Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Vampirler Var mı?


Kanlı Baykuş

Önerilen İletiler

Webster Sözlüğü´nü açtığınızda Vampir sözcüğünün karşısında şu yazar;" Ölü bir insanın canlanmasına veya geceleri mezardan çıkmasına inanmak; vampirler uyuyan insanların kanlarını emerler." Vampirolog Rosemary Guiley, sondaki uyuyan insanların kanlarının emilmesi bölümünün saçma olduğunu söylüyor ve ekliyor; "Aslında tümü saçma, herkes vampir tanımını aynen yapamaz, genelde filmlerden ve kitaplardan etkilenilir. Ortada hep ölümsüz, fiziksel ve seksüel yönden çok güçlü, yapmacık, geceleri yaşayan ve doğaüstü güçlere sahip bir yaratığın olduğu sanılır. Bu saçma inançlara göre bir vampir, kötülük doludur çünkü yaşayan insanların kanlarını emerek yaşamını sürdürür, oysa bu doğaüstülük ve ölümsüzlük için işe yaramaz. Sonuç olarak bütün bunlar vampir folklöründen kaynaklanırlar ve gerçekten uzaktırlar."

 

Gerçekten de vampir inancı Slav Folklörü´nden doğmuştur; mezardan çıkan ölüler, kötü ruhlar, şeytani yaratıklar, kan içen doğaüstü güce sahip insanlar, kurt adamlar veya cadılar veya hayvani şekillere dönüşmeler; daha ne ararsanız arayın; tümünü Slav folklöründe bulabilirsiniz. Ama Guiley, böyle standart özelliklere sahip iddia edilen biçimde bir vampirin olmadığını söylüyor. Aksine vampirler doğal ortama kendilerini uydurmaya muktedirdirler ve gelişimleri sürekli aldatıcı görünüşler halindedir; amaç kollektif insan bilincini yanıltmaktır. Bu tanım, aslında Vampir Realitesi´nin arzuladığı tanımlamanın doğrultusundadır ve bilinçlidir.

 

Vampirimsi vampirler!

 

Vampir araştırmacısı Guiley, yıllarca süren araştırması sırasında, ne Bram Stoker´ın Dracula´sına, ne de Anne Rice´in Lestat´ına veya Armand´ına raslamadığını belirtiyor. Bunlar gerçekten birer kurgu-fantazi, bu tür tiplemeler aslında arzulanan istenen vampir tiplemeleri yani toplumun bilinçaltı atamaları; güncel sinemada bu daha belirgindir; artık vampirler Klaus Kinski, Christopher Lee veya Bela Lugosi gibi çirkin değil, Gary Oldman, Antonio Banderas veya Tom Cruise gibi yakışıklı ve seksidirler, seyirci onların kazanmasını açık açık ister ve taraflarını tutar. Guiley´in ideal vampirin elbette doğaüstü olacağını ama bunun alternatif realite gereği anlamına geldiğini söylüyor; asıl gizem eğer dikkat edilirse buradadır ve vampirin doğaüstülüğü buradadır yani alternatif olmasında... Gerçek vampirler herşeyden evvel, genelde kan fetişisti değiller. Bireysel olarak bazıları insan veya hayvan kanını şiddetle arzu ediyorlar. Bu arzu kan tadını sevmek veya biraz seksüel ya da majikal bir ritüel sonucunda oluşabilir, bazıları sağlık, uzun ömür ve majikal güç sağlamak gibi nedenleri ortaya koyuyorlar. Birçok kan içici, basit ve saf insanlar, vampir inançlarıyla ya da doğaüstü güçlerle hiç ilgilenmiyorlar. En iyisi, onları "vampir gibi" diye tanımlamak çünkü gerçekten geleneksel veya kurgusal vampir gibiler; kan tüketiyorlar. Bazı kan içme olaylarının içeriğinde kurbanların kanını içme faktörü kıskançlıktan veya kinden kaynaklanıyor. Bunlar gerçek vampir değiller, sadece vahşi bir biçimde öldürüyorlar. Anemi hastalığana tutulmuş olanları hariç tutabiliriz; kan hastalıklarının kan içme tutkusuna neden olduğu görülmüştür ama biz bu olayları vampirlik saymıyoruz.

 

Jung ve vampirlerin kaynağı...

