Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Malatya Tarihi


_asi_

Önerilen İletiler

TARİHÇE

TARİH ÖNCESİ DÖNEM

 

Medeniyetlerin doğduğu Avrasya‘yı bir uçtan öteki uca kat edip Avrupa’nın batısı ile Asya ‘nın doğusunu birleştiren ve medeniyetlerin yayılma yolunu ifade eden eksen Anadolu ‘dan geçmektedir. Avrasyanın bu uzun doğu batı ekseni boyunca toplumlar arası hareketlilik yoğun olarak hep olmuş, bu hareketlilik toplumsal rekabet , savaş ve göçlere sebep olmanın yanında aynı zamanda da toplumsal ve teknik yeniliklerin bu eksen boyunca yayılmasını sağlamıştır. İşte adeta medeniyetleri taşıyan bu eksen Anadolu ‘dan geçerken yoğunlaşarak (ve daralarak) Anadolu ‘yu medeniyetler köprüsü haline getirmektedir. Bu özellik Anadolu ‘yu tarihin ilk çağlarından beri medeniyetler beşiği haline getirmiştir. Bu nedenle Anadolu’nun her taşı tarih kokan bir yer yüzü cennetidir.

 

Tarihte olduğu gibi günümüzde de medeniyetleri buluşturan Yurdumuzun önemli kavşak noktalarından birinde de Malatya bulunmaktadır. Bu özelliği Malatya ‘yı tarihin her döneminde önemli kılmış ve dikkatleri hep üzerine çekmiştir.

 

Malatya, eski çağlardan beri Anadolu ve Ortadoğu 'nun geçit veren kavşak noktasındadır. Doğuda en eski ulaşım yolu; Malatya­ Sivas üzerinden Erzurum'a, oradan da Kafkasya'ya uzanan yoldur. Buna, KarasuAras yolu da diyebiliriz. Öte yandan Güneydoğu'ya, Malatya ve Diyarbakır üzerinden Mezopotamya'ya uzanan yol önemlidir. Malatya'dan doğuya doğru Murat, KarasuVan Gölü diğer tabii bir önemli yoldur. Diğer önemli bir yol ise Güneyden gelip Malatya'da düğümlenen Malat­yaKahramanmaraş arasında Torosların çok kesif göründükleri bir sahada, akış yönleri farklı vadilerin takip ettiği tabii bir koridor boyunca uzanmaktadır. Güneyde dağlar arasında açılmış bir başka yol, Adıyaman üzerinden Urfa'yı Malatya'ya bağlamaktadır.

 

Belirtilen yollar, Malatya'da birleşerek kuzeyde Kafkasya'ya, güneyde Çukurova, Mezopotamya ve Suriye'ye, batıda Ege sahillerine, doğuda İran ve uzak doğuya kadar uzanmaktadır. Bu yollar, Akad İmparatoru Sargon zamanından beri işlemekteydi. Hititler zamanında da işlemekte olan bu yoldan Hitit Krallarının geçerek Anadolu üzerindeki devletlerle savaştığı bilinmektedir. Hitit Kralı Şuppililiuma 'nın bu yoldan geçerek Aşağı Fırat boylarına indiği, dolayısıyla Malatya civarında Fırat Nehrini geçtiği kaynaklarca belgelenmektedir. Bu yolun KayseriKültepe 'den başlayarak, Gürün Darende Malatya Samsat üzerinden Urfa'ya vardığı buradan da ikiye ayrılarak Gargamış ve Halep'e, diğerinin de Nusaybin üzerinden doğuya Asur ve Babil'e gittiği tahmin edilmektedir. Mezopotamya ile Anadolu arasındaki ticaret ve kültür alışverişinin bu yol üzerinden yapılması, Malatya'nın tarihi ve kültürel önemini artırmıştır.

 

Antik çağlarda kullanılan yolların yanında, Roma döneminde ticaretle sınırların korunması amacıyla yeni yol yapımına geçilmiştir. Malatya'nın büyük bir askeri merkez olması sebebiyle Romalılar, askeri ve ticari amaçla kullanılan yollarını Malatya'dan geçirmişlerdir. Bu durumu, yol kenarlarına dikilen mil taşları doğrulamaktadır.

