Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Nasreddin Hoca'nın Tarihi Kişiliği / Fıkraları


Misafir birce

Önerilen İletiler

nasreddin1qm6.jpg

 

Nasreddin Hoca fikraları, Nasreddin Hoca'nın kendisiyle, tarihi kişiliğiyle doğrudan bağlantılı degildir.

 

Başka bir deyişle, sonradan ortaya konulan bircok fıkra Nasreddin Hoca`ya bağlanmış,

 

Nasreddin Hoca' dan ve onun tarihi kişiliğinden bağımsiz yaratılar " Nasreddin Hoca fikraları"

 

adıyla alabildiğine yaygınlaşmış, yenileri eklenerek zenginlesmiş ve günümüze gelmiştir.

 

O kadar ki, kimi fikralardan Hoca' nin 15. yüzyıl basında Anadolu' yu istila eden Timur' la cağdaş olduğu

 

sonucuna varılmakta, kimi yaratılardan bundan daha önce ya da sonra yaşadığı cıkarsanabilmektedir.

 

Bu nedenle, Hoca' nın tarihi kişiliğini belgelere dayanarak incelemek gerekmetedir.

 

EN ESKI KAYNAKLARDA

Nasreddin Hoca' nın tarihi kişiliğiyle ilgili araşitrmalara Fuat Köprülü'nün Öncülük ettiğini söylemek yanliş olmaz.

 

Nasreddin Hoca fıkralarını çocuk edebiyati kapsamında okutulmak üzere manzumelestiren Köprülü,

 

bunlardan ellisini 1918' de Nasreddin Hoca - Manzum Hikayeler adlı kitabinda topladı. Kitabın önsözlerinde,

 

kimi kaynaklarıdaki Hoca' ya ilişkin belge ve bilgiler zerinde durmaktaydı. Sonraki araştırmalar,

 

Köprülü'nün bulgularını önemli ölcüde doğrulamıştir.

 

Ancak hemen belirtmek gerekir ki , bu güne kadar ortaya konulan kaynak ve belgeler Nasreddin Hoca' nın

 

tarihi kişiliğini geniş ölcüde aydınlatamamaktadır.

 

ALPAY KABACALI / Bütün yönleriyle NASREDDIN HOCA / Kitabın dan / Alıntı' lar

Ülkemizde Cocuklara Nesideler ve Cocuklara Nesideler ve Cocuk Siirleri ile, özellikle

 

Tevfik Fikret' in Seermin' iyle başlayan çocuk edebiyati icin, Nasreddin Hoca' nın çok iyi ve çok ulusal bir konu

 

oluşturacağını bundan iki yıl önce düşünmüş, üc dört parca da yazmiştim.

 

Kücük sınıflarda öğretmenlik ederken, kimi dostlar bu gibi hikayelerin cocuklar üzerinde cok mükemmel bir etki bıraktığını

söyleyerek daha bu alanda manzumelere gerek duyduklarını söylediler.

 

Köprülü kitabinı bu yüreklendirmeden sonra yazmıştı, bunun yararlı bir okuma kitabı olacağını umuyordu.

 

Köprülü'nün manzumelerinden bir örnek veriyoruz:

Damdan Düşen

Kiremit aktarmak icin

Bir gün Hoca cıktı dama

Kızıyordu icin icin:

 

Hic rahat yoktur adama,

Yağmur yağar, damlar akar,

Bu iş yine bana bakar...

Kiremitler yosun tutmuş,

Kızak gibi kayıyordu.

 

Hoca kendini unutmuş

Sabah aksam didin , uğraş

Yiyem diye bir sıcak as!

Homurdanıp söylenirken,

Nasılsa, ayağı kaydı

Aman yetişin! demeden

Hep kiremitleri saydı.

 

Bir, iki üc...Hoca yerde!

Kalkamadı, bakın derde...

Neyse komşular yetişti.

Kaldirdilar Nasreddini' i

Hoca' nin bacağı şisti,

Derdi , duysa dam adını

şmeyene tuhaf gelir!

Damdan düşen halden bilir.

 

 

 

FIKRALAR

TERSI BILINMEZSE...

Nasreddin Hoca'ya:

 

-Burnun ne tarafta? demişler, ensesini göstermiş.

 

-Tam tersini gösteriyorsun Hoca, demişler.

