Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

"ZEHİR ZEMBEREK YAZILAR"... Beğenelim veya beğenmeyelim, Burada yayınlanacak yazılar hepimizi iğneleyecek kadar gerçek ve acıtıcı olabilir...


DİPNOT

Önerilen İletiler

Sevgili Arkadaşlar...

 

KÜRTSÜZ BİR HAYAT MI DÜŞÜNÜYORSUNUZ?...

Düşünüyorsanız yanılıyorsunuz...

Ben Trakyalıyım...

Fakat ezilen, sömürülen, yoksul bırakılan, yok sayılan tüm insanların kardeşliğine inanıyorum...

 

Sahi...

Şeyh Said İsyanı,

Dersim İsyanı,

Mecburi İskânlar,

Otuz üç kurşun,

49’lar,

12 Martlar,

12 Eylüller,

Diyarbekir zindanı,

Faili meçhuller.

Bitmez tükenmez köy boşaltmalar ve zorunlu göçler.

Ve bugün yaşananlar / yaşatılanlar…

Kimi/kimleri ezdi geçti?,

Kimler zarar gördü?,

Kimlere yaradı söyleyebilirmisiniz?...

Kimlerini sesini kıstı ve boyun eğdirdi?...

Varın gerisini siz düşünün artık...

 

Son olarak şu söylenebilir;...

Ulusal birlik, beraberlik ve bütünlüğün tek alternatifi 'İnsan olarak birbirimizi anlamamız, empati yapmamız ve ortak gizli ve sinsi düşmanlara karşı hep birlikte, el ele tutunarak hiç olmayacağımız kadar uyanık olmalıyız...

Ve sakın ama sakın düşmanı bu ülkenin sınırları içindeki kürt kardeşlerimizde aramaya kalmayın lütfen...

Saygılar...

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dtpye verilen oyları siz-biz diye ayırmak için kullanan sevgili arkadaşlar,bilmelisiniz ki demokrasinin gereği partilerdir;demokratik olan bir ülkede mutlaka farklı düşünenler örgütlenecektir.

 

Bu etnik temele dayanan bir siyaset olsa da,bu dini değerlere dayanan bir siyaset olsa da demokrasi bunu gerektirir.DTP bugün Kürt milliyetçiliğnden besleniyorsa MHP de Türk milliyetçiliğinden besleniyor;ben milliyetçiliği sevmem.Onun için DTP de MHP de benim için aynı potadaır.Bu benim düşüncemdir;katılır yada katılmazsınız.Bu sizin hakkınızdır;ama farklı düşünceleri tehlike olarak görme yerine;varsa tehlike aynı yolda bertaraf etmek varken,farklı düşünceleri aynı ortak çıkarlarda buluşmak varken;yanlış da olsa bir iradeyi yok saymak doğru değildirr.

 

Tabi Cumhuriyetten bu yana CHP,DP,SHP den tutun,adını sayamadığım tüm siyasi partiler;belki de kim olduğuna karar verememiş bir zihniyetin en temel sonucu olan kimliksizlikle bunu üzülerek smylüyorum;bu ülkenin insanlarını aynı çıkarda buluşturmayı bırakın;insanını ÖTEKİLEŞTİREN oldu.

 

Peki siyasi alandai bu tıkamışlık bizi suçsuz kıIar mı?Kesinlikle hayır;vicdanınıza elinizi koyun ve söyleyin;köyler yakılırken,insanlar Jitem vb belallarla uğraşırken,suskun kalan bizler ne zaman bu sorunu konuşuyoruz;cevabı vereyim mi?20-30 askeri şehit verince.Peki sonrası?Herkes kendi işine.Yine elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin;bizler kalkıp burada bunları yazarken,insanları siz-biz ayırma yerine ne zaman kalkıp bizi bu hale getirenlere hesap sordunuz?

 

1984 ile kana bulanan bir PKK serüveni,maddi ve manevi kayıplarını vermeye gerek var mı?PKK yakarken okulları,devlete sığınanlar,karşılarında evlerini yakanları,zorbaları,koruyucuları gördüklerinde kime sığındı diye düşündünüz mü ki,kalkıp burada Kürtleri yargılıyorsunuz;Kürtlerin vatana bağlılığını sorguluyorsunuz?Kürtler bu ülkenin asli vatandaşıdır,bu ülkenin sahibidir;yeter ki bizler yabancılaştırmayalım.

 

Kısırdöngüler,katiller,insanlıktan ***** alamayanlar...uyuşturucudan,silahtan para kazananlar...savaş naraları atanlar...OHALi isteyenler...dürüstlüğünüz *********;***** okuyorum size!(bu genel anlamda kullandığımdır;bu forumda ki siz değerli arkadaşlarım kesinlikle bu sınıflandırmalar içersinde değildir)

 

ve soruyorum;nerde çözüm?

Partiler demokrasının vazgecilmezidirler dogrudur.Demokrasıyı cok sevdıgım ıcın hicbir partiyi tutmuyorum ama sizin yaklasımınıza bir yorum getirmek ıstedım:Diyorsunuzkı DTP Kürt milliyetciliginden nemalanıyorsa MHPde Türk milliyetciliginden nemalanıyor.Olabilir,burada fazla uzatmamak icin fazla detaya girmiyorum ama şu kadarını söylemem gerekiyorki MHP Türkiyenin bölünmesine karsı mücadele vermektedır,DTP ise federasyon edebiyatı yapmaktadır.Bilmem arada sizce bir fark varmıdır acaba..MHP nin siyasetini demokrası kapsamına alabılırsınızde DTP nin siyasetını hangı demokrası kabul ediyor acaba??

 

 

saygılarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Arkadaşlar...

 

KÜRTSÜZ BİR HAYAT MI DÜŞÜNÜYORSUNUZ?...

Düşünüyorsanız yanılıyorsunuz...

Ben Trakyalıyım...

Fakat ezilen, sömürülen, yoksul bırakılan, yok sayılan tüm insanların kardeşliğine inanıyorum...

 

Sahi...

Şeyh Said İsyanı,

Dersim İsyanı,

Mecburi İskânlar,

Otuz üç kurşun,

49’lar,

12 Martlar,

12 Eylüller,

Diyarbekir zindanı,

Faili meçhuller.

Bitmez tükenmez köy boşaltmalar ve zorunlu göçler.

Ve bugün yaşananlar / yaşatılanlar…

Kimi/kimleri ezdi geçti?,

Kimler zarar gördü?,

Kimlere yaradı söyleyebilirmisiniz?...

Kimlerini sesini kıstı ve boyun eğdirdi?...

Varın gerisini siz düşünün artık...

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

Sn. Dipnot,

 

Siz, söze "Sevgili arkadaşlar" diye başlamış olsanız da ben üstüme alınıp yanıtlama gereği hissettim, kusura bakmayın. Öncelikle, benim için karşımdaki insanın nereli olduğu yada kimliği değil insan olması ve fikirleri önemlidir, kimsenin düşüncelerini buna dayanarak değerlendirmem. Hiç bir tartışmada da kendimi ortaya koymamışımdır.

 

Yukarıda alt alta sıraladığınız olayları biz diğer başlıklarda arkadaşlarla tartışmış idik. Sizin ifade tarzınızdan anladığım kadarıyla, bunlar hep Kürtlere karşı yapılmış şeyler gibi bir anlam çıkıyor, acaba yanılıyormuyum ?

 

Ulusal birlik, beraberlik ve bütünlüğün tek alternatifi 'İnsan olarak birbirimizi anlamamız, empati yapmamız ve ortak gizli ve sinsi düşmanlara karşı hep birlikte, el ele tutunarