Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Eski Mısır Mezar Mimarisi-1


İstanbul

Önerilen İletiler

I. ESKİ MISIR MEZAR MİMARİSİ

 

Mısır dininin başlıca özelliği, ölümden sonra yaşamaya devam edebilmek için vücudu çürütmeden, korumayı başarmaktı. Sonsuza dek saklanan cesedin, sağlam bir mezarda korunmak istenmesi bunun doğal sonucu oldu. Mısır mimarisinin temeli ve başlıca sorunu mezarın bozulmazlığıydı. Bu dokunulmazlık ve sağlamlık bir çok yönlerden sağlanmalıydı. Cesedin, emniyetinin, ölünün servet, eşya, hizmetkar ve hazinelerinin korunması gerekiyordu. Bunun sonucunda mezar bir sapel, depo ve sanat eseri oldu. Heredot’un söylediğine göre ev geçici, mezar ise devamlı bir konuttu. Mezar ve tapınaklarının eski Mısır Çağının en önemli binaları olması da bu düşünceyi kanıtlar.

 

Mısır mezarı, yeryüzündeki konutun karşılığı olarak düşünülmüş bir ev görünüşündedir. İçinde hiçbir canlının giremeyeceği, ruha ayrılmış bir kısım (Tai), rahiplerin ve akrabaların dualar okumak ve sunular bırakmak üzere geldikleri kabul salonları (Ka) ve bu ikisinin arasında bir koridor ağı yer alır.

 

Mısırda mezar mimarisi için çok şeyler bilinmektedir. Çünkü bugüne kadar gayet iyi bir halde kalabilen ve incelenmesi mümkün olan mezar anıtları bulunmaktadır. Mezar anıtları, Şahıs Mezarları ve Krallar Mezarları olmak üzere başlıca iki grupta incelenebilir. Bunlar birbirinden farklı fikirlere göre inşa edilmişlerdir. Çünkü dini inanışlara göre, krallar öldükten sonra tanrılaşmış sayıldıklarından, onlar için yapılacak mezarların sonsuza kadar varolması düşünülmüştür.

 

Mısır’da mezar mimarisi mastaba adı verilen mezar yapılarıyla gelişmeye başlamıştır.

 

Mastabalar, imparatorluğun ilk çağlarından büyük devlet memurları tarafından kendileri için yapmış oldukları mezarlardır. Uzunlukları yaklaşık olarak 50 metre, genişlikleri 25 metre, yükseklikleri ise 10-12 metredir. Mastabanın planı dikdörtgendi. Örkeleri ker***ten yapılmış olup sonradan taştan yapılmaya başlanmıştır.

Mastabalarda üç bölüm vardır. (Levha 1)

 

1. Dış oda; burada ölüye sunulan eşyalar bulunur, duvarlar ziyafet ve bayram sahnelerini gösteren kabartmalarla süslenirdi. Doğu cephesinde bir niş biçiminde yapılan bu oda, bir çeşit şapeldi ve ucunda sunak masasıyla bir yalancı kapı da vardı. Bu niş daha da büyütüldüğü zaman, kapı batı cephesine geçirildi. Bu yalancı kapıda ölünün ruhunun geri geleceğine inanılıyordu.

 

2. Gizli iç oda, Sardab adı da verilen bu odada ailenin ölülerinin heykelleri toplanmıştı.

 

3. Lahidin bulunduğu asıl mezar odası; bir yer altı bacasından ulaşılan bu odada, ölünün özel eşyaları bulunuyordu.

Teknik olarak mastabaların yapımında madeni aletler, matematik bilgisi ve teşkilatmış bir çalışma gerekmişti. Görünüşteki basitliğe rağmen orta bir mimari eser vardır ve mastaba parlak bir gelişimin ilk belirtisidir. Piramit inşaatlarında ilk adım olduğu gibi, sonradan Luxor’da yapılan büyük ölü tapınakları da bu küçük mezar şapeli odasından türedi. Yine ilk defa bu inşaatlarda görülen ince taş işçiliği ise sonradan gelişen bütün mimarilerde gelenekleşti. Mastabaların çoğunluk köy gibi düzenledikleri görülür.

Serdab’a konulan heykellerin amacı, mumyalanmış cesed bozulursa bu ruhun heykellerden birinin içine girebilsin düşüncesiyle konulmuştu. Duvar resimleri ise öncelikle ölüye dünyada yaşadığı hayatı anımsatmaktır. Daha sonraları ölen kimsenin biyografisi de yer almıştı bu duvarlarda.

 

Orta imparatorlukta mastabaların yapımına devam edilmekle birlikte Yeni İmparatorluk dönemi içerisinde mastabalar yerine kayalara oyulmuş kaya mezarlarının yapımına başlanmıştı.

Piramitler ise krala ait mezar mimarisini oluşturur. Biçimi, büyüklüğü ile diğer yapılarından hayli farklıydı. İlk kral mezarları Abidos şehri civarında sülaleye ait basit şekilde yapılmış yapılardı.

İlk kral mezarları basit şekilde ise de sonraları nisbetleri daha büyümüş, duvarları itinalı bir şekle girmiş ve asıl mezarın etrafına, iç bölme duvarı ile niş şeklinde küçük odacıklar ilave edilmiştir.

Piramitler iç düzenlemeleri ile birbirinden ayrılmaktadır. Birincisi mastabaların geliştirilmesiyle yapılan basamaklı piramittir. İkincisi de gerçek pramitlerdir.

 

Piramitler daha çok bölgeler oluştururlar ve bölgelerde yakınların da bulunan çağdaş kasabaların adlarıyla anılır. Bu gruplaşmaların çeşitli nedenleri vardır, ancak ana hatlarıyla. Eski Krallık piramitleri daha çok memphis yakınında yoğunlaşmış, Orta İmparatorluk piramitleri ise İtştavi dönemin başkenti yakınında toplanmıştı. 4. Hanedan’dan başlayarak piramitlere, çevrelerindeki yapılarla birlikte, ad verilmemeye başlandı.

 

Piramitlerin oluşum sürecinde geçtiği aşamalar şöyle idi; planlama, tasarım ve yapım. Piramitlerin kurulacağı alanın belirlenmesinde önemli temel ilkeler esas alınmıştır. Öncelikle güneşin battığı yön yani Nil’in batı yakasında inşa edilmeliydi. Sonra Nil düzeyinden oldukça yüksek bir yerde olmalı ancak ırmağın batı yakasına da uzak düşmemeliydi. Alanın çatlaksız bir kaya üzerinde olması gerekliydi. Başkenti ve firavunun diğer sarayına yakın bir yerde yapılmalıydı.

 

Yer belirleme işleminin ardından piramid işçileri gerekli alanı kum ve çakıl taşlarından arındırmalıydı. Böylece temel kazı alanı kazılıp zemin yatay duruma getiriliyordu.

