Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

kuran kendini yalanlıyor(ilahi değilim ben insan yazmasıyım!)


doçent

Önerilen İletiler

İnsanlar her zaman bir dile sahipti,

Hayır değildi. Söylediklerinizin bilime, akla hiç bir uygunluğu yok, dogmalar üzerinden konuşuyorsunuz. Dogmaları büyük harflerle yazmanız da onları beyinlerimize sokmaz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
Arkadaşlar, burada konu çok çeşitli yerlere dağılıyor ama, özü şu: Allah adı verilen tanrı, mükemmelse ve mükemmel bir din göndermişse, bu dini gönderdiği dili de daha insanı yaratmadan mükemmel şekilde hazırlamış olması gerekirdi. Yani, daha insanlar yokken, meleklerle konuşurken bir dili olmalıydı, değil mi? Adem'i yarattığında Adem'le konuşurken, Havva'yı yarattığında Adem ve Havva konuşurlarken... Bu zincirleme giden olaylarda hep mükemmel bir "Allah dili" konuşuluyor olmalıydı. Sonuçta Kurân gönderildiğinde de bu "Allah dili" ile gönderilmeliydi.

 

 

Konu şu: İnsan yokken, Meleklerle,Adem’le,Havva,ile konuşan “ ALLAH (c.c.)” Mükemmel bir “ALLAH c.c.” dili konuşuyor olmalı (İMİŞ) ve KUR’AN da bu dille indirilmeli’imiş?.

Şimdi; “ALLAH c.c.” Yarattıkları ile konuşurken (sanki oradaymış gibi hüküm verip) İnsanların birbirleriyle konuşmasına atıfla, bu dilin (ne ise ve nasılsa) öyle olması gerektiği yargısına varmak, yalnızca temenni ve kişisel kurgudur, sonra “ALLAH c.c.” , “İLHAM” diye bir meleke yaratmıştır bu İlham’ın illaki lisanımı olması gerekir dolayısı ile “ALLAH c.c.” yarattıkları ile istediği gibi irtibat kurar, "Allah arıya vahyetti" (Nahl, 16/68)” gibi…

 

 

İslam inancı da bu yöndedir. Kabirde, haşirde, mizanda, cennette ve cehennemde hep Arapça konuşulacağına inanılır. Bu inançla çocuklara başka dilde "dünya adı" konsa da, "öbür dünyada çağrılacağı" Arapça bir "göbek adı" yani "ahiret adı" konur. Bu amaçla din değiştiren adını da değiştirir. Koskoca Allah ve melekler, "gel bakalım George, Katherina, Elizabeth, Yorgo, neler yapmıştın?" diyecek! Bu, müslümanlara ters gelir. Bir çok müslüman dünyada iken Arapça öğrenmeye çalışır ki öbür dünyada tercümana ihtiyaç olmasın!

 

 

Müslümanın Arapça öğrenmesini ahirette “tercumana” ihtiyaç olmasın diye yazmak (kurgu.hayali) canlıların oluşumunu “ raslantısal” olarak bilenler için normaldir ve gel bakalım, George, Katherina, Elizabeth, neler yapmıştın demeye benzer ve Bugün, onların ağızlarını mühürleriz. Bizimle elleri konuşur ve yapmakta oldukları şeye ayakları şehadet eder.Yasin- 65. Ayeti gereğince Ayak ve Ellerin, George, Katherina, Elizabeth, olmasıda absürd bir yakıştırmadır, galiba...

 

 

İslam inancını neresinden tutsanız, Arapçayı bir din dili, bir "Allah dili" yapma çabasında ve bu iddiadadır.

 

Arapçanın “DİN” dili olması doğrudur. Fakat Arapçayı “ALLAH c.c. dili” yapma çabası ve iddiası yazmak abesle iştigaldir.

 

Mahlûkatı konuşturan Allah’ın, mahiyeti insanlarca tam olarak bilinemeyen bir konuşma sıfatına sahip olması yetkin varlık oluşunun gereğidir ve

 

konuşamamak ise Allah hakkında muhaldir. Allah’ın emreden, nehyeden ve bunları yaratıklarına bildiren bir varlık olması da kelâmın ulûhiyyetin ayrılmaz vasıfları arasında yer aldığını gösterir. Peygamberlerin Allah ile yaratıkları arasında el-çilik görevi ifa eden insanlar oldukları dikkate alınırsa onların getirip sundukları kelâmın kendilerine değil Allah’a ait olduğu anlaşılır. Bu da Allah’ın kelâm sıfatı bulunduğunu kanıtlar (Mâtürîdî, s. 57-58; Seyfeddin el-Âmidî, s. 85-91; Teftâzânî, IV, 144).

Buradan hareketle peygamberlerin hepsi aynı kavimden olmadıkları gibi lisanlarıda farklıdır bu itibarla bütün lisanlarıda yaratan “ALLAH c.c.” olması münasebetiyle gerisi teferruattır…

 

 

Halbuki görünüm hiç öyle değil. Dilin bir evrimi olduğu ve tüm dillerin insanların beyni geliştikçe geliştiği ve tüm dillerin basit çat çut dan dun lu sözcüklerden evrilerek türediği biliniyor. Bunu en açık yazının evriminde görürüz. Mısırlılar harfleri icat ettiler. Bunun için kullandıkları yöntem şuydu: A sesini bir harfle ifade edebilmek için resmedilebilen, nesnel bir A harfi ile başlayan sembol seçtiler. B için de aynını yaptılar. Örneğin A harfi için öküzü seçtiler. Öküze alfa deniliyordu. Latincede de olan yukarı doğru boynuzları simgeleyen iki çıkıntıya sahip alfa harfi buradan geliyor. Bu evrensellik kazandı. Neredeyse belli başlı tüm dünya dillerinde ilk harf A, alfa, elif... şeklindedir. Mısırlılar B sesini betimlemek için ise evi seçtiler. Eve "beyt" diyorlardı. Bu kelime Arapçaya da geçmiştir. Fakat harflerin biçimleri çok değişti elbette. Çünkü her harf için başlangıçta nesneyi olabildiğince çağrıştıran bir resim yapılırken, zamanla şekiller basitleştirildi, sonra da tamamen birer simgeye dönüştüler. Resme benzer bir yanları kalmadı. Fakat alfabe veya elifba bu şekilde doğdu.

 

Yani bir "Allah dili" filan söz konusu değil. Tüm insanlık kültürü, din, dil, sanat, bilim gibi dil de tamamen insan ürünü ve icadıdır...

 

Yazının kökeni muammalarla doluysa da, ilk alfabe bilmecesi hepsinden şaşırtıcıdır. Bunun eski Yunanlılar yoluyla modern dünyaya eriştiği iyi bilinmektedir -alfabe kelimesi Yunan dilinin ilk iki harfi olan alfa ve beta'dan türemiştir- ama alfabenin Yunanistan'da ilk kez nasıl ortaya çıktığı, Yunanlılar'ın sesli ve sessiz harflere harf eklemeyi nasıl akıl ettikleri ve daha da temelde, ilk alfabe fikrinin İÖ 2. binyılda Akdeniz'in doğu ucundaki Yunan-öncesi topluluklarının akıllarına nasıl geldiği konusunda hiçbir bilgimiz yoktur.

Bilimadamları bu sorulara yaşamlarını adamışlarsa da, elde edilen kanıtlar kesin sonuca varmayacak kadar azdır. Alfabe Mezopotamya (çivi yazısı), Mısır (hiyeroglif) ve Girit yazılarından mı (Lineer A ve B) çıkmıştır? Yoksa bilinmeyen bir tek kişinin aklına "öylece" mi gelmiştir? Ve alfabe neden gerekli görülmüştür?

