Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ŞEYTANIN FISILDADIKLARI.....................................


adrenalin

Önerilen İletiler

AŞAĞIDAKİ YAZILAR EMRE YILMAZ IN ŞEYTANIN FISILDADIKLARI KİTABINDAN...................Beni oldukça etkileyen defalarca

 

okuduğum bir kitaptır.Yazarı olan emre yılmaz dünyanın en iyi iki üniversitesinde okumuş,türkiyede iş

 

hayatına atılmış ve kısa zamanda çok zengin olup şirketini türkiyenin sayılı şirketleri haline getirdikten sonra

 

birden bire bütün işlerini tasfiye edip bildiğim kadarıyla bir dağ köyüne yerleşmiştir nerde yaşadığını ise

 

sadece yayımcısı biliyor çünkü birşey sormak için aradığımda sorumu yayımcısına sormuş cevabınıda yarım

 

saat sonra yine yayımcısından almıştım.....kesinlikle ne adresini nede telefonunu vermiyorlar..bence

 

sabredip sonuna kadar okuyun çok cesurcadır yazılanlar

 

KADER, KISMET, TALİH, HAYAT, ÇALIŞMAK

 

Hayatımızın yapı taşları rastlantılardır.

Kısmet denilen zillinin egemenliğini kabul edip rahat edeceğimize,

çaba denilen bir *********** ve akıl isminde bir snopla yola çıkarız hep.

Ve tabii çuvallarız.

 

 

Hayat tecrübelerin ne kadar azsa planların, programların ve prensiplerin o kadar çok olur.

 

 

 

-"Yat aşağı ve keyifle bekle," diyor Kısmet.

-"iyi veya Kötü her yazgının arkasında ben varım," diyor Ölüm.

Bunlardan daha ferah daha iyimser daha gönül açıcı başka ne olabilir?

Osmanlılar Büyük Filozoflardı.

 

Yine de

Hiçbir şey yapmayanların başına gelenler - kader

Bir şeyler yapanların başına gelenler ise - kısmettir.

Ona göre...

 

 

 

"Bu sizin için son çağrıdır".

Havaalanlarındaki bu anons dehşete düşürüyor beni.

"Bu sizin için son çağrıdır".

Nice filozofun kitabı, böylesine güçlü ifade taşıyan bir tek cümleden yoksun olduğu için unutuldu.

 

 

Para, sokağa atılacak kadar değersiz bir şey değildir.

Ama çalışarak kazanılacak kadar da değerli hiç değildir.

 

 

İlerleme:

Eski güzel günlere geri dönüşün artık mümkün olmayacağını anladığımız noktadan itibaren,

yürümek zorunda kaldığımız o acılarla dolu yola verdiğimiz şatafatlı isim.

 

 

Eskiden sadece çalışırken zamanımızı çalanlar, artık boş zamanımız için de rekabet halindeler.

Sinemaya mı gitsek, diskoya mı?

Yoksa ucuz bir tatille İtalya'ya mı?

 

Çünkü

Sırtını bir ağaca dayayıp yüzünü güneşe çevirmek Kapitalizme baş kaldırmaktır.

Uzanıp çimenlere bulutları seyretmek, kurulu düzene karşı en tehlikeli isyandır.

Herkes böyle beleşe kafa dinlerse Kapitalizm çöker.

Otel sahiplerinin, tur operatörlerinin, garsonların, komilerin velhasıl bütün sadık ve çalışkan kölelerin

üretme ve tüketme haklarını kimseye bedavaya yedirmez Kapitalizm.

 

Ve işte bu yüzden keser

mülkiyetini birilerine devredip

gölgesini satamayacağı her ağacı.

 

 

Avcı ve toplayıcı obalar günde iki saat çalışarak hayatta kalırlar.

Biz post-modernler ise günde on saat çalışarak iki yakamızı ancak ucu ucuna getirebiliyoruz.

 

 

Yirminci yüzyılın ilk yarısı pisipisine ölmekle geçti.

İkinci yarısı ise boşu boşuna çalışmakla.

 

 

Mutsuzluğunuzu azaltırsa bu bir ilaçtır.

Mutluluğunuzu arttırırsa uyuşturucu.

 

 

Mutluluk üstüne düşünmek, hele mutluluk için çabalamak kimseyi mutlu etmez.

Mutluluk her şeyden önce mutluluğu unutmaktır.

 

 

Gurur, beni benden ve bizden ve her şeyden ayıran şık ve mağrur bir duvardır.

 

 

Kimse eşit doğmaz.

Ama herkes eşit ölür.

İşte onun için ölüm, acı bir son değildir.

Hayatımızın yegane adil başlangıcı ve biricik fırsat eşitliğidir.

 

 

AŞK, EVLİLİK, İHANET

 

 

Fakir bir adam için karısı sahip olduğu tek şeydir.

 

 

Terketmek üzere olan kadının çektiği ilk silah kendi cinselliğidir;

ama o silahla genelde kendini vurur.

 

 

Evliliğin aşkı öldürdüğü söylenir.

Bu akılcıların tipik düz çizgili neden-sonuç yanılmalarından biridir.

Doğrusu şöyledir: aşkın beklenen ölümünün evlilik sırasında gerçekleşmesi

sık rastlanan bir tesadüftür sadece.

Aşkın ömrü zaten kısadır, ölümü de hep ama hep doğal nedenlerledir.

 

 

"Değişeceğim" sözü ilişkilerimizi düzeltmekte kullandığımız bir bozuk paradır.

 

 

...gerçekten aşık olamayanlar ve hiçbir zaman olamayacaklar aşkın tüm sorumluluğunu sadakat sanırlar.

Ne büyük yanılgı!

Aşkta oysa bir tek sorumluluk vardır...

Aşk.

Sadakat, saygı, ihanet, iffet...Bütün bunlar o sorumluluğu biraz daha sürdürmeye yarayan oyunlardır.

Sevmekten usanmak başkadır; sevmemek başka.

"Seni hala seviyorum sevgilim.Ama bu aralar sevmekten usandım".

Bu dili konuşan aşıklar ne kadar azdır.

Kendimizi her zaman bir papatya falına hapsederiz.

 

 

Seven erkek üç yılda, seven kadın ise yedi yılda bıkar.

