Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

TÜRK GENÇLİĞİ BUMU ŞİMDİ?... YAKIŞIYOR MU?... (Gazi Üniversitesinde kendisini ÜLKÜCÜ olarak tanımlayan Üniversitelilern davranış ve örgütlenme biçimi)


OBJEKTİVİST

Önerilen İletiler

HANGİ VATANSEVERLİK ?

 

Bu ülkede birtakım kişi veya çevreler bu payeyi kendilerine bir kalkan-zırh ve maske olarak kullanmaktadırlar. Bu kalkanın -zırhın koruyuculuğunda ülkeye ve ülke halkına ne kadar kötülük varsa yapılır, ne kadar gayri resmi işleyiş, ne kadar karanlık iş, ne kadar entrika varsa yapılır-yürütülür.

 

Bu maskeyi bir kere taktınız mı, bu kalkanın-zırhın altına bir kere girdiniz mi, ne yaparsanız, ne iş çevirirseniz çevirin, bu maske ve zırh sayesinde gayri size kimse dokunamaz.

Çünkü siz artık sıradan bir insan değil, sistemin asıl sahibi olan hakim erk sermaye sınıfın iktidarının yandaşı, mevcut düzenin emrinde, mevcut satatükonun izinde, güçlüden-zalimden-ezenden-iktidardan yanasınız.

Siz artık düzenci-statükocu kompradorların yanında ve emrindesiniz. Ne yaparsanız yapın, nasıl entrika dümen çevirirseniz çevirin, büyük patronların-baronların, çıkarına dokunmadıktan sonra, sizin her haltınıza ses çıkarmaz ve göz yumarlar.

 

Bu işinibilir ultravatansever(!) cenah, heryere rahataça girer, işini yoluna koyar, dümenini çevirir, volesini vurur çıkar.

 

Bir bakarsınız, ülkenin en tatlı sektörlerinin rantı-kaymağı yenir, bir bakarsınız hemen her sektöre bir mafya kurulmuş, bir bakarsınız okul önlerinde siyah takım elbiseli, eli satırlı-bıçaklı zavatlarca haraç kesilir, bir bakarsınız zenginin-varsılın parasına bekçilik edilir, bir bakarsınız ki tefecinin katmerli alacağı fakirin-yoksuluğun gırtlağına çökülerek tahsil edilir.

 

Ama bütün bunlar VATANSEVERLİK(!) adına yapılır. Sakın yanlış anlamayın zerre kadar çıkar gözetmezler!

 

EMPERYALİST SÖMÜRGECİLİĞE KARŞI UYUMLU VATANSEVERLİK.

 

Emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı verilmiş dünyanın en meşru mücadelesi olan KURTULUŞ SAVAŞIYLA elde edilen ULUSAL BAĞIMSIZLIK ve ULUSAL ONURUN, bugün yerlerde sürükletildiğini görmek gerçekten de içler acısıdır.

 

Emperyalist sömürgeciliğe karşı, dünyanın diğer ezilen emekçi halkları ve mazlumlarına bile örnek olan, dillere desten o mücadelesini veren bir ülkenin, bugün politik ve ekonomik alanda emperyalizmin hizmetine girip, hatta emperyalizmin sömürü ve savaş planlarının bir parçası olması, ulusal onurumuz ve ulusal bağımsızlığımızın ayaklar altına alınmasıdır.

 

Ülkemizde Amerikan emperyalizmine suikastçılık ve tetikçilik yapanların varlığı aynı oranda utanç vericidir.

Ülkemizde bazı kişi veya çevreler, siyaset bilimini, esas özünden uzaklaştırarak, iyice yozlaştırıp kirletmekte, ülke halkının ortak değerleri olan BAYRAK, VATAN, MİLLET, DİN gibi kavramlar üzerinden yürütmektedirler.

 

HALKIN İNANÇLARI VE KUTSAL DEĞERLERİNİN İSTİSMARI ÜZERİNE MİLLİYETÇİLİK.

 

Bu ülke halkının tümünün ortak değeri olan kavramların istismarı ve sömürüsü üzerinden yapılan vatan-millet-bayrak edebiyatıyla, bazı kişi veya çevreler, adeta bu kavramları kendilerine birer siyasi ve rant çıkar aracı haline dönüştürmektedirler.

 

Ne gariptir ki, Bayrak,vatan millet, din gibi bu ülke halkının ortak değeri olan kavramları sanki kendi tekelindeymiş, sanki sadece onların babalarının malı-mülkü, sanki sadece onların şahsi özel mülkiyetiymiş gibi görüp-göstermeye çalışanlar, bu kavramları her fırsatta sömürerek ve halkın manevi duygularını istismar ederek, halkı sokaklarda birbirine karşı kışkırtmak için her entrikayı çevirmektedirler.

