Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Çorum Hattuşa-Boğazkale


_asi_

Önerilen İletiler

HATTUŞA BOĞAZKALE

 

Mısır, Babil ve Mitanni gibi Eski Doğu’nun büyük güçlerinden biri olan Hititler, yaklaşık M.Ö. 1200 yıllarına kadar Anadolu’nun büyük bir kısmına ve zaman zaman da Kuzey Suriye’ye hükmetmişlerdir. Bu İmparatorluğun başkenti Hattuşa, Çorum’un 80 kilometre güneybatısında, Boğazkale ilçesindedir. Bölge 1988 yılında Tarihi Milli Parklar statüsüne alınmıştır.

 

Hattuşa 1834 yılında Fransız mimar Charles Texier tarafından keşfedilmiştir. Bu sadece Hattuşa’nın keşfi değil, tamamen unutulmuş olan Hititlerin keşfi olarak da algılanabilir. 1893-94’te Ernest Chantre’nin birkaç sondaj yapmasına ve ilk çivi yazılı tabletleri yayınlamasına kadar ki dönemde pek çok bilim adamı ve gezgin Hattuşa’yı ziyaret etmiştir. Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey’in desteğini alan aynı müzenin konservatörü Theodor Makridi Bey, 1906 yılında ilk büyük çaplı kazıyı başlatır, zamanın çiviyazısı uzmanı Assiriyolog Hugo Winckler’i de kazı heyetine alarak, burasının Hitit başkenti Hattuşa olduğunu tespit ederler. 1931-39 yılları arasında ve 2. Dünya Savaşı nedeniyle verilen aradan sonra 1952’de yeniden başlatılan kazılar, kesintisiz olarak Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir. İlk yerleşim izleri, Kalkolitik (Taş) Çağ’a kadar (M.Ö. 5000) inmektedir. Kesintisiz yerleşmeye başlanılması ise, Eski Tunç Çağı’nın sonlarına (M.Ö. 3000) doğru olmuştur. Bölgenin yerli halkı olan Hattiler, burada bir kent kurup, Hattuş adını vermişlerdir.

 

M. Ö 20. yüzyıl’da Orta Dicle Bölgesi’nden gelen Assurlu tüccarlar, Hatti yerleşmesinin hemen dışında, bir Karum, (bir ticaret kolonisi) kurmuşlardır. Bu yıllarda Kaniş/Neşa’nın (Kayseri yanındaki günümüz Kültepe’si) denetimi altındaki, Assur Ticaret Kolonileri, Güneydoğu ve Orta Anadolu’ya yayılmıştır. Adının Hattuş olduğu bilinen bu yerleşimi M. Ö 1700’lerde ilk Hitit Büyük Kral’ı Kuşşara’lı Kral Anitta yıkmıştır.

 

Hitit yazılı kaynaklarından anlaşıldığına göre, I. Hattuşili’nin iktidara gelmesiyle (M.Ö. 1665-1640) Hattuşa, Hititlerin başkenti olmuştur. Hitit İmparatorluk döneminde, yani M. Ö 14 ve 13. yüzyıllarda, şehir yaklaşık olarak altı kilometre uzunluğunda bir surla çevrilmiştir. Daha geç bir

imar evresinde bu surların önüne ikinci bir duvar daha örülerek, kent daha sıkı bir savunmaya alınmıştır. Bu yeni sur üzerinde bulunan, anıtsal şehir kapılarının çoğu günümüze kadar oldukça sağlam durumda gelmiştir. Güney batıda, dış yüzünde aslan yontuları bulunan Aslanlı Kapı’yla, iç yüzünde, silahlı tanrının bulunduğu Kral Kapı, bunların en önemlileridir. Kentin güney ucundaki Yer Kapı’nın özel bir rolü olmalıydı. Burada 30 m. yüksekliğinde, 250 m. uzunluğunda ve 80 m. genişliğinde bir toprak set oluşturulmuştur. Bu set üzerinden geçen kent surunun ortalarında Sfenksli Kapı yer alır. Bu kapının tam altında, Hatuşa’nın bugün içinden geçilebilen tek potern (tünel) vardır. 71 m. uzunluğunda ve 3 m. yüksekliğindeki poternden geçilerek sur dışına çıkılmaktadır.

