Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kenan Evren Yoğun Bakımda


Odris

Önerilen İletiler

Hangi medya olduğunun ne önemi var,gerçi bütün medya bunu gösterdi.

 

Tv karşısına alalen söyledikten sonra fark ederimi a medyası yada b medyası.

Türkan saylanın başkanlık ettiği ÇYDD nin ilköğretim öğrencilerine dağıttığı kitaplardaki Limana çıkmadan önce kiliseya uğramak istiyorum Tanrıya yalvarmalıyım'ki bu güzel şehir Müslümanların eline geçmesin ve ben keşke meryem ana ola bilseydim diyerek büyük harflerle 5-6 defa yazılmış.

 

Şimdi Türkan saylanın bu konudan haberi yokmu sizce ? yada var ise bu bir misyonerlik değilmi?

 

Bakın internette bile bütün konuşmaları mevcut.tv lerde hemde her tv de defalarca açıkça söyledi , bizim istemediğimiz hiç birşeyin bu ülkede olması mümkün değildir diyor.Kim bu türkan saylan? kendisinde bu gücü nasıl görüyor kimden alıyor *

 

Lütfen insaf yani...bunu görmezden gelmek, kendine saygısızlık yapıyor demektir,yada kör idelojimden başka birşey tanımam demektir.

 

Ölmüş bir insanın arkasından bilmeden konuşmak istemiyorum fakat bügün kendi sesiyle tvlerde söyledikleri mevcut.

 

O nedenle ben bunları ve bunlar gibi bir çoğunu samimi görmüyorum.Bir çok iyi şeylerde yapmıştır , bu birçok iyilerin arasında bir kötülüğü enjekte etmeleri diğer iylikleride yok eder.

 

Tv lerde Kendi söyledikleriyle ve başkanlık yaptığı ÇYDD 'nin yaptıkları faliyetlerle değerlendiririm ,gerisi onunla Allahın arasında.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hangi medya olduğunun ne önemi var,gerçi bütün medya bunu gösterdi.

 

Tv karşısına alalen söyledikten sonra fark ederimi a medyası yada b medyası.

 

Sayın Kaplan biz hangi medyanın ne olduğunu da biliriz ama el insaf yani.

 

Bütün medya neyi göstermiş ? Kürdistanı kuracağız demesini mi? Hristiyanlığı yayacağız demesini mi ?

 

Yoksa beğenmediğimiz Kanal D'de Abbas Güçlü'nün programında hakkındaki iddiaları tek tek cevaplamasını mı ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkan saylanın başkanlık ettiği ÇYDD nin ilköğretim öğrencilerine dağıttığı kitaplardaki Limana çıkmadan önce kiliseya uğramak istiyorum Tanrıya yalvarmalıyım'ki bu güzel şehir Müslümanların eline geçmesin ve ben keşke meryem ana ola bilseydim diyerek büyük harflerle 5-6 defa yazılmış.

 

Şimdi Türkan saylanın bu konudan haberi yokmu sizce ? yada var ise bu bir misyonerlik değilmi?

 

Şimdi o kitap Hristiyanlık propogandası oluyor öyle mi ? :)

 

Ben sana o cümlenin geçtiği bölümü yazayım bakalım öyle mi ?

 

''…Sanki bütün bulutlar yeryüzüne inmiş. Çocuklarımın yüzlerini bile güçlükle görebiliyorum. Meydan kalabalık. İnsanlara çarpmadan yürümek zor. Yüzüme minik su damlacıkları vuruyor. Hava soğuk. Gösterişli iki zafer takıyla dar sokaklara açılan bu meydanı geçersek kalabalıktan kurtulmuş olacağız. Limana vardığımızda bizi götürecek gemiyi belki bulamam. Şehre yeni köle getiren öyle çok gemi var ki…

 

Limana çıkmadan önce kiliseye uğramak istiyorum. Tanrıya yalvarmalıyım ki bu güzel şehir Müslümanların eline geçmesin. Müslümanlar daha önce de şehri kuşatmışlar ama alamamışlar. Bu seferki hükümdarları eskilerine kıyasla çok güçlüymüş. Zafer üstüne zafer kazanırmış; onu dize getiren olmamış. Bu hükümdarın bir hayali varmış, o da bu şehri almakmış. Dua etmeliyim; çocuklarımı doğurduğum bu güzel şehir düşmesin.

 

Bu şehrin insanları Müslümanların kölesi olmasın. Ve dua etmeliyim ki, ben de memleketime dönebileyim. Bu şehir sadece düşlerime girsin. Ama kocam bulutların ardından birden beliriverdi. Çocuklarım ona sarılıyorlar. Gitmemizi engelleyecek. Geri dönüp kaçamıyorum. Çünkü o, çocuklarımın babası. Ben artık onun kadını olmak istemiyorum. Bana büyük bir aşkla bağlı. Gücü hiçbir şey söylemeden bizi yolumuzdan döndürmeye yetiyor. Eve kadar konuşmuyoruz. Bu adamın insanı kahreden suskunluğuna lanet olsun. Lanet olsun…'' ( Şebnem İşigüzel-Devinimler öyküsünden )

 

Burada Hristiyan olduğu anlaşılan bir roman kahramanının gözüyle bir anlatım var. Arkadaşım hiç mi yabancı yazardan bir roman okumadınız ? Hiç mi yabancı bir film izlemediniz ? O romanlarda, filmlerde bunun gibi anlatımlar yok mu sanıyorsunuz ? Bunları okuyanların Hristiyan olacağını hangi mantıkla iddia edebilirsiniz ve hiç mi Hristiyanlık propogandası yapan bir kitap, yazı okumadınız ? Hristiyanlık propogandası böyle mi yapılıyormuş ?

