Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Tekirdağ - Namık Kemal


_asi_

Önerilen İletiler

NAMIK KEMAL

 

namik-kemal-paneli-1233145687.jpg

 

Büyük vatan şairi Namık Kemal 1840 yılında 21 Aralık pazartesi günü (1256 yılı şevval ayı Pazartesi günü) sabaha karşı Tekirdağ'da doğdu. Babası müneccimbaşı Mustafa Asım Bey, annesi Fatma Zehra Hanımdır. Tekirdağ'ın Camii Vasat (Orta Cami) mahallesi Hükümet caddesi üzerinde pembe boyalı, geniş bahçe üzerindeki bir bodrum ve üzerinde iki katlı evde, Namık Kemal'in dedesi Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağı muhassılı (mâli işlerle ilgili vali yardımcısı) Abdüllâtif Bey ile anne annesi Mahmude Hanım oturuyorlardı.

 

Adını Muhammed Kemal (Mehmet Kemal) koyan Tokatlı Hafız Ali Rıza Efendi, bina civarındaki Perşembe Tekkesi şeyhi idi. Devrin şairlerinden Tekirdağ'lı Arif Efendi: “Erdi şeref bu dehre Muhammed Kemal ile” mısrasını yazarak ona tarih düşürmüştü.

 

Dedesi Abdüllâtif Bey'in 4 yıl sonra, Tırhala'ya tayin edilmesi üzerine, Kemal ve ailesi ayni cadde üzerinde eski belediye binası bahçesinin bulunduğu yerdeki ahşap konağa taşındılar. Konak yıkıldıktan sonra bahçe köşesine İttihat Terakki milletvekili Mehmet şeref (Aykut) tarafından bir anıt dikildi.

 

İki yıl bu konakta kalan Mehmet Kemal, dedesinin Afyonkarahisar sancağına mutasarrıf tayin edilmesi sonucu ailece Afyona taşındılar.

 

1857'de İstanbul'a gelen Namık Kemal, divan geleneğine bağlı şairlerle ( Leskofçalı Galip, Yenişehirli Avni vb.) dost oldu. 1863'te Tercüme Odası'na girdi. Orada Şinasi ile tanıştı. Fransızcasını ilerletti. Şinasi’nin etkisiyle Batı Edebiyatını öğrenmeye yöneldi. Tasvi-ri Efkar'da yazmaya koyuldu. 1865'te Şinasi Paris'e gidince, gazetenin yönetimini üzerine aldı. Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ne girdi. Şark meselesi'yle ilgili yazılarından ötürü gazete kapatıldı. 1867'de Ziya Paşa'yla Paris'e kaçtı. Oradan Londra'ya geçti. 1868' de Hürriyet Gazetesini çıkardı. İki yıl sonra İstanbul'a döndü. Üç arkadaşıyla İbret gazetesini kurdu. Gazete “ Garaz Maraz “ başlıklı yazısı dolayısıyla dört ay kapatıldı. Namık Kemal Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Dönünce yayıma devam etti. Bu sırada oynanan Vatan Yahut Silistre'yi halk coşkuyla karşıladı. Bununla ilgili olarak İbret'te yayımlanan yazı dolayısıyla hükümet ihtarda bulundu. Ertesi sayıda gazetede buna cevap verildi. Bunun üzerine Namık Kemal 1873'te Kıbrıs'a sürüldü.

 

38 ay Magosa Kalesinde hapis yattı. Birçok eserini orada yazdı. 1876'da Abdülaziz tahttan indirilince, salıverildi. İstanbul'a gelince şura'yı Devlet'te görevlendirildi. Kanun-ı Esasi Encümeni'nde çalıştı. Abdülhamit'e sunulan bir jurnal yüzünden tutuklandı, beş buçuk ay içeride kaldı. Beraat ettiyse de kurtulamadı. 1877'de Midilli Adasına sürüldü. Ardından 1879'da oranın mutasarrıflığına atandı. Daha sonra da 1884'de Rodos ve 1887'de Sakız mutasarrıflığına verildi. 2 Aralık 1888'de Sakız'da öldü. Mezarı Gelibolu, Bolayır'dadır.

