Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Manisa Tarzanı


_asi_

Önerilen İletiler

AHMET BEDEVİ (Manisa Tarzanı )

 

agaclar-net_tarzan2.jpg

 

Cumhuriyet Öncesi Ahmet Bedevi adıyla bilinen, Cumhuriyet Dönemi resmi kayıtlarına göre ise asıl adı "Ahmeddin Carlak" olan ve Manisa'da yaptığı yeşillendirme, ağaç dikme çalışmaları, çevreciliği ve yaz kış sadece bir şort ile Manisa sokaklarında dolaşması nedeniyle Manisa Tarzanı olarak da bilinen kişidir.

 

Sadece şort ve doğa'nın dostluğunu giyinen adam

 

Ahmet Bedevi 1899 yılında Bağdat'a 100-125 km kadar kuzeyde olan Samarra şehrinde dünyaya gelmiş Kerkük kökenli bir Türkmendir. Kurtuluş Savaşı'ında savaştığı için kırmızı şeritli İstiklal Madalyası sahibidir. Hayatını Manisa'yı tüm Türkiye'ye örnek olacak şekilde ağaçlandırmaya adamış ve yaşadığı süre boyunca binlerce ağaç dikmiştir.

 

Spil Dağında yaşayan ve Manisa sokaklarında üzerinde sadece şort ile dolaşan Ahmet Bedevi'ye halk Manisa Tarzanı adını takmıştır. 1963 yılında hayatını kaybedince Manisa halkınca bir efsaneye dönüştürülmüş, heykeli dikilmiştir. Her yıl ölüm yıldönümü olan 31 Mayıs'da Manisa'da Ahmet Bedevi için törenler düzenlenir.

 

HAYATI

 

Türk Ordusu'nda hem 1. Dünya Savaşı, ardından hem de Türk Kurtuluş Savaşı' na katılır. Ancak Kurtuluş Savaşı'ndan hemen önce, Kafkas Cephesi'nde Kazım Karabekir Paşa'nın komutası altında er olarak olarak görev alır.

 

Kurtuluş Savaşı' nın ardından Türkiye Büyük Millet Meclisince Kırmızı Şeritli (kurdelalı) İstiklal Madalyası ile şereflendirilir. Her resmi kutlamada göğsüne bağladığı bir palmiye yaprağının üzerine bu madalyayı takar ve tören alanına büyük bir gurur içinde katılır.

Kurtuluş savaşı sonlarında işgalci düşmanın orduları yurdumuzu terk edişleri sırasında Batı Anadolu' daki her yeri ateşe verirler. Alevler öyle kuvvetlidir ki Manisa' nın yemyeşil manzarası katran karasına dönüşür.

 

Tutkulu bir doğa sevdalısı olarak bu durumu üzüntüyle gören Bedevi, savaş sonrasında Manisa'nın manzarasını tekrar yeşile dönüştürmek üzere burada kalmaya karar verir. Askerlik bitmiştir, ancak ona göre bu vatan için ağaç dikmek yeni bir kutsal görevdir. Azimle mücadele ederek bir kaç senede mutlu sona ulaşır.

 

Yoksul ve yalnız bir yaşam geçirir. 1 Haziran 1933'te 30 lira aylıkla bahçıvan yardımcısı olarak Manisa Belediyesi'nin kadrosuna alınır.

Kendisi de yoksul olduğu halde Belediye'den aldığı aylığı fakirlere yiyecek ve giyecek almak için harcayacak kadar yardımseverdir.

Yaz, kış şortla ve lastik pabuçlarla dolaşır, Sadece üzerine eski gazete sererek kullandığı ahşap bir sedirinin bulunduğu Spil Dağı'ndaki küçük kulübesinde yorgansız, yataksız ve yastıksız uyur.

 

Tek malvarlığı bunlardır. Yaşamında fazla masrafı olmadığından paraya ihtiçaç duymaz, kazancını fakirler için harcar.

 

Bir süre sonra saçını ve sakalını uzatmaya karar verir ve görünümünden ötürü halk ona "hacı" demeye başlar. Başkalarının 25-30 dakikada çıkabildiği Spil Dağın'daki Topkale Tepesine o, lastik pabuçlarıyla birkaç dakikada çıkar, kendi saatine göre saat 12:00 olunca muhtemelen askeriye'den kalma eski bir top arabasından 1 el top atışı yaparak saatin 12:00 olduğunu halka da bildirir. Bu yüzden halktan bazıları ona "topçu hacı" da der.

 

Ve 31 Mayıs 1963'te hayata gözlerini yumar.

 

Yaşamıyla iyi bir spor adamı ve gençlere iyi bir modeldi. Manisa Dağcılık Kulübü'nün kurulmasında yardımcı olmuştur. Ağrı, Cilo ve Demirkazık Dağlarına Tırmandı. Sinema tutkunu, okumayı seven, yeniliklere açık biriydi.