Gerisi teferruat.

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Kur'an'ın her ayeti bir yanlışlığın delilidir ve her biri Kur'an'ın kendisini yalanlaması veya elevermesidir. Bu metinlere Tanrı sözü demek Tanrı'ya hakarettir. 6237 ayetten/mucizeden İki örnek verip açıklamalarını yapalım.

 

Bakara suresi, 73 - ?Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun? dedik. İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye size böyle ayetler gösterir.

 

Tefsiri:

 

Bu ayette 67. ayetten itibaren saçma sapan bir vudu ayininin yapıldığı anlaşılmaktadır. Sığırın (Önceden kesilen ne fazla kart ne de fazla körpe olan orta irilikte parlak sarı renkteki alacasız sağlıklı sığırın, y.n.) bir parçası ile öldürülen adama vurulması söylenmiş. Sığırın parçası ile darbe alan adam da dirilmiş ve anlaşılması gerektiği üzere: Adam da herhalde kendisini kim ya da kimlerin öldürdüğünü söylemiştir. İşte Allah ölüleri böyle diriltir denilerek Allah övünmekte ve işte denilmektedir: Allah akıllarınızı kullanın diye size böyle ayetler gösterir? Sığır parçasıyla ölüyü sopalarsanız, ölü dirilir. Ayetin bize vermekle övündüğü akıl budur. Allah?ın müminleri korkutmak yerine biraz da güldürmek için espri yapmış olması muhtemeldir ya da aklımızı kullanmamız için bize bir ayet göstererek, yani bunu söylediği bu ayeti göstererek, Kur?an?ın yazarı ?Yeter artık, bitsin bu rezalet, vicdan azabı çekiyorum, aklınızı kullanın da beni ciddiye almaktan vaz geçin!? diye adeta haykırmaktadır. Başka bir ihtimal de arkadaşlarıyla baş başayken kahkahalar atmak için bu ayeti yazmış ve bakalım bunu da ciddiye alacaklar mı diye kaba bir iddiaya girmiş olmalarıdır? Her şey olabilir? Biz bu ayetin ciddiyet ve soğukkanlılıkla yazıldığını kabul edip değerlendirdiğimizde ise şunları düşünmekteyiz: Zulüm gibi akıl da mı Kur?an?da zıt bir anlamla algılanmaktadır? Evet diyebilmemiz için zulüm tanımını içeren ayetler gibi çoğunda da aklın ters bir manayla kullanılması gerekmektedir. Bunu ilerleyen ayetlerde göreceğiz. 13. ayet bu duruma bir ipucu vermektedir. Bakara?nın bu 73. ayetinden de Kur?an?da geçen akıl kelimesinin tıpkı zulüm kelimesinde olduğu gibi anlamı saptırılarak şifreli bir kelime halinde kullanıldığı anlaşılmaktadır. Sonraki ayetlerle konu daha kapsamlı açıklanacaktır. Her ayet gibi evrensel olan bu ayetin de uygulamasının nasıl olabileceği üzerine iki örnek verelim: Doktorsunuz diyelim, yoğun bakımdaki hastanızda beyin ölümü gerçekleşti ya da kalbi durdu, kul icadı makinelerle ilaçlarla müdahale ederek batıla sapmayın, ebediyyen yanarsınız yoksa, aklınızı kullanın, dolaptan sığır budunu kapıp ölmüş olan hastanızı bu butla pataklamaya başlayın; meslekten atılma durumunda mazlum bir mümin olarak size büyük sevap yazılacaktır? Ya da diyelim ki subaysınız. Sağ omzunuzda tüfeğiniz, sol omzunuzda da sığır budunuz olduğu bir şekilde savaşa ya da operasyona gidin, vurulup ölen askerlerinizi o butla dövüp diriltin. Dirilen askeriniz kalbinden kurşun alıp tekrar yere mi yığıldı? Budu indirin kafasına! Bu durumda birliğinizin savaş gücü fazlasıyla sağlam kalacaktır. Askerler dirilmez ve belli bazı işlemlerden sonra siz de YAŞ kararları ile ordudan atılırsanız belediyeler hemen sizi kapıp size güzel bir iş verecektir. Sevabı da cabası. Ancak hidayete erdiğimiz 21. yüzyıl Türkiyesi?nde böyle bir garabet nedeniyle ordudan atılmanız olasılığı düşüktür. Bu sebeple, Allah?ın bu akıl dolu ayetini ciddiye alıp uyguladığınız için TSK?dan atılacağınız endişesini fazla taşımayın? Sığırın ne fazla kart ne de fazla körpe olan, orta irilikte parlak sarı bir renkte alacasız sağlıklı bir sığır olmasına da dikkat edin; önceki hikmet dolu ayetlerin yazılış nedeni bu ayrıntıları vermektir, diriltmeye çalışacağınız mefta dirilmediğinde, meftayı dövdüğünüz budun sahibi sığırın özelliklerinden birinde eksiklik var demektir? Eksiklik olmasa bile en önemli sorun yeni mi kesilmiş olacağıdır, yeniyse bile ne kadar yeni, fazla mı yeni, yoksa az mı yeni? Bu ve önceki yedi ayet bu kadar kapsamlı bir ilmi de bize vermiştir ve Suudi Arabistan?da bu ilmin deneylerinin yapıldığı laboratuvarların olması muhtemeldir. Ölümsüzlük deneylerinin şu ana kadar başarılı olmadığı açıktır; aksi halde duyururlardı, bir milyon sekiz yılında da duyurmamış olacaklarını biliyorum. Bu haberi de bana ebabil kuşları söyledi, ona binaen? İlgili deneyin yapıldığı ilim laboratuvarlarında şimdilik ?tefsirin bu bölümü yazıldığı dakikalar- ?Vay benim yüce rabbim sığıra nasıl hassas bir ölçü koymuş ki üç milyonu aşkın defadır sığır gırtlaklayıp budundan toynağına kadar her parçasıyla cesetlere darp ediyoruz da cesetleri bir türlü diriltemiyoruz!? diyerek Allah?ı övüyorlardır. Tabi buna şu şekilde itiraz gelebilir: Bu sır cinayetleri çözmek için verilmiştir ve anca oralarda uygulanabilir. El cevap yetiştirme: Bu da haklı ve ilmi bir görüştür, amma ve lakin ilmi deneylerle ilgili bütün uğraş ve ilmi tespitlerim bu sefer de Suudi Arabistan adli tıbbı için geçerli olacaktır. Onca deneyden sonra, bu konuda islami cepheden verilecek olan akla en uygun ve nihayi açıklamanın ne olacağına dair kesinlikle doğru olan kehaneti yazarak ayetin tefsirine son verelim: İlgili ayetteki mucizeyi görebilmek, yani bahsi geçen kurallar çerçevesinde bir ölü diriltmeye tanık olabilmek için, yakın zamanda içlerinde bir cinayet işleneceği düşüncesini dahi akıllarından geçirmeyenlerden oluşan bir grup yahudinin önceki ayetlerde tanımlanan sığırın özelliklerinde bir sığırı amaçsızca kesip, ardından içlerinden bir ya da birkaç kişinin içlerinden diğer bir kişiyi öldürmesi gerekmekte ve buna ilaveten bu şartlar altında kesilen sığırın bir parçası ile işte bu şartlar altında maktül olmuş şahsın cesedine bu grup yahudilerden birince darp edilmesi gerekmektedir. Böyle bir durumda ölünün dirileceği ilmen mutlaktır, bu hakikatin inkarının cezası ölümdür. İnkar edene üç kez sorulmalı, inkarını üç kez tekrarlarsa tevbeye davet edilmelidir. Tevbe etmez ise katli ve mallarına İslam adına el konulması vaciptir.

