Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ege Şivesi


Radya

Önerilen İletiler

EGE ŞİVESİ

 

1) -sevgili babaannem sokakta güneşin altında oynayıp terleyen kuzenime kızmaktadır:

 

-demingkden ben sene kölgelerde oyna dimedim mi?

- .....

-geberdirin çocuk seni

- .....

-git önkü yüzünü yuuka gel. sırtındakini de değiştir.koş baken!!!!

 

 

 

 

2) önkü tası horaya go = şu tabagı oraya götür hangırıya goycem teeze ? (Hangi yere koyacağım teyze..)

 

Hönkürüye gıı.. (Oraya işte..)

 

needip goyyonuz (ne yapıyorsunuz? )

 

 

 

3) Otobus yolculugunda kendinden cok su istenen denizlili bir muavinin; 'sayin yolculaamiz duz mu yaladingiz? hareme kadar su yok gaari' 4) senin oğlan hangi bölümü kazandı?

tıpa kazandı

 

 

 

5) al bunu götüvecesen götürüve, götüvemicesen götüvecek vaa

 

Bu paraya götüreceksen götür,götürmeyeceksen, götürecekler var.

 

 

6) nerem deding ? : hasta birisinin şikayetinin ne olduğunu sormak için kullanılır. örnek: kişi a: nerem deding bizim gıız? kişi b: sooma gareee, öskürü öskürü bitmediii. soonuda hurama hööle bi ağrı girdi. kıpırdeyemeyyon. tokturu gitçen hindi…

 

 

 

7)hööle bi yürüyüp gelive biyo , irahmat yaaiyosa semsiyeni de alive-

8) gülü gülü deezem (güle güle teyzem) dedigi de bir arkadas tarafindan test edilip onaylanmistir

 

 

 

9) 'sıranızı geçin'

 

-denizli anafartalar lisesi müdürünün öğrencileri hizaya sokmak için söylediği emir cümlesi:)

 

 

 

10) bu yorelerde pazar yerinde dolasmak da cok keyiflidir. yasli teyzecikleri opmemek icin zor tutar bazen insan kendini. ortalikta bir saat dolasip diyaloglari dinlemek bile meditasyon etkisi yapabilir. ornek:

 

- domat dativeecenmi iki gilo.

- dattim dattim. aha suracikta. aliveecen mi?

- alcem de tobayi aciveecen mi?

- accem de parami cikariveemedim bi dakka bekleyiveecen mi?

- bekleyiveririm nolcekki...

seklinde uzar gider.

 

bir sure ortalikta dolastiktan sonra 'beni bak' denilmesi normal gelmeye bile baslayabilir. ..

 

 

 

11)Denizli'de iki kadın pazarda karşılaşırsa -ne buuuu neree gidik gidesiiin??

-çocuklaaa döndeeme (dondurma) isteepturuu ne zımandıı..

 

12) - biyol ötüvee çil horozum (bir kere öter misin çil horozum?)

 

 

13)-'dinelmek' vardır, (ayakta) durmak anlamında:

 

- bizimoğlan orda dinelme de beni bi çay yap. (arkadaşım/çocuğ um ayakta durma da bana bir çay koy.)

 

14)Mersindeyiz, Denizlili bir hemşehrimiz ögretmen..Sınıfta gürültü yapan bir öğrenciye bağırır,

 

-Kızdırmeyin bene,şindi sene tahtaya kaldırır,sıfıra bascen.

 

15) eşsiz bir şivedir. gapçık ağızlı diye bir kavram vardır misal. beni bırakın, hala ne olduğunu anlayabilmiş bir nene, dede yoktur. bu şivenin özü komedi üzerine kurulu gibidir sanki. misal dedeniz size küfreder ama belki anlayamadığınızdan belki de söylediği şeyin komikliğinden dedenize kızamazsınız bile.

 

-dede neden bu böyle?

-sus bakem gapçıkaazlı!

-o ne demek dede?

-höyt höyt edip durma bakem gömüveğcem şimcik depçiğine

 

işte böyle. bu ve bunun gibi kendine ait söylenişi son derece komik, ama ne anlama geldiği tam bir muamma olan kelimeler içerir bu şive...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Beni bak kızganıvedin deme trakyaca sözlüğü görünce. :D

 

Çok güzel olmuş benimde bu şive ile konuşan bir kaç arkadaşım var. Gerçekten böyle konuşuyorlar. Çoğu eğitimli ama ne kadar düzeltmeye de uğraşsalar bir biçimde kayıveriyor şiveleri.

 

gapçık ağızlı diye bir kavram vardır misal. beni bırakın, hala ne olduğunu anlayabilmiş bir nene, dede yoktur.

 

Bu Trakyada da kullanılıyor . Belki aynı anlama geliyordur.

 

Kapçik agizli : agzinda bakla islanmayan, çat çat herseyi soyleyiveren

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

He gıı kızganıvedim... Dendi bizim de bi topikimiz olsun gari deyivedim :D:P

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:yuvarlan: Sende yazivede sizin oralarinda gonusmalarni oreniverek gari.. :)

 

Heh şinci doğru söleyivedin gadeşim :lol:

 

Yürü gıı get doğru, geti bakem sende sizin memleketin sözlünü :angry:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şu sözlüğe biraz da bizim faydamız olsun gari :lol:

 

 

 

aboo, abu: hayret, ya da bazen farkli bir vurguyla alay anlaminda ünlem.

 

accik: azicik

 

adam hasan: bir ise yaramadigi halde kendini önemli gören.

 

aga, agabey; agame’n, abimlerin.

 

agibat: avukat; çok konuskan, sözleriyle çevresini etkileyen. "o pek agibattir"

 

agi: zehir

 

agilamak: zehirlemek

 

agina yivine bakmak: bir seyi uzun uzun incelemek

 

agizi babiç gibi : cok övünen, kendini begenmis.