 

Bizans İmparatorluğu Roma yollarını aynı amaçla kullanılmıştır. Araplar, Bizans topraklarına yaptıkları akınlardan sonra geri çekilirken Kommagene ile Malatya arasındaki geçitten faydalanmışlardır. Türkler ise Fırat Nehri'ni Malatya yakınlarında aşarak Orta Anadolu'ya ulaşmışlardır.

 

HİTİTLER DÖNEMİ

 

Hititlerin Anadolu'da, M.Ö. 2000 yıllarının başında varlıklarını gösterdikleri Aslantepe'den çıkarılan bazı seramik örneklerinden anlaşılmaktadır.

 

M.Ö. 1750 yıllarında Kuşsara Kralı Anitta, Anadolu'yu tek bir yönetim altında toplayarak siyasi birliği sağlamıştır.[2] Bu dönemde Malatya'nın, büyük bir ihtimalle, siyasi birliğe katıldığı sanılmaktadır. I. Hattusilis, Kuzey Suriye yolunu emniyet altına almış, yerine geçen oğlu I. Mursilis ise Anadolu birliğini Halep ve Babil seferlerinden sonra sağlamış. Malatya' nın bu krallar döneminde kuzey Suriye ile Anadolu arasında önemli yol kavşağında olması sebebiyle Hitit birliğine girdiği ve bir Hitit şehri olduğu kabul edilebilir. I. Mursilis, babası I. Hattusilis 'in gösterdiği, dış menfaatlerinin güneyde olduğu fikri üzerine hareket edip, Halep ve Bağdat'ı fethederek "Büyük Kral" unvanını aldığı Akad metinlerinde görülmektedir.

 

Hitit Krallarından Ammunas ile Huzziyas'tan biri döneminde M.Ö. 15. yüzyılda yer yer görülen isyanlar sonunda Hitit Birliğinin kuzey Suriye'deki egemenliği Mitanni Krallığının eline geçmiştir. Böylece, Malatya'da bu dönemde Mitanni eğemenliği altına girmiştir. Hitit Kralı Şuppiluliuma, M.Ö. 1450 yıllarında Fırat Nehrini geçerek bölgede yer alan Mitanni eğemenliğine son verilmiştir. [3] Böylece Malatya'yı yeniden Hitit İmparatorluğuna kazandırmıştır. II. Mursilis, Muvatalli ve III. Hattusilis dönemlerinde Malatya, Hitit Merkezine bağlı kalmıştır.

 

M.Ö. 1116-1096 yılları arasında bir Asur vesikasına göre, Asur Kralı I. Tiglatplaser Malatya üzerine yürüyerek kral Allumu'yu yenmiştir. Şehir halkını rehin alarak vergiye bağlamıştır.

 

M.Ö. 1200-1000 yılları arasında kavimler göçü sebebiyle Anadolu'da karanlık bir devir hüküm sürmüştür. Hitit İmparatorluğu, bu dönem sonunda tamamen ortadan kalkmıştır.

 

Hititler'in torunları, M.Ö. 1000 yılından sonra varlıklarını şehir devletleri halinde sürdürmüşlerdir. Malatya, asıl önemini bu devirlerde almıştır. Hitit Devleti, bir takım küçük feodal krallıklardan teşekkül ediyordu. Bu derebeyliklerden birisi de Fırat Nehri'nin Malatya civarında yaptığı dirseğin içinde bulunduğu tahmin edilen Alşe Krallığı idi.

 

Geç Hitit döneminde; Malatya ve çevresinde özellikle lspekçur, Darende, Gürün, Aslantepe'de Geç Hitit dönemine ait kitabeler ve siteller bulunmuştur. Heykeller ve siteller Geç Hitit devrinin Malatya'da ne kadar geniş çevreye yayıldığını göstermektedir.