 

Kazı alanında bu düzenlemeler yapıldıktan sonra, piramidin tabanının tam kare olacak biçimde belirlenmesi ve kenarlarından her birinin dört asal yönden biri doğrultusunda olması gerekiyordu. Eski Mısırlılar piramitlerle ilgili ölçme işlerinin yapılmasında kullandıkları standart uzunluk ölçü birimi “krallık kübit1iydi. Uzunluğu 0.524 m olan krallık kübiti, yedi “avuç” yada yirmi sekiz “parmak”tı. Bir avuç da dört parmağa eşitti.

 

Piramit için gerekli taşlar taş ocaklarından sağlanıyordu. Nil’in doğusunda bulunan Tura’daki Mukattam tepeleri önemli taş ocaklarından biridir. Taşçı ustaları taş bloklarını dikdörtgen prizmaya dönüştürmek için metal testereler kullanıyor ardından kalem ve madırga gibi aletlerle perdahlıyorlardı. Taşların gerekli uzunlukları iplerle ölçülerek denetleniyordu. Yeterli sayıda granit taş elde etmek içinse yeraltına kanal açma suretiyle elde edilebilmekteydi. Kullanılacak granitin nitelikli olması çeşitli işlemlere tabi tutulmaktaydı.

 

Taş ocaklarından elde edilen taş bloklar, tekneler yardımıyla karaya indirilmekte ardından kızaklar yoluyla piramidin oluşturulduğu alana taşınmaktaydı.

 

Granit Assuan’dan, bazalt ve alçıtaşı Fayyum’dan, bakır Doğu Çölü’nden ve Sina Yarımadası’ndan getiriliyordu. Ayrıca kaldıraçlar, levyeler, destekler, yapı iskeleleri ve kızaklar için keresteye, kalaslara ve ahşap dikmelere; üzerlerinden taşların kaydırıldığı yada çekildiği tomruklara; döşeme kaplamaları ve heykeller için su mermerine gereksinim vardı.

 

Herodotos Kepps Piramidinin yapımında yüzbin işçinin yirmi yıl çalıştırıldığını ayrıca bu işçilerinde üç aya bir değiştirildiğini söylemektedir. Ne var ki bu bilginin doğruluğundan emin olunmamaktadır. Ancak Rainer Stadelmann, Eski Mısırlı işçilerin bir günde yaklaşık hacimleri bir metreküp olan 340 bloğu yerine yerleştirdiğini hesaplamıştır. Bu veri temel alınır, söz konusu piramidin yapımında yaklaşık 2300000 blok kullanıldığı ve Eski Mısırlıların bir yılda 360 gün çalıştıkları kabul edilirse, yapım süresi yaklaşık on dokuz yıl bulunur. Bu sonuç, Herodotos’un verdiği ilgili bilgiyle bağdaşmaktadır.

 

 

A. Eski İmparatorluk Mezar Mimarisi

Eski Krallık döneminin en gözde yapıları olan piramitler firavun ve yakınları için yapılmış anıt mezarlarıdır. Yakın çevresinde tapınak ve kutsal mekanlar bulunan piramitlerin çoğunluğu Nil’in batı kıyısında, yaklaşık 100 km uzunluğunda bir bölgede yer alır. Mısırda altmıştan çok piramit bulunur. Bunların en ünlüleri de bu dönem içerisinde yapılmışlardı. Bu piramitlerin en önemlileri şunlardır:

 

1) Zoser Basamaklı Piramidi

III. sülaleden itibaren büyük kral mezarları yapılmaya başlanmıştır. Zoser’de III.sülalenin ikinci firavunudur. Zoseer’in piramidi M.Ö.2600’lı yıllarda Sokkara’da yapılmıştır. Mezarın mimarı İmhotep’tir. İmhotep kralın veziri ayrıca başhekim ve başmüneccimdi. Taş piramitlerin ilkidir bu piramit.

Bina üst üste yerleştirilmiş ve yukarıya doğru gittikçe küçülen mastabalardan meydana gelmiş gibidir. Zoser’in özgün mastabası en az beş kez değişikliğe uğramış ve her aşamada tasarımı geliştirilmiştir. Sonuçta altı basamaklı bir piramit şeklini almıştır. (Levha 2)

 

Özgün mastabanın yeraltında kalan mezar bölümüne derinliği 28 m ve kenar uzunlukları 7 m olan kare en kesitli bir kuyuyla inilmektedir. Mezar bölümü biri ötekinin üstünde bulunan iki gözden oluşturulmuştur. Alt gözde kralın mumyasının olduğu sanılmakta, burası eski zamanda yağma edilmiş ve bir insan ayağı mumyası keşfedilmiştir. Alt gözün uzunluğu 2.97 metre ve genişliği ile yüksekliği 1.67 metredir.

 

Piramidin özünü oluşturan ilk taş mastabanın kenar uzunluğu 63 metre iken ikinci taş mastabanın kenar uzunluğu 71.6 metreye ulaşır. Üçüncü mastaba yalnızca doğu yönünde 8.5 m daha uzatıldı, taban boyutları, kuzey-güney ve doğu-batı doğrultularında, sırayla 71.6 m ve 80.1 m oldu. Dördüncü mastabanın tüm yönlerini 2.9 m daha uzatılarak mastabanın farklı bir biçimde büyütülmesine karar verildi. Böylece mastaba dört basamaklı bir piramite dönüşmüş, yüksekliği 40 metreye ulaşan dev bir yapıta dönüşmüştü. Özgün bir yapısal sistemi vardı. Kuzey-güney ve doğu-batı doğrultularındaki taban boyutları, sırasıyla, 77.4 m ve 85.9 metreydi. Üstünde kenar uzunlukları 6 m olan karesel bir düzlük bulunuyordu.

 

Son olarak da beşinci basamak inşa edilmiştir. Kuzey ve güney boyutları 109.1 m ve 125.3 m doğu ve batı doğrultusu 12 m ve 24 m olarak yapılmıştır. Böylece piramidin toplam yüksekliği 62.2 m’ye ulaşmıştır.

 

Piramid’in güneydoğu yakınındaki yapı grubu sed festivalinin kutlanması için yapılmış mabed ve pavyonların taş kopyası temsil eder. Festical kralın hükümranlığının yeni bir evresini belirtmek üzere düzenlenirdi. Piramidin kuzey doğu köşesine yakın bir kapalı odada (Serbab) Mısır’ın bilinen ilk büyük taş kraliyet heykeli olan Coser’in oturur biçimindeki heykeli vardır.

 

Ölümünden sonra tanrılaştırılan İmphotep’in bu eseri mimarlık sanatına birçok yenilikler getirmiştir. Öncelikle Mısır mimarisinde o güne kadar daha çok kamış, ahşap, çiğ tuğla ve az miktarda da taş kullanılıyordu. Sakara piramidinde ve çevresindeki binalarda ise ilk defa çok miktarda taş kullanılıyordu. Ahşap inşaat biçimleri böylelikle taşa uygulanmaya başlanacaktı. Malzemenin yeniliği kadar yapımındaki geniş ve karmaşık kompleksin çözümlenmesi de bir uygarlığın olgunlaştığını kanıtlar. Plan, düzen, binaları yerleştirilmesi, genel manzara ve bunlara ilaveten resim ve heykeltıraşının mimari elemanlar haline gelmesi, mimarının teknik bilgi yanında zengin bir yaratıcı hayal gücüne sahip olduğunu kanıtlar.