 

Şehirde ayakta kalmış, izlenebilen yapıların büyük bölümü, surlar gibi, M.Ö 13. yy.’ dan kalmadır. Kraliyet yapılarının yer aldığı Büyükkale’de, direkli galerilerle çevrili avlular, konutlar, depo binaları ve büyük bir kabul salonuyla, büyük bir saraya ait kalıntılar ortaya çıkartılmıştır.

 

Hitit metinlerinde sık sık “Hattuşa Ülkesinin bin tanrısından” söz edilmektedir. Kuşkusuz bu tanrıların çoğu İmparatorluk başkenti Hattuşa’da kendilerine bir tapınım yeri edinebilmişlerdir. Başkent Hattuşa’da bugüne kadar 31 yapı, tapınak olarak tanımlanmıştır. Hattuşa’nın en büyük dini yapısı olan Büyük Tapınak, aşağı şehirdeki konutların ortasında tek tapınak olarak yükselir. İki kült odası olduğu için tapınak, imparatorluğun tanrılarının en büyükleri olan fırtına tanrısı ile Arinna’nın güneş tanrıça’sına adanmış olmalıdır.

 

Yukarı şehir’de tapınaklar yanında, kraliyet saraylarının bulunduğu Büyükkale’nin önünde, resmi işlere ayrılmış, bazı anıtsal yapılar açığa çıkartılmıştır. Şehrin bu bölümünde, son Hitit Büyük Kralı II.Şuppiluliuma’ nın Luvi hiyeroglifleriyle, taş üzerine kazınmış, kendisi ve babası IV. Tuthaliya’nın yaptığı işleri anlatan iki büyük yazıt bulunmaktadır.

 

Hattuşa’da son yıllarda yapılan kazıların ağırlık noktasını şehrin, hatta Hitit devletinin ekonomisine ışık tutan kazılar oluşturmuştur. İmparatorluk döneminde, M.Ö. 13. yy.’a tarihlenen şehrin Büyükkaya sırtında, büyük boyutlarda, sayıları 11’ i bulan yeraltı siloları bulunmuştur.

 

Hitit İmparatorluğu’nun M. Ö 1200 yıllarından hemen sonra yıkılmasıyla, Anadolu Tunç Çağları da sona erer. Bununla beraber, Hattuşa şehrinin arazisinin yerleşim tarihi devam eder. M. Ö 12. yüzyılın başlarında, Erken Demir Çağı’na tarihlenen yeni yerleşme, Frig etkilerini yansıtan bir taşra kasabasına dönüşüp büyümeye başlaması ancak, M.Ö 8. yy.’ da gerçekleşir. Yerleşim, Pers döneminde de devam etmiştir. Hellenistik, Galat, Roma ve Bizans’a ait yerleşme ve tahkimat izleri de görülmektedir.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

1 NOLU TAPINAK VE DEPO ODALARI

 

02-007-400x298[1].jpg

1 no.lu tapınak, Aşağı Şehir'in merkezi

 

 

Büyük Tapınak da denilen 1no. lu tapınak 65 x 42 m. boyutları ile Hattuşa şehrinin en büyük yapısıdır. Tüm çevresini saran depo odaları ile birlikte 14.500 m² lik bir alanı kaplamaktadır. Bu tapınak, İmparatorluk döneminde kullanıldı, ama belki daha erken bir dönemde inşa edilmiştir. Duvarların yaklaşık 1,5 metre yükseklikteki iyi işlenmiş kireçtaşı bloklardan oluşan kaide kesimleri günümüze ulaşmıştır. Blokların arasında 5 metre uzunluğa ve yaklaşık 20 ton ağırlığa ulaşanları da vardır. Şehrin tüm Hitit yapılarında olduğu gibi duvarların üst yapısı bugün Anadolu'nun bazı bölgelerinde hımış olarak adlandırılan, ahşap çerçevelerin sağlamlaştırdığı kerpiçten ibaret olduğundan günümüze ulaşmamıştır. Tapınak düz damlıydı; ahşap kirişlerle kapatılmış çatı, toprak örtüyle kaplı idi.