 

MEDLER DÖNEMİ

 

Asurbanipal'ın (M.Ö. 669-631) ölümünden sonra, Asur'un ihtişamlı devri uzun süre devam etmedi. Bu arada Med'ler, Keyaksar'ın (M.Ö. 625-585) idaresinde güçlü bir devlet kurmuşlardır. Asur egemenliğinde bulunan Babil prensliği de hürriyetine kavuşmak istiyordu. Babil prensliğinin başında bulunan Nabupolassar, Asur aleyhine Med kralı Keyaksar ile bir anlaşma yapmıştır. Aynı zamanda Kimmerler'de Med'lerle anlaşarak ittifak halinde harekete geçtiler. Bu kuvvetler, M.Ö. 612'de büyük bir saldırı ile Asur toprakları, Medlerle Babilliler arasında paylaşıldı. Anadolu toprakları, Kızılırmak nehrine kadar MedIerin payına düştü. Batı Anadolu'da bulunan Lidya devleti Medler'in Doğu Anadolu'da ilerleyişini endişe ile takip ediyorlardı. M.Ö. 590 yılında Malatya civarında Fırat Nehrini geçen Med ordusu Kızılırmak nehri yakınlarına kadar olan toprakları ele geçirdi. Med kralı Keyaksar ile Lidya kralı Alyattes'in orduları M.Ö. 585 yılının 28 Mayıs'ında Kızılırmak Nehri kıyısında karşılaştılar. Savaş esnasında güneş tutulması meydana geldiğinde her iki taraf, bunu uğursuzluk sayarak savaşa son verdiler. Kızılırmak, iki taraf arasında sınır olarak kabul edildi. Böylece Malatya bölgesi Medler'in hakimiyetine geçmiş oldu.

 

Med devleti, askeri güce dayanan militer bir devletti. İstila ettiği bölgelerde kalıcı bir yönetim sağlayamıyordu. İran'ın güneybatı yaylalarında yaşayan Perslerin Ahameniş soyundan gelen II. Kiros, Med yönetiminin içine düştüğü çelişkilerden yararlanmaya kalkıştı. Med kralı Astiyağ'ın (M.O. 584-550) ordularını bozguna uğrattı. Kısa sürede Kızılırmak Nehrinin doğu kıyısına kadar bütün Anadolu'ya egemen oldu. Böylece Malatya yöreleri de Perslerin eline geçti.

 

PERSLER DÖNEMİ

 

Pers kralı I. Dareios (Daryus), (M.Ö. 522-485) ülkesinde düzenli bir yönetim kurmak amacıyla ülkeyi 127 vilayetten oluşan 23 büyük Satrab'lığa ayırdı. Malatya bölgesi, merkezi Kayseri (Mazaka) olan Kapadokya büyük satrablığına bağlandı. Malatya yöresinde Med ve Pers egemenliğini yansıtan anıt eserlere rastlanmamıştır. Bölge ekonomisinin can damarı olan Mazaka-Malatya arasındaki yol, bu dönemde önem kazandı. Malatya; İran yaylasını Akdeniz'e bağlayan ulaşım yolu üzerinde sosyal ve ekonomik ilişkilerin düğümlendiği doğu ile batı arasında bir kent oldu.

 

Malatya, M.Ö. 4. yüzyılda Makedonya Kralı İskender ‘in Anadolu'yu ele geçirmesinden sonra Perslerin idari sistemine dokunmadı. Bölgeye atadığı komutanları ile Hellenistik kültürünün Anadolu'ya yayılmasını sağladı. Malatya, bu dönemde Helen kültürünün etkisinde kalmıştır.

 

İskender'in M.Ö. 323 yılında ölümünden sonra bu büyük İmparatorluk, onun komutanları ve satrabları arasında bölüşülmeye başlandı. Malatya bölgesine ilk önce, İskender'in Kapadokya Satrabı Evmenes sahip çıktı. Ancak, Evmenes M.Ö. 315'de komutan Antigonos'a yenildi. İskender'in Babil satrabı Selevkos, uzun savaşlardan sonra Antigonos'u yenince İran, Irak ve Güney Anadolu toprakları bu sefer onun egemenliği altına girdi. (M.Ö . 312) Büyük Selökid devletinin temelleri atılmış oluyordu. Selevkos'un Malatya'yı içerisine alan topraklarda da egemenlik kurması, ancak rakibi Lizimakhos'u M.Ö. 281 'de yenilgiye uğratmasından sonra gerçekleşmiştir. Selevkosların Malatya'da tahakkümleri bir yıl sürmüştür. Yöre insanının isyanı sonucu Selevkoslar Malatya'yı terk etmek zorunda kaldılar. Aynı zamanda Kapadokya Krallığı bölgede hakimiyeti ele geçirdi. Güney komşu Selökidlerle iyi geçinmeye çalışan Kapadokya yönetiminin Malatya bölgesindeki egemenliği daha güçlendi.

