Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

"Üst-Bilinçsel (Zihinci) Planlama” ya doğru…


hititli

Önerilen İletiler

"Üst-Bilinçsel (Zihinci) Planlama” ya doğru…

 

 

 

 

 

Bu yazıda, günlük dilde sıkça kullandığımız “Planlama” kavramını, mekan (yerleşim) planlaması açısından -iki tarihsel süreçte- yorumlamaya çalışacağım. Öneri üçüncü yol hakkında da bazı ipuçları vereceğim.

 

 

 

 

DÖNEM I (MODERNİZM)

 

 

 

Planlama düşüncesi, batıda (sanayi devrimiyle) öncelikle; Genel Halk Sağlığı ve hijyen yasaları ile ortaya çıkmıştır. Sanayi devrimini yapan ve tamamlayan Avrupa kentlerinin, ilk karşılaştıkları şey; “Duman” ve “Buhar” dır. Sıkışık, güneş ışığı almayan, yığınlaşmış yapılaşmalar ve kent merkezi içindeki torna atölyelerinden dönme, sağlıksız, rutubetli işçi konutları ve fabrikalar..vb.

 

Dolayısıyla, Tüberküloz ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonları , o dönemin gözde hastalıklarındandır. Öncelikle kent imarı kaynaklı, bu sağlık problemini çözmek için kentlere el atılmıştır. Yani, “Teknokrat Tamirciliğine” soyunmuşlardır.

 

 

“Akılcı planlama ve planlar” olarak isimlendirdikleri bir yaklaşım ile, bir kentin ve çevresinin tamamının birebir planlamasını yapmak ve kentsel işlevlerin, aynen İngiliz saray bahçıvanı hassasiyetinde en ufak detaya kadar, temiz ve tornadan çıkmış gibi planlanacağını düşünmüşlerdir. Üstelik bu statik plan, 30 sene süre ile geçerli olacak ve değiştirilmeyecektir. Çünkü her şey aklın kontrolündedir ve “aklın yolu birdir ve doğrudur.” Biçim herşey dir” düşünce felsefesi vb. Klasik iktisat vb….

 

 

Sonradan görülmüştür ki, Evdeki hesap çarşıya uymamakta, plan dışı gelişmeler artmakta ve kentlerin makroformu “düzendışı” almış başını gitmektedir.

 

İ.Kant-cı, pek bir analitik ve pozitivizm ile kutsallaştırılmış kartezyan insan aklı bir yerde kendisini modernite öncesi ”tanrısal inanç/akıl” yerine koymak istemiş olacak ki;

 

akıllıca! bir bayrak teslimi fırsatı da böylelikle bu dönemde suya düşmüştür.(Aydınlanma dönemi öncesi insanlarının akılları yokmuş gibi sanki..!)

 

 

 

Dönemin ana problem konusu ve Laboratuvar alanı “KENT” tir.

 

 

 

 

Planlama ; modernist aydınlanma döneminin bir ürünüdür..artık..

 

 

 

(Günümüzde arkaik bir gelenek olarak bu “ imarcılık”! yaklaşımı; bazı üniversitelerimizin Kamu Yönetimi bölümlerinin,Kentleşme ve çevre hukuku (divan-ı engisizyon) kürsülerinde halen daha, ana ders izlencesini şekillendirmektedir..)

 

 

DÖNEM II (POST-MODERNİZM)

 

 

 

1980 li yıllara doğru, bu sefer “akıllı insan” dan göreceli olarak biraz daha zeki ve pragmatik insanlar ortaya çıkmıştır. Aklı aforoz etmeye kalkışmışlardır. Oturmuşlar, düşünmüşler. Çalışmış ve didinmişler ; ”Bu iş böyle olmayacak, biz en iyisi mi “zeki projeler” diye bir şey ortaya atalım. Planlamanın adına da “düzenleme” (Projecilik) koyarız Demokrasiden, “çevrecilikten”! “yönetişim”den falan da söz ederek işi soslandırır,şirinleştiririz, arada da işimizi görürüz demişlerdir. Nasıl olsa, “küçük güzel..hayat kısa..yaşamak keyiflidir”.

 

 

 

Bu dönem, Post-Modern dönem olarak isimlendirilir yada öyle olduğu söylenir. Bu süreç aklı eleştirir. “Ortak Zeka”, “zeka”dan ve akıldan da üstündür. Modernite aşıl(n)mıştır der..

 

 

”Planlama” yı ise, büyümenin ve refah devletinin önünde bir engel olarak görür. Dolayısıyla, Planlama ve Planlar ,arkadan da gelse olur demişlerdir.

 

 

Bu zeki yaklaşım aslında;

 

Mantıksal Pozitivist düşüncesinin değişik ve dinamikleştirilmiş bir versiyonudur . Başka bir şey de değildir. Aklı “araç”sallaştırmış, tramvaya bindirmiş, Planlama yola koyulmuştur.

