Misafir gelincik Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2009 Tamire zaman var mı? Doğan Cüceloğlu nun eğitimdeki katılımcılarla aralarındaki konuşma: Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı? Katılımcılardan Biri: Allaha şükür, hocam, bildiğimiz kadarı ile yok. Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz? Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar: Katılımcılardan Biri: Ölüm. Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir, ama bundan sonra gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Diğer hiç biri insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi? Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlar. Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır. Şu şekilde devam ederim: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz? Katılımcılardan Biri:Hayır Cüceloğlu: Şu saniye içinde olma olasılığı var mı? Katılımcılardan Biri:Var. Cüceloğlu: Yarın? Katılımcılardan Biri:Evet. Cüceloğlu: 30 yıl sonra? Katılımcılardan Biri:Olabilir. Cüceloğlu: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyor musunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz? Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle hiç bakmamışlardır. Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti? Katılımcılardan Biri: Yoktur hocam. Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz, az sonra telefonumuzun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini? Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlarlar. Katılımcılardan Biri: Hocam konuyu değiştirsek? Cüceloğlu: Ama en yalın ve . açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız? Katılımcılardan Biri: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam. Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular,tartışma ya da gerginlik konusu yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona "yüreğinizin taa derininden gelen bir "seni gerçekten çok seviyorum" demeye ne gerek var diye . düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı? Burada bazı katılımcıların ağladığı olur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir. Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde "şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim?" diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı? Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir S.e.t.h Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 14 Mayıs , 2009 Ölenin arkasından neden ağlanır. Ölen için o andan sonrası çok önemli değil aslında. Ölümde ağlanılan arkasında kalanların ne yapacağı veya birlikte geçirdiği güzel olan anları bir daha yaşayamayacağı için. Ağladığımız genellikle arkada kalanların, çocuklar eş ve anne babanın bundan sonra ne yapacağı ile ilgili olur. Düzen bozulur çünkü. Kaybedilenin görevlerinin üstlenilmesi gerekir, kalanlar tarafından. Kaosa ve yeni durumun getirdiği zorluklara ağlanır. Ölen inanıyorsak öbür dünyaya gider, inanmıyorsak da yok olmuştur ve iki durumda da ona üzülmeye gerek yoktur aslında. Kalanlara ağlanır. Son gece yapacaklarımızın farklı olması ise vicdan azabımız yani yine kendimizle alakalıdır. Zaten zor olan ölüm sonrası durumumuzda bir de vicdan azabı olmasın, vicdan rahat olsun isteriz. Bu yüzden ölümü düşünerek son geceymişçesine davranmak yerine hergün, daha doğru olanı hep iyi ve pozitif insan olabilmekten geçer. Önyargılar, dinlememek, peşin hüküm vermek, kıskançlıklar ve daha pek çok nefsi bozan duygudan uzak olmak gerekir kısacası. Mevlana gibi yaşamalı belki de. Ama ya herkes Mevlana olursa dünyanın hali nice olur onu da bilmem tabi 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.