 

Kapadokya Krallığı, bir süre sonra "Sofen Presleri" diye anılan ve bugünkü Harput yöresinde bağımsızlığını ilan eden prensIere boyun eğdi ve Malatya yöresinin yönetimini bırakmak zorunda kaldı. (M.Ö. 212) Böylece bölgedeki yönetim, tekrar Selevkosların eline geçmiştir. Bu yönetimden memnun olmayan yöre haklı, kuzeyde bulunan Pontus Kralı Farmekes'in koruması altına sığınmıştır. (M.Ö. 170) Malatya bölgesi uzun süre Pontus Krallığına bağlı olarak kalmıştır.

 

Pontus Kralı Mitridates Evpator'un (M.Ö. 120-63), Pompeius komutasındaki Roma ordusuna yenilmesinden sonra bölge, merkezi Kelkit ırmağı kıyısındaki Kabira olan Roma eyaletinin sınırları içine alındı. (M.Ö. 66)

 

ROMA DÖNEMİ

 

Roma ordularının uğrak yeri haline gelen Malatya; kuzeyi güneye, doğuyu batıya bağlayan bir düğüm noktası üzerinde bulunuyordu. Fırat nehrinin doğu ile batıyı birbirinden ayırması, buranın önemini daha da artırmıştır. Bu bölgeye Romalılar iki Legionu (lejyon) yerleştirmişlerdir. Bu lejyonlardan biri Melitene'ye (Malatya) gönderilerek görevlendirilen lejyon XII. Fulminita'dır. Diğeri ise Samosata (Samsat-Adıyaman) gönderilen lejyon XVI. Flavia'dır. Roma'nın .30 lejyonundan ikisini Fırat kıyısına yerleştirmesi bölgenin önemini gözler önüne sermektedir. Melitene'de yerleştirilen 12. lejyon doğudaki Roma'nın en önemli askeri bir üssü olmuştur. Bu lejyonlar bölgede asayişi sağlayarak, Karadeniz'den Zaugma'ya kadar uzanan doğu hudutlarının bekçisi olmuştur. Romalıların 12 Lejyonu buraya yerleştirmelerinin sebebi; buranın önemli bir yol kavşağında olması, Fırat'ın burada geçit vermesi, su kaynaklarının ve yiyecek depolarının bol olmasındandır. 12. lejyonun Malatya'da yerleştirilmesi ile Aslantepe'de bulunan şehrin yeri değiştirildi. Buranın 4. km. kuzeyine bugün Battalgazi ilçesi adı verilen yere kuruldu. Şehrin etrafı surlarla çevrildi. Şehir surları (M.S. 98 -117) Traianus döneminde yapılmıştır. Traianus zamanında, Melitene, Part'lara[1] karşı önemli bir sınır üssü olmuş, askeri yolları geçtiği bir geçit noktası haline gelmiştir.

 

Romalılar döneminde sınır şehri olma özelliğini taşıyan Melitene 'ye komşu devletler tarafından sürekli saldırılmıştır. Savaşlar sebebiyle yıpranan şehir surları, İmparator Constantius (M.S. 363) zamanında tamir ettirilerek genişletilmiştir. Bütün Roma ülkesinde olduğu gibi, Melitene'de de huzursuzluk ve isyanlar artmış, şehir sürekli el değiştirmiştir. Daha sonra Pers Kralı Sapor'u Bizans İmparatoru Valens yenerek bölgede Roma nüfuzunu yeniden sağlamıştır.

 

Romalılar tarafından askeri bir karargah olarak kullanılan Malatya'da o döneme ait eserler tahrip olduğundan günümüze ulaşamamıştır. Ulaşabilen kültürel buluntular ve kalıntılar Malatya müzesinde sergilenmektedir.

 

Theodosius Magnus, (M.S. 379-382), 395'te imparatorluğu oğullan Arcadius ve Honorius arasında bölüştürmüş. İmparatorluğunun doğusu Arcadius'a düşmüştür. Malatya, İmparatorluğun ikiye bölünmesinden sonra Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu içinde kalmış, bundan sonra da önemini sürdürmüştür.