 

02-009-450x293[1].jpg

Tapınak alanının üç ayrı bölümü: Ana tapınak binası (kırmızı),

tapınak depoları (sarı), Güney Bölge ya da "İş evi" (yeşil)

(W. Schirmer kaynak alınarak)

 

 

Üstü açık avluyu yüksek duvarlar çevreler. Avlunun tabanı büyük yassı taşlarla döşeliydi. Bugünkü görünümü pek etkileyici olmasa da, yazılı kaynaklardan öğrendiğimize göre dini törenlerin büyük bölümü tapınak avlularında yapılıyordu. Biraz hayal gücü kullanılarak buradaki törenleri gözümüzde canlandırabiliriz: Renkli giysili bir kalabalık, bayraklar, standartlar, müzik ve tütsülerin doldurduğu bir atmosfer. Hitit çiviyazılı tabletlerinde bu tür ayinler ayrıntılı olarak anlatılır.

 

Tapınağın kuzeybatı kısa kenarındaki direkli geçitin arkasında çeşitli ön odalardan geçerek, yalnızca ülkenin en büyük din adamları olan kral ve kraliçe ile sayılı birkaç rahibin girebildiği tapınağın en kutsal bölümüne ulaşılır. Burada iki kült odası bulunduğundan, bu tapınağın iki tanrıya adanmış olduğu düşünülür. Yapının büyüklüğü de gözönüne alındığında bu tapınağın ülkenin iki en büyük tanrısına, Hatti ülkesinin Fırtına Tanrısı ile Arinna'nın Güneş Tanrıçası'na adanmış olabileceği akla gelir.

 

Tapınağın diğer odaları, belki kısmen diğer kült ayinleri içindi; ancak aynı zamanda bunlar rahiplerin odasıydı ve kült araç gereçleri de yine buralarda muhafaza ediliyordu. Bu mekanların kazıldıklarında tamamen boş oldukları görüldü. Tapınağın etrafını çevreleyen büyük depo kanatlarındaki 82 oda da pek buluntu vermedi.

 

00-Tontafel-217x300[2].jpg Çiviyazılı kil tablet

 

 

Ancak kuzeybatıdaki depo odalarında, birkaçı bugün bile görülebilen toprağa gömülü büyük erzak küplerinden yüzlercesi bulundu. 1750 litreye kadar varan kapasiteleriyle bu dev küplerin içinde tahıl, baklagiller, yağ ve şarap gibi tapınağın erzağı saklanıyordu. Tapınağın öbür tarafındaki depo odalarında ise binlerce çiviyazılı kil tabletin olduğu bir arşiv kazıldı. Bu tabletler tahta raflar üzerine dizilmiş olmalıydılar.

 

02-023-300x448[2].jpg

1 no.lu Tapınağın depo odalarındaki

büyük küpler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YUKARI ŞEHİR - TAPINAK MAHALLESİ

 

02-070-450x531[1].jpg

Merkezi Tapınak Mahallesi'nin planı (tapınak 2-29) (Tapınak 5 ve 7 hariç)

 

 

Yerkapı'nın hemen aşağısındaki düzlükte yer alan yapı temellerinin çoğu Hitit tapınaklarına aittir. MÖ. 14.-13. yüzyılda, güneydeki şehir suru inşa edildikten ve böylece gerekli koruma sağlandıktan sonra bu alan tam bir "kült mahallesi" haline getirildi.

 

Şimdiye kadar Yukarı Şehir'de 30 tapınak tespit edilmiştir, ama daha başka tapınakların da bulunacağı düşünülebilir. Hitit metinlerinde "Hatti ülkesinin bin tanrısı"ndan söz edilmesi tesadüf değildir. Burada ifade edilen, Hititlerin yabancı şehir ve ülkelerin tanrılarını da benimsemeleri geleneğidir. Her yeni tanrı için bir tapınak inşa edilmese de taşların/kayaların, ağaçların, küçük korulukların, pınarların bu tanrıların tapınımına adanabileceğini Hitit metinlerinde buluyoruz. Tapınakların boyutları da çeşitlilik gösterir. 1200-1500 m? lik büyük tapınaklar yanında 400-600 m? lik küçük tapınaklar da vardır. Bazı tapınaklarda (4, 6 ve 26 no. lu tapınaklar) etrafı duvarla çevrili temenos (=kutsal alan) olarak yorumlanabilecek geniş alanlar görülür. Odaların büyüklüğü ve çokluğu, tapınakların aynı zamanda ekonomik bir merkez olmalarıyla açıklanabilir. Kendi toprakları ve personeli bulunan tapınaklar, hammadde ve besin maddelerinin işlenmesi ve depolanması amacı da güdüyorlardı. Adandığı tanrının ülkesinin elçiliği işlevini görmesi de mümkündü.

