Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Diyarbakır hanları


_asi_

Önerilen İletiler

DİYARBAKIR HANLARI

 

Diyarbakır’ın önemli yapıları arasında hanların önemli bir yeri vardır. Bunların başında Deliller Hanı, Hasan Paşa Hanı, Çifte Han ve Yeni Han gelmektedir.

Diyarbakır, İpek yolunun üzerinde oluşundan ötürü belirli güzergahlar üzerinde

Han ve kervansaraylar yapılmıştır. Anadolu Selçuklularının da uyguladığı bu düzeni Osmanlılar da sürdürmüşlerdir. Diyarbakır’da günümüze ulaşan bu tür yapılar Osmanlı döneminde yapılmışlardır.

 

 

Hüsrev Paşa Hanı (Deliller Hanı) (Merkez)

 

00031341.jpg

Mardin kapısı'nın hemen karşısında olan bu han Diyarbakır'da ayakta kalmış hanlardan Hüsrev Pa­şa Hanı, H. 934 yılında Diyarbakır'ın ikinci Osmanlı valisi olan Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. De­liller Hanı olarak da bilinen yapının bu adı almasının nedeni, hacı adaylarına rehberlik yapan delillerin bu­rada konaklamasıdır. Han karşısındaki geniş alana da Hacılar Harabesi denilmektedir.

 

Oldukça geniş bir alanı kaplayan hanın, ortasında kareye yakın geniş bir avlusu bulunmaktadır. Bu av­lunun etrafında bulunan ve iki katlı revaklı geçişle­rin arkasında yer alan han odaları ile tek kaili bir ahır kısmından meydana gelmiştir. Avlu ortasında bir şadırvan bulunmaktadır. Girişle ve girişin tam karşısında bulunan merdivenler, üst katla bağlantıyı sağlamaktadır. Odaların revaklı geçişlere ve oradan da avluya açılan kapılarının yanında bir de pencere bulunmaktadır.

 

Hanın ahır ve depo olarak kullanılan ikinci kısmı­na, güneydeki bir han odasının geçit olarak kullanı­lacak şekilde düzenlenmesi ile geçilmektedir. Ahır kısmında tek sıra halinde dizilmiş pencereler bu bö­lümün aydınlatılmasını sağlamaktadır. Hanı dıştan tek yönde sınırlayan dükkânlar, ahır kısmının caddeye bakan yüzeyinde devam etmektedir. Dışarıdan ba­kıldığında, ahır kısmı tek kat, odaların yer aldığı ana bölüm çift kat olarak yükselmektedir. Yapı, siyah ba­zalt taş ve beyaz kalker taşının beraber kullanılması ile oluşturulmuştur.

 

002.jpg

 

Müdürlüğü'nün yardımları ile 1984 yılında 49 odalı ve 103 yataklı otel haline getirilmiştir. Beş yıldızlı bir otel haline getirilen bu yapıda avlu, ana mekân ola­rak kullanılmaktadır. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, açık bar ve özellikle yazın akşam yemeği için avlu kullanılmaktadır.

 

Evliya Çelebinin de bahsettiği üzere oldukça faz­la sayıda odası bulunan Deliller Hanı, 20 Haziran 1603 tarihli bir vakfiyede "Mardin kapusu Menzil Han" şeklinde geçmektedir. Söz konusu handa XIX. yüzyılda Hacı adayları ve delillerin yanı sıra, 1817 tarihînden itibaren askerlerin de kaldığı görülmekte­dir . II. Mahmud ve bunu takibeden Tanzimat döne­minde ise Deliller Hanı büyük ölçüde askerin ikame­tine tahsis edilmiş ve depolarına askeri malzemeler konulmuştur. Temmuz 1841 tarihinde Kerim Paşa Livası'nın 2. Alayı'nın eşyaları Deliller Hanı yüklüğün­de bulunmaktaydı. Bu handa 1842 tarihinde önemli sayıda asker kaldığından , 11 Nisan 1842 tarihli Vilayet Masraf Defteri'ndeki bir kayda göre 893 ku­ruş sarf edilerek, harap olan yerleri tamir edilmiştir". Deliller Hanı 1891 yılında Diyarbakır'ı ziyaret eden Arifi Paşa'nın verdiği bilgilere göre bu dönem­de de şehrin önemli hanları arasındaydı.