 

BİZANS DÖNEMİ

 

Doğu Roma yönetiminde uzun yıllar kalan Malatya, yine askeri bir üs olarak kullanılmıştır. Bu süre içerisinde surlar, yeniden onarılmıştır. Fulminatris lejyonu adı verilen askeri karargaha Bizanslılar "Likandos adını vermişlerdir. Bizans İmparatoru Akil1eon (457­474) Malatya'yı İmparatorluğun 12. Temi olarak adlandırmıştır. 532 yılında imparator Justinyanus zamanında şehir surları yeniden restore edilerek müstahkem hale getirilmiştir. Bunun zamanında Malatya, bir eyalet merkezi durumundadır. Bizanslılar, Malatya'yı Romalılardan daha çok geliştirmişlerdir. Şehrin su ihtiyacı, bugün olduğu gibi Derme Suyu olarak bilinen Gündüzbey su kaynaklarından karşılanmıştır. Yörede Gündüzbey, Yeşilyurt, Yakınca, Banazı, Bostanbaşı ve Tecde adıyla bilinen yerleşim merkezlerinin Bizans döneminde kurulduğu sanılmaktadır. Çünkü bahsi geçen yerlerde Bizanslılardan kalma mozaikli havuz ve ev kalıntılarına rastlanmaktadır. Bunlardan birisi Tecde'de bulunan Zirai Araştırma İstasyonu Meyve Fidanlığının bulunduğu, alanda olduğu tespit edilmiştir. 1985 yılında sözü edilen yerde yapılan havuz çalışmaları kazısı sırasında 7 adet altın Bizans sikkesine rastlanmıştır. Bunlar Malatya Müzesinde sergilenmektedir. Bir diğeri ise Yukarı Banazı (Konak) köyünün Horata adı verilen suyun yakınında bir üzüm bağının içindeki kalıntılardır

 

Öte yandan şehir içinde ve çevresinde bulunan kale kalıntılarından şehrin geniş bir alana yayıldığı ve Hiristiyanlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Şehir ve çevresinde çok sayıda kilise ve manastır yaptırılmış, ancak bu mabetler İslam-Bizans mücadelesi sırasında tahrip edilmiştir. Müslümanlar tarafından yaptırılan cami ve mescitler, Bizanslarca aynı tarzda hareket edilerek yıktırılmıştır.

 

Bizanslılar, Malatya'yı Sasani'lere karşı bir hudut şehri olarak kullanmışlardır. 575 yılının sonbahar mevsiminde Sasanilerle Bizanslılar arasında büyük bir meydan savaşı olmuş, Sasani imparatoru 1. Hüsrev yenilgiyi hazmedemeyerek intikam amacı ile şehri yakıp yıkmıştır. Uzun süre Bizanslılar ve Müslüman Araplar arasında el değiştiren Malatya, Hz Ömer zamanından itibaren halifelerin ülkesi ve Bizans toprakları birinden ayıran bölgeye Avasım adı verilmiştir. İslam coğrafyacılarından İbn-i Haykal ‘ın ifadesine göre bu avasım şehirlerinin (sınır, uç bölgelerin) en bakımlısı ve büyüğü Malatya’dır. Malatya’nın strateji bakımından yolların kavşağında bulunması, önemli dağ geçitlerinde bulunması İslamların bu şehre özel önem vermelerine sebep olmuştur. Anadolu'da Fırat'ın doğu kısmı müslümanların ilk istilası sırasında ele geçirilmiştir. Emeviler devrinde de bu fetih tamamlanarak Anadolu'nun güney bölümü olan Adana, Ceyhan ile Fırat arasındaki topraklar müslümanların kontrolüne geçmiştir. Adana bölgesinin merkezi Tarsus, Fırat bölgesinin merkezi Malatya olmak üzere iki hudut valiliği kurulmuştur.