Aşkın en barbat yanı da aradaki bu dört senedir zaten.

 

 

Tehlikeli bir ihanet oyununa başlayanlar sanırlar ki sadece kaybederlerse bir bedel ödeyecekler.

Halbuki tehlikeli ihanet oyunların ters bir kuralı vardır:

kazananlar her zaman kaybedenlerden daha çok bedel öderler.

Üstelik çoğu zaman herkesin ödeyeceği bedel apaçık ortadadır.

Tehlikeli oyunları bu kadar cazip kılan ise, bedellerin asla peşin istenmemesidir.

Kader, verdiği hazza kıyasla en fahiş bedeli işte bu yüzden ihanet oyuncularından talep eder.

Ve oyuncular en ağır senetleri çarçabuk imzalar ve atlarlar sahneye.

 

 

Ne doğrunun ne de yalanın yüzde yüzü yoktur.

Ama ben %80 ve üstüne müteşekkir olmayı;

%50 ve üstüne rıza göstermeyi;

%30 ile %50 arasına katlanmayı öğrendim.

Yoksa tek bir dostum veya sevgilim kalmazdı yahu.

Yalan ise %30 ve altından başlar.

 

 

İtiraf...

yepyeni ufak yalanlar söylenerek anlatılan eski bir yalandır.

 

 

Erkekler ve kadınlar affetmek ve unutmak konusunda da biraz farklıdırlar.

Erkek çabuk unutur; ama asla affetmez.

Kadın derhal afferder; ama asla unutmaz.

 

 

Unutmak değil - çünkü bu mümkün de değildir.

Ama hatırlamamaya çalışmak -işte bu hayatta erken kazanılması gereken bir meziyettir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
  • Cevaplar 155
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

"Meleklerin ninnileriyle mi büyütüldünüz? İşte o zaman şeytanın kahkahalarını çok daha iyi duyabilirsiniz...

 

Nihilistin Kafa Karışıklığı.: -"Herşey Hiçtir." -"Eğer öyleyse hiçte hiçtir.Bak inanacak bir hiçin bile kalmadı işte geriye" diye fısıldadı şeytan..

 

 

Birilerini ikna edemiyorsan.en azından kafalarını karıştır..

 

 

Köpek,efendi istemezdi..efendi köpeğin dünyasını yıkmasaydı eğer..

 

 

Ekonomik özgürlük yoktur..Sadece farklı efendilere yeni bağımlılıkar vardır.Kocadan kaçan kadın patrona tutulur..Patrondan kaçan müşterilere.. -Kadın 20.yüyızyılda özgürlüğe kavuştu! -Yok yahu!Peki sonra ne oldu? -hiç.iş kölesi oldu.. "

emre yılmaz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BEN KÖTÜ MÜYÜM?

 

EVET ÖYLESİN!!!

 

EVET ÖYLEYİM;

 

BEN İNSANIM....

 

 

 

Gerçek mi?

 

Şimdiye kadar duyduğum en deli,enn yürek titreten,en gönül karıştıran kahkasını koyuverdi şeytan. "Ey insanoğlu sen!her akşam şu dua ile yat en iyisi..'Yar Bana Bir Rüya' ve sabah aynı dua ile uyan" Ve birden bire kesip alaycı kahkahalarını gözlerini çevirdi yüreğime,buz gibi bir sesle ekledi: " En büyük uyuşturucu gerçekliktir"

 

Meleklerin ninnileriyle mi büyütüldünüz? İşte o zaman şeytanın kahkahalarını çok daha iyi duyabilirsiniz...

 

"İçgüdülerimiz olmasa kimse kötü;çıkarlarimiz olmasa kimse iyi olmazdi..diye fısıldadı şeytan..ve ekledi: "üstelik iyiler can sıkarlar".Bir işe yarayanlar sonunda hep can sıkarlar..işe yaramaz serserilerdir;bizleri büyüleyerek baştan çıkaranlar...

 

Sosyetede, siyasette ve iş dünyasinda dürüst olmaya çabalamak.Ayşecik rolünde ***** film çevirmeye benzer... Nefrete sevgiden daha çok güvenirim dedi şeytan..Çünkü nefretin sahtesi olmaz..

 

Aşırı kederde bir huzursuzluk vardır.kaybedecek bir şey var çünkü...aşırı bir kederde ise huzur..nasıl olsa kaybedecek bir şey kalmadı

 

Ölüm... Kimse Eşit Doğmaz - ama herkez eşit ölür - işte onun için - ölüm acı bir son değildir - hayatımızın yegane adil başlangici ve biricik fırsat eşitliğidir..İyiki ölüm var..Başkalarının iyi talihi başka türlü nasıl çekilir? İnsanlar ne garip!! Her maçın ne yaparsak yapalım berabere biteceğini bildiğimiz halde kazanmak için yırtınıyoruzMahalle Berduşu 1 - Vehbi Koç1

 

Aşk... Aşk..yüzmeyi bilmeden bizi attıkları deniz..Aşk ve iman birbirlerine benzerler.Gerçek aşıkların ve gerçek dindarların sebeplere ve kanıtlara ihtiyaçları yoktur..O aklımızca değil..gönlümüzce bilinendir..O yaşanandir anlaşilan ve anlatilan değil.. Aşkın dili peygamberlerin ayetlerine,evliyaların,azizlerin şiirlerine benzer.Onlar konuşunca akıl susmalı.. Aklın sözü ancak boş bir gönüle geçer..Evet ancak boş bir gönlün efendisidir akıl..efendili bir gönlün ise kölesidir.. Aşk ne kadar şiddetliyse, ayrılıklar ve kavgalar da o denli şiddetli olur...Hiç kavga etmeyen aşıklarmı? Birbirlerini değil ebeveyn lerini bulmuşlardır.. Sonsuza dek sürecek yegane aşklar yarım kalmış aşklardır.. Kadın, erkeğin kendisine kul köle olmasini ister...olunca da ondan nefret eder.. Ekonomik özgürlük yoktur..Sadece farklı efendilere yeni bağımlılıkar vardır.Kocadan kaçan kadın patrona tutulur..Patrondan kaçan müşterilere.. -Kadın 20.yüyızyılda özgürlüğe kavuştu! -Yok yahu!Peki sonra ne oldu? -hiç.iş kölesi oldu..