__________________________________________________________

 

Necim Suresi 21. ayet: E lekumu'z-zekeru we lehu'l-unsa?

 

Meali: Demek erkekler sizin dişiler Allah'ın, öyle mi?

 

Bire bir çevirisi: "Mokar" sizin camcuf O'nun mu? = "Y...." sizin "A." O'nun mu (Muhammed'in mi)?

 

Küfürleşme vardır ve Muhammed küfüre laf yetiştirmektedir. Buradaki küfürden kasıt inkar değildir. Kollu börekli atışma söz konusu ve bu da ayettir diye kaydedilmiştir. Günümüzde bu ayet okunduğunda mümin Araplar ağlamayı bırakmakta sağa sola bakınarak duymamazlıktan gelmekte; ama Arapça bilmeyen müminler höyküre höyküre ağlamaya devam etmektedirler. Bu manzaraya tanık oldum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Eski Mısır yazısı çözüldü. Kur'an'ın bir mucizesi daha ortaya çıktı. Kur'an her çağa ayrı mucizelerle hitap ediyor. Mesela, Firavun zamanı hakkında verilen bilgilerin arkeolojik çalışmalarda tek tek ortaya çıkması Kur'an'ınbeşer üstü ve ilahi bir kitap olduğunu yepyeni mucizelerle ortaya koyuyor."Haman" da bunlardan biri. Hiyeroglifin çözümüyle çok önemli bir bilgiye daha erişilmiş oldu:"Haman" ismi gerçekten de Mısır yazıtlarında Hz. Musa (as) döneminde geçiyordu. Viyana'daki Hof Müzesi'nde bulunan bir anıt üzerinde bu isimden söz ediliyordu. Aynı yazıtta Haman'ın Firavun'a olan yakınlığı da vurgulanıyordu.(Walter Wreszinski, Aegyptische Inschriften aus dem K.K. Hof Museum in Wien,1906, J C Hinrichs' sche Buchhandlung)

Tarih: Düzenleyen: Kalev
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşım bu yukarıda yazanlar tevratta yazıyor nasıl kuran mucizesi diyebilirsin ki. inanki çok ayrıntılı yazıyor ve muhammet zamanında arap yarımadasında ki yahudi sayısı hristiyanlardan da müslümanlardan da çoktu nerdeyse müşrikler kadardı ve muhammedin tevratı iyi bilmesi gayet doğaldı. zaten tevratı ve kuranı yan yana okuyan açık ça bir şey görür: kuran ve tevrat % 80 aynıdır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Küfürleşme vardır ve Muhammed küfüre laf yetiştirmektedir. Buradaki küfürden kasıt inkar değildir. Kollu börekli atışma söz konusu ve bu da ayettir diye kaydedilmiştir. Günümüzde bu ayet okunduğunda mümin Araplar ağlamayı bırakmakta sağa sola bakınarak duymamazlıktan gelmekte; ama Arapça bilmeyen müminler höyküre höyküre ağlamaya devam etmektedirler. Bu manzaraya tanık oldum.

 

Yukardaki alıntıdan,bu yazıyı yazan kişinin (forumdaş) Arapça bildiği anlaşılmaktadır (tanık olması ve mümin Arapların sağa,sola bakması Arapça bilmeyenler ise ağlaması) şimdi buraya Arapça bir yazı yazacağım bakalım okuyabilecekmi.

 

‏مَنْ لَمْ يَرْتَمْ صَغِيرَنَا وَيَعْرِفْ تَقَّ كَبِيرِنَا فَلَيْسَ مِنَّا

 

Sayın forumdaş Krasnodar.

Yukardaki Arapça yazıyı okursanız sizin şahit olduğunuz manzarayı tanık hadisesini düşüneceğim...

Yoksa uydurduğunuzun resmidir manzarayı tanık...

 

 

arkadaşım bu yukarıda yazanlar tevratta yazıyor nasıl kuran mucizesi diyebilirsin ki. inanki çok ayrıntılı yazıyor ve muhammet zamanında arap yarımadasında ki yahudi sayısı hristiyanlardan da müslümanlardan da çoktu nerdeyse müşrikler kadardı ve muhammedin tevratı iyi bilmesi gayet doğaldı. zaten tevratı ve kuranı yan yana okuyan açık ça bir şey görür: kuran ve tevrat % 80 aynıdır

 

Kalev'e.

"KANIT"

Yoksa,yanıt...

Oda yoksa...

Herkes bildiği konuda yazsın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ölüleri geçici olarak diriltme inanışı, ilkel Afrika dinlerine ait bir inanıştır. Bu efsaneler her yere, hatta köle ticareti ile Amerika kıtasına kadar bile yayılmıştır. Vudu ayini adı verilen bu törenlerde bazı ölü hayvanlar kullanılır.

 

Tüm efsaneler birbirinden etkilenmiştir. Musevi dini her ne kadar tanrıları kısıtlayıp teke indirmişse de, bu ilkel öncül dinlerin etkisinden tamamen sıyrılması imkansızdır. Yahudiler arasında geçtiği anlatılan bu sığır eti ile ölü diriltme efsanesi oradan Kurâna da geçmiş.

 

Hristiyanlık tanrısal yetkileri tekrar bir ölçüde dağıtma girişiminde bulunmuş, Kutsal Ruh ve İsa'yı da ortak etme eğilimi göstermiş, fakat İslam ile bu girişimler reddedilmiş. Bu üç din tamamen birbirinin devamıdır.

 

Kurân Tevrat'ı esas alır. İncil esasen Yahudilerce de hiç hoş karşılanmayan büyük bir sapma olarak görülen ve reddedilen bir kitap olmuştur. Öyle ki, İncil'e Hristiyanlar bile pek riayet etmemişlerdir. Aşırı barışçıl ve hoşgörülü, pasif bulunmuştur. İsa kadınların fahişelik suçuyla taşlanmasını engellemiş, tokat atana karşılık vermemeyi öğütlemiş, kadınların da peygamber değilse bile kutsal kişi (azize) olabilecekleri prensibini getirmiş ve sertlik yanlısı Yahudileri kızdırmıştır. Muhammed Tevrat'ı yer yer özetlemiş, yer yer kendi ilavelerini yapmış, yer yer kendi yorumlarını eklemiş. Fakat İncil ile gelen değişimi reddedip tekrar Tevrat anlayışına dönmüştür. Bu arada Yahudilerin yeni peygamber iddialarının önünü kesmek için son peygamberliğini ilan etmiş. Bunu kanıtlamak çok kolay, tüm Kurân kıssaları Tevrat'tan alınmadır. Zaten önceki tüm peygamberler Yahudi, dolayısıyla bu bilgi kesin. İslam öncesi Arabistan'da yaşayan Yahudilerin sayısını kanıtlamak zor. Ama Yahudilerin sayısının az olması mantıklı değil. Az olmalarını gerektirecek bir durum yok çünkü.