 

Psikiyatrinin babası Carl Gustav Jung, Kollektif Bilinç Alanı kuramını geliştirirken tüm İnsanlığın ortak bir ruh alanında veya frekansında bir bütün olduğunu veya iletişimde olduğunu savunuyordu, bu alanda kollektif anılar ve bastırılmış materyal bulunuyordu. Kollektif Bilinçaltı zamanın başlangıcından beri, İnsanlık tarafından paylaşılmakta, bu depoda ilkel anılar ve örnek tavırlar yani Arşetipler bulunuyor. İşte bu örnekler, bizleri çeşitli biçimlerde etkiliyorlar; imajinatif olarak rüyalarda, dini inançlarda, mitlerde, sanatta ve folklörde belirginleşiyorlar. Jung´a göre, Şeytan kötülüğün arşetipi olarak tanımlanıyor, Toprak Ana inancı, doğumun, ölümün ve yeniden doğumun arşetipi ve vampirler, onlar da kollektif bilinç altında varlar. Bu yaklaşım bilimseldir ama hiç kimse tüm bilinmeyenin bireysel veya kollektif bilinçaltından kaynaklandığı kesin iddia edemez. Zıt bir teze göre ise, kayda değer olaylar vardır çünkü dışsal ve alternatif olaylar oluşmaktadırlar. Vampirizm de bu çerçevenin içinde yer alır. Gerçek ise, herhalde iki kuramın arasında bir yerdedir... İkisi de diyoruz çünkü kollektif bilinçaltı kuramı günümüzde reddedilemeyecek bir gelişme içindedir, filmler, kitaplar, reklamcılık ve pop-kültür kıtalararası boyutta büyük bir güç oluşturmaktadır. Guiley´in Vampir tiplemeleri içinde görülür ki, aynı ilgi alanı iki vampirin buluşmalarını sağlamaktadır ama bu ilgi buluşması bilinç düzeyinde nadir olur, buluşma daha çok bilinçaltında gerçekleşmektedir. Yıldırım aşkı gibi...

 

Ve artık Kont Dracula geliyor...

Yolunuz Romanya´ya düşerse ve tabii vampirlere meraklıysanız eğer, Wallachia bölgesinde yani ünlü Transilvanya´da, Arges Irmağı´nın kaynağına doğru gidin ve sorun; size tarif edilen yerde bir şato yıkıntısı bulacaksınız; işte orası Kont Dracula´nın ya da asıl adıyla Vlad Tepes´in şatosudur. 1456´da Vlad, buraya hakimdi, şatonun stratejik uygunluğu çok işine yarıyordu, sarp kayaların tepesinde ulaşılmaz bir yerdeydi. Vlad´ın amacı Boyarlar´ı kölelikten kurtarmaktı. O dönemde, Wallachia´da iki sınıf vardı; köleler ve Boyarlar yani aristokrat sınıf. Osmanlılar´ın baskısı ve etkisi nefes aldırmıyordu; Osmanlı tahtında Fatih Sultan Mehmet vardı ve Bizans´ı yok eden genç Sultan´ın gözü Balkanlar´daldı. Boyarlar´ın silahlanmasına ve ordu kurmalarına izin vermiyordu. Tepes, bazı Boyarlar´ın Türklerle iyi geçinmelerine kızıyor, gizli gizli örgütleniyordu. 1457 yılında Vlad Tepes bir darbe hazırladı, bir gece yarısı Osmanlı taraflısı Boyarlar´ın şatolarını tek tek basarak tümünü aileleriyle beraber esir aldı ve vahşet o gece başladı. Esirlerini aylar boyunca dolaştırarak birer birer öldürdü. İnanılmaz işkenceler yapıyordu, kadın çocuk dinlemiyor; anadan doğma soyuyor, uçurumlardan atıyor, derilerini yüzüyor, açlıktan öldürüyor, buzlu sularda boğduruyordu. Sonunda haberler Fatih´e ulaştı, ardından Osmanlı birlikleri bölgeye girdiler. Tepes, önce birkaç çatışmayı kazandı ve esir ettiği Türkleri feci şekilde öldürttü; çoğunun kavuklarını başlarına çivilettmiş ve sonra da kazığa oturtmuştu. Tam anlamıyla çıldırmıştı; yağ kazanları kaynatıyor, insanları içine canlı canlı atıyor, kesik başlardan kuleler yapıp karsısında oturup şarap içiyordu. işte Kazıklı Voyvoda ünvanını o zaman kazandı çünkü esirlerini canlı canlı yağlanmış kazıklara oturtuyordu. Böyle bir ölüm günlerce sürüyordu...