 

Ancak özellikle dikkat edilmesi gereken şudur ki, kuru lafta mangalda kül bırakmayanlar, sözde keskin vatan millet sakarya edebiyatıyla ortalıkta dolaşıp, bıyık sarkıtanlar, her nedense Amerikan emperyalizmine karşı oldukça duyarsız, tepkisiz, sessiz, sinik ve uslu çocuk oluveriyorlar.

Acaba bu tarihi bir ittifaka, eski ve gizli bir işbirliğine yani ortaklığa mı dayanıyor? Bugün ülke kaynaklarının pervasızca peşkeş çekilmesine, Amerikanın dünyayı işgal ve sömürüs planlarında ülkemiz topraklarını adeta bir savaş üssü olarak kullanmasına karşı, bu kesimler böylesine tepkisiz-duyarsız kalıp, duymadım-görmedim-bilmiyorum oyununu oynuyor.

GERÇEK VATANSEVERLİK KURU LAFLA OLMAZ.

BUNU İÇSELLEŞTİRMEK, ÖZÜMSEMEK VE HAYATIN HER ALANINDA FİİLİYATA DÖKEREK YAŞAMAKTIR.

 

GERÇEK VATANSEVERLİK İSE;

-BU ÜLKEYİ VE HALKINI, EN BAŞTA EMPERYALİST SÖMÜRGECİLİĞE KARŞI,

 

-SONRASINDA İSE, YERLİ VE YABANCI TALANCILARA, VURGUNCULARA, PEŞKEŞÇİLERE, SOYGUNCULARA, MAFYACILARA, ÇETECİLERE, VERGİ KAÇAKÇILARINA, HAYALİ İHRACATÇILARA, NAYLON FATURACILARA, RANTİYEYE, SÖMÜRÜCÜLERE, YETİM HAKKI YİYENLERE KARŞI KORUMAKTIR.

 

 

 

 

--------------------

 

GÜÇLÜDEN VE ZALİMDEN YANA OLMAK İŞİN KOLAYIDIR.

ASIL VE ZOR OLANI, YANİ YÜREK İSTEYENİ İSE,

ZAYIFIN, EZİLENİN, MAZLUMUN VE HAKLININ YANINDA OLMAK,

BİLİNÇ VE YÜREK İLE MÜCADELE ETMEKTİR.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 309
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

ÜLKÜCÜ KİMDİR?

 

* İslamı hayat nizamı olarak seçen, bu nizamı tavizsiz bir şekilde yaşamaya çalışandır.

* TÜRK olmanın gururunu , islam faziletiyle bütünleştiren,TÜRK islam ülküsünü yaşayandır.

* Günübirlik siyasi menfaatlerini aşarak , asırlar sonrasını görebilen ve asırlar sonrası için hazırlık yapan insandır.

* Allah için seven ,Allah için savaşan ,Allah rızasına koşan ,Allah nizamı için yanan, Allah için buğzeden kahramandır.

* Semalarda dalga dalga yayılan Ezan susmasın diyerek toprağın kara bağrına düşen candır.

* Bayrağa kan gerek , solmasın diye bayrak için dökülen kandır.

* Kimi zaman Derviş Yunus , kimi zaman Yavuz, kimi zaman surlar üç hilal elinde Ulubatlı Hasandır.

* ''Ben'' i aşarak ''Biz'' i hisseden ''Biz'' diyerek nefsini kör kuyulara çıkmamak üzere atandır.

* Dağlarıyla, taşlarıyla, ırmaklarıyla, ovalarıyla, yollarıyla bir kara parçasını VATAN yapandır.

* Türklük deyince 300 milyonluk Türk dünyasını kucaklayan ,Anne şefkatiyle evlatlarını bağrına basan ; kimi yerde KERKÜK , BİŞKEK, BAKÜ,DOĞU TÜRKİSTAN, kimi yerde KIBRIS, KIRIM ,KAZAK,KIRGIZ...velhasıl koskocaman bir VATANDIR.

* En zor şartlarda, buhranlı zamanlarda , en müşkül anlarda TÜRK'e yol gösteren ,akıl veren , umut olan DEDE KORKUT HAN'dır.

* Haksızlık karşısında susmayan, davasından taviz vermeyen, korkalığı,pısırıklığı,nemelazımcılığı lugatından alıp çıkarandır.

* Hürriyet kavgasında kırk yiğidinin başında KÜRŞAD, il derleyip vatan tutan ilteriş, bilgelikte TONYUKUK, AKŞEMSETTİN,Malazgirt ovasında ak kefen içerisinde ALPARSLANDIR.