 

Fakat İslam dini ehli kitaba cizye vererek varlıklarını devam ettirme hakkı tanıdığı halde, bu hakkı Hristiyanlara kullandırmış, Yahudilere ise hiç aman vermemiştir. Arapların içinde, birlikte yaşayanlar müslüman olmaya zorlanmış, korunaklı kaleleri olanlar kuşatılıp kılıçtan geçirilerek yok edilmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Selam ile

İnsanların bilmeden salt zanni ve keyfi kendi indi yaklaşımlarıyla (bilimden hareketin karşılığını artık bu şekilde algılıyorum) Kur an ı eleştirmeleri ve kitabın

 

Muhammed Tevrat'ı yer yer özetlemiş, yer yer kendi ilavelerini yapmış, yer yer kendi yorumlarını eklemiş.

 

bu şekilde derlendiğini ifadelendirmeleri ancak kendilerini gülüç ve örsün üzerine yatırılmış demir konumuna sokar. Yeryüzünde hiç bir kitaplıkta ve hiç bir kütüphanede herhangi bir kelimeyi kendi anlamlandıran (anlamını kendisi belirleyen) hayat içinden vererek örneklendiren ve eşi benzeri getirelemiyen (yazdıklarım standartı belirler) türden bir kitap Kur an dışında bulamazsınız. İşin acınası tarafı şu ki peygamberler birbirinin devamıdır dolayısıyla mevcut ehli kitap ile kur an arasında benzerlikler olması kadar doğal bir şey yoktur ve Kur an ı onlardan ayıran özellik eşsizliğidir ve benzerinin yapılamıyacağıdır.İnsanların ahkam kesmesi kendilerince güzel ama dini bir kenara aldıktan sonra açtıkları alanı neyle dolduracaklarının farkında bile olamayanlar tarafından açılması bu alanın dahada düşündürücüdür...

 

'' Rabbimiz! peygamberlerinin aracılığıyle bize vaadettiklerini bize ver.Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen vaadinden dönmessin.'' Al-i İmran 194

 

 

Hayır değildi. Söylediklerinizin bilime, akla hiç bir uygunluğu yok, dogmalar üzerinden konuşuyorsunuz. Dogmaları büyük harflerle yazmanız da onları beyinlerimize sokmaz...

 

Akıl hareket edebilmesi için bilgiye muhtaçtır ve bilimde bilinmeye yeryüzünde teori noktasında olmayan ne kadar şey vardır bilimselciler....Kaldıki anlayış edinebilmek için bilgiyi maddede arıyorsanız madde sonuçta

işlenmek için vardır ve ölçü olmaktan uzaktır. Tabiatta arıyorsanız kendiside kendini korumaktan epey uzaktır anlayışınızı kendi keyfi yaklaşımlarınızdan arıyorsanız buda sizin şehvetli duruşunuzu gösterir insani olmaktan uzak ve ölçüsüz kiyafetsiz davranıştır. Akla hakaret ederek akılcılık olmaz..

 

 

'' Ha mim''

''Kitabın indirilişi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah tarafındandır''

''Muhakkak göklerde ve yerde Müminler için ayetler vardır''

''Ve sizi yaratmasında, ve yaydığı her canlıda. yakinen inanan bir kavim için ayetler vardır''

''gece ve gündüzün ihtilaf halinde olmalarında , Allah ın gökten rızık indirerek onunla ölümünden sonra arzı diriltmesinde, rüzgar estirmesinde AKleden kavim için ayetler vardır''

''İşte bunlar Allah ın ayetleridir. sana onları hak olarak okuyoruz. Artık Allah tan ve O' nun ayetlerinden sonra hangi söze inanırlar?'' Casiye 1,2,3,4,5,6

 

Kurallar bir insan şunu diyebilir ''ateş yakıcıdır''bu doğrudur. Yine aynı insan ''ateşin tabiaatan'' kaynaklandığını söyleyebilir. KIsmende olsa buda doğrudur. Yine aynı insan ''ateşin evrimleşerek'' geldiğini ima edebilir bunu bilimselciler çözecek elbet. Benim sorduğum sorunun cevabı bu değil hiç bir zaman için.

Çünkü soru şudur ''Ateş Yakma yanma vasfını nerden kazanmış bu vasfı ona kim giydirmiş??? Diğer taraftan

şayet evrilme varsa neden bu noktada bu tip olgular evrilmiyor!!! Neden ateş başka bir vasfa bürünmüyor süreç içinde neden canlılar için evrime söz konusuda vasfı değiştirilemeyenler için (Su, sıcak, soğuk vb) şeyler vasıf değiştiremyor??anlaşılması için Sıcağın bizatihi kendisi ısıtırken vs başka bir vasfa bürünemiyor bu özelliğini yitirmiyor yada başka bir şeye dönüşmüyor!!! Birileri Akıldan mı dem vurdu!!! Aynaya baksınlar ondan onlarda ne kadar var bir tartsınlar şayet ölçüleri varsa....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ama Yahudilerin sayısının az olması mantıklı değil. Az olmalarını gerektirecek bir durum yok çünkü.

 

Şimdi birde şu alıntıya bakalım...

 

Fakat İslam dini ehli kitaba cizye vererek varlıklarını devam ettirme hakkı tanıdığı halde, bu hakkı Hristiyanlara kullandırmış, Yahudilere ise hiç aman vermemiştir. Arapların içinde, birlikte yaşayanlar müslüman olmaya zorlanmış, korunaklı kaleleri olanlar kuşatılıp kılıçtan geçirilerek yok edilmiştir.

 

 

Osmanlı ve Endülüs...

Yahudilik, gerek inanç gerek felsefe olarak ya kendi hakimiyeti zamanlarında veya İslam devletlerinin koruması altında iken gelişme gösterir. Nitekim İslam içinde bir Yahudi felsefesinin teşekkülü, İbn Meymun, İbn Yusuf el Feyyumi, Jehuda hal-Levi, Tuleytalı İbn Cabriol, David bin Mervan el Makammaç, Yafes bin Ali Ebu Yakup el Bekir vd. büyük filozof ve kelamcılar İslam hakimiyetinde yetişmiş, fikirlerini özgürce ifade etmişlerdir. Hıristiyanlık prensip olarak başka inanç ve düşüncelere açık olmadığından, Kilise, 1234`te Maimoni`de büyük Yahudi filozofu ve kelamcısı İbn Meymun`un bütün kitaplarını yaktı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Akla hakaret ederek akılcılık olmaz..

Doğru. Sığır eti vurarak ölü diriltmeden bahsettikten, bunu da çok önemli bir sırmış gibi uzun uzadıya anlatarak bir sürü gereksiz ayrıntı sıraladıktan sonra, aklı ön plana çıkarmak ve "akletme" talep etmek, tam olarak "akla hakaret ederek akılcılık yapmak" oluyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Osmanlı ve Endülüs...

Doğru, Osmanlı İspanya'dan kaçan Yahudileri korumaya almıştır. Bu bir Osmanlı siyasetidir. Dini açıdan değerlendirirsek, başlangıçta (Arabistan'a egemen olma aşamasında) Hristiyanlara tanınırken Yahudilere pek tanınmak istenmeyen "zımni" yani cizye ödeyip dinini yaşama hakkını satın alma statüsünün bu kez tanınmasıdır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakara-73. Ayet.

Onun için dedik ki: "O sığırın bir parçasıyla öldürülen kişiye vurun." İşte böyle, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir, taki aklınızı başınıza alasınız.

Açıklama; Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; belki akıllanırsınız". Ayette çoğul olarak ölüleri diriltir denmiş ölüyü diriltti denmemiştir. "Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir."(6:122) Allah(c.c) indirdiği hayat kaynağı olan hükümlerle ölüleri diriltmiştir.