 

O nedenle ben bunları ve bunlar gibi bir çoğunu samimi görmüyorum.Bir çok iyi şeylerde yapmıştır , bu birçok iyilerin arasında bir kötülüğü enjekte etmeleri diğer iylikleride yok eder.

 

O iyi şeylerden biri, forumlardan birinde öğretmen olduğunu söyleyen birisi tarafından yazılmış birinci ağızdan buyrun okuyun :

 

'' arkadaşlar bazı yorumlara inanamıyorum yaa.... nasıl böyle kör bir millet olmuşuz... nasıl bir perde ki kalkmıyor çoğunluğun gözlerindeki... düşünün ya ihtiyar denebilecek ve belki de hayatının son yıllarını yaşayan ve yaşadığı süre içinde birçok faydalı iş yapan eğitime destek olan biri hakkında yapılan kötüleme karalama beni gerçekten dehşete düşürdü... ayrıca bir eğitimcinin böyle düşünmesi daha vahim...

 

size bizzat yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum... direk olarak adı geçen kişi ile ilgili değil ama cydd ile ilgili bir olay...

 

geçen yıl kendi okulumla beraber başka bir okula daha görevlendirme olarak gidiyordum.. bir gün okula tanımadığımız birileri geldi ve bize cydd den geldiklerini söylediler... müdür bey derneğin adını duyunca nerdeyse öfkelendi ama tabi misafir diye kabul etti içeri... gelenler bize okulu boyamak onarmak istediklerini ve anasınıfı açmak istediklerini bütün masrafı kendilerinin karşılayacağını söylediler... önce inanmadı kimse ama 2. dönemin başında ilk kez gelenler yıl bitmeden okulu boyattılar bir güzel onardılar ve anasınıfı açtılar... bütün araç gereci getirdiler sınıfa gereken... ve dağ başındaki bir köyde (ki balıkesirde ülkemizin en batısında) çocuklar oyuncakla tanıştı eğitim almaya başladı....ve hatta bu yıl o okula bir anasınıfı öğretmeni atandı.... derin düşünürsek o öğretmen arkadaşa bile vesile oldular bir yerde...

 

belki bizzat yaşamasam bende şüphe duyardım ama şu an aklımda türkan saylan hakkında kötü bir düşünce yok açıkcası...

 

şimdi soruyorum size kötü mü yaptılar... türkan saylan işte bu derneğin başında bulunan kişi....ve kimbilir böyle kaç okula daha hizmet ettiler... lütfen insanlar hakkında konuşurken dikkatli olalım zira günaha girebiliriz... haksız yere kimseyi suçlamayın....''

 

Tv lerde Kendi söyledikleriyle ve başkanlık yaptığı ÇYDD 'nin yaptıkları faliyetlerle değerlendiririm ,gerisi onunla Allahın arasında.

 

T.Saylan'ın TV'lerde söylediklerini, ÇYDD'nin faaliyetlerini, eğer, sizinle aynı şeyi savunan Kaplan arkadaşımıza, o sanki T. Saylan'ı savunuyormuş gibi karşı ileti yazmak düzeyinde değerlendiriyorsanız size diyecek bir şeyim yok zaten ya da Kaplan arkadaşımıza sorduğum sorulara cevap verebilirsiniz belki.

 

Bakın internette bile bütün konuşmaları mevcut.tv lerde hemde her tv de defalarca açıkça söyledi , bizim istemediğimiz hiç birşeyin bu ülkede olması mümkün değildir diyor.Kim bu türkan saylan? kendisinde bu gücü nasıl görüyor kimden alıyor *

 

Halkı kastediyor, ne şeriatı ne de darbeyi isteyen insanların bunu sağlamak için gereken gücün kendilerinde yani '' biz ''de olduğunu söylüyor. Demokrasi içerisinde bunda bir tuhaflık var mı ? Bizim istemediğimiz bir şey bu ülkede olabilir mi ? Bunu başka türlü anlamak için ne derecede bir zeka gerekir ?

 

Ölmüş bir insanın arkasından bilmeden konuşmak istemiyorum fakat bügün kendi sesiyle tvlerde söyledikleri mevcut.

 

Kendi sesiyle ne mevcutmuş ? İstemiyorum diyorsunuz ama bilmeden ezbere cümlelerle konuşuyorsunuz.

 

Lütfen insaf yani...bunu görmezden gelmek, kendine saygısızlık yapıyor demektir,yada kör idelojimden başka birşey tanımam demektir.

 

İnsaf ki insaf! Ezbere cümlelerle ölüye saygısızlık yapıp boş konuşanların kör ideolojiden söz etmesi kendisine saygısızlık yapmak olmuyor mu şimdi ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Doğrucudavut

 

Saylan hakkında en çarpıcı şuçlamayı Ergenekon sanığı Kuvayi Milliye Derneği Başkanı Bekir Öztürk yaptı.

 

Bekir Öztürk, yazdığı bir bildiride ÇYDD`nin Kardelenler Projesi kapsamında PKK`ya kadro yetiştirdiğini ileri sürdüğünü söylüyor....

 

Şimdi kime inanacaksınız !Bunu söyleyen Kuvayi Milliye derneği başkanı,ikiside ergenekon'dan yargılanıyor.İkiside sözde Atatürkçü,biri gözle görülecek faydalarda bulunmuş biri ise Kuvayi Milliye derneği başkanlığı yapmış.İkiside önemli insan.

ikiside aynı şeye hizmet ediyor....ayrıca

 

8 ila 12 yaş gurubundaki çocukların okuyacağı kitapta bu bir misyonerliktir başka ne düşünebilinir.Misyonerlik illada para karşılığı yada incil dağıtmak değildir misyonerler her kademede görev dağılımı yaparak herkes kendi üstüne düşeni bütün sinsilikle yapar.