 

-Bir şeyin tersi bilinmezse doğrusu anlasılmaz! demis.

CIFTCI DAHA BÜYÜK

Hoca'ya

 

-Efendi, demişler, padişah mi büyük, ciftci mi?

 

-Ciftci büyük elbet, demiş. Ciftci buğday yetiştirip vermese padişah acından ölür !

GÖNLÜM RAZI OLMADI

Hoca eşgine binmiş gidiyormuş. Ici dolu cuval da kendi sırtında..

 

-Bre Hoca, demişler, cuvalı niye kendi sırtına aldın?

 

-Ne yaparsın, demiş Hoca. Zavallı hayvan benim bütün kahrımı cekiyor zaten. Kendi bindigim yetmiyormuş gibi cuvalı da

 

ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

nasretnwt3.gif

 

 

 

BAHARA SÖZ YOK

Bir toplulukta soğuklardan yakınanlar olmuş. Iclerinden biri de:

 

-Şu insanoğlu da haline şükretmez, demiş. Kış olur soğuktan, yaz olur sıcaktan yakınırlar...

 

-Öyle deme bre bilincsiz, demiş bak, bahara kimsenin bir şey dediği var mi?!

 

MAKAMI BULDUM

Hoca' ya sormuşlar:

 

Saz calmayı bilir misin ?

 

-Bilirim, demiş

 

-Buyur cal bakalım, diyerek eline bir saz vermişler.

 

Hoca mizrabı almış, perdelere filan basmadan tellere vurmaya, tuhaf sesler cıkarmaya baslamış.

 

- Saz böyle mi calınır Hoca, demişler. Parmaklar perdeler üzerinde gezdirilir. Mizraptan da makamlara göre ses cıkar...

 

-Perdeleri bulamayanlar öyle calar, demiş Hoca.

 

Ben alır almaz buldum! Ne diye boşuna gezineyim?!

 

 

BU DA DÜŞÜNÜR!

Hoca pazarda dolaşırken renkli bir kuşun on iki altına satıldıgını görünce, şaşıp kalarak yanındakilere sormuş:

 

-Bu kuş neden bu kadar para ediyor?

 

-Bu papagandır, demişler. Konusur.

 

Hoca doğru evine gitmiş, hindisini koltuğunun altına alıp pazara getirmiş.

 

-Kaca hindi? diye sormuşlar.

 

-On altın, demiş.

 

Herkes şaşırmiş:

 

- Bir hindi on altın eder mi?

 

-Görmüyor musunuz, demiş Hoca, papaganı on iki altına satiyorlar.

 

- Onun marifeti var, insan gibi konusur. Ya seninki ne yapar?

 

- O konuşursa, demiş Hoca, bu da insanlar gibi düsünür !

 

SANA NE?

Hoca carsıda dolaşırken gevezenin biri:

 

-Efendi, demiş, az önce nar gibi kızarmış bir tepsi baklava götürdüler.

 

Hoca aldırışsiz:

 

-Bana ne... demiş..

 

-Ama, demiş geveze, baklava tepsinin sizin eve götürdüler!

 

Hoca yine terslemiş adamı:

 

-Sana ne?!

 

 

YA DAYAK YEMEMISSIN...

Hoca Timur' un yanındaymiş. Timur' a bir asker getirip sarhoş oldugunu söylemişler, " ne yapalım? " diye sormuşlar.

 

Timur:

 

-Üc yüz değnek vurun! diye buruk vermis.

 

Hoca kahkahalarla gülmeye başlamış.

 

-Ne gülüyorsun? demiş Timur. Benimle alay mi ediyorsun? Kavugundan da mi utanmıyorsun?

 

Hoca:

 

-Gülüyorum, demiş, cünkü ya sen hic dayak yememişsin, ya da sayı saymasını bilmiyorsun !

 

SENLE DE KONUSULMAZ KI..

Hoca bir gün karısına:

 

-Hatun, demiş, su bizim komşu carıkcı Mehmet Aganın adı neydi?

 

-Kendin söyledin ya efendi, demiş karısı, Mehmet Ağa

 

-Canım, dilim sürctü işte... Ne is yapar diyecektim.

 

-A efendi, kendin carıkcı demedin mi?

 

-Anlasan, işte, nerede oturuyor demek istedim.

