Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Misafir birce

Önerilen İletiler

Z%C3%BCbeyde_Han%C4%B1m.jpg




Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım evliliğinin trajik hikayesi

Mustafa Kemal’in hayatını doğduğu günden itibaren biliyoruz.

Peki, Atatürk doğmadan önce, babası ve annesi nasıl bir hayat yaşadı ?

Nasıl evlendiler ?

Kaç çocukları oldu ve neden öldüler ?

Ağabeyi Ahmed’in cesedinin başına gelenler neden yıllarca unutulamadı ?

Dedesi Kızıl Hafız Ahmed hangi olay nedeniyle Makedonya dağlarına kaçmak zorunda kaldı ?

İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün yoksul ailesinin pek bilinmeyen dönemi…

Zübeyde Hanım, oğlu Ahmed’in mezarının açılıp, cesedinin aç çakal sürüsü tarafından parçalanıp yenildiğini görünce olduğu yere yığılıp kaldı…

Ahmed dedesinin adını taşıyordu…

Tarih 6 Mayıs 1876.


Yer Selanik.

Bir Bulgar kızı, seviştiği tahsildar Emin Efendi ile evlenebilmek için Müslümanlığı kabul etti. Bulgarlar bu durumu kabul edemedi.

Tesettüre girmiş kızı, jandarmaların elinden zorla alıp, kendilerine karşı koymaya çalışan 10 kadar Türk’ü de döverek,

Amerika Konsolosluğu’na götürdüler.

Olayı duyan Selanikli Müslümanlar, "kızın dini ve ırkı ne olursa olsun, mademki çarşaf giymiştir, bu kıyafette bir kadının çarşafını

yırtılarak götürülmesi dine, millete, devlete hakarettir.


Biz bunu hazmedemeyiz" diyerek Saatli Cami’de toplandılar.

Kızın ABD Konsolosluğu’nda olduğunu öğrenince yabancı görevlilere saldırdılar.

Alman konsolosu M. Abot ile Fransız Konsolosu M. Mulin’in öldürülmesi olayı bir anda uluslararası siyasal krize dönüştürdü.

Başkent İstanbul, Avrupa’nın büyük devletleri savaş gemilerinin Selanik limanına gelip gözdağı vermesiyle, olayda adı geçen

53 Müslüman’
ı ağır hapse, 6 kişiyi de idama mahkum etti.

Olayda elebaşı olduğu iddia edilenlerden biri de kızıl sakallarından dolayı "Kızıl Hafız" diye bilinen Hafız Ahmed’di.

Kızıl Hafız Ahmed, yedi yıl boyunca saklanacağı ve orada öleceği Makedonya dağlarına kaçmıştı.


Selanik Evkaf (Vakıflar) Dairesi’nde memur olan Ali Rıza Efendi, babası Kızıl Hafız Ahmed’i arayan jandarmalar tarafından

birkaç kez karakola götürüldü.


Zübeyde Hanım kayınpederinin dağa kaçması ve kocasının sürekli gözaltına alınmasını hep korkuyla izledi.

Daha çok gençti; yirmisinde yoktu…


Sarışın bir kız

Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım’ın ne zaman evlendikleri tam olarak bilinmiyor.

Tahmini olarak 1870’lerin başı deniliyor.

Rivayet odur ki:

Ali Rıza Efendi bir gün rüyasında ak sakallı, nur yüzlü bir pir ve yanında sarışın bir kız gördü.

Pir, kızı göstererek, "Bu senin kısmetindir" diye müjde verip ortadan kayboldu.

Ali Rıza Efendi rüyasının etkisiyle ablası Nimeti’nin kızı Hatice’ye gidip, "Bana evlenmek için sarışın bir kız bulun" dedi.

O devirde bütün Müslüman çevrelerinde adet olduğu gibi görücüler sokağa düştü.

Sonunda Sarıgüllü Hacı Sofulardan Feyzullah Ağa’nın kızı; kumrala çalan sarışın, beyaz tenli, orta boylu, mavi gözlü,

dalgalı kıvırcık saçlı Zübeyde bulundu.


Annesi Ayşe Hanım kızının evlenmesine karşıydı ama ikna edildi.