 

Aynı şekilde yanılmıyorsam 2005 -2006 yıllarında yine ilk okul öğrencilerinin okuma kitabında kilisede dua ederken ağlayan kız çocuğunun resmimli anlatımı vardı ve bu kitap milli eğitim onaylıydı.O'da ayrı bir misyonerliktir bundan bir farkı yoktur.

 

İsterseniz buna Misyonerlik demiyelim Sizin Misyonerlik anlayışınıza göre Misyonerlerin Faliyetleri diyelim belki daha doğru olur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi o kitap Hristiyanlık propogandası oluyor öyle mi ? smile.gif

 

Ben sana o cümlenin geçtiği bölümü yazayım bakalım öyle mi ?

 

.

 

 

Sonunda Kenan Evren'i tartismayalim diye konuyu buralara kadar tasidinizya hayranim dogrusu sizin bu girisimlerinize.

sakin syölemeyin baskalari baslatti diye, baslatana cevap vermeseydiniz veya uyaraydiniz olmadi bu durum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Her toplum layik oldugu sekilde yönetilir,bu doga kanunudur ve asla degismez cünkü doga kanunlari hep böyledir.Yagmur yagmasi önlenebiliyor mu,veya kar dolu rüzgar önlenebilirmi hayir!

Bizim toplumumuz yeni araba alir,yeni modayi takip eder,bol bol tatil yapar,televizyon izler ama bizim toplumumuz beynini asla degistirmez.Bu biraz enteresanda olsa maalesef böyledir.Neredeyse dünyanin sonu geliyor bizim toplumumuz hala tuvalete önce hangi ayak atilir onun tartismasini yapar.Altinda kocaman bir Mercedes vardir ama beyni ortacagda kalmistir.Yani altindaki arabanin hizi onun beyninin hizindan kat kat fazladir.

 

Kuranda türban veya sac teli diye tek bir ayet olmadigi halde bizim toplumumuz hala sac teli kavgasini yapar,ve bunu cagdasliga aykiri bulan sayin Türkan Saylan'i yese yese bitiremezler.Müslüman kin tutmaz,müslüman ölülerin arkasindan canlilarin giyabinda konusmaz,insanlari sever ama bu tanimlamalar müslümanlar icin gecerlidir,müslüman gecinenler icin degil.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sonunda Kenan Evren'i tartismayalim diye konuyu buralara kadar tasidinizya hayranim dogrusu sizin bu girisimlerinize.

sakin syölemeyin baskalari baslatti diye, baslatana cevap vermeseydiniz veya uyaraydiniz olmadi bu durum.

 

Bu sözleriniz bana birini hatırlattı, hani '' Uygur Katliamı Yalanı '' başlığında konuyu sözde Kürt meselesine ve PKK'ya ya da '' İşçimiz Avrupa'lı İşçiden %50 fazla kazanıyor '' başlığında yine konuyu-uyardığım halde- CHP ve sözde Kürt meselesine getiren ve hatta bir çok başlıkta aynı davranışı tekrarlayan birisini.

 

Çelişkidesiniz Sayın dünyahepimizin çelişkidesiniz...:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu sözleriniz bana birini hatırlattı, hani '' Uygur Katliamı Yalanı '' başlığında konuyu sözde Kürt meselesine ve PKK'ya ya da '' İşçimiz Avrupa'lı İşçiden %50 fazla kazanıyor '' başlığında yine konuyu-uyardığım halde- CHP ve sözde Kürt meselesine getiren ve hatta bir çok başlıkta aynı davranışı tekrarlayan birisini.

 

Çelişkidesiniz Sayın dünyahepimizin çelişkidesiniz...smile.gif

 

clover.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Doğrucudavut

 

Saylan hakkında en çarpıcı şuçlamayı Ergenekon sanığı Kuvayi Milliye Derneği Başkanı Bekir Öztürk yaptı.

 

Bekir Öztürk, yazdığı bir bildiride ÇYDD`nin Kardelenler Projesi kapsamında PKK`ya kadro yetiştirdiğini ileri sürdüğünü söylüyor....

 

Şimdi kime inanacaksınız !Bunu söyleyen Kuvayi Milliye derneği başkanı,ikiside ergenekon'dan yargılanıyor.İkiside sözde Atatürkçü,biri gözle görülecek faydalarda bulunmuş biri ise Kuvayi Milliye derneği başkanlığı yapmış.İkiside önemli insan.

ikiside aynı şeye hizmet ediyor....

 

Sevgili Kaplan siz yapmayın bunu bari...Benim Atatürkçülüğü anlamak için referansım neden Ergenekon sanıkları olsun ? Ben Atatürkçülük neymiş diye açar Atatürk'ün yazdığı '' Nutuk ''u okurum. Ona göre bildiğim kavramlarımı sağlamlaştırır ve insanları da bu kavramlara göre insanları değerlendirim.

 

Marjinal bir takım insanların görüşlerine bakarak T.Saylan'ın PKK'lı yetiştirdiğine inanmak için anca o marjinal adamlar gibi düşünmek gerekir.

 

Türkan Saylan eğitim ve burs konusunda Doğu'ya ağırlık verdiğini söylemiş zaten. Bunu da eğitimin dağa çıkmayı önleyeceğine olan inancıyla yaptığını söylemiş. Şimdi, o burs verdiklerinden PKK'lı olanlar/oldurulanlar yok mudur ? Elbette olabilir ama bunun sebebinin T.Saylan olduğunu söylemek hangi vicdana, hangi mantığa sığar.

 

ayrıca

 

8 ila 12 yaş gurubundaki çocukların okuyacağı kitapta bu bir misyonerliktir başka ne düşünebilinir.Misyonerlik illada para karşılığı yada incil dağıtmak değildir misyonerler her kademede görev dağılımı yaparak herkes kendi üstüne düşeni bütün sinsilikle yapar.