 

003.jpg

 

Daha önce deve ve atların gecelediği ve yaklaşık 6-7 m. yüksekliğinde ahır olarak yapılmış birim gü­nümüzde kapalı restoran olarak kullanılmaktadır.

 

Restaurant 300 kişi kapasiteli olup yalnız otel müşterileri değil yerli halkın da yemek yeme amacıy­la kullandığı bir mekân durumundadır.

 

Kış aylarında müşteri sayısı % 30-40 civarında olmasına karşın, yaz aylarında (özellikle Diyarbakır ik­limini göz önüne alarak Nisan başlarından Ekim so­nuna kadar süren sıcak hava, yaz döneminde yedi aylık bir süreyi kapsamaktadır) bu oran % 70 civa­rındadır.

 

Odalarda ve restaurantta bulunan pencereler ha­valandırma için yetersiz olmasına karşın bu sorun havalandırma bacaları ile çözümlenmiştir.

 

Yapıda kalorifer tesisatı yapılarak ısınma sorunu­na çözüm bulunmuştur. Banyo ve WC eklenemeyen adalar, personele ayrılarak kullanılmaktadır.

 

 

 

 

Hasan Paşa Hanı (Merkez)

 

hasanpasa_hani1-diyarbakir-fot.nejat_satici.jpg

Diyarbakır'da ayakta kalmış hanlardan ikincisi olan Hasan Paşa Hanı, Osmanlılar zamanında Diyar­bakır'da valilik yapmış olan Sokullu'nun oğlu Vezir-zâde Hasan Paşa tarafından 1572-1575 yılları ara­sında yaptırılmıştır. Hasan Paşa Diyarbakır'da ilk olarak kuyumcular için bir çarşı yaptırmıştır. Daha sonra Ketenciler adıyla bilinen ancak günümüze ula­şamamış çarşıyı yaptırmıştır. Kuyumcular Çarşısı'nda yapılan hasır bilezikler, haplar, kişnişli gerdanlıklar, avizeler, hançerler vb. parçalar, Ketenciler Çarşısındaki dükkânlarda satılırdı. Hasan Paşa, bu iki çarşıya ticaret için gelenlerin gecelemeleri için bir han da yaptırmıştır.1612 yılında Diyarbakır'ı ziyaret eden Polonyalı Simeon, şehre geldiği zaman indiği Hasan Paşa Hanı'nı, "... Muazzam kârgir bir bina olan bu hanın 500 beygiri barındırabilecek yer altında iki ahırı, renga­renk demir parmaklıklarla çevrilmiş çok güzel ha­vuzu, üç kat üzerine birçok kârgir odaları vardı..." Hasan Paşa Hanı, Deliller Hanı'ndan sonra Diyar­bakır'daki ikinci büyük handır. Bu hanın güney ve batı kapılarında tarihî iki yazıl bulunmaktadır. Hanın batı cephesi, allı beşik tonozlu dükkânlarla üst katın­da taşan iki süslü pencereyle dışarı açılan orta kısmı, yapının genel çizgilerini tamamlamaktadır. Deliller Hanı'nın sade görünümlü üst katına karşılık, bu ha­nın köşelerinde başlıklı sütuncuklar, üzerinde boşalt­ma kemerleri ve köşelere rastlayan pencerelerde mukarnaslı başlıklar yer almıştır. Bazalt ve kalker taşı­nın beraber kullanılması ve kalker taşının yatay ola­rak yerleştirilmesi, yapıyı olduğundan da uzun gös­termektedir.

 

