Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Küçük ayasofya Kilisesi (Gazi Süleyman Paşa Camii)


_asi_

Önerilen İletiler

KÜÇÜK AYASOFYA KİLİSESİ (GAZİ SÜLEYMAN PAŞA CAMİİ)

 

Mimar Sinan Mahallesi iç ve dış surlar arasında bulunan yapı VI. Yüzyılda Jüstinyen döneminde Dionysos mabedinin temelleri üzerine bazilika planında yapılmıştır. Ahşap çatı, taş ve tuğladan inşa edilmiş olan kilisenin üç apsisi vardır. İçerisinde üçer sütunlu, iki sütun dizisi sonraki yıllarda payelere dönüştürülmüştür. Ahşap çatı bir süre sonra yıkılmış, XII. - XIII. yüzyıllarda yerine yüksek kasnaklı bir kubbe oturtulmuştur. Kubbenin dışında kalan yerlerde tonoz örtü sistemi kullanılmış ve böylece Bizans Mimarlığında görülmeyen değişik bir plan düzeni ortaya çıkmıştır.

 

Aya İrin-i Kilisesinde olduğu gibi burası da altı bazilika, üstü kapalı Yunan haçı planında karmaşık bir mimari düzenindedir.

 

Üst galeriye çıkışı sağlayan ahşap merdivenler günümüze kadar gelememiştir. Yapının Bizans döneminde fresklerle bezeli olduğu, günümüze kadar gelen izlerden anlaşılmaktadır. Güney nefte ki Deesis kompozisyonu oldukça harap olmuş Naos’un güneybatısında ne olduğu anlaşılmayan başka bir fresk izi ile karşılaşılmıştır. Bunun yanı sıra Ermeni bir asilzadenin kızı olan ve Nicephoros Drunganion isimli Vize askeri birliğinin komutanı ile evlenen Vize’li Maria’nın fresk izine rastlanmıştır.Yapı Osmanlı hakimiyeti sırasında Gazi Süleyman Paşa tarafından camiye dönüştürülmüştür. Yakın geçmişe kadar kullanılan yapı 1997 yılında Kırklareli Müzesi ile Trakya Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümü öğrencileri tarafından temizlenmiş ve bakımı yapılmıştır.

 

Ayasofya’nın Türk dönemi ise özellikle süsleme açısından son derece hareketlidir. Yaklaşık beş ayrı kalem işi ile iki ayrı zamanda yapılmış suluboya süslemeleri ile karşılaşılır. Yrd. Doç. Dr. Özkan ERTUĞRUL’un araştırmalarına göre Türk döneminde Büyük Camii veya Süleyman Paşa Camii adıyla bilinen yapının, büyük bir olasılıkla adını Boğdan seferi sırasında duyuran Hadım Süleyman Paşa tarafından camiye dönüştürülmüş olabileceği söylenmektedir. Diğer adı geçen Mihaloğullarından Süleyman Bey ile I. Murat’ın kardeşi Süleyman Bey olmaları biraz zayıf görülen ihtimaller arasında olduğu ancak Vize’nin Osmanlı tarafından ilk fethi sırasında Süleyman Paşa adıyla camiye çevrilen yapının, daha sonraki yıllarda şehri kuşatan kişilerin adının da Süleyman olması nedeniyle yapının adının, Süleyman olarak devam etmesini sağlamış olabildiği söylenmektedir. 2004 yılı Kasım ayında türbe-mezarlıkta yaptığımız araştırmada, Osmanlı'da askeri rütbeleri simgeleyen kavuk simgeli kırık bir mezar taşında “Merhum ve manfur Yedek Süleyman Paşa Acem Feran İbni Süleyman ruhu için Allah rızası için Fatiha” yazmaktadır. Süleyman Paşa olarak geçen, İran uyruklu Süleyman oğlu Süleyman Paşa yedek ünvanından da anlaşılacağı üzere dönemin Vize’deki en büyük askeri yetkili kişisi olan Ayasofya Kilisesini camiye dönüştüren Gazi Süleyman Paşa olması üzerinde durulmuş ve konu ile ilgili olarak Müze Müdürlüğü’ne ve Prof.Dr.Hüseyin SALMAN, Prof. Dr. Engin BEKSAÇ’a bilgi verilmiştir.