 

Aynı şekilde yanılmıyorsam 2005 -2006 yıllarında yine ilk okul öğrencilerinin okuma kitabında kilisede dua ederken ağlayan kız çocuğunun resmimli anlatımı vardı ve bu kitap milli eğitim onaylıydı.O'da ayrı bir misyonerliktir bundan bir farkı yoktur.

 

İsterseniz buna Misyonerlik demiyelim Sizin Misyonerlik anlayışınıza göre Misyonerlerin Faliyetleri diyelim belki daha doğru olur.

 

Ya kardeşim, siz çocukken hiç mi yabancı bir film seyretmediniz ? Hiç mi boynunda haç taşıyan yabancı popçuları falan seyretmediniz ? Şimdi, Hristiyan mı oldunuz ? Yapmayın Allah aşkına, böyle delil olur mu ? Küçüklüğümde TRT'de Küçük Ev diye bir dizi vardı, her bölümde Kiliseye giderdi kahramanları ve dakkada bir dua ederlerdi Meryem, İsa diye...( Hatta 2000'li yılarda KANAL 7 de yayınlamaya başlamıştı bu diziyi belki de hala yayındadır )

 

Şimdi, TRT'de o dönem bunun gibi onlarca dizileri izleyen ben dahil arkadaşlarımın hiç biri ne Hristiyan oldu çok şükür ne de bir sempati duyan oldu benim bildiğim. Ama bu bize ne kazandırdı ? Farklı açılardan olaylara bakabilme yeteneğini ve bizden başka dünyaların ve insanların da olduğunu kabul etmemizi sağladı. Yani, empati yeteneği kazandırdı bize izlediğimiz filmler, okuduğumuz kitaplar vs.

 

Diyeceğim o dur ki; şiddet ve po*nografi içerikli yayınlar dışında çocukları olumsuz etkileyebilecek yayın yoktur ve bu gibi temelsiz ve komik iddialar Türkan Saylan'ın misyonerlik yaptığına filan kanıt teşkil edemez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacagım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?"

 

(17 yaşındaki Erdal Eren’in idam edilmesi hakkında 3 Ekim 1984 tarihli Muş Konuşmasından)

 

Kenan Evren ve 12 Eylül unutulmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kenan Evren ve 12 Eylül unutulmaz.

 

 

Biliyorsunuz ama bir daha hatırlayalım:

 

12 Eylül`ün Bilançosu*

 

HAKLARINDA idam cezası istenenler: 7.000, Ölüm cezası verilenler: 517, Askeri Yargıtay`ın onayladığı idam cezası: 124, Dosyası Meclis`te bulunan idam hükümlüsü: 259, İnfaz edilen idam cezası: 50, İnfaz edilen sol görüşlü idam mahkumu: 18, İnfaz edilen sağ görüşlü idam mahkumu: 8, İnfaz edilen yabancı (Ermeni): 1, İnfaz edilen adli suçlu: 23, Gözaltına alınanlar: 650.000, Fişlenenler: 1.683.000, Açılan dava sayısı: 210.000, Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılananlar: 230.000, Sivil mahkemelerde açılan davalar (1980-88): 9.508, Yargılanan `örgüt üyesi`: 98.404, Hüküm giyen `örgüt üyesi`: 21.764, `Yurda dön` çağrısı yapılanlar: 29.000, Vatandaşlıktan çıkarılanlar: 14.000, Pasaport verilmeyenler: 388.000, Faaliyetten men edilen dernek: 23.700, Toplam 644 cezaevindeki hükümlü-tutuklu: 52.000 (1990`da kalanlar), Toplam ölüm (eceliyle): 229, Kuşkulu ölüm: 144, Açlık grevinde ölenler: 14, Kaçarken vurulanlar: 16, `Çatışma`da öldürülenler: 74, Doğal ölüm raporu verilenler: `İntihar` ettiği bildirilenler: 43, `Nedeni belirsiz` ölenler: 2, İşkence sonucu öldürülenler: 171, Açılan işkence soruşturma veya davası: 9.962 (1982-1988 arası).İşkence yaptıkları suçlamasıyla yargılanan güvenlik görevlisi: 544,1981 yılı Nisan-Mayıs aylarında ödüllendirilen güvenlik görevlisi: 1.002, Cezaevlerindeki gazetecilerin aldığı ceza toplamı: 3.315 yıl 3 ay, İstanbul gazetelerinin yayın yapamadığı gün sayısı: 300 gün, Yakılarak yok edilen gazete, dergi, kitap: 39 ton, Yok edilmek üzere depolarda bekleyen yayın: 40 ton, Yasaklanan yayın sayısı: 927, Yasaklanan film sayısı: 927...

 

(*) Bu rakamlar, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı`ndan temin edilmiştir. Ayrıca bu rakamlar 1990 TBMM açılışında adalet bakanlığının raporunda sunulmuştur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacagım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?"

 

(17 yaşındaki Erdal Eren’in idam edilmesi hakkında 3 Ekim 1984 tarihli Muş Konuşmasından)

 

Kenan Evren ve 12 Eylül unutulmaz.

Daha hepimizin hatirlarinda, 17 yasinda yasaminin daha baslangicinda olan genc Erdal Eren dogru dürüst bir delil olmamasina ragmen sadece devrimcilere göz dagi vermek icin, günümüzde yasadigimiz nesilleri yetistirebilmek icin fasist cunta ve onun liderinin ülkemin güzel insanlarina yapmis oldugu bu vahseti unutmayacagiz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Daha hepimizin hatirlarinda, 17 yasinda yasaminin daha baslangicinda olan genc Erdal Eren dogru dürüst bir delil olmamasina ragmen sadece devrimcilere göz dagi vermek icin, günümüzde yasadigimiz nesilleri yetistirebilmek icin fasist cunta ve onun liderinin ülkemin güzel insanlarina yapmis oldugu bu vahseti unutmayacagiz.