Ulu Cami'in doğusunda ve cadde üzerinde olan Hasan Paşa Hanı'nın XIX. yüzyılın ilk yarısında da Diyarbakır'ın en önemli hanlarından birisi olduğu görülmektedir. 3 Ekim 1792 tarihinde Diyarbakır va­lilerinden Abdi Paşa'nın kethüdası Nuh Beğ zimme­tinde olan 54 bin kuruşu ödemediğinden bütün mal­ları bu handa hıfz edilmiştir. 25 Aralık 1802 tarih­li bir fermandan Diyarbakır'da eceliyle vefat eden Di­yarbakır valisi Zühtü İsmail Paşa'nın eşyalarının yine Hasan Paşa Hanı'nda toplandığı anlaşılmaktadır". 5 Ağustos 1843 tarihli bîr arzda da muhtemelen 1833 yılında Diyarbakır'da vuku bulan yangın esnasında Fransız rahiplerinden birinin eşyalarının kurtarılarak burada saklandığı görülmektedir. Bütün bu belge­ler, Hasan Paşa Hanı'nın incelenen dönemdeki öne­mini ortaya koyduğu gibi Diyarbakır'a dışardan gelip bu handa vefat eden tüccarların tereke kayıtları da Hasan Paşa Hanı'nın önemli bir tüccar ham olduğu­nu göstermektedi.

 

Temmuz 1724 tarihli bir hüccetten "Şehit Mehmed Paşa evkafından" olduğunu tespit ettiğimiz hanın, XIX. yüzyılda yan hasılatının Rağibiyye Medresesi'ne ait olduğu görülmektedir. Diyarbakır ulemasın­dan Küçük Ahmed ve Hacı Mehmed Ragıb Efendi 1840 tarihli arzlarında, söz konusu hanın yan hası­latının Rağibiyye Medresesi'ne ait olduğunu ancak 1833 yılından beri askere kışla ittihaz edildiğini be­lirterek, 7 senelik icarın yarısı olan 3000 kuruşun ödenmesini ve hanın askerden tahliyesini istemişler­dir. Bununla birlikte 11 Nisan 1842 ve 7 Eylül 1842 tarihli Vilayet Masraf Defteri'nden anlaşıldığı üzere, Hasan Paşa Hanı'ndaki askerler buradan tahli­ye edilmemiş ve ikamet etmeye devam etmişlerdir. Ancak söz konusu defterlerden 6 ay için 400 kuruş olmak üzere hanın icarının ödendiği anlaşılmaktadır.

 

004.jpg

 

Yapıyı en üstte taş konsolların üzerine olurmuş bir silme sınırlamakta ve arkasında han odalarının kub­beleri görünmektedir. Ancak, bakımsızlıktan dolayı üst örtü yok olmuştur. Daha sonra yapılan yanlış bir müdahale ile tuğla kubbelerin üzerine beton döküle­rek yalıtılmaya çalışılmıştır.

 

Yapının batı kapısı içeriye doğru genişlemektedir. Basık kemerli bir kapıdan geçildikten sonra beşik to­nozlu bir kısım gelmekte ve buradan avluya ulaşıl­makladır. Girişin solundaki ve karşısındaki merdi­venler üst katla bağlantıyı sağlamaktadır. Avlunun ortasında altı sütuna oturmuş üstü kubbeli bir şadır­van yer almaktadırAlt kat odaları sivri kemerli revaklarla avluya açıl­maktadır. Ayrıca bu handa dikkati çeken diğer bir özellik, üst katta avluya doğru taşan konsolların bu­lunmasıdır. Yine üst katta da revaklar bulunmakta ve bu revakların arkasında odalar yer almaktadır. Oda­lar bir kapı ve pencereyle avluya açılmaktadır.

 

Hasan Paşa Hanı'nın bodrumunda, gelen kervanla­rın hayvanları için ahır kısmı bulunmakladır. 1613'te buraya gelen Polonyalı Simeon, gördüğü bu yapıyı üç katlı, kagir, 500 beygiri barındırabilecek iki ahırlı, şadırvanlı, pek çok odalı bir yapı olarak tarif etmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

Çifte Han (Merkez)

 

Hasan Paşa Hanı’nın güneyinde, Mardin Kapısı’na giden yolun sağındaki sokağın içerisindedir. Bu hanın ne zaman yapıldığı, kimin tarafından yaptırıldığı ve mimarı belli değildir. Ancak, mimari yapısından XVI.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

 

Han ilk yapımında çifte han olarak düşünülmüşse de sonradan önünden geçen yoldan ötürü ikinci bölümü yıktırılmıştır. Doğu ve batı doğrultusunda uzanan han siyah beyaz taştan yapılmıştır. Giriş kısmı ve ikinci hana geçişi çifte han olarak düşünüldüğünde aynı eksende değildir. Biraz sağa kaydırılmıştır. Girişten sonra siyah kesme taşlarla döşeli avlunun üç tarafında sütunların taşıdığı basık kemerli revaklar bulunmaktadır. Bu revaklar iki katta da aynen devam etmektedir. Ana girişin solundaki taş merdivenlerle ikinci kata çıkılmaktadır. Buradaki sütunlar beyaz taştan olup, revakların arkasında han odaları sıralanmıştır. Bu odalar dışarıya bir kapı ve pencere ile açılmıştır.