 

2004 yılı Kasım ayında Ayasofya Kilisesi içinde bulunan Osmanlıca yazılı mezar taşlarını okunması amacıyla yaptığımız çalışma sonrasında ise 5 adet bulguya rastladık. Bunlar:

 

1. Küçük bir mezar taşı : "El merhume fetihzade sahip sultan hanı zevcine fatiha H. 1183"

 

2. Küçük bir mezar taşı : "Merhumenin ruhu için fatiha H. 1252"

 

3. Küçük bir mezar taşı : "H.1228"

 

4. Küçük bir mezar taşı : "Fatma Hatunun ruhu için fatiha H.1052"

 

5. Büyük ve kırık iki parçası bulunan üçüncü parçası olamayan bir kitabe veya mezar taşı:"Mübarek ismi ekber izzeti hem resulun fahri alem şahikevneyn hürmeti ile kabrimin ravzeyi cenntül ola il alemin gece gündüz ulema hizmeti Muhammed Keraklı Ağanın zevcesi / Süleyman / ruhuna H. 1190 / : taştaki kırık ve okunamayan kısımlar

 

 

hagi_sophia_vize.jpg

 

RESTERASYON SONRASI

ayasofya_vize_icyeni4.jpg

 

 

ayasofya_vize_yeniic1.jpg

 

 

ayasofya_vize_yeniic2.jpg

 

 

RESTORANSYON ÖNCESİ

ayasofya1.jpg

 

 

ayasofya2.jpg

 

 

ayasofya8.jpg

 

AYASOFYA VE AZİZE MARIA

 

 

Yıllarca Vize’de çalışmalar yapan değerli hocalarımız Prof. Dr. Engin BEKSAÇ ve Yrd. Doç. Dr. Özkan ERTUĞRUL’un araştırmalarına göre; Maria aslında Ermeni bir asilzadenin kızıdır. Genellikle Azize Maria diye anılır. Kendisi I.Basileios’un İmparatorluğu sırasında (867-886) İstanbul’a göç etmiş ve aynı İmparator zamanında küçük bir thema olan ve Drungarios diye adlandırılan ve Vize askeri komutanı olan Nicephoros ile evlenmiştir. Nicephoros, Bulgar Çarı Symeon’a karşı 894-896’da yapılan harekat sırasında Vize birlik komutanı olmuş, bir subaydı. İşte buradaki Drungariosluğu sırasında kendisi savaşta iken kesin olmamakla birlikte karısının, hizmetçisi ile kendisini aldattığını öğrenmişti. Ancak başka hipotezler içinde de bu aldatmaların fazla olduğudur. Fakat bunun yanında kendisinin aynı zamanda çok dindar bir kadın olduğu da kabul edilmektedir. Oldukça karışık ve ne yazık ki bugünkü şartlarda hangisinin doğru olduğunu anlamak pek mümkün görülmemektedir.Ancak uşağı ile kendisini aldattığını öğrenen Nicephoros Maria’yı hergün sürekli olarak dövmeye başlar. Sonunda kocasının dayaklarına dayanamayan Maria, 902/3 yılında kanamadan ölür. Harvard Üniversitesinden Alice-Mary TALBOT’un yayınlamış “Holy Women of Byzantium Ten Saints’ Lives in English Translation” adlı araştırma dosyasında ise bu olayın Nicephorosun kardeşinin Marianın kendisini aldattığını Nicephoros’a söylemesi neticesinde Nicephoros’un sürekli Maria’yı dövdüğü ve bu olaylardan birinde Maria’nın Nicephoros’tan kaçarken başını bir taşa vurması sonucunda kanamadan öldüğü yönündedir.Nicephoros ile evli kaldığı sürede doğan iki oğlundan Baanes askerliği tercih etmiştir. İkinci oğlu Stephan ise Anadolu’da keşiş olarak yaşamaya başlamış Symeon adını almıştır. Maria ise öldükten sonra vizede Psikoposluk Kilisesine gömülmüştür. Ancak ölümünden dört ay sonra mezarı ziyaretçi akımına uğramaya başlamıştır. İnsanlar şifa bulmak için mezarına gelmeye başlamışlardı. Dört ay sonra mezarına gelenler cesedin hiç bozulmadığını ve halen yaralarından kan geldiğini belirtmişlerdir. Harvard Üniversitesinden Alice-Mary TALBOT’un yayınlamış “Holy Women of Byzantium Ten Saints’ Lives in English Translation” adlı araştırma dosyasında belirtilen mucizelerden birininde mezardan ışıklar geldiği yönündedir. İşte bu mucizevi olayın hemen ardından Nicephoros rüyasında Maria’yı görmüştür. Ona küçük bir kilise yaptırmasını ve roliklerini oraya taşıtmasını söylemiştir. Kocası da böylece onun azizelik mertebesine ulaştığını kabul ederek ona bir şapel yaptırmıştır. Bir grup insanla cesedi taşınırken cesedin hala bozulmadığı tespit edilmiştir. Ancak cesedin taşınırken şapelin din adamları ile Nicephoros arasında uzun tartışmalar çıkmıştır.Akın akın gelen insanların bıraktıkları gelirlerin kaybolması açıkça din adamlarının hiç işine gelmemişti. İşte yeni yapılan kliside de mucizeler birbirini takip etmeye devam etmiştir. Ayrıca buraya bir de Maria’nın freski yapılmıştır. Sonunda Nicephoros’da 923 yılında ölünce aynı kiliseye gömülmüştür.Bu yıllar Vize’nin Çar Simeon tarafından kuşatma içinde olduğu yıllardır.