 

Bir sokak köpeğini dahi beni severken kullandığı tonlamalarla sevse kudururdum..tokatlayıp canını yakmak isterdim..ondan ayrı bir yere giderken onu ufaltip cebime koyup yanimda götürmek isterdim..Ne zaman bana doğru geldiğini görsem yüreğim kabarırdı..Böyleydi işte.. Bu rüya birgün biter,bu dünya yıkılır ve herşey elinden kayıp gider..Tutmaya çalışırsan daha çabuk kaybedersin..Gerçek aşk belkide böyle birşeydir..bilemem..Sahte aşklar ise birbirlerine çok yakişirlar..Beyaz atlı prensler ve kuğu gibi prensesler bir araya gelmişlerdir.Gerçek aşklarda bulunan zıtlaşmalar ve bu zıtlaşmaların aşkı zenginleştirmesi sahtelerinde görülmez.Sahte bir aşkın başinda ne idiysen sonunda osundur.Gerçek aşk adamı değiştirir.yegane kalıcı yanı da budur.. sevgilin yada karın sana nasıl gelmişse, senden öyle gidecektir.bir başkasının yatağından sana geleni gün gelir sende başkasının yatağında bulursunÇok sinirlendiğinde sevgiline parmak uçlarınla hafifçe tokat atmaktan çekinme..tokatı yer yemez büyük bir yaygara ile önce ağlarlar..kapılar çarpılır bavullar toplanır.arkadaşlara telefon edilir.hiç merak etme..Kadınların sevdikleri erkekten yedikleri bir kaç tokat daha sonralari hoşlarına gider.Erkeğinin hırsını,tutkusunu kıskançlığını yaşamalarının başka yoludur.Kadınlarin şikayet ettikleri sevmedikleri adamdan yedikleri gerçek dayaklardir.. Bana bir tokat atanı kim olursa olsun ne olursa olsun ne kadar seversem seveyim derhal terk ederdim diyen kadınlar ne sevmeyi bilirler ,ne kendilerini ne de erkeklerini tanırlar...Keşke biri onları tokat atabilecek kadar sevebilse...Ben bir kadının yerinde olsam eğer birşeyimi satacaksam,bedenimi satmayı birçoklarının yaptığı gibi beynimi,düşüncelerimi veya ruhumu satmaya tercih ederim.Or....; bir insanda bulunan belki en değersiz uzvu satmakla hepimizden daha iyi bir ticaret yapmaktadır.

 

İktidarsızlık... Geçici veya kalıcı iktidarsızlığa,gösterişe sükseye,imaja önem veren hırslı ve çalımlı işadamlarında rastlanır.Normaldir.Bu kadar gerginliğe yüklere ve maskelere dayanamayan ufaklığın arada sırada kontak yapması.

 

Çapkınlık: Toplum ne ikiyüzlüdür ya Rabbi!! Kadının çapkınına o..pu derler.Erkeğin o...pusuna ise çapkın... Çapkınlık görecelidir..Çapkın bir kadını elinde tutabilen bir erkek,her sene düzinelerce kadınla yatan bir erkekten çok daha çapkındır. ..

 

Nihilistin Kafa Karışıklığı.: -"Herşey Hiçtir." -"Eğer öyleyse hiçte hiçtir.Bak inanacak bir hiçin bile kalmadı işte geriye" diye fısıldadı şeytan..

 

Birilerini ikna edemiyorsan.en azından kafalarını karıştır..

 

Kapitalizm : "Dünya hiçbirzaman bu kadar kültürsüz egemenler sınıfı tarafından yöneltilmemişti" Dostlar mı dediniz? Hangi dostlar? Seni gerçekten özleyen,sana,sen olarak sana,tüm zayıflık aptallık ve kroluklarına rağmen yine de seni severek sana,evinin zerafetine,davetlilerin görkemine değilde,sana gelen tek bir dostun kalmışsa ve sen bu dostunun farkına hala varabiliyorsan sen büyük bir işadami,bir kapitalist olamazsin.. Sokaklarda meydanlarda gezinmesinler,boş oturmasinlar ,dükkanlardan alacaklarını alsınlar;ufak bir lokantada bişeyler yesinler ve küçük evlerine dönsünler.Ne kadar kendi acınası rahatlarının ve özel mutluluklarının peşine düşerlerse biz yönetenleri o kadar rahat bırakırlar.Böylelikle içlerinden sivrilen tek tük dik kafalıları tepelememiz daha kolaylaşır..

 

Köpek,efendi istemezdi..efendi köpeğin dünyasını yıkmasaydı eğer..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe.

 

Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız.

 

Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.

 

***

 

Bizim kuşağımız büyük bir savaş görmedi, büyük bir buhran yaşamadı, ama bizim de bir savaşımız var.

 

Büyük bir ruhani savaş bu. Kültüre karşı büyük bir devrim hazırlıyoruz.

 

Büyük bir buhran bizim hayatlarımız. Biz ruhani bir buhran geçiriyoruz.

 

***

 

Bize dünyanın bokundan ve pisliğinden başka bir şey bırakmadılar.

 

 

 

Ağzınızda bir silah varken ve silahın namlusu dişlerinizin arasındayken ancak sesli harflerle konuşabilirsiniz.

 

***

 

Hiçbir zaman tamamlanmış olmayayım, ne olur.

Hiçbir zaman halimden memnun olmayayım.

Hiçbir zaman kusursuz olmayayım.

Kurtar beni, Tyler, kusursuz ve tamamlanmış olmaktan kurtar.

 

***

 

Çünkü ancak kendimi mahvederek ruhumun gerçek gücünü keşfedebilirim.

 

***

 

Belki de kendimizi daha iyi bir şeye dönüştürmek için her şeyi kırıp dökmemiz gerekiyor.

 

***

 

Dövüş bittiğinde hiçbir şey çözülmemişti, ama hiçbir şeyin önemi yoktu.

 

***

 

Bu senin hayatın ve anbean sona eriyor.

 

***

 

Her akşam ölüyor ve her sabah doğuyordum.