 

Sonunda Osmanlı ordusu, Tepes´i şatosunda sıkıştırdı ama şatoyu almak çok zordu; beş kulesi vardı, konumları ve sarp kayalar top ateşini engelliyor, Türkler sürekli çapraz ateş altında kalıyorlardı. Efsaneye göre, şatoda uzaklara açılan gizli geçitler vardı, Osmanlı askerleri canla başla savaşırlarken, çevreden Tepes´in başka yerde olduğu haberlerini alıyorlar ve moralleri bozuluyordu ve sonunda Voyvoda´nın orada olmadığından emin olarak geri çekildiler ama savaş bitmemişti. Sürekli Türklerle savaşan Tepes,1462´de kaça kaça gerilediği Poenari´de kuşatıldı, karısı kuleden ırmağa atlayarak intihar etti. Ama Tepes yine kaçmayı başararak yeniden örgütlenmeye başlamıştı ki, öldürüldü, söylentilere göre bir suikaste uğramıştı. Efsaneye göre, başı kesilerek, bedeni kayalardan aşağı atıldı, cesedi toplayan rahipler bir Snagov Manastırı´nın gizli bir mahzenine gömdüler. Ama 1931´de yapılan kazılarda birşey bulunamadı. Türkler sonunda şatoyu da ele geçirerek yakıp, yıktılar, öç alınmıştı. Kalıntılar 1940´daki bir depremde sonra iyice kayboldu. 1960´a kadar şatonun yeri bilinmiyordu; Raymond T.McNally ve Radu R.Florescu şatoyu bulduklarını iddia ettiler. Şato restore edildi ve Romanya için önemli bir gelir kaynağı oldu. Bu iki araştırmacı aynı zamanda da, efsanevi Kont Dracula´nın tarihi tiplemesini de yaratmış oldular; Florescu bulduğu bir belgede, Tepes´in kurbanlarının kanını içtiğini ve ölümsüzlük peşinde olduğunun yazılı olduğunu açıkladı. Bram Stoker´ın Dracula´sı da aynı çizgide olduğu için, artık Dracula efsanesi tamamlanarak sağlam temellere oturtulmuştu. Öte yandan bugün Romanya´da bir tarihçiye göre Tapes´in şatosu bulunan şato değildir. Yani öylesine bir şatodur ama işlevini yerine getiriyor. İşlev ne mi? Elbette ki turizm...

 

Stoker´in Dracula´sı 1897´de yazıldı; ortada kesin kanıtlar olmasa da, Stoker´ın Vlad Tepes´le ilgili tarihi kaynakları bir şekilde ele geçirdiği sanılıyor. Tepes, Stoker´ın Dracula´sının prototipiydi. Dracula "Şeytanın Oğlu" veya "Ejderhanın Oğlu" anlamındadır; Tepes´i daha prensken babası "Dracul" adıyla çağırıyordu; vampir ve şeytan tanımları sonradan eşleştirildi; Dracula´nın vampirlerle bağlantısı ise Stoker´ın kitabıyla başladı. Stoker, bir vampir romanı yazmak istemişti, o dönemde bu tür romanlar yazmak biraz da modaydı. Shelley de, "Frankestein"ı o dönemde yazmıştı. Mekan olarak Transilvanya´yı tercih etti; kütüphanelerde yaptığı uzun çalışmalarda Vlad´ın ve Dracula Şatosu´nun tarihini bulmuş ve oradan yola çıkmış olmalı ama Transilvanya´ya hiç gitmemişti ve işin garibi bir sinema ve korku edebiyatı mitosu yaratacağı aklına gelmemişti...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Romanya'da eskiden,ölüleri derin olmayan mezarlara gömerlerdi. Fazla yağmur yağdığında ya da dereler taştığında, bu sığ mezar çukurları suyla dolar ve henüz çürüyüp toprağa karışmamış, üstlerine örtülen toprak serleşmemiş, üstünde toprağı sabitleyecek bitkiler yetişmemiş, cesetler mezardan kısmen dışarı çıkardı. Slav kökenli olan "vampir" , "zombi" efsanelerinin ortaya çıkışı böyledir.

