Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Marmara depremi ve sonrası...


Misafir birce

Önerilen İletiler

Enkazdanfilizlenen Gölcük yeniden doğdu

 

 

17 Ağustos'taki depremin merkez üssü Gölcük'te herkesbüyük felaketten ders çıkardı. Belediye Başkanı Ellibeş,

"En fazla 3.5, enaz 2 katlı binalara izin verildi. Gölcük, dersini aldı. Akıllandık, artık bizeçok katlı bina talepleri gelmiyor" diyor

 

17 Ağustos Marmara depreminin üzerinden tam 10 yıl geçti.Yitik, yarım kalmış tam 10 yıl. Marmara'nın haritasını bile değiştiren asrınfelaketi, sadece kentleri yok etmekle kalmadı, hayatları da enkazın altındabıraktı.

 

 

Öyle öyküler var ki 10 yılda biriken, insanın aklı hayali almıyor,yüreği dinlemeye bile yetmiyor. Örneğin bir anne kayıp oğlunu bulabilmek içinhukuk mücadelesi vererek kayıp mezarlarını açtırmayı başarıyor.

 

Mezardançıkarılan kemikleri kucağına alıp, Gölcük'ten İstanbul Adli Tıp Kurumu'na kadaryaptığı yolculuğu ''Saatlerce enkazın altında kaldım. Bu yük hiçbir şeydeğilmiş. Hayatımın en uzun yolculuğu Gölcük-İstanbul arasıydı" diyeanlatıyor.

 

'Son kez içimizi açıyoruz' diyen bu insanlar yok olan hayatlarınınacı dolu dirilişini SABAH'a anlattı. Marmara depreminin ardından Kocaeli-Gölcük, Sakarya, Yalova ve İstanbul Avcılar nasıl dirildi ?

 

Yeniden oluşturulanşehirlerde deprem, şehirleri nasıl değiştirdi ?

 

Belediye başkanları ne dedi ?

 

İnşaat mühendisleri ve mimarlar odaları başkanları deprem sonrası yapılaşmayınasıl değerlendirdi ?

 

Fay hattındaki vatandaşlar, yeni hayatlarını neyin üzerinekurdu ?

 

Ankara 10 yıl içinde neleri değiştirdi ?

 

Bunların ve yarım kalanyaşamların ibret dolu öyküsü işte bu yazı dizisinde olacak.

 

10 yıl önce tarihler 17 Ağustos'u gösterirken saat 03.02'dehayatlar karardı. Şehirler enkazın altına gömüldü.

 

Kocaeli Gölcük merkezli 7.4büyüklüğünde gerçekleşen deprem, büyük çapta can ve mal kaybına neden oldu.

 

Deprem, Marmara Bölgesi'nden Ankara hattâ İzmir'e kadar çok geniş bir alandahissedildi.

 

Resmi raporlara göre 17 bin 480 ölüm, 23 bin 781 yaralı oldu. 505kişi sakat kaldı. 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar gördü.

 

Resmiolmayan rakamlara göre ise yaklaşık 50 bin ölüm, ağır-hafif 100 bine yakınyaralı vardı.

 

Çöken 133 bin 683 bina yaklaşık 600 bin kişiyi evsiz bıraktı.

 

Donanma şehri diye geçen Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ise 420 personel veaileri hayatını kaybetti.

 

 

GÖLCÜK'ÜN DİRİLİŞİ

 

 

En fazla yıkımın yaşandığı Gölcük'e geçmişin izlerinibilmeden gidenler, 'burada asrın felaketi mi yaşandı' sorusunu soruyor.

 

ÇünküGölcük'e girildiğinde, depremin ardından geçen 10 yıl içinde şehir yenidenyapılandı.

 

Binalar, konutlar, parklar ve bahçelerle şehir adeta dirilirken,depremde annesini, babasını, yavrusunu, ailesini,

 

kolunu, bacağını enkazınaltında ölüme bırakanlar için 10 yıl, sadece acılarını yüreklerinin dahaderinliklerine gömerek çıkartmamaları oldu.

 

Gölcük Belediye Başkanı BaşkanıMehmet Ellibeş, deprem olduğunda Başkan Yardımcısı olduğunu belirtiyor:

 

 

 

DERSİMİZİ ALDIK ARTIK

 

"Kavaklı Sahili'nde oturuyordum. Benim oturduğumdairede hiçbir şey yoktu. Karşıya bir baktım ki evler suyun içinde. Sirensesleri karanlığı deliyordu.

 

Hamile anneleri enkazın altından çıkarıp,hastaneye yetiştirdik. Bebekler doğarken, insanlar öldü.

 

O dakikalarda 'AllahımGölcük bir daha ayağa kalkamaz. İnsanlar bir daha hayata tutunamaz' dedim.

 

Kazma, kürek kapıp, enkazların başına koştum. Tek yürek olmuştuk. Elbirliğiyleçalıştık.

 

Depremin enkazlarından ilçemizi bir filiz gibi yeniden oluşturduk.

 

 

10yıl sonra Gölcük'ü görenlerin burada böyle büyük bir felaketin yaşandığınainanmadığına belirten Başkan Ellibeş, "Altyapı yenilendi.

 

Kanalizasyonyenilendi. Yeni yerleşim bölgesi Güney Gölcük'e kaydı. Depremden sonra yapılanbuinaların hepsinde zemin etütleri yapıldı.

 

 

Buna göre bina ruhsatları verildi.En fazla 3.5, en az 2 katlı binalar izin verildi. Hasarlılar yıkıldı. Orta vehafif hasarlılar onarıldı" dedi.

 

 

"Artık deprem bölgesinde kimsedepremi konuşmak istemiyor" diyen Başkan şunları söyledi:

 

 

"Depreme nekadar hazırlıklıyız ?

 

Önlemlerimizi aldık mı ?

 

Bunları konuşmak istiyoruz. VeGölcük, derslerini aldı. Bina stoklarını depreme uygun binalarla hazırladık.

 

Akıllandık artık.

 

Belediyeye çok katlı bina talepleri gelmiyor."

 

 

 

Dilerim ki doğrudur bunlar...zaman göstericek.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O ACILI İNSANLARDAN BİRİ

 

Korkunç depremin büyük acılarını yaşayan binlerce kişidenbiri de Emine Cebeci. Cebeci, eşini trafik kazasında kaybetti. Bir kızı ve biroğlu vardı. Kızı evlenince İstanbul'da kaldı. Biricik oğlu Serkan Cebeci iseastsubay olunca Gölcük'e yerleştiler.

17 Ağustos 1999 gecesi saatler 03.02'yigösterirken büyük bir gürültü olduğunu hatırlayan Emine Cebeci, kendisini tonlarcaağırlığın altında buldu. Emine Cebeci sonrasını şöyle anlatıyor: "Enkazınaltında ben 16 saat, oğlum ise 13 saat kaldı.

 

Dışarıdaki sesleri duyuyordum.'Orada kimse var mı?' diye bağırıyorlardı. Ben 'Evet. Ben ve oğlum buradayız,yardım edin' diyordum. Böyle saatler geçti. Sonra oğlum Serkan'a birileriulaştı. Duyuyordum, onu çıkarıyorlardı.

 

Serkan bağırıyordu 'annemin çıktığınıgörmeden hastaneye gitmeyeceğim' diye.

Ondan 3 saat sonra yani 16'ncı saattebeni de çıkardılar. Ben 'oğlum hangi hastanedeyse beni de onun yanına götürün'dedim.

 

Serkan'ı sevk ettiklerini söylediler. 'Beni de gönderin oraya' dedim.Ankara GATA'ya sevk ettiler beni. Oğlumu bulamıyordum.

 

" Kendi hastalığıylauğraşırken bir yandan da oğlunu bulmaya çalışan acılı anne, ''14 kere ameliyatoldum.

Ayağıma cihaz ayakkabı taktılar.

Bir tek yattığımda bunuçıkarabiliyorum'' diyor ve aylar sonra oğlunu bulmak için yeniden Gölcük'egeldiğini anlatıyor:

"Kayıpların peşine düştüm. Kayıp olan hep gençlerdi.

18 ceset resmi gösterildi bana ama oğlum onlardan biri değildi.

Son umudumkimsesiz mezarlarını açtırıp, DNA testi yaptırmaktı.

 

 

Dava açıp kazandım.Türkiye'yi il il dolaştım. Mezarların açılması için gereken parayı 10 güngeçirdim diye zaman ileriye attı.

4 yıl adliye kapılarında dolaştım."

 

Depremden 4 yıl sonra artık mezarların açılmaya başlandığınıanlatan Emine Cebeci, 17 tane mezarın açıldığını ve sonuncu mezara

 

geldiklerinde artık içinden bir sesin 'oğlum bunların içinde değil.

 

18'incininiçinde de olmayacak' dediğini anlatıyor. "Kocaeli Üniversitesi Adli Tıpmezarların açılmasını ücretsiz olarak üstlendi.

 

En son mezar açıldığında tümkayıp aileleri mezarın başındaydı.

Gölcük'ten İstanbul Adli Tıp Kurumu'na DNAtesti için bilmediğim, oğlum olduğuna inanmadığım bir cesede ait kemiklerleaynı araç içinde gittim.

 

Çektiğim acıları anlatmama imkân yok." Testlerinsonucunda ceset oğlu Serkan'a ait çıkınca yıkılmış acılı anne.

 

"Meğeroğlumun kemikleriyle yolculuk yapmışım.

İnanmak istemediğim, korkulu rüyagörmektense hep uyanık gezerek, oğlumun öldüğünü bile düşünmediğim gerçek basbas bağırıyordu.

 

Mezardan çıkan benim oğlumdu. Şoka girdim.

Depremden sonra 4senemi mezarlıklarda ve adliyelerde geçirmiştim.

 

Bütün mücadelem bitmişti.Oğlumu kendi ellerimle bir daha mezara gömdüm" diye anlatıyor yaşadıklarını.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

6fe0d566d5e64142b4891a0.jpg...10 yıl önce burası sular altındaydı...

 

 

 

 

Değirmendere, 17 Ağustos 1999 depremi sonrası sular altındaydı.Sahili aşan deniz, binaları bile yutmuştu.

 

Şimdi acılar unutulmasa bile yeni bir yaşam ve umut var...

 

 

MarmaraDepremi'nde sular altında kalan Kavaklı Sahili ve Değirmendere yeniden dirildi.Kavaklı Sahili marinaya çevrildi.

 

Değirmende Sahili ise Sanat Sokağı verestoranlarıyla, eski acılara inat tam bir eğlence mekanı oldu.

ELEKTRİK DİREĞİ SUDA

 

Sahilde balık tutan Burhan Şamdancı ve Mehmet Pektaş,"Bir zamanlar burada binalar, lokantalar vardı. Hepsi suyun altınagömüldü.

 

Ancak aradan geçen 10 yılda, şehir de biz de değiştik. Şimdi yenimarinaya balık tutmaya geliyoruz. Buradaki değişim yeniden dirilmeyigösteriyor" diyor.

 

Tamamen değişen Kavaklı Sahili'nde depremi hatırlatantek şey ise "Deprem Anıtı" oluyor.

 

Anıtın üzerinde "17 Ağustos1999 depremi şehitlerinin anısına yapılmıştır. Umutmayacağız'' yazıyor.

DENİZİN YUTTUĞU YERLER

 

Depremin en acı görüntülerine sahne olan ve sular altındakalan Değirmendere'de de yaşam yeniden dirilmiş. Sahil, yepyeni bir görüntüyekavuşurken, geçmişin acı izleri tamamen yok olmuş.

 

Parklar, çay bahçeleri velokantalarla hayat yeniden canlanırken, Sanat Sokağı da en popüler mekanlararasında yerini almış.

 

Sanat Sokağı'nda gece kurulan stantlarda el emeği göznuru takılar satılıyor. Değirmendere halkının akın ettiği sokak, her an birfestivale ev sahipliği yapıyormuş gibi.

 

'BU CADDE DEPREMDE YOKTU'

 

Burada közlenmiş mısır satan 65 yaşındaki Hasan Özdemir,"Depremde ailemden kimse ölmedi.

 

Ama ya dostlar, arkadaşlar, çekilenacılar... Her taraf yıkıldı. Ah yavrum bu cadde, depremde yoktu.

 

Buraları denizyutmuştu. Acılarımızı da. Dirildik ama bir de bizim yüreğimize sorun"diyor.

