verilen ziyafete ve yapılan eğlenceye “Oğlan Kınası” adı verilir. Kız evindekiler, eğlenceyi gecenin bir saatinde keserek hazırlanan bohçalar ve çalgılarıyla birlikte oğlan evine gelirler. Eve yaklaşıldığında, “Damat’ı isteriz” diye bağırarak kendilerini karşılamaya mecbur ederler. Damat, gelenleri karşılar, eğlence sabaha dek hep birlikte devam eder.

Çarşamba Günü

“Yatak Düzeltmesi” günüdür. Öğle üzeri toplu halde oğlan evine giden kız tarafı gelinin odasını hazırlar.

Akşam kız evinde yapılan ve “Kız Kınası” adını alan tören, düğünün en önemli olayıdır. Genç kızlar yine Sıra’ya çıkmışlar, Delikanlılar da Daraba (Ağaç bahçe çitleri) arkasından kına gecesini seyretmektedirler. Aralarındaki nişanlı gençler, sıradaki nişanlılarına mendiller içinde kuruyemiş gönderirken, mendili götüren Düğüncü Kadının bunları çeşitli esprilerle kızlara dağıtması günlerce konuşulur. Genç Kızlar, Daraba arkasından kendilerini seyreden gençlere taşlama yapar, Delikanlılar da cevap verirler: 

Kızlar:

Daraba arkasından

Bak böyle de bak böyle

Hep bakmayla olmaya

Bi türkü de sen sööle

Delikanlılar:

Gece geçtim duyduy mu?

Sevdiğim uyuduy mu?

Benim sana yanduğumu

Anaya duyurduy mu?

 

Bu kez delikanlılar sıradaki kızlardan çeşitli türküler isterler. En önemli istek türküsü “Mavili Mavili” dir. Ki, aralarında ilgi olduğu bilinen veya yakıştırılan genç kızla delikanlının isimleri yanyana anılır.

 

Mavili mavili ela kız

Bilemeyom kimleriy Yıldız kız 

Aman aman elini,

Yabancılarıy gelini 

Ahmet çok seviyomuş

Yari de yangun olmuş

Ahmet armut yer misiy?

Mahallede bir misiy?

Saa Yıldız’ı alıvarcaz

Ona gadunum der misiy?

Nakarat

Ev altında malaklar

Ahmet Yıldız’ı kovaklar

Eğer tutabilirse

Saçını başını yolaklar

Eğlence ve türküler devam etmekte, saz ekibi ve oyuncularıyla birlikte oğlan tarafı da gelmek üzeredir. Misafirler, manilerle karşılanırlar.

Sazlar ve türküler eşliğinde oyunlar sürerken, gelinde oynatılır. Kaynana gelinin başına para saçar. Gece yarısına doğru damat ve arkadaşları da börek yemeye gelirler. Çengiler çalar, oyunlar oynanır, yemekler yenilir, içilir. Damadın arkadaşları maniler söyleyerek kız evinden isteklerde bulunurlar. İstekleri karşılanmazsa gideceklerini ima ederler. “Ey Gaziler” türküsünü hep bir ağızdan söylerler.

Muhallebi isteriz,

Baklava da olmalı

Biz buradan gitmeyiz

Canlı tavuk gelmeli

Bu istekleri çoğaltmakta mümkündür. Bundan sonra damat ve arkadaşları kız evinden ayrılarak hamama giderler. Buna “Güvey Hamamı” denir. Damadın ayrılışından sonra oğlan tarafı da düğün evinden ayrılır, ancak kız evindeki eğlence sabaha dek sürer.

Perşembe Günü

“Hak Alma Günü”dür. Gelin kız gelinliğini giymiş, düğün alayını beklemektedir. Öğle zamanı, oğlan tarafı kız evine hareket ederken Damat, Sağdıç ve yakın arkadaşları ile birlikte diğer bir arkadaşının evindedir. Damat ve arkadaşları, gelinin oğlan evine gidişine kadar “Damat Odası” denilen burada eğlenilecek, damat tıraşı da burada yapılacaktır. 