 

 

2) Gömülü Piramit

Kral Sehemhet selefinin yaptırdığı piramidin güneybatısında daha da büyük bir basamaklı piramit yaptırmak istemiş ama hükümdarlığın kısa sürmesi sebebiyle piramit tamamlanmadan kumların altında kaybolmuştur.

 

1950 yılında Mısırlı Ejiptolog M. Zakarya Goneim tarafından keşfedilmiş “Gömülü piramid” adı verilmiştir. Piramidin yüksekliği 70 m ve basamak sayısı yedi olacak biçimde tasarlandığı anlaşılmıştır. Eğer yapılsaydı Zoser basamaklı piramidinde yüksek olacaktı.

 

Taşlarının bir bölümü çalındığı için piramitin ne yüksekliğe kadar tamamlanabildiği bilinmemektedir. Yapının içinde bir de hazineye ulaşılmıştır.

 

 

3) Meydum Piramidi

Dördüncü Hanedan’dan başlayarak kral mezarlarının tasarımına önemli bir gelişme olu; basamaklı piramitlerin yerini, karesel tabanlı, içe eğimli yüzleri bir doruk noktasında birleşen gerçek piramitler aldı. Bunların ilki, Nil’in batı yakasında Meydum yöresinde bulunan piramittir.

 

Kendine özgü görüntüsü, yaş yığınlarından oluşan bir tepenin üstünde yükselen bir kule biçiminde bir yapıdır. Ancak piramit yapım hataları yüzünden çökmüş sade bir kule şeklinde kalmıştır.

Piramidin adı yapının hiçbir kısmında görülmemiştir. Yapımına 3.Hanedan’ın son kralı Huni zamanında başlanmış daha sonra 4. Hanedanın ilk kralı Snofu tarafından tamamlanabilmişti. Piramid Zoser piramidinden de yüksektir. Başlangıçta yedi basamaklı olarak düşünülmüş sonradan sekiz basamaklı bir yapıya dönüştürülmüştü. Ardından da basamaklar doldurulup gerçek piramit şeklini almıştı.

Piramidin özgün yüksekliği 93.5 m iken günümüze kadar 40 m yüksekliğinde varlığını koruyabilmiştir. Meydum piramidini kendinden önceki piramitlerden ayıran özellikleri vardır. Bunlar mezar odasının bir kuyu dibinde değil de piramidin tabanın da bulunması, piramidin doğu kenarının ortasında 2.74 ö yüksekliğinde bir ölüler tapınağının olması ve kuşatma duvarıyla piramidin arasındaki açık alanın genişliğinin az olmasıdır. Bu özellikleri ile daha sonra yapılacak piramitlere öncüllük etmiştir. (Levha 3)

 

 

4) Eğik Piramit

Eğik Piramit, Dahşur’da Snofru tarafından yapımına başlatılmış ve gerçekte piramid olarak planlanan ilk piramiddir.

Kimi zaman “Parıltılı Güney Piramidi” adıyla da anılan Eğik Piramit’in karesel tabanının kenar uzunlukları 189 m, özgün yüksekliği 105 m, hacmi 1449921 m’dir. Zamanla oluşan aşınmalar, günümüzdeki yüksekliğinin 101.5 m’ye inmesine yol açmıştır. Çift eğimlidir. Yaklaşık 49.4 m yüksekliğine dek 54o 31 93 eğim açısıyla yapılmış, sonra eğim azaltılmış 43o 21 ya indirilmiştir. Bu açısal kırılma nedeniyle piramide Eğik Piramit adı verilmiştir.

Eğik piramid, bir kuzey yüzünde bir de batı yüzünde iki girişi olan tek piramiddir. Vadi tapınağı piramid 700 metre kadar kuzey doğusundadır. Piramidin kaplama taşları günümüze kadar sağlamlığını koruyabilmiştir.

 

Piramidin doğu kenarında duvarlarının bir kısmı tuğladan bir kısmı da kireçtaşından yapılmış küçük bir ölüler tapınağı inşa edilmiştir. Tapınakta bir sunak ve Snofru’nun adlarının yazıldığı bir yazıt yer almıştır. (Levha 4)

 

 

5) Kırmızı Piramit

Snofru tarafından Dahşur’da Eğik Piramid’in 2 km kadar kuzeyinde yapılmıştır. Kullanılan kireçtaşının renginden dolayı kırmızı yada Pembe Piramid olarak bilinmektedir.

Eğim açıları Eğik Piramidin açılarına benzetmektedir. Yüksekliği 28.7 metredir. Birbiri ardına gelen üç oda yer almıştır piramidin içerisinde. Üçüncü oda mezar odası olarak planlanmıştır. Bu oda gömme işlemi yapıldıktan sonra belli olmayacak şekilde kapatılmıştır. (Levha 5)

 

 

6) Keops Piramidi

Snofru’nun ölümünden sonra tahta geçen Khufu tarafından yaptırılan, dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen ve Mısır’ın en büyük piramididir.

 

Khufu piramidi için Gize’nin yaklaşık sekiz kilometre batısında ve Libya Çölü kıyısındaki plabyu seçti. Burası hem lojistik, hem siyasal ve hemde dinsel bakımdan elverişli bir yöredir. Taş ocaklarına ve başkent Memfis’e yakındır. Nil’in batı yaaksında ölüler diyarındadır. Bu nedenlerden ötürü Keops’un, sonra seçtiğini tahmin ediyoruz.

Her piramitte olduğu gibi bununda dört kenarı dört yönü belirtir. Bina, tepede birleşen eşkenar üçgenlerden meydana gelmiştir. Taban 230 metre, uzunluğu 146 metredir. Günümüzde ise sadece 137 metredir. İnşaatta 6.25 milyon taş kullanılmıştır. Taşların ortalama ağırlığı 2,5 tondur.

 

Bloklar, birbirine tam uyacak biçimde son derece düzgün kesilmiştir. Taş bloklar arasına ince bir kağıt bile giremez. Bloklar ise standart kalıplanmıştır ve 20 santimetre civarındadır. Daha uzun yada daha kısa herhangi bir taş bloka rastlamak mümkün değildir.

Piramid yapılmadan hemen önce arazide bulunan kumlar kaldırılmış sonra sağlam kireçtaşı zemine ulaşıncaya dek kazı yapılmış, zemin düzeltilmiş ve yatay konuma getirilmiştir. Piramidin kazı alanının yatay ve düzgün duruma getirilmesinde Eski Mısırlılar su kullanıyordu.

 

Piramidin kenar uzunlukları arasında çok az hata yapılmıştır. Bu açıdan Mısır’daki piramitler arasında da ilk sırada yer almıştır. İçerisinde kraliçe odası, kral odası ve yer altı odası olmak üzere başlıca üç mekan yer almaktadır.