 

MEHMET NAMIK KEMAL'İN SOYU

 

Baba soyu: Konyalı Bekir ağa, Topal Osman Paşa ( I.Sultan Mahmut zamanında ıran hükümdarı Nadir şah ile yapılan savaşta şehit düşmüştür ), Kaptan-I Derya (Bahriye nazırı) olan Ratip Ahmet Paşa, üçüncü Sultan Selim han'ın Baş Mabeyincisi şemsettin Bey, tarih ve nücüm (yıldız falı) ilmi bilginlerinden Mustafa Asım Bey'dir. Mustafa Asım Bey babasıdır.

 

Anne Soyu: Anne tarafından dedesi Abdüllâtif Bey, bugün sınırlarımız dışında kalan Koniçe'de doğmuştur. Anneannesi Mahmude Hanım olup, annesi Zehra hanımdır.

 

AFYON'DA GEÇEN GÜNLER

 

Mehmet Kemal, Afyon müftüsü Buharalı Hacı Velid Efendi'den Arapça ve Farsça dersler aldı. Afyon Mevlevi Tekkesi Neyzenbaşı Coşkun Dede'den tarikat usullerini öğrendi. I.şevval 1264 (31 Ağustos 1848) de annesi Fatma Zehra Hanımı kaybetti. Annesi, Afyon Mevlevi Dergahı bahçesine gömüldü. 1291 (1895 ) yılında çıkan yangında sandukası yandı. Halen mevcut olan kabir taşında; “Abdüllâtif Efendinin duhteri guzini…. ıle başlayıp Cennete bula Zehra hanım beka-yı râ'na 1264 yazıları bulunmaktadır. Afyon muhassıllığından Kütahya'ya tayin olan Abdüllâtif Efendi görevi sona erince ailece İstanbul'a gelmiş ve kendine ait Zeyrek Fil Yokuşu’ndaki eve yerleşmiştir. Kemal ilk olarak Bayezid rüştiyesine sonra Valide mektebine (Dar'ül Maarif) devam eder. Hocası Şakir Efendi’dir. Kemal, evde babasından özel olarak, Arapça ve Farsça lisanını öğrenmektedir.

 

Bu arada dedesi, Kıbrıs’a Kaymakam, oradan Mîr-ı Miran yani Beylerbeyi rütbesiyle Lâzistan sancağına tayin olur. Rütbesi paşalığa yükselmiştir.

 

NAMIK KEMAL KARS'TA

 

Dedesinin Kars'a mutasarrıf olarak tayini çıkınca, Kemal'de Kars'a gider. Kars'ta kalınan bir buçuk yıl zarfında, yaşlı şeyh Karslı şair ve müderris Vaizzade Şeyid Mehmet Hamid Efendi'den tasarruf ilmini, divan edebiyatını öğrendi. Vahdet-ı Vücud felsefesini ve Mıhiddin Arabi'yi, Mevlâna'yı inceleme fırsatını buldu. Kara Veli Ağa adındaki kır serdarından avcılık, atıcılık, cirit oyunu dersleri aldı. 1854 yılları Osmanlı devletinin birçok cephelerde savaştığı yıllardı. Oltaniçe, Çitane, Silistre ve Kırım savaşları birbirini takip etti. Sivastopol’un topa tutulması ile heyecanlandı. Balıkova, Elmalı, Gözleve'den gelen zafer haberleriyle sevindi. Karsta görevi sona dedesi ile İstanbul'a döndü. Babası Mustafa Asım Bey'den tarih şuurunu ve kitap sevgisini kazandı.

 

On ay sonra babasının Bulgaristan Filibe Malmüdürü, dedesinin Sofya Kaymakamı oluşu ile Sofya'ya gitti. Evlerine misafir olarak gelen şair Binbaşı Eşref Bey, Kemal'in yazdığı şiirleri okuduktan sonra bir mahlâsname düzenleyerek Namık adını taktı. Bundan sonra Namık Kemal olarak anılmaya başlandı.

 

EVLENİŞİ

 

1856'da 16 yaşında iken, Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendinin güzelliği ile meşhur 14 yaşındaki kızı Nesibe hanım ile evlendi. Bu evlilikten; Feride, Ulviye adli iki kız ve Ali Ekrem adında bir erkek çocukları dünyaya geldi.