 

 

 

 

 

a083ace2a76348cda754c82.jpg...17 AĞUSTOS Depremi,Urfalı Şükran Salas'ı yatağa mahkûm etti.

 

 

 

Salas, tam 10 yıldır yürüyemiyor, çok sevdiği Karamürsel Sahili'nden denizi seyredemiyor. Genç kadın, 73 yaşındaki annesiyle yaşıyor

 

 

 

ve "En büyük korkum annemin ölmesi. Bana kim bakar ozaman ?" diyor.

 

Salas'ın tek arzusu, yağmur girmeyen sıcak bir ev... Salasailesi, Urfa'dan gelip Kocaeli'nin Karamürsel ilçesine yerleşmişti.

 

Bir kebapçıaçmış, hep beraber işletiyorlardı. Babaları depremden önce geçirdiği kalp krizisonucu ölmüştü.

 

Tabakhane Mahallesi'nde 8 katlı bir apartmanın 1'nci katındaoturuyorlardı. O bina, 17 Ağustos'ta üzerlerine yıkıldı.

 

Depremde enkazınaltında kalan Şükran Salas'ın omuriliği zedelendi. Artık yürüyemiyordu...

 

10yıldır yatağa mahkûm olan ve evlerinin camından dış dünyayı izleyen ŞükranSalas, başucuna astığı eski fotoğrafıyla teselli buluyor. "Nasılgüzelmişim" diyor.

 

"Hâlâ güzelsin" dediğimizde hafifçegülümsüyor ama içi acıyor. Bir yıldır hiç dışarıya çıkmamış.

 

Temiz havayı,yakan güneşi, yağan yağmuru, iyot kokulu denizi unutmuş.

KARDEŞİM KOLUMDA ÖLDÜ "

 

Ben yaşayan bir ölüyüm'' diyen genç kadın, deprem gecesinişöyle anlatıyor: "Aslında herkese küsüm. Çünkü herkes unuttu bizi.

 

17Ağustos'ta hatırlanıyor sonra yine unutuluyoruz. Aylar sonra ilk defa sizçaldınız kapımızı. İnsana hasretiz.

 

Deprem gecesi kız kardeşim Fatoşyanımdaydı. Sadece onun sesi var kulaklarımda. "Beni kurtarın" diyebağırıp, yardım istiyordu.

 

Bana sarılmıştı. 7 saat sonra enkazdan çıkarıldık. Kardeşim ölmüştü. Beni hastaneye kaldırmışlar. 3 ay sonra kendime geldim. 3 ayhep uyutulmuşum.

 

Yaklaşık bir yıl Bursa Uludağ Üniversitesi'nde tedavim sürdü.Ve acı haberi verdiler. Omuriliğim zedelenmişti. Artık yatağa mahkûmdum.

 

Hiçbirzaman ayağa kalkamayacaktım.

 

'' Sonra Karamürsel'e döndüğünü ve bir süreprefabriklerde yaşadıklarını anlatan Şükran Salas, "Su bedava, elektrikbedava dediler.

 

 

 

20 bin TL'lik borç geldi. "Depremzedelere yardım edeceğiz" dediler. Üstüne üstlük dolandırıldık" diyor.

AH BİR DENİZİ KOKLASAM...

 

Deprem olduğunda 27 yaşında olduğunu söyleyen Şükran Salas,"Gençliğim bu yatakta geçti. Yaşlı annem ve ben yaşıyor muyuz, ölü müyüzbelli değil.

 

Sakat kaldım diye öleyim mi? En son geçen eylülde dışarı çıktım.Temiz hava kokusunu, yağmuru, güneşi unuttum. Gece yıldızları izliyorum.

 

Eskigünleri gözümde canlandırıyorum. Hayalimde yürüyorum, koşuyorum. Gezdiğimyerleri düşünüyorum.

 

En çok da deniz kokusu özlüyorum. Annemin gücü yetmiyorbeni yataktan kaldırmaya.

 

Beni tekerlekli sandalyeme koysalar, dışarıçıkarsalar... Kuşları, martıları görsem... Denizi koklasam... Tek hayalim bu"diyor.

 

Karamürsel Kaymakamlığı'nın verdiği yardım parasıyla geçinmeyeçalıştıklarını anlatan Şükran Salas, yatağında bir gurur abidesi gibi yatıyor

 

ve "Ağlasam bile gizli gizli ağlıyorum. Annem görür de üzülür diyesaklıyorum gözyaşlarımı'' diye konuşuyor.

 

İBRAHİM ABİ'YE ÖZENİYORUM

 

Deniz kokusu kadar çiğköfte yoğurmayı da çok özlediğinianlatan Şükran Salas şöyle devam ediyor: "Urfalıyız biz. Çiğköfteyi kendiellerimizle yapmazsak aynı tadı alamayız.

 

Ama ben artık yoğuramıyorum. İbrahimTatlıses'i bazen mangal başında görüyorum. Çok özeniyorum.

 

Televizyonunkarşısından ona sesleniyorum, 'İbrahim Abi, bir zamanlar ben de senin gibiydim.Kendi ellerimle pişirir, kendi ellerimle yedirirdim' diyorum.

 

Kaderimizbenzemesin. O yapıyor ya Allah razı olsun. Ben yapmış, yedirmiş kadaroluyorum."

SICAK YEMEK, SICAK EV

 

"Et yemeyi çoktan unuttuk" diyen Şükran Salas,meyve ve sebzeyle beslendiklerini söylüyor. Şükran sözlerini şöyle noktalıyor:

 

"Sıcak bir evimiz olsa, başka bir şey istemem. Annem ve ben güvende olalımyeter. Yağmur yağdığında her yerden su giriyor eve.

 

Rutubet içinde. Beniyıkarlarken çok üşüyorum. Dişlerim birbirine vuruyor.

 

Bazen hayat insana çokacımasız davranabiliyor. Ama şükrediyorum."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

f51c1f30e94b4cdf870f40b.jpg

 

Sağ koluyla en son kızının saçını okşadı

 

 

Enkaz altında son anlarındakızının başını okşayıp moral veren Beyhan Softaoğlu, sağ kolunu da göçüktebıraktı. Softaoğlu, çalıştığı kafede tek eliyle yaptığı yemeklerle geçiniyor

 

Beyhan Softaoğlu (56)eşini, biricik kızını ve sağ kolunu depremde kaybetti. Kaybetiği sağ koluylayaptığı son şey ise, göçük altındayken kızının başını

 

okşamak oldu,"Yaşayacaksın kızım. Kurtulacağız" diyerek. Ancak hem kızını hem de sağ kolunu kaybetti.

 

Ama o yeniden hayata tutundu. Artık, 46 yıl hiçkullanmadığı sol koluyla bir kafede çay-kahve servisi yapıyor.

Tek eliylesarmalar sarıp, börekler açıyor. Beyhan Softaoğlu, acılara inat yaşamatutunmayı başardığını söyleyerek, "Acılarımı yüreğime gömdüm.

Artıkyüreğimden bile çıkarmak istemiyorum. 17 Ağustos'u soruyorlar. Ama benkonuşmuyorum.

Son kez yüreğimi SABAH'a açıyorum.

 

Bizi unutup sadece 17Ağustos'ta hatırlıyorlar. İsyanım unutulmaya" diyor.

GÖÇÜK ALTINDA 3 GÜN

 

Beyhan Softaoğlu"Ağlamayacağım" diyerek, deprem gecesini şöyle anlatıyor: "Eşimesnaftı. Gölcük'te Merkez Mahallesi'nde oturuyorduk.

 

Gece eşim ve benbalkondaydık. Kızım da bir arkadaşıyla odasındaydı. Son kez benden içecek birşey istedi. İşte o dakika sallandık.

 

Öyle bir gürültü koptu ki... Eşimbalkondan bağırıyordu. 'Beyhan. Aylin nerdesiniz' diye. Ortalık zifirikaranlık.

 

Kızımın sağ kolumla en son başını okşadım. Kızım bana sarıldı.'Korkma annem. Kurtulacağız' dedim. Sonra bayılmışım.

Uyandığımda taşlarınişindeydik. Kızımın kafası karnımda. Belden aşağısı nerede, göremiyordum. Çokacı çekiyordum.

 

Kolum kopmuş, sonra fark ettim. Yani o kolumla sadece kızımınbaşını okşayabilmişim. 3 gün kaldık göçüğün altında.

 

17 yaşında gencecik birkızdı yavrum.

 

Hastanede aylar sonra öğrendim yavrumun ve eşimin öldüğünü."

389 TL MAAŞ ALIYOR

Hastanede 1.5 yıl tedavi gördüğünüanlatan Softaoğlu, yaşadığı büyük acının üzerine kendini bir de geçim savaşı verirken bulmuş:

 

"Eşimden kalan 389 TL maaşın 250 TL'sini kiraya veriyorum.

 

Geçin geçine birsen, mutfak, elektrik, su derken, açız. GölcükBelediyesi, Kent Konseyi Projesi kapsamında kurulan Kadın Meclisi Sanat Kafe açtı.

 

Burada mağdur kadınlar çalışıyor. Yaklaşık 30 mağdur kadın var. Sıra kimegelirse, o hafta sarmaları, börekleri, çörekleri, salataları, çayları

 

vekahveleri yapıyor.

 

 

Kazandığımız para bize kalıyor.

Gölcük şartlarında bu günde10 TL demek. 2 arkadaş günde 5 TL kazanıyoruz en kötü ihtimalle. Buna daşükür..."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

7bfceebf0b6049eaba6ab71.jpg

 

 

Depremin tezini yazdı, ABD'de birincilik kazandı

 

 

 

MARMARA depremi, ABD'de bir üniversite içintez konusu bile oldu. 10 yıl önce doktora öğrencisi olan Emel Ganapati, öğrenim gördüğü ABD'den Gölcük'e gelerek,

 

depremden sonra şehirleşmeyi tez konusu yaptı. Hatta 'Enkazdan Diriliş' adını verdiği tezi ABD'de birincilik ödülü aldı.

Ganapati aynı zamanda Katrina kasırgasından sonra şehirleşmeyi izleyerek,karşılaştırma yapma imkânı buldu.

Ona göre, "Bizim ülkemizde tek yumrukolunmuştu. Devlet baba, babalığını gösterdi. Katrina'dan sonra ise insanlarçatılara çıkıp yardım bekledi.

 

ABD çuvalladı..." ABD'de, Florida Üniversitesi'nde Kamu Yönetimi ve Şehir Planlamacığılı Bölümü'nde öğretim üyesi olan EmelGanapati, ODTÜ'yü bitirdikten

 

sonra ABD'ye gittiğini ve yüksek öğreniminitamamladığını anlatıyor.

TEZİ İÇİN PREFABRİKTE YAŞADI

Depremden sonra doktora tezini hazırlamak için Gölcük'üseçtiğini anlatan Emel Ganapati, artık her 17 Ağustos'ta ABD'den Gölcük'egeliyor.

'Enkazdan Diriliş' adını verdiği 550 sayfalık tezi için uzun sürebölgede kalarak, deprem sonrası insanların durumları ve şehirlerin yenidendirilişini konu ediyor.

 

"Öyle kapsamlı bir tez hazırladım ki, Türkiyeyaptıklarıyla övgü aldı. 1.5 ay prefabriklerde yaşadım ve bizzat insanlarındurumuna tanıklık ettim.

 

İnsanların kenetlenişi, Dünya Bankası'nın katkılarıvardı tezimde" diyen Emel Ganapati, teziyle sadece doktorasınıtamamlamadığını, aynı zamanda 2 ödül birden almış.

Ganapati, "Hem 'En iyitez' hem de 'uluslararası planlama dalında en iyi tez' ödüllerini aldım.

 

Busadece benim tezime verilen ödül değil, Türkiye'nin şehircilik anlamındadirilişine verilen ödüldü" diye konuşuyor.

 

 

::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

 

Hatta'Enkazdan Diriliş' adını verdiği tezi ABD'de birincilik ödülü aldı.

 

 

 

Iyi hoşgüzel tebrik ederim…

 

Fakat burada’da sormak gerekmez mi

 

 

"Bizim ülkemizde tek yumruk olunmuştu. Devletbaba, babalığını gösterdi.

 

Gösterdi, derken !

 

Dava açıp kazandım.Türkiye'yi il il dolaştım. Mezarların açılması için gereken parayı 10 güngeçirdim diye zaman ileriye attı.

 

4 yıl adliye kapılarında dolaştım."

.

.