 

agizi yirik: çok simarik, övüngen (özellikle kadınlar arasında)

 

agizina gili’ina bakmamak: haddini bilmemek

 

agizini dakmak: çok oyalanmak, her gördügüyle konusarak zaman harcamak

 

agzinna barba: agzina kadar

 

agustos gabagi: usturadan geçirilmis (kel) bas

 

aha: iste,

 

aha bakana: iste surada

 

ahar: ahır, çesme

 

akbasli: bir yabani ot, suyunun soguk alginligina iyi geldiğine inanilir.

 

akser: akhisar

 

alemiyon: alüminyum

 

alengirli: karmasik

 

alentirik: (bazı köylerde) elektrik

 

aliç: yaban erigi

 

amcame, babame; amcamlar, babamlar

 

amel olmak: ishal olmak

 

ananat: cift çatalli dirgen.

 

anası gilikli, babası gilikli: anasina, babasina çeken

 

anine: anneanne

 

angara babici: lastik ayakkabi

 

annanmak: bos bos yatmak, uzanip durmak

 

aparlo: hoparlör

 

appa: abla

 

appak: beyaz, temiz

 

apturaman: abdurrahman

 

arafet: rafet

 

arap: zenci

 

ardaradan gonusmak: birinin arkasindan konusmak

 

artikla çeneli: lüzumsuz yere konusan

 

asar: hisar

 

a’şam: aksam,

 

a’sam oltu; akşam akşam, akşam vakti,

 

a’sam ezeri: aksam üzeri

 

avciklamak: avuçlamak

 

avdan: pazar günü

 

avdan ertesi: pazartesi

 

avkannamak: birini alaya almak, küçük düşürmek.

 

avla: avlu

 

avurt: yanak

 

ayaklik: seyyar merdiven

 

ayi gibi olmak: gayet saglam, saglikli olmak

 

ayran o’mak: sallantidan basi dönmek

 

babiç: pabuç

 

babicagizli: simarik

 

badilcan: patlican

 

bakam, yapam, gidem vs. : bakalim. yapalim, gidelim.

 

baasik: bagirsak

 

balikkesir: (köylerde) balikesir

 

bali: bari

 

bali guli gonusmak: (bazı köylerde) hizlı hizli ve anlasilmaz konuşmak

 

basini yiyesice: bir ilenme (beddua) sekli

 

batanes: patinaj, araba batanes yapti

 

batir: durup batir, gelip batir: durup durur, gelip durur.

 

baza®: pazar, alisveris günü, carsamba.

 

baza® isi: degerli madenden olmayan takilar için kullanilir

 

bazara çikmak: alisverise çikmak, pazarda mal satmak

 

bazar ekmegi: hazır satılan (sarı) ekmek

 

becertlemek: becermek

 

belenarı: söyle böyle, idare eder

 

belermek: çok göze çarpmak

 

bezdirme: bazlama

 

bildir: geçen seneden önceki sene

 

bitrak: pütürlü, yapiskan

 

bibi: hindi

 

bide: pide, suratı bide gibi olmak, asik suratli olmak.

 

bitirim: hos sohbet, kurnaz.

 

biyo: bir kere. dur biyo, hele bir dur.

 

bizim o’lan: erkek arkadasa, ya da yasça küçüge içtenlik ifadesi

 

boklavat: ise yaramadıgı halde zahmet getiren seyler, isler.

 

bolarmak: bollasmak

 

bostan bozma: bostan hasadı

 

bölce: kuru fasulye, bölce asi, kuru fasulye yemegi

 

bööce: böcek

 

böönek dutmak: hayvanlari böceklerin isirmasi

 

böörek: börek; böbrek

 

börtmek: günes altinda kararmak

 

börttürmek: közde pisirmek

 

böyük: büyük

 

böyuk va, (köylerde) büyükbaba

 

böyük poyradan: çok yüksek sesle

 

böyün: bugün

 

buldey: bugday

 

buley: (bazı köylerde) keske

 

bu’na: pınar, çesme,

 

burnuna girmek: birine söylenmek, yaptiklarindan dolayi onu azarlamak, paylamak

 

burnundan solumak: çok sinirlenmek

 

bu yanni: bu taraf

 

büzütmek: bir köseye çekilip sessiz durmak

 

canavar: kurt

 

caniklenmek: cesaretlenmek

 

ceniz: çeyiz

 

ceviz çuvali gibi: geveze, çok konusan.

 

ciba®: küçük çocuk.

 

cıvara: sigara

 

cingildak: igreti

 

ciss!: cocugun bir seye dokunmamasi için söylenir

 

cizman: agzi, yüzü pislik içinde olan

 

cibil: illet

 

cigirgen: isirgan otu

 

cimcirmek: çimdik atmak

 

cingar: kavga, cingar çikarmak, kavga çikarmak.

 

cin gus: serçe

 

cirbe: ezilmis sey

 

cirbesini çikarmak, ezmek, birini fena dövmek

 

cirehet: cerahat, irin

 

cort cort atmak: yalan söyleyip övünmek

 

cumey: cuma günü

 

cumey a’samı: persembe günü

 

cumey ertesi: cumartesi

 

çakildakli: çok konusan, espri yapip nese saçan.

 

candirma: (köylerde) jandarma

 

cavdir: çavdar

 

çeket: ceket

 

çenesi çekilesice: bir ilenme (beddua), ölesice anlamında

 

çepezen: beceriksiz, elleri birbirne dolasan

 

çetçi: 1. çerçi 2. ceplerinde ivir zivir bulunan

 

çivdirmak: çildirmak, sinirlenmek

 

çivgin: çilgin

 

çime: küçük çay baligi

 

çinet: dilim; karpuz çinedi, karpuz dilimi

 

çinibidi: kurnaz, canli hareketli kadin

 

çiritmek: çömelmek

 

çirk: kavun karpuzun çekirdekleri

 

çirsiz: pis, bakimsiz

 

çomak sokmak: birinin isine engel olmaya çalismak

 

çona: belin yan kisimlari

 

çölmek: çömlek

 

çömeşmek: çömelmek

 

çönmek: çömelmek

 

daki dakivermek: tokat vurmak

 

dam: ahır, hapishane,

 

dama girmek: hapse atılmak

 

damı gatirani yiyesice: bir ilenme (beddua) şekli, "aç kalasica, zarar göresice" anlamında

 

danes: gürbüz, tombul erkek çocugu

 

das: tas, das oyunu: okey oyunu

 

davri: gibi, benzeri

 

dayi: güzel, iyi. dapdayi. çok iyi, çok güzel.