 

İLK MEMURİYETİ

 

Sofya'da biraz Fransızca öğrenen Kemal; ailece İstanbul'a dönüşünden sonra ilk görevine stajyer olarak 1857 de başladı. Çalıştığı yer Bâb-ı Ali tercime odasıydı. 1858 de büyükannesi Mahmude Hanımı kaybeden Kemal, 1859 da dedesi Abdüllâtif Paşa'yı kaybetti. Bu arada ikinci evliliğini Dürriye Hanımla yapan babasının yeni evine Koca Mustafa Paşa'ya taşındılar.

 

Namık Kemal'i bundan sonra Emtia Gümrüğünde gene tercüme odasında, Encümen-i şuara'da, Şinasi’nin çıkardığı Tasvir-i Efkâr gazetesinde, Yeni Osmanlılar Cemiyetinde, gitmediği Erzurum Vali Yardımcılığında, Paris'te, Londra'da görüyoruz. Gittiği yerlerde ailesine, dostlarına mektuplar ve gazetelere makaleler yazan Namık Kemal, edebiyatı siyasi ve milli ülküsüne vasıta yapmakta, vatan ve milletin bir hürriyet rejimi içinde yaşaması fikrini savunmaktadır.

 

“Hürriyetsiz yaşamaktansa ölmek daha iyidir”. Medeniyet, terakki en çok kullandığı kelimelerdir. Bankacılık ve özel teşebbüs fikrini savunan Kemal, Türkiye'de meşruti bir idarenin kurulmasını, idari ve sosyal reformların gerçekleşmesini istiyordu. Viyana üzerinden İstanbul'a önen Kemal, İbret Gazetesini çıkardıktan sonra Gelibolu Mutasarrıfı oldu.(26 Eylül 1872)

 

Gelibolu Mutasarrıfı’na 1914 yılında yanan üç katlı bir ev tahsis edilmişti. Namık Kemal, Gelibolu Mektuplarını bu konakta yazdı. Rumeli fatihi Gazi Süleyman paşa'nın Bolayırdaki kabrini ziyaret etti. Ebuzziya Tevfik Bey'e burada gömülmesini vasiyet etti.

 

Beş ay kadar Gelibolu'da kalan Namık Kemal, Gelibolu'nun su davasını halletti. Bazı sorunlara eğildi. Yahudi Meşatlığında olan bir olay bahane edilerek İstanbul'a tayin edildi. Piyes çalışmalarına başladı. 9 Nisan 1873'te Padişah Abdülaziz tarafından, Kıbrıs’a gönderildi. Bazı eserlerini orada tamamladı. 19 Nisan 1876 da İstanbul'a döndü.

 

NAMIK KEMAL TEKRAR İSTANBUL'DA

 

Namık Kemal'i bundan sonra 18 Eylül 1876 da Şurâ-i Devlet üyesi olarak Kânun-i Esasi Heyeti'ne dahil olduğunu görüyoruz. Hediye-i Askeriye Derneğinde, Sırbistan ve Karadağ'da çarpışan asker ve ailelerine yardım derneklerinde görev alan Namık Kemal, yayınlanan bir yazısı üzerine, Padişah Abdülhamid'e verilen jurnal sonucu mahkemede yargılandı.

 

Davadan beraat eden Kemal, Hazine-i Hassa'dan 50 sarı lira aylık verilmek suretiyle Midilli adasına gönderildi.

 

NAMIK KEMAL'İN MİDİLLİ GÜNLERİ

 

Midilli’den dostlarına Osmanlı devletinin tutması icap eden yolu gösteren mektuplar yazdı. Damadı Rifat Bey'e yazdığı mektuplar neşredildi. II. Abdülhamid'in iradesiyle iki buçuk yıl sonra Midilli Mutasarrıfı oldu. 18 Aralık 1879 dan itibaren yaptığı görev sonucu yabancıların yaptığı kaçakçılıkları önledi. Hazine gelirini arttırdı. Midilli de 20 Türk ilkokulu açtı. Türk'lerin hayat seviyesini yükseltti. Adalarda yaşayan Türk ahalisinin sorunlarını dile getiren bir rapor hazırlayıp Bâb-ı Âli'ye sundu.