* TÜRK'ün töresini, TÜRK'ün ilini...İslamla yoğuran, islamla kaynaştıran AHMET YESEVİ Ocağında kaynayan, pişen kavrulandır.Bir BOZKURT silkinişiyle esaret zincirini kırandır.

* Liderlerine, ocağına, fikir sitemine bağlı tefrikaya çanak tutmayandır.Rehberi iki cihan güneşi HZ.MUHAMMED(SAV) KAYNAĞI, ilhamı düsturu KUR'AN olandır.

* Ülkücü budur,Ülkücü budur, bunun dışındakiler KÜLLÜ YALANDIR.

* ÜLKÜCÜ OLMAK BİR ŞEREFTİR VE BU ŞEREFTEN TAVİZ VERİLMEZ....

 

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

işte gerçek ülkücülük .bu arada" ben solcuyum komünistim halkçıyım deyip "bu ülkeyi soyan yatlada katlarda yatan, soygun yapanlar varken ülkücülerin yaptıkları devede kulak sayılır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KAPİTALİZMİN ÖZEVLADI FAŞİSMİN PROPAGANDA ARAÇLARI

 

 

 

DÜNDEN BUGÜNE IRKÇILIK VE ŞOVENİZM

 

 

Enver Paşa, Türk burjuva siyaseti açısından karakteristik sayılabilecek özellikler taşıyordu. Daha doğrusu, onun temsil ettiği bir siyasi hareketin politik angajmanı, Türk burjuva siyasetine “karakteristik” olarak yerleşecek yönlere sahipti. 1908 devriminde kendisinin ve hareketinin mutlak monarşiye karşı oynadığı ilerici rolle birlikte Enver Paşa, çeşitlenmiş hevesleri, farklı alanlara yayılmış tutkuları, ve içeriğiyle güdük ama biçimiyle sınırsız hayalgücüyle bir Türk siyasetçi prototipi olarak öne çıkmıştı. Ama bir iktidar kliği haline geldiği andan başlayarak, Abdülhamit’e karşı yürüttüğü “radikal” muhalefetten 1915 dramlarına, bütün bir Birinci Dünya Savaşı sürecinden –fiziksel olarak sonu anlamına da gelecek olan– Ortaasya maceralarına dek, kendisinin ve hareketinin elinin değdiğiher yerde, akıl kabuğuyla gizlenmiş bir akıldışılık, ilericilik ile örtülmüş bir koyu gericilik, ittihat adıyla kamufle edilmiş bir bozgunculuk görülüyordu. Yüzeyinde gezdiği siyaseti daima askeri bir fonksiyon olarak görmüş ve onu da yutan tufandan sonra Avrupa’ya –ve dolayısıyla dünyaya– “yepyeni” ve sapkın bir eğilim olarak görünecek olan faşizmi, belli belirsiz bir yönelim olarak yaşamıştı. Bir sınıfın, burjuvazinin hükmetme biçimlerinden birini, henüz olmayan bir sınıfın “yaratılması” gibi akıldışı bir tutkuyla hissetmiş ve Ermeni sorununun “çözümü” noktasındaki uygulamalarıyla ona ilham kaynağı olmuştu. Karizmatik önderin şahsında toplanmış politik tutkular, kitleler adına ve onların gönenci için alınmış katliam kararları, iradenin gücüne ve askeri hiyerarşinin toplumsal izdüşümlerine körü körüne bağlanmış düşgücü, Enver Paşa’da kristalize olan İttihatçılığın özgün yanları olarak kalmayacak, kuruluş döneminden başlayarak yeni Türk devletinin ve burjuva siyasetinin fonunu oluşturan unsurlardan bazıları olarak kalıcılaşacaktı. Enver Paşa karikatürü, tarihsel olarak, kendisinden başka başka figürlerin türediği, yenilerinin türetilebileceği bir “lider” eskizidir.

• * *

Bir bilgiden değil de bir inanıştan hareket eden, tersinden giderek, bilgilere değil inançlara kaynaklık eden “kurtarıcı” figürü, mistik olmanın dışında burjuva rasyonelliğine de uygundur. İktidarla gericileşen burjuvazi, “toplum” ismini ve “toplumsal” sıfatını terk edeli beri, toplumun sorunlarının karşısına kurtarıcı mitoslarını sürmektedir. Toplumsal kurtuluşun bireylere, ‘lider’lere, en azından ‘kadro’lara havale edildiği burjuva siyaseti, zaten, aslında tek bir burjuva siyaseti olduğunun üstünü örten bir alan olarak örgütleniyor. Burjuva hizipleri, asla gerçekleştirmeyecekleri değişimin ve kurtuluşun formüllerini ayrı makamlardan söylerken aynı yanılsama alanının üzerinden hareket ediyorlar. “Kurtarıcı”, işte bu yanılsama alanının rasyonelliğine uyum gösteren bir figürdür.