Depremden sonra 4senemi mezarlıklarda ve adliyelerde geçirmiştim.

 

Bütün mücadelem bitmişti.Oğlumu kendi ellerimle bir daha mezara gömdüm" diye anlatıyor yaşadıklarını.

 

 

20 bin TL'lik borç geldi. "Depremzedelere yardım edeceğiz" dediler. Üstüne üstlük dolandırıldık" diyor.

 

 

 

389 TL MAAŞ ALIYOR

.

.

 

Kazandığımız para bize kalıyor.

Gölcük şartlarında bu günde 10 TL demek. 2 arkadaş günde 5 TL kazanıyoruz en kötü ihtimalle. Buna daşükür..."

 

Madem ki onca sını gösterebiliyor, neden onca sını göremiyor… ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:D

 

oncasını gösteremiyorsa buncasını nasıl halledicek diyor yani

buncasıyla oncasını neden karıştırıyosun diyor

:)

 

yani şimid Birce burada çok sinirlenmiş onca şeye anladığım kadarıyla ve bunca zamandır neredesiniz kardeşim mi demek istiyor

 

ben burada depremle ilgili çok şey anlatabilirim ama benim açımdan sakıncalı.Hepinize birebir anlatayım onca şeyi yazmayayım buraya.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

belkimm bende sorun var ama o sson cümlenizi anlayamadım Birce

 

 

 

Doktora öğrencisi olan Emel Ganapati’nin yazisinda olan şu cümle

 

 

"Bizim ülkemizde tek yumruk olunmuştu. Devletbaba,babalığını gösterdi.

 

 

Dikatimi cemişdi’ de o yüzden yazdıydım sayın godzilla...

 

 

:D

 

oncasını gösteremiyorsa buncasını nasıl halledicek diyor yani

buncasıyla oncasını neden karıştırıyosun diyor

 

Yok hayir :)

 

:)

 

yani şimid Birce burada çok sinirlenmiş onca şeye anladığım kadarıyla ve bunca zamandır neredesiniz kardeşim mi demek istiyor

 

ben burada depremle ilgili çok şey anlatabilirim ama benim açımdan sakıncalı.Hepinize birebir anlatayım onca şeyi yazmayayım buraya.

 

Madem ki onca sını gösterebiliyor, neden onca sını göremiyor… ?

 

 

 

Yani demek istediğim, yaptıklarını gösterirken, görmesi gerekenleri neden göremiyor

 

Ve birkaç kişinin de şimdi ki hayatından örnek eklemişdim, gazetelerimizde bu günlerde sunulan..

 

Tabi ki şimdi de, yine bi soru sormadan yapamıyorum…

 

Neden 17 Ağustos a birkac gün kala, birden bu yazılar yer almakta

 

ve aynen dediğiniz gibi bunca zaman neredeydiler...

 

Saygılar

 

 

Depremekarşı, 440 milyon dolar gelecek

 

İstanbul Valisi Muammer Güler, depreme karşı binalarıngüçlendirilmesinde kullanılmak üzere Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası'ndan 300milyon dolar,

 

Körfez İşbirliği Konseyi'nden 140 milyon dolar olmak üzere toplam440 milyon dolarlık kredi üzerinde görüşüldüğünü açıkladı.

 

BİNALARA 310 MİLYON EURO...

Hazine Müsteşarlığı tarafından yürütülen kredigörüşmelerinin 20 yıla kadar uzayan ve düşük faizli olduğu bilgisini veren ValiMuammer Güler,

 

görüşmelerin 1-2 ay içinde sonuçlanmasının beklendiğini söyledi.

 

 

Depreme karşı konutların güçlendirilmesi için bugüne kadar Dünya Bankası'ndan310 milyon euro,

Avrupa Yatırım Bankası'ndan 300 milyon euroluk kredinin,

okullar başta olmak üzere İstanbul'daki kamu binalarında kullanıldığı bilgisiniveren Güler, İstanbul Valiliği'nin Kızılay ile birlikte

Pendik'te Türkiye'ninen büyük lojistik merkezini kuracağını da açıklayarak, "Hangi bölgenin neyeihtiyacı varsa buradan sağlanacak" diye konuştu.

 

 

 

34b8eba46b074857b4f566e.jpg

 

 

 

Depremzedelere Bir Darbede Mahkemeden

 

Müteahhit Veli Göçer'e tazminat davası açan 400 depremzede, hak ettikleritazminatı alamadıkları gibi, üstüne bir de borçlu çıktı.

 

Marmara depreminden sonra müteahhit Veli Göçer'e tazminatdavası açan 400 depremzede, hak ettikleri tazminatı alamadıkları gibi, üstünebir de borçlu çıktı.

 

Mahkeme, Göçer'in avukatının vekalet ücreti ile mahkememasraflarını depremzedelere yükledi.

 

17 Ağustos depreminde yakınlarını kaybedenler müteahhit VeliGöçer'e açtıkları davayı 2007 yılında kazandı.

 

Göçer'e ait mal varlığı bulunamadığı için depremzedelerbugüne kadar tek kuruş alamadı; buna karşılık toplam 2 bin 290 lira borçlandı.

Aileler depremde her şeylerini yitirdikleri için bu parayı ödeyemedi.

 

Göçer'in avukatı Mevlüt Ertaş da, icra takibi başlattı. 400kişi aynı şoku yaşadı.

 

Avukat bazı evlere haciz için getirdiği kamyonun 200 liralıkmasrafını bile ailelere ödetti.

 

 

Bunlar görülmüyor mu, duyulmuyor mu acaba kendilerinden..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yani demek istediğim, yaptıklarını gösterirken, görmesi gerekenleri neden göremiyor

 

Ve birkaç kişinin de şimdi ki hayatından örnek eklemişdim, gazetelerimizde bu günlerde sunulan..

 

Tabi ki şimdi de, yine bi soru sormadan yapamıyorum…

 

Neden 17 Ağustos a birkac gün kala, birden bu yazılar yer almakta

 

ve aynen dediğiniz gibi bunca zaman neredeydiler...

 

Saygılar

 

haklısın sevgili birce şimdi çok iyi anladım dediklerini.Teşekkürler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Protestocu depremzedelere polis müdahale etti Paylaş

 

 

Ergün AYAZ- Orhan UZUN/İZMİT (Kocaeli), (DHA) 15 Ağustos 2009

 

 

Marmara Depremi'nin ardından depremzedelerin oturması koşuluyla yaptırılan İzmit'teki deprem konutlarında çıkan olaylara polis müdahalesi sert oldu. Eylemci gençlerden birini sakinleştirmekte zorlanan polis, genci çöp kutusuyla birlikte itti.

 

 

PROTESTOCU GENCE POLİSİN MÜDAHALESİ SERT OLDU

 

Marmara Depremi'nin ardından dönemin Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in talimatıyla Irak Kızılayı'nın 10 milyon dolarlık bağış petrol yardımı ile depremzedelerin oturması koşuluyla yaptırılan İzmit'teki deprem konutlarında çıkan olaylara polis müdahale etti. Depremzedeler, Valilik kararıyla bir bürokratın buradaki konutlara yerleşmesi için getirilen eşyalarını içeri alınmasını engellemeye çalıştı. Polisin müdahale ettiği olaylara karışan bazı depremzedeler gözaltına alınırken, konutlar önünde de çekyatlar ateşe verildi.

 

Marmara'yı vuran deprem ardından yaptırılan ve ‘Saddam Konutları' olarak da adlandırılan İzmit'in Arızlı Mevkii'ndeki 230 konuta, kalıcı konutlardan hak sahibi olamayan ancak depremde aile fertlerinden birden fazla kişiyi kaybeden depremzedeler yerleştirildi. Konutların depremzedeler için yapılmasına rağmen, 5 yıllık süre sonunda Kocaeli Valiliği ve Özel İdare Müdürlüğü, buradaki depremzedelere “Burada oturma süreniz doldu” diyerek çıkmalarını isterken boşalan konutlar Vali yardımcıları ile daire müdürleri lojman olarak verilmeye başlandı.

 

 

Deprem konutlarındaki dairelerden 80'ine Vali muavinleri ve diğer bürokratlar yerleştirilirken, diğer depremzedeler konutları boşaltmadı. Depremzedeler bu konutların kendileri için yapıldığını lojman olarak kullanılamayacağını savunarak sık sık protesto gösterisi yaparken bugün öğle saatlerinde Bölge Çalışma Müdür Yardımıcı Ercan Kale'nin eşyaları kamyonetle gönderildi. Depremzedeler barikat kurarak aracın geçişine izin vermedi. Bunun üzerine Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet ekipleri gönderdi. Gelen polislerin müdahalesi üzerine deprem konutları bölgesinde arbede çıktı.

 

 

Polisler 10 depremzedeyi gözaltına alırken, bazı depremzedeler de binaların önünde çekyatları ateşe verdi. Bunun üzerine itfaiyeden yardım istendi.

 

 

 

Depremin merkezi depremzedeyi unutmuş 342 km ilerisi hiç hatırlamaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben teşekkür ederim godzilla .. :clover:

Türkiye'yi batıracak senaryo...

 

İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü'nce hazırlanan rapora korkunç gerçeği ortaya koydu.İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü'nce hazırlanan rapora göre,

Türkiye nüfusunun yüzde 45'i, havaalanlarının yüzde 40,9'u ve enerji sektörünün büyük bölümü birinci derece deprem bölgesinde bulunuyor.

 

Alınan bilgiye göre, İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Yer Fiziği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan danışmanlığında jeofizik mühendisi Caner Uysal tarafından ''Türkiye'de nüfus ve çeşitli sektörlerin deprem riskinin incelenmesi'' konulu rapor hazırladı.

 

Rapor, Türkiye'nin 71 milyon 517 bin 100 olan nüfusunun yüzde 45'inin birinci, yüzde 26,6'sının ikinci, yüzde 14,6'sının üçüncü, yüzde 12,3'ünün dördüncü ve yüzde 1,5'inin beşinci derece deprem bölgesinde yaşadığını ortaya koydu.

 

Deprem bölge derecesi 5'ten 1'e doğru inerken nüfusun da arttığına dikkat çekilen raporda, ''Bir ülkede deprem riskinin asgari düzeyde tutulabilmesi için yerleşim alanlarının ve nüfusun, deprem tehlikesinin mümkün olduğu kadar uzağında planlanması gerekirken Türkiye'de bunun tam tersi olduğu gözlenmiş, deprem tehlikesinin arttığı yerlerde nüfusun ve yerleşim merkezlerinin de arttığı belirlenmiştir'' denildi.

 

Sağlık Bakanlığı'nın 2006 yılı verilerine göre, ülke genelindeki hastahanelerin yatak kapasitesinin 166 bin 951 ve toplam hekim sayısının 68 bin 460 olduğu bildirilen raporda, bu rakamlara göre, Türkiye'de herhangi bir acil durumda 428 kişiye bir yatak düşeceği belirtildi.

 

İstanbul'da olası bir depremde can kaybının Türkiye'deki toplam hekim sayısından fazla olacağı, olası yaralı sayısının ise 100 bin kişiyi geçebileceği ifade edilen raporda, ''Bir deprem durumunda sağlık merkezi ve personelinin yetersizliği kendini en ağır şekilde hissettirir. Acil müdahalenin en gerekli olduğu bu tip durumlarda yetersizliklerden dolayı kurtarılabilecek hayatların kayıplara dönüşebileceği gerçeği önümüzde durmaktadır'' görüşüne yer verildi.

 

HAVAALANLARININ DURUMU

 

Raporda, havaalanlarının, olası deprem ve çeşitli afetler durumunda özellikle deniz çıkışı olmayan ve karayolu bağlantıları kesilen bölgelerde yurt içinden ve dışından gelecek personel, tıbbi malzeme, beslenme ve çeşitli alanlarda yardım sağlayabilecek kritik değere sahip merkezler olduğu vurgulandı.

 

Türkiye'de 47 ilde bulunan 66 havaalanının da incelendiği raporda, havaalanlarından 27'sinin (yüzde 40,9) birinci, 23'ünün ikinci, 9'unun üçüncü ve 7'sinin dördüncü derece deprem bölgesinde olduğuna, beşinci derece deprem bölgesinde ise havaalanı bulunmadığına işaret edildi.

 

Rapor, deprem bölge derecesi 5'ten 1'e doğru giderken havaalanı sayısının arttığını da göz önüne serdi.