 

Midillide yabancı balıkçıların menfaatine set çekmesi ve kaçakçılığı önlemesi, İtalyanların hoşuna gitmedi, yerli Rumlar ile menfaatleri zedelenen eşraf ve kaçakçılar imza toplayarak Kemal'i şikayet ettiler. Midillide 7 yıl 4 ay kalan Kemal, 15 Ekim 1884 te Rodos Mutasarrıfı oldu. Sultan Abdülhamit tarafından Bâlâ rütbesi nişanını alan Kemal Rodos'ta gene padişahın imtiyaz madalyasıyla onurlandırıldı.

 

Rodos adasında Türk ilk ve ortaokullarını açtı eğitime ve öğrenime önem veren Kemal, burada bazı eserlerini yazarak İstanbul'da neşretti.

 

Rodos'ta başarılı geçen 3 yıl sonunda Sakız Adası Mutasarrıfı oldu.

 

SAKIZ ADASI VE ÖLÜMÜ

 

Namık kemal Aralık 1887 de Sakız'da göreve başladı. Havası kuru olan adada rahatsızlandı. Aslen Rum fakat iyi bir hekim olan dostu Dr. Ornştayn tedavi etti. Ölümüne yakın bir zamanda oğlu Ali Ekrem'e verdiği imzalı fotoğrafta şu şiiri yazdı;

 

Namus ile irfanı yetişmez mi mükâfat,

İkbal yolu gerçi Kemal'in kapanıktır.

Çok ak göremezsende sakalında,

Elminnetüllillah yüzü ak, alnı açıktır.

 

2 Aralık 1888 pazar günü ikindi vakti ölen Namık Kemal, Sakız adasında bir cami-i şerifin haziresinde gömüldü ise de arkadaşı Ebüzziya Tevfik Bey'in saraya yaptığı müracaat sonucu kabir açılmış ve kurşunlanan tabut, Eser-i Nüzhet isimli vapurla Sakız adasından Gelibolu'ya getirilmiştir. Gelibolu'da Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa'nın Bolayır'daki kabri yanına törenle gömülmüştür. Namık Kemal'in kabrinin projesi şair Tevfik Fikret tarafından çizilmiş, kubbeli olarak inşa edilen mezarın masrafları ise Sultan Abdülhamid tarafından ödenmiştir.

 

1912 depreminde sütunlar zedelendiği için halen mermer kaplı bir kabirde bulunmaktadır. Kabir taşında fatiha ile birlikte merhumun aşağıdaki beyti yazılıdır.

 

“Ölürsem görmeden millette ümmid ettiğim feyzi,

Yazılsın seng-i kabrimde vatan mahzun ben mahzun.”

 

FİKİRLERİ, SANATI, YAZILARI, ŞİİRLERİ

 

Namık Kemal, Vatan, Millet, Hürriyet, İstiklal kelimelerini fikir hayatımıza, edebiyatımıza sokan, bunları bir sistem halinde ifade eden ilk düşünürümüzdür.

 

O şuurlu bir vatanseverdir. “Osmanlı milleti” veya sadece “millet” derken, yalnız “Türk”'ü düşünüyordu. İmparatorluğun karışık durumu “Türk” kelimesini her zaman açıkça söylemek imkânını vermiyordu. Milli davalar üzerinde konuşurken, “Osmanlı” yerine “Türk”ü kullanmış ve böylelikle hangi millet için çalıştığını ve hangi millete mensup olmakla övündüğünü açıkça meydana koymuştur.

 

Namık Kemal'in en büyük hizmeti, Vatan aşkını, Milliyet duygusunu, Hürriyet sevgisini şiire sokmasıdır.

 

Bir konu hakkında şahsi fikirlerini beyan eden ilk yazarımız, Namık Kemal'dir. Mir'at, Tasvir-i Efkâr, Muhbir, Basiret, Diyojen, İbret, Hadika, İttihat, Sadakat, Vakit, Muharrir, Mecmua-i Ebuzziya gibi çeşitli gazete ve dergilerde yazdı. Tasvir-i Efkar, Hürriyet ve İbret gazetelerinde sahip ve yazardı.

 

Londra'da 1868 yılında çıkardığı Hürriyet Gazetesinin 1 nolu nüshasında:

 

“HÜRRİYET (Yeni Osmanlılar) HUBB-ÜL-VATAN MİN-EL İMAN (Vatan sevgisi imandandır).