 

Hanın doğu cephesi düz duvar halinde olup, güney cephesi de etrafındaki yapılarla kapatılmıştır. Günümüze gelemeyen kısma da geniş bir sivri kemerle geçilmekte idi. Bu handa da bezemeden kaçınılmıştır. XVIII.yüzyılda buraya gelen İnciciyan bu hanı Diyarbakır’ın en büyük hanları arasında saymaktadır. Günümüzde orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır.

 

 

 

Yeni Han (Merkez)

 

Ulu Cami’nin güneyinde, Zinciriye Medresesi’nin de arkasında bulunan bu hanı, kitabesinden öğrenildiğine göre Seyyid Hacı Abdullah isimli bir kişi 1788-1789 yılında yaptırmıştır. Yapının mimarı bilinmemektedir.

 

Moloz taştan yapılan hanın girişinde, solda ikinci kata çıkışı sağlayan bir merdiven bulunmaktadır. Girişten sivri kemerli bir kapı ile avluya geçilmektedir. İki katlı olarak yapılmış olan hanın dört tarafı revaklarla çevrilmiş, bu revakları çevreleyen ince sütunlar kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Revakların arkasında yer alan han odaları düz damlı olup, bunlar revaklara bir kapı ve bir pencere ile açılırlar. Revaklı avlunun ortasında da bir kuyu bulunmaktadır.

 

Yeni Han zaman zaman yapılan onarımlarla özelliğinin bir kısmını yitirmiştir.

 

 

 

 

Çeper Hanı (Lice)

 

Diyarbakır-Bingöl yolunda Lice yol ayrımının 5 km. kuzeyindeki Biryas Köyü yakınlarında Çeper Hanı bulunmaktadır. Küçük bir tepenin eteğindeki bu han yıkılmış ve günümüzde ahır olarak kullanılmaktadır.

 

Çeper Hanının ne zaman ve kimin tarafından yapıldığını gösteren bir kitabe günümüze ulaşamamıştır. Ancak, Anadolu’daki benzeri hanlarla mukayese edildiğinde bu hanın XVI.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Diyarbakır konusunda araştırmaları bulunan Basri Konyar, bu hanın kesin olmamakla beraber IV.Murad zamanından kaldığını dile getirmektedir.

 

Han 90x23 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Kuzeydoğu cephesinde beş hücresi ile iki eyvanı bulunmaktadır. Bu cephenin doğusuna rastlayan odalardan birinin güney duvarına iki pencere açılmıştır. Bu pencerelerin hanın ilk yapısından kaldığı sanılmaktadır. Kuzeydoğu cephesinin ortasında yer alan giriş oldukça geniştir. Ancak bu bölümün de büyük bir kısmı yıkılmıştır. Hanın avlusunda kemerlerle birbirlerine bağlantılı olduğu sanılan payelerin kalıntıları günümüze ulaşmıştır. Buna dayanılarak da iç avlu çevresinde hücrelerin sıralandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca güney duvarı boyunca da içerisinde ocakların bulunduğu yedi hücre vardır. Kuzey duvarının giriş kapısının iki yanındaki hücreler dışında, diğer cephelerde de altı ocağın bulunuşu bu bölümlerde de altı hücrenin bulunduğunu göstermektedir.

Çeper Hanı düzgün sıralar halinde yontma taşlardan yapılmıştır. Hanın köşeleri kapı ve pencere söveleri, eyvanların başlangıç kemerleri gri renkte düzgün kesme taşlardandır. Hücrelerin iç duvarları moloz taştan, eyvan ve hücrelerin tonozları ise tuğladandır. Hanın üzerinin çatı ile örtülü olduğu sanılmaktadır.