19-20 yaşlarında Ali kerse ve Ali bülent orkanda sılamların içindeydi suçları ise ülkücü olmaktı.

 

Üstelik vatanı ve milleti için kendilerini feda ettiği devlet onlarıda astı.

Erdal erenelerle beraber Ali kerse ve Ali bülent orkanlarıda unutmayacağız.!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türk askeri müdahalelerinin yeri Dr.B.Örs'ün yayini disinda pek ele alinmamistir.(Der yayinlari-Türkiye'de askeri müdahaleler)

 

Askeri müdahalelerin yeni insa edilmekte olan demokrasilerde görüldügü görüsü genel olarak dogrudur.Fakat bütün askeri müdahalelerin demokrasinin kurulma cabalarini durdurdugu degerlendirmesi ayni derecede dogru degil.

 

Müdahaleyi kolaylastiran faktör olarak "Türk Ordusunun yapisal özellikleri ve bu özelliklerden kaynaklanan müdahaleci dürtüler ve Türk siyasi kültürünün özelliklerini anlatir Dr.Örs

 

Müdahaleye sevk eden faktörler olarak "Siyasi yönetim etkisizligi,ekonomik bozulma ve bunlarin sonucunda siyasi yönetimin mesruiyetini yitirmesi"sayiliyor.

 

""Yönetim,kisilerin can güvenligini,ülke bütünlügünü ve varligini koruma gücünü yitirmisse,yeni bir secim olanagi kalmamissa mesruiyetini kaybetmeye baslamistir.""

 

Dr.Örs Türkiye'de askeri müdahaleleri su sekilde acikliyor;

 

- Anarsi (yasa egemenliginin kaybolmasi,trafik,gecekondu,gümrükler,hudutlar...)

- Önlenemeyen terör(Kisi can ve mal güvenliginin kaybolmasi,ülke varlik ve bütünlügünün tehlikeye girmesi)

-Yarginin etkisizlesmesi.

-Yasama organinin tikanmasi.

-Yürütme organinin erk kaybina ugramasi.

-Yeni bir secim sansinin kalmamasi.

 

Simdi bir de o darbe günlerine bakalim neler olmus:

 

1979'da toplam olay sayisi 9052,silahli catisma 2080,afis,bildiri 2227,patlayici madde 1751,gasp-soygun 805,ögrenci olaylari 1342,gösteri direnis 308,diger 539,ölü(vatandas)869,Sehit 29,ölü terörist 37,yarali 3633.

 

1980'de toplam olay sayisi 23.841,Silahli saldiri catisma 7010,afis bildiri 4666,patlayici madde 4614,gasp-soygun 2209,ögrenci olaylari 1190,gösteri direnis 855,diger 3297,ölü(vatandas)2677,Sehit 135,ölü terörist 109,yarali 6784.

 

Yakalanan saniklarin Eylem guruplari:

 

12 Eylül 1980-11 Eylül 1981

 

Eylemci sag 5953

Eylemci sol 21.864

Bölücü 2034

Görüsü belirsiz 13.289

Toplam 43.140

 

Yakalanan saniklarin ögrenim durumlari:Yüksek ögrenim yüzde 15,orta ögrenim yüzde 35,ilkokul yüzde 30,diger yüzde 20.

 

Yakalanan saniklarin meslek durumlari;Ögrenci yüzde 20,bos yüzde 20,serbest meslek yüzde 16,isci yüzde 14,memur yüzde 10,ögretmen yüzde 7,ev kadini yüzde 2,diger yüzde 11.

 

Yakalanan saniklarin yas durumlari:16-25 arasi yüzde 55,25-35 arasi yüzde 30,35-45 arasi yüzde 11,45'ten büyük yüzde 4.

 

Ele gecen silahlar:1979 (12.546) 1980 (16980),1981 (735.925)

Ele gecirilen mermiler: 1979 (1.573.081);1980 (580.284),1981 (2.974.437)

 

Bu rakamlar basbakanlik arsivinden alinmistir.Rakamlara dikkat edildiginde o günlerin vahameti daha cok anlasilmaktadir.Ermeni eylem ve olaylari bu rakamlarin icinde degildir.

 

Bütün bunlar dikkatle incelendiginde görülür ki o günkü iktidar ve muhalefet bu vahim gidisin önüne gecememis,daha dogrusu önceden bilindigi halde darbeyi önlemek icin hicbir girisimde bulunmamistir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

19-20 yaşlarında Ali kerse ve Ali bülent orkanda sılamların içindeydi suçları ise ülkücü olmaktı.

 

Üstelik vatanı ve milleti için kendilerini feda ettiği devlet onlarıda astı.

Erdal erenelerle beraber Ali kerse ve Ali bülent orkanlarıda unutmayacağız.!

Evet sağcılar da solcular da asıldı. Bu arada dışarıda aldıkları 24 Ocak kararlarına muhalefet edecek kimse kalmayan kişiler ne yapıyordu dersiniz.

24 Ocak kararları ve 12 eylül darbesi, darbenin öncesindeki terör olayları vs vs

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Evren'in durumu iyiye gidiyormuş,sanırım çok kısa bir sürede kendini toplar.Evren yargılanır mı,sanmıyorum.Yalnız şunu çok iyi biliyorum ki;Evren halk tarafından yargılandı.Cezası kendisine duyulan öfke ve affedersiniz nefret.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Geçen gün adını hatırlayamadığım gazete Kenan Evren için ''Paşam ne olur ölme'' diye büyük puntalarla yazmıştı.

 

Demekki bu adamı sevenlerde varmış diye düşnüyordum-ki yazının geri kalanını okudum.

 

''Paşam ne olur ölme,biraz daha dayan. yargılan,bu dünyada hesabını ver öyle git'' diyordu :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Geçen gün adını hatırlayamadığım gazete Kenan Evren için ''Paşam ne olur ölme'' diye büyük puntalarla yazmıştı.