 

de gidi de!: (ne deyon sen sades, de gidi de!) karşısındakinin dediginin doğru olmadigini, ya da durumun onun dediğinden daha vahim olduğunu anlatan ifade.

 

de mi?: degil mi?

 

degmen: degirmen

 

de kana!: iste surada

 

del: degil

 

delik aramak: bir seyi bozana kadar kurcalamak

 

dendi! dendi ha!: sakın ha!, (bazen) hadi

 

denistirmek: (bazı köylerde) degistirmek.

 

dernek: hayvan pazari, sali günü.

 

dertli: çok zayif

 

desteye gitmek: bugday hasadina gitmek

 

deste çekmek: bugday hasadi yapmak

 

devris: dervis

 

deye: diye

 

deyem: diyelim

 

deyid etmek: firsat vermek, hakkini vermek

 

deyon: diyorum, deyon: diyorsun (yapiyon, yapiyon vs.)

 

dikiz: cok kati, kati oldugu için yenmesi güç olan yemek.

 

dimdim: cümbüs (çalgi)

 

dirgı: genç horoz

 

dirna: turna baligi (bir tatlisu baligi)

 

dinelmek: ayakta durmak, dikilmek

 

dinelip galmak: bir sey elde edememek, hezimete ugramak

 

din gaçmak: (kadın çorabı) kaçmak

 

diran: dirgen

 

domalan yemek: (aslında) hiçbir sey yememek

 

domatis, tomata: domates

 

mombey: manda

 

don: pantolon

 

donsuz tumansız: açık saçık, çiplak vaziyette

 

donuz: domuz

 

donuz sikisi: içine çok az su katilan rakı

 

dönük dönük dönmek: ortada dolasip durmak

 

dörmek: yaramazlik yapmak

 

dört kemik: çok zayif çocuklara söylenir

 

duba gibi olmak: çok sisman olmak

 

duda’ni düşürmek: aglamak üzere olmak

 

dudu: bir kiz adi

 

dumaa o’mak: soguk alginligina tutulmak

 

dumbadiz: asiri sisman

 

dut gibi olmak, dut gibi serhos olmak: cok fazla içip sarhos olmak

 

duz agisi: çok tuzlu

 

duz dagilir gibi dagilmak: cam esya vs. bin parçaya bölünmek

 

duz dası gibi: çok agir

 

dükken: dükkan,

 

düm: (çocuk dilinde) su

 

düskün durmak: cani sikkin ve yorgun görünmek.

 

düven: döven (ziraatta)

 

ebe: nine, büyükanne

 

ebes gibi galmak: dislerinin çogunu kaybetmek

 

ebermek: getirmek; enkini ebe® ge(l)!, şunu getir gel!

 

ehlarız: uslu, sakin, aklı basında

 

ehligof: (köylerde) bilirkiei, ehlivukuf

 

el elin eseni islikla çagirimis. birinin digerinin isini kar amacli yapacagini anlatir

 

eli masali: (daha çok) çocuklarina sert davranan anne

 

emme: ama

 

emme haaa!: “hiç olur mu öyle!” “öyle lüzumsuz bir laf ettin ki”! anlaminda

 

encik: köpek yavrusu

 

engas: yalan

 

enisber: çiftçi

 

enki: su, karsindaki

 

enkicöle: bu sekilde

 

enmek: inmek

 

enseri: civi

 

enteri: elbise

 

erebis: bir kiz adi

 

erecep: recep

 

erimez seker: akide sekeri

 

eriyip guruyup gitmek: çok zayiflamak

 

esas: dogru, gerçek; esas mı? sahi mi?

 

eselmek: rahatlamak, ferahlamak

 

e’sik: eksik

 

e’sigakilli: zekaca geri

 

e’sikli o’mak: mahcup olmak

 

esirmek: bagirip çagirmak

 

estirikli: sürekli karar degiştiren, maymun istahli

 

ettiyar: ihtiyar, yasli

 

evcek: bütün aile fertleriyle birlikte

 

eveli: eskiden

 

evlek: bir dönümün dörtte biri, 250 m/2’lik arazi

 

evsmek: etrafta kosusturup durmak

 

ey!: efendim, ne var?

 

eyi: iyi, eyimin?: iyi misin?

 

eyirtmen: (eski) egitmen

 

ezen: ezan

 

ezmesini çıka®mak: bir seyin biçimini fena halde bozmak

 

fanne: fanile, t-sört, kazak.

 

fasille: (uzak köylerde) fasulye

 

fatmak: bir seyi vurarak kirmak, sovan, karpuz fatmak, soganı, karpuzu yere vurarak kirmak

 

faylamak: lavaboyu, kaplari vs. temizlemek

 

fıgan erigi: yassi, iri erik

 

fiskirik: gövde içi boş, yabanil bir ot.

 

fincanci gatirlari gibi: çok gürültülü (hareket)

 

firek yarasi gibi: çok aci veren (yara)

 

fisne: vişne

 

fonguduklu: hoyrat, kaba.

 

fosurdatmak: sulu seyleri ses çikararak yemek

 

furun: (bazı köylerde) fırın

 

gaades: kardes, arkadas (daha çok kızlar arasında, kız arkadas anlaminda)

 

gaa’la®: kadinlar.