 

HALKIN KUTSAL DEĞERLERİNİN İSTİSMARI ÜZERİNE KURULU FAŞİST İKTİDAR HIRSI.

 

Kitlelerin, politikadan ve politik eylemden uzak durmaları ve ona en fazla yaklaştıkları anda da, bir kurtarıcının ya da kurtarıcılar örgütünün destekçileri olarak davranmaları esasına dayalı bir rasyonelliktir bu. Tüm geçerliliğini, birikmiş öfkeleri boş beklentilere çevirerek söndürmesinden alır. Kimi zaman da, o tersyüz edilmiş “kurtarma” iddiasının işlevlerinden yararlanarak, en koyu baskıların üzerinde yükselen iktidarlara zemin oluşturur. Hitler’in işsiz ve umutsuz bir aylak olmaktan bütün Almanya’nın führeri olmaya kadar giden sıradışı yolculuğu da, bir tesadüf değil, o işlevsel zeminin armağanıdır.

Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, cesur ama yeteneksiz, gözüpek ama yaratıcılıktan uzak bir asker olarak “ıskarta”ya ayrılan Hitler, küçük bir sağcı partiye üye olduğu 1919 yılına kadar, yaşamdan neredeyse hiçbir beklentisi olmayan bir savaş küskünüdür. Ama o küçük parti içerisindeki başdöndürücü yükselişi, neredeyse bütün yakıtını da bu örselenmiş umutsuzluktan almaktadır.

 

ALMAN IRKÇILIĞININ SİMGESİ HİTLER FAŞİZMİ VE İKTİDARA GELİŞİ

Bu gayrımeşru hizmetçi çocuğunun acı ve başarısızlıklarla dolu, tüm kabuk kırma hamleleri olanaksızlıklarla sınırlanmış yaşamı, bu küçük ama ilk nefes borusundan, yanan bir gaz gibi fışkırır. Almanya, bir dünya paylaşımı yenilgisinin ağır yükü altında, neredeyse bütün bir ulus olarak acı çekerken, Hitler’in kötü kaderin intikamını alacağını ve bütün adaletsizliklerin üzerinde yükselen bir adaleti vaat eden söylemi bölük bölük taraftar toplayacaktır. Toplumsal olan sorunu, toplumsal bir ambalajın içine tıkıştırılmış bireysel yöntemlerle ‘çözme’ iddiasındaki faşist parti serpilip gelişir. Hitler’in buyurgan üslubunda, sadece geçmişe dönük intikamın tutkulu izi değil, kendilerine ait olmayan bir çıkarın peşinde sürüklenmesi istenen kitlelere dönük yanıltıcı bir ton da vardır. Sadece Hitler ve diğer faşist demagoglar için değil, tüm burjuva siyasetçiler için, kitlelere, onların çıkarlarıyla ilişkisi olmayan talepler ve ‘çözümler’ önermek ve bunlar üzerinde örgütlenmek gibi, ilk bakışta zor görünen bir görev düşmektedir. Bu tamamen ters çevrilmiş ilişki, burjuva politikacıdan, bir sihirbaz kadar ‘hünerli’ olmasını bekler: Kitleleri ya yanlış ve kendi çıkarlarının tersine olan bir alana örgütleyecektir ya da doğru talepleri mırıldanarak yanlış yönteme kazanacaktır. Emekçilere genel oy hakkı tanımak zorunda kalmış burjuva, siyasal meşruluğunu sürdürebilmek için bu sıkıntıya katlanmak durumundadır. Hitler, bu sıkıntıdan bir olanak yaratmayı başarmış bir burjuva politikacısıdır.

• Alman burjuvalarını, kitleler halinde peşinde sürüklediği Alman halkının görkemiyle partisine kazanmış ve halka, “geçmişin acılarını” unutturacak, gecikmiş bir adaleti tesis edecek ‘radikal’ projeler buyururken, burjuvaziye, dünyanın yeniden paylaşımı cesaretini aşılamıştır. Bütün psikopatik bireysel görüntülerinin ötesinde, dönemin en sığ ve en yüzeysel gerçeklik görüntülerinin üzerinde kasıtlıca ve özenle duran iyi bir demagogdur. Propaganda Bakanı Goebbels’in, faşist propagandacılara, “herkesçe bilineni ısrarla tekrar et” önerisi, basit bir demagoji anahtarı değildir. Naziler, kitleler karşısında uyuşturucu ve yanıltıcı propagandalarının gücünü karmaşıklıktan değil basitlikten alır. Üzerinde hemen herkesin birleştiği ve ortalama bir aklın dünyaya çarpık bakışının ürünü olan basit klişeler, faşistlerin elinde birer propaganda silahına dönüşür. Vatan, bayrak, ırk gibi kavramlar etrafında, en basit ama en keskin, en iç gıcıklayıcı sloganlar örülür.