 

Yeraltındaki oda ile “Kraliçe odası” adı verilen odanın yapımı “Kral odasının” yapımına başlanmasıyla yarıda bırakılmıştır. Giriş yarıda bırakılmış bu yer altı odasına açılan bir koridora ulaştırır. Yukarı çıkan bir koridor büyük galeriye kadar uzanır; bu galeri de “kral odası”na açılır. Kral odasına, üstündeki piramit ağırlığını taşıması için beş sıra taş sütun yerleştirilmiştir. Burada Kral odasından dışarı açılan iki havalandırma bacası bulunur.

 

Kraliçe Odası, piramidin kuzey ve güney yüzlerinin tam ortasındadır. Bu odaya bir kral heykelinin konması tasarlanmış ancak bunun gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği bilinmemektedir.

Kral odası ise doğu-batı, kuzey-güney doğrultusundadır. Burada kralın mumyasının konulduğu bir lahit yer almaktadır. Cenaze töreninin ardından Kral odasına girilmesin diye koridorun ucundaki Büyük Galeri girişi mühürlenmiştir.

 

Piramidin doğu yüzünde ölüler tapınağı yeralmıştır. Kraliçe piramitleri olarak bilinen üç piramit Keops’un hemen güneyinde inşa edilmiştir.

 

Heredotos kitabında, piramitle kullanılan taşların ocaktan çıkarılması, taşınması ve piramidin yapılması için yüz bin işçinin yirmi yıl çalıştırıldığı ve işçilerin üç ayda bir değiştirildiğini yazmaktadır. Ancak verdiği bu bilgiden yalnızca çalışan işçi sayısının doğru olması mümkündür. (Levha 6)

 

 

7) Kefren Piramidi

Dördüncü hanedanın dördüncü kralı olan Kefren tarafından yaptırılmıştır. Keops Piramidinin güneybatısında yer almıştır. Biçim olarak Keops Piramidine benzemektedir. Yüksekliği 143 metredir. Günümüzde ise 6 metre daha kısalmış bir durumdadır.

 

Piramidin iki girişi vardır. mezar odası kaya zeminin kazılmasıyla oluşturulmuştur. Odada siyah granitten yapılmış dikdörtgen bir lahit bulunmuştur. Odanın güneyinde bir çukur kazılarak kralın iç organlarının bulunduğu bir kutu gömüşmüş üstü de sonradan kireçtaşı ile kapatılmıştır.

 

Kefren piramidinin doğusunda ölüler tapınağı vardır. burada iki büyük hol, beş şapel ve yalnız birkaç kişinin girebildiği çok kutsal bir oda vardır.

 

Piramidin batısında bir dizi galeri yer almıştır. Burada piramidin inşasında çalışan ustaların ve işçilerin barındırılması düşünülmüştü. Piramidin birde kuzey-güney doğrultusunda bir uydu piramidi vardır.

 

Halk piramidin önündeki avluya kadar gelip hediyelerini buraya bırakabilirdi. Bu avluda dikili kral heykelleri vardır. bu avludan da giriş tapınağına ulaşılıyordu. Girip tapınağında tek sıra sütunlu, uzun bir salon, iki sıra sütunlu bir dikey salon ve duvarlara yaslanmış yirmi üç tane kral heykeli vardır.

 

Kefren’in krallık döneminde yapılmış yüzlerce heykelin en büyüğü ve en görkemlisi olan Büyük Sfenks, Eski Mısır heykelciliğinin ilk devasa ürünüdür. Boylu boyunca yere uzanmış gövdesi aslan, başı insan olarak ifade edilmiş bu heykel Kefren Piramidi vadi tapınağının kuzeybatısında yer almıştır. (Levha 7)

 

 

8) Mikerinos Piramidi

Dördüncü Hanedanın beşinci kralı Mikerinos tarafından yaptırılmıştır. Gize platosunda, Kefren piramidi’nin güneybatısında inşa edilmiştir. Diğer iki Gize Piramitlerinin en küçüğüdür.

Özgün yüksekliği 66 metredir. Günümüzdeki yüksekliği 62 metre kadardır. Zeminin küçük bir kısmı kırmızı granitle kaplanmıştır. Kaya zemin içine mezar odası oturtulmuştur. Bu mezar odasından daha derin iki oda daha eklenmiştir daha sonra. Bu odaların ikincisinde kral Mikererinos’un mumyasının içine koyulduğu sanıldığı lahit bura bulunmuştur.

 

Piramidin güneyinde kraliçe piramitleri yer almıştır. Ölüler tapınağında kral heykelleri yer almıştır. Vadi tapınağında kralı kız kardeşinin ve karısının heykelleri bulunmaktadır. (Levha 8)

 

 

9) Dönemin Diğer Piramitleri

Beşinci sülale hükümdarlarının mezarları daha küçük şekilde yapılmışlardır. Fakat buna karşılık tapınak bölümlerine daha fazla önem verilmiş ve özellikle süslenmesine çok dikkat etmişlerdir. Planları hemen hemen aynıdır. Küçük bir kapıdan kapalı avluya girildikten sonra, sütunlarla çevriliş asıl mabet kısmına ulaşılmaktadır. Daha uzakta heykel odaları, mağazalar ve bir çok küçük odalar bulunmaktaydı. Bunlardan sonra asıl mezara yakın yalancı kapıya tesadüf edilir. Ölen kimsenin bu kapıdan çıkarak, kendisi için sunulan şeylerden istifade edebileceği sanılırdı.

Beşinci sülalenin son hükümdarı Unas zamanında bir yenilik daha görülür, oda asıl mumyanın konacağı yeraltı mahzeninin duvarlarına dini metinler yazdırmaktadır. Amaç kral, kendisi gibi ilah olmuş olanların yanına daha hazırlıklı bir halde girmesi içindir. Altıncı sülale kralları bu metinlerden daha fazla yararlanmışlardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ESKİ MISIR MEZAR MİMARİSİ-2

 

Mikerinos dönemini izleyen yaklaşık bin yıl içerisinde de piramit yapımına devam edilmiştir. Ancak bunlardan taş olanlar çok küçüktür. Üstelik niteliksiz yapılar oldukları için büyük ölçüde hasara uğramışlardır. Yapımlarına kireçtaşı yerine tuğla kullanılanlar ise kalıcı olmamışlardır; bunlardan günümüze yalnızca ufalanmış tuğlalarını, tuğla döküntülerinin oluşturduğu şekilsiz boz yığınla kalmıştır. Oysa Piramitler Çağı’na ilişkin taş piramitlerden Meydum Piramidi dışında, birçoğu hemen hemen tarihlerindeki biçimlerini korumuş ve günümüze dek kalmıştır.

 

 

Abu Ravaş

IV.Hanedanlığın üçüncü firavunu olan Ra’cedef adına yaptırılan “Sehedu yıldızı olan piramit” adlı, yapıt sahici piramit grubunun içinde yer almaktadır. Piramit bitirilememiştir, ancak yapıda granit kaplama malara rastlanmıştır.

 

 

Abusır

III.Hanedanlık zamanında Sahure tarafınan yaptırılmıştır. Adı “Ba-ruhlarının Yüksekliği Piramit”dir. Piramidin özgün yüksekliği 47 metredir.