Hazırlıklar tamamlanınca gelin, dayı ve amcasının kolunda gelin arabasına bindirilir. Düğün alayıyla birlikte eğlence de oğlan evine taşınacaktır.

Düğün Alayı’nın oğlan evine geldiği haberini getirene Damat tarafından bahşiş verildikten sonra; damat ve arkadaşları, öğleden sonra yapılacak olan “Koltuk Töreni” için eve hareket ederler. 

Gelin, merdiven başında hayat arkadaşını karşılar ve koluna girerek davetlilerin huzuruna gelirler. Bir süre oturduktan sonra Düğüncü Kadın tarafından odalarına çıkarıldıklarında; damat gelinin yüzünü açar ve “Görümlük” takar. Düğüncü kadının lokum ikramına karşılık da bahşiş verir. Bir kaç dakika sonra Düğüncü Kadın öncülüğünde genç çift odalarından alınarak davetlilerin yanına gelirler. Burada, Sağdıç’ın Düğüncü kadına bahşiş vermesiyle Koltuk Töreni sona erer. Damat ve arkadaşları Damat Odasına çekilirken eğlence sürmektedir. 

Artık, Cumartesi günü başlayan ve Perşembe gününe dek süren düğün, Yatsı ezanıyla birlikte sona erecektir. Yatsı ezanından sonra, namaz kılmak üzere Camiye giden damat ve arkadaşlarının Hoca’yla birlikte eve dönüşleri, önceden hazırlanarak yakılan çıralar ve lüks lambalarının ışıkları arasında, çeşitli espriler ve eğlenceyle oldukça görkemli olur. 

Herkes Hoca’nın okumaya başladığı duanın bitimini beklemekte, bir yandan da düğünün hatıralarda kalacak son olayının hazırlıkları yapılmaktadır. Damat ve Hoca’yı izleyen gözler, duanın bitimiyle birlikte görevlerini yumruklara terk eder. Arkadaşlarınca yumruklanan damat, kurtuluşu odasına kaçmakta bulur.

Düğünden sonraki Cuma günü “Duvak Günü” dür. Öğleden sonra gelinin yakın arkadaşları misafirliğe gelirler. Damat’ın arkadaşları da eve gelerek birlikte bahçede yemek yerler, eğlenirler.

Cumartesi günü gecesi, yeni evlilerin kızın annesini ziyaret etmelerine “Üç günleme”, bir hafta sonraki Perşembe günü başlayan karşılıklı ziyaretlere “Ömürleme” denir.

Eskilerde çok detaylı adetler yumağı olan bu şenlikli Bartın Düğünleri; günümüzde oldukça sadeliğe büründü. Eski düğünler artık hatıralarda yaşıyor, bu konuda yazılmış eserlerde ve sahne oyunlarında yaşatılıyor.

Doğum Gelenekleri 

İnsan yaşamının üç önemli döneminden “Doğum” ve “Evlenme”; sevinç ve mutluluk kaynağıdır. “Ölüm” ise, yaşamın sonu ve hiçbir canlının istemediği bir olgudur. 

Geleneksel yaşamda Doğum, mutluluğun başlangıcı olarak kabul edilir. Çocuk doğduğu zaman çevresine mutluluk saçar; coşkulu eğlencelerle kutlanır ve “İyi ki Doğdun” şarkıları söyletir. Ailenin, doğumla başlayan sorumluluğu ve desteği yaşam boyunca sürer. 

Günümüzde, doğumla başlayan ve uzun yıllar süren kutlamalar dışında farklı bir gelenek bulunmamaktadır. 

Sünnet Gelenekleri

Bartın’da çocuk sünnetleri, eski yıllardaki gibi çok eğlenceli ve görkemli olmasa bile geleneksel törenler, bugün hala yaşatılmaktadır. Sünnet Düğünleri, bir küçük düğün gibi önceden yapılan büyük hazırlıklarla başlar. Sünnet olacak çocuklara özel sünnet elbisesi giydirilir ve mahalle arkadaşları ile birlikte süslenmiş atlara, arabalara, otomobillere bindirilerek şehirde gezdirilir.