 

-Efendi sana ne ' oluyor bugün? Komşu dedin ya....

 

Hoca birden sinirlenmiş, kestirip atmiş:

 

-Aman be karı... Seninle de konusulmaz ki !...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KAVGANIN NEDENI

Bir gün mahallede Hoca, elinde sopayla karısının ardından koşuyor, bir yandan da bagırıyormuş:

 

- Nedir bu senden cektiğim ! Yeter artik ! Sana bir temiz sopa cekeyim de aklın başına gelsin !

 

Karısı da:

 

- Yetişin! Can kurtaran yok mu! Öldürecek beni bu adam ! diyerek kacıyormuş.

Bir evde düğün varmıs o sıra. düğün evindekiler sokağa dökülmüşler, Hoca' nın karısını ele gecirmesine engel olmuşlar.

 

Kadınlar Hoca' nın karısını kendi bölümlerine götürürken Hoca da iceri alınıp sofranın başına oturtulmuş.

 

Orada bir yandan istahlı iştahlı yemiş, bir yandan kavgayı anlatmış. Baklava tepsisi gelince, önündeki dilimleri yiyip bitirdikten sonra:

 

- Hınzır karı sokakta elime gecseydi şöyle tutup cevirecektim, deyip tepsinin dolu tarafını önüne getirmiş, baklavanın büyük bir bölümünü mideye indirmiş.

 

Kahveler de icildikten sonra kavganın sebebini sormuşlar.

 

- Sebebi, demiş Hoca, düğüne cagrılmayışımız.

 

 

 

Komsu bizi cağırmayınca, biz de o kavgayı icat ettik!

 

 

20071211716sbi0rqx3oizmho2.jpg

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

MAVI BONCUK KIMDEYSE...

Hoca' nın iki karısı varmış. Aralarında kıskanclık, gecimsizlik başgösterince, her ikisine de birbirinden gizli

 

birer mavi boncuk vermiş. Verirken de:

 

- Sakın, demiş, bu boncuğu ortagına gösterme. Bu, seni sevdiğimin kanıtıdır.

 

Bir gün karıları yine kavga edip Hoca' nın üstüne yürümüşler:

 

- Cabuk söyle ! Hangimizi daha cok seviyorsun ?

 

Hoca, soğukkanlılığını hic bozmadan:

 

- Mavi boncuk kimdeyse gölüm ondadır, demiş.

 

Iki karısı da " Hoca beni seviyor" deyip onu rahat birakmiş !

 

 

 

 

 

UYKUM YOK...

Hoca bir köye konuk olmuş. Biraz hoş sohbeten sonra, yatma zamanının geldiğini anımsatmak icin:

 

- Hocam, demişler, insan neden esner?

 

Yemek cıkarmadıklarından, ac karnına nasıl uyuyacağını düşünürmüş Hoca.

 

- Ya aclıktan ya uykusuzluktan, demiş.

 

Kendini zorlayip esnedikten sonra eklemiş:

 

- Ama benim uykum yok !

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Letaif nedir?

 

“...yazma, ..., 210x130 mm. Ölçüsündedir. Elimize geçtiği birbirine iplikle ve gelişigüzel tutturulmuş yapraklardan oluşan, satır sayısı bakımından herhangi bir düzenlilik göstermeyen bu yazmanın tebyiz edilmemiş bir nüsha olduğu düşüncesindeyiz. Sonradan deri sırtlı ve ebru kapaklı bir klâsik Osmanlı cildiyle kitap haline getirilmiştir. İkisi beyaza boş (42, 43) olmak üzere 43 varaktan oluşan yazmada zamanında numaralanmış 211 latife (fıkra) bulunmaktadır. V. 1a’da ve 1b’de adı Letâif olarak belirtilen yazma, işlek bir Rik’a ile yazılmıştır. Yazılış tarihi olarak da 208 sayılı fıkranın sonunda da hicri 1243 (1823), 209, 210, 211 sayılı fıkraların sonunda da hicri 1243 (1827) tarihi bulunmaktadır. Bu da yazmayı düzenleyen şahsın beş yıl boyunca derleyebildiklerini bir araya getirdiği sonucunu doğurmaktadır.