 

Alman emekçilerinin dolaysız çıkarlarının karşısına soyut bir “Almanya” imgesini çıkaran faşist parti, yıkımla sonuçlanmış bir savaşın korkunç ekonomik sonuçlarını, işsizlik, sürekli kriz, kontrolsüz enflasyon ve pahalılık gibi gündelik yaşamın en ağır sorunlarını, “disiplin” ve “düzen” gibi sözcüklerin, gerçekte kendi seslerinden ibaret olan kerametiyle aşmayı vaat eder. Naziler, ekonomik ve toplumsal olarak kaosun hakim olduğu Almanya’ya, otorite ve bu otoritenin en kristalize olmuş temsilcisi olarak güçlü devlet imgesini önerirler. Hitler’in buyurgan sesi, emir verir gibi konuşması; toplama kampları, genel tutuklamalar, siyasal şiddet ve pervasızlık gibi uygulamaları, devlet ve otoritenin açık görüntüleri olarak ortaya çıkarlar.

 

Hitler, insanların acıları ve sorunların çözümü noktalarında, dayanışmacı bir iyimserliği değil, tehdit eden, itaate çağıran, bireylerden ve kitlelerden kişiliksizleşmeyi bekleyen olumsuz bir otoriter kimliği benimsemiştir.

Ekonomik ve toplumsal krizin Almanya’da yarattığı genel ortamın cevap verdiği şey, bu olumsuz rolün yaydığı beklentidir. Gericiliği daha da gericileştirip, çözümsüzlükten çözüm, çaresizlikten çare olarak sözetmek; bütün bir ülkenin kaderini, en geri yurttaşın siyasal bilincini çoğaltıp örgütlemede görmek ve göstermek faşist paradigmanın temellerinden biridir.

 

"YA SEV YA TERKETÇİ" IRKÇILIK

 

Bizim ülkemiz, bunun en tipik örneklerinden birini ‘90’lı yıllarda yaşamış ve “Ya sev ya terk et” sloganı, bütün toplum açısından, şöyle ya da böyle bir “gündem” olan bir sorunun ‘çözümü’ olarak önerilmiştir. Sloganın basit, ikincil çağrışımlardan, siyasal bir derinlikten ve toplumsal sorumluluktan uzak karakteri, Kürt sorunu karşısındaki en geri tepkiyi kalkış noktası olarak alması taraftarlarını artırmıştır. Zaten problem olan şeye kaynaklık eden bir yaklaşımın, ‘çözüm’ olarak hatırı sayılır bir kabul görmesi, tam da o sığlıktan kaynaklanmaktadır. “Ya sev ya terk et”, son tahlilde “başarılı” bir faşist propaganda sloganıdır ve çözümsüzlüğün mekanizmasını çözüm olarak öneren ikiyüzlü demagojinin de tipik bir örneğidir.

 

Yeniden söyleyecek olursak, Almanya deneyiminin çok açıkça gösterdiği gibi, faşist propaganda ve örgütlenmenin dayandığı mekanizmalardan ikisi, otoriter bir kişilik ve o kişi etrafında örülmüş buyurgan örgütlenme ile söylemdeki sığlık ve tehdit havasıdır. Her ikisi de, politik olmalarının yanı sıra –hatta bundan daha çok– psikolojik bir yönelimi hedeflerler. Faşizmin, üslup olarak daima muhtaç olduğu demagoji de, zaten, psikolojik mekanizmaları harekete geçirerek nesnel gerçekliği gizleyen bir yönteme sahiptir. Özellikle bunalım dönemlerinin, “canı burnuna gelmiş” ama bir o kadar da siyasetin dışına itelenmiş kitleleri, umutsuzlukla bıkkınlık arasındaki çelişkinin ortasında, kof demagojilere, hiçbir derinliğe sahip olmayan, gerçekte apolitik ve pasif olan “siyasi” çağrılara daha kolay meylederler.