 

V. Hanedanlığın üçüncü firavunu olan Neferirkare’ye ait olan piramidin adı “Ba-ruhunun Piramidi”dir. Özgün yüksekliği 70 metredir. Kralın ölümünde bitmemiş olan piramidin Vadi tapınağı ve yaklaşım yoluna ardılı olan firavun Neuserre el koymuştur.

V. Hanedanlığın beşinci firavunu Ra’neferre’ye ait olduğu sanılan piramidin adı “Ba-ruhlarına Kutsal Olan Piramit”dir. Piramidin çok resmi kayıtlarda mevcut olunmasına rağmen bulunamamıştır.

V. Hanedanlığın altıncı kralı Neuserre tarafından yaptırılmıştır. Adı “Yerli Yerine Konmuş Piramit”dir. Özgün yüksekliği 51.1 metredir.

 

el-Kula

Burada bulunan basamaklı piramidin sahibi bilinmemekle birlikte kraliyet piramidi olmadığı tahmin edilmektedir. Ancak Üçüncü Hanedanlığa ait olduğu sanılmaktadır.

 

Sakkarra

IV. Hanedanlığın sonuncu firavunu olan Skepseskof’a ait bu piramidin adı “Arınmış Piramit”dir. Gerçek bir piramit değil, lahit biçimli bir yapıdır.

 

V. Hanedanın ilk firavunu olan Userkof’a ait olan bu yapının adı “Yerinde saf olan Piramit”dir. Özgün yüksekliği 49 metredir. Gömü töreni tapınağı, alışılmamış biçimde, piramidin güneyinde bulunur.

V. Hanedanın firavunu olan İzezi’ye ait piramidin adı “Güzel Piramit” çağdaş adı ise “el-Şavvaf”tır. Özgün yüksekliği 52.5 metredir.

V. Hanedanın firavunu Venis’e ait piramidin adı “Yerinde Güzel Olan Pirami”dir. İlk yüksekliği 43 metredir. Yaklaşım yolu bir dizi olağanüstü röliyefle süslüdür.

 

VI. Hanedanın firavunu Teti’ye ait piramidin adı “Yerinde Kalıcı Olan Piramid”dir. İlk yüksekliği 52.5 metredir.

VI. Hanedanlığın firavunu olan Merenre tarafından yaptırılan piramidin adı “Parlak ve Güzel Piramid”dir. Özgün yüksekliği 52.5 metredir.

 

VII. Hanedanlığın üçüncü firavunu Pepi’ye ait bu piramidin adı “Yerleşik ve Güzel Piramid”dir. Özgün yüksekliği 52.5 metredir. Memphis şehri adını bu piramitten almaktadır.

 

VIII. Hanedanlığın firavunu olan İbi’ye ait olan piramidin adı bilinmemektedir. Piramit sağlıklı ölçü veremeyecek kadar tahrip olmuştur.

 

Zaviyet el-Aryan

Sahibi bilinmeyen bu basamaklı piramidin çağdaş adı “Bitmemiş Piramid”dir. Yalnızca toprak altı bölümünün yapımı başlanmış, alışılmamış bir biçimde sanduka gömü odasının tabanında gömülü olarak bulunmuştur.

 

Kesin olmamakla birlikte III. Hanedanlığın firavunu olan Ka’ba’ya ait sanılıyor. Çağdaş adı “Tabakalı Piramit”tir.

Zavyet el-Maiyitin

Sahibi bilinmiyor ama muhtemelen III.Hanedanlığa ait olduğu sanılıyor. Basamaklı piramit grubundandır.

 

Yeri Bilinmeyen Piramitler

V. Hanedanlık firavunlarından olan Menkauhor’a ait olup Sakkara’da olduğu tahmin ediliyor. Piramidin adı “Tüm Yerler İçinde En Kutsanmış Piramid”dir.

 

VIII. yada VIII.Hanedanlığın firavunu olan Neferkare’nin piramidinde de Sakkara’da olduğu tahmin ediliyor. Piramidin adı “Dayanıklı ve Yaşayan Piramid”dir.

 

VIII. yada X.Hanedanlığın firavunu olan Iti’ye ait piramidin yeri kesin olarak bilinmemektedir. Piramidin adı “Ba-ruhları Piramidi”dir.

 

B. Orta İmparatorluğu Çağ Mezar Mimarisi

Bu çağda tapınak inşaatına daha fazla önem verilmeye başlandı, fakat mimarinin temeli yine yeryüzü hayatının maddi eşyalarından öbür dünya da yararlanılmasını sağlayan sağlam mezar yapımıdır.

Kralların mezarlarında, piramit gene tam formu ile görülmektedir. Eskiden bina tam piramit biçiminde iken, şimdi binanın üzerine oturtulmuş sembolik bir taç gibidir. Ayrıca büyüklük bakımından, aynı ölçüde kalmadığı gibi materyal bakımından da aynı değildir. Çünkü bu inşaatlar artış taştan değil toprak tuğlalardan yapıldığından, zamanın tahribatına maruz kalıyordu. Asıl mezar odaları mezar yapısının içinde olmayıp, derinliğine oyulmuş ve toprak altına yapılmıştır. Kralın abide mezarı yanında, kraliçe ve prenseslere ait kısımlar bulunmaktadır.

 

Gerek piramit gerek mastaba, mezarı saklayacak yerde, fazlasıyla belirttiklerinden, çok sık soyulmuş ve tahrip edilmişlerdi. Ölülerin bütün servetleriyle gömülmelerini ve onlara dua edip hediye sunulmasını sağlayacak bir başka tip mezar yapmak ve mezarı gizlemek gerekiyordu. Orta İmparatorluk çağında, piramitlerin mezar daireleri aldı. Nil Vadisi dar olduğundan mezarlar falezlerin içine oyuldu. Bunlara Hipoje adı verilir.

 

Avlu, hol, tapınak, koridor ve tünelden oluşan hipojeler plan açısından piramitlere benzemektedir. Devlet büyükleri eskiden olduğu gibi firavunun himayesinde onun çevresinde toplanmak istemediklerinden, falezlerin içinde kendilerine mezarlar oydurdular. Hipoje tipi mezarlar bu çağda bilhassas Ben-i Hasan bölgesinde ve çok sayıda yapıldı.

 

Mastabalar ise Eski İmparatorluk çağında olduğu gibi yine piramidin çevresinde toplandıkları görülür. Mastaba duvarındaki şapel nişi bu dönem içerisinde büyük önem kazanmıştır.

 

Bu çağda yapılan tapınakların aslında ölü tapınakları yani büyük mezar şapelleriydi ve bunlar Teb tepelerine gömülen tanrı-firavun mezarlarına bağlıydılar. Bunlardan başka, piramit, mastaba, hipoje gibi çeşitli mezar tiplerinin ölü tapınağıyla birleşmesinden başka bir yapı tipi olan Mezar Tapınağı meydana geldi.