 

Diri ve Aklı olanlara...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

" kuran kendini yalanlıyor(ilahi değilim ben insan yazmasıyım!)"

 

Kurandaki yanlişliklar meşhurdur, bilenler arasinda ... Bunlar çok çok tartisilmistir. Bazi ayetler o kadar yanliski, inanilmaz derecede!

 

Işte buyrun:

 

(Allah şöyle dedi:) "Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik." (19:7)

 

Bu ne biçim bir iddiadir? "Yahya" adını daha once kimseye verilmemiş? o kadar yanliski ... Basbayagi belliki, Muhammed ve onun arkadaşlari , Tevrati zannettikleri kadar bilmiyorlardi, kopya çekerken.

 

------

"Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım." (7:124)

 

"Firavun, "Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım" dedi. (26:49)

 

Firavun ve Çarmıh konusunda, demekki Allah pek bilgili degil. Bu Çarmıh ilk defa 900 yil sonra Farslar tarafindan kullanilmistir. Firavun'un bunu demesi o kadar saçma ki; sanki, Jül Sezar derki : "Ben ata binmekten bıktım ve attan indim ve F-16 savas uçagına binip , uçtum , gittim"

 

-----------

 

"Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi." (19:28)

 

Demekki, Allah Meryem'in (Yani Isa'nin annesini) Musa ve Yahyanin kardesi oldugunu zannediyor. Musa ve Yahya'nin bir kiz kardesi vardi ... adı "Miriam" .... bu adı Allah Isan'nin annesinin adı ile karistiriyor, demekki. Isa, Musa'dan 1400 yil sonra dogmus oldugundan dolayi, bu hatanin o kadar yanlis oldugu belliki... bu hatayi bir Tanri degilde, Tevrat'i pek iyi bilmiyen insanlar tarafindan yapilmistir.

 

-----------

 

Işte hatalar dolu Kuran bu .... Din bu!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

'' Ey insanlar! Rabbinizden sakının; Çünkü saatin (kıyametin) sarsıntısı çok büyük bir şeydir (1) O nu gördüğünüz gün: her emziren emzirdiğinden vazgeçecek. bütün hamileler taşıdıklarını düşürecek. Ve insanları sarhoş göreceksin, Ama onlar sarhoş değiller, Lakin Allahın azabı şiddetlidir (2) 22 Hac

 

" kuran kendini yalanlıyor(ilahi değilim ben insan yazmasıyım!)"

 

Kurandaki yanlişliklar meşhurdur, bilenler arasinda ... Bunlar çok çok tartisilmistir. Bazi ayetler o kadar yanliski, inanilmaz derecede!

Işte buyrun:

 

(Allah şöyle dedi:) "Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik." (19:7)

 

Bu ne biçim bir iddiadir? "Yahya" adını dah

 

a once kimseye verilmemiş? O kadar saçma, ki ... Basbayagi belliki, Muhammed ve onun arkadaşlari , Tevrati zannettikleri kadar bilmiyorlardi, kopya çekerken.

 

Bu bilenler kimdir bir bilebilsek!!! Hangi ayet inanılmaz derece yanlış erdiğin örnektekimi şunu bir düşün berk isminde, gerek cunmhuriyetin yeni kuruluşu onu bırak 70 li yıllarda bu isimde kaç tane vatandaş vardır!!

Yada varmıdır!!!! Saçma olan nedir?? sanırım kavrayışında bir sıkıntı var....

Peygamber tevrattan alıntılamış diyorsun öylemidir acaba!!!

 

''Ve gerçekten biz biliyoruz; ''Şüphesiz ona ancak bir insan öğretiyor'' dediklerini. O na öğrettiği isnat edilen kişinin lisan ı mülhem ve acemi dir. Ve bu (Kûr'an ) ise Mubin (apaşikar) arapçadır'' 16 Nahl 103

 

Hala birileri fark kelimesinin kökenini araştırıyor olmalı ve türkçeye nerden geldiğini...Ve Fark kelimesinin esenlik ve barış olarak anlamlandırıp bu şekilde kullanımın ilk türleri olarak tarihe geçeceklerinden eminim.....

 

Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım." (7:124)

 

"Firavun, "Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım" dedi. (26:49)

 

Firavun ve Çarmıh konusunda, demekki Allah pek bilgili degil. Bu Çarmıh ilk defa 900 yil sonra Farslar tarafindan kullanilmistir. Firavun'un bunu demesi o kadar saçma ki; sanki, Jül Sezar derki : "Ben ata binmekten bıktım ve attan indim ve F-16 savas uçagına binip , uçtum , gittim"

 

Fark kelimesiyle benzer bir örnek çarmıhla ellerin ve ayakların çaprazlama kesilmesi arasındaki ayrımı göremiyorsa bir insan ona renkleri anlatmanın anlamıda kalmaz......

 

"Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi." (19:28)

 

Demekki, Allah Meryem'in (Yani Isa'nin annesini) Musa ve Yahyanin kardesi oldugunu zannediyor. çok komik bir şey. Musa ve Yahya'nin bir kiz kardesi vardi ... adı "Miriam" .... bu adı Allah Isan'nin annesinin adı ile karistiriyor, demekki. Isa, Musa'dan 1400 yil sonra dogmus oldugundan dolayi, bu hatanin o kadar sacma oldugu belliki... bu hatayi bir Tanri degilde, Tevrat'i pek iyi bilmiyen insanlar tarafindan yapilmistir.

 

Benzer bir durum fark kelimesiyle..Nasreddin hoca göle maya çalıyordu ya tutarsa diye. Bazıları onu aratacak düzeyde Denizlere okyanuslara maya çalıyor...

 

Işte hatalar dolu Kuran bu .... Din bu!

 

Yeryüzünde bir kelimeyi kullanıp onu anlamlandıran ve pratiklede örneğini veren. Muhteavasının hayatla örtüşen başka hiç bir kitap yoktur Kûr an dışında...

 

''Onlar hala Kûr an ı gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah tan başkası tarafından gelseydi, Muhakkak içinde birbirini tutmayan bir çok şey bulurlardı.'' 4 Nisa 4

 

 

ALINTI(hanif_42 @ 17-12-2008, 00:51) post_snapback.gifAkla hakaret ederek akılcılık olmaz..

Doğru. Sığır eti vurarak ölü diriltmeden bahsettikten, bunu da çok önemli bir sırmış gibi uzun uzadıya anlatarak bir sürü gereksiz ayrıntı sıraladıktan sonra, aklı ön plana çıkarmak ve "akletme" talep etmek, tam olarak "akla hakaret ederek akılcılık yapmak" oluyor...

 

Şimdide böylemi oluyor!! Allah ı tasavvurumuz da ve Kudretini düşündüğümüzde bu yukarıda olanlar olanaksızmı!!! Bilimsel kimliğinizi yitirdiniz sanırım artık hükümsüz kalmış.....Kısaca ve basit olarak İçini doldurmakla mükellef olduğunuz bir alan var ve bu alanı kullandığınız cümleler bile değişik olmak kaydıyla sistemin dışına taşarak göstermeniz gerekiyor..Yani ateşe elinizi sokarak ordan serinlemeniz gerekiyor hiç bir araç kullanmadan...O zaman sizin akıldan kastınız kabul görür.

 

''İnsanlardan öyle kimseler var ki, İlimleri olmadığı halde Allah ile mücadele ederler. Her inatçı şeytana tâbi olurlar'' 22 Hac 6

selam ile

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benzer bir durum fark kelimesiyle..Nasreddin hoca göle maya çalıyordu ya tutarsa diye. Bazıları onu aratacak düzeyde Denizlere okyanuslara maya çalıyor...