 

gaba: zevzek, kaba

 

gabadan gitmek (gonusmak): zevzekçe ve anlamsız davranmak (konumak)

 

gaba seker: yumusak, renkli seker

 

gabık: kabuk

 

gabirga: kaburga, eninden ikiyi bölünüp islatilan ev ekmegi

 

gaç!: (birşeyden uzak durmak anlamında) aman!

 

gaderci: sans oyunu oynatan

 

gader çekmek: sans oyunu oynamak

 

gadirye: kadriye

 

gak!: kalk! gak gala!, kalk artik

 

galey: kalay, galeyli, kalayli

 

galbir: kalbur

 

gambir: kambur

 

gali (ga’n): gayri. “istanbula gedik gali, gali demeyem gali”!

 

gamanmak: birseyin üstüne yayilmak, çikmak, yere gamanmak, yere yayilmak

 

ganel: kanal

 

gangal: karpuz kabugu

 

gangimak: ziplamak

 

ganirtmak: germek, gererek kirmaya çalismak

 

gapgaygisiz: hiç umursamadan, aldirmadan

 

gapsak: büyük kalbur

 

gapsin: av tüfegi fisegi

 

gara: esmer

 

garalik: okul önlügü, peçe.

 

gardolap: gardrop

 

gargi: kuru ottan çit

 

garni almamak: tahammül etmemek, içine sindirememek.

 

garni gabarmak: tahrik olmak, endiselenmek, telaslanmak

 

garnini gabartmak: tahrik etmek, endiselendirmek, telaslandirmak

 

gassim: kardesim, ge gassim: gel kardesim

 

gasik hamuru: kasik içi büyüklügünde parçalara ayrılıp hashasa bulanan ve suda haslanan hamur

 

gatiran: katran

 

gavirma: kavurma

 

gavlamak: yakmak, birseyin yüzeyinde yanik meydana getirmek

 

gavzanmak: geçinmek

 

gaydiriguppak: oynak, canlı, hareketli (kız)

 

gayil o’mak: razi olmak

 

gayinna: kaynana

 

gayirmak: endiselenmek

 

gaziyak: roka gibi bir ot

 

gelberi: sürgü (ziraat)

 

genevirt: kerevit (tatli su istakozu)

 

genirmek: gegirmek

 

germe: merdiven korkulugu

 

gevs almak: (bazi köylerde) yavas yavas yemek

 

geycek: giyecek

 

geyim-geycek: temel ihtiyaçlar

 

geymek: giymek

 

gilalamak: birini kiskirtmak, tahrik etmek

 

gilalanmak: bir isi yapmaya kendini hazirlamak

 

gildirdamak: birseylere dokunarak mütemadiyen rahatsiz edici ses çikmasina neden olmak

 

gildirdatmak: bir seyle oynayip ses çikartmak

 

ginaa gitmek: ayip olmak

 

givanmak: onur duymak, sevinmek

 

giraamak: saçları beyazlasmak

 

girik ciba®: küçük çocuk

 

girik gücük: küçük, önemsiz seyler

 

giyir: nemli kum, micir.

 

giynesik: aralik, kapi giynesik, kapi aralik

 

giynestirmak: kapiyi hafif aralik birakmak, birinin eline para vs. vermek

 

gizimiz (özellikle üstsoy-altsoy disindaki yakin akrabalarin ve tanidiklarin) kendinden küçük kizlara sevgi ifadesi

 

giz ardina gitmek: kız evlendikten hemen sonra kizin anne babasini ziyaret etmek

 

giz o’sun da çamurdan o’sun: her kiza ilgi gösterenlere söylenir

 

gizarip bezermek: utanmak

 

gine: gene, yine

 

gobak: hashasin kabugu

 

gobak yimis dombey gibi olmak: deli gibi ortalıga dalmak, saldirgan olmak.

 

goca dokdok: büyük horoz, ailenin söz sahibi en yasli erkegine saka olarak söylenir.

 

gocagus: atmaca

 

goca öküzün yanında duran ya huyundan ya suyundan: birinin yakın arkadasindan etkilenecegini ifade eder

 

godes: üç kagitçi, ahlaksiz.

 

goley: kolay

 

gonsu: komsu

 

gopçaları goyvermek: korkmak, ürkmek

 

gor o’mak: çabuk bitirilen türden yemek olmak. gizartmasi gor oluyo, kaynatam (kaynatalim) bari.

 

govcu: dedikoducu

 

gov geçmek: dedikodu yapmak, birini kötülemek

 

govlasmak: karsilikli dedikodu yapmak

 

göcen: tavsan yavrusu

 

gödek (civci gödegi): küçük bir çörek

 

gögem: bögürtlen

 

gögermek: yesillenmek

 

gökgövur: kertenkele (yesili)

 

gökgözlü: mavi gözlü

 

görünmek: birine çikismak

 

göv: gökyüzü

 

göynek: atlet

 

gözle’ni belertmek: bön bön bakmak

 

gözleri ovalip galmak: çok zayiflamak

 

gözüne görünceklmak: bir olumsuz durumun birinin başına gelmesi muhakkak olmak

 

gubat: kaba, kibar olmayan, gubat gubat gonusmak, kaba kaba konusmak, çok gubatsin, çok kabasin

 

gubur: deste, bir gubur kiprit, bir deste kibrit

 

gudum gudum gudurmak: çilgina dönmek, huysuzluk yapmak, eziyet etmek

 

gulagi fannamak: kulagi uguldamak

 

gulagi uzun o’mak: birseyi duymazliktan gelmek, söz dinlememek

 

gulak: salçali bir hamurisi

 

gumda oynamak: çocuklarin sokakta oynamasi

 

gurk: civciv çikaran tavuk

 

guru guru oturmak: ikramsiz sadece oturmak

 

guru yere od düşürmek: ortaligi alevlendirmek

 

gurum: havada uçusan kül

 

gurumsalik: (özellikle yiyecek bakımından) fakirane

 

guymak: içine koymak

 

guzguna yavrusu hos gelirmis: herkesin kendi çocugunu ne olursa olsun sevecegini anlatan söz