 

02-065-730x484[1].jpg

Yukarı Şehir, Tapınak Mahallesinin hava fotoğrafı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KRAL KAPI

 

02-082-360x243[1].jpg

Kral Kapı'nın dıştan görünümü

 

 

Büyük sur yayının doğu kesimindeki bu kapı, batıdaki Aslanlı Kapı'nın eşidir. Bu kapıda da iki kapı kulesi ve bunların arasında iki yüksek sivri kemer biçimli kapı geçidi görülür. Şehrin diğer kapılarından farklı bir özellik olarak kapı kabartma resmi bu kapıda şehre bakan iç tarafa resmedilmiştir.

 

Kral Kapı büyüklüğü ve plan şeması bakımından Aslanlı Kapı'nın tam aynısıdır. Burada da kuleler yaklaşık 10 x 15 metre boyutlarındadır. Tabanda 3,25 metre genişliğindeki, sivri kemerli kapı geçitlerinin yüksekliği 5 metre kadar olmalıydı ve iki kanatlı büyük ahşap kapılarla kapatılıyorlardı. Ön sur yanından ilerleyerek kapı önüne ulaşan yolun dışa bakan yanına da kuleli bir duvar inşa edilmiştir. Böylece nöbetçiler hücum halindeki düşmanı iki yandan kıskaca alabiliyorlardı.

 

02-083-200x314[1].jpg

Kral Kapı'daki kılıç ve balta

taşıyan tanrı kabartması

 

Düşmanı mümkün olduğunca asıl kapıdan uzak tutmak amaçlanıyordu; çünkü geçitler her ne kadar ağır ahşap kapılarla kapanıyorsa da koçbaşıyla kırarak ya da yangın çıkarmak suretiyle içeriye girmek mümkün olabilirdi. Kral Kapı'da kabartma bezeme kapının dışında değil, şehre bakan iç tarafındadır. Kısmen yarı plastikten de daha yüksek kabartma olarak işlenmiş bu figürde bir savaşçı silahlarıyla birlikte betimlenmiştir. Savaşçının boyu miğferinin ucundan ayak tabanına kadar 2,25 metredir.

 

Savaşçı yalnızca zengin bezemeli, kısa bir etek giyer. Geniş kemerinde kabzası hilal biçimli, ucu yukarı dönük kısa bir kılıç takılıdır. Elinde görkemli bir balta tutar. Baltanın ağzı iyice geriye dönüktür ve ense kısmında diken gibi çıkıntılar bulunur. Savaşçının başında büyük yanaklıklı ve sorguçlu bir miğfer vardır. Uzun saçları omuz üzerinden aşağı dökülür. Miğferin ucundan başlayan şerit dirseğe kadar iner. Miğferin önünde kıvrık bir boynuz yer alır. Miğferdeki boynuzlar tanrı göstergesi olduğundan, kabartma bir tanrı tasviri olarak kabul edilir. Hava Tanrısı Teşub ile Güneş Tanrıçası Hebat'ın oğlu, aynı zamanda Büyük Kral IV. Tudhaliya'nın koruyucu tanrısı Şarrumma olabilir. IV. Tudhaliya burada kendi koruyucu tanrısı adına bir anıt diktirmiş olabilirdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

NİŞANTAŞ-KUZEY YAPI KOMPLEKSİ

 

02-103-360x241[1].jpg

Nişantaş'taki Luvi hiyeroglifi yazıt

 

Burası da Sarıkale, Yenicekale gibi üzerinde büyük bir yapı bulunan bir kaya bloğudur. Kaya bloğunun üzerinde kayaya işlenmiş temel yataklarından ve günümüze ulaşan tek tük taş bloktan duvarların doğrultusu saptanabilir. Kayalığın önündeki yıkıntının altında bir kapıya ait sfenkslerle bezeli bloklar bulundu. Bu bloklarda Yerkapı'daki Sfenksli Kapı'nın dış sfenksleri gibi yalnızca gövdenin ön kısmı işlenmişti. Göğüs üzerinde lülelerle son bulan saç tuvaleti veya başlık ve rozetlerden oluşan yüksek baş süslemesi iyi seçilebilir. Yukarı çıkan bir rampanın üst bitiminde yer alan bu kapı, sivri kemer biçimliydi. Kaya bloğunun üstünde yer alan yapı kompleksine buradan giriliyordu. Ne yazık ki kaya blokları üstündeki tüm yapılar gibi, bunun da işlevini bilmiyoruz.