 

***

 

Tyler bana bir garsonluk işi buluyor, sonra ağzıma bir silah sokmuş ve diyor ki,

sonsuza kadar yaşamak istiyorsan, ilk adım olarak ölmek zorundasın.

 

***

 

Bu yükseklikte etraf o kadar sessiz ki, insan kendini o uzay maymunlarından biri sanıyor.

Sana öğrettikleri küçük görevi yerine getiriyorsun.

Bir kolu çek.

Bir düğmeye bas.

Neyi neden yaptığını bilmiyor, sonra da ölüp gidiyorsun.

 

***

İnsan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya; aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir.

 

***

 

O sarmalayıcı karanlıkta, başka birinin kolları arasına hapsolmuşken,

hayatta elde edebileceğiniz her şeyin sonunda çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok kolaydır.

 

***

Sevdiğiniz herkesin size sırt çevireceğini ya da öleceğini fark ettiğiniz zaman ağlamak kolaydır.

 

***

 

Zaman aralığını yeterince uzun tutarsanız, herkesin hayatta kalma şansı sıfıra düşer.

 

***

 

Uykusuzluk böyledir işte. Her şey çok uzaklardadır, bir kopyanın kopyası gibi.

Dünyayla arana öyle bir mesafe sokar ki, ne sen bir şeye dokunabilirsin, ne de bir şey sana.

 

***

 

Bütün umutlarınızı kaybetmek özgürlüktür.

 

***

 

Her kalkış ve inişte, uçak bir tarafa doğru fazlaca yattığında, kaza olsun diye dua ederdim.

Hepimizin çaresizlik içinde öleceği, insan bedenlerinin uçağın gövdesinde sıkışıp kalacağı

o anı düşünmek uykusuzluğuma ilaç gibi gelir, üstüme dayanılmaz bir uyku çökerdi.

 

***

 

Bazı insanlar gece insanıdır. Bazıları da gündüz insanıdır.

 

***

Başka bir yerde, başka bir zamanda uyanabilseydim, başka bir insan olarak uyanabilir miydim?

 

***

 

 

 

Dövüş kulübünde geçen bir geceden sonra, gerçek dünyadaki her şeyin ses ayarı kısılmış gibi olur.

 

***

 

Bazen bir şey yapar ve belanızı bulursunuz. Bazen de yapmadığınız şeyler size belanızı

buldurur.

 

***

 

İşyerinde, koridorda insanların yanından geçerken, herkesin küçük düşmanca YÜZ’üne karşı tamamen ZEN bir tavır takınıyorum.

 

***

 

Kendi cerahatli ve hastalıklı çürümemi kucaklıyorum.

 

***

 

Tyler diyor ki, ben henüz dibe vurmaya yaklaşmamışım bile. Ve eğer sonuna kadar düşmezsem, kurtarılmam olanaksızmış. İsa çarmıha gerilerek yapmış bunu. Sadece para, mülkiyet ve bilgiden vazgeçmen yeterli değil, diyor Tyler. Bu bir hafta sonu tatili değil. Kendini geliştirmeye sırt çevirmeli ve felakete doğru koşmalısın.

 

***

 

“Kovulmak” der Tyler, “herhangi birimizin başına gelebilecek en iyi şey olurdu.

Böylece havanda su dövmekten kurtulur ve hayatlarımızla bir şey yapardık.”

 

***

 

Marla’nın hayat felsefesi, bana söylediğine göre, ölmeye her an hazır oluşu.

Marla’nın hayatındaki trajedi ise ölmüyor oluşu.

 

***

 

Güzel ve emsalsiz bir kar tanesi değilsin. Herkes gibi sen de o çürüyen organik maddeden yapılmasın.

 

***

 

Kültürümüz hepimizi aynı yaptı. Artık kimse gerçek anlamda beyaz ya da siyah, zengin ya da yoksul değil. Hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Teker teker, hiçbirimiz hiçbir şey değiliz.

 

***

 

Hangisi daha kötü, cehennem mi, hiçlik mi?

 

***

 

Dövüş kulübünde geçirdiğiniz zaman boyunca, banka hesabınız değilsiniz. İşiniz değilsiniz.

Aileniz değilsiniz ve olduğunuzu düşündüğünüz kişi değilsiniz.

 

***

 

Güçlü kadın ve erkeklerin oluşturduğu bir sınıf var ve bunlar hayatlarını bir şeye feda etmek istiyorlar. Reklamlar insanları gerek duymadıkları arabaların ve kıyafetlerin peşinden koşturuyor. Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar, neden?

Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için.

 

***

 

“Şunu unutma” diyor Tyler. “Ezmeye çalıştığın bu insanlar, senin muhtaç olduğun herkestir.

Biz senin çamaşırını yıkayan, yemeğini pişiren ve önüne getiren insanlarız. Senin yatağını biz yapıyoruz. Uykudayken seni biz koruyoruz. Ambulanslarını biz kullanıyoruz. Telefonlarını biz bağlıyoruz. Bizler ahçıyız, taksi şoförüyüz ve senin hakkında her şeyi biliyoruz. Sigorta bildirimlerini, kredi kartı ödemelerini biz takip ediyoruz. Hayatının her alanını biz denetliyoruz.”

 

***

 

Biz tarihin ortanca çocuklarıyız. Bizi bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandıran televizyon programlarıyla büyüdük, ama bunların hiçbiri olamayacağız. Ve bu gerçek kafamıza ancak dank ediyor”.

 

***

 

Bizler eşşiz değiliz.

Süprüntü ya da pislik de değiliz.

Biz sadece biziz.