 

Dönemin özelliklerini iyi ifade edebilen başlıca mezar yapı hakları şunlardır;

 

 

1) I. Mentuhotep Mezar Tapınağı

Mısır’ı tekrar birleştiren firavun olarak bilinen Mentuhotep’in bu yapıtı Dar-el-Bahri’de bulunmaktadır. Nehirden gelen ve duvarlarla sınırlı yoldan, batısında çift revaklı bir geçit bulunan bir avluya ulaşılır. Avludan rampayla çıkılan ikinci terasta dışı revaklı bir mezar tapınağı ve onun üstünde bir piramit vardır. Bu binanın arkasındaki revaklı tören avlusunda asıl törenlerin yapıldığı sütunlu kutsal salona geçilir. Kralın mezarı bu salonun ekseninde olup kayalara oyulmuştur. Mezar odasına ayrıca, rampanın başladığı ön avludan yüz elli metre uzunluğunda bir yer altı dehliziyle de ulaşmak mümkündür. Bu binada tapınakla mezarın yine birleştirildiği ve dağa oyulan mezara büyük bir mimari cephe verildiği görülüyor. Fakat sonuç Eski İmparatorluk çağına göre çok daha ince ve zariftir.

 

 

 

2) I. Amenemhet Mezar Tapınağı

On ikinci Hanedanlığın ilk firavunu olan I. Amenmhet, el-Lişt’le “Yüksek ve Güzel Piramid” adındaki yapıyı yaptırmıştır. Yüksekliği 55 metredir. Daha sonra kendisinin yerine geçecek olan oğlu I. Senvasret’in piramidiyle arasında bir buçuk kilometre vardır. piramidin çevresinde daha küçük piramid ve mastabalar bulunmaktadır. Memfis nekropolisinin yakınlığı I. Amenemhet’e hazır durumda uygun yapı malzemesi kaynağı oluşturmuştur.

 

 

3) II. Sesostris Mezar Tapınağı

el Lahun kentine üç kilometre kadar uzaklıkta olan piramidi II. Sesostris yaptırmıştır. Yapımcıları piramidi oturtmak için doğal bir kaya tepesini kullanmışlar ve Orta Krallığın gelişmiş çekirdekten kurma yönteminden yararlanmışlardır. Bu, merkezden yayılan taş istinad duvarları ve onların arasında kalan odaların ker*** tuğlalar ile doldurulması ile elde ediliyordu. Dış yüzün taşla kaplanması, tamamen taştan yapılan piramidler ile aynı görüntü etkisi veriyordu.

 

 

4) I. Sesostris’in Sirenpovet Mezarı

I. Sesostris’in yaptırdığı bu mezarın içi, bir eksen üzerinde sıralanan salonları, odaları, hücrelerle sağlam bir mimari düzen ve bir bütün oluşturulduğunu gösterir. Eski İmparatorluk çağında piramit mezarlarındaki salon ve odalar, amaçsız bir dolambaçlık içindedir. Sirenpovet mezarının Sakkara’daki karışık odalar ve koridorlarla artık ilgisi yoktur. Ayrıca Eski İmparatorluğun o karışık iç planlaması ve az sütunlu salon anlayışı da bu mezarlarda yoktur. Ancak bu mimarinin sütunları kare şeklindedir.

 

 

5) Diğer Mezar Tapınakları

Sakkara

On üçüncü Hanedanlığın firavunu olan Hencer’e ait olan ve adı bilinmeyen piramidin ilk yüksekliği 37 metredir. Ana yapı malzemesi tuğladır.

Bölgedeki bir diğer piramidin ise sahibi bilinmiyor ancak on üçüncü hanedanlığa ait olduğu sanılıyor. İlk yüksekliği bilinmeyen piramid bugün yalnızca 3 metre yüksekliğindedir.

 

Dahşur

III.Sesostris’e ait olan bu piramidin adı bilinmemektedir. İlk yüksekliği 78.5 metredir.

II. Amenemhet’e ait olan piramide “Güçlü Piramid” adı verilmişir. İlk yüksekliği bilinmiyor.

III. Amenemhet’ê ait olan piramidin adı bilinmiyor. Tuğladan yapılan piramidin ilk yüksekliği 81.5 metredir.

 

Mazghuna

Sahibi net olarak bilinmeyen piramidin IV. Amenmhet yada Nefrussobk’a ait olabileceği varsayılıyor. Toprak üstü yapısı günümüzde tamamen kayıptır.

 

 

C. Yeni Krallık Dönemi

Yeni İmparatorluk zamanında krallara ait mezar mimarisinde esaslı değişiklikler olmuştur. Hiksosların Mısır’ı istilası esnasındaki karışık devreden istifade eden hırsızlar, mezarları daha geniş ölçüde soymuşlardır. Bunun için, yeni yapılacak kral mezarlarını mümkün olduğu kadar gizli ve kimsenin kolaylıkla giremeyeceği yerlerde inşa ettirmek lazım gelmiştir. Bu amaçla Teb şehrinin karşı sahilinde, kayalıklı bir dağ vadisi seçilmiş ve burada yeraltına inen kral mezarları yapılmıştır. Onun için buraya krallar vadisi denir.

XVIII.Hanedan’ın Teb’li yöneticileri kendilerine uygun tarzda mezarlar yaptırmaya başlamışlardı Krallar Vadisinde. İlk kez I. Tutmosis mezarını burada kayaları oyarak yaptırmıştır. Bu vadi iki ana koldan oluşur, mezarların çoğunun yer aldığı Doğu Vadisi ve özellikle III.Amonofis’in mezarının bulunduğu Batı Vadisi.

Krallar Vadisinde toplam altmış iki adet mezar bulunmuştur. Sonuncu bulunan mezar ise Tur’ankamun’a aittir. Bulunan mezarların hepsi kral mezarları değildir. Mezarlar, tarım alanının hemen kenarında kurulan kişilere ait gömülme tapınaklarından ayrılmışlardır. Tapınak ile mezarı ayırmanın tek nedeni, güvenlik değildi, aynı zamanda dini ve mimari nedenleri de vardı.

 

Krallar Vadisi’nde XVIII.Hanedan ile XX.Hanedan arasında kraliyet mezarlarının planı; gömülme odasında son bulan, bir yada daha fazla salonlu (bazen sütunlu) uzun eğimli kayaya oyulmuş bir koridordan ibarettir. İlk mezarlarda koridor belirli bir yerde genellikle dik açı içinde ya sağa yada sola kıvrılırdı, ama XVIII.Hanedan’ın son dönemlerinden başlayarak düzleşti. Uzunluğu değişiyordu. Haremhab’ın ki 105 metre, Siptah’ın ki 88 metre, VI.Ramses’in ki 83 metredir.

 

Kral mezarlarının hepsi birbirine benzemektedir. Mezar odasında granit bir lahit, duvarlarda renkli, düz yada kabartma resim ve freskler vardır. Oldukça büyük ve etkileyici kolosal heykeller mezar odalarını süslemiştir.

 

Vadideki mezarların üzerinde herhangi bir mimari yapı yapılmamıştı. Mezarların iç kısım planları yalnızca iyi saklanmayı gerektirecek çarelere yönelikti, mezar soyguncularını şaşırtmaya yönelik yollar ve yalancı kapılar yapılmıştı.