 

Letâif’te ekte sadeleştirerek sunduğumuz dokuz Nasrettin Hoca fıkrası bulunmaktadır. Bu fıkralardan 9, 36, 148, 205 sayılı fıkralardan ilk üçü bütünüyle, dördüncüsü ise kısmen ilk kez tespit edilmektedir.

 

55, 89, 121, 209 sayılı fıkralar ise Günay Kut’un hazırladığı tablolarda 33, 219, 24 ve 173. sırada verilmiş; 205 sayılı fıkra ise bir bölümüyle 73. sırada yer almıştır.

 

Şeyyad Hamza ile Nasreddin Hoca’yı konuşturan 104 sayılı fıkra ise öteki fıkralardan bazıları gibi Lâmii Çelebi’nin Letâifi’nden alınmadır.”

 

(M.Sabri Koz, Nasreddin Hoca, Bekrî Mustafa ve İncili Çavuş Fıkralarıyla Bazı Tarihsel Fıkra Tipleri İhtiva Eden Bir Yazma “Letâif Mecmuası, Türk Dünyası dergisi, 2000)

******

 

Latife 9:

 

Hoca Nasreddin’in evi iki mahalle arasındaymış. Camiye gelmediği için mahalle halkı toplanıp Hoca’ya giderler ve niçin namaza gelmediğini sorarlar. Hoca “özrüm vardır” diye cevap verir. Halk, özrün nedir diye sorunca da öbür mahallenin imamı ben s...m, beriki mahallenin imamı da beni s...i, onun için gelemedim, demiş. (M.Sabri Koz, bkz. Letâif metni)

 

 

 

Latife 36:

 

Bir gün Hoca Nasreddin hela kapısında dururmuş. Meğer bu sırada pederi helada imiş. Bir kuvvetli zarta sesi duyulur. Hoca da, “s....e” diye bağırır. Bir zaman sonra pederi dışarı çıkıp oğlunu görünce “ey veled-i zina, hiç haya etmez misin? Ben senin sebeb-i hayatın olan pederinim” der. Hoca ise, mazur olsun sizi validem sandım, diye cevap vermiş. (M.Sabri Koz, bkz. Letâif metni)

 

 

 

Latife 53:

 

Hoca Nasreddin bir mecliste birkaç Arap ile sohbet ederken bir zarta çeker. “Be hoca, şu adamlardan hicap etmez misin, dediklerinde, bir alay Arap gidiler, Türkçe kavarayı ne anlarlar der. (M.Sabri Koz, bkz. Letâif metni)

 

 

 

Latife 89:

 

Hoca Nasreddin çift sürerken boyunduruğun kayışı kopar. Hoca derhal başından sarığını çıkarıp kayışı yerine bağlar. Kısa bir zaman sonra tülbent de dayanamayıp kopar. Hoca tülbende hitap ederek “Sen de gör, zavallı kalış ne bela çekermiş” der. (M.Sabri Koz, bkz. Letâif metni)

 

 

 

Latife 104:

 

Merhum Hoca Nasreddin’e bir gün Şeyyad Hamza “Be Hoca, senin kemalin alemde hep maskaralık mıdır, der. Hoca da “Yiğide bir hüner yeter, ya senin hünerin nedir, diye cevap verir. Hamza da “Benim hünerim çok, kemâlime nihayet yok” der. “Her gece gökyüzüne çıkarım, aşağıdan yukarı el vururum.” Hoca “Elini vurduğun zaman yumuşak bir nesne gelir mi, diye sorar. Hamza da “gelir” deyince, “İşte o benim taşaklarımdır” diye cevap verir. (M.Sabri Koz, bkz. Letâif metni)

 

 

 

Latife 121:

 

Hoca Nasreddin bir gün mezarlıkta gömleğini çıkarıp bitlenirmiş. Bir şiddetli rüzgar esip giysilerini alıp götürmüş. Hoca da giysilerinin ardınca koşarken birkaç yolcuya rastlamış. Yolcular, böyle çıplak halde mezarlıkta ne aradığını sormuşlar. Hoca da “Görmez misiniz, çıplak bir ölüyüm, su dökmeye çıktım, şimdi yine kabrime gidiyorum” demiş. (M.Sabri Koz, bkz. Letâif metni)

 

 

 

Latife 148:

 