 

Demekki bu adamı sevenlerde varmış diye düşnüyordum-ki yazının geri kalanını okudum.

 

''Paşam ne olur ölme,biraz daha dayan. yargılan,bu dünyada hesabını ver öyle git'' diyordu :)

KESKEEEEE! O günleride görürsek ne mutlu bize.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Yakalanan saniklarin Eylem guruplari:

 

12 Eylül 1980-11 Eylül 1981

 

Eylemci sag 5953

Eylemci sol 21.864

Bölücü 2034

Görüsü belirsiz 13.289

Toplam 43.140

 

 

Bu rakamlar aslinda gercek amacin ne oldugunu cok net bir sekilde gösteriyor. Fasist cuntanin amaci gelisen devrimci halk hareketini bastirmakti. Sonrasinda olan gelismeler, yani ülkücülerin berlirli görevler alarak iiy gösterilmeside daha vahim bir gercek.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kenan Evren'in savunma bile yapmadan astirdigi gencin mektubu iki yil önce yani ölümünden 26 yil sonra ailesine verilmis. Kenan Evren umarim yargilanir ama en azindan kendisini savunma hakki verilerek yargilanir. Evren sözüm ona anayasayi ihlal eden politikacilara ve hükümete karsi ihtilal yapmisti, ama tüm politikacilar belirli dönem sonra tekrar ayni politikalarini sürdürdügü gibi önde gelen siyasilerde gene basbakan ve cumhurbaskani dahi oldular. Genclerimiz ise sucsuz yere idam edildi, hapislerde cürüdü, geleceklerin karartildi,.......

 

"12 EYLÜL KARANLIĞINDA İDAM EDİLEN MUSTAFA ÖZENÇ’İN SON MEKTUBUNDAN...

13:52 20 Ağustos 2009

o

 

Görülecek güzel günler var

Mustafa Özenç, katledilişinin 28. yılında yol arkadaşları tarafından Adana’daki mezarı başında anılacak. Özenç'in 2 yıl önce ailesine verilen mektubunu ilk kez yayımlıyoruz

Mustafa Özenç, katledilişinin 28. yılında yol arkadaşları tarafından Adana’daki mezarı başında anılacak. Özenç'in 2 yıl önce ailesine verilen mektubunu ilk kez yayımlıyoruz

Yumruklu yıldızlı yürüyüşümüzde

hep bizimlesin...

Adları Özenç olan Mine olan

Behçet olan Mahir olan

Ulaş olan çocukların doğumunda yenildiniz. Gençler onların bayraklarını devralıp sokaklara indiğinde yenildiniz.

Onlar unutulmadığından,

hep hatırlandığından ve bugünün dünyasına karşı gelecek

güzel günlerin umut ışığı olmayı sürdürdüklerinden yenildiniz

ÖNDER İŞLEYEN

 

19 Ağustos'u 20 Ağustos'a bağlayan gece, Adana cezaevinin bahçesi telaşlı bir koşturmaca içindeki askerlerle dolu. Nemli, dumanlı ve bunaltıcı gecenin yarısında uyanan mahkûmlar bu olağanüstü durumun nedenini anlamaya çalışıyorlar. O sırada bir ses duyuldu, geceyi yırtıp geçen, zamanı durduran bir ses;

Mustafa Özenç'i İdam Ediyorlar...

Çıkarıldığı ilk mahkemede tek celsede idam kararı verilmiş, diğer devrimciler gibi ona da savunma hakkı tanınmamıştı. Askeri Yargıtay da hemen onayladı idam kararını ve Milli Güvenlik Konseyi de imzaladı. Kenan Evren'in 'elim titremedi imzalarken' dediği, idam kararlarından birisiydi bu.

Mustafa Özenç o nemli gecenin içinde arkadaşlarına 'elveda' diye seslenerek yürüdü. O'nu idama götüren komutanlardan birisi 'pişman mısın' diye sorduğunda, Özenç, 'niye pişman olayım ki 4-1 galibim' diye cevaplamıştı. Özenç bu sözleriyle cellatların onun gözlerinde görmek istediği korkuyla alay ediyordu. Onlar aslında bunları yaparak kendi korkularını yenmek istiyorlardı.

Çünkü onlar, cezaevlerinde devrimcilere işkence yaparlarken de, devrimciler yiğitçe idama yürürken de, Oğuzhan Müftüoğlu'nun 'zalimlerin kendi zulmünün sonuçlarından duyduğu korkuydu bu' diye anlattığı, o korkuyla yaşadılar. Kenan Evren'in yargılanması üzerine tartışmalar yapılırken, 'unutalım gitsin', 'intihar ederim' sözlerinin arkasında da onların duyduğu bu korku var.

12 Eylül faşist darbesinde devrimcileri her tür baskı ve zulüm yoluyla yok etmeye, karalamaya çalışanlar şimdilerde de burjuvazinin satılmış kalemleriyle/siyasetçileriyle devrimci hareketin tarihine ve devrimcilere alçakla saldırıyor. 12 Eylül yargıçlarına özenircesine geçmişi karalamaya çalışıyorlar.

O kadar kolay mı? Ariel Dorfman şöyle diyordu, “Geçmişi öldürmek, iktidarda olan bazılarının iddia ettikleri kadar kolay değildir. İnandıkları şeyler uğruna canların veren erkek ve kadınlardaki gizli ışığı tamamen söndürmek, bu dünyada hâlâ onları hatırlamak ve diri tutmak isteyen tek bir insan varken bunu yapmak mümkün değildir. Bu yeter; ahlaki çölde haykıran bir insan, önce biri, sonra biri daha, adalet kıvılcımının sönmesine engel olmak için bu yeter...Bazen doğru olan imkânsızı hayal etmek, imkânsızı istemek ve imkânsız için haykırmak. Tarih bizi dinliyor olabilir. Tarih bize cevap verebilir.”