 

guzumuz, gusumuz: (özellikle üstsoy-altsoy dışındaki yakın akrabalarin ve tanidiklarin) küçük çocuklara sevgi ifadesi

 

gübür gübür kosmak: hizli hızli kosmak

 

güççük: küçük

 

güççügakli: cocuk akli

 

gündöndü: ayçiçegi

 

gündöndü dövmek: ay çiçegi tanelerini sopayla vurarak çikarmak

 

günnüge gitmek: dönügümlü olarak kadinlarin birbirinin tarlasina çalısmaya gitmesi

 

günnükçü: bir baskasinin tarlasinda, daha sonra kendi tarlasinda çalisilmasi karsiliginda is gören kadın

 

günnük ası: günnükçüler için pisirilen yemek

 

ha: evet

 

ha bakam, de bakam: ugrasa ugrasa

 

haden, hadendi: haydi (birden fazla kisiye)

 

ha deyvemek: biriyle fazla tartismamak için kerhen sözlerini onaylamak

 

habar: (bazi köylerde) haber

 

hacaa gibi: nanemolla, en üst dügmesini bile ilikleyen

 

hac’umar: cimri

 

haçça: hatice

 

hadirlez: hidrellez

 

halayinna gelmek: bir yere kalabalik olarak gelmek

 

hallibiram: halil ibrahim

 

haminne: hanim nine anlaminda

 

hana?: hani

 

haney: salon

 

haneydi ya!: keske öyle olsaydi

 

hanki: (bazı köylerde) hangi

 

hanter: halter

 

harala gürele çalismak: çok çalismak

 

harana, harin: çok yiyen, tikinan

 

har har solumak: derin derin solumak

 

hartos martos etmek: ortaligi karistirmak.

 

hasit: haset, çekemeyen

 

hasitlenmek: hasetlenmek, çekememek

 

hastalaa o’mak: çok üzülmek

 

hases: hashas

 

hasimenesice: “hisim inesice” anlaminda küfür

 

hayir: genel ziyafet

 

hayir asi: genel ziyafet yemegi

 

helva basmak: helva yapmak

 

herfene: küçük çapli bir piknik

 

herfenelik: yolluk, azik

 

het deyvemek: birine kizmak

 

hikicik dutmak: hiçkirik tutmak

 

hiçevsiz: (özellikle köylerde) hiç umursamadan aldirmadan

 

hinayet: hiyanet, kötülük

 

hinayet islemek: kötülük yapmak

 

hinci: 1. simdi, 2. duvar yariklarinda gezen bir tür böcek

 

hinden son’a: is isten geçtikten sonra

 

hisdanmamak (hisdanmeyvemek): hiç ilgilenmemek, umursamamak

 

honturuk: çok büyük (sey)

 

horaz: horoz

 

horazlanmak: diklenmek, kabadayi gibi davranmak

 

horiye: huriye

 

hökemet: (eski) hükümet

 

hölbürdetmek: bir seyi ses çikararak içmek

 

hönkür hönkür a’lamak: hüngür hüngür aglamak

 

hövkelenmek: öfkelenmek

 

hövkürmek: bagirmak, haykirmak

 

igdik digdik etmek: asilsiz mazeretler öne sürmek

 

ilabada: bir tür ot

 

ilamir: ihlamur

 

incik cincik: degersiz, gereksiz seyler

 

iralmak: uzaklasmak, uzamak

 

i mi? i me?: tamam mi?

 

i’nesiz ari gibi: söylenip, mizmizlanip duran.

 

ibiram: ibrahim

 

iddaha: idia

 

iddahaci: tartismayi çok seven

 

iki yanna bakmak: oyalanmak.

 

ile dutaa yanni ga’mamak (o’mamak): ise yaramaz hale gelmek, ise yaramaz olmak

 

ileyen: legen

 

ilistir: kevgir

 

ilistiri çikmak: çok eskimek

 

imine: emine

 

in donuzu: (daha çok kizlar için) hiçbir is yapmadan oturan, ev islerine bakmayan, tembellik eden.

 

irebetli: yakisikli, delikanli

 

irebetsiz: kiliksiz, hos bir görünüsü olmayan

 

ireçbe®: isçi

 

isdambol: istanbul

 

ismel : (bazi uzak köylerde) ismail

 

iscek: içecek

 

is dutmak: bir ise sahip olmak

 

kâatli seker: kagida sarılmıs seker

 

kafasinda övezle® dolasmak: basi çok agrimak

 

kaktirmak: itmek

 

kapaksiz: terbiyesiz

 

kasin: toz, toprak, süprüntü

 

kasmak: kismak; kendini kasmak, yemek yemeyi azaltmak, rejim yapmak

 

kayrak: kizlarin ziplayarak taş sürükledikleri oyun

 

kekeç: çekiç

 

keram: kerem

 

kelem: lahana

 

keletter: büyük sepet

 

kel ka’ya: herseye karisan, burnunu sokan

 

kepeze etmek: birini azarlamak

 

keranaci: daha çok kötü insanlar için kullanilir, bazen kurnaz insanlara denir

 

kestene: kestane

 

kestene çiktigi gabigi begenmezmis: sonradan görmeler için kullanilir

 

keyfe gelmek: içki içip rahatlamak

 

killi barak: saçi sakali çok gür, vücudu killi adam

 

kirk yalan: çok yalanci

 

kitmek: oyunda yenmek

 

kitilmek: oyunda yenilmek

 

kiprit: kibrit

 

kirkit: hali dokumaya yarayan tarakli demir

 

kitibiyoz: cimri

 

kindi: ikindi

 

kipri: kirpi

 

kompil: patates

 

kölge: gölge

 

köpcüklü: agzinda laf durmayan, sirları ifsa eden

 

köv: köy

 

kövlü: 1. köylü 2. “bizim köylü” anlamında

 

künah: günah

 

künge: küçük işe yaramaz cisimler, toz vs.’den olusan çöp

 

küren: bir tür bögürtlen

 

kürümek: kürekle kar vs. uzaklastırmak

 

kütaya, kötaya: kütahya

 

laf deyid etmemek: kimseye söz hakki vermemek, hep kendisi konuşmak

 

laf esitmek: tepki görmek

 

laf sö’lemek: hakaretamiz konuşmak

 

laf yimek,: hakarete ugramak

 

lagir lagir kusmak: bol miktarda kusmak

 

len: ulan

 

lök dasi gibi oturmak: hiçbir is yapmadan tembel tembel oturmak

 

ma!: al!