 

Ancak Krallar Vadisindeki mezarlardan yalnızca Tut’ankamu’nun mezarı hırsızlar tarafından soyulmamıştı. Bu soygunlara önlem olarak eski Mısır rahipleri, aralarında I. Seti, I. Ahmosis, I. Amenhotep, II. Ramses ve II. Tutmosis’inde bulunduğu kırk firavun mumyalarını mezarlarından çıkartarak, vadi ile Deir El Bahri arasında gizli ve toplu bir mezarlığa alel acele taşımışlardı.

Krallar Vadisi’nin 1,5 km güney batısında Biban El-Harim denilen yerde ise Kraliçeler Vadisi yeralmaktadır. Burada kraliçe ve prenseslere ait seksen mezar tespit edilmiştir. Kraliçe Nefertari ve Thiti gibi firavun eşlerinin mezarları dışındakilerinin boyutları küçük, süslemeleri ise pek çoğunda yok denecek kadar azdır.

 

Eşy Abd El-Gurnah köyü yakınlarında Soylular Vadisinde ise VI. Hanedandan Ptolemaioslar dönemine kadar geçen süre içinde gömülen dörtyüz mezar tespit edilmiştir.

 

 

II. ESKİ MISIR’DA ÖLÜ GÖMME TÖRENLERİ

Mısırlılar, ölümden sonra, yeniden canlanılacağına inanırlardı. Buna tabiatın kış ile baharına benzetirler, ölüm ve yeniden doğuş halini örnek tutarak, nasıl ki Osiris yeniden hayata kavuşmuştur, o halde insan hayatı da ona benzemelidir diye düşünürlerdi.

 

1-Osiris, yeryüzü veya uzayda olsun, yaşamsal etkinliktir ve bir tanrının görünür şekli altında ölülere yeniden canlanmayı vaad etmek için onların dünyasına iner. Çünkü kendini temize çıkarmış her ölü, tıpkı toprağın bağrına düşmüş bir buğday tanesi gibi, evrenin derinliklerinde bir hayat tomurcuğudur.

 

2-Mısır mitolojisine göre Osiris ile erkek kardeşi Seth arasında yaşanan çatışma sonucunda Osiris vücudu parçalara ayrılmak suretiyle öldürülmüştü. Karısı İsis ve oğlu Horus, Osiris’in tüm Mısır ülkesine yayılan vücud parçalarını tanrıça Nefitis’in yardımıyla sihirsel bir tören sonunda bir araya getirip onu tekrar yaşama döndürmüştü. Kısaca Eski Mısırlılar için ölüm mevcut değildi. Her biri, toprağın öbür yüzünde kendine, dünyadakine oldukça benzer bir yer ve bir mevcudiyet bulacağına güvenebiliyordu. Gezegenler arasında, kendini doğruya çıkardıktan sonra, maddi zenginliklerinin hiçbirini terk etmeksizin vaad edilen ebediyetle mutlu olabilirdi.

 

3- Bütün bunların gerçekleşmesi için de belli şartlar vardı. Bunlara bakacak olursak;

Her şeyden önce kutsal bedenin korunması sağlanmalıydı. Çünkü Eski Mısırlılar, ruhun öte dünyada yaşamını sürdürebilmesi için, bedenin korunması gerektiğine inanıyorlardı. Piramit, kralın mumyası için dikiliyor, ceset ise, bu koskoca taş dağının tam ortasında, yine taştan bir mezar içine yerleştiriliyordu. Ardından soylular da, kral piramidinin çevresine düzenli sıralarla dizilmiş daha küçük mezarlar yaptılar. Giderek, biraz önemli herkes, öte dünya için tedbirlerini alabileceği pahalı mezarlar sipariş etmeye başlar oldular.

 

Ölüm ile ilahi dünyaya katılma arasında yargı yer alır. Osiris öteki dünyaya alınan ruhların yazgısının ne olacağına karar veren bir yargı kurulunun başkanıdır. Ölüyü sorguya çeker ve kalbinin temiz olup olmadığını bir tüy ile tartardı. Osiris bu sınavı kırk iki yargıçla birlikte yapardı. Bu sınavda başarısız olanları aç, susuz, karanlık zamanlar bekler ayrıca timsahlar tarafından parçalanmaya mahkum edilirlerdi.

 

Rahiplere göre, imtihanlardan iyi olarak geçebilmek için, birçok yol vardı. Bunlardan biri mezarlar içine yiyecek koymaktı, bir diğer ise ilahları memnun edecek tılsımlardı. Ayrıca da, balık, yılan, hamamböceği ve diğer bazı böcekler, rahibin takdisinden geçerek ceset içine konursa, ölüye yardımcı olacakları kabul edilirdi. Bir de en çok tercih edilen şey, bir “Ölüler kitabı” satın alınarak mezara koymaktı. Bu papirüs kitabı rahipler tarafından yazılmış dualarla ve Osiris’i sakinleştirecek ve hatta aldatacak formüllerle doludur.

 

4-Bilinmeyen yolculuğunda ölünün ruhuna veya “dublesine” yardımcı olmak için, mezarın son kapısı da mühürlenmeden ölüm ayinini yöneten rahip mumyanın yanına inisiyasyonlara göre yazılmış bir papirüsü koyar. Bu papirüse “Ölüler Kitabı, Güneş İlahileri Kitabı, Gizli Evin Kitabı, Kapılar Kitabı” denir.

 

5-Ölüler Kitabı, iki yüz civarında sihirli söz topluluğudur.

 

Ölüler Kitabı, ölünün geçeceği maceralı yolculuğu sırasında geçeceği kapıları karşılaşacağı tanrıları tanımayı, bazı kısımlarında Osiris’e dua gibi olan bu yakarılarla onların iyi tesirlerini çekmekte ve özellikle pek çok sayıdaki yırtıcı, sinsi, kötü ruhun fenalıklarından veya isimleri, belleği, iç organları yiyen, sürekli ölüler aleminin uluhiyetlerinin gölgesinde yaşayan yılan, şeytanlara yakalanmamakta yardımcı olmaktadır.

 

6-Ölüler Kitabında yazılanlar rahipler tarafından cenaze töreni boyunca mumyaya dönük okunuyordu.

 

Eski Krallık döneminde başlayan kültürel gelişmelerle birlikte, “ölümsüzlüğün sığınağı” olarak benimsenen mezarlara konulacak ölülerin, öbür dünyadaki yaşamları için ünleri ve zenginlikleri ölçüsünde mumyaları yapılmaktaydı. Heredot’un uzun uzun anlattığı gibi eski Mısır’da mumyacılık kutsal ve yaygın bir meslek dalı olup, yapılacak işlemlere göre değişik fiyat tarifeleri uygulanmaktaydı.

 

7-Mumyalama işlemi yaklaşık yetmiş gün sürüyor. Ancak önemli bir kişi yada bir firavunun cesedinin mumyalama işleminin on ay kadar sürebildiği de görülmüştür. Bedenin su kaybını sağlamak için beden doğal bir bileşim olan natrona (karbonat, bikarbonat, klorid ve sodyum sülfat karışımı) gömülüyordu.