 

FAŞİZMİN GERİCİ VE GERÇEK DIŞI PROPAGANDASININ PRAGMATİK ÖZÜ:

 

Faşist tasarım, böylesi anlarda, karşısında tek tek bireylerin ve gerçek siyasal irade olarak toplumsal kesimlerin iradesini yitirdiği kişilikler uydurur. “Kurtarıcı” figürü, kurtuluş umudu ve enerjisini emip ertelemek üzere bir kez daha ortaya çıkarılmıştır. Kurtarıcı adayı, geniş kesimler arasında en fazla tepki çeken, en fazla nefret uyandıran geleneksel devlet kurumlarını dahi kolaylıkla ve şiddetle eleştirir [görünürken] bunların meşruiyetini yeniden inşa edecektir. En süslü, en kökten, en şiddet dolu sözlerinin arkasında bile, statükoyla yapılmış pespaye bir uzlaşmanın izlerini taşır. Burjuva politikacı, eleştirdiği makinenin makinisti olmayı talep etmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

televizyonda görüyoruz solcuların ne kadar kapitalizm düşmanı olduğu.metin uca ben solcuyum halktanım diyor altında son model araba tv prog. gezip paraya para demiyor

 

tarık akan magazin prog. yatta katta bodrumda çıkıyor ..bu adam yıllardır ben fakirim solcuyum halktanım zırvalarını savuruyordu

 

müjdat gezen ve diğer solcularda aynı ..

adları burda say say bitmez

şimdi bana yanıt verin syın solcular

bumu halktan olmak ve kapitalizm düşmanlığı yatlarda bodrum sefası yapmak mı..bak ben solcu değilim ama yatlarda katlarda gezmiyorum...hı..?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ağca' nın bindiği Mercedes, Türkeş'in parasıyla mı alındı!

 

 

 

 

Anlamışsınızdır. Benim bu yazıya; "Ağca'nın hapishaneden çıktığı gün bindiği S 350 siyah Mercedes, merhum Alpaslan Türkeş'in ingiliz Bankası'ndaki parasıyla mı alındı?" diye başlık koyarak yaptığım, ironidir.

 

İroni!

 

Yani kara mizah!

 

Çulsuz Ağca!

 

20 yaşındayken bile "Abdi İpekçi'nin katilliğini üstlenip" askeri cezaevine giriyor. Oradan kaçıyor. Kaçmıyor, kaçırılıyor.

 

Organizasyon büyük!

 

Para ister.

 

İran'a gidiyor. Gitmiyor, götürülüyor. İran'dan Bulgaristan'a geçiyor. Geçmiyor. Geçiriliyor. Bulgaristan'da bakılıyor, besleniyor.

 

Bu da örgüt işi...

 

Bu da para ister.

 

İtalya'ya geçiriliyor. Papa'nın vuruluşunu da üstleniyor. İtalya'da hapse düşüyor.

 

Hapislik bedava.

 

Yemek, yatak beleş.

 

Türkiye'ye iade ediyorlar.

 

Türkiye'de de hapis yatmak para istemiyor. Fakat işsiz, güçsüz, ailesi fakir, çulsuz Mehmet Ali Ağca, Türkiye'de hapishaneden "kaçak villa müteahhidi zengin işadamı arabası Mercedes"le çıkıyor.

 

Kimin bu Mercedes!

 

Sahibi belli değil.

 

 

 

***

 

 

Al sana kara mizah!

 

Çulsuz Ağca'ya siyah Mercedes'i sunanlar, eski ülkücü gelenekten geliyor. Ağca'nın katilleştiği yıllarda ülkücülerin lideri Alpaslan Türkeş'ti...

 

O zaman bu Mercedes'in parası merhum Alpaslan Türkeş'in, sağken mal varlığında göstermeyip gizlediği ve ölümünden sonra İngiliz ve Alman bankalarında ortaya çıkan 575 bin mark, 846 bin dolar, 549 bin İngiliz Sterlini'nden mi ödendi?

 

Türkeş'in parası ne oldu?

 

Kızları aralarında anlaşma yapıp bu parayı paylaştılarsa "veraset ve intikal vergisini" ödediler mi? Para ülkücülerin bağışlarından toplanmıştı, ülkücü harekete geri mi döndü?

 

Bilemiyoruz.

 

Bilemediğimiz için de "Ağca'nın kara Mercedes'i Alpaslan Türkeş'in parasıyla mı alındı?" diye ironi yapıyoruz.

 

Gerçek ortaya çıksın.

 

Durum aydınlansın istiyoruz.

 

Ayrıca bu paranın içinde Alpaslan Türkeş'in Adnan Menderes iktidarını ordu darbesiyle devirdikten sonra "örtülü ödenek kasasında bulunması gerekirken kaybolan 270 bin dolar ile 250 bin Türk lirası da" var mıydı? Bu paranın Alpaslan Türkeş tarafından alındığını dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, "Yassıada mahkeme zabıtlarına" dayanarak yazdığı bir kitapta iddia etmişti.

 

 

***

 

 

Ayrıca bir iddia daha var.

 

Alpaslan Türkeş'in de lider kadrosunda yer aldığı ordu darbesiyle devrilen o dönemin iktidarının Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun kızı Sevin Zorlu, bana bir mektup yazdı.