Nasreddin Hoca bir gün at pazarına gider, bir beygir almak ister. Buna bir katır getirirler, beygirdir bunu al, derler. Hoca da bu katırdır, bilirim, dediği halde ısrar ederler. Hoca çaresiz kalıp katırı alır. Üzengi vurup üzerine bineyim derken, katır bir çifte atar. Hoca da “Bilirim sen benim bildiğim eski katırsın, beni bana komadılar” der. (M.Sabri Koz, bkz. Letâif metni)

 

 

 

Latife 205:

 

Nasreddin Hoca bir gün doğramacı dükkanından geçerken ustanın saklı bir şey inşa ettiğini görür. “Be adam, sen ne marifetli bir adammışsın” der. Usta da “Öyledir, ben adamdan adam bile yaparım” diye cevap verir.

 

Bir gün mahalleden geçerken bir yüksek ağacır üzerine çıkmış bir adam görür. Ağacın altında beş on kişi ne yapalım diye konuşurlarken Hoca yaklaşır, olup biteni sorar. “Görmez misin, herif aşağı inemiyor” derler.

 

Hoca “Ne kadar ahmak adamlarsınız, şu kadarcık işi halledemiyorsunuz” diye çıkışır. Sonra bir ip getirmelerini ister. İp gelince bir ucunu sıkı sıkı beline bağlar, diğer ucunu da aşağıdakilere atar. Adamlar ipi sıkıca çekince ağaçtaki öyle bir iniş iner ki parça parça olur. Hoca şaşar bu işe, “Geçen gün bir kuyudan böyle ip ile bir adam çıkardık idi, ölmedi, bu niçin öldü” diye söylenir.

 

Hemen daha önce konuştuğu doğramacıya giden Hoca “Geçen gün bana adamdan adam yaparım demiştin, takımını al da gidelim” diye ısrar eder. Doğramacı keser, testere, burgu alıp gelir. Görür ki adam parça parça olmuş. “Bundan adam olmaz” deyince, Hoca da “Nasıl olur ise olsun, bir dolap oğlan çıkmaz mı, yapıver gitsin”, diye ısrar eder. (M.Sabri Koz, bkz. Letâif metni)

 

Latife 209:

 

Nasreddin Hoca’nın iki yaşında bir danası varmış. Birtakım veledi zinalar bu danayı boğazlatmak için aralarında anlaşırlar. Hoca’nın yanına giderek, “Haberin var mı, yarın değil öbür gün kıyamet kopacak...biz bir araya gelip eğleneceğiz, seni de meclisimize isteriz” derler.

 

Hoca “baş üstüne” deyip cemiyete dahil olur. Adamlar, “Hoca danayı da götürelim” derler. Hoca da kabul eder. Seyir yerine vardıkları zaman Hoca’ya “Nasıl olsa öbür gün kıyamet kopacak, gel bu danayı kesip yiyelim” derler.

 

Hoca da aldanıp kabul edince, dana kesilir. Ateş yakılıp kazan kurulur. Adamlar “Biz odun toplayıp sonra da oyun oynayacağız” diyerek Hoca’yı ateşin başında bırakırlar. Biraz sonra odun biter, Hoca da arkadaşlarından odun getirmelerini ister. Adamlar, oyun oynadıklarını söyleyerek odunu kendisinin bulmasını söylerler.

 

Hoca. Bir iki parça odun temin ederse de ateşin devamı için arkadaşlarının bir kenarda duran giysilerini teker teker yakar. Adamlar döndüklerinde giysilerini bulamayınca Hoca’ya çıkışırlar. O da, “Nasıl olsa öbür gün kıyamet kopacak” diyerek onları teselli eder. İkna edemeyince de kendisine yapılanın iç yüzünü anlar, “Maşallah kıyamet yalnız bizim dananın başına mı kopsun, cümle ile beraberiz” diyerek adamları utandırır. (M.Sabri Koz, bkz. Letâif metni)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 ay sonra...

nasreddin0e1a32340e06c2.jpg

 

 

 

Temsili Nasreddin Hoca'yı bu yıl da Kadir Çöpdemir canlandıracak

Konya'nın Akşehir ilçesinde düzenlenecek Uluslararası Nasreddin Hoca Şenliği'nde yine Kadir Çöpdemir

 

Temsili Nasreddin Hoca'yı canlandıracak. Çöpdemir, daha önce de 4 kez bu görevi üstlenmişti.