 

macur: muhacir, göçmen

 

maket: salondaki uzun sedir, sofa

 

mal: büyükbas hayvan

 

mal galdrimak: mallari haczettirip muhafaza altina aldirmak

 

mal gibi: aptal, bir yetenegi olmayan, pasif.

 

mamrit: cok yiyen, yemeye doymayan

 

marazlanmak: 1. huylanmak, sorun çıkarmak; 2. istahsiz olmak.

 

marazli: 1. huysuz, herseyi sorun eden; 2. istahsiz.

 

mayisli mayisli kokmak: kötü kokmak, ahirdan gelmis gibi kokmak.

 

meletmek: çok fena dövmek

 

memedotu: bir tür ot

 

mençire, pençire: (bazi köylerde) pencere

 

merdimen: merdiven

 

mere: mera

 

meres: miras

 

meyasil: hemoroid, basur

 

minehet: ekmek tasinan uzun, sig tekne

 

mizmele: devamli söylenerek eziyet eden

 

mocuk: domuz yavrusu

 

momu: (çocuklari korkutmak için) “öcü” anlaminda

 

motur: motorsiklet, traktör

 

mungariz etmek: ziyan etmek, gereksiz yere harcamak, yiyip bitirmek.

 

mücüde: müjde

 

mücüde etmek: müjdelemek

 

nacak: balta

 

nahha!: ilenmeye, bedduaya baslangiç kelimesi

 

nana: nane

 

narasin: nerede! hiç olacak sey mi?

 

navriz: zambak

 

neden, nisleyen: ne edeyim, ne yapayim (çaresizlik ifadesi)

 

nediyon: ne yapıyorsun?

 

nimelere yatasıca!: bir ilenme (beddua) sözü

 

no’dum delisi o’mak: birden zengin olup fazla simarmak

 

nohot: nohut

 

o’lumuz: (özellikle üstsoy-altsoy dışındaki yakın akrabalarin ve tanidiklarin) kendinden küçük erkeklere sevgi ifadesi

 

oluve®mek: birine çikismak.

 

omadik helva: gofret biçiminde sekerli yiyecek

 

omeyvesin: olmayiversin

 

ortaligi panayir yerine çevirmek: davranislari yüzünden herkesin toplanmasina neden olmak

 

oskurduma gitmek: bir seyi çok abartmak, gereksiz yere telaslanmak.

 

ovsalamak: oksamak

 

ovsalaken avkannamak, ayı enigini ovsalaken avkanna®mış: çocuklari canini acitarak sevenlere söylenir

 

ödür: birine yük olmaktan kaçinma, mahcubiyet hissi.

 

ödürlenmek: birine yük olmaktan, zahmet vermekten kaçinmak, mahçup olmak.

 

ödürsüz: mahcubiyet duymayan, birine yük olmaktan kaçinmayan

 

ökkenni goyun: öksürüp duran çocuklara söylenir

 

öküz öldü ortaklik ayrildi: çikar iliskisi biten insanlarin birbirinden uzaklaşmasi anlaminda kullanilir

 

ö’le: öyle, ö’le del sades: öyle degil arkadas.

 

öö’le: ögle, öö’loltu: ögle vakti.

 

ö’len: ögleyin,

 

öö’sen: herhalde. "sopasini veren allah öö’sen odununu kömürünü de veri sades" sobasini veren allah herhalde odununu, kömürünü de verir arkadas.

 

öreyle patetisi gibi: (daha çok kizlar hakkinda) sisman.

 

örüzgee: rüzgar

 

ö’sürük: öksürük

 

öten: geçenlerde

 

öte yannı: öbür taraf

 

övelip galmak: tek basina kalmak, dislem çekilince su dis orta yerde öveldi galdı.

 

övez: uçusan küçük sari bir böcek

 

paçaloz: sünepe, beceriksiz, kendine bakamayan

 

palanga: falaka, kelepçe

 

paparayi yimek: azar isitmek, zilgit yemek, basi derde girmek

 

para siçmak: her yanindan para çikmak

 

parti: bahçe duvari

 

patetis: patates

 

patos: patöz

 

pavkirmak: aksirip tiksirmak

 

pellenço: deli gibi, komik adam, palyaço

 

pepe: ne dediği anlasilmayan

 

pepelemek: anlasilmaz biçimde konusmak

 

piransa: pirasa

 

pismak: pes etmek

 

pirelenmek: süphelenmek

 

pirket: briket

 

pisi: bir tür hamurisi

 

pörsmek: havasi inmek

 

pusmak: sessizlesmek

 

pusutmak: somurtmak

 

püsküt: bisküvi, gaymakli püsküt, kremali bisküvi

 

radiyo: radyo

 

romuk: römork

 

sabanga: sapan (kus vurmak için)

 

sadecim: arkadasim

 

sades, sa’s: arkadas

 

safur: sahur

 

saksak: seker ve su yüzünden yapıskan hale gelme

 

salgaraya gitmek: kendini tesadüflere birakmak, riske atmak

 

salmalik: muhtar (“salma salan” anlaminda)

 

sal o’mak: ishal olmak

 

samsak: sarimsak

 

sangadak, sangadanak: birdenbire, aniden

 

sangi: saf, aptal, pisirik

 

senet-sepet: senet ve diger belgeler

 

seyitmek: kosmak

 

sigira salmak: büyükbas hayvanlari çobanin gözetimine birakmak

 

sintira çekmek: soguktan titremek

 

siraca yiyesice (siracala yiyesice): (daha çok kadinlar arasinda) bir ilenme (beddua sekli)

 

sivarmak: sulamak

 

sivik sakizi gibi olmak: birinin kuyrugu olmak, onu rahatsiz edecek derecede yanindan ayrilmamak

 

siyirma: taze fasulye

 

sivtinmek: kasinip durmak

 

sobil: (saklambaç oyununda) sobe; saklambaç oyunu

 

so’na: sonra,

 

so’nadan keri: daha sonra

 

sopa: soba

 

sovan: sogan

 

söbe: egri, sivri

 

söbeltmek: sivriltmek

 

surati tursu satmak: asik suratli olmak.