 

Herkesin vatanı ki, mensup olduğu cemiyetin meskenidir. Dünyada her şeyden ziyade muhabbetine mazhar olmasun mu?

 

Vatan o mün'im kerimdir ki hanedan-ı atıfetine gelenler, aç, aciz, çıplak gelir, sayesinde beslenir, sayesinde giyinir, hayatından, hürriyetinden sayesinde istifade eder…Lâyıkmıdır ki vatanını bedeninden aziz tutmasın?

 

Ya Osmanlılar bu mukaddes vazifeyi herkesten ziyade yerine getirmeye çalışmasın ki, Vatan denilen ilâhi nimet onların kılıçlarının hakkıdır.

 

Bu uğurda şehid olan ecdadımızın kemikleri topraktan çıkarılsa mülkün her sahrasında nice ehramlar ve hürriyetimizi düşman taarruzundan muhafaza edebilecek kadar istihkâmlar yapılabiliyor.

 

Bir kere tarihlere ibretle bakılsın. NE BÜYÜK DEVLET İDİK.NE AZAMETLİ ÜMMET İDİK….

 

Türk'ler o millet değilmidir ki? Medreselerinde FARABİLER; İBN-I SİNALAR GAZALİLER, ZEMAHŞERİLER ÇIKIP HÜNERLERİNİ İLİMLERİNİ KABUL ETTİRMİŞLERDİR……CİHAN İTİBARINI BULMUŞ BİR MEMLEKET, MAARİFİN EN SADELERİNE BAKIP MUCİZELER GÖRMÜŞ GİBİ HAYRAN OLUYOR……..”

 

Vatan makalesinde:

 

“Beşiktekiler beşiğini, çocuklar eğlendiği yeri, gençler geçimlerini sağladıkları yerleri, ihtiyarlar her şeyden ellerini çekerek rahat ettikleri köşelerini, evlâtlar annelerini, baba ailesini ne duygularla severse, insan da vatanını o türlü duygularla sever”……

 

Bu duygular ise, sırf sebebsiz bir tabii meyilden gelmez. İnsan vatanını sever; çünkü tabiatın bize en parlak hediyesi olan bakışlarımız, daha gözlerimizin ilk açılışında, vatan toprağına yönelir.

 

İnsan vatanını sever; çünkü vücudunun maddesi vatanın bir parçasıdır.

 

İnsan vatanını sever; çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı, menfaati vatanın sayesindedir.

 

İnsan vatanını sever; çünkü vatanın çocukları arasında dil ve menfaat birliği, bir gönül yakınlığı ve fikir kardeşliği vardır.

 

Namık Kemal, dağılmakta olan imparatorluğu kurtarmak istemiştir. Ona göre; Osmanlı (Türk) bayrağı altında yaşayanların hepsi tek millettir. Irk, dil, din ayrılıkları bir devlet çatısı altında birleşmeye engel değildir. Aynı vatanda, ortak menfaatler içinde eşit haklarla yaşayan insanlar bir millet oluşturur.

 

İktisadi görüşlerinde ise;

 

Vergi adaleti sağlanmalı, gümrük serbestisi ve kapütülasyonlar kalkmalıdır. İktisadi kalkınma ancak çok çalışarak, üretim artışı yapılarak sağlanabilir. Topyekün kalkınmayı sağlamak için eğitime önem verilmelidir. Kadınlar okutulmalı ve meslek öğrenip iş hayatına atılmalıdır. Milli bir iktisâdi politikamız olmalı, yerli tüccar ve sanayici zümresi oluşmalıdır, yerli bankalar kurulmalı, yeni okullar açılarak son teknolojiyi öğrenmiş gençler yetiştirilmelidir. Osmanlı ticaret ve sanayiini engelleyen 1838 anlaşmaları iptal edilmelidir. 1850’li yıllar sonrasında artan borçlarımızı işaret ederek, borçlanmamız sonunda siyasi bağımsızlığımızın kaybolacağını makalelerinde dile getirmiştir.

 

Tanzimatçılar borçlarını ödeyemez duruma düşünce yeniden borç almalarını eleştirmiştir.