 

Mektup şöyle:

 

"Hemen darbeden sonra Alpaslan Türkeş Dışişleri Bakanlığı'na gelmiş ve kasanın şifresini bilen Dışişleri Bakanı Özel Kalem Müdürü Alaattin Talu'ya babamın (Zorlu'nun) kasasını açtırmıştır. Özel Kalem Müdürü Talu, zabıt tutturmak istemişse de zabıt tutulmamıştır. Kasada bulunan 160 bin dolan ve bir adet altın tabakayı alarak Türkeş bakanlıktan ayrılmıştır. Bu meblağın 80 bin dolan harcırah parası olduğu için Dışişleri Bakanı babam Fatin Rüştü Zorlu'nun üzerine zimmetlidir. Zorlu Ailesi, bu parayı devlete ödemek zorunda kalmıştır. Bu kasanın varlığını ve olayı bana babamın Yassıada'dan yazdığı mektuplardan bilmekteyim. Bu mektupları yakında kitap olarak da basacağım. Kasanın Türkeş tarafından nasıl açtırıldığını bana aynca özel kalem müdürü Alaattin Talu da şifahen anlatmış ve 1980'li yılların ortalarında gerekirse mahkemede şahitlik yapacağını söylemiştir."

 

Evet!

 

Türkeş'in paralan ne oldu?

 

Kızları mı paylaştı?

 

 

 

NECATİ DOĞRU

SABAH

 

 

Alpaslan Türkeş'in, sağken mal varlığında göstermeyip gizlediği ve ölümünden sonra İngiliz ve Alman bankalarında ortaya çıkan 575 bin mark, 846 bin dolar, 549 bin İngiliz Sterlini

 

SAHİ YA!

BU PARALAR NEREDEN GELDİ ?

Türkeş'in parası ne oldu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar hesapta hepiniz bilimsel konuşuyorsunuz ben yüksek okul okumadım ancak kafamın calıştıgı kadar yazacagım benim anlamadıgım şu bu vatan hepimizin onu korumakta hepimize düşer bunda hem fikirsek sagı solu ne farkeder önemli olan yanlışların olmaması bu yanlışlarda sagdada soldada var bu yanlışlara arkadaşımız şahit olmu ve bunu eleştirmiş ülküçülük yan yürümek degil ülkücülük siyah takım giymek degil şayet bir ünüforma giyeceksen ordumuzun gengi belli onu giysin ben istanbuldayım ve buradada üniversite olayları oldu basına yansıdı bir ögrenci camdan bilgisayarı attı buda solcuydu nasıl olurda bir yüksek okul ögrencisi bunu yapar benim aklım fikrim almıyor köyde yaşayan bir çoban dahi önündeki koyunları sahibine saglam getirmenin mücadelesini veriyor ama bir üniversite ögrencisi bilgisayarı camdan atıyor yok arkadaşım bırakın her kesimin hataları yanlışları deşifre edilsinki bu egitimli dediğimiz magandalar düzelsin firirlerinizi öne cıkarın bu ülke hepimizin size soruyorum yarın bir savaş cıksa solcular kacacakmı ülkücülermi savaşacak hayır bence 70 yaşındaki dahi benide askere alın diyecektir onun içinki bırakalım sagı solu bakın ülkemizin başında bir bela var bu bela nasıl yok olur bunu düşünün ve bunu hep beraber yapın ki sizlerin vatan sever oldugunuzu bilelim neymiş sagmış solmuş saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

arkadaslar konusulan konular o kadar uzamıs dallanmıs kı sadece bır arastırmadan bıle bırbırımıze olan kınımız bellı oluyor ben 13 yasımdan berı partıler ve örgutler ıcersınde olan bır ınsanım zamanında okulumun kendıme aıt sınıflarının reıslıgınıde yaptım ve ülkü ocaklarında egitimde gördüm ve solcu örgütlerdede yer aldım ama ben sol düşüncenin daha uygun oldugunu dusunuyorum ve forumu acan arkdasımın dedıgı gıbı ülkücülük artık ülkü sözünün peşinde kosan gençlik olmaktan cıkmıstır bunu her genc gibi bende biliyorum vatan savuması bu ülkenın kolluk kuvvetleri ve askeri varken kimseye düşmez su anki var olan devletin ne kadar kötü ya da iyi oldugu tartısılır ama sen vatanı koruma işini kendi üstüne alırsan o cok sevdiğin devletine karşı gelmiş olursun ve bu cok komiktir ki sen vatan korumuyosun kendi vatandaşlarınla kavga ediyosun ve bunuda gercek bölücülerle yapmıyosun cünkü sen bir insanı ırkından dolayı yargılayabilicek bir insansın tenının renginden o insanı öldürebilcek bır insansın bence bu değildir vatan savunması bence ülkücülük denilen seyde bu değildir