 

Kardesim, sizin yazilarinizi hiç anlamadim. Belki benim kusurum bu ... Ama ben başimi kaşiyorum halen .

 

Ornegin, Ben dedim

 

"Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi." (19:28)

 

Demekki, Allah Meryem'in (Yani Isa'nin annesini) Musa ve Yahyanin kardesi oldugunu zannediyor. çok komik bir şey. Musa ve Yahya'nin bir kiz kardesi vardi ... adı "Miriam" .... bu adı Allah Isa'nin annesinin adı ile karistiriyor, demekki. Isa, Musa'dan 1400 yil sonra dogmus oldugundan dolayi, bu hatanin o kadar yanlis oldugu belliki... bu hatayi bir Tanri degilde, Tevrat'i pek iyi bilmiyen insanlar tarafindan yapilmistir.

 

Yani burada Kurandaki bir sürü hatalarin birini koyuyorum. Açikliyorum. Siz ne diyorsunuz? Meryem Ana dediginiz Harunun ve Musan'nin kiz kardesimidir diyorsunuz? Ne diyorsunuz?

 

Sizin Cevap:

 

"Benzer bir durum fark kelimesiyle..Nasreddin hoca göle maya çalıyordu ya tutarsa diye. Bazıları onu aratacak düzeyde Denizlere okyanuslara maya çalıyor... "

 

Ne demektir bu? Ne alakasi var? Belkide sorduguma pişman olacagim, galiba!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Işte buyrun:

 

(Allah şöyle dedi:) "Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik." (19:7)

 

Bu ne biçim bir iddiadir? "Yahya" adını daha once kimseye verilmemiş? o kadar yanliski... Basbayagi belliki, Muhammed ve onun arkadaşlari , Tevrati zannettikleri kadar bilmiyorlardi, kopya çekerken.

 

Hz Yahya?dan evvel ?YAHYA? İSMİNİ KULLANAN VARMIDIR, varsa,kimdir?

yanlis denilen, ?YAHYA? isminin, Hz Yahya?dan evvel, kullanıldığını gösteremeyen veya Tevrat?ta ne olduğunu,yazmayıp kavram kargaşası oluşturmak,?

 

"Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım." (7:124)

 

"Firavun, "Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Mutlaka o size sihri öğreten büyüğünüzdür. Yakında bilip göreceksiniz siz! Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım" dedi. (26:49)

 

Firavun ve Çarmıh konusunda, demekki Allah pek bilgili degil. Bu Çarmıh ilk defa 900 yil sonra Farslar tarafindan kullanilmistir. Firavun'un bunu demesi o kadar saçma ki; sanki, Jül Sezar derki : "Ben ata binmekten bıktım ve attan indim ve F-16 savas uçagına binip , uçtum , gittim"

 

Şimdi yukardaki Ayetlerde ?ÇARMIH? geçmediği halde, (çaprazlama kesme, ve asma) çarmıh üzerinden polemik yapmak, eğitici oluyor.

21. yüzyılda, asmak ile,çarmıhı,karıştırmakta, bayağı bir hüner,jül sezarı F-16 savas uçagına bindirmek gibi oluyor, nede olsa bilgi çağındayız?

 

 

"Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi." (19:28)

 

Demekki, Allah Meryem'in (Yani Isa'nin annesini) Musa ve Yahyanin kardesi oldugunu zannediyor. çok komik bir şey. Musa ve Yahya'nin bir kiz kardesi vardi ... adı "Miriam" .... bu adı Allah Isan'nin annesinin adı ile karistiriyor, demekki. Isa, Musa'dan 1400 yil sonra dogmus oldugundan dolayi, bu hatanin p kadar yanlis oldugunu belliki... bu hatayi bir Tanri degilde, Tevrat'i pek iyi bilmiyen insanlar tarafindan yapilmistir.

 

Hz. Meryem, kendisinden asırlarca önce yaşamış olan Hz. Harun'un kardeşi olamaz. Buradaki ifade, mecazi bir anlam taşır. Harun ailesinden gelen kadınlar onun kızları, kız kardeşleri sayılırlar. Meryem Suresi'nin 28'inci ayetinde kavmi Meryem'e, "Ey Harun'un kız kardeşi!" diye hitap etmektedirler. Harun, Hz. Musa'nın kardeşidir. Harun ile Meryem arasında çağlar vardır. Burada Harun'un kız kardeşi sözünden maksat, Meryem'in o aileden gelmiş olduğunu vurgulamaktır. Bu ifadeyle şerefli bir soydan gelen Meryem'i, soyuna asla yakışmaz bir iş yapmakla suçlayıp mahcup etmek istemişlerdir. Nitekim konuşmacı veya kumandan dinleyicileri etkilemek için, "Ey Fatih'in torunları, Yavuz'un çocukları!" diye hitap eder. Dinleyiciler ne Fatih'in torunu ne de Yavuz'un oğludurlar. Fakat bu söz dinleyenlerin Fatih, Yavuz milletinin neslinden geldiğini belirtir.

Ve bazı kişiler kendilerini, biz Cumhuriyet çocuklarıyız derler, Cumhuriyet bir idare şeklidir yani soyut bir kavram (halk idaresi) çocukları olması mecaz (benzetme) dır,dolayısı ile bu gibi iddialar geçersizdir? Birde şu yazı dikkatimi çekti (Musa ve Yahya'nin bir kiz kardesi vardi ... adı "Miriam") burada o kadar basma kalıp bir ifade varki, yazanın bilgisinin ne olduğu meydana çıkıyor yani Yahya a.s. kız kardeşi varmıdır, Musa a.s. kardeşi Harun a.s. değimlidir gibi, zannedersem?

Yazılara böyle kısa ve net yanıt vermem,yapılan iddiaların çok vahim hatalar içermesidir,dolayısı ile hataları düzeltmeye kalkıp cevaplamak,uzun olacağından,kısa yazıyorum...

:wub:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.

.

.

Yazılara böyle kısa ve net yanıt vermem,yapılan iddiaların çok vahim hatalar içermesidir,dolayısı ile hataları düzeltmeye kalkıp cevaplamak,uzun olacağından,kısa yazıyorum...

:wub:

 

Sayin Sarigol:

 

 

Tesekkurler, sizi takip etmek daha kolay. Bu konuda.

 

Yahya ismi .... Buna Ingiliz Dunyasinda, Incil'de : "John The Batist" derler. Arapca "Yahya" . Yani, daha evvel John ismi kullanilmismidir?

 

Evet .... Incil ( 2 Kings 25:23, 1 Chronicles 3:15, 24, 6:9, 10, Ezra 8:12, King John Hyrcanus, John the Essene, John Maccabeus, vs.

 

Ayni isim cok gecer Incil'de... Bu Islam Dunyasinda, Islam alimleri tarafindan bilinen bir hatadir.

 

 

Carmiha gelince ... Turkce Kuran mealler, Incildeki Isan'nin nasil olduruldugunden degisik yazarlar. Yani Islam dini incil'deki tarifi degistirmistir. Buda bilinen bir gercektir

 

Meryem ananinizin Musa'nin Kizkardesi olmasinda "mecazi" manada olmasi bir kacamakli bir cevaptir. Cunku diger bir ayettede bu hatayi tekrar ediyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yazılara böyle kısa ve net yanıt vermem,yapılan iddiaların çok vahim hatalar içermesidir,dolayısı ile hataları düzeltmeye kalkıp cevaplamak,uzun olacağından,kısa yazıyorum...