Biz sadece biziz ve hayatta başımıza gelenlerin bir nedeni yok. FİGHT CLUB...Chuck Palahniuk

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bugünlerde bu konu ön planda "bu" dediğim malını mülkünü tüm edindiklerini bırakıp "yüreğinin götürdüğü yere git"mek belki sizinde dikkatinizi çekmiştir

emre yılmazın hayatı ROBIN S. SHARMA nın "ferrrisini satan bilge" kitabında işlediği konudan farklı değil

yada populer kültürden açarsak feridun düzağaç-gerçi o pek popüler kültürün elemanı sayılmaz ya her neyse-

son klibinde benzer bir durum işlenmiş

tüm bunlar gösteriyor ki insanlar mutluluğu nerede arayacaklarını öğrenemediler ama en azından tecrübe ede ede nerede aramayacaklarını öğrendiler tabi bunun içinde ağır bedeller ödediler

bu konu bana belki hiçte ilgili değil ama kidman ın bir filmini hatırlattı

filmde kadınlar erkeklerin işlerini yapmaya hatta onlardan daha iyi yapmaya başladıklarında erkeklerde tanrı olmaya kalkıp istedikleri kadınları yaratmışlardı

sanırım hatırlamamın sebebi

yaşamımız boyunca yükte ağır pahada ağır her şeyi torbamıza dolduruyoruz ancak yüzümüzdeki gülümse çok çok dorian grayinki kadar anlamlı olabiliyor

kendimizi mutlu edemiyoruz hissedemiyoruz

ve sonunda bir dağ evini sığınıyoruz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Ölüme son çare olarak bakmalısın. Hiç kimsenin seni alıkoyamayacağını bil. Ama ölüme gidebileceğin için onu yedekte tut; sonuna kadar.

 

Diyelim ki gece bir kâbus gördün. Bunun bir kâbus olduğunu bilirsin ve kurtulmak için başını biraz oynatman yeter. Her şey daha basit, daha dayanılır hâle gelir ve bir bakarsın en korktuğun şeyden zevk alır olmuşsun. Hayat seni korkutuyorsa, içini yakıyorsa, en yakınların çirkin maskeler takmışsa...

 

Hayat budur de, ikinci kez çağrılacağın bir oyun olduğunu söyle. Zevk verici ve acı çektirici bir oyun, inanç ve aldatmaca oyunu, maskeler oyunu. Onu sonuna kadar oyna, ister oyuncu olarak, ister izleyici olarak. İzleyici olman daha iyi, içinden kolay çıkarsın. "Son Kurtuluş Çaresi" yaşamama hep yardımcı olmuştur. Elimin altında olduğu için, bu çareye hiç başvurmadım.

 

Ama ahretin direksiyonu elimin altında olmasaydı, kendimi tuzağa düşmüş hisseder ve bir an önce kaçmaya bakardım."

 

AMİN MAALOF..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

rudya bu dörtlüğünü okumamıştım...çok güzelmiş..teşekkürler..

 

Bir yalnızlık okyanusundaki bir adadır Yaşam, kayaları umuttur Ada'nın, ağaçları düş; çiçekleri ıssızlıktır, dereleri özlem.

 

Ey dost, senin yaşamın diğer adalardan ve topraklardan ayrılmış bir adadır.

 

Limanlarından kaç gemi yelken açarsa açsın başka iklimlere, kaç gemi varırsa varsın limanlarına, sen yine, yalnızlığın ıstırabıyla inleyen ve mutluluğu özleyen ıssız bir ada olarak bir başına kalacaksın. En yakın dostuna bile meçhulsün, onların ilgi dolu sevgisinden ve anlayışından çok uzaklardasın.

 

Ey kardeşim, seni, altın kümeciklerinin üstüne oturmuş, zenginliğine sevinerek - hazinelerinle gurur duyarak, topladığın her avuç dolusu altının, diger insanların tutku ve düşüncelerini seninkilere bağımlı kılan göze görünmez bir halka olduğuna inanıp, güvenlik duyduğunu görmüşümdür.

 

Aklımda seni, düşmanlarının kalelerini yerle bir etmek tasarılarıyla ordularına kumanda eden bir fatih gibi görmüşümdür. Ama sana bir kez daha baktığımda, senin yerinde, altın kasalarının ardında çırpınan bir yalnız yürekten ve kapatıldığı altın kafeste boşalmış su kabının karşısında kalakalmış susamış bir kuştan baska bir şey göremedim.

 

Ey kardeşim, seni, çevrende kral diye kabullenmiş, sana başardığın büyük işlerin övgüsü olan şarkıları söyleyen, senin akıl gücünü öven ve sanki bir 'yarı - tanrı'nın huzurundaymışlar gibi, hatta gökkubbenin coşkusunu bile bastıran coşkunluk belirtileriyle sana bakınan insanların arasında görkemliliğin tahtına kurulmuş olarak görmüşümdür.

 

Ve sahip olduğun bunca nesneye bakarken, yüzünde, sanki onların ruhu senmişsin gibi mutluluk, güçlülük ve zafer belirtilerinin oynaştığını görmüşümdür.

 

Ama sana bir kez daha baktığımda seni, tahtının yanı başında durup, sanki görünmez hayaletlerden içinde sıcaklık ve dostluktan başka hiç bir sey bulunmasa da kabulün olan bir sığınak dilercesine elini her yana uzatan, kendi yalnızlığıyla başbasa kalmış bir insan olarak bulmuşumdur.

 

Ey kardeşim, seni, güzel bir kadının karşısında kendinden geçmiş, çıkarıp yüreğini onun güzelliğinin mihrabına koyarken görmüşümdür. O kadının sana içtenlikle ve şefkatle baktığıni görünce de kendi kendime, 'Yaşasın, bu adamın yalnızlığını silen ve yüreğini bir başka yürekle birleştiren Sevgi' demişimdir.

 

Buna karşın, sana bir kez daha baktığıda, senin sevgi dolu yüreğinin içinde, sırlarını bir kadına açıklayabilmek için boşuna hıçkıran yapayalnız bir yüreğin daha durduğunu ; ve sevgiyle - dolu ruhunun ardında, sevgilinin gözlerinden yaş olup akabilmek için boşuna çırpınan bir bulut gibi dolanan yalnız bir ruhun daha bulunduğunu gördüm.

 

Ey kardeşim, yaşamın, diğer insanların konakladıkları yerlerden ayrık, ıssız bir konaklama yeridir. Hiç bir komşunun, içine göz atamayacağı bir yuvadır. Karanlığa gömülecek olsa, komşunun kandili onu aydınlatamaz. Erzağı tükense, komşunun ambarları onu dolduramaz. Bir çölde olsa, başkalarının elleriyle bellenip, çiçeklendirilmiş bahçelere sokamazsın onu. Bir dağın doruğu olsa, başkalarının ayak izleriyle çiğnenmis olan bir vadiye indiremezsin onu.