 

TARİHİN CEVABI

Samsun'da doğmuştu Mustafa Özenç. Okumak için Adana'ya geldi. Yurtta faşistlerin baskısıyla karşılaştı, 'ya bizden olursunuz ya da okulu bırakıp evinize dönersiniz' tehdidine boyun eğmeyerek, DEV-GENÇ saflarında faşizme karşı direnişin içinde olmayı seçenlerdendi. Adana'nın bütün mahallerinde faşist teröre ve baskıya karşı mücadele içerisinde yer aldı. 'İçinde bulunulan toplumsal şartlar benim ister istemez bir tercih yapmamı gerektirdi. Bu tercih bir yanda sermaye ve onun uşaklığını yapan faşist güçler, diğer yanda emekten yana olan güçler arasında söz konusu idi. Ben de seve seve, bugüne kadar uzanan sonuçlarını da gördüğüm halde faşizme karşı emekten yana olmayı seçtim. Ve doğru bildiğim değerler uğruna onurluca savaştım' diyordu, Özenç babasına yazdığı mektubunda.

Bu onurlu savaşta, şehirlerde ve kırlarda süren direnişin tüm zorluklarını karşılamayı bildi. Tüm devrimciler gibi o da romantikti. Kırlarda direniş söz konusu olduğunda 'Toroslar bizim Sierra Maestra'mız' olacak diyordu. Motosikletle köy köy gezdi. Kırda geçirdiği gündüz ve gecelerinde şiirler biriktirdi. Che Guevara'ya Sierra Maestra'la yaptığı göndermeyi son mektubunda da 'ölüm nereden ve nasıl gelirse gelsin' sözleriyle yapıyordu. Che Guevara gibi onun da düşleri firariydi , aşkla seviyordu kavgasını ve hayatı. Cezaevi'nden firar ettiğinde gecenin içinde soluk soluğa koşusu, onun hayatının da özetiydi. O, emekçi halkın özgürleşmesi için hep soluk soluğa ve hiç durmadan koşanlardandı.

“Ben hiç bir karşılık gözetmeksizin, kendimi Türkiye emekçi haklarının sömürü, baskı ve zulmüne karşı verdikleri insanca yaşama mücadelesine adadım...?unu bilmenizi isterim ki, kişisel hiçbir çıkar ve menfaatlerimi ön planda tutarak tercihim söz konusu olmamıştır. Attığım her adımda toplumsal değerleri gözetmeye çalıştım. Hiçbir baskı karşısında bir an dahi inandığım değerlere ihaneti düşünmedim' diyen Mustafa Özenç'in sözleri bugünün sevgisizliğin ve nefretin hâkim olduğu, herkesin kendi çıkarını korumanın peşine düştüğü, çürümenin ve her tür alçaklığın hâkim olduğu dünya karşısında halen yegâne umut olan devrimciliğin en güçlü çağrısı olarak duruyor.

Devrimciler, bir insan ömrünün ötesine geçen bir hayal gücüyle mücadele eder. Özenç, idama yürürken 'görülecek güzel günler var. Ben ve birçokları göremese bile gelecek kuşakların görmesi için katkıda bulunmaya çalıştık' sözleriyle bunu söylüyordu kuşkusuz.

 

SİZ YENİLDİNİZ...

O'nu katledenler unutulup gideceğini, işkencelerde, katliamlarla o tarihin yok edebileceklerini sanıyorlardı. Ama başaramadılar. Onların mücadelesi kuşaktan kuşağa aktarılarak bugüne uzandı. Adı Özenç olan gençler büyüyor. Devrimci gençler sokakları “Mahirlerden Özenç’e, selam olsun Dev-Genç'e” sloganlarıyla dolduruyor.

Onları karalamak için otuz yıldır baskılarla sürdürdükleri hiçbir şey işe yaramadı. Onların zalimliği devrimcilerin kalbine sökmedi. O yüzden şimdi 'unutalım gitsin' diyorlar.

Onlara en iyi yanıtı Mustafa Özenç idam edildiğinde henüz 2 yaşında olan, abisini arkadaşlarından dinleyerek, okuyarak öğrenen Fatih Özenç veriyor;

“Unutulacak bir acı değil. Unutulmaz da unutulmayacak da. Unutulmadığı için de mutluyuz. En azından onun mücadelesinin devam ettiğini, boşuna ölmediğini biliyoruz. Özenç isimli gençleri, çocukları görüyoruz. O'nun anısını, mücadelesini sahiplenenlerin olduğunu görüyoruz. Bunlar onur verici, gurur verici olaylar. Benim onu tanıma fırsatım olmadı. Ama öğrendikçe onun haklılığına inandım. Onun yerinde ben de olsam onun yaptıklarını yapardım diye düşündüm. Onun ismiyle her zaman onur duyduk, gurur duyduk.”

Siz yenildiniz faşist katil sürüleri. Bu sözlerde yenildiniz. Adları Özenç olan Mine olan Behçet olan Mahir olan Ulaş olan çocukların doğumunda yenildiniz. Gençler onların bayraklarını devralıp sokaklara indiğinde yenildiniz. Onlar unutulmadığından, hep hatırlandığından ve bugünün dünyasına karşı gelecek güzel günlerin umut ışığı olmayı sürdürdüklerinden yenildiniz.

HEP BİZİMLESİN...