 

Namık Kemal, ülkenin tabii gelir kaynakları olan sanayi ve ticaret üzerinde durmuştur. Ona göre; Ziraat, sanayi, ticaret milli servetin üç kaynağıdır. Halkın büyük bir kısmı geri teknoloji ile ziraat ve ticaret yapmaktadır. Sanayimizin teknolojisi eskimiştir. İmparatorlukta can ve mal güvenliğini tehdit eden iç isyanlar sebebiyle ziraatla uğraşacak pek az genç insan kalmıştır. Gittikçe ağırlaşan vergiler yüzünden geçim sıkıntısına düşen köylüler yeni geçim kaynakları aramak üzere topraklarını terketmek zorunda kalmışlardır.

 

Çiftçilerimizi tefecilerin elinden kurtarmak için uzun vadeli ucuz kredi sağlanmalıdır. Yerli ticaret baltalanmış, esnaflık yok olmuş, dükkanlar kapanmış, tezgâh ve dükkan sahipleri devlet kapısına girmeye başlamışlardır.

 

Edebiyatı, siyasi ve milli düşüncelerine vasıta yapan Namık Kemal, milletin hürriyet rejimi içinde yaşaması fikrini savunuyordu. Medeniyet ve terakki en çok kullandığı kelimelerdi.

 

Bankacılık ve özel teşebbüs fikrini savunan Kemal, Türkiye’de meşruti bir idarenin kurulup sosyal reformların gerçekleşmesini istiyor ve çalıştığı gazetelerde bu fikri işliyordu.

 

Midilli adasında Vali olarak görevli olduğu esnada, Padişah Abdülhamid’e yazdığı yazıda;

 

Midillide birkaç ilkokul ve ortaokul vardır. Okullar harap, öğretmen sıkıntısı vardır. Türk vakıflarına ait binalar kullanılmaz durumdadır. Midilli’nin her köyünde ilkokullar açılması, buralara öğretmen gönderilmesi, Ortaokullarda askeri okul eğitimi verilmesi, yatılı sınıfların açılması, deniz kaptanı yetiştirecek denizcilik okulu açılması icab etmektedir.

 

Zeytinciliğin ihyası için çiftçi himaye edilerek, tefeci elinden kurtarılmalı, banka şubeleri açılarak zeytinden alınan vergi azaltılmalıdır. Gümrükte vergi usulleri ticarete engel olmaktadır. Adli ve dahili teşkilât ele alınmalı yeniden yapılanmalıdır.

 

Midillide toplanan vergiler orada harcanmalı ve kaçakçılık önlenmelidir.

 

Rodos adasında okul ve cami azdır. Halk fikirce yükselmemiş, din terbiyesi almamıştır. İki yerde okul açılmış üçüncü köyde ne okul ne cami vardır. Rodos'un elden çıkmaması için siyasi ve kültürel bakımdan kuvvetlendirilmesi gerekir.

 

NAMIK KEMAL VE TÜRK DİLİ

 

Namık Kemal'e göre Türk şairi olmak için Türk olmak yeterli değildir. Aynı zamanda Türk'çe yazmış olmak şarttır. Yunan, Arap, İran edebiyatı karşısında bir Osmanlı değil, Türk edebiyatı vardır. Milliyet kültür demektir, tarihimizin uzun bir devresi içinde milli kültürümüzü, sanatımızı ve dilimizi ihmal ettiğimizi söyleyerek, bu husustaki düşüncelerini şöyle açıklar:

 

“Dil ve kültür, milli bağı kuvvetlendiren en büyük iki güçtür. Halk diline girerek Türkçeleşmemiş ne kadar yabancı kelime varsa, dilimizden kesinlikle atılmalıdır. Konuşma ve yazı dili, milli dilimiz Türkçe'nin yapısına göre oluşturulmalı, edebiyatımız ve dilimiz üzerindeki acem dili ve edebiyatının tesiri süratle kaldırılmalıdır.”

 

Harf meselesi üzerinde de duran Namık Kemal, o yıllarda kullandığımız harflerin Arap harfi olduğunu belirterek, halbuki biz Türk'üz bizim kendimize göre bir harfimiz olmalıdır der.

 

NAMIK KEMAL VE MUSTAFA KEMAL

 

Namık Kemal'in eserleri ve fikirleri yönünden en çok tesir ettiği kişilerin başında, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk gelir.