 

Ardından kadavranın kılları özenle traş ediliyor ve burun deliklerinden sokulan çengel gibi aletlerle beyin boşaltılıyordu. Sonra sol böğrün yarılarak iç organlarının çıkarılması gerçekleşiyor, beden oyuklarının ve yan tarafın yarası balmumu ile strelizasyon işleminden geçiyordu. Daha sonra iç organlarının işlemden geçirilmesi yani içlerinin boşaltılması, natron ile su kaybının sağlanması, kurutulması, yağlanması ve erimiş reçine sürülmesi. Bedenin ise natron ve güzel kokulu reçine ile örtülmesi, sonra geçici olan sargıların çözülmesi ve uzuvların deri altlarına kum yada toprak verilmesi. Beden oyuklarının reçineye batırılmış keten yada içinde mür ve tarçın gibi güzel kokulu maddelerin bulunduğu torbacıklarla sarılması, bedenin yağlanması ve bedenin yüzeyine erişmiş reçine sürülmesi son olarak da sargıların sarılması ve muskaların, takıların konulması gerçekleşiyordu.

 

8-Kendilerine ne lüks kaplamalar, ne ağlayıcılar, ne muskalar sağlayabilen fakir kişiler mumyacılarca toptan muamele görüyor ve çırakları, kadavraların iç organlarını çıkarırken ellerini işe alıştırıyorlardı. Masrafları çoğaltmamak için işlemler basitleştiriliyordu. Kadavralar kasaplardakine benzer çengellere asılıyor, içleri boşaltıldıktan sonra, yetişkinlerden beşer ceset alabilen teknelere atılıyordu. Cesetler otuz gün süreyle tuzlu bir eriyikte yatırılıyordu. Mumyalama bitince, akraba veya dostlar kadavralarını geri alıyorlardı.

 

9-Fakir olan kimse kendine bir tabut alamamış ise öküz derisine sarılıp bir palmiye ağacının altına gömülüyordu. Mezarın içine ise ölüler kitabından alınmış birkaç papirüs koyuyorlardı.

Bazı mumya vücutlarının kara, kuru, kırılgan ve derilerinin büzülmüş; bazılarının ise daha doğal görünümlü olması mumyacılığın önemli bir uzmanlık gerektirdiğini gösterir. II. Ramses 96 yaşında, Tutankhamon 18 yaşında öldüğü halde, mumyası genç firavundan çok daha iyi durumdadır.

 

10-Mumyalama işleminin ardından cenaze törenleri başlardı. Soylu olan kişinin cenazesi erken başlardı. Yüzleri boyalı, gri-mavi yas elbiseleri içindeki “Kites” adındaki kiralık yas tutucular ilahiler söyleyip, ağlayıp, feryat ederlerdi.

 

Cenaze alayının başında çiçekleri, mezara bırakılacak ölü eşyalarını, tepsi içindeki yiyecek ve adakları, kanopik kapları, papirüsleri, “Tekenu” denilen bir kızağa yerleştirilmiş hayvan postlarıyla kaplı insan şeklinde bir sembolü, kurban edilecek hayvanları tören yerine taşıyan “Saptis” denilen hizmetkarlar bulunurdu. Ardından geleneksel keten robu üzerine panter veya leopar postu sarmış “Sem” denilen rahip, diğer “Ko” rahipleri ve ölü ailesinin yakınları olmak üzere hep birlikte Nil’in karşı kıyısındaki kaya mezarlarına gitmek üzere gemiye binerlerdi. Burada hazırlanan katafalka konulan sandukanın iki yanında, İsis ve Osiris Tanrıları’nın kılığına girmiş iki kişi yer alır ve ilahiler okurlardı. Tören olayının nekropole ulaşması burada yapılan kutsal ayin ve törenlerin ardından, sanduka mezar odası içindeki taş kapaklı lahit içine yerleştirilir. Tüm ölü eşyaları ve adaklar mezara bırakılır, bölmeler ve giriş örülür, mühürlenir ve mezar girişi belli olmayacak şekilde kapatılırdı. Kral ve soylu mezarlarına bırakılan sunaklar için 114 bölümden oluşan törenler yapılmaktaydı.

 

11-Mumyalar muskalarla örtülüp yanlarına “Uzun Yürüyüş Asası” denilen sihirli olduğu varsayılan asa bırakılıyor. Mumyanın çenesi altına da Osiris sakalının konulması ihmal edilmiyordu. Yine ölünün öbür dünyada ortağı olacak heykelcikleri bırakılırdı mezarda.

Bir vakitler, acımasız bir geçmişte, güçlü biri öldüğünde, öte dünyada kendine yaraşır bir hizmetçi topluluğuna sahip olsun diye, o güçlüyü, öldürülen uşakları ve tutsaklarıyla birlikte gömme geleneği vardı. Bu tür gelenekler daha sonraları ya çok acımasız yada çok masraflı sayılmış ve imdada sanat yetişmiştir. Yeryüzü büyüklerinin alayını, gerçek uşaklar yerine, resim ve imgeler oluşturmaya başladı. Mısır mezarlarında bulunan resim ve araçlar, çoğu erken kültürlerde de rastlandığı gibi, ölenin ruhuna öte dünyada yardımcı olabilecek dostlar sağlama amacıyla ilişkilidir.

 

12-Mısırlı ressamların çizdiği duvar resimleri ve kabartmalar Mısır’da nasıl yaşandığına ait önemli bilgileri vermektedir. Ressamların resimlerinde önemli olan güzellik değildi. Çünkü sanatçının görevi her şeyi en açık ve kalıcı bir biçimde korumaktadır.

 

M.Ö. yaklaşık 1900 yıllarına denk düşen Orta Krallık denilen dönemde yaşamış bir Mısırlı soylunun mezarında, duvarların nasıl süslendiği hakkında iyi bir fikir vermektedir. Hiyeroglif yazıları, bu adamın gerçekte kim olduğunu, yaşamında hangi unvanlara ve payelere sahip bulunduğunu kesinlikle söylüyor.

 

13-Mezarlıkta son ritler tamamlanırken hizmetçiler de cenaze ziyafetini hazırlarlar. “Issız Vadi”de, dallar ve çiçeklerle kulübecikler yaparlar. Masalarında etrafında toplanılır. Herkes nefis yiyeceklerden yer. Bu ara lotüs çiçekleriyle süslenmiş çıplak dansözler, akşamın yumuşamış ışığında esrarlı Mısır’ın hikayelerini canlandırırlar. Bununla beraber, içkilerin, şarkıların, dansların etkisiyle davetlilerin asık yüzleri canlanır ve ölünün böyle bir günü için ve serbest hale geçmiş ka’sı için sevinirler. Bununla beraber bu eğlentinin çok uzamaması uygun görülür ve artık bıkmış merasimciler, gece canlıların alemini güzellikleri ile örtmeden, Teb’e dönerler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.