Yazıt: Bu kayalık adını Luvi hiyeroglifiyle yazılmış yazıttan alır. Yazıt 8,5 metre uzunluğunda ve 11 satırlıktır. Düzletilmiş kaya yüzeyine işlenmiş bu yazıt, zamanında 2 no.lu odadakiler gibi görünüyordu; ancak açıkta kaldıklarından iyice aşınmışlardır. Bu nedenle yazıtın içeriği tam olarak anlaşılamamıştır. Kesin olan, yazıtın Hattuşa'nın bilinen son Büyük Kralı II.Şupiluliuma' ya ait olduğudur. Büyük olasılıkla Büyük Kral, babasının anısına yaptırdığı bir anıttan (Yazılıkaya açık hava tapınağındaki B Odası); ayrıca ardından Kıbrıs'a çıkartma yaptığı deniz savaşının da aralarında bulunduğu diğer icraatlarından söz eder. Hititlerin Alaşiya adını verdikleri Kıbrıs, zengin bakır yatakları nedeniyle sık sık akınlara uğruyordu.

Nişantaş'ın kuzeyinde, Büyükkale kral sarayının hemen önündeki alanda bazı resmi binalar bulunuyordu. Asfalt yolun batısında yer alan ve temelleri restorasyon geçirmiş "Kuzey Yapı Kompleksi"'nin arkasında, yamaçta "Batı Yapısı" yer alıyor. Batı Yapısı'nın yalnız bodrum katına ait birkaç duvar bulundu. Bu bodrum odalarında 3000'in üzerinde "bulla" adı verilen Hitit Büyük Kralları'nın ve memurlarının kil üzerine mühür baskısı bulundu. Bulla'lar belge yada malların resmileştirilmesini sağlıyordu: Bunlar ip yada deri sırımla bağlanıyor; buraya konan kil topağı üzerine mühür basılıyor. Yangın sonucu herşey yanıp kül olmuş, ancak ateşle pişip sertleşen kil bullalar günümüze kadar korunmuşlar.

 

 

02-105-360x241[1].jpg

Nişantaş'taki Kuzey Yapı'nın temelleri

 

 

 

02-102-287x391[1].jpg

Nişantaş'taki sağ kapı Sfenksi

 

 

 

02-106-360x391[1].jpg

Büyük Kral IV.Tudhaliya'nın bulla üzerindeki

mühür baskısı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HİYEROGLİFLİ ODA

 

Doğu Yukarı Şehir'de, Güney Kale yakınlarında büyük kalker bloklardan inşa edilen iki büyük taş oda bulunmuş ve kısmen restore edilmiş.

 

02-095-250x373[1].jpg

Doğu Yukarı Şehir'deki 2 no.lu Oda

 

Tamamının rekonstrüksyonu mümkün olan 2. no.lu Oda'da mükemmel koruna gelmiş kabartmalar vardır. Arka duvarda uzun mantosu, ucu sivri ve yukarı kalkık ayakkabısı ve sol elindeki güç sembolü olan kıvrık değneği ile Güneş Tanrısı tasvir edilmiştir. Bu figürün Güneş Tanrısı olduğu başı üzerindeki kanatlı güneş kursundan anlaşılır.

 

Sağ elinde biraz değiştirilmiş Mısır hayat sembolü Ankh tutan tanrı hayat verici özelliktedir.

 

 

02-096-250x373[1].jpg

2 no.lu Oda'nın arka duvarındaki

Güneş Tanrısı kabartması

 

 

Girişin solundaki kabartma, Hattuşa'nın bilinen en son kralı ve odayı inşa ettiren II.Şupiluliumadır. Kral burada kısa etekli, kemerinde kılıcı, sağ elinde mızrağı, sol omuzu üzerinde yayıyla savaşçı olarak gösterilmiştir. Ayağında ucu sivri, yukarı kıvrık ayakkabıları; başında tanrıların tipik başlığı - önde üç boynuzu bulunan sivri külah - taşır. Boynuzların önünde Luvi hiyeroglifi ile kralın ünvanı ve ismi yazılıdır. Burada Büyük Kral'ın kendisininin tanrılaştırılmış olarak tasvir ettirdiği düşünülüyor. Halbuki kral, karşı duvardaki yazıttan anlaşıldığı gibi hala hayatta ve aktiftir.