Zübeyde Hanım, Ali Rıza Efendi’nin ailesinin Yenikapı Mahallesi’ndeki evine gelin gitti.


Ali Rıza Efendi, "Gülzar-ı Cennetim Zübeydem" diye hitap ettiği karısını çok sevdi.

Zübeyde Hanım Yenikapı’daki evde üç çocuk dünya getirdi:

Ahmed, Ömer ve Fatma.

Fatma daha yaşını dolduramadan öldü.




Asker baba

Babası Hafız Ahmed’in Makedonya dağlarına gitmesinin birkaç ay sonra, Ali Rıza Efendi, Osmanlı - Rusya savaşı nedeniyle

Selanik’te kurulan Asakir-i Mülkiye’ye, yani yardımcı askerler birliğine katıldı.


35 yaşındaydı; okuryazar olduğu için geçici olarak üsteğmen rütbesi verildi.

Askerliği yaklaşık iki yıl sürdü; Ayastefanos Anlaşması’ndan sonra askerliğe veda etti.

Askerlikten sonra Ali Rıza Efendi, Osmanlı-Yunanistan sınırındaki Olimpos Dağı’nın ormanlarla kaplı eteklerinde bulunan

gümrük kontrol noktasına gümrük muhafaza memuru olarak tayin edildi.


Ege denizi kıyısında Paşaköprüsü denilen bu ıssız yer, Selanik’e 120 km uzaklıktaydı ama karayolu yoktu.

Yaşamak için uygun bir yer değildi; ne kasaba ne köydü; sadece görevlilerin ailelerinin kaldığı derme çatma birkaç ev

ve gümrük kontrol binasından ibaretti.


Üstelik Olimpos Dağı Rum eşkıyalarla doluydu ve etrafı haraca kesmişlerdi.

Zübeyde Hanım iki çocuğuyla bu ıssız

ve kasvetli yere gelmekten hiç hoşnut olmadı.

İkinci çocuğu Ömer’i ilaçsızlık ve bakımsızlıktan burada kaybetti.


Fatma’dan sonra Ömer’i de kaybeden Zübeyde Hanım’ı bir korku saldı; "Ya Ahmed’ime de bir şey olursa ?"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hep Selanik’e dönmek istedi.

Ali Rıza Efendi’nin görev yaptığı gümrüğün bütün işleri kereste ihracatı üzerineydi.

Ali Rıza Efendi, görevi sırasında kereste tüccarıyla tanışıp arkadaş oldu.


Bu arkadaşlık ona yeni bir iş kapısı açtı; memurluktan ayrılıp, kereste tüccarları Cafer Efendi ile ortaklık kurup ticarete atıldı.

3 lira maaş aldığı devlet memurluğundan sonra bu ticaret Ali Rıza Efendi’ye para kazandırmaya başladı.

Yoksulluk günleri geri de kalmıştı işte; bu nedenle Selanik’e dönmek isteyen eşinden hep sabır istedi.

Zübeyde Hanım dindar bir kadındı. Beş vakit namaz kılıyordu. Yaşam gücünü hep dualardan alıyordu.

Ancak korktuğu oldu; son çocuğu Ahmed de öldü.

Küçük çocuk sahil kenarındaki kumlukta açılan bir mezara defnedildi.

O gece çıkan fırtına denizde dev dalgalara neden oldu.

Kıyıları döven dalgalar Ahmed’in minik cesedini yerinden çıkardı.

Dağlardan inen aç çakallar kefen içindeki ufacık bedeni paramparça etti.

Sabah haberi öğrenip olay yerine koşan Zübeyde Hanım bu acılı manzarayı görünce şoke olup oracıkta bayıldı.

Paşaköprüsü’nde yaşayan bir avuç insan Zübeyde Hanım’ı teselli etmek için ellerinden geleni yaptılar. Ancak…

Ahmed’in ölümü sonrası yaşananlar Zübeyde Hanım’ın ruhsal dünyasında derin yaralar açtı.

Günler geçti; Zübeyde Hanım’ın gözünün önünden o korkunç manzara gitmedi bir türlü.

Geceleri kabus gördü sürekli.