 

 

 

İbrahim Paşa Hanı:

 

 

1810 (H. 1225) tarihli Şcyhzâde ibrahim Paşa vak­fiyesinden anlaşıldığına göre, Salos Mahallesi'nde, Muallak Mescidi'nin alt tarafında ve Deva Hamamı yanında idi. Adı geçen vakfiyiye göre, ibrahim Paşa Hanı, "...fevkânî kırkbir oda ve tahtanî kırk oda ve ahur ve fevkani ve tahtanı hâricinde bir sağır dükkân ve dâhilinde bir sağır dükkân ve oniki masura âb-ı Hamravat'dan ma-i cârisiyle havuz ve havlu..." dan müştemildi. İbrahim Paşa tarafından 1810 tari­hinden önce inşa edilmiş olmalıdır.

 

İbrahim Paşa Hanı 5 mart 1816 tarihli bir hülâsa­dan anlaşıldığı üzere, tüccar hanı olarak inşâ edil­mişti. Ancak Diyarbakır valilerinden Emin Paşa za­manında askere mahsus hanlar boş dururken, bu handaki tüccarlar çıkartılarak hana askerler yerleşti­rilmiştir. Bunun üzerine ibrahim Paşa 9 Ekim 1815 tarihinde bir arz sunarak, bu durumun düzeltilmesi­ni istemiş ve 5 Mart 1816'da "mûcebincç emr-i âlî" gönderilmiştir. Nitekim 1829 tarihli bir hüccette, İbrahim Paşa İlanı'nda tüccarların kaldığı görülmek­tedir. Bu da söz konusu hanın tekrar tüccar hanı ol­duğunu ispat etmektedir.

Bugün için ayakta olmayan bu han hakkında di­ğer kaynaklarda da herhangi bir bilgiye rastlanma­mıştır. Dolayısı ile ne zaman yıkıldığı tespit edileme­miştir.

 

 

 

Tütün Hanı:

 

Abdal Mahallesi'nde, Deva Hamamı'nın bitişiğinde ve arkasındaydı. 1810 (H. 1225) tarihli İbrahim Paşa vakfiyesinden, bu tarihten önce ve İbrahim Paşa ta­rafından inşa ettirildiği anlaşılan Tütün Hanı, "... sağ tarafında yedi adet oda ve sol tarafında se­kiz adet oda ve İki ahur ve üç memşa ve sol tara­fında hamam külhanı ve havlu..." yu ihtiva eden küçük bir handı. Şeyhzâde İbrahim Paşa tarafından evladiyet üzere vakfedilen han hak­kında başka bir bilgiye sahip değiliz. Çifte Han: Hasan Paşa Hanı'nm güneyinde ve Mardinkapı sı'ndan gelen caddenin sağında, sokak arasındadır. Birbirine bitişik iki handan meydana gelen bu hanın, ne zaman inşa edildiği kesin olarak bilinmemektedir. Bugün için sadece bir kısmı ayakta olan Çifte Han'ın yıkılmadan (ince tamamı Borsa olarak kullanılmaktaydı. 1810 (H. 1225) tarihli bir vakfiyede Çifte Han'ın tümünün fizikî durumunu aydınlatan önemli bilgiler mevcuttur. Bu vakfiyeye göre Çifte Han."... Sulu Gözde yukarıda otuz oda ve tahtında yirmidokuz oda ve bir havuz ve iki ahur ve biri sağır biri kebîr ve bir mağaza mülhakatından beş adet dükkân ve memşa ve susuz Gözde yukarıda yirmi altı oda ve tahtında yirm'ıbir oda ve bir kahve dük­kânı ve memşa ve üç adet terzi dükkânı ve kapu arası içinde iki dükkân ve bir ahur ve memşa iki mağaza ve su kuyusu ve mülhakatından dört dük­kân..."dan meydana gelmekteydi. 1810 tarihinde Çifte Han'ın "...40 sehm itibariyle 16 sehm ve guruş da 16 para..." yani °/o 40 hissesi Şeyhzâde İbrahim Paşa'nın mülkü olup evlâdiyet üzere vakfetmiştir .

 

1804 yılında Diyarbakır'ı ziyaret eden İnciciyan'ın önemli hanlar arasında saydığı Çifte Han, 1842 ta­rihinde 4872 kuruş sarf edilerek tamir edilmiş ve as­kerin ikametine tahsis olunmuştur. XIX. yüzyılın ikinci yarısında da önemini koruyan Çifte Han gü­nümüzde ise bu özelliğini kaybetmiştir.