 

İnsanlar şunun farkına varmalı ilk olarak. Ateistim diyen insan hiç bir zaman için dine saldırmaz ve dini muhteva onu ilgilendirmediği gibi onun saldırı alanı olarakta telakki etmez. Atesit yaratıcı yoktur der ve olay onun için kapanır. Şurada ve benzeri forumlarda takip edebildiğim kadarıyla salt saldırı odağında ve hedef olarak öncelikle pay islama ayrılmış olarak bir hareket vardır. Ben inanca karşı bir husumet taşımadım taşımamda, insan kendi inancını yaşayabilir yaşamalıdırda. Defaatle cevap yazılmasına rağmen konuların ayrınsına varana dek gerek peygamnberin örnekliğinde evlatlıkların boşadığı eşlerle nikahlana bilme gerekse miras hukuku vs..Salt husumetten kaynaklanan bir yaklaşım var A-tesit geçinenler tarafından. Oysaki bununla uzaktan yakından ilgileri yoktur....Ve Kur an da lafım ona çelişki tutarsızlık var diye salt parçalardan bir tane alarak onu farklı yorumlayarak kendi muhtevası içinde değerlendirmeden çarptırmak gayreti ve hareketi vardır.

''Tıpkı o taksim edicilere indirdiğimiz gibi (1) Onlar ki Kûr an ı Idyn (parça parça) kıldılar.(2) 15 Hicr

Doğrudur iddialar vahim hata içeriyor. Soru şu şekilde olsa Musa ın kardeşi olan harundan mı bahsediyor yoksa başka birimi? Bu bir yaklaşım. Olması gereken yaklaşım da bu diye düşünüyorum!!! Daha da farklı olabilir ''ben böyle görüyorum olayı kanaatimce vs vs ..'' Oysa söylenen laf

Işte hatalar dolu Kuran bu .... Din bu!

 

İnsanlar kendi dünya pencereleriyle diğerlerinin benzer olduğunu düşünüyor!!! Yanlış olabilecekleri noktasında bir olasılık dahilindede değiller...Yine makul oılması açısından benzer problemleri yada farklı açılım kazandırmak hayat tasavvurlarını sorgulamak vb.. durumlarda sorular sorulmuştur zatlarına...Hepsi asılı cevapsız orda duruyor. İnsanın adaletten anlayışı bu kadar kıtsa sorduğumuz soruya cevap beklemek bizim ancak akılsızlığımız olur.

 

Kardesim, sizin yazilarinizi hiç anlamadim. Belki benim kusurum bu ... Ama ben başimi kaşiyorum halen .

Anlaşılmaz olan ben değilim.Anlaşılmaz olan sizin anlayış sahibi olamamanız.Yazdıklarınızın kaale alınacak elde tutulur bir yanı yok..Siz hala Kûr an ı değerlendirebilecek bir bilgiye sahip değilsiniz. Siz hala kitabı anlayabilecek bir selahiyetede sahip değilsiniz.Siz sizin hüsranınızı artıracak şekilde kitaba yaklaşıyorsunuz ve karşılığında onu alıyorsunuz. Oysa Kûr an müstakil bir kitap olmadığı bana indirildiği gibi sizede indirilmiştir ve mükellefiyet alnınızı o teşkil eder...

 

''Dediler ki,''hayır!''Bunlar karışık (saçmasapan) rüyalardır. ''Hayır''O nu kendisi uyduruyor,''Hayır'' O şairdir, Artık bize evvelkilere gönderildiği gibi bir mucize getirsin'' dediler..'' 21 Enbiya 5

 

Farkınız nedir ki??¿¿

 

''İşte böylece onu apaçık ayetler olarak indirdik. Muhakkak kiAllah dilediğini doğru yola eriştirendir.'' 22 İhlas 16

 

Şüphesiz Allah hakkı ortaya koyandır.......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin Sarigol:

 

 

Tesekkurler, sizi takip etmek daha kolay. Bu konuda.

 

Yahya ismi .... Buna Ingiliz Dunyasinda, Incil'de : "John The Batist" derler. Arapca "Yahya" . Yani, daha evvel John ismi kullanilmismidir?

 

Evet .... Incil ( 2 Kings 25:23, 1 Chronicles 3:15, 24, 6:9, 10, Ezra 8:12, King John Hyrcanus, John the Essene, John Maccabeus, vs.

 

Ayni isim cok gecer Incil'de... Bu Islam Dunyasinda, Islam alimleri tarafindan bilinen bir hatadir.

 

 

Carmiha gelince ... Turkce Kuran mealler, Incildeki Isan'nin nasil olduruldugunden degisik yazarlar. Yani Islam dini incil'deki tarifi degistirmistir. Buda bilinen bir gercektir

 

Meryem ananinizin Musa'nin Kizkardesi olmasinda "mecazi" manada olmasi bir kacamakli bir cevaptir. Cunku diger bir ayettede bu hatayi tekrar ediyor.

 

Sayıne suheyla.

Dikkatinizi şuna çekmek isterim, (John The Batist) Tevrat'ta varmıdır,malum,Hz İsa Yahudi'dir, ve Aramca vaz etmiştir İncili, üstelik İncilin tercümesi,İlk Yunanca,Sonra Latincedir,ondan sonraki tercümeler,gırla,malumunuz bir dil,başka bir dile birebir uygulanamz,sonra,john isminin incilde defalarca geçmesi,Kur'an ın yazdığı gibi ("Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik." (19:7) çelişmez,sebebi, Kur'an zaten o devri belirtiyor,siz bana o devirden evvel bu ismi kimin kullanıp,kullanmadığını yazmalısınız,yoksa iddianız "UYDURUK" olur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayıne suheyla.

Dikkatinizi şuna çekmek isterim, (John The Batist) Tevrat'ta varmıdır,malum,Hz İsa Yahudi'dir, ve Aramca vaz etmiştir İncili, üstelik İncilin tercümesi,İlk Yunanca,Sonra Latincedir,ondan sonraki tercümeler,gırla,malumunuz bir dil,başka bir dile birebir uygulanamz,sonra,john isminin incilde defalarca geçmesi,Kur'an ın yazdığı gibi ("Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik." (19:7) çelişmez,sebebi, Kur'an zaten o devri belirtiyor,siz bana o devirden evvel bu ismi kimin kullanıp,kullanmadığını yazmalısınız,yoksa iddianız "UYDURUK" olur...

 

Oncelikle , ben John The Baptist ismini dogru hecelemek isterim. Yukarda onun bir harfini atlamisim. Yani, Yahya budur. Incilde.

 

Biliyorsunuz, eminim, John The Baptist , Isa zamaninda yasadi. Nitekim John (Yahya) Isa'yi baptize etti. Bu yuzden ona John The Baptist derler. Isa'nin (Incile gore) Peygamber olarak ilk taninmis olmasi, John the Baptist tarafindandir. Tamammi?, Isa ve John the Baptist ayni devirde yasadilar.

 

Bu Yuzden, Musa zamaninda ki Tevrat'tan "John The Baptist'in" ismi gecmesi mantiksiz olur.

 

Fakat Musa Zamaninda ki diger "John" isimler vardir. Yani Isa'dan once.

 

Dedigim gibi ... John ismi bu Yahudi Kitaplarinda gecer.