 

 

Dönemin ana ilgi konusu ve laboratuar alanı yine “KENT” tir

 

 

Peki… Batı kentlerinde yukarıda bahsettiğimiz bu sosyal ve mekansal süreç yaşanırken; şimdi gelelim bizim yalnız ve güzel ülkemiz kentlerinde neler oluyor.?

 

 

Türkiye Kentlerine, Modernist dönem ile Post Modernist dönem arası “birşey” (ama ne!) yaşatılıyor. “Yaşatılıyor” kelimesini özellikle kullanıyorum. Çünkü , kentlerimiz ve planlama geleneğimiz tam olarak, ne Modernist dönemin imar-cılık anlayışını yaşadı nede Post modernist dönemin özelliklerini içselleştirebildi. “Kasaba şehirciliği” gibi bir şey olsa gerek!! yaşadığımız süreç..

 

 

Erken aydınlanmış Türk aydınları ile geç modernist dönemi yaşayan, “yarı aydınlık” ve yarım demokrat ülkemiz toplumu arasındaki temel uyumlaşamama ve aydınların kendilerini topluma anlatamamalarının altında yatan, sebep de budur.

 

 

Evet.. tamamlama yolunda olduğumuz döngüsel bir süreci, toplum olarak yaşamak zorundayız. Anlaşılan o. Bunun için belli bir zaman geçecektir. İnşallah, ülkemiz kentleri ve planlama pratiğimiz; geçmişte yaşanan “Plan mı Pilav mı?” tartışmasına ilave olarak, “Mütehait mimarlığı” ile “Yerleşim planlaması” arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılmaz (kalmaz) ve bu süreçten en az hasar, en çok bilinçli kazanım ve içselleştirilmiş deneyimlerle çıkarız.Kentsel dönüşüm projeleri altında yatan rantsal dönüşüm uygulamaları herkesin malümudur.

 

 

 

 

YENİÇAĞ DÖNEMİ “EKOLOJİZM” (çevrecilik! değil)

 

 

 

Amacım, akıl oyunları yapmak değil. “Aklı”, “zeka” ile çarpıştırmak hiç değil. Çünkü galibi olmaz. Ben özellikle “üst-bilinç” kavramı üzerinde duruyorum. Bilinç durumundaki bir düşüncenin, sınırlı insan aklndan ve sınır tanımayan doğrusal zekasından alacağı fazlaca bir ders yoktur. Pozitivist Aklın ve zekanın prangalarından kurtularak bilincimizi özgürleştirmeli ve üstbilinç düşünce durumsallığına geçiş yapmalıyız.

 

 

 

Dikkat ederseniz; Yukarıda bahsettiğim iki dönemde de seçilen ortak problem alanı aslında , -bir mühendislik terfisi ile- biçimsel ve içeriksel açıdan formatlandırılan KENT tir ve “Kent Merkezlilik” dir..

 

 

Neo-liberal , ithal bir mekan politikası olarak; Kent ve “Kentleşme” hedefi, ülkemiz kentlerine dayatıla dursun , Türk plancıları da , kuramsal ve kılgısal açıdan bir dönüşüm içerisinde kendilerini yeniliyorlar, gerekçelerini ve varlık alanlarını güçlendiriyorlar. Bakalım gelecek nelere gebe..Göreceğiz.

 

 

Küçük bir fener ışığı vermek gerekirse; Tasarı halindeki “Zihinci Planlama” kuramının önünde duran, kavramlar ve Türkiye yerleşmelerine özgü bazı kuramsal ve kılgısal yeni başlıkları şunlardır;

 

 

 

* ŞEHİR (“Kent değil) * KIRSAL* YERLEŞİM EKOLOJİSİ* EKOLOJİK İKTİSAT

 

*BÜTÜNCÜ DÖNÜŞÜM* SOSYAL EKOLOJİ* EKOLOJİZM (“çevrecilik”! değil)* *STRATEJİK-SİSTEMİK PLANLAMA*EMPATİ*DEMOKRASİ*

 

 

 

Kavramlara ve kelimelere ve kuramlara sahip çıkmak zorundayız. Planlama neden değil bir sonuçtur. Sonuçlarından memnun olmayanlar varsa, gerçek nedenlerini kendilerinde arasınlar.. Planlam bilimin de değil. ”Nasıl” sorusunu sorsunlar.

 

 

Nasıl olsa, önümüzde, düşünmeyi yeniden düşünecek kadar daha zamanımız var!

 

 

Çıkar, görünen olanda,

 

“Ortak Yarar” görünmeyen olandadır.

 

 

Planlı yerleşimler dileği ile……

 

 

Alternatif çözüm önerilerin var mı? Diyenlere.!!

 

 

 

Tahir ÇALGÜNER

 

Y.ŞEHİR ve BÖLGE PLANCISI G.Ü Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü öğrt. El.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.