sola gelırsek yukarda belırtıgım gıbı sol örgütlerdede yer aldım ama onlar düşünce özgürlüğünün verdiği rahatlığı o kadar rahat harcıyolar ki artık nereyse herkes tek başına parti kurucak hale geldi özgür düşünce tartışma tabiki solun doğasında olan bir sey ama sool görüş unutmayalım ki insan sevgisi ve toplu yasamuzerıne kuruludur bence sagcılardan alıcagımız ders beraberlıktır baska hıc bısey degıl ve kendı aramızda bizi kullanarak sövanistlik yapan ********* temizlemek başka hiç bir şey değil bence ülke artık

kurtarılmak zorunda olan bır yer halıne gelmıstır bunun ıcınde bırlesme zamanıdır içimizdeki ******** ayıklıyarak

 

bu arada forumdaki yazıları incelerken solcuları dinsizlikle suclamalar felan okudum yani eski köhne zihniyetle devam eden arkadasların olması cok kötü unutmuyalım ki kimsenin dini ya da dinsizliği kimseyi ilgilendirmez çünkü iyilik dediğimiz sey ilk önce insanın içinde olucak o zaman din insana yardım eder bu ülke her sene umreye gidipte acık acık hırsızlık yapan cok dından gördü artık aşmak lazım bu konuyu yani anlıycağınız artık DİNİME SÖVEN MÜSLĞMAN OLSA ülkesinde yasamaktan bıkmıs bır gencım

yasadı gördüm hiçbirsey olmadıgı ve bu zihnıyetle hiçbirsey olmuycagı kesın artık herkes otursun düşünsün bu vatan hepimizin sen savunucan ben savunucam kavgasından cok beraber kafa kafaya verıp nası yapıcazı tartısmalı tabi satırsız falcatasız bıcaksız konusmayı bilmeyen arkadaslar için sölüyorum

 

 

SAYGILARIMLA

NOT:HARF FAZLALIGINDAN IKIYE BÖLMEK ZORUNDA KALDIM

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 yıl sonra...

Hoca bunları sana kim anlattı :)) Belli ki araştırmadan yazmışsın. bak ben buraya kendi resmimi koyuyorum.

60005_1599419431214_1407882755_1602689_3404293_n.jpg

 

Atatürkçü geçinip türk bayrağını indirip çekiçorak bayrağı asanlar.

Filistin kurtuluş örgütünde bir halt yapmayıp kahramanlık öyküleri anlatanlar.

Amerikan emperyalizmini görüp RUS emperyalizmini görmeyenler.

1920 yılı öncesini yok sayanlar.

Tarihini anlamayanlar-bilmeyenler.

 

Yeri geldiği zaman ermeni ve dink olabilen ama öldürülen bir ülkücüye perde arkalarından gülenler.

Kore savaşında türk askerlerini kominizm aşılamaya çalışan aydıncıklar..

Ülkücülüğün her türlü emperyalizme ve mandaya karşı olduğunu anlayamayanlar.

zengin olup da fakir takliti yapanlar.

Pkk gibi bölücü örgütleri arka bahçesinde elbebek gül bebek büyütenler.

İnkilap sözünü kullanmamak için yerine devrim diyenler.

Kendi ışığının kendini aydınlatmadığı aydıncıklar.

 

Asıl türk gençliği bu mu?

 

Daskapitali okumuş 9 Işık ı okumuş bir milliyetçi olarak bana ülkücüleri karalamayın benim babam reis ama ben topsakallıyım. Bunu ülkücü bilir; ülkücülük surette değil kalptedir. Lütfen bizi tanımadan 6. filo defol deyip amerikan polis teşkilatı parkasıyla gezenlere tanrı diye tapmayın. "MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR" buradaki kan atalarımızdır. Onları anlamadan Atatürkü asla anlayamazsın. Ziya GÖKALP i bilmeden Atatürk öğretilerini anlayamazsın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Asıl türk gençliği bu mu?

 

Daskapitali okumuş 9 Işık ı okumuş bir milliyetçi olarak bana ülkücüleri karalamayın benim babam reis ama ben topsakallıyım. Bunu ülkücü bilir; ülkücülük surette değil kalptedir. Lütfen bizi tanımadan 6. filo defol deyip amerikan polis teşkilatı parkasıyla gezenlere tanrı diye tapmayın. "MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR" buradaki kan atalarımızdır. Onları anlamadan Atatürkü asla anlayamazsın. Ziya GÖKALP i bilmeden Atatürk öğretilerini anlayamazsın.

Ülkücüyüm deyip fasist bir zihniyete sahip olan, ceteci, mafyaci, katil, taseroncu, zihniyeti tanimasaydim yazdiklariniza baliklama atlayip derhal ülkücü olurdum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.