 

Rapora göre, Merzifon Havaalanı (Amasya), Çıldır Havaalanı (Aydın), Balıkesir Havaalanı, Bandırma Havaalanı ve Körfez Havaalanı (Balıkesir), Yenişehir Havaalanı (Bursa), Çanakkale Havaalanı, Çardak Havaalanı (Denizli), Erzincan Havaalanı, Hatay Havaalanı, Süleyman Demirel Havalimanı (Isparta), Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havaalanı (İstanbul), Adnan Menderes Havalimanı, Kaklıç Havaalanı, Selçuk - Efes Havaalanı (İzmir), Kahramanmaraş Havaalanı, Cengiz Topel Havaalanı (Kocaeli), Akhisar Havaalanı ve Organize Sanayi Havaalanı (Manisa), Dalaman Havalimanı, Milas - Bodrum Havalimanı ve Imsık Havaalanı (Muğla), Muş Havaalanı, Siirt Havaalanı, Tokat Havaalanı, Yalova Havaalanı birinci derece deprem bölgesinde bulunuyor.

 

İncirlik Hava Üssü ve Şakirpaşa Havalimanı (Adana), Adıyaman Havaalanı, Afyon Havaalanı, Ağrı Havaalanı, Antalya Havalimanı ve Karain Havaalanı (Antalya), Batman Havaalanı, Diyarbakır Havaalanı, Elazığ Havaalanı, Erzurum Havaalanı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Havaalanı, Hezarfen Havaalanı (İstanbul), Kars Havaalanı, Kütahya Havaalanı, Erhaç Havalimanı (Malatya), Çarşamba Havalimanı ve Samsun-Samair Havaalanı (Samsun), Çorlu Havalimanı (Tekirdağ), Uşak Havaalanı, Ferit Melen Havaalanı (Van), Çaycuma Havaalanı ve Ereğli Erdemir Havaalanı (Zonguldak) ikinci derece deprem bölgesinde hizmet veriyor.

 

Esenboğa Uluslararası Havalimanı (Ankara), Sivrihisar Havaalanı (Eskişehir), Erkilet Havaalanı (Kayseri), Mardin Havaalanı, Kapadokya Havalimanı (Nevşehir), Sivas Havaalanı, Divriği Havaalanı (Divriği), Şanlıurfa Havaalanı ve GAP Havaalanı (Şanlıurfa) üçüncü derece deprem bölgesinde, Etimesgut Havaalanı ve Güvercinlik Havaalanı (Ankara), Gazipaşa Havaalanı (Antalya), Oğuzeli Havaalanı (Gaziantep), Konya Havaalanı, Sinop Havaalanı ve Trabzon Havalimanı ise dördüncü derece deprem bölgesinde bulunuyor.

 

ENERJİ DE DEPREM RİSKİ ALTINDA

 

Raporda, elektrik üretim ve dağıtım tesislerinin enerjiye daha çok ihtiyacı bulunan İstanbul, İzmir, Ankara gibi nüfusu ve ekonomik gücü yüksek büyük şehirlerde, havagazı üretim ve dağıtım tesislerinin ise İç Anadolu Bölgesi'nin kuzeyi ve doğusu, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgesi'nin ortasında bulunan illerde yoğunlaştığı belirtildi.

 

Rapor, elektrik üretim ve dağıtım tesislerine bakıldığında Düzce, Sakarya, Kocaeli, Çanakkale, Manisa, İzmir, Aydın, Denizli, Erzincan, Muğla ve Isparta'daki tüm tesislerin, Zonguldak, Malatya, Kahramanmaraş, Van ve Samsun'un güneyindeki tesisler ile Bursa, Bilecik, Siirt, Van ve Şırnak'ın kuzeyindeki tesislerin birinci derece deprem bölgelerinde olduklarını ortaya koydu.

 

Türkiye'de havagazı üretim ve dağıtım tesisleri incelediğinde Karabük, Bolu, Balıkesir, Burdur, Hatay, Bingöl, Muş, Hakkari ve Amasya'daki tüm tesislerin, Afyonkarahisar, Osmaniye, Bitlis, Ağrı, Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Ordu, Sinop ve Kastamonu'nun güneyindeki tesisler, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Bitlis, Tunceli, Sivas, Tokat, Çorum ve Çankırı'nın kuzeyindeki tesisler ile Kütahya'nın batı ve güneyindeki tesislerin birinci derece deprem bölgelerinde oldukları görüldü.

 

Türkiye'de, LPG ve diğer gazların dolum ve depolanma tesislerinin büyük bölümünün İstanbul, İzmir, Kocaeli ve Ankara'da bulunduğu belirtilen raporda, ''Gazların depolanmaları ve dolumları göz ardı edilemeyecek kadar önemli olduğundan bu tesislerin olası depremlere karşı asgari düzeyde etkilenecek yerlerde ve en iyi güvenlik önlemleri alınarak kurulmaları gerekmektedir'' denildi.

 

Raporda, enerji üretimi, gaz dolumu ve depolanması, su sağlanması ve dağıtımı alanlarında hizmet veren sektörlerin birinci derece deprem bölgesi içerisinde kalan illerde yoğunlaştığının görüldüğü ifade edildi.

 

"HASSASİYET YOK''

 

Raporun sonuç bölümünde, Türkiye'de yerleşim alanı ve sektörlerin kurulduğu merkezler konusunda yeterli hassasiyetin gösterilmediği vurgulandı.

 

Türkiye'de büyük ve hasar yapıcı deprem tehlikesinin her zaman yüksek olduğu kaydedilen raporda, şöyle denildi:

 

''Bu sebeple deprem bizi vurmadan, ona karşı hazırlıklarımızı yaparak kayıplarımızı, dolayısıyla deprem riskini azaltma imkanımız bulunmaktadır. Deprem riskinin azaltılması için bir devlet politikası oluşturulmalı, kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler belirlenmeli. Bu politikanın ve stratejilerin hazırlanması ve uygulanmasında üniversitelerin de içerisinde olacağı bir bilim danışma

ve izleme heyeti kurulmalı.

Yatırımların, göç yönlerinin ve endüstriyel sektörlerin deprem tehlikesinin düşük, ama nüfusun az

ve iş imkanının olmadığı yerlere kaydırılması gerekir.

Şu anda birinci derece deprem bölgesinde bulunan nüfus ve firma sayısının azaltılması, olası bir yıkıcı deprem durumunda can kayıplarını ve ekonomik zararları azaltacaktır.''

 

Bunları duyan gören değerlendiren göz önünde tutan, varmıdır acaba... ?

Yoksa iş işden gectikten sonra FLAŞ HABER DEPREM

mi ilk gazetelerde yayınlansın diye beklenmektedir.. ?

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

17 Ağustos Marmara Depreminde Polis telsizinden ilk anonslar !

 

 

 

17 Ağustos Marmara depreminin 10′uncu yıldönümüyaklaşırken depremin ilk dalgası sırasında yapılan konuşmalar da ortaya çıktı

 

 

17 Ağustos Marmara depreminin 10′uncu yıldönümünü anmatörenleriyle ilgili hazırlıklar sürerken, deprem anında Kocaeli EmniyetMüdürlüğü haber merkezinde depremin ilk dalgası sırasında yapılan konuşmalar daortaya çıktı.

 

Milliyet gazetesinin haberine göre, polislerin telaşı,amirlerin onları sakin olmaya çağırmaları, çöken binaların yerlerinin peşpeşebildirilmesi ve altında inleyen insanlar olduğunun duyurulmasını içeren bukonuşmalar, sabah gün ağardığında nasıl bir manzarayla karşılaşılacağının dailk habercisi oluyor.

 

 

 

Deprem anında Haber Merkezi’nde görev yapan, 1992 yılındakiErzincan depreminde de bu ilde santralda görev yaparken depremi bir kez dahayaşayan ve iki yıl önce emekliye ayrılan polis memuru Abdullah Cambazoğlu o anıanlattı.

 

Sarsıntının şiddetinin çok yüksek olduğunu, telsiz ve diğer cihazlarıalıp bahçeye çıktıklarını ve göreve burada devam ettiklerini söyleyen emeklipolis Cambazoğlu, “Deprem şiddetliydi ama felaketin bu kadar büyük olacağınıtahmin etmiyorduk.

 

Sabah olduğunda felaketin büyüklüğüyle ikinci şoku yaşadık”dedi.

 

 

 

YIKILAN BİNALAR ANONS EDİLİYORDU

 

 

Yaşananları kelimelerle anlatmanın çok güç olduğunu söyleyenAbdullah Canbazoğlu yaşadıklarını şeyle anlattı:

 

“O acıları antalmaya kelimeler yetmez.

 

Ancak yaşamakgerekir.

 

Telsiz anonslarında ekipleri yönlendirirken yardıma muhtaç olanvatandaşların yardımına koşmalarını söyledim.

 

Ekiplerin irtibatlaşacakalanlarda bulunmalarını sağlamaya çalıştım. El cihazları o dönem çok moderndeğildi.

 

Birçok sorun yaşadık. Ekipleri ana arterlerde tutmaya çalıştık.

 

Ekipler sokak aralarında peş peşe yıkılan bina sayısını aonons ediyordu. İnsanşok oluyor tabi ki.

 

Bizden kaybolan ekip otolarını tespit etmek mümkün değildi.

 

İl merkezindeki ekiplerde kayıp olmadığını anladım.

Çünkü anonslardan meslektaşlarımızıtanıyordum.

Evinde olan arkadaşlarımızdan çok kaybımız oldu.”

 

 

BİNA ÇÖKÜYOR MERKEZ

 

 

Depremin başlamasıyla birlikte haber merkezinde korku doluanlar yaşadıklarını söyleyen Abdullah Canbazoğlu, “Deprem bizi duvardan duvaraçarptı. Haber merkezi geniş bir yer olmasına rağmen pencereden kapıya kadarsürüklendik” dedi.

 

Kolona tutunup depremin sona ermesini beklediklerinikaydeden Abdullah Canbazoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sarsıntı durunca telsizleri kucaklayıp EmniyetMüdürlüğü’nün bahçesine indik.

Daha sonra ekip otolarında paniklar anonslarbaşladı. ‘Bina çöküyor merkez’ şeklinde anonslar yapanlar oldu.

Yardımisteyenler vardı. ‘Enkaz altından uğultular geliyor merkez’ şeklinde anonslaryapıyorlardı.

O anda tüm memurlar şoktaydı. Kimsenin ailesinin yanına koşmakbile aklına gelmiyordu.

Her yerden felaket haberleri almaya başladık.Sakarya’da da aynı şekilde sarsıntı olduğunu söylediler.

Bizim burdaki gibionlarda gün ışıdığında zayiatın büyük olduğunu anladılar.

Gün ışındıktan sonramüdüriyetin A Kapısı’nın önünde anonslara başladık.

Karşımızda bulunanbinaların yıkılmış olduğunu gördük.

Çıplak gözle yerle bir olan binaları görüyorduk.”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ERZİNCAN’DA DA DEPREME YAKALANDI

 

 

Erzincan’da görev yaparken 13 Mart 1992 tarihinde yine bir deprem yaşadığını söyleyen Abdullah Canbazoğlu,

 

“Üst üste iki deprem yaşamakçok zor.

 

İnsan bir defa ölüyor, yaşadığım depremlerle bir kaç kez ölümü yaşamışgibi oldum.

 

Depremde insan karşındaki acı çekenleri görünce çok zor durumdakalıyor.

 

Deprem hafızalardan silinecek birşey değil. Ama depremin düşünmemeyeçalışıyorum.

 

Bir çok kez hafif sarsıntılar olduğunda yüreğim kopuyor.

 

En son1.5 ay önce sarsıntı yaşadık. İçime bir ateş düştü yine. Olduğum yerde öylekaldım” dedi.

 

Marmara depreminde İstanbul’da bulunan ailesi ile telefonbağlantısı kuramadığını söyleyen Abdullah Canbazoğlu,

 

“Ailem benim İstanbul Beykoz İlçesi’ndeydi.

 

Beykoz da depremin hissedildiğini ve fazla ziyanolmadığını öğrendim.

 

Ailemle telefon bağlantısı kuramadım.

 

Eşimin yakınları Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek benim yaşadığımı öğrendi. Aileme yaşadığımısöylediler” dedi.

 

 

 

İşte o anonslar

 

17 Ağustos depreminin hemen ardından Kocaeli Emniyet Müdürlüğü’nün telsizlerinden yükselen anonslar şöyle:

 

 

- Merkez deprem oluyor deprem.