Üstelik hamileydi…

Ahmed’in ölümünden sonra Ali Rıza Efendi yine işinin başına döndü.

Eve pek az uğruyor; günlerini işi nedeniyle ormanda geçiriyordu. Bir an önce para biriktirip bu kasvetli yerden kendini ve karısını kurtarmak istiyordu.

Bu nedenle haraç isteyen Rum eşkıyaların tehditlerine bile aldırmıyordu.


Kendi başına bir şey geleceğinden korkmuyordu ama eşi için kaygılanmaya başladı.

Eşini güvenlikli bir yerde rahat doğum yapması için Selanik’e götürdü.

Artık ellerine iyi para geçiyordu; Ali Rıza Efendi, Ahmed Subaşı Mahallesi’nde üç katlı, pembe boyalı bir ev kiraladı.

Üftade isimli siyahi bir kadını da yardımcı tuttu. Ve tekrar işinin başına döndü.


Kardeşinin adı

Zübeyde Hanım daha otuzuna gelmemişti. Ruhsal dünyası evlat acısı yaşayan tüm anneler gibi altüst olmuştu.

Yetmezmiş gibi, birkaç hafta sonra kocası Ali Rıza Efendi’yi Rum eşkıyalar kaçırdı.


Ali Rıza Efendi yüksek bir fidye karşılığı özgürlüğüne kavuşabildi. Kereste ticaretini bıraktı.

Zaten Osmanlı jandarması da, "Rum eşkıyalar barınmasın" diye ormanı yakmıştı!


Tüm bu olaylar doğum tarihi yaklaşan Zübeyde Hanım’ın sinirlerini allak bullak etti.

İyi annelik yapamayacağından, yeni doğacak bebeğinin de öleceğinden korkuyordu.

Elinden tespih, dudaklarından dua eksik olmadı o gergin günlerde.

Bütün duaları doğacak bebeğinin sağlığı içindi.


Bebeğinin kendisi gibi sarışın ve mavi gözlü olmasını istiyordu. Soranlara kız çocuğu istediğini söylüyordu ama içten içe erkek evlat arzuluyordu.

Ve isteği oldu; tıpkı kendisi gibi sarışın, mavi gözlü bir oğlu oldu…

Ancak korkuları ve kapıldığı vehimler sonucu oğlunu emziremedi; sütü kesilmişti.

Yeni doğan bebeğin yüz hatları tıpkı babasıydı. Ali Rıza Efendi oğlunun kulağına eğilip adını fısıldadı: Mustafa.

Mustafa; Ali Rıza Efendi’nin daha minik bir bebek iken kaza sonucu beşikten düşüp ölen kardeşinin adıydı.

Evet, "ölüler evine" benzeyen bu ailenin yaşamında ruhsal travmalar hiç eksik olmadı.

Mustafa Kemal’in çocukluğu da mutsuzluk içinde; ruhsal yaralanmalarla geçti.


Ama o, görkemli benliğiyle mutsuzlukların üstesinden tek başına gelmeyi başardı.

Çağdaş Türkiye’nin kurtuluşu/kuruluşu bu zaferin sonucudur işte.

Ve bu ancak karizmatik liderliğe özgü güçlü bir kişilik yapısıyla mümkündür

Atatürk’ün doğumuna ilişkin belirsizlikler

Hangi tarihte doğdu ?

Doğum tarihi, gün, ay ve yıl olarak tam bilinmemektedir.

Osmanlı bürokratik yapısında bebeklerin doğum tarihleri sistematik olarak resmi kayıtlara geçirilmiyordu.

Bu nedenle Mustafa Kemal’in doğumuyla ilgili olarak hiçbir resmi belge yoktu.


Müslüman aileler doğumları Kuran-ı Kerim ya da bir başka değerli kitapların arkasına not ediyorlardı.

Atatürk’ün de doğumu evdeki iki Kuran-ı Kerim’den birinin arkasına yazılmış ancak bu kutsal kitap başkasına verildiği için kaybolmuştu.


Zübeyde Hanım, yaşamının son yıllarında verdiği bir röportajda oğlunu Selanik’te "dondurucu kırklar"

olarak anılan ve kışın en soğuk kırk gününü ifade eden dönemde doğurduğunu söyledi.