 

02-097-260x356[1].jpg

 

 

02-098-480x311[1].jpg

2 no.lu Oda'nın sağ yan duvarındaki Luvi hiyeroglifi yazıtı

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YENİCEKALE

 

02-047-360x241[1].jpg

 

 

30 no.lu tapınağın aşağısında, Aslanlı Kapı'nın yaklaşık 150 metre kuzey doğusunda bir kaya kütlesi üzerinde Yenicekale kompleksi yeralır. Burada doğal kaya kütlesinin üstü işlenerek, yanları da duvarla örülerek yapay bir düzlük oluşturulmuştur. Korunan yüksekliği 7 metre olan dış duvarın iki, üç tondan daha ağır taşlarına baktığımızda Hitit mühendislerine hayranlık duymamak elde değildir.

Yaklaşık 25 x 28 metre ölçülerindeki kayalık düzlük üzerinde küçük bir sarnıç ile duvar temelleri kalıntıları günümüze gelmişse de, bunlar kompleksin işlevi hakkında fazla bilgi vermez. Sarıkale ile karşılaştırıldığında daha küçük olan Yenicekale'nin de, Hitit metinlerinde sözü geçen "kaya üstü yapılarından" biri mi olduğu fikri hemen akla gelir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ASLANLI KAPI

 

00-036-360x275[1].jpg

Aslanlı Kapı bugün

 

 

Yukarı Şehrin güneybatı kesiminde güney surunun iki görkemli kapısından biri olan Aslanlı Kapı bulunur. Hattuşa'nın diğer büyük şehir kapılarında olduğu gibi bu kapının da asıl kapı odasının iki yanında 15 x 10 m. boyutlarında dörtgen planlı iki kulesi vardır. Büyük taş bloklardan oluşan pervazların bulunduğu bir iç ve bir dış kapı geçidi bulunur. Bu kapı geçitleri, dışı bronz saçla kaplı büyük ahşap kapılarla kapatılıyordu.

 

 

Aslanlı%20Kapı%20-360x275.jpg

Aslanlı Kapı'nın bilgisayarda yapılmış rekonstrüksyonu

(H. Schriever)

 

 

Kapı adını, dışta pervaz bloklarına işlenmiş iki aslan heykelinden alır (baş, göğüs, ön bacaklar). Ön Asya'da aslan koruma ve bezeme amacıyla sıklıkla kapılarda kullanılan bir motiftir. Hattuşa'da da bu kapı dışında çeşitli tapınakların girişinde ve kral sarayının kapılarında aslan heykelleri kullanılmıştır. Ağzı kükrermişçesine açık, dili dışarıda ve gözleri tehditkar bir şekilde açık aslanlar etkileyici görünüm verirler. Göz yuvaları beyaz kireç ve gözbebekleri koyu bir madde ile doldurulmak suretiyle belirtiliyordu. Bilgisayar rekonstrüksyonu kapının zamanında dışarıdan görünümü hakkında bir fikir verir. Burada Hitit kapı geçitlerinde sıkça kullanılan sivri kemerler de iyi görülebilir.

 

 

02-038-300x450[1].jpg

Sağdaki kapı aslanının başının 1907 yılında

çekilmiş bir fotoğrafı

 

 

02-039-300x450[1].jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YAMAÇ EVİ

 

Büyük Tapınak'tan Büyükkale'deki kral sarayına doğru yükselen yamaç, en geç MÖ. 16. yy. da sur içine alınmış Hitit "eski şehrine" dahildi. Yamaçta kısmen kayaların arasına ve üzerine teraslar halinde inşa edilmiş yapılar bulunuyordu. Yamaç Evi denilen yapı anıtsal yapılardan biridir. İki katlı yapı anıtsal boyutlarından dolayı (32 x 36 m.) konut olarak değil, resmi işlevli bir yapı şeklinde yorumlanır. Rekonstrüksyonda ikinci katta varlığı kabul edilen 13 x 17 m. boyutlarındaki salon da bu yorumu doğrular. Alt katta ise depo odaları bulunuyordu. Bu odalardan birinde zengin bir çiviyazılı tablet arşivi ele geçti.