 

Ey kardeşim, senin ruhunun yaşantısı, ıssızlıkla çepeçevre sarılmıştır ve eğer bu ıssızlık ve tek başınalık olmasa, ne sen SEN, ne de ben BEN olabilirdik. Eğer bu ıssızlık ve tek başınalık olmasaydı, senin ağzından çıkan sözcüklerin benim ağzımdan çıktıklarına inanır; ya da senin yüzüne

baktığımda, aynadan kendi yüzümü seyrediyorum sanırdım.

 

Halil CİBRAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

*Adrenalin..

 

"-Bize dünyanın .......... ve pisliğinden başka

bir şey bırakmadılar!.."

 

*Devrimci ve baş kaldıran inancına, bilgilerine

saygı duymamak imkan dışı.. :clover:

 

*Ancak bir de neden aramayı ve durumun vaziyetini

başkalarına yüklememeyi bir becersen diyorum.. -_-

 

*Sevgiler.. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sevgiler bizden interlock......

 

bakarsın onuda başarırız bir gün... :)

 

İkna etmeye çalışıyorlar bizi. Değişime, yumuşamaya, hoşgörüye ikna etmeye çalışıyorlar. Ve daha bir çırpıda aklımıza gelmeyen daha nice "sihirli" ve "soft" cümleleri var artık onların. Onların yani "dost bildiklerimiz"in. Bir yandan da malumumuz olan "kol kırılır yen içinde" mantığını yangın anında camı kırılacak bir imdat düğmesi gibi yedeklerinde taşımaktalar. Laik dediklerimizden daha laik oldu bazı dostlar. İman işleri ile "nakit" işlerini ustaca ayırıyorlar artık birbirinden.

 

Ve bize imanlarıyla göz kırpıp, nakitleriyle eziyorlar. Elleri hep "alan el" ve fakat hiç "vermiyor" her sabah deterjanla yıkadıkları o cici eller. Değişmemizi istiyorlar bizim de. Bu değişim, bir vakitler "sertlikleriyle" sömürdükleri zihinlerimizi ve emeklerimizi, şimdi "softluklarıyla" sömürmelerine yarayacak belli ki. Herşey belli aslında: Onlar sınıf atlıyor ve yeni sınıflarını selamlamamızı istiyorlar bizden. Onları kutsamamızı ve evlerine alınteri, para, altın bilezik, gözyaşı, süt, kuzu eti taşımaya devam etmemizi istiyorlar. Konjonktürü bahane ediyorlar dönekliklerine. Ve döneklik "değişim" diye kakalanıyor.

 

Ve suyun akışına doğru bakıp ve bütün bu "değişim" naralarına kulaklarımı tıkayarak, bütün gericiliğim, bütün yobazlığımla bağırıyorum/bağırıyoruz: Biz hâlâ devrim istiyoruz!

 

 

 

Evet, ben hâlâ devrim istiyorum. İstediğiniz kadar mantıksız, romantik, beyhude bulun bu talebi. Biliyorum ki, sizin mantığınız kendinizi aklamak üzerine kurulu artık ve romantizmden nefret etme gerekçeniz kolunuza "yeni metresler" takma arzusundandır. Bir metres edinmek için yitirdiniz ve hatta katlettiniz romantik heyecanlarınızı. Devrimi, devirmeyi, şiddeti kuş tüyü yataklara uzanmak için terkettiniz. Siz de artık "ötekiler" gibisiniz. Beyaz bile değilsiniz üstelik. Size yakışan en uygun tanım "alaca"dır herhalde. Siz "alaca"sınız. Kavruk tenlerinez beyaz pudralar sürerek ve o pudranın parasını bize ödetmeye çalışarak koşacaksınız "efendilerin dünyası"na. Lakin o efendiler, size "kahya" muamelesinden daha öte bir şey yapmazlar. Siz iyi kahyalar olursunuz sadece. Oysa biz köleyiz ve en azından bir gün kendi zincirlerimizi kopartabilme şansımız olacak. Hakkımız olacak ve geçmişimize baktığımız zaman kirli hikâyeler bulamayacağız orada.

 

Bizi "değişim"e ikna etmeye çalışıyorlar. İkna odalarında bir genç kızın başını açmaya zorlanmasından bir farkı yok bunun. Dost bildiklerimiz, aynı düşmanlarımız gibi ve aynı onların yöntemleri ve aynı onların mantığıyla, bizi, tırmandıkları kirli merdivenlere davet ediyorlar. Üstelik tırmanmamızı filan da istedikleri yok; sadece onları seyrederek alkış tutmalıyız arkalarından. Bunu istiyorlar ve hâlâ onları "kahraman" görmemiz için zorluyorlar bizi. Bizi kahpeliğe, ihanete, satılmışlığa ikna etmeye çalışıyorlar. Fakat herşeyi görmekteyiz. O sırıtışlarının altındaki dişsiz damaklarını, çürük dillerini ve insan eti yemekten kirlenmiş boğazlarını ve ********* midelerini görmekteyiz. Onlar artık bizim dostumuz değil. Onlar düşmanlarımızın masalarında bir tutam fındık, biraz fıstık olmaktan öte hiçbir anlam taşımıyorlar ve bir gün biz de onları masalarımızda oynatacağız. Yeni efendilerinin leşlerine basarak göbek atacaklar karşımızda. Ve o gün bizi, kendilerine dokunmamamız için ikna etmeye çalışacaklar sadece ve aslında hep devrimci olduklarını anlatmaya çalışacakları. Tabii ki onlara inanma imkanımız hiç olmayacak! Çünkü vaktimiz yok "değişmeye". Çünkü en yakınlarımızı yitirdik!