Atatürk çıkardığı ilk resmi kimlik kartında doğum tarihi olarak Rumi takvime göre, 1296 yazılıydı.

Bu 13 Mart 1880 ile 12 Mart 1881 arasına karşılık geliyordu.


Atatürk muhtemelen 1880 ya da 1881 kışında doğdu.

Doğum günü olarak "19 Mayıs 1881″ tarihinin belirlenmesi nereden çıktı ?

Bir gün Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak Atatürk’e bir evrak getirdi.

Belge, İngiltere’nin Ankara Büyükelçiliği’nden geliyordu.

Bir ansiklopedide yer alacak biyografisi için Cumhurbaşkanı Atatürk’ün tam doğum tarihinin bildirilmesi rica ediliyordu.


Atatürk düşündü fakat doğum gününü tam olarak bilmiyordu. Aklında mayıs ayı kalmıştı.

Özel Kalem Müdürü Soyak’a döndü, "Bu bir 19 Mayıs günü neden olmasın" dedi. Yani ulusal kurtuluş savaşının miladı olan tarih.

İlginçtir, Atatürk’ün doğum tarihinin yazıldığı resmi evrak İngiliz büyükelçiliğine 10 Kasım 1936 tarihinde gönderildi.

Yani Atatürk’ün ölümünden tam iki yıl önce: "Reisi Cumhur Atatürk 19 Mayıs 1881 tarihinde doğmuştur."


Bu tarihten önce Atatürk’ün doğum tarihi konusunda bir kesinlik yoktu. Örneğin, Çankaya Köşkü yaverlik dairesi Atatürk’ün doğum tarihi hakkında

sorulan bir soruyu 1880 olarak yanıtlamıştı. Halkevlerinin çalışmalarında da bu tarih kabul görmüştü.


Bazı kaynaklara göre ise doğum tarihi 13 Mart 1881 idi. Bu karışıklığı Atatürk ölümünden iki yıl önce kendisi düzeltti.

Pembe Ev’de mi doğdu ?

Burada da çelişkili bilgiler var. Genel kabul gören görüşe göre bu evde doğdu.

Ancak kız kardeşi Makbule’ye göre, ağabeyi Pembe Ev’de değil; babası Ali Rıza Efendi’nin ailesinin oturduğu Yenikapı’daki evde doğdu.


Bu biraz daha akla yakın geliyor.

Zübeyde Hanım rahat doğum yapması ve bebeğin bakımı için geçici olarak Ali Rıza Efendi’nin ailesinin yanına taşınmış olabilir.


Ancak Atatürk annesinden dinlediklerine dayanarak kendisinin Pembe Ev’de doğduğu kanısına varmıştı.


Pembe Ev’in sahibi kim ?

Pembe Ev’i kimin aldığı da muammaydı. Ali Rıza Efendi’nin aldığı şeklinde bilgiler olsa da bu pek doğru değildir.

Pembe Ev 1870 yılında Rodoslu bir müderris tarafından yaptırıldı. Sonra mülkiyeti iki kez el değiştirdikten sonra Ali Rıza Efendi’ye kiralandı.

Ali Rıza Efendi vefat edince Zübeyde Hanım geçim sıkıntısına düştü.

Üç çocuğu; Mustafa, Makbule ve Naciye’yi alıp üvey dayısı Hüseyin Ağa’nın çalıştığı Katipzadeler’in çiftliğine taşındı.

Burada beş ay kaldılar.


Zübeyde Hanım, Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Efendi’yle ikinci evliliğini yapınca tekrar Pembe Ev’e taşındılar.

Herhalde Zübeyde Hanım bu evi çok sevmişti.


Selanik Belediyesi 1933 yılında aldığı kararla evi Atatürk’e hediye etti.

1953 yılında Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın emriyle Pembe Ev müze haline getirildi.

Soner YALÇIN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ataturk-1905-Zubeyde-Makbule.jpg


 

Atatürk'ün GİZLİ KARDEŞLERİ
Annesinin kaleminden Atatürk'ün bilinmeyen akrabaları..

Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın bağış belgesi, ailesi ile ilgili bilinmeyenleri de ortaya koyuyor.
.

Darüşşafaka Cemiyeti, arşivinde yeni bulduğu bir belgeyi basına dağıttı. Belgeye göre, Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım,

28 Ekim 1921 tarihinde Darüşşafaka'ya 20 bin kuruş bağışlamış ve bu bağış karşılığında ailesinin bazı mensuplarının ruhlarına

Kadir Geceleri hatim indirilmesini istemişti.

Zübeyde Hanım'ın ruhları için dua edilmesini arzu ettiği kişiler, Atatürk'ün bugüne kadar hiç bilinmeyen akrabaları idi

ve liste dikkatle incelendiğinde, Zübeyde Hanım'ın altı çocuk sahibi olduğu görülüyordu.



Haberi, ilkönce Balçiçek Pamir yaptı: Darüşşafaka Cemiyeti'nin arşivinde devam eden düzenleme çalışmaları sırasında,

Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın 1921'de yaptığı bir bağış sözleşmesi bulunmuş

ve Darüşşafaka'ya o günün parasıyla 20 bin kuruş verdiği görülmüştü.

Zübeyde Hanım, bu bağışı yaparken, her sene Kadir Gecesi'nde Darüşşafaka öğrencilerinin hatim indirmesini istiyor, hatimin sevabının kimlere

gönderileceğini yazıyor ve yine her yıl öğrencilere taze mevsim meyveleri dağıtılmasını şart koşuyordu.

RUHLARINA DUA İSTEDİ

Haber daha sonra başka gazetelerde de yeraldı ve gazeteler bağışın miktarını öne çıkardılar.

Yorumlar, o zamanın 20 bin kuruşunun bugünün parasıyla 2 milyon lira ettiği, hesaplamanın İş Bankası hisselerinin değeri üzerinden yapıldığı

ve meblâğın ciddî bir servet olduğu yolundaydı. Ama, bağış vesikasındaki bazı çok önemli bilgiler pek anlaşılamadığından olacak, birkaç

satırla geçiştirildi.

Zübeyde Hanım, her sene indirilecek olan hatimin kimlerin ruhlarına gönderilmesini istediğini de yazmıştı.

Ruhları için dua edilmesini arzu ettiği kişiler, bir yerde, Atatürk'ün bugüne kadar hiç bilinmeyen akrabalarının bir listesini teşkil ediyordu.




HER İKİ KOCASI DA KAYITLI

Şimdi, Zübeyde Hanım'ın verdiği isimlere dikkatle bakalım: Atatürk, yahut o zamanki ismiyle Mustafa Kemal Paşa ile daha sonra

"Atadan" soyadını alacak olan kızkardeşi Makbule Hanım, o tarihte hayatta bulundukları için, tabiatiyle bu "sevap listesi"nde yeralmıyorlar.

Ancak, bağış vesikasında "Kızları İsmet ve Naciye,manevî kızları Rabia Hanımlar ile küçük oğulları Ömer ve Ahmed'in ruhlarına gönderilmesi şartıyla..."

şeklinde bir ifade var.

Bu, Zübeyde Hanım'ın oğlu Mustafa Kemal ile kızı Makbule dışında dört çocuğunun daha olduğunu ama bu çocukların bağış sırasında

hayatta bulunmadıklarını gösteriyor.


"Rabia" adındaki manevi kızı da, hayatta değil... Zübeyde Hanım, söz konusu belgede, yaptığı iki evlilikten de sözediyor.

İlk eşi ve Mustafa Kemal'in de babası olan Ali Rıza Bey'in adı, belgede "Ali" olarak geçiyor.

Belgede, Atatürk'ün üvey babası Ragıp Bey'in yanısıra, Zübeyde Hanım'ın kayınbiraderi Hüseyin Efendi ile babası Feyzullah Efendi, annesi Ayşe,

büyükannesi Emetullah, anneannesi Emine ile teyzesi Fatma Hanımlar da kayıtlı.

"Kayınvalide" olarak görünen Ayşe ve "görümce" Hatice Hanımlar, Zübeyde Hanım'ın, büyük ihtimalle ikinci eşi Ragıp Bey tarafından olan akrabaları...