 

Anadolu'nun tamamen Türkleşmesine kadar Malatya, Bizans ve Müslüman Araplar arasında paylaşılamayan bir merkez konumundadır. VII. yüzyıldan itibaren sürekli Arap akıncılarının saldırısına uğramıştır. 1993 yılında Battalgazi ilçesinde Belediye Hamam inşaatı hafriyatı sırasında ele geçen 7. Mikhael Dukas (1071-1078) dönemine tarihlenen altın sikkelerden anlaşıldığı kadarıyla bu eserler Malatya'da Bizans döneminin sonu olarak karşımıza çıkar.[1]

 

 

İSLAM DÖNEMİ

 

Müslüman Araplar, Anadolu'ya yaptıkları seferlerle Malatya'yı birkaç defa ele geçirmişlerdir. İyaz bin Ganem'in Habib bin Mes­leme komutasında Malatya üzerine gönderdiği Arap ordusu kenti aldı ise de burada fazla kalamadı. Karşı saldırıya geçen Bizanslılar kenti geri aldılar.

 

Suriye valisi Muaviye, Habib bin Mesleme'yi yeniden Malatya üzerine gönderdi. 656 yılında kenti alan Mesleme, buraya askeri birlikler yerleştirdikten sonra yönetimi kendi atadığı bir valiye bıraktı. Muaviye (661-680) bu kente gelerek bir zaman kaldı ve asker sayısını artırdı. Kenti İslamlaştırmak gayesiyle Irak ve Suriye'den Müslüman halkın bir kısmım Malatya'ya getirerek yerleştirdi. Bu dönemde Malatya bizanslılara karşı yapılan yaz seferlerinin üssü durumuna getirilmiştir.

 

Hz. Ali ile Muaviye taraftarları arasındaki mücadeleler zamanında müslümanlar, Anadolu seferlerini ihmal etmiş, Emevilerin hilafeti ellerine geçirdikten sonra Hz. Ali tarafından Abdullah İbn-i Zübeyr’in isyanı üzerine Malatya’ya yerleştirilen halk şehri terk etmiştir. Bu fırsattan yararlanan Bizanslılar Müslüman halkın ve askerlerin çekilmiş olduğunu görerek Malatya'yı yeniden zapt ettiler. Şehrin kalesini yıkıp, Müslüman halkı kılıçtan geçirdiler. Şehre Rum, Ermeni , Aramice konuşan ve kendilerine Nebatiler denilen halkı yerleştirmişlerdir.

 

Emeviler döneminde Halife Ömer bin Abdülaziz (717-720) kaçmakta olan Darende halkını Malatya'ya yerleştirdi. Cavana bin El ­ Haras'ı buraya vali olarak atadı. 740-41 yılında Askivaş komutasındaki Bizans Ordusu Malatya üzerine yürüdü. Kuşatma sırasında halk, kent kapılarını kapayarak Halife Hişam'dan (724-743) yardım istedi. Bunun üzerine Bizanslılar çekildilerse de Halife Hişam Malatya'ya geldi, şehir onarılıncaya kadar buradan ayrılmadı

 

Şehre vali olarak atanan Melih İbn-i Sebeb ve yanında seferlerde bulunan Abdullah El Battal Bizanslıların elinde bulunan Synada şehrini kuşatmışlardır. İslam orduları Pelezaium adı verilen yerde ağır bir yenilgiye uğramışlardır. Bu savaştan üç sene sonra 740 tarihinde Abdullah El Battal, Eskişehir yakınlarında Akronion önünde yapılan savaşta şehit düşmüştür. Aynı tarihte Malatya'da Bizans - Arap çatışmalarında Battalgazi'nin silah arka­daşı Abdulvahap'ın da şehit düştüğü sanıl­maktadır.

 

755 tarihinde Bizans İmparatoru V. Konstantinos tarafından yakılıp yıkılan Malatya, aynı tarihte Salih bin Ali bin Abdullah komutasında saldırıya geçen İslam ordusu, V. Konstantinos komutasındaki Bizans ordusunu yenerek şehri yeniden ele geçirmişlerdir. Abbasi Halifesi El Mansur (754-775), yeğeni İmam Abdulvahap bin İbrahim'i Malatya valiliğine atadı. Vali, 757 yılında Hasan bin Kahtaba komutasındaki kuvveti ile gelerek Malatya'yı yeniden onarttı. Onarımı tamamlanan Malatya'ya 4.000 kişilik kuvvet bırakarak buradan ayrıldı.

 

Halife Harun El Reşit (786-809) döneminde Malatya'ya karşı yapılan bir Bizans saldırısı püskürtülmüş ve şehir tahkim edilmiştir.

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.