 

Akşehir Uluslararası Nasreddin Hoca Şenlikleri'nin bu yıl 50'incisi 5- 10 Temmuz 2009 tarihlerinde gerçekleştirilecek.

 

Şenlik tertip heyeti, temsili hocanın yine Kadir Çöpdemir olacağını duyurdu.

 

Akşehir Belediye Başkanı Mustafa Baloğlu, yapılan görüşmelerin ardından Kadir Çöpdemir'in bu yıl da temsili hocayı

 

canlandırmayı kabul ettiğini açıkladı.

 

Farklı bazı isimlerle de görüştüklerini açıklayan Başkan Baloğlu, ancak olumlu sonuç alınamadığını aktardı.

 

Temsili hocanın bu yıl da göl yerine dereye maya çalacağını anlatan Mustafa Baloğlu,

 

"Bu yılki şenliklerde Nasreddin Hoca, Kadir Çöpdemir olacak.

 

Gerekli görüşmeler tamamlandı.

 

Tertip komitemizle birlikte şenlik hazırlıklarımız hızla devam ediyor. Bu yıl çok güzel bir program olacak." dedi.

 

Belediye Başkanı, Akşehir Gölü'nde su seviyesinin önceki yıllara oranla çok daha iyi olduğunu dile getirdi.

 

Gölün bazı kısımları çamur ve bataklık olduğunu hatırlatan Baloğlu o nedenle temsili hocayı yoğurdu göle değil de

 

geçen yıl olduğu gibi dereye çalacağını kaydetti.

 

Baloğlu, "Ama yağışlar bu haliyle devam etmesi durumunda önümüzdeki yıllarda etkinliklerimiz gölde yapılacak"

 

açıklamasında bulundu.

 

Belediye Başkanı Baloğlu, küresel ekonomik krizin kendilerini de ciddi etkilediğini belirtti.

 

Her yıl şenliklere sponsor desteği veren bazı firmaların bu seneki etkinlikte yer almadığını ifade eden Belediye Başkanı

 

Baloğlu, "Öncelikle şunu belirtmek istiyorum.

 

Ciddi bir küresel kriz oldu. Bu kriz bize ve sponsor olan kuruluşlarımıza da yansıdı.

 

Derneğimiz ve belediye olarak çok ciddi bir muhasebe yaparak kılı kırk yararak planlama yaptık.

 

Yine de eldeki imkanlar doğrultusunda çok iyi bir program hazırlandı.

 

Etkinliklere Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay da katılacak." diye konuştu.

 

Ekonomik krize rağmen şenliklere çok sayıda sanatçı geliyor.

 

Beş gün sürecek şenliklerde Yusuf Güney, Yasemin Göksu, İntizar, Manga Grubu ve Turgay Başyayla sahne alacak.

 

(CİHAN)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Engin Ardıç: Nasreddin Hoca makbul bir adam değildir!

 

 

 

Üniversiteye öğretim üyesi olmuş bir arkadaş Nasreddin Hoca’yı Mevlana’ya öldürttü, yok pardon, tersi galiba... Biri on üçüncü, biri on beşinci yüzyılın adamı ama arkadaş öldürtüyor... Her iki iddia da aynı saçmalık düzeyinde sayılacağından, farketmez... Şimşekleri de üzerine çekti, hem Konya hem de Akşehir taraflarında kendisine çok kızdılar...

 

Benim de amacım sevgili Akşehirli kardeşlerimi kızdırmak, hele bu beldemizin hoca turizmini baltalamak hiç değil bu kez, fakat kusuruma bakmasınlar, Nasreddin hiç de makbul bir adam sayılmaz.

 

“Anadolu köylü kurnazlığının” mükemmel bir örneği, özü, özetidir. Simgesidir.

 

 

 

Birçok fıkrası yakıştırmadır üstelik, Profesör Saim Sakaoğlu’nun pek güzel belirttiği gibi. Bunların bir kısmı ünlü Aesopos masallarından aktarmadır. Mevlana’nın ünlü Mesnevi’sinden bile birçok öykü alınıp ona mal edilmiştir. Yüzyıllar geçtikçe halk arasında yeni yeni fıkraları uydurulmuş, yani bir “destan çemberi” gibi geliştirilmiş, süslenmiştir.