Atlı gezintide; sünnet olacak çocuğun bindirildiği atı, bir seyis yedeğine alır ve çocuklar sokak sokak mahallelerde dolaştırılır. Sünnet çocukları gezdirme sırasında, geçilen her mahallenin bütün çocuklarının bu eğlenceye katılması ile “Sünnet Alayı” büyük bir kalabalık çocuk grubunu oluşturur.

Bu gezi sırasında müzisyenler ve köçek grubu eşliğinde çok güzel oyunlar oynanır, eğlenceler yapılır. 

Askerlik- Gurbetlik

Bartın’da, Askerlik çağına gelmiş bir genç Arkadaşları için kendi evinde Asker yemeği de denilen büyük bir ziyafet verir, yemekte toplanan gençler çeşitli eğlencelerle hoşça vakit geçirirlerdi. Eski dönemlerde uğurlama, yine davul zurna eşliğinde ve bir şölen havasında olurdu. Tren veya Vapurla Askere uğurlanan genç; giydiği “Camadan” denilen bir tür yelekten tanınırdı. 

Yolcunun arkasından bir tas veya kova su dökülür, “Sular gibi akıp gelsin” anlamına gelir. Bu, Askerlik ve Gurbetlikle ilgili olarak sürdürülen en yaygın gelenektir. 

Ölümle ilgili Adetler 

Bartın ve çevresinde doğum- ölüm gelenekleri, yurdun birçok yöresi ile benzerlik taşır. Ölmek üzere olduğu hissedilen bir kimsenin başucunda kuran okuması için Hoca veya bir yakını davet edilir. Ölüm gerçekleştiğinde Cenazenin başı kıbleye dönük yatırılır. Ayak başparmakları birbirine, çenesi alttan başı üstünde bir bezle bağlanır. Ölüm akşam saatlerinde gerçekleşmiş ise sabaha kadar beklenir. 

Cenaze yıkanmadan hiçbir dini görev yapılmaz. Din görevlisine haber verilierek cenaze yıkanması evde yapılır. Defin işlemi sonrasında Cenaze evine ev halkı ve Taziyeye gelenler için komşular tarafından yemek getirilir. Ailesince, ölen kişinin hayrına ölümün 7.nci, 40.ncı ve 52.nci günlerinde yemek verilir. Ölen kişinin vasiyetini yerine getirmek aile fertleri için bir görev kabul edilir. Önemli günlerde, Onu saygıyla anma ve ardından hayır duaları etme, birkaç nesil devam eder. 

Geçmişte, Ölüm olaylarının duyurulması tellallar aracılığı ile olurdu. Tellallar; belli merkezlerden ölen kişinin ve yakınlarının ismini, cenazenin ne zaman ve nerede defnedileceğini yüksek sesle söyleyerek duyulmasını sağlardı. Günümüzde ise, Bartın merkezinde Belediye ve kırsalda Cami hoparlörü anonslarıyla duyurulur.

Gemi Atması

Bartın’da, Yalı Caddesi ve Bartın Irmağı kenarında bulunan yıllık 40–50 gemi kapasiteli tersanelerin, 1970 yıllarına kadar üretimlerini sürdürdükleri bilinmektedir. Gemi Atması; bu tersanelerde yapımı tamamlanan gemilerin suya indirilmesi törenidir. Geçmişi, 300-400 yıl öncesine dayanan ve Gemi yapımcılığı kadar eski bir gelenektir. O gün adeta kentin bayramıdır. Meydan ve gemiler Bayraklarla süslenmiştir. Bugünkü Yalı caddesinde toplanan Halk, bir yandan kesilen kurbanları pişirirken bir yandan da çeşitli oyun ve gösterilerle eğlenirler. Eğlence, gemilerin alkışlar arasında mandalarla çekilerek ırmağa indirilmesiyle tamamlanırdı. Günümüzde, buradaki gemi yapımcılığı ile birlikte Gemi Atması da hafızalarda yaşamaktadır.