 

Mary_Vize.JPG

Azize Maria'nın 2007 Yılı restarosyon çalışmalarında Küçük Ayasofya Kilisesinde bulunan Freskosu

 

 

Her tarafı yakıp yıkan Simeon bu kiliseye hiç dokunmamıştır. Nicephoros’un mezarı mermer bir lahitte, klisenin sol tarafında idi. 927’de Simeon’un ölümünden sonra Vize tekrar Bizanslıların eline geçince Maria’nın iki oğlu Vize’ye döndüler ve ebeveyinlerinin vücutlarını başka yere nakletmeye karar verdiler, sonunda babalarının mezarını kilise dışına çıkardılar. Maria’nın vücudu 25 sene sonra bile, hiç bozulmamıştı. Babalarından boşalan lahite ise annelerini koymuşlardı. Ardından Kilisede manastırın merkezi haline gelmiştir. Vize’de olan ve ardından bütün Bizans’ta meşhur bir azize haline gelen Maria’nın bu yapıları hangileri idi? Sorusu uzun süre bilim adamlarını meşgul etmiştir. Trakya’nın 1920-22 yılları arasında Yunan işgali sırasında eski eserler müfettişi olan Lampousiades Vize Ayasofya Kilisesinde Grekçe bir yazı okumuş ancak bu yazı bir daha görülmemiştir. Aynı yerde 1960’ta burada araştırma yapan C.Mango’da bu yazıyı görememiştir.Lampousiades’ten olduğu gibi aktarma yapmıştır. S.Eyice’nin 1969 yılında yapmış olduğu çalışmada da bu yazıya rastlanılmamıştır.Ancak elimizdeki kayıtlardan bu yazının kilisenin sol kuzey tarafında olduğunu ve Maria’nın mezarının da burada olduğunubiliyoruz.1995 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kontrolünde yaptığımız temizlik çalışmalarında sıra nartex kısmına gelince burada yaklaşık 1 metre civarında bir toprak topluluğu ile karşılaştık bu dolguyu taşımaya başladığımızda nemden duvardaki badananın da parça parça düştüğünü hemen alttan ise oldukça sağlam bir fresko çıktığını tespit ettik.Temizlikten sonra şefaat dileyen bir figür ile karşılaştık bu figürün altında ise ilk satırı tamamen bozulmuş diğer satırlarından bazıları nemden kurtulmuş bir kitabeye rastladık. Bu Lampousiades’un bahsettiği kitabe idi. Maria’nın adı ile birlikte anılan Marta ismine anlam vermek oldukça zordur. Bu kitabe bir dua olmasına karşın pek fazla tanınmıyordu. Beşinci sıradaki bu isimlerden Marta belki freskoyu yaptıran olabilir. Nicephoros’un lahdi dışarıda camiye giden yol üzerindeki temizlik sırasında parçalar halinde ele geçmiştir.Ayasofya’nın hemen yakınındaki bir yer altı mezar odası ile açılan bir yol sayesinde ortadan kalkan ancak apsis günümüze sağlam halde ulaşan kilise bu konumda dikkat çekmektedir. C. Mango’nun Piskoposluk Kilisesi olarak kabul ettiği ancak, Maria’nın Kilisesinin bu olmadığı yolundaki görüşü mantıklı gözükmektedir. Ancak açık bir yorumlama bulunmamaktadır. Ayrıca Ayasofya’nın da bir tek başlık altında bakmakta büyük bir hata ortaya konulabilir. Çünkü Ayasofya’da hemen hemen 10 dönem gözükmektedir. Bunlardan ilki hiç şüphesiz bugün temelleri gözüken Piskoposluk Bazilikasıdır ki, bunun güney pastophorium hücresi batıdan kesilerek mezar şapeli haline getirilmiştir. İkinci büyük evre ise bugün görülen alt plandaki bazilikadır. Bu Piskoposluk Bazilikasıdır. Maria’ya yapılan özel şapel ise Stranonlu Kilise olabilir. Ardından Maria’yı büyük ihtimalle X. Yüzyılda tekrar yapılan Ayasofya’ya gömmüşlerdir. XIII. Yüzyılda Yunan Haçı üst yapısı eklenmiştir.Sonuçta Maria önce Ayasofya’ya sonra Stranonlu Kilise’ye ardından tekrar Ayasofya’ya gömülmüştür. Nicephoros ise ilk Ayasofya’nın kalıntılarından güney pastophoriumun kesilerek mezar şekli haline getirilen bölümüne gömülmüş olabilir. Böylece Maria Bizans satında bir kilise, bir şapel yapılmasına ve bir manastır kompleksinin çekirdeğinin konulmasına temel teşkil etmiştir. Ayrıca Azizelik mertebesiyle Hristiyan dini içinde kendine sonsuza dek uzanan bir yer edinmiştir.

 

ayasofya14.jpg

Küçük ayasofya Kilisesi Resterasyon Öncesi

 

 

ayasofya9.jpg

Küçük Ayasofya Kilisesi giriş yolu üzerindeki temellerde bulunan Dionysas figürü

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.