 

Daha doğrusu başka kültürlerdeki, geceleri gelip insanların kanını içen şeytan/cin mitlerinin bir uyarlamasıdır.

 

Aşırı yağmur yağdığı fırtınalı gecelerin sabahında, ağzının kenarı kanla kaplı, kılları, saçları ve tırnakları uzamış, cesetleri ya yarısı mezarın içinde, yada tamamen mezarın dışında yatarken bulunca, bundan geceleri mezardan çıkıp insanların kanınını emen vampir hikayeleri türetmişlerdir.

 

Oysa, cesetlerin ağız kenarlarındaki ince damarların patlar, saçlar ve tırnaklar bir süre daha uzamaya devam eder. Rengi soluktur. Dudaklar çekildiği için dişler ortadadır.

 

Kısacası, derin olmayan mezarlara gömülmüş, yağmur/sel sonucu topraktan dışarı çıkmış bir kaç haftalık ölünün görüntüsü. Bugün sinemada yaygın olarak kullanılan vampir tipine birebir benzemektedir. Sabahları köylerinin mezarlığında topraktan çıkmış bu haldeki cesetleri bulan insanlar. Bundan bildiğimiz zombi/vampir efsanelerini türetmişlerdir. "Gece, bu kimse mezardan çıkmış, birisinin kanını emmiş, gün doğmadan mezarına dönmeyi başaramadığı için, ölüp kalmış" diye düşünmüşler demek ki.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizim de katkımızın bulunduğu bir efsanenin dönüp dolaşıp kimleri zengin ettiğini ve üne kavuşturduğunu merak ederseniz işte liste.

Ama bana sorarsanız asıl vampirler sömürü düzenlerini sürdürmeye kararlı görünen ve bunun için her türlü insanlık dışı uygulamaları gözlerini bile kırpmadan yapan emperyalist canilerdir. Maalesef bunlar tarihte olduğu gibi bugün de varlar ve de gerçekler. Üstelik güneş ışığıyla, kazık çakmakla, sarmısakla falan da yok olmuyor bu kaniçici iblisler.

 

 

 

DRACULA FİLİMLERİ

 

 

Çevrildiği Yıl --Filmin adı ------------------------------------Yönetmeni ---------------Kont Drakula rolündeki aktör

1922-------- Nosferatu,- Bir Dehşet Senfonisi---------------- F.W. Murnau------------ Max Schreck

1923-------- Drakula halála --------------------------------Károly Lajthay -----------Paul Askonas

1931-------- Drakula --------------------------------------Tod Browning ------------Bela Lugosi

1931-------- Drâkula-------------------------------------- George Melford -----------Carlos Villarías

1936 --------Drakula'nın Kızı-------------------------------- Lambert Hillyer

1943 --------Drakula'nın Oğlu------------------------------- Robert Siodmak--------- Lon Chaney Jr.

1944 --------Frankenştayn'ın Evi--------------------------- Erle C. Kenton -----------John Carradine

1945 --------Drakula'nın Ev---------------------------------Erle C. Kenton -----------John Carradine

1953-------- Drakula İstanbul'da--------------------------- Mehmet Muhtar ----------Atıf Kaptan

1957 --------Şeytan'nın Kanı------------------------------ Herbert L. Strock

1958 --------Drakula --------------------------------------Terence Fisher----------- Christopher Lee

1964-------- Batman Drakula------------------------------ Andy Warhol -------------Gregory Battcock

1966 --------Drakula: Karanlıklar Prensi--------------------- Terence Fisher ----------Christopher Lee

1968-------- Drakula --------------------------------------Patrick Dromgoole --------Denholm Elliott

1970-------- Kont Drakula-------------------------------- Jesus Franco -------------Christopher Lee

1971-------- Kontes Drakula------------------------------- Peter Sasdy

1971-------- Drakula Frankenştayn'a Karşı----------------- Al Adamson ---------------Zandor Vorkov

1972 --------Can Pazarı ----------------------------------Alan Gibson --------------Christopher Lee

1972 --------Drakula Frankenştayn'a Karşı -----------------Howard Vernon----------- Howard Vernon

1973-------- Drakula (TV)-------------------------------- Dan Curtis---------------- Jack Palance

1973 --------Drakula (TV) --------------------------------Jack Nixon-Browne --------Norman Welsh