Yamaç Evi, MÖ. 13. yy. sonlarında geçirdiği bir yangından sonra terk edilmiştir. Yamacın üst tarafında, arka kısımlarda yanmış kerpiç duvarlardan bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir.

 

 

02-025-360x241[1].jpg

Yamaç Evi'nin rekonstrüksyonu

(R. Naumann kaynak alınarak U. Betin)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YERKAPI - SFENKSLİ KAPI

 

02-050-730x301[1].jpg

Yerkapı'nın havadan görünüşü

 

 

Şehrin en güneyinde ve en yüksek noktasında Yerkapı bulunur. Batıdan Aslanlı Kapı'dan, doğuda Kral Kapı'dan geniş bir yay çizerek şehrin en yüksek kesimine ulaşan sur burada yapay olarak yığılmış toprak setin üzerinden geçer. Bu setin üstünde tam ortada sur Sfenksli Kapı ile kesintiye uğrar.

 

 

02-053-250x375[1].jpg

Poternin Yerkapı'nın dışına açılan kapısı

üstte Sfenksli Kapı

 

 

02-056-250x375[1].jpg

Dar merdivenlerle Yerkapı'nın üstüne ulaşılır

 

 

Yerkapı adını, Hattuşa'da bugün hala içine girilebilen tek poternden alır. Bu tünel yapay toprak set yığılmadan önce bindirme tekniğinde yapılmıştı: Bu teknikte uzun taş bloklar bir alttakinden biraz öne çıkarılarak üst üste koyulur; en üste ortaya ise kilit taşı olarak sivri bir blok yerleştirilir. Böylece sivri üçgen biçimli bir tonoz oluşturulur.

 

 

02-063-250x452[1].jpg

Sfenksli Kapı'nın iç kapı doğu sfenksi

 

 

Yığma toprak setin dış tarafındaki yüksekliği yaklaşık 35 metre, uzunluğu 250 metre ve tabandaki genişliği yaklaşık 80 metredir. Yamaç burada, şehre bakan taraftan farklı olarak özenli bir işçilikle taş döşeme ile kaplıdır. Döşemenin her iki yanında, setin üzerine çıkan dik merdivenler bulunur. Bu merdivenler, setin savunma amaçlı olmadığını açıkça göstermektedir. Zaten 35° lik bir eğime sahip bu döşemeyi, kondisyonu iyi savaşçıların koşarak çıkması hiç te zor değildi. Ayrıca düşman sura buradan değil, batı yada doğuya doğru birkaç metre ileriden hücum etmeyi yeğlerdi; çünkü surun bulunduğu set orada çok daha alçaktır. Taş döşeli bu setin daha çok şehrin, devletin ve/veya dinin gücünü ve büyüklüğünü vurgulayan temsili bir yapı olduğu anlaşılıyor. Güneyden gelen yolcular için üzerinde kuleli sur duvarı bulunan parlayan beyaz sırt, mutlaka uzaklardan seçilebilen bir "işaret" görevi görüyordu.

 

Yerkapı setinin üzerinde ortada Sfenksli Kapı yer alır. Diğer büyük şehir kapıları gibi bu kapının iki yanında kuleler bulunmaz. Kapı bir kulenin içinden geçer. Sfenksli Kapı adını, kapı pervazlarında bulunan dört Sfenks'ten alır. Sfenksler aslan vücutlu, insan başlı karışık yaratıklardır. Hititler bu karışık yaratık tasvirini, sfenksin kral tasviri olarak görüldüğü Mısır'dan almış olabilirler. Ancak Hitit sfenkslerinin yumuşak yüz hatları, Mısır'dakilerin aksine dişi yaratıklar olarak tasvir edildiğini gösterir.

 

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YAZILIKAYA A ODASI

 

00-yaz-730x504[1].jpg

 

 

Yazılıkaya Kaya Tapınağı, Aşağı Şehir'deki Büyük Tapınağın yaklaşık 1,5 km. kuzeydoğusunda kayalık bir yamaçta yer alır. Şehirdeki tapınak yapılarından farklı olarak burası, her iki kült odası (A ve B Odası) da üstü açık olan ve yüksekliği 12 metreye varan kayalıklarla çevrili bir açık hava tapınağıdır. En geç MÖ. 15. yüzyıldan itibaren kullanılan Yazılıkaya'da Hitit sanatçıları ancak MÖ. 13. yüzyılda kayaya uzun sıralar halinde tanrı ve tanrıça kabartmaları işlemişlerdir. Burası olasılıkla "Yeniyıl şenliği evi" dir. Hava tanrısına ait bu evde yeniyıl ve ilkbahar kutlamalarında tüm tanrılar bir araya geliyorlardı.