 

- Deprem oluyor deprem.

 

- Herkes sakin olsun, sakin olsun. Her hangi bir hasar,kayıp var mı tespit ettirelim.

 

- Merkez dinliyor efendim, merkez dinliyor.

 

- 60 evler 60 evler. deprem oldu. Batı tarafında bina kompleyıkıldı.

 

- 8143 merkez. Merkez dinliyor. Karakolun yan tarafında da 4katlı bina tamamen yıkıldı.

 

- Efendim benzinliğinin karşısındaki o 4-5 katlı ev tamamençöktü bilginiz olsun.

 

- Merkez bütün ekiplere.. 3210 un (Vali Memduh Oğuz’un kodu)devrede olduğunu ve benim talimatımı beklemelerini anons edin tamam.

 

- Terminal yanındaki bina tamamen çöktü. Ve çok vatandaş altında kaldı. İnlemeleri var. Yardım ediyoruz fakat tamamen enkazın altında.

 

- Karakolun karşısındaki bina da tamamen çöktü tamam.Karakolun üzerinde de çatlaklar var, karakola girmeyin tamam.

 

- Tamam anlaşıldı. Binaları boşaltın.

 

- 8133 merkez. 4631 merkez. İgsaş sitelerinde 5 katlı bina efendim önümde çökük şu an.

 

- 4631 merkez neresi?

 

- Merkez 60 Evler İgsaş sitelerindeyim şu an.

 

- 8133 merkez.

 

- Dinliyorum.

 

- Anlaşıldı merkez şu anda elektrikler kesik. Kısmen deyıkıklar mevcut. Biz dışarıdayız.

 

- Tamam anlaşıldı.

 

- 3836 merkez Bağdat Caddesi’nde de birkaç bina çökmüş tamamen.

 

- Denizciler Caddesi’nde bazı binalarda çökmeler var.

 

- Anlaşıldı, anlaşıldı arka tarafta bina çöktü.

 

- Anlaşıldı tamam ben geliyorum.

 

- Bu taraftan gel dikkatli ol.

 

- Lojmanların buraya ambulans gelsin. Burada yaralılar var.

 

- (Vali Memduh Oğuz) Ekiplere söyleyin. Lüzumsuz konuşma yapmasınlar. Nöbetçi müdür bana cevap versin tamam.

 

- Bizim karakolun karşısında bina çökmüş çocuklar içinde

 

- Merkez terminalin arka tarafında bayan sıkışmış yardımistiyor.

 

- Anlaşıldı efendim. Bağdat Caddesi üzerinde doğalgazkokuları yayılıyor.

 

- Merkez polis lojmanının yan tarafında binalarda çöküntü var. İnsanlar var altında. Buraya yardım gerekiyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

17 Ağustos 1999

 

 

 

AramaKurtarma Derneği (AKUT) Başkanı Nasuh Mahruki, 1999 depreminin Türk toplumuiçin bir değişim ve zihin devrimi fırsatı olduğunu, ancak bu fırsatın kullanılamadığını ileri sürdü.

 

 

Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Başkanı Nasuh Mahruki, 1999depreminin Türk toplumu için bir değişim ve zihin devrimi fırsatı olduğunu,ancak bu fırsatın kullanılamadığını ileri sürdü.

 

Mahruki, yaptığı açıklamada, AKUT kurulmadan önce Türkiye`de arama ve kurtarmaçalışmasının olmadığını, herhangi bir acil durumda jandarma, vatandaş veköylünün bir araya gelerek bir şeyler yapmaya çalıştıklarını iddia etti.

 

Marmara Depremi`nin meydana geldiği 1999 yılında, devletin depremlerde çalışmaküzere Ankara, İstanbul ve Erzurum`da 3 sivil savunma ekibi bulunduğunu önesüren Mahruki, bu ekiplerin toplam personel sayısının 110 olduğunuanlattı.

 

Mahruki, Erzurum ekibinin, bulunduğu yer dolayısıyla kış koşullarını dabildiğini, Ankara ve İstanbul ekiplerinin ise depreme odaklı ekipler olduğunudile getirerek, ``17 Ağustos sabahı, Türkiye`de Sivil Savunma`nın arama vekurtarmadan anlayan 110 kişilik kadrosu, bir de 100 kişilik AKUT gönüllüsü vardı`` dedi.

 

Bugün Sivil Savunma`nın personel sayısının 2 bin 500`e çıkarıldığını, Türk Silahlı Kuvvetleri`nin kendi ekiplerini oluşturduğunu ifade eden Mahruki,belediyeler ve fabrikaların da kendi ekiplerini oluşturduğunu, bu alandaçalışan 500-1000 civarında sivil toplum kuruluşunun kurulduğunu belirtti.

 

``Marmara Depremi`nde çok hazırlıksız ve plansızdık, birçok şeyi plansızyaptığımız gördük`` diyen Mahruki, sözlerini şöyle sürdürdü: ``Bu bize çokpahalı bir ders verdi. 18 bin civarında insan hayatını kaybetti. 10 milyarlarcadolar gitti. Türkiye`nin ağır sanayisi ciddi bir yara aldı. 1999 depremi Türk toplumu için bir değişim ve zihin devrimi fırsatıydı, ancak bu fırsat kullanılamadı.

 

Bir kaç müteahhit çıktı ortaya, bütün suç onların üzerine atıldı. Altına imza atan belediyenin, mühendislerin sorumluluğu nerede ?

 

 

Kimsesorumluluğu üzerine almadı. Biz bu değişim fırsatını kullansaydık, o zaman geçmiş hatalarımızı tekrar etmeyecektik. Yeni baştan yapılanmaya gidecektik veo yeni baştan yapılanmaya giderken de bu hataları, eksiklikleri, sorunları,dikkatsizlikleri çözerek ilerleyecektik.``

 

DEPREME HAZIR OLMAK ÖNEMLİ

 

Mahruki, deprem konusunda okullarla ilgili bir proje hazırlamak istediklerinibelirtti. ``Türk insanını afete hazırlıklı bir topluma dönüştürmek``amacında olunması gerektiğini ifade eden Mahruki, ``Bu nedenle sürekli eğitimler önemli. Özellikle ilköğretim öğrencilerine yönelik, `Afete hazırolmak nedir?` konusunda eğitimler vermek istiyoruz.

 

Çünkü insanlar, çok basit sebeplerden hayatını kaybediyor. Toplum ne kadar bilinçli ve duyarlı olursa, bukonular hakkında o kadar az kayıp veririz`` dedi.

 

 

AKUT Başkanı Nasuh Mahruki, ``İstanbul`un yüzde 80`inin kaçak olduğu söyleniyor. Böyle bir kentte depreme nasıl hazır olabilirsiniz ?

 

Sürekli göçalıyor bu şehir. Plansız kentleşme, kaçak yapılaşma kontrol edilemiyor.

 

İstanbul için yapılacak tek bir şey var, nüfusunu azaltacaksınız`` diyekonuştu.

 

-AKUT`UN DEPREM SIRASINDA YAŞADIKLARI

 

Mahruki, AKUT`un, 1999`da örgütlü ve profesyonel bir şekilde arama kurtarmayaptığını belirterek, binin üzerinde insanı organize ederek arama ve kurtarma yaptıklarını, yardım dağıtım çalışmalarını koordine ettiklerini anlattı.

 

Nasuh Mahruki, sözlerine şöyle devam etti: ``Biz daha enkazlarda, elimiz kolumuz kan içinde çalışırken hakkımızda dedi kodular başladı. Dönemin Sağlık Bakanı, `AKUT şov yapıyor, haklarında soruşturma açtıracağım` dedi.

 

Benim Ermeni, Yahudi olduğum dedikoduları çıktı ki, ben Everest`e çıkan ilk Müslüman dağcıyım. Aslında bize niye bu kadar saldırdıklarını anlayamadım. Bu kadarhayat kurtardık ve bunu yaparken kendi hayatımızı tehlikeye attık.

 

Bizi çoktaktir de ettiler. TSK ile birlikte Türkiye`nin en güvenilir kurumu seçildik.Türk insanı, çok güzel bağış da yaptı o dönemde. O bağışlarla birlikte rahatladık. Biz çok direndik, direnemeseydik Türkiye`nin büyük bir kaybı olurdu.

 

1999 depremi bir afetti, ama her korkunç olay gibi, hemen peşinden oradan ders çıkarma fırsatlarını da beraberinde getirdi, önümüze sundu. Oradaki o sürecin sembolik öncüsü de AKUT`tu. Bize bu kadar saldırmalarının sebebi buydu.``

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Marmara Depreminin 10. Yılı

 

 

 

Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de meydana gelen ve yaklaşık 45 saniye süren

7.4 büyüklüğündeki depreminüzerinden 10 yıl geçti.

 

Kocaeli,Gölcük, Düzce, Sakarya, İstanbul ve Yalova'da büyük can ve mal kaybı ile yıkımaneden olan depremde resmi verilere göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken onbinlerce kişi yaralandı.

 

Marmara Depremi'nden en çok etkilenen Kocaeli'nde 9 bin 477 kişi yaşamını yitirdi, 9 bin 881 kişi yaralandı.

 

Depremde, 35 bin 180 konut, 5bin 770 iş yeri yıkıldı ya da ağır hasar gördü. 40 bin 757 konut, 6 bin 57 işyeri orta, 45 bin 86 konut ve 6 bin 128 iş yeri de hafif hasarlı olarakkayıtlara geçti. Depremin ardından yaralar sarılıp, kentler yeniden kurulurken,hasarlı binalarla ilgili sorunlar tam anlamıyla çözülemedi.

 

İl genelinde, aradan 10 yıl geçmesine rağmen yıkımprogramında ancak içinde yaşayanlar olduğu için yıkılamayan 37 bina bulunuyor.

 

Ağır hasarlı 37 binadan 18'i İzmit, 5'i Derince, 3'ü Gebze,3'ü Gölcük, 1'i Körfez, 3'ü Kartepe ve 4'ü de Başiskele ilçesinde yer alıyor.

 

Ayrıca, 4 ağır hasarlı binanın ''tescilli ve tarihi eser''niteliğinde olduğu için Kurul Kararı alınana dek yıkım kapsamından çıkarıldığı,3 binanın ise Marmara depremi sonrası yapılan hasar tespit çalışmalarında''ağır hasarlı'' olarak rapor edildiği ancak hak sahiplerinin bu tespitlereitiraz etmesi sonucu konunun yargıya taşındığı, bu binaların hukuki süreçtamamlanana kadar yıkım kapsamından çıkarıldığı öğrenildi.

 

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yetkililerinden alınan bilgiye göre, ağır hasarlı oldukları ve yıkım kapsamında bulundukları için 5216 sayılı büyükşehir belediyesi kanununun

 

 

7. maddesine istinaden yıkılması için Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'ne devredilen ağır hasarlı binalardan 57'si yıkılarak enkazları kaldırıldı.

Bu arada Kocaeli'nde orta hasarlı olup halen onarım ve güçlendirme işlemi tamamlanmamış yaklaşık 400 bina bulunuyor.

 

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü'nce 26 Şubat 2009'da, 17 Ağustos ve12 Kasım 1999 depremleri sonrası tespit edilen orta hasarlı konut

 

ve işyerlerinin, onarım ve güçlendirme projelerinin yürürlükte bulunan genelge veyönetmeliklere göre onarım, güçlendirme ile ilgili her türlü projelerinihazırlatabilmeleri, inşaat, iskan ruhsatını alabilmeleri ve onarımlarınıyapabilmeleri için sürenin 31 Aralık'a uzatıldığı kaydedildi.

 

 

İL ÖZEL İDARE LOJMANLARI DA YIKILIYOR

 

Depreminin ardından hasarlı olduğu tespit edilen KocaeliÖzel İdare Müdürlüğü'nün Körfez Mahallesi Atatürk Bulvarı'ndaki 7 katlı memur lojmanlarının ise yıkım işlemleri devam ediyor. Orta hasarlı olan, önce güçlendirilmesine daha sonra da yıkılmasına karar verilen lojmanların yıkımı için açılan ihaleyi kazanan firma, çalışmalarını hızla sürdürüyor.

 

Japonya'dan özel yıkım makinesi getirten firma, çevregüvenliğinin ardından yaklaşık 4500 metrekarelik alan üzerindeki lojmanları yıktırıyor.