TAM BİR CESARET İŞİ

Bağış belgesinin bir diğer özelliği, Zübeyde Hanım'ın oğlu Mustafa Kemal'den "Anadolu Kuvâyı Milliye Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Paşa

Hazretleri" diye bahsetmesi... Bağışın yapıldığı 1921 yılında Mustafa Kemal Paşa ile İstanbul Hükümeti'nin arasının son derece bozuk olduğu

ve Paşa'nın İstanbul'un gözünde neredeyse "düşman" olarak göründüğü hatırlanacak olursa, o sırada İstanbul'da bulunan

Zübeyde Hanım'ın hiçbir şeyden çekinmeden kullandığı bu ifade, cesaretinin yanısıra, oğluna olan itimadının

ve giriştiği mücadeleyi başaracağına dair kesin inancının da bir göstergesidir.

Hatimin sevabı peygamberin, evliyaların, dört halifenin ve akrabalarımın ruhlarına gitsin !

ZÜBEYDE Hanım'ın Darüşşafaka'ya verdiği 20 bin kuruş ile ilgili olarak hazırlanan bağış senedinde, bugünün diliyle şöyle deniyor:

"Hicrî 1340 senesi Rebiülevvel ayının 27. Pazartesi gününe rastlayan Rumî 1337 yılı Ekim ayının 28. günü, Darüşşafaka'da, Ankara Hükümeti Büyük

Millet Meclisi Reisi ve Anadolu Kuvâ-yı Milliye Başkumandanı Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'nin valideleri Zübeyde

ve halaları Emine Hanımlar ile Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye (İslamî Eğitim Cemiyeti) Müdürü Cemil,
Darüşşafaka Müdürü Ali Kâmi

ve Dışişleri Bakanlığı Selânik Konsolosluğu memurlarından Cemal Beyler hazır bulundular.

Zübeyde Hanımefendi, her sene Ramazan ayının Kadir Gecesi'nde Darüşşafaka öğrencileri tarafından

Kur'anın hatmedilmesiyle sevapları önce peygamberimiz efendimiz hazretlerinin mübarek ruhlarına, daha sonra peygamberimizin ehlibeytine,

enbiyâlara, ilk dört halifeye, evliyalara, bütün mü'minlere, şehidlerin temiz ruhlarına ve Zübeyde Hanımefendi'nin pederleri Feyzullah Efendi,

valideleri Ayşe ve kardeşi Hüseyin Efendiler ile teyzeleri Fatma, büyük valideleri Emetullah, anneanneleri Emine, kayınvalideleri Ayşe,

görümceleri Hatice, kızları İsmet ve Naciye, manevî kızları Rabia Hanımlar ile küçük oğulları Ömer

ve Ahmed'in ruhlarına gönderilmesi şartıyla, Allah için, sevabına 20 bin kuruşu, İslamî Eğitim Cemiyeti tarafından işletilmesi şartıyla teberru ettiler.

Elde edilecek gelirden, yılda bir defa öğrencilere mevsim meyveleri dağıtılacak ve bağışın gerekleri, Darüşşafaka'da müdürlük yapacak olan kişiler

tarafından yerine getirilecektir.



Sözkonusu bağış makbuz mukabilinde teslim edilmiş, Darüşşafaka Müdürü Ali Kâmi Bey bağışın şartlarını kabul etmiş, durum İslamî Eğitim Cemiyeti ile

Darüşşafaka'nın defterlerine aynen kaydedilmiş ve Zübeyde Hanımefendi Hazretleri'ne de bu belge verilmiştir.

28 Ekim 1921. Darüşşafaka Müdürü Ali Kâmi. Mustafa Kemal Paşa'nın validesi Zübeyde.

Şahitler: Dışişleri Bakanlığı Selânik Konsolosluğu memurlarından Cemal.

İslamî Eğitim Cemiyeti Müdürü Cemil.

Özel deftere kaydolması, diğer senetlerle ve mahkeme kararları ile beraber kasada saklanması için muhasebeye. 21 Aralık 1921".




Murat Bardakçı

(Gazete Habertürk)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.