Hıdrellez 

6 Mayıs Hıdrellez, takip eden ilk pazar günü ise eğlence günüdür. Hıdrellez, bir şeylerin başlangıcı veya sonudur insan yaşamında... Hıdrellez gelmeden sobalar kalkmaz, Hıdrellez gelmeden kışlıklar sandıklara konmaz, Hıdrellez gelmeden bahar başladı sayılmazdı. Hıdrellez hazırlığı günler önce başlardı. Hıdrellez kuzuları, Nisan ortalarında çayır ve bahçelerde koşardı … Kimi güvendiği ve tanıdığı köylere siparişi erkence verir, kimi de Çarşı içinde küme küme Hıdrellez kuzularının satılmasını beklerdi… 

Pazar günü sabahı, tüm hazırlıklar tamamlanmıştır. Hıdrellez eğlencelerinin vazgeçilmezleri, başta fırından daha yeni çıkmış kuzular, yanında içli pilav, su böreği, daha bu sabah yapılıp tencerelere basılan peynirli fincan börekleri, tatlı börek veya fincan böreği tatlısı... Hıdrellez, sözlü veya nişanlılar için de tatlı bir telaşın yaşandığı gündür. Oğlan evinin alıp, allı pullu süsleyerek Kız evine gönderdiği kuzu da ailece gidilecek Hıdrellez için hazırlanmıştır…

Artık hareket zamanıdır. Öğlene doğru aile ve arkadaş grupları ister sandalla, ister karadan Hıdrellez'in merkezi Yirmibeşkuyusu mevkiine doğru yola çıkarlar. Yirmibeşkuyusu, sandal sefalarının, eğlencenin, sazın ve türkünün nağme nağme yükseldiği, kalabalığın yoğun olduğu yerdir. Ancak, o gün Kaynarca ve Boğaz’a kadar tüm ırmak sahili de dolar taşardı.

Ünü, civar il ve ilçelerde de dilden dile dolaşan Hıdrellez eğlencelerinin buralardan da misafirleri olurdu. Misafirler, seyyar satıcılar, oyuncakçılar… Kimler yok ki… 

Sofralar kurulur, yemekler yenir… İçkili, içkisiz sofralarda sazlı sözlü eğlenceler, sohbet ve söyleşiler akşama kadar sürer… Bazen de bu ortamı, Boğaz üzerinde farkedilen kara bulutlar ve düşmeye başlayan iri iri dolu taneleri bozardı. Şimdi o da yok… Hıdrellez, ya birkaç soluk siyah-beyaz resimde veya Yirmibeşkuyusu, Kaynarca ve Boğaz sahillerinin terkedilmiş yalnızlığında…

İNANIŞLAR 

Gemi Atması

Bartın’da, 300-400 yıllık bir gelenek olan Gemi Atması; aynı zamanda yöre halkının inanışlarını yansıtan ilginç bir örnektir. O gün, Töreni izlemye gelen halkın arasında dikkati çekenler ve sevgi görenler hep hamile hanımlar olurdu. Çünkü Bartın halkı, Gemi Atmasını izleyen hamile hanımların doğumlarının kolay olacağına inanırlardı. 

Küp Dibi

Amasra’ya özgüdür ve Hıdrellez’den bir gün önce kızlar tarafından icra edilir. Mayıs ayının 5. günü akşamı kızlar, kendi mahallelerinde dikili bir gül bulabildikleri hane önünde toplanırlar. Toplantıya gelirken yanlarında bir kap içerisinde su getirmişlerdir. İçlerinde bir kız vardır ki, yanında suyla birlikte boş küp de getirmiştir. Her kıza ait altın, yüzük, eğer yoksa düğme küpün içerisine konulur ve getirilen sular küpe doldurulur. Küp de gül ağacının dibine açılan çukura gömülür. Bu arada niyetler tutulur: Nedense bu hep evlilik üzerinedir. “Tanrım bana bu sene evlenmeyi nasip et”. 