 

Birçok fıkrası halkımızın uzun zamandır yitirdiği bir pırıltının, “absürd mizah anlayışının” mükemmel örneklerini oluşturur.

 

Birçok fıkrası belden aşağı, kimisi galiz sözlerle, kimisi sapık hatta “makabr” sayılacak fantezilerle doludur. Bunların arasında ölüsevicilik bile vardır. Profesör Pertev Naili Boratav bunları yayınlamıştı da kıyamet kopmuş, kitap uzun süre yasaklanmıştı.

 

Çünkü bu ülkede hemen herkes Nasreddin Hoca’yı bir çeşit “halk kahramanı”, dokunulmazlığı olan bir “Türk büyüğü” sanıyor.

 

Oysa adamın gerçekte yaşayıp yaşamadığı bile kesin değil!

 

İleri sürüldüğü gibi 1208-1281 yılları arasında yaşamış olsa, Timur’la ilişkisi nereden çıkıyor? Arada yüz küsur yıl fark var.

 

Hemen herkesin ezbere bildiği fıkralara göz atınca, onun, ya da o simgesel kişiliğin, sinsi, kurnaz, üçkâğıtçı, çıkarcı, bencil, güvenilmez bir adam olduğunu görüyoruz.

 

Kendisine emanet edilmiş kazanın üstüne yatan, yani komşusunu kazıklayan, küçük bir çocuğa parasını vermediği için bir düdük bile alıp hediye etmekten yüksünen bir adam yahu karşımızda bulunan!

 

Üstelik işgalci Moğol kuvvetleriyle de ilişkileri son derece karanlık... Hani işbirlikçi bile denebilir! Timur’la sorun çıkınca Anadolu halkını yüzüstü bırakmakta da sakınca görmüyor.

 

Ama zarar yok, bu da bir çeşit köylü bilgeliği olsa gerek.

 

Nasreddin Hoca’yı “doğru okuyamayan” aydınlarımız, köylünün İstanbul varoşlarını nasıl ele geçirdiğini de anlayamıyorlar.

 

Solcular da onu “Şeyh Bedreddin gibi bir şey” sanıyorlar.

 

İşin daha da kötüsü, hiçbir şekilde bu önyargılar tartışılamıyor, sorgulanamıyor. Çünkü bu ülkede hiçbir şeyin üzerinde durulup düşünülmüyor, klişeleri papağan gibi tekrarlamakla yetiniyor insanlar. Nereden mi biliyorum? Bugün bu yazımı okuyan çok kişi kıyameti koparacak.

 

Belki beni “Türk büyüklerine hakaretten” mahkemeye veren avanaklar bile çıkacak...

 

Nasreddin Hoca’nın kaynanasının cesediyle ilişkiye girdiği fıkrayı hiç duymamışlar anlaşılan!

 

Ben öyle bir büyük istemiyorum. Türklüğü ayağa düşüremezsiniz, izin vermem.

 

 

 

Akşam

11/12/2005

********************************

 

valla bu yazıdan sonra engin ardıç ı akşehir de ilk gören öldürecek diye biliyorum taa o zamandan.

 

yani bir de hoca hakkında böyle bir yazı var ekleyeyim dedim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 ay sonra...

Akşehir'e tayin edilen bir kadı halkın silah satmasını yasak etmiş.

 

Küçük bir çakı taşımak bile suç sayılır olmuş. Görevli memurlar sıkı bir takibe ve kontrole başlamışlar.

 

Bir gün Nasreddin Hoca'nın üstünü başını aramışlar. Kuşağın arasından kocaman bir bıçak çıkınca şaşırmışlar:

 

 

- Bu da nedir Hoca ? Sen silah taşımanın yasak olduğunu bilmiyormusun ? demişler.

 

- Evet demiş, biliyorum. Fakat bu silah değildir. Kitaplarda bir takım yanlışlar görünce bunun ucuyla kazıyorum.

 

- Olur mu Hocam demişler, kocaman bir bıçakla kitaptaki yanlışlar kazınır mı ?

 

- Olur, olur demiş Hoca. Siz bilmiyorsunuz ama bazı kitaplarda o kadar büyük yanlışlar var ki bu bıçak bile küçük kalıyor

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.