 

02-127-345x230[1].jpg

 

Asıl kaya tapınağı, dışarıdan büyükçe bir yapı kompleksi ile ayrılır. Sadece duvarlarının temel ve kaideleri günümüze ulaşan yapının rekonstrüksyon çizimi burada da ahşap iskeletler ile desteklenen kerpiç duvarlı ve düz damlı yapıların bulunduğunu gösterir. Bu yapı kompleksinden geçip büyük A Odasına giriliyordu. Odanın her iki tarafında sürekli şeritler halinde, kireçtaşı kayaların oluşturduğu duvarlara işlenmiş kabartmalar görülür.

 

 

02-135_42bff-345x256.jpg02-135_42ff-345x256.jpg

 

 

Sol tarafta tanrılar, sağ tarafta ise tanrıçalar betimlenmişti. Hepsi bir yöne bakan figürler odanın arka duvarına doğru gidiyor gibi görünürler. Arka duvarda ana sahne işlenmiştir:Tanrılar ve tanrıçalar geçidinin önderleri olan en yüksek iki tanrı Hava Tanrısı ve Güneş Tanrıçası burada karşılaşmaktadırlar.

 

Odanın sol tarafındaki tanrılar genellikle kısa etekli ve sivri başlıklıdır. Hepsi ucu yukarı dönük ayakkabı giyerler; yine tanrıların çoğu silah olarak orak biçimli ucu kıvrık kılıç ve omuzlarında bir topuz taşırlar. Odanın sağ tarafındaki tanrıçalar ise uzun pilili etek, ucu yukarı dönük ayakkabı giyip küpe takarlar. Tanrıçaların başlarında yüksek başlıklar vardır. Bireysel atribüler hemen hemen hiç yoktur.

 

 

02-135_64b-250x346.jpg02-135_64-250x346.jpg

 

 

Bu tapınaktaki en büyük kabartma figür, ana sahnenin karşısındaki duvarda tanrıçalar geçidinin sonuna işlenmiştir. Burada bir tanrı değil, Büyük Kral IV. Tuhaliya'nın tasvir edilmesi önemlidir. Ana sahneye belirli bir uzaklıkta, ancak tam karşısında, adeta en yüksek tanrılara saygısını sunmak istercesine tasvir edilmiştir. Yazılıkaya Tapınağı'nın MÖ.13. yüzyılın ortalarında son şeklini almasından bu büyük kralın sorumlu olduğu görüşünü destekleyen etkenlerden biri, bu figürdür.

 

 

Küçük B odası toprakla dolu olduğundan ve ancak 19. yüzyıl ortalarından sonra kazıldığından buradaki kabartmalar çok iyi koruna gelmiştir.

 

 

02-140-730x319.jpg

 

 

Girişin sağındaki duvarda bir dizi Yeraltı Tanrısı kabartması bulunmaktadır: Gömlek, kemer, kısa etek ve ucu yukarı dönük ayakkabılı, birbirinin aynısı on iki tanrı figürü. Omuzlarında orak biçimli kılıç taşıyan figürlerin boynuzlu sivri başlıkları onların tanrı olduğunu gösterir.

 

Karşıdaki duvarda bir kabartmada Tanrı Şarrumma Büyük Kral Tudhaliya'ya sarılarak ona kılavuzluk ediyor.

 

 

02-143_81b-300x361.jpg02-143_81-300x361.jpg

 

 

İkinci bir tasvirde dikey duran bir kılıç görülür. Kılıcın kabzasını boynuzlu sivri tanrı başlığı takmış bir erkek başı oluşturur. Bu Yeraltı Tanrısı Nergal olmalıdır. Ayrıca, B odasında Büyük Kral IV. Tudhaliya'nın adını ve ünvanını içeren bir kartuş kabartma olarak bulunur. Bu odayı Büyük Kral II. Şupiluliuma'nın ölen babası IV. Tudhaliya anısına yaptırdığı ve buraya bir de heykelini diktirdiği düşünülüyor.

 

 

02-143_82b-122x361.jpg02-143_82-122x361.jpg

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.