 

suratinda seytanna cirit atmak: içinden pazarli olmak

 

susa: sose, asfalt

 

sülaha: züleyha

 

sümcük: pis, herseye bulasan, her buldugunu yiyen

 

sünet: sünnet

 

saskaloz: saskın, sersem

 

saskin: çok zayif (gizimiz, sen saskın o’muşun yalım, kizimiz sen galiba çok zayiflamissin)

 

sastim asi: alelacele yapilan yemek

 

seher: sehir

 

seherlenmek: yapmacik biçimde kibar ve düzgün konuşmaya çalismak

 

seherli teklifi: nezaketen yapilan, aslinda kabul edilmesi arzulanmayan teklif, davet

 

sekar: (bazi köylerde) seker

 

sengirdetmek: sesiyle ortaligi çinlatmak

 

silarmak: parlamak

 

silarti: parlaklik

 

sinci, sincik: simdi

 

sulf o’mak: sulh sözlesmesi yapmak

 

tabakhaneye ********* yetistirmek: gereksiz yere acele etmek

 

tahan: tahin

 

takka: takke

 

takkaları degisiriz: külahlari degisiriz

 

tapa etmek: bir iyiligi durmadan birinin yüzüne vurmak.

 

tarla-takka: tasinmaz mallar

 

tarna: tarhana

 

tat: sözleri kirici olan, sert

 

tatafiye: rasgele, hesapsiz,kitapsız. düşünmeden, dogaçlama olarak. "sen tatafiyeden gonusuyon", sen düsünmeden konusuyorsun)

 

tatta: tahta

 

tattali köv: mezarlik, öbür dünya

 

tav o’mak: biriyle evlenmeyi düsünmek

 

tef gibi gerilmek: çok sinirlenmek

 

tefe goymak: biriyle alay etmek

 

telbiz titiz: temiz, titiz

 

teltik: yanlis.

 

temin: demin

 

temreke: çiban

 

temsit: temcit

 

ten’elmek: tenhalasmak, sakinlesmek, ortalık ten’eldi, ortalik sakinlesti, tenhalasti

 

tepelemeden gitmek: bir yere randevu almadan, hesap kitap etmeden gitmek, (ya da) plansiz islere girismek

 

tepelemeden gonusmak: lafi önceden dinlemeden araya girip ilgisiz konusmak

 

teyip: teyp

 

teze: 1. yeni, daha yeni olan, taze, 2. az önce demin, daha teze söyledim.

 

tin deyip gitmek, tingadak gitmek: ölüvermek

 

tireş: tiras

 

tih dedirtmek: fena halde bikiırmak, usandirmak

 

tilki erisemedigi üzüme gök dermis: haset insanlar için kullanılır

 

tinsirmek: aksirmak, burnunu sümkürtmek

 

tirit: 1. fasulye suyuna bandirilmis ekmek dilimlerinden, biber vs’den olusan yemek 2. çok yasli (özellikle yasli adam)

 

tivtmek: bir seyi dagitmak, parçalara ayirmak

 

tiydirip geçmek: teget geçmek, siyirip geçmek

 

tokurcum: 3 tokurcum, 3 tas oyunu, 9 tokurcum, 9 tas oyunu

 

tolu: dolu, tolu yagiyo, dolu yagiyor

 

tomata: domates

 

tövb’o’sun: bir yemin

 

tüngümek: ziplamak

 

türkü çigirmak: türkü söylemek

 

u, una, unun, urasi, urdan, uraya: “o” “ona” “onun” “orası” “ora*dan” ve “oraya” yerine kullanilir.

 

ucun ucun yimek: (nezaketten veya yemegin azligindan) azar azar küçük lokmalarla yemek

 

ugunmak: çok üzüntü duymak

 

ukela: ukala

 

uluk: tembel, beceriksiz kadın “uluk garinin islek gizi olurmus, islek garinin uluk gizi olurmus”

 

umahan: ümmuhan

 

umar: (köylerde) ömer

 

uykura: rukiye

 

ümügünü sikmak: (daha çok çocuklara uyari için kullanılır) ümü’nü sikarin!

 

ünnemek: çagirmak

 

ürfet: rifat

 

üsen: hüseyin

 

viva: (köylerde) baba

 

velesbit: bisiklet

 

vetlemek: hizli hizli yürümek

 

vizir vizir: yogun bir çabayla, vizir vizir aramak, her yeri aramak, vizir vizir çalısmak, çok çalısmak

 

yaarik: üzerinde odun kırılan büyük kütük

 

yaba: tarakli, genis yüzeyli tahtadan kürek (ziraat)

 

yad gelmek: (özellikle çocugun) bir yeri, ortami yadirgayip, korkmasi

 

yag çalmak: ekmege yag sürmek

 

ya’mur çilemek: yagmur çiselemek

 

yaho: yahu

 

yahodi: yahudi; kurnaz “yahodi iflas edince eski defterleri garıştırı®mış”, “mali yönden zorda kalan olmadik şeylerden medet umar” anlaminda

 

yakanmak: (bazi köylerde) yikanmak

 

yalabik: simsek, yalabik çakmak, simsek çakmak.