 

KALICI İŞ YERLERİNİN BÜYÜK BÖLÜMÜ ATIL

 

Marmara depremi sonrası iş yerleri yıkılanlar içinKocaeli'nde yaptırılan 2 bin 362 iş yerinden hak sahipleri tarafından teslim alınmayan iş yerlerinin büyük çoğunluğu harabeye döndü.

 

Marmara depremi sonrası iş yeri yıkılanlar için ilçe vebeldelerde 15 bölgede 40 blok halinde toplam 2 bin 362 iş yeri yaptırıldı.Bunlardan 1936'sı hak sahipleri tarafından teslim alındı, ancak yalnızca 50dolayında iş yeri kullanılıyor. Çeşitli nedenlerle alınmayan toplam 426 iş yeriise Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'ne devredildi.

 

Hak sahiplerinin şehir merkezine uzak olması ve işin niteliğine uygun olmaması nedeniyle tercih etmediği iş yerlerinde, aradan geçen10 yılda yangın tüpleri, elektrik sayaçları, kapılar, kalorifer petekleri çalındı, camları kırılan, duvarlarına yazılar yazılan iş yerleri adeta harabeye döndü.

 

Körfez Güney Mahallesi sakinlerinden Resul Yıldırım, sözkonusu iş yerlerinin adeta ''tinercilerin mekanı olduğunu'' ileri sürerek,yetkililerin bölgede yeterli tedbir alınmasını istedi. Yıldırım, ''Buralarıdevlet bir kuruma verebilirdi. Öğrenci kenti olan Kocaeli'nde bu binalar yurtyapılabilirdi. Ama maalesef trilyonlarca para boşa gitti. Hak sahibi olan esnafda malına sahip çıkıp dükkan açmadı'' diye konuştu.

 

Yeniyalı Konut sakinlerinden Furkan Kurt ise iş merkezininasansöründe bir kız çocuğuna ait ceset bile bulunduğunu anımsatarak, harabedurumdaki iş yerlerinin güvenlik açısından tehdit oluşturduğunu ileri sürdü.

 

YALOVA

Marmara Depremi'nden en fazla etkilenen kentlerden biri olanYalova'da geçen süre içinde yaralar sarılmaya çalışıldı.

 

Halen yıkılmayı bekleyen ağır hasarlı 4 binanın bulunduğu Yalova'dadepremin ardından yapılan kalıcı konut bölgelerindeki doluluk oranının iseyüzde 70'ler seviyesinde olduğu bildirildi.

 

İl Kriz Merkezi verilerinden derlenen bilgiye göre, 17Ağustos 1999 Marmara Depremi'nde Yalova'da resmi rakamlara göre 2 bin 504 kişihayatını kaybetti, 4 bin 505 kişi yaralandı.

 

Yalova'nın toplam konut stokunun yüzde 45'inin etkilendiğidepremin ardından, kentteki 33 bin 708 konut ve iş yeri, çeşitli derecelerdehasar gördü.

 

En büyük tahribatın merkez Hacımehmet Ovası ve BahçelievlerMahalleleri'nde yaşandığı depremde, özellikle Çiftlikköy ve Çınarcıkilçelerindeki tatil siteleri de büyük oranda etkilendi.

 

Deprem sonrası bin 252 kamu görevlisi başka illerdekigörevlere nakledilirken, depremin özellikle yazlık bölgelerde can ve malkaybına yol açması, kentin önemli gelir kalemlerinden turizme, dolayısıylaekonomik hayata darbe vurdu.

 

Depremde, mevcut elektrik, kanalizasyon ve içme suyu altyapısının üçte ikisinin zarar gördüğü Yalova'da ağır hasar gören bin 676 binayıkılarak, enkazı kaldırıldı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SAKARYA'DA BİN 662 KONUT ONARILMAYA BEKLİYOR

 

Depremde, yaklaşık 4 bin kişinin hayatını kaybettiğiAdapazarı'nda ağır hasarlı ve yıkılan 25 bin 538 konut ve 5 bin 89 iş yeritespit edildi. 19 bin 952 daire de orta hasarlı olarak nitelendirildi.Depremden bu yana her 6 ayda bir onarım süresi uzatılan orta hasarlı 19 bin 952daireden bin 662'si halen onarılmayı bekliyor.

 

Orta hasarlı binaların ruhsat ve proje işlemlerinintamamlanması için Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nca son gün olarak belirlenen31 Aralık 2008 tarihi, binaların onarım ve güçlendirme işlemlerinintamamlanması şartıyla, 31 Aralık 2009'a kadar uzatıldı. Bu süre içinde bin 662orta hasarlı daireden 413 için onarım ruhsatı alındı.

 

Depremin ardından Yeni Yerleşim Bölgesi adıyla anılanCamili, Karaman ve Korucuk mahallelerinin sağlam zemininde depreme dayanıklıtoplu konut alanları oluşturuldu. TOKİ ve yerel yönetimlerce bölgede yapılankonutlarda yaklaşık 80 bin kişi yaşıyor.

 

 

 

 

PREFABRİKE KONUTLAR VE OKULLAR

 

Depremden sonra yaptırılan 10 bin 379 prefabrike konuttanbugüne kadar 9 bin 910'u boşaltıldı.

 

Halen 469 prefabrike konutta 3 bin kişiyaşıyor. Kullanım süreleri 5 yıl olarak belirlenen prefabrike yapılarınboşaltılması için daha önce tanınan sürelere rağmen tahliyeler henüztamamlanamadı.

 

Hasar gören okulların yerine 66 prefabrike okul yapıldı.Prefabrike okulların kalıcı binalara kavuşturulması için başlatılançalışmalarda, 60 kalıcı okul binası inşa edildi. İki lise ve 4 ilköğretim okulundanoluşan toplam 6 prefabrike okulun ise 2010 yılı içinde kalıcı binalarakavuşturulması planlanıyor. Depremde ağır hasar gören Valilik binası yıkılarakyerine Kent Meydanı düzenlemesi yapıldı. Yenikent bölgesinde yapılan bu yılhizmete giren Valilik Kampüsü'nde birçok kurum aynı çatı altında toplanmışoldu.

 

KAYIP ABONELER

 

Öte yandan depremden sonra Sakarya ve Elektrik Dağıtım AŞ(SEDAŞ) ile Adapazarı Su ve Kanalizasyon İdaresi (ADASU) tarafından borcubulunan 35 bin civarında aboneye ulaşılamadı.

 

10 yıl içinde yapılan çalışmalar kapsamında 15 bin aboneyeulaşabilen kurumlar, borçlarını tahsil etmeye çalışıyor. ADASU'nun adresbelirsizliği nedeniyle ya da Sakarya'dan göç ettikleri tahmin edilen 20 binvatandaştan 1 milyon 273 bin TL civarında alacağı bulunuyor.

 

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, depremdekaybettikleri canları rahmetle andıklarını belirterek, binlerce canıkaybettikleri o acı geceyi unutmanın imkansız olduğunu ifade etti.

 

Deprem gerçeğini göz ardı etmeden şehri geleceğe taşımakiçin çalıştıklarını belirten Toçoğlu, şunları söyledi:

''Bizler afet odaklı yönetim anlayışıyla şehrimizekazandırdığımız her yeni eserin deprem durumunda halkımızın bir ihtiyacınıkarşılayacak şekilde tasarlanması için özel gayret sarf ediyoruz. Yaptığımızher işte, attığımız her adımda, depremi hiç unutmadan şehrimizi geleceğehazırlamak için çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz. 17 Ağustos Sakarya içinmilattır, bir dönüm noktasıdır. Zor günümüzde bize yardım eden tüm gönüldostlarına teşekkür ediyoruz.''

 

''DEPREMDEN ÖNE YAPILAN BİNALAR ELDENGEÇİRİLMELİ''

 

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Rektör Yardımcısı ve İnşaatFakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Elmas, Sakarya'da yeni binaların,depreme dayanıklı yapıldığını, yönetmeliğe göre yapılan bu binalarda bir sorunolmadığını ancak depremden önce yapılan binalarla ilgili sorunun devam ettiğinikaydetti.

Marmara Depremi'nde en büyük hasarın yaşandığı Sakarya'da odönemde 50 bin yapı stoku bulunan şehirde, depremden geriye çok bina kaldığını,yüzde 95'i ayakta olan bu binaların elden geçirilmesi gerektiğini söyleyenElmas, şöyle konuştu:

 

''Adapazarı'nda asıl vahim olan ve hiçbir şey yapılmamışolan deprem yaşamış diğer binalardır. Diğer binalar statüsünde 50-60 bin binayısöylediğimizde insanlara çözümsüz bir problem gibi geliyor. Biz, bu sorunu acilstatüsüne indirgiyoruz, çünkü bunlar 4,5,6 katlı binalar. Bunların hepsiAdapazarı'nda önemli bir sorun. Depremden bir ay sonra, bu binaların elden geçirilmesigerektiğini söyledik, 10. yılda da aynı şeyi söylüyoruz. Çok katlı binalarınyönetmeliğe uygun hale getirilmesi konusunda şu ana kadar bir adım atılmadı.Sadece 4-5 tane kamu binası kat alımı yoluyla uygun hale getirildi. Amakonutlar duruyor.''

Deprem görmüş illerin, depremi yaşama sıklığının 70-80 seneolduğunu, Sakarya'da ise 25-30 yılda bir deprem yaşandığını, yapıların ömrününde buna göre değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Elmas, diğer yerlerdeömründe bir kez deprem gören binaların, Sakarya'da 3 kez deprem görme olasılığıbulunduğuna dikkat çekti.

 

Belediye, Valilik binası olmak üzere, kentin anafonksiyonlarının depremde yıkıldığına dikkati çeken Elmas, deprem görmüş yapıstoku ile ilgili sorunun bir seferberlikle çözülebileceğini ifade etti.

 

DAİRE BAŞINA SAĞLAMLAŞTIRMA BEDELİ 20 BİN TL

 

Muhtemel bir depremde bir kişinin bile burnunun kanamasısorumluğundan hiç kimsenin kaçamayacağını söyleyen Elmas, deprem görmüşbinaların mutlaka sağlamlaştırılması gerektiğini bildirdi.

 

Ortalama 100 bin TL değerindeki bir dairenin 20 bin TLharcanarak can kaybı olmayacak hale getirilebileceğini ileri süren Elmas,''Adapazarı için birkaç şey önerdik. Bunlardan biri de kat eksiltilmesi. Kateksiltmesini kentin zemin durumunu göze alarak söyledik. Çünkü temeller çokyüzeyde. Dolayısıyla 5-6 katlı binaların temelleri çok sağlam yapsanız bile,binaların bütün olarak yan yattığını görüyoruz. Can kaybı olmaz ama ekonomikboyutunu da düşünmek lazım. 3 kat bu konuda ideal bir kat düzeyi. Bu düzeylereindirilse, bu sorun çözülür. Bütün şehrin dinamikleri el ele verip, busorunları çözmeliyiz.''

DÜZCE'DE 270 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ,1157 KİŞİ YARALANDI

 

Derin yaralar açan Marmara Depremi'nde Düzce'de en fazla cankaybı Merkez, Gölyaka, Cumayeri, Gümüşova ve Çilimli ilçelerinde meydana geldi.270 kişinin hayatını kaybettiği depremde 685 kişi enkaz altından kurtarıldı,bin 157 kişi yaralandı.

 

Kentte ilk büyük sarsıntı ve ardından gelen artçı depremlersonucu birçok resmi ve özel kuruluş binası yıkılırken, önemli bir kısmı da ağırhasarlı hale geldi. Düzce Belediye binası, Düzce Devlet Hastanesi, DüzceLisesi, Teknik Eğitim Fakültesi, Orman Fakültesi ve Tıp Fakültesi ağır hasarlıbinalar arasında yer aldı.

 

Devlet Hastanesi'nin birçok bölümünün zarar görmesinedeniyle acil sağlık hizmetleri hastane bahçesinde kurulan çadırlarda verildi.Enerji hatlarındaki ağır hasar nedeniyle de deprem sonrasında ilçe merkezlerive köylere bir hafta elektrik verilemedi. İletişimin sağlanamaması hayatı dahada güçleştirdi.

 

Evleri yıkılan ve hasar görenler için Düzce'nin çeşitlikesimlerinde çadır kentler kuruldu. Altyapısı sağlanan, sağlık hizmeti verilençadır kentlerde ayrıca polis karakolları oluşturuldu. Belirli merkezlerdekurulan çadır kentlerin yanı sıra vatandaşlar da kendi imkanları ile evlerininyakınlarına kurdukları çadırlarda barındı.