 

İDRİS ÖZYOL

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Bir düş kurarım ben hep.Bu düşte georgianın kırmızı renkli tepelerinde,eski esirlerin oğulları ile eski esir sahiplerinin oğulları kardeşlik sofrasında bir arada otururlar" martin luther king

 

"sizin düşündüklerinize katılmıyorum.ancak sizin düşündüklerinizi söyleyebilmeniz için hayatımı ortaya koyarım" voltaire

 

"yasa koyucu neden akıllı azınlığı dinlemiyor?niçin hep isayı çarmıha geriyor?copernicus u luther i afaroz ediyor?" henry david thoreau

 

adrenalin yazdıklarınız bana " sivil itaatsizleri" hatırlatıyor dolayısıyla elimdeki afrizmalar topluluğundan birkaçını yazmak istedim

türkiyede bir forum sayfasında birinin yazdıkları beni taa yunan sitelerine sokratese götürüyor

şaşırtıcı ve sevindirici

madem halil cibrandan açtınız

"eğer insanlara boş elimi uzatır ve bir şey alamazsam çok üzücü; ama asıl üzücü durum , dolu elimi uzatıp kabul edecek kimseyi bulamamamdır"

siz şimdi dolu elinizi uzatıyorsunuz tutan olmuyorsa yine cibrandan "bana seni anlamıyorum demen haketmediğim bir övgü haketmediğim bir yergidir"

siz güneşi göstermeye devam edin varsın bazı ******** parmağınıza baksın

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sana kendi içimdeki küçük adamı anlatmakla işe başlayacağım...

 

...

 

Demek ki, büyük adam, ne zaman ve hangi alanda küçük adam olduğunu bilir. Küçük adam, küçük olduğunu bilmez ve bunu bilmekten korkar. Kendi küçüklüğünü ve yetersizliğini, başkalarının gücü ve büyüklüğünün kendisinde uyandırdığı güç ve büyüklük görüntüleriyle örter.

 

Büyük genaralleriyle övünmektedir, ama kendisiyle övünmez. Kendisinde varolan düşünceye değil, kendi aklına gelmeyen düşünceye hayrandır. En az anladığı şeylere en çok inanır ve kolayca anladığı fikirlerin doğru olduğunu kabul etmez.

 

 

 

Sana kendi içimdeki küçük adamı anlatmakla işe başlayacağım:

 

Tam tamına yirmi beş yıl boyunca- senin bu dünyada mutlu olmayı hakettiğini savundum, kendine ait olan şeyi savunma yetisinden yoksun olmakla suçladım seni, sonra Paris ve Viyana barikatlarındaki kanlı çarpışmalarda, Amerika'daki köleliğin kaldırılması savaşında yada Rus devrimi'nde elde ettiklerine sahip çıkamamakla suçladım.

 

Paris'teki savaşının sonu Pétain ve Laval'e, Viyana savaşının sonu Hitler'e, Rusya'daki savaşının sonuysa Stalin'e vardı, Amerika'daki savaşının sonuysa Ku-Klux-Klan yönetimine varabildi.

 

Özgürlüğü, kendin ve başkaları adına korumak, ona bekçilik etmektense kazanmak gerektiğini ve de bunu sağlamanın yolunu pekala bilirdin sen.

 

Ben, bu gerçeği epeydir biliyordum. Ancak, her seferinde çalışıp didinip bir bataklıktan çıkmayı başardıktan sonra hemen başka bir bataklığa saplanmanın nedenini anlayamıyordum. Sonra yavaş yavaş ve el yordamıyla, seni köle yapan şeyin ne olduğunu buldum:

SEN KENDİ KENDİNİ KÖLELİĞE MAHKUM EDİYORSUN.

 

 

Bunu bilmiyordun, değil mi? Kurtarıcıların, seni baskı altında tutanların, Wilhelm, Nikolaus, Yirmisekizinci Papa Gregory, Morgan, Krupp ya da Ford olduğunu söylüyorlar. 'Kurtarıcıların'ın adına da, Mussolini, Napolyon, Hitler, Stalin, Troçki deniyor.

 

 

Bak ben ne diyorum: Senden başka hiç kimse senin kurtarıcın olamaz!

 

 

Artık tek bir efendinin sadık kölesi olmaktan kurtulup, önüne gelenin, herkesin kölesi olmak için, insan önce bir sömürücüyü diyelim, Çarı ortadan kaldırmalıdır. Devrimci güdülerin ve büyük bir özgürlük idealin olmaksızın böylesi bir siyasal suç işleyemezsin.

 

Bu durumda, kişi, diyelim İsa, Marx, Lincoln ya da Lenin gibi gerçekten büyük bir adamın önderliğinde bir devrimci özgürlük partisi kurar. Gerçekten büyük olan bu adam senin özgürlüğünü son derece ciddiye alır.

 

İşlerini kolaylaştırmak için çevresine küçük adamlar, yardımcılar, getir-götürcüler toplamak zorundadır, çünkü bu büyük işi tek başına yürütemez. Üstelik, çevresine küçük büyük adamlar toplamazsa, sen onu anlamaz, bir kenara iter, adam yerine koymazsın. Bir sürü küçük büyük adamla çevrilmiş olarak, senin adına güçler ve yetkiler ele geçirir, ya da bir damla hakikat, ya da yeni, daha iyi bir inanç bulur sana.

 

Sayfalar dolusu söylevler yazar, özgürlük yasaları, vb. şeyler yazar, kendisini ayakta tutacak olan senin yardımın ve ciddiliğindir. İçinde bulunduğun toplumsal bataklıktan çıkarır seni. Birçok küçük büyük adamı bir arada tutabilmek, senin güvenini yitirmemek için gerçekten büyük olan bir adam, derin bir aydın yalnızlığı içinde, senden ve gürültü patırtıdan uzak ama aynı zamanda senin yaşamınla yakın bir ilişki içinde, elde edebildiği büyüklüğünden her gün bir parça vermek, özveride bulunmak zorundadır.

 

Sana 'öncü'lük edebilmek için, senin onu erişilmez bir tanrıya dönüştürmene göz yummak zorundadır. Olduğu gibi, sade bir insan olarak kalsa, diyelim, elinde evlenme cüzdanı olmadığı halde bir kadını sevebilen bir adam olsa, ona güvenmezsin çünkü, onu olağandışı bir insan olarak görmek istersin.

 

Böylece, sen, kendi ellerinle, yeni efendini ortaya çıkarmış olursun. Kendisine yeni efendi rolü verilmiş büyük adam büyüklüğünü yitirir, çünkü bu büyüklük, onun sözünü sakınmazlığından, sadeliğinden, yürekliliğinden ve yaşamla arasındaki gerçek ilişkiden gelmekteydi.