"Her zaman için onur duyduğum, birlikte olduğumuz Türkiye emekçi halklarının kurtuluşu uğrunda omuz omuza çarpıştığımız Devrimci Yol saflarından beni ancak ve ancak ölüm ayırabilirdi. Ki bu da, geride mücadelemizi ‘kurtuluşa kadar’ sürdürecek yoldaşlar olduğu müddetçe, şerefli bir nöbet teslimi olarak, beni hiçbir şekilde korkutacak bir olay değildir. Ancak istemeyerek bu nöbeti teslim ettiğim için üzüntü duyabilirim…"

Ne ölümler ne ayrılıklar birlikte yürüdüğümüz devrimci yolumuzda bizi birbirimizden kopartamadı, kopartamayacak. Yumruklu yıldızlı gecelerimizde ve gündüzlerimizde, o büyük güne yürüyüşümüzde hep bizimlesin..."

 

Alinti: -http://www.birgun.net/life_index.php?news_code=1250765565&year=2009&month=08&day=20-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

12 Eylülde haksız yere Asılanlardan söz açılmışken Hatırlanması gerekenlerden biride MUSTAFA PEHLİVANOĞLU

 

Asılmadan önce ailesine yazdığı son mektubu !

 

Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı islemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakkın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.

 

Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin.

 

Son olarak, abime, yengeme, yiyenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.

 

Oğlunuz Mustafa .........

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, "Türkiye'yi bu hale getiren en büyük darbeci general Kenan Evren yargılanmadığı sürece kimse bugün (darbelere karşıyım) diyemez" dedi.

 

Çelebi, 12 Eylül askeri müdahalesinin yıl dönümü dolayısıyla Akatlar'daki Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Bir Türkiye Gerçeği: 12 Eylül" konferansının açılışında yaptığı konuşmada, 12 Eylül'ün, askeri müdahalenin sonuçları açısından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir "kırılma noktası" olduğunu savundu.

 

12 Eylül'ün, toplumu her bakımdan siyasal, sosyal ve ekonomik olarak yeniden şekillendirme, askeri güç kullanarak toplumun teslim alınması projesi olduğunu öne süren Çelebi, "Bu süreci ne unuturuz ne de affederiz, asla unutmayacağız" dedi.

 

12 Eylül'ün hesabı kapanmadan, darbeciler hesap vermeden Türkiye'de gerçek bir demokrasinin kurulamayacağını savunan Çelebi, şunları söyledi:

 

"12 Eylül toplumsal dokuyu iltihaplaştırmıştır. Bundan kurtulmanın imkanlarını yaratmak için dayanışmaya asla izin verilmemiştir. Bu nedenle 12 Eylül'ün hesabı basit bir hukuk davası ile görülemez. Yalnızca siyasal sonuçların hesabıyla da yetinilemez. Bu dava kesinlikle sosyal bir davaya dönüşmek durumundadır. 12 Eylül ile birlikte toplumun üzerine ölü toprağı serpildi. 12 Eylül askeri darbesinin esas varmak istediği de buydu.

 

Bu nedenle DİSK Davası yaratıldı. Devletin tepesinde oturan generaller, inançları kullanan şeyhlerin, şıhların elindeki tarikatlarla sivil görünüm altında dinsel odaklarla o dönemde pazarlıklar yapıldı. O pazarlıklar din istismarıydı. Şimdi kim neden şikayet ediyor? Bugün 'irtica' diye şikayet ettikleri hareketlerin önünü kendileri açtılar."

 

Ergenekon yorumu

 

"Ergenekon" davasının, topluma "darbecilerin yargılanması" olarak sunulduğunu savunan Çelebi, "Bu dava 12 Eylül'ü kapsamadan ve darbe şartlarını hazırlayan katliamları, cinayetleri ortaya koymadan gerçek bir darbe davası olamaz" dedi.

 

"Türkiye'yi bu hale getiren en büyük darbeci general Kenan Evren yargılanmadığı sürece kimse bugün (darbelere karşıyım) diyemez. Askeri darbelere karşı olmanın tek ölçütü, 12 Eylül'ü yargılamaktan geçiyor" diye konuşan Çelebi, şunları dile getirdi:

 

"Gündeme bir demokratik açılım konusu getirildi. DİSK olarak destekliyoruz. Bu açılımdan zaten fiilen konuşulan Kürtçe'nin resmen tanınması ve köy adlarının değiştirilmesi sonuçlarını beklemiyoruz. Biz işçiler olaylara sınıfsal bakarız. Bu açılımdan Kürt emekçiler, Kürt işçi sınıfı ne kazanacak? Şeyhlik, şıhlık, toprak ağalığı düzeni değişecek mi?"

 

(cnnturk.com)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Geçen gün adını hatırlayamadığım gazete Kenan Evren için ''Paşam ne olur ölme'' diye büyük puntalarla yazmıştı.

 

Demekki bu adamı sevenlerde varmış diye düşnüyordum-ki yazının geri kalanını okudum.

 

''Paşam ne olur ölme,biraz daha dayan. yargılan,bu dünyada hesabını ver öyle git'' diyordu :)

 

Bunu dedigime kendimde sok oldum ama: ayni fikirdeyiz. Ne olur olmesin bu DUnya'da hesabini versin sonra gitsin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Darbeci kenan Evren bir türlü ölmek bilmiyor!!!

 

Flaş Flaş Flaş...

 

Habere göre:

 

Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren, tedavi altında tutulduğu GATA Hastanesinden taburcu edildi.

 

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgi notunda şunlara yer verildi:

 

"4 Ağustos 2009 tarihinde rahatsızlanarak Gülhane Askeri Tıp Akademisine getirilen Yedinci Cumhurbaşkanı Sayın Kenan Evren, 11 Ağustos 2009 tarihinde kalın bağırsak ameliyatı olmuştur. Ameliyat sonrası Gülhane Askeri Tıp Akademisinde yapılan tedavi sonucu sağlık durumu iyileşen Sayın Kenan Evren 24 Eylül 2009 tarihinde (bugün) taburcu edilmiştir."

 

(cnnturk.com)

 

Senin yerinde taş olsaydı çatlardı be Darbeci. Amerikan mısırıyla mı besliyorlar seni nedir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.