 

2 Kings 25:23, 1 Chronicles 3:15, 24, 6:9, 10, Ezra 8:12

 

Tabii ki, bu Kitaplar Isa' devrinden once gelmistir.

 

----

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Oncelikle , ben John The Baptist ismini dogru hecelemek isterim. Yukarda onun bir harfini atlamisim. Yani, Yahya budur. Incilde.

 

Biliyorsunuz, eminim, John The Baptist , Isa zamaninda yasadi. Nitekim John (Yahya) Isa'yi baptize etti. Bu yuzden ona John The Baptist derler. Isa'nin (Incile gore) Peygamber olarak ilk taninmis olmasi, John the Baptist tarafindandir. Tamammi?, Isa ve John the Baptist ayni devirde yasadilar.

 

Bu Yuzden, Musa zamaninda ki Tevrat'tan "John The Baptist'in" ismi gecmesi mantiksiz olur.

 

Fakat Musa Zamaninda ki diger "John" isimler vardir. Yani Isa'dan once.

 

Dedigim gibi ... John ismi bu Yahudi Kitaplarinda gecer.

 

2 Kings 25:23, 1 Chronicles 3:15, 24, 6:9, 10, Ezra 8:12

 

Tabii ki, bu Kitaplar Isa' devrinden once gelmistir.

 

----

[bunun üzerine melekler o'na seslendiler: "Ey Zekeriya, ismi Yahya olan bir oğul müjdeliyoruz sana. [Ve Allah şöyle buyuruyor:] Daha önce hiç kimseye bu ismi vermemiştik'".Meryem-7. Ayet.

 

Lafzen, "Daha önce hiç kimseyi o'na adaş kılmadık" -Yahyâ ismi, "o yaşayacak", yani, manevî erdemleriyle hep canlı ve diri kalacak, her zaman hatırlanacak demektir; bu ismin o'nun için Allah tarafından bizzat seçilmesi ilahî söze/vaade eş değer müstesna bir paye idi.

 

Yahya ismi Arapça kökenlidir. Yahya , Arapça dirilmek, yaşamak anlamındaki hayy kökünden geniş

 

zaman kipinin isim haline getirilmiş şeklidir, yaşayan demektir. Hz. Yahya'nın bu adla anılmasını çeşitli nedenlere dayandırırlar hikmet ve iffetle, yahut halkı irşâdla hayatını geçirdiği, ya da şehîd edileceği, şehîdlerin de ölmeyip diri oldukları vs. için ona bu ad verilmiştir.

 

Şimdi;Karın Elizabet sana bir çocuk doğuracak. Onun adını Yahya koyacaksın. (İncil - Luka 1:13)

 

Burada original dilde 'Yahya' için 'Yohanan' adı kullanılıyor, Yahya'nın asıl adı oydu. 'Yohanan' adı 'Yeho-Hanan' adının kısaltılmasıdır; o da Türkçe olarak 'RAB merhametlidir' demektir. Kuran'ın kullandığı Arapça diline geçerken de bugünkü Türkçede kullanılan 'Yahya' biçimini aldı.

[No title]

******

Ve Tevrat'ta geçen Yohanna,veya Yeho-hannan (arada tire) ve İncil'de John, vs vs, "YAHYA" ile benzerliğini, anlamıda dahil, okuyucuların ve sayıne suheylanın takdirine bırakıyorum...

 

ALLAHU ALEM...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biraz mantık yürütmek de bir çok sorunu çözer. "Yahya" adı "Hayy" kökünden gelir. Canlı, diri anlamına gelir. Bu isim, özellikle ölü doğum yapmış kadınlar tekrar hamile kaldıklarında eğer erkek çocuk doğuracak olursa konmak üzere adanır. (Kız olursa "Aişe" Bu da "yaşayan" anlamına gelir.)

 

Zekeriya'nın eşinin yaşı da ilerlemiş olduğu için doğumun sağlıklı olmamasından korkulması yüzünden çocuk doğmadan bu isim adanmıştır. Tıpkı Güneydoğu'da büyüdüğünde adandığı türbeye hizmet etmesi vaadedilen çocuklara "Satılmış" adı konması gibi. Türkiye'de de böyle doğum sorunu yaşamış kadınlar yeniden hamile kalınca doğacak çocuğa "Yaşar" adını adarlar ve kız da erkek de olsa bu adı koyarlar.

 

Bu geleneğin bir anda ortaya çıkmış olması ve ilk kez Zekeriya'nın çocuğunda uygulamaya geçmesi düşünülemez. Bu tür gelenekler çok köklüdür ve kesin bir ilk belirlemek mümkün değildir.

 

Dogmatizmin yanılgısı şurdan kaynaklanıyor: Sürece, gelişime, evrime inanmıyor. Bir şeyin olması gerektiğinde pat diye "kün" denmesiyle hemence oluverdiğini varsayıyor. Bu mantıkla böyle çok iddialar ortaya atılır. "Ben yaptım oldu" mantığı bu... Ya da "ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur" mantığı da diyebiliriz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

'' Ve onlardan seni duyanlar (dinleyenler)vardır.Fakat sağırlara senmi işittireceksin! Onların akılları anlamıyorsada mı? (42) Ve onlardan sana bakan kimseler var. Fakat körlere sen mi hidayete erdireceksin? Velev onlar görmüyorsalarda mı?>'' (43) 10 Yunus

 

Dogmatizmin yanılgısı şurdan kaynaklanıyor: Sürece, gelişime, evrime inanmıyor.

 

Doğmatizm kısa özet olarak toplumlar tarafından süreç içerisinde kanıksanan akabinde kurallaşıp vazgeçil(e)meyen genelde kutsiyet atfedilip yapıolan uygulamalardır. Bu noktadan bakıldığında evrim bir doğma olmaktan daha fazla bir şey değildir.Sadece bir eksikle tam olarak bir uygulama alanı bulamadığı ve insanlar tarafından (inanır inanmaz) kabul görmediğinden dolayı..Kur an ı kerim bu noktadan uzak bir bilgi verir. İnsanların kanıksamaları yani beğeni alanına (genelin önkabulü) hitap etmez. Prensipleri belirleyicidir ve bu kökten hareket etmesini öngörür ferdin; toplumun, dolayısıyla konu ne olursa olsun bekle gör yada süreç içinde kabul görmeyle ilgili bir hareket noktasından uzaktır..Kendileri doğma üzerinde yaşayanlar yada onu önerenler kendi bulundukları konumu ilk önce iyi tesbit edip bunu gösterdikten sonra!!! eleştiriye başlamaları makul olanıdır...

 

''Râbbin katından bir belgesi olan kimse, kötü işi kendisine güzel gösterilen kimseye benzer mi? Bunlar heveslerine uymuşlardır.'' 47 Muhammed 14

Şüphesiz Allah hakkı gereği gibi koyandır.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evrim dogma değildir. Birçok, hatta sayısız kanıtı olan bilimsel bir gerçektir. Dogma olan:

''Râbbin katından bir belge"
iddiasıdır. Hiç kimsenin rabbin katından bir belgesi yoktur. Herhangi bir belgenin rab katından olduğuna dair en küçük bir kanıt var mıdır? Böyle bir belgenin bulunduğu iddiasıdır dogma olan. Nihayet bu iddiaya herkes kalkışabilir. Şıracıdan şahit getirebilen bozacı kendini iddiasını kazanmış ilan eder. Peki şıracının şahitliğinin geçerliliği kimden rivayet? Bozacıdan!

 

O onu, o da onu doğruluyor. Böyle bir kanıtlama yöntemi nedir? Dogmadır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.