 

Devam eden artçı sarsıntılar nedeniyle, evi sağlam olanvatandaşlar da uzun süre çadırlarda kalmayı tercih etti. Kısa süre sonradepremzede ailelerin geçici olarak barınmalarını sağlamak amacıyla prefabrikekonutların yapımına geçildi. Biten konutlar hak sahiplerine kura ile dağıtıldı.

 

Bu arada kesin hasar tespit raporuna göre konutu yıkık veorta hasarlı olanlara mal sahibi ya da kiracı olduğuna bakılmaksızın ayda 100TL olmak üzere bir yıl süreyle geçici barınma yardımı yapıldı.

 

 

Sonra ?

 

 

KULLANIM SÜRESİ DOLAN PREFABRİKELER

 

Devam eden artçı sarsıntıların hayatı olumsuz etkilediğikentte, depremzedelerin daha iyi şartlarda barınabilmesi için prefabrikekonutların yapımına geçildi. Üzerinden 10 yıl geçen ama acıları hala canlı olandepremin ardından birçok vatandaş devlet imkanlarıyla inşa edilen kalıcıkonutlara yerleştirildi.

 

Deprezelerin boşalttığı prefabrikeler ise depremzede olmayanancak maddi durumu yetersiz vatandaşlara sıcak bir yuva oldu.

 

Kiremitocağı Mahalle Prefabrikeleri'nde maddi durumuyetersiz 120 kişi, Çay Mahallesi Prefabrikeleri'nde 48 kişi, BelçikaPrefabrikeleri'nde ise 40 kişi yaşamaya devam diyor.

 

Düzce Vali Yardımcısı Ramazan Şahin, Düzce'deprefabrikelerde yaşamın sürdüğünü belirterek, ''Prefabrikelerin ömrü vekullanım süreleri dolmuş durumda. Bu prefabrikelerde maddi durumu iyi olmayanmuhtaç kişiler kalıyor. Bu prefabrikeleri kaldırmak için çalışmalarımızsürüyor. TOKİ ile bir proje çalışmasını bitirdik. İlde bin kadar fakir vemağdur aile için TOKİ konutları yapılması planlanıyor. TOKİ'den cevapbekliyoruz. Amacımız 100 TL taksitle vatandaşı 20 yılda ev sahibi yapmak'' dedi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

17Ağustos'tan Ders Almadık

 

 

 

 

JeolojiMühendisleri Odası, 17 Ağustos Marmara Depremi'nde on binlerce insanın hayatınıkaybettiğini, buna karşın afet tehlikelerinin önlenmesi ve afet risklerinin azaltılmasıkonusunda yeterli hazırlıkların yapılmadığına dikkat çekti.

 

Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO)Yönetim Kurulu, 17 Ağustos1999 tarihinde; 45 saniyede, on binlerce insanın hayatını kaybettiğini, yüzbinlerce konutun hasar gördüğünü ve milyarlarca dolar maddi kaybın olduğunuanımsattı.

 

Benzer acıları yaşamamak için ilgili meslek odası olarak, 10 yılboyunca kamuoyunu bilgilendirmeye ve yetkilileri uyarmaya devam edeceklerinibelirten JMO, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin devasa boyutta bir felaketedönüşmesinin temel nedeninin yeterince mühendislik hizmeti görmemiş depremedayanaksız yapılar ile sağlıksız ve plansız kentleşmeler olduğuna dikkat çekti.

 

Aradan geçen süre içinde yapılması gerekenlerin yapılıpyapılmadığını soran Jeoloji Mühendisleri Odası, "Afet tehlikeleriaçısından hassas bir coğrafyada bulunan ülkemizde, yara sarma verine en temelgörev olması gereken afet tehlikelerinin önlenmesi ve afet risklerininazaltılması konusunda yeterli hazırlığın yapıldığını söylemek mümkün değildir.

 

Bugün bütün dünyada kabul edilen, afet öncesi hazırlık çalışmalarına yapılanbir birim harcamanın afet sonrası yapılacak 7 birim harcamaya karşılık geldiğigerçeğinden hareketle, afetlerle mücadele stratejisinin; hazırlık, planlama vezarar azaltmayı önceleyen bir anlayışla kurgulanması gerekmektedir. Kısacası,kriz yönetiminden önce risk yönetimine öncelik veren bir afet yönetimi anlayışıile doğa olaylarının afete dönüşmesinin önüne geçmek mümkün olacaktır"açıklanmasında bulundu.

 

YEREL YÖNETİMLER DUYARSIZ

 

Afet risklerinin azaltılması konusunda yapılmasıgerekenlerin yapılmadığını ifade eden JMO, 17 Ağustos 1999 sonrasında.Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca düzenlenen, her kesimden temsilcilerinkatılımıyla Deprem Şurası ile Kentleşme Şurası'nın gerçekleştirilmesi olumluolduğunu ancak şura kararlarının önemli bölümünün hayata geçirilmediğinibelirtti.

 

JMO, "Afet risklerinin azaltılması açısından yaşamsalöneme sahip bu düzenlemelerin uygulanması ve hayata geçirilmesi konusunda yerelyönetimlerin yeterli duyarlılığı göstermemeleri, hala yeterince dersalmadığımızı göstermektedir.

 

Afet risklerinin azaltılması sürecinde önemli birrolü olan yerel yönetimlerin, basta jeoloji mühendisi olmak üzere teknikpersonel alt yapısı güçlendirilerek, uygulama ve denetim görevlerini yerinegetirmeleri acil bir görevken bugün arzu edilen bir düzeyde olunmadığı birgerçektir" açıklamasını yaptı.

 

AFET MÜSTEŞARLIĞI KURULMALI

 

Türkiye'de afet yönetiminin temel sorunlarından birinin çokbaşlılık ve koordinasyon sorunu olduğuna dikkat çeken JMO, bu sorunun aşılmasıiçin Afet Müsteşarlığı'nın kurulması önerisinde bulunduklarını bildirdi. JMO,söz konusu önerinin iktidar tarafından dikkate alınmadığına dikkat çekerek"Bunun yerine risk yönetimine ağırlık vermeyen, acil durum ve krizyönetimini on planda tutan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığıoluşturulmuştur.

 

Başta Afet İşleri Genel Müdürlüğü olmak üzere mevcutkurumların kapatılarak bilgi birikimlerinin önemsenmediği, mevzuatı veörgütlenme yapısı ülkenin afet potansiyeline denk düşmeyen, risk yönetimi vejeolojik hizmetlere yeterli önemi vermeyen bu yeni yapılanma ile afethizmetleri konusunda belirsiz bir ortam yaratılmıştır" açıklamasındabulundu.

 

Tüm göstergelerin 17 Ağustos sonrasının iyi değerlendirilmediğini veyeterince çalışılmadığını gözler önüne serdiğine değinen JMO,"Unutmamalıyız ki kaybettiğimiz zaman ilerde yaşanacak afetlerdekayıplarımızın artmasına neden olacaktır" uyarısında bulundu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

On yıl boşa geçti

 

Tam on yıl geçti. Türkiye’yi yasa boğan, 17 Ağustos Büyük Marmara Depremi’nin yıl dönümü bugün.

Ancak aradan geçen 10 yıla rağmen, nedepremzedelerin ne de uzmanların sesini duyan oldu.

Yaralar hâlâ sarılmadı,önlemler alınmadı. Devlet, deprem mağdurlarına verdiği sözleri yerine getirmedi.

Saat 03.02’de uykuda yakaladı 7.4 şiddetindeki deprem.

Kimi sarsıntıyla uyandı,kimi vücuduna aldığı eşya darbeleriyle; kimiyse ailesinin çığlıklarıyla...

Ardından bir koşuşturmaca başladı.

Elektrikler gitti, telefonlar kilitlendi.Gün aydınlanmaya başladıkça gözler önüne seriliyordu durumun ciddiyeti. Domino taşı gibi yıkılan evler, şoka girenler, hayatını kaybedenler, sevdikleriniarayanlar…

 

 

SESLERİNİ DUYURMAYA ÇALIŞTILAR

 

 

Yıkılan binaların arasında arama çalışmaları günlerce devam etti. Kurtarmaekiplerinin, depremzede yakınlarının yıkıntılar arasında haykırışı, bıkmadanusanmadan yankılandı: ‘Sesimi duyan var mı?’ Çocuklarını kaybeden anne babalar,yakınlarından haber alamayan küçük çocuklar bir umut ya, günlerce yıkıntılardaseslerini duyurmaya çalıştı.

Halbuki bir savaş değildi on binlerce insanın ölümüne neden olan. Bir ‘doğalafetti’, üstelik beklenmeyen bir bölgede değildi. Fakat alınmayan önlemlernedeniyle sonuç engellenemedi. 7. 4 şiddetinde yaşanan depremin ardından kayıpbüyük oldu.

 

MİLYONLAR ETKİLENDİ

 

 

Kocaeli Gölcük merkezli depremin etkisi Ankara’dan İzmir’e geniş bir alandahissedildi.

Resmi rakamlara göre, 17 bin 480 ölüm, 23 bin 781 yaralanmayaşandı. 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar gördü. Resmi olmayanbilgilere göre ise yaklaşık 50 bin ölüm, ağır-hafif 100 bine yakın yaralı oldu.

 

Ayrıca deprem, 133 bin 683 binanın çökmesiyle yaklaşık 600 bin kişiyi evsizbıraktı. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilendi.

 

 

17 Ağustos depremi, bu nedenle son yüzyılın en büyük depremleri arasınaunutulmayacak büyük bir uğultuyla girdi.

 

Peki bu bedel gerçeği görmek içinyeterli oldu mu ?

 

Yoksa acılar ve anılar bu beton yığınları altında unutuldu mu ?

 

 

HİÇBİR ÖNLEM ALINMADI

 

 

Kocaeli’ne doğru, depremin ardından ne gibi önlemler alındığını görmek içinyola koyuluyoruz.

 

Depremden en çok hasar gören Gölcük’ün Değirmendere beldesiilk adresimiz.

 

Değirmenderelilerin anlattıklarına bakılırsa, depremle ilgiliyeterli önlem alınmamış. Sahilde bir kafede çalışan Aytekin Altıntaş, depremdeyaşadıklarını anlatıyor.

 

Depremde 7 katlı bir binada oturduğunu anlatanAltıntaş, kaçacakları yer bile olmadığını söylüyor.

 

Kaldığı binanın büyük hasargördüğünü anlatan Altıntaş, “Deniz kenarındaki işyerim yerle bir oldu” diyerekyaşanan felaketi anlatmaya çalışıyor.

 

Felaketi “Sabah işyerine geldiğimdedenizin 200 metreileriye kadar gittiğini gördüm” diyerek anlatmayı sürdüren Altıntaş, insanlarınkaderine terk edildiğini, aradan geçen on yıla rağmen hâlâ önlem alınmadığınıifade etti.

 

YIKILACAK BU EVLER!

 

 

Sahilde fındıkçılık yapan Nurcan Eser, Gölcük’ün depremden önceki halinden eserkalmadığını anlatıyor.

 

O da diğer depremzedeler gibi önlem alınmadığı konusundahemfikir. Eser, “Ben biliyorum ki yine bir deprem olsa yıkılacak bu evlerinhepsi” diyor.

 

Şu anda oturduğu evin de depreme dayanıklı olmadığını söyleyenEser, “Benim evim, biliyorum ki yıkılacak potansiyeli olan bir ev. O kadarçadırda kaldık, çadırım yandı kimse umursamadı” diyor.

 

 

 

 

 

(Kocaeli/EVRENSEL)

 

 

 

Bu gibi yazıları okuduğumda, birden aklıma bi soru takılıveriyor

 

Kac gündür benim buraya aktardıklarımdan haric... daha nicesi yazıl dı gazeteler' de

 

Onu yaptık bunu yıktık, ötekisini onardık gibi yazıların acaba kac ta kacı doğru ...

 

Onu bunu daha yapıcaz, yada yapmaktayız gibi cümleleri ise ez geciyorum şimdi...

 

Ne de olsa 10 yıl daha dün gibi değil mi......... bir on yıl daha, onu yapacaz bunu onaracaz vs... denilebilinir.. ??

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GEÇİCİ VERGİLER KALICI OLDU

 

 

GEÇİCİ deprem vergileri, aradan geçen 10 yıla rağmen alınıyor. Vergilerdepremin yarattığı yıkımı gidermek yerine bütçenin gelir kalemi olarakdeğerlendiriliyor. Toplanan katrilyonlara rağmen hâlâ gideri karşılanamadığı iddiasıyla onarılmayan konutlar, alınmayan önlemler var.