 

Herşeyin doğal olanını kullanmayı tercih ederdi. Üzerine sürdüğü güzel kokuları bile özenle seçtiği bitkilerin yağından, kendi eliyle hazırlardı. Hep soğuk suyla duş alarak vücudunu zinde tutardı. Böylesine takdire şayan biriydi.

 

Makam ve mevkii sahibi olmayı ve ihtiyacından çok para elde etmeyi aklından bile geçirmezdi. Hayatını Manisa'ya ve Manisalılara hizmet etmeye adamıştı.

 

En ilginç özelliğiyse yetiştirdiği her ağaca ve çiçeğe "çocuklarım" diye hitap edip onlarla dertleşmesiydi.

 

Bir gün başrolünde Johnny Weissmuller' in oynadığı 1934 yapımı Tarzan filmi Manisa sinemalarında gösterime girdiğinde halk, Ahmet Bedevi'nin yaşamını bu filmle özdeşleştirerek bu kahramanı Manisa Tarzanı olarak anmaya başlar.

 

MANİSA TARZANI DİYORKİ

 

Ben Tarzan . . .

“Yaşayışım gayet basittir. Yaz, kış , Topkale’ deki kulübemde ve mağaramda yaşarım. Evim meyve ağaçlarıyla , çiçeklerle çevrilmiş cennet gibidir. Yazın yaş, kışın kuru meyveler yerim. Günde üç kez , buz gibi suyla yıkanırım. Vücudumu korumak için, kendi yaptığım bitkisel yağı sürünürüm. Eski ve yeni yazıyı bilirim. Türk müziğine hayranım. Sinemanın tutkunuyum. Zaten dertle,gamı bunlarla unutuyorum. Gazete ve dergi elimden düşmez, hepsini alıp okurum”.

 

“Üzüntü, dağın üzerine gelip duran buluta benzer. Çok durunca yağmur olur,kar olur,yerleşir kalır. Başında üzüntüyü çok durdurmaya gelmez. Bulutu daha bulut halindeyken kovmak lazım”

”Ahmet Bedevi bir çıplak, garip adamdır. Amma ölünce, ağaç sevgisi sembolü olacak, hangi idareci, ağaç kestirirse rüyasına girecek, boğazına sarılacağım. Bu memleketin yeşile, yeşilliğe, ağaca, çiçeğe ihtiyacı var. Bu sevgiyi yaşatın ne olur”

 

MANİSA TARZANIYLAİLGİLİ ANILAR

 

1. "Anıtın Çiçeklerine Ben Bakarım"

 

Tarih 8/ Eylül 1956. Manisa Dağcılık Kulübü öğrencilerinden Engin Kongar Niğde'deki Aladağ ların Demirkazık zirvesine tırmanırken kayalıklardan yuvarlanarak hayatını kaybeder. Kongar bu şekilde ölen ilk dağcımızdır.

 

Üç yıl sonra Kongarın anısına yapılan bir anıt için açılış düzenlenir ve kalabalık arasında Bedevi de vardır.

 

Bedevi'nin aklına birden nişanlısı Meral in ölümü gelir. O da Kurtuluş Savaşında Türk Ordusuna katkıda bulunmak üzere gönüllü olarak Bedeviyle beraber cepheye giderken kayalıklardan yuvarlanarak hayatını kaybeder. Bedevi hamle yapsa da onu kurtaramaz.

 

Bu acıyı tekrar hissederek Kongar'ın gözü yaşlı annesinin yanına gelir ve "Anneciğim üzülme, ben bu anıtın çiçeklerine her gün bakar, onları hiç soldurtmam" der

 

2. "Onu görmek için halk izdiham yaratıyordu"

 

Manisa Dağcılık Kulübü Kurucularından Haydar AKSAKAL anlatıyor:

 

"Tarzan'la birlikte Konya'ya gitmiştik. Orada Mevlana Müzesi'ni gezmeye karar verdik. Tarzan, kenti her zamanki gibi şortuyla geziyordu ve müzeye geldiğimizde kapıdaki görevli, onu bu kılığıyla içeri alamayacağını söyledi. İçeri girmek için direnmemiz işe yaramadı.

 

Ancak daha sonra Tarzan, görevliye kapıdaki tabelayı gösterdi. Tabelada Mevlana'nın o meşhur sözü, "Ne olursan ol gel" yazıyordu. Bunun üzerine görevli çok mahçup oldu; özür dileyerek bizi içeri kendisi davet etti.

 

Tarzan her zamanki gibi Konyada da kılığıyla çok dikkat çekmişti. İnsanlar onu görmek ve ona dokunmak için birbirini eziyor, zaman zaman trafiğin bile aksamasına neden oluyorlardı. Bu nedenle dönemin Konya Valisi şehirde gezmemizi yasaklamıştı ve şehirden ayrılana kadar stadyumda kalmamızı istemişti. Niğde'de de insanların izdihamı yüzünden ezilme tehlikesi atlatıp polise sığındık. Buna rağmen Tarzan insanların arasına çok karışmayan, içe kapanık bir yapıdaydı."

 

 

agaclar-net_tarzan1.jpg

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.