 

yal gibi: sicak oldugu için içimi hoş olmayan su vs. içecekler hakkinda söylenir

 

yalim: galiba, sanirim

 

yangiryas: aglaya aglaya

 

yannis yunnus: yanlis

 

yantiri yunturu: düzgün olmayan, biçimsiz.

 

yapcen, etcen: yapacagim, edecegim

 

yastigeç: üzerinde hamur açilan tahta

 

yaves: yavas

 

yen yen gonusmak: sesini incelterek yapmacik konusmak (daha çok kizlar için)

 

ye’ni: hafif

 

ye’nilmek: hafiflemek

 

yilan sadeş: samimi görünüp arkadaisinin kuyusunu kazan.

 

yilik, yisyilik: düzgün olmayan, yamuk

 

yirmak: yarmak

 

yir yara yiyesice! bir ilenme sözü.

 

yicek: yiyecek

 

yimek: yemek, yemek yemek, yi gali hadi, hadi ye artik.

 

yi memet yi!: “çok yemek var, yaşadin” anlaminda

 

yo: kez, kere; kaç yo gittin uraya?, oraya kaç kere gittin, iki yo, iki kere

 

yogurt çalmak: yogurt yapmak

 

yola yatimli o’mak: söz dinlemek, uslu olmak, zorluk çıkarmamak

 

yoz: soguk, samimiyetsiz

 

yoz durmak: soguk davranmak

 

yörümek: yürümek

 

yuka: yufka

 

yuka, yukacik: ince (giysi)

 

yumak: yikamak, elleni yu! ellerini yika

 

zebil etmek: israf etmek, yemegi yere dökmek

 

zele, zelike; zeliha

 

zingazik dolu olmak: bir yerin çok kalabalik olmasi anlaminda

 

zin zın etmek: mizmizlanip durmak.

 

zival etmek: mizmizlanip durmak.

 

ziyana girmek: hayvanlarin baskasinin bahçe, tarlasina girmesi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çiğdem bizim buralarda bir çiçek adı,sizde sanırım kabuklu yemiş,ayçiçeği.

 

çiğdem deriz evet...

 

"getir bakem gelin çiğdemi,çim çim çimlenelim ajansı dinlerken" derdi dedem anneme... :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önce böörülceyi alcan. Nirden mi? Bazar durupduru ya orda, ordan gari… Alıalıveeyos böörülceyi, bi güzel yıkıyıp durus. Sonra atcan kaynamış suya, kaynatıveecen gaari… Kaynadımıydı börülce, alcan, tutcan, çıkıçıkıveecek kılçıklar. Gözeelce… Soona alcan limonu, zeytinyaanı, bi de sarmısağı…. Limon bahçeden olcek. Bizim bahçedemi? Olmamı, de mi ama…karıştırıvecen gaari…. Yanına bide rakı…. Dadından yinmez gaaarı… :cokkomik::alkis::catikkas:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir sabah otoyol açılmazdan önceki eski yoldan Çeşme'den İzmir'e otobüsle geliyordum. Uzundere yol ayrımında bir teyze el etti ve durduk. Teyze ön kapıya geldi ve kaptanımıza seslendi.

-Leng Irızaa...Hele beş dakkacık bekleyivecen mi ...Enişten şoracıkta (Eliyle çalıları işaret ediyor) işeyip duru...

 

***

 

(anonim)

Gaagıname

 

Gaagıı vaaa gaagıcık vaar.

Gagıdan gagıya fark vaa.

Gağgı vaa dırnak gibin,

Gağgı vaa pağnak gibin.

Gağgı var sepet olmaz,

gağgı var diynek olmaz.

Germenciğin gağgısıyla

İncirliova'nın gağgısı arasında

Bi parnak faark var.

 

 

 

Kargı var kargıcık var.

Kargıdan kargıya fark var.

Kargı var tırnak gibi.

Kargı var parmak gibi.

Kargı var sepet olmaz

Kargı var değnek olmaz.

Germencik'in kargısıyla

İncirliova'nın kargısı arasında

Bir parmak fark var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir sabah otoyol açılmazdan önceki eski yoldan Çeşme'den İzmir'e otobüsle geliyordum. Uzundere yol ayrımında bir teyze el etti ve durduk. Teyze ön kapıya geldi ve kaptanımıza seslendi.

-Leng Irızaa...Hele beş dakkacık bekleyivecen mi ...Enişten şoracıkta (Eliyle çalıları işaret ediyor) işeyip duru...

.

.

.

Bir parmak fark var.[/i]

 

Mükemmel..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
  • 7 ay sonra...

ana gız anaa

 

yaarın aaaşe gızın dügünü vaaa,ne çıtıklaam vaaa,ne mıntanlaaam vaaaa,

 

ağşam ola buban gele bubana söyliye,sana bi çıtıkla bi mıntan alıvesin

 

neese ağşam oldu bubam geedi bubama sööledik bana bi cıtıkla bi mıntan alıveedi

 

devamı da vardı ama unutmuşum :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

Bango'nun mutfak tezgahı anlamına geldiğini siz bilmiyor musunuz...:huh:kahkaha.gif

 

http://www.turkish-media.com/forum/videos/view-1862-izmir-dili-ve-edebiyati-boluemue-aciliyor/

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...
  • 1 yıl sonra...

Heh şinci doğru söleyivedin gadeşim laugh.gif

 

Yürü gıı get doğru, geti bakem sende sizin memleketin sözlünü mad.gif

 

EGE ŞİVESİ

 

.

.

.

işte böyle. bu ve bunun gibi kendine ait söylenişi son derece komik, ama ne anlama geldiği tam bir muamma olan kelimeler içerir bu şive...

bizim giz subanallah massallah dilinge kil dolanmebba takir takir, hinde gada  pamukkale tv  nasi gomediysen sene... ha  gerci muneccim oseng ille bi daying olcek dele, osun du bakam belki goren duyan olu da..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 yıl sonra...
  • 3 ay sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.