 

 

Ekonomik maliyeti 17 ila 24 milyar lira arasında açıklanan Marmara depremi için2009 yılının Haziran ayına kadar halktan 24.1 milyar lira (katrilyon) “depremvergisi” toplandı. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın(İSMMMO) yaptığı hesaplamaya göre 2000 yılında ‘yaraları sarmak’ gerekçesiyle getirilen

 

 

 

“deprem vergilerinden” bu yıl sonuna kadar elde edilecek gelir ise27.2 milyar lira olacak.

 

 

İSMMMO’nun “Deprem Vergileri Bütçeye Yama Oldu”başlıklı derlemesine göre ek gelir, ek kurumlar, ek emlak,

 

ek motorlu taşıtlarvergilerinden sağlanan gelir hariç, sadece özel işlem ve özel iletişimvergileriyle 16 milyon hanenin yaşadığı Türkiye’de, devletin deprem için heraileden tahsil ettiği tutar, aile başına 1.7 bin liraya ulaştı.

 

 

 

Kişi başınaödenen deprem vergisinin miktarı da 375 lirayı bulacak. İSMMMO Başkanı YahyaArıkan, halktan toplanarak bütçe gelirleri içine yerleştirilen ortalama 25milyar liranın hangi

 

 

“yıkıntıyı” imar ettiğini kimsenin sorgulamadığınıbelirtti.

 

Deprem vergileriyle gerçekleştirilen hizmetlere ilişkin net birbilgiye ulaşmanın pek mümkün olmadığını ifade eden Arıkan, “Para, adresine ulaşmamıştır”dedi.

 

 

 

PEKİ YA SORUMLULAR ?

 

 

17 Ağustos gecesi sıradan apartmanların yanı sıra lüks siteler de iskambil kağıtları gibi devrilmişti. Bu binaları yapanlar, eksik malzeme kullananlar,projeleri onaylayanlar, inşaatları denetleyenler, şüphesiz ölümlerin en büyük sorumluları arasındaydı.

 

 

 

 

Peki aradan geçen yıllarda müteahhitlerin kaçı yargı önüne çıktı ve ceza aldı ?

 

Onu, yüzü, bini mi; yanıt maalesef ‘hayır’.

 

 

Yalnızca195 kişinin ölümünden sorumlu tutulan Veli Göçer ceza aldı.

 

 

Depreminin ardından 10 yıl geçti. 50 bin kişiye mezar olan binalarla ilgili 6bin 286 kişi yargılandı. Anca bu kadar kişinin arasından yaptırdığı 400 konutun yıkılması sonucu 195 kişinin ölümüne sebep olduğu öne sürülen Veli Göçer,tutuklanarak ceza evine girdi.

 

Göçer hakkındaki 18 yıl 9 ay hapis cezası da,ancak 2 yıl önce zaman aşımına 8 gün kala onanarak kesinleşti.

 

 

Böylecezamanaşımına 8 gün kala cezası onanan Veli Göçer dışındaki sorumluları ise‘zaman aşımı’ kurtardı! Depremin ardından başlayan yargı süreci, 7.5 yıllıkzamanaşımı süresinin dolmasıyla sona erdi.

 

 

Sadece Kocaeli’nde düşen davasayısıysa 150 oldu.

 

MAĞDURLARA HACİZ

 

 

Depremin ardından depremzedeler sadece zamanaşımından mağdur olmadı. VeliGöçer’e açtıkları tazminat davasını kazanan deprem zedelerin başı şimdilerde yine dertte.

 

 

Tazminat davasını kazandılar, ancak hak ettikleri tazminatı alamadıkları gibi, üstüne bir de borçlu çıktılar. Mahkeme, Göçer’in avukatının vekalet ücreti ile mahkeme masraflarını depremzedelere yükledi.

 

Bu borcuödeyemeyen bazı ailelerin evineyse haciz geldi.

 

 

 

NÜFUSUN YARISI DEPREM BÖLGESİNDE YAŞIYOR

 

 

İTÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nce hazırlanan rapora göre nüfusun yüzde 45’i,havaalanlarının yüzde 40.9’u ve enerji sektörünün büyük bölümü, birinci derece deprem bölgesinde bulunuyor.

 

 

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden FakültesiJeofizik Mühendisliği Bölümü Yer Fiziği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. HalukEyidoğan danışmanlığında Jeofizik Mühendisi Caner Uysal tarafından ‘Türkiye’de Nüfus

 

ve Çeşitli Sektörlerin Deprem Riskinin İncelenmesi’ konulu bir rapor hazırladı. Raporda, Türkiye’nin 71 milyon 517 bin 100 olan nüfusunun yüzde45’inin birinci, yüzde 26.6’sının ikinci, yüzde 14.6’sının üçüncü, yüzde12.3’ünün dördüncü ve yüzde 1.5’inin beşinci derece deprem bölgesinde yaşadığı vurgulandı.

 

 

HAVAALANLARI RİSKLİ

 

 

Olası deprem ve çeşitli afetler durumunda özellikle deniz çıkışı olmayan ve karayolu bağlantıları kesilen bölgelerde yurtiçinden ve dışından gelecekpersonel, tıbbi malzeme, beslenme ve çeşitli alanlarda yardım sağlayabilecek kritik değere sahip olduğu için hava alanları büyük önem taşıyor.

 

 

Türkiye’de 47ilde bulunan 66 havaalanının da incelendiği raporda, havaalanlarından 27’sinin(yüzde 40.9) birinci, 23’ünün ikinci, 9’unun üçüncü ve 7’sinin dördüncü derece deprem bölgesinde olduğuna dikkat çekiliyor.

 

 

Raporda, elektrik üretim vedağıtım tesislerinin enerjiye daha çok ihtiyacı bulunan İstanbul, İzmir, Ankaragibi nüfusu ve ekonomik gücü yüksek büyük şehirlerde, havagazı üretim

 

 

ve dağıtım tesislerinin ise İç Anadolu Bölgesi’nin kuzeyi ve doğusu, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgesi’nin ortasında bulunan illerde yoğunlaştığı belirtildi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Deprem vergileri nerelere harcandı"

CHP Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü, toplanan deprem vergilerinin nerelere harcandığını sordu.

 

AA

 

Ankara- CHP Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu yazılı soru önergesinde, deprem vergisinin uygulamaya girmesinin ardından, yıllara göre toplanan vergi miktarını, verginin kaynaklarına göre dağılımı ile bu dönemde bağış ve hibe yoluyla ne kadar kaynak sağlandığını öğrenmek istedi.

 

Toplanan vergilerin nerelere harcandığını ve yapılan harcamaların kalemlere göre dağılımı soran Çöllü, önergesinde şu ifadelere yer verdi:

''Deprem zararlarının ortadan kaldırılması ve olası depremlere hazırlık amacıyla kullanılması gereken kaynaktan amaç dışı harcama yapılmış mıdır? Yapılmış ise amaç dışı harcanan kaynak ne kadardır ve nerelere harcanmıştır? Toplanan bu kaynağın kullanılmayan kısmı nerede ve nasıl değerlendirilmektedir?

 

Deprem riski taşıyan resmi kurum binalarından kaçı depreme dayanıklı hale getirilmiştir? Güçlendirme projeleri için ne kadar kaynak kullanılmıştır? Güçlendirme bekleyen kamuya ait bina sayısı kaçtır? Bu binaların illere göre dağılımı nedir? Bu kapsamdaki hastane ve eğitim kurumu binası sayısı nedir?''

18 Ağustos 20

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evlerinden atılan depremzedelerin isyanı

 

 

8629338.jpg

 

 

Orhan UZUN- Nilgün SELVİBAYIR/ İZMİT(Kocaeli), (DHA) 19 Ağustos 2009

 

 

 

 

 

İZMİT'in Arızlı Mevkii'nde Irak'ın idam edilen devrik lideri Saddam Hüseyin'in Marmara Depremi ardından yaptığı 10 milyon dolarlık hibe ile depremzedeler için inşa ettirilen 230 konuttun bulunduğu bölgede sabaha karşı yine olaylar çıktı.

 

DEPREMZEDEDEN MÜDÜRE: SİZE EV Mİ YOK

 

80 kadarına vali yardımcıları, Emniyet ve kamu kuruluşları müdürlerinin yerleştirildiği deprem konutlarına bir bürokrata ait eşyaları getiren kamyonu içeri almayan depremzedeler ile polis arasında arbede çıktı. Sabah görevlerine gitmekte olan vali yardımcıları ile kamu kuruluşlarının müdürleri sözlü tacize uğradı.

 

Kocaeli Valiliği'nin, ‘Süreniz doldu' açıklaması ile deprem konutlarına yerleştirilen depremzedeleri çıkartıp boşalan binalara vali yardımcıları, Emniyet Müdürlüğü ile ve kamu kuruluşları yöneticileri yerleştirmeye başlandı. Depremzedelerin dışında kentteki yöneticilerin deprem konutlarına yerleştirilmesi üzerine 6 aydan bu yana başlayan huzursuzluk tırmandı. Son olarak 16 Ağustos'ta görülen gerginliğin ardından, bu sabaha karşı yine olaylar çıktı.

 

Irak Kızılayı kanalıyla yapılan 10 milyon dolarlık yardımla inşa ettirilen ve ‘Arızlı Irak Deprem Konutları' adı verilen bölgede 237 daire bulunuyor. Bunlara depremin ardından kalıcı konutlardan hak sahibi olamayan ancak, ailelerinden birden fazla kişiyi kaybetmiş depremzedeler yerleştirildi. İlerleylen yıllarda depremzedelere, “Buraya 5 yıllığına yerleştirildiniz. Bu binalar devlet memurları için lojman olarak kullanılacak” denilerek boşalttırılmaya başlandı. Bugüne kadar yaklaşık 80 daire boşalttırılırken ve buralara vali yardımcıları, polis müdürleri, aralarında Özel İdare ve Milli Eğitim Müdürü'nün de bulunduğu birçok kamu kuruluşunun yöneticisi yerleştirildi.

 

Zaman zaman polis zoruyla boşalttırılan konutlarda oturan depremzedeler site girişinde kurdukları çadırda nöbet de tutmaya başlarken halen boş olan birkaç daireye de eşya taşınmasını engellemek istedi. Marmara Depremi'nin 10'uncu yıldönümü nedeniyle 16 Ağustos'ta protesto gösterileri yapan ve polisin müdahalesine karşı koyan depremzedeler, bugün saat 04.00'te Kocaeli'ne yeni atanan bir vali yardımcısının eşylalarını getiren kamyonu içeriye almadı.

 

Yataklarından kalkan depremzedeler kamyonun önünde barikat oluşturunca çevik kuvvet ekibi sevk edildi. Polisle depremzedeler arasında kısa süreli arbede çıktı.

 

Bazı depremzedeler, Kocaeli'nin gayri safi milli hasılada Türkiye'nin en zengin ili olduğunu, bir başka devletin depremzedeler için yaptırdığı konutlara bürokratların lojman olarak yerleştirilmesinin Kocaeli ve devletin ayıbı olduğunu öne sürdü. Depremzedeler, “Kocaeli, Türkiye'nin en zengin ili. Bu ilin yöneticileri, gitsin vali muavini ve bürokratları için lojman yaptırsın. Depremzede için bir başka devletin yaptırdığı konutların bürokratlara lojman olarak verilmesi hangi mantığa sığar?” diye konuştu. Gerginlik yatışırken kamyondaki eşyalar polis gözetiminde daireye taşındı.

 

Saat 08.30 sıralarında görevlerine gitmek üzere jojmanlarından çıkan vali yardımcıları ile daire müdürleri depremzedelerin sözlü tacizine uğradı. 5'er dakika arayla evlerinden çıkan Vali Muavini Hıdır Kahveci ile Milli Eğitim Müdürü Nevzat İspirli'nin yanına giden ve kapıya kadar onunla birlikte yürüyen depremzedeler, polislere rağmen onlara “Niye burada oturuyorsunuz? Niye burasını terketmiyorsunuz? Utan utan, size ev mi yok? Bu evler depremzedelerin” diye bağırdı.

 

Polisler depremzedeler müdahale etmedi. Arızlı Irak Konutları'ndaki gerginlik saat 09.30 sıralarında sona erdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.