1974 --------Drakula için Kan----------------------------- Paul Morrissey ------------Udo Kier

1979-------- Vampir Nosferatu(Nosferatu: Phantom der Nacht) Werner Herzog--------- Klaus Kinski

1979 --------Drakula ------------------------------------John Badham --------------Frank Langella

1992 -------Bram Stoker's Dracula -----------------------Francis Ford Coppola ------Gary Oldman

1999 -------Drakula TV mini seri --------------------------Diego Kaplan -------------Carlos Calvo

2000------- Drakula 2000 --------------------------------Patrick Lussier ------------Gerard Butler

2002 -------Dracula'nın Laneti ----------------------------Roger Young --------------Patrick Bergin

2006-------- Drakula -------------------------------------Bill Eagles ----------------Marc Warren

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Var var ben gördum,siyasetçilerin içinde birsürü var..kımse yokken vampire dönüşüyorlar :wassat:

Benim aklıma taş devri gelmişken bu daha iyi geldi -_- Saın Bush,ondan ala var mı vampir ;) Onlar için bir fatiha okuyayım elim değimişken -_-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:yuvarlan:

 

dişleri görününce nolacak canımmm ıyyy tüm yakışıklılık gider ozaman :P

 

Ya hiç dikkat ettinmi canım bütün vampir filmlerindeki vampir erkekler (genelde erkek olur zaten) hep çok yakışıklı dişlerini nerden görcen gece yarısı zifiri karanlıkta hem olsun beaa ısırsın boşver nasılsa ısırınca ölümsüz oluyorsun,acayipte aşık oluyorlar düşünsene uyurken gözünü bir açıyon başında Gerard Butler :wub: ooyyy oyyyy

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...

Gercek vampirler olmasade kendini Vampir sanan insanlar var. :)

Gecenlerde televizyondanki reportajta gordum. Bazilari gercektende hayvan kani iciyorlardi kan onlara guc verdigini soyluyorlardi. Cogunun normal isleri olsada gunduzleri disari cikmamayi tercih ettiklerini soylerken islerini gece isci olarak gecirmeyi tercih ediyorlardi. Onlara immortal yani olumsuzmu yasadiklarini sorduklarinda kendiler herkes gibi olucekleri soyluyorlardi ama onlar bizim gibi insanlardan biraz daha degisik olduklarindan soz ediyorlardi. Hepsinin Vampir disleri olmasada bazilari ek dislerini dis doktorunda vampir disine ceviriyorlarmis.

 

ilginc bir roportaj di ama bu "vampirler" neden bu yasam tarzini sectikleri seclinde bilgi verilmedi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gerçekten var mı yok mu bilemem ama bizim evde var bir adet...

 

Ağzına vampir jelibon diye bir şekeri takıp koşuyor peşimizden :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
  • 5 yıl sonra...
  • 2 ay sonra...

Ben saf kandan geldiğimi söylesem sadece söylemiş olurum.İnanıp inanmamanız tamamen size kalmış.Aslına bakarsanız inanıp inamamanız umrumda bile değil.Ve şu yazıyı yazan arkadaş inan bana yazınaçok güldüm  ve yorumcuların yazdığı şu vampir merakı beni güldürdüğünüz için ve şu İnsanların bunca merakı için dayanamadım.Size şu kadarını söyleyebilirim sizlerin İnsan olduğunuzu seçemediğiniz gibi Vampirlerde Vampir olmalarını seçemez.Tanrı yaratırken bunları bize danışmaz.Ve Haklıda.. geçmişte yapılan bir gizlilik ihlalide olmasaydı belkide bu konuyu bile tartışıyor olmayacaktınız.Bu yüzden olduğunuz tür yeterince inanılmazken saçmalamayı kesin.Dünyanıza odaklanın ve de gidecek olacağınız tarafa,Bazen Merak sandığınız kadar Kazanç getirmez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
  • 1 yıl sonra...
  • 1 yıl sonra...

vampirler ve yarı vampirler ve kana susayan herkez kanın yerini tutan birşey arıyorsanız o çi yumurtadır. ısırılan varsa iki tane çi yumurtayı bir su bardağına kırıp içsin ister karıştırsın ister karıştırmasın susuzluğunu giderecektir bu bilgiyi paylaşıp yayanlarada teşekkür etmekten başka birşey söylemem.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.