 

Büyüklüklerini büyük adamdan sağlamış olan küçük büyük adamlar, maliye, dışişleri, hükümet, bilim ve sanat alanlarında büyük görevlere atanırken sen olduğun yerde, yani bataklıkta kalırsın. Bir, 'mutlu gelecek' yada bir 'Üçüncü Reich' uğruna pılı pırtı içinde dolaşmayı sürdürürsün. Damları samanla örtülü, duvarları tezekle sıvalı pis evlerde yaşamayı sürdürürsün. Gerçi kültür sarayınla övünmektesin.

 

Dilediğince çekip çevirdiğin, dilediğin biçime soktuğun 'yanılsama'dan hoşnutsun şimdilik- ancak, senin bu egemenliğin, bir dahaki savaşa ve yeni efendilerinin koltuklarını yitirmesine dek sürecektir.

 

Bu küçük adamlar, saraylardan, malikanelerden değil, senin saflarından gelmektedirler. Onlar da senin gibi acı ve açlık çektiler. Üstelik, sana bir yığın söz söyleyerek, senin ve yaşamının, ailenin ve çocuklarının birer hiç olduğunu anlatıyorlar, aptal, köleliğe elverişli ve başkalarının kullanacağı birer insan olduğunuzu söylüyorlar.

 

Size kişisel özgürlük değil ulusal özgürlük vaat ediyorlar. Size özgüven değil, devlete saygı, bireysel büyüklük değil, ulusal büyüklük vaat ediyorlar. Sense olnlara 'Kurtarıcılar' diyorsun, 'Yeni Kurtarıcılar' ve bağırıyorsun: 'Heil! Heil! ' 'Viva! Viva! ' 'Yaşaa! Yaşşaa! '

 

 

 

Wilhelm Reich-Dinle Küçük Adam 1946

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben sadece faşizmin ne olduğunu,nasıl ilerlediğini çok güzel bir dille anlatan incedende dalgasını geçen wilhelm reich in dinle küçük adam adlı kitabından bir alıntı yaptım....galiba yanlış yorumladın rudya..

 

Binlerce yılın bakış açısından görebliyorum seni,

Binlerce yıl geçmişten ve binlerce yıl gelecekten bakıyorum sana,

Kendinden korkma duygundan kurtulmanı istiyorum.

Daha mutlu ve daha insana yaraşır bir yaşam sürmeni istiyorum.

Kasılmış bir beden yerine,canlı,yaşayan bir bedenin olsun istiyorum;

ÇOCUKLARINDAN NEFRET ETMEK YERİNE ONLARI SEVMENİ,

KARINA ‘’EVLİLİK GEREĞİ ‘’işkence yapmak yerine onu

MUTLU ETMENİ İSTİYORUM….

(WİLHELM REİCH)

fırsattan istifade bir tane daha yazayım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hayır yanlış yorumlamadım kastınızın farkındaydım

sadece hayatımda çok az kişiye dinletebildiğim dinle küçük adam bu gibi diğer kitaplar dahası bunların özü hakkında kurduğum kendi cümlelerimden bıktm size ait birkaç kelime duymak istedim

adrenalin

neden ben bu başlıkta yazıyorum

neden bizden biri nicklerimle üstteki naber alttaki seni neden sevmiyorum konularından kendimi çektim

daha da önemlisi benim nickim neden rudya

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

gördün mü rudya

söylemek istediğim tam olarak da buydu

derhal iletimin cevabını aldım üstelik sonunda üç nokta var

yani şeytanın fısıldadıklarını haykıran tanrı hızını alamayabiliyo

adım atmak içn birilerinin öne atılmasını bekleyip en haketmeyen kişiyi lider yapan rudyaCIK

seni de görelim

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

nicomedias

vakananın nicklerinden biri yada onun alemci arkadaşlarından biri olma ihtimalin var tabi

sartre imzası

ben yine bulantıya başvururumda sen zenneliğime başvurursan modaratör iletileri kalddırır

söylemek istediklerimi takip ettiğine göre anlıyorsundur.

rudya cevap vermeyeceksin herhalde?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

keşke sende biraz sartrenin bulantısında olsanda adrenalinin ve benim şimdide yeni gözüne kestirdiğin nicomedas ın yakasını bıraksan

hiç bıkmıycaksın kurtuldum sanırken yine sen

derdin benle sürüyosa içni rahatlatmak için bana adrenalinleyse ona özel mesaj gönder bizde okumadan sileriz

ama bu konu başlığına bunları yazarak sayfayı bayağılaştırma

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sevgili,saygı değer(inanabilcekmisiniz...) sara k...rudya mı deseydim yoksa... :D

 

herneyse...ikisi de aynı bedende birleşmiş zaten...adları farklı olsa da...

 

az biraz isimlerin kişiliğiyle de oynanmaya çalışılmış...biri kendini adrenaline hayran bıraktırmış...

 

biri de altında veyaut geçmişinde bazı yaşanmışlıkların barındırdığı onursuz bir gururla nefreti oynamış adrenaline...

 

fakat üzgünüm senaryoda da oyuncularda da iş yok..maske dikimi de sağlam olmamamış...baksana maske altından belli sarakın sar(l)ak beyni...

 

şimdi rudya(sara k) oyunun perdesini kapatalım da,bir dinlenmeye bırakalım kendimizi...ben de kapıda bilet satmaya çalışıp yeni seyirciler toplayayım gelecek senaryon için...

 

yeni nikin ne olcak gıs...daha provakatör birşey bul da iyi iş yapsın bir dahakine... :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ludwig wittgenstein "cehennem başkaları değildir. cehennem kendinizsiniz."

 

 

 

rudya üzüyosun beni

sayfanızı benmi bayağılaştırıyorum

"balçıklı " bir güneş gösterenin müridi olmak üzresin

beni o kadar gözünde büyütme kurtulamadım falan

ben seninkiler gibi engin bilgilerimden faydalandırmak için yeni topikler açmıyorm

yazılmışlar arasında yanlışlar varsa onları gösteriyorumki sen gibi insanlar birkaç "aforizma"ile -bu senin lafın- hipnoz olmasın

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.