 

Mustafa Kemal'in, Namık Kemal'i tanıması ve fikirlerini benimsemesi Manastır askeri lisesinde öğrenci iken yakın arkadaşı Ömer Naci sayesinde olmuştur. Ömer Naci’nin, Mustafa Kemal'e okuması için verdiği kitaptaki şiirde Namık Kemal imzalı şu mısralar vardır:

 

Vücudun kim hamîr-i mâyesi hâk-i vatandandır.

Ne gam râh-ı vatanda hâk olursa cevr-ü mihnetten.

(Vücudun mayasının hamuru, vatan toprağındandır; onun için, vatan yolunda eziyet ve sıkıntılarla toprak olursa, bunda üzülecek ne var.)

 

Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini,

Yoğ imiş kurtaracak baht-ı kara maderini.

(Düşman, vatanın bağrına hançerini dayadı; ama kara talihli bir ana olan bu vatanı kurtaracak kimse yok imiş) diye inleyen vatan şairine, 24 Aralık 1919 da Kırşehir Gençler Derneğindeki ve daha sonra 13 Ocak 1921 de Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden seslenen Gazi Mustafa Kemal Paşa;

 

Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini

Bulunur, kurtaracak bahtı kara mâderini.

 

Mısraları ile cevap vermiştir.

 

Atatürk'e tesir eden başka bir eserde Namık Kemal'in Vatan yahut Silistre piyesi ve piyeste geçen şarkı sözleridir.

 

Yâre nişandır tenine erlerin

Mevt ise son rütbesidir askerin…. Mısraları okunurken Mustafa Kemale söylediği sözde yatmaktadır.

 

“NAMIK KEMAL BENİM DUYGULARIMIN BABASIDIR” (Bu söz Atatürk tarafından şöyle ifade edilmiştir:” Benim bedenimin babası Ali Rıza Efendi, Duygularımın babası Namık Kemal, Fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp'tir der.”

 

Sözleri, Atatürk'ün değer verdiği: Vatan, Milliyet, Hürriyet, Medeniyet, Aile, Hukuk gibi kavramlar üzerinde yaptığı çalışmaların bir zamanlar Namık Kemal'in üzerinde durduğu fikirler olduğu açıkça görülmektedir.

 

NAMIK KEMAL'İN ESERLERİ

 

Divan, İntibah, Sergüzeşti Ali Bey, Cezmi, Vatan Yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Gülnihal, Celâleddin Harzemşah, Kara Belâ, Evrak-ı Perişan, Tercüme-i Hâl-i Emir Nevruz, Bârika-i Zafer, Devr-i İstila, Kanije, Silistre Muhasarası, İslam Tarihi, Osmanlı Tarihi Mukaddimesi, Osmanlı tarihi (üç cilt), Tahrib-i Harabat, Takip, İrfan Paşa'ya Mektup, Mukaddeme-i Celâl, Ernest Rönan'a cevap, Cümle-i Müntahabe-i Kemal, Müntahabat-ı Tasvir-i Efkâr, Ahmet Mithat'a Mektup, Bahar-ı Daniş, Rüya, Hürriyet, İbret, Tasvir-i Efkâr ve diğer gazete koleksiyonu.

 

TEKİRDAĞ'DA NAMIK KEMAL ADINI TAŞIYAN YERLER

 

 

Namık Kemal Derneği

Namık Kemal Evi

Namık Kemal Parkı

Namık Kemal Heykeli 1949 yılında Heykeltraş Ali Hadi Bora tarafından yapılarak, Tekirdağ Belediyesi tarafından dikilmiştir.

Namık Kemal Anadolu Lisesi

Namık Kemal İlköğretim Okulu

Namık Kemal Heykeli Sahil parkında

Namık Kemal Bölge Tiyatrosu Tekirdağ Belediyesi bünyesinde

Namık Kemal Caddesi

Namık Kemal anıtı 1908 yılında Edirne (Tekfurdağ) Milletvekili Mehmet şeref Aykut tarafından yaptırılmıştır.

Namık Kemal İlk Halk Kütüphanesi

Namık Kemal Üniversitesi

Namık Kemal Stadyumu

Namık Kemal Vergi Dairesi

Namık Kemal Ormanı Tekirdağ-Muratlı yolu üzerinde

Namık Kemal Viyadüğü Edirne-İstanbul çevre yolu üzerinde

Namık Kemal Bölge Tiyatrosu

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.