Ertesi gün Hıdrellez'dir. Sabahleyin tan ağarırken, aynı kızlar küpün gömülü olduğu yere gelirler. Ama burada bir kişi fazladır. Bu, mahalledeki bir ailenin henüz ergenlik çağına girmemiş ilk kız çocuğudur. Seremonide çekiliş yapması daha önceden planlanmıştır. Orada bulunanlar küpün etrafında halka olurlar. El birliğiyle gömülen küp ortaya çıkarılır ve oracıkta düz bir yere konulur. Çekilişi yapacak kız küpün başına geçer, kolları sıvar ve küpün içindeki yüzük ve düğmeleri karıştırır durur. Evlenmeyi çok isteyenler “Ya Rabbim ilk defa bana çıksın!” diye dua ederler. Tabii ki heyecan doruğa çıkar. Hep birlikte çocuğa “Çekilişe başla!” diye seslenilir. O da mecburen başlar. 

İlk çıkan obje kime ait ise ona muhakkak evlenecek gözüyle bakılır. İkinci ve üçüncü objenin sahipleri, evlenme konusundaki diğer şanslılardır. Birinci, ikinci ve üçüncü tespit edildikten sonra niyetler artık değişmeye başlar. 

Çekiliş devam ederken; bundan sonraki dualar sonuncu olmamak içindir. Oradaki herkes sonuncu olmanın acıklı olduğunu bilir. Çünkü öyle bir durumla karşılaşılırsa o kişiye zavallı ve şansı kapanmış diye bakılacak ve bir yıl boyunca “Küp dibi” diye anılacaktır. Şansı açılması için bir sonraki Hıdrellez’e kadar küpün saklanması görevi de onundur. Kadınlar arası toplantılarda her mahalleye ait sonunculardan, yani “Küp dipleri”nden bahsedilir. 

Ölümle ilgili İnanışlar 

Ölmek üzere olduğu hissedilen bir kimse eğer son nefesini vermekte güçlük çekiyorsa son nefesini acısız ve sıkıntısız vermesi için gurbette olan yakını (oğlu- kızı) varsa ona “Çekiniyor” denilerek onlardan birinin giysisi hastanın üstüne konur. Ölüm akşam saatlerinde gerçekleşmiş ise, sabaha kadar beklenir. Cenazenin şişmemesi için karın bölgesine bıçak veya demir parçası konulur. Ölen kişinin Ayakkabısı ihtiyacı olan birinin alması için evin kapısının önüne konur.

Batıl İnançlar

- Allah nazardan korusun diye, kulak el ile çekilip, duvara veya herhangi bir tahtaya el ile tıklanır.

- Gökteki ayı gören kişi, “Ayı gördüm Allah, amentü billah” deyip amentüyü okur ve altın’a bakarsa zengin olurmuş.

- Bahar yeli estiğinde göl ve ırmakta yıkanılmaz. Mecbur kalınırsa veya hamamda yıkanacak olanlar kurnaya çivi asarlar.

- Cuma günleri Sela ve Cuma vakti arasında melekler yere inmiştir diye ev süpürülmez.

- Çekilen dişler atılmaz. Bir duvar kovuğuna veya el değmeyen başka bir yere konur.

- Çocuk yeni doğduğunda koyun gibi uslu olsun diye Beşiğinin altına koyun postu serilir.

- Çocuğun üst dudağının yirik, delik olmaması için hamile kadın tavşana baktırılmaz.

- Çocuğun yürümesi için Sela ile Ezan arasında “Salladım selaya yürüsün cumaya” denir.

- Çocuk “kabakulak” hastalığına yakalandığında yüzüne tencere karası veya kına sürülürse iyileşeceğine inanılır.

- Gelin, sedir altına konulan makas üzerine oturursa kız bıçak üzerine oturursa oğlan çocuğu olacağına inanılır.

- Hamile kadın “Balık, paça ve kelle” yediğinde çocuğun sümüklü olacağına inanılır.

- Kedi elini yüzünü yıkar gibi yaparsa, eve misafir gelecek demektir.

- Nazar değmesin diye kırkbir çörek otu, üç karanfil tanesi, yedi diş sarımsak bir bez içine konur ve omza dikilir.

- Parmakların kütletilmesinin şeytanın tespihini çekmek anlamına geldiğine inanılır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 9 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.