 

 

 

Rüstem Paşa Hanı:

 

1539-1542 tarihleri arasında Diyarbakır valiliği yapan Rüstem Paşa tarafından yaptırılmış olmalıdır. Söz konusu han, Rüstem Paşa adından başka Yenikapı adıyla da bilinmekleydi. Yenikapı'nın dışarıdan girişle sağ tarafında bulunan handan günümüze bir şey kalmamıştır.

 

 

 

Melek Ahmed Paşa Hanı:

 

Rumkapısı yakınlarında idi. Melek Ahmed Paşa 1591 yılında Diyarbakır'da cami ve medreseden başka, bir de ev inşa ettirmiştir. Bu evi, Dilaver Paşa tarafın­dan daha sonra hana çevrilmiş ve XIX. yüzyıla kadar gelmiştir. 11 Nisan 1842 tarihli Diyarbakır masraf defterinden, bu hanın ma'mûr olduğu ve içerisinde sü­vari askerinin ikamet ettiği anlaşılmakladır. Ne za­man harap olduğu ise bilinememektedir.

 

 

 

Kayseriye Hanı:

 

22 Ekim 1565 tarihli İskender Paşa vakfiyesinde, vakfın gelir kaynakları sayılırken, vakfa ait emlâkin yanında olması sebebiyle adı geçen Kayseriye Hanı'nın, İskender Paşa Camii ile Yeni Hamam yakınla­rında olduğu anlaşılmaktadır. 1577 tarihli bir vak­fiyeden ise söz konusu hanın, 12 hücre, 1 hela, 4 dükkân, 1 mahzenden oluştuğu ve evlâdiyet üzere vakfedildiği görülmekledir, incelediğimiz döneme ait belgelerde ismine rastlanmayan hanın ne zaman harap olduğu bilinmemektedir.

 

 

 

İpekoğlu Hanı:

 

iskender Paşa Camii'nin batısında ve Penbeciler Çarşısında idi. 4 Mart 1676 tarihli vakfiyede, "...îpekoğlu Hanı dimekle ma'rûf Bengi han..."şeklinde ge­çen söz konusu han, 54 oda, 1 dükkân, 1 ahır ve su kuyusunu ihtiva etmekteydi. Yine aynı vakfiyede bu hanın, Hacı Mustafa Çelebi'nin mülkü olduğu ve ev­lâdiyet üzere vakfedildiği görülmektedir.

Ocak ortaları 1799 tarihli bir vakfiyede adına rast­ladığımız han, XIX. yüzyılın ikinci yansında da var­lığım sürdürmüştür. I. Dünya Harbi sırasında harap olduğu sanılmakladır.

 

 

 

Han-ı Cedîd:

 

Şubat orlalan 1569 (Evâhir-i Şaban 976) tarihli Behram Paşa vakfiyesinde, Behram Paşa tarafından camiin arka tarafında bir de han inşa ettirilmiş oldu­ğu görülmektedir. Söz konusu hanın fevkani ve 33 odası ve avlusunda bir de havuzu bulunmaktaydı59. XIX. yüzyıla ail belgelerde ismine rastlanmayan ha­nın ne zaman harap olduğu bilinmemektedir.

 

Yukarıda saydığımız hanlardan başka Osmanlı dö­nemi Diyarbakır şehrinde varlığını tespit ettiğimiz, ancak haklarında fazla bilgi sahibi olmadığımız 10 han daha bulunmaktadır.

 

Yerleri kesin olarak tespit edilemeyen bu hanlar ise şunlardır:

Sipahioğlu Hanı (1842), Fatih Mehmed Paşa Evkafından Halid Ağa Hanı (I842) Şevketlü Han (1723) Gümüşhaneli Defterdar Hanı (1844) muhtemelen Ulu Cami yakınlarında olan Börekçiler Hanı (1799) Yeni kapı yakınlarında Alaca Han (1676), îskerderoğlu Hanı (1842), Palancılar Çarşısı'nda Karakaş Hanı (1800) ), îshakoğlu Hanı (1817) ve İçkale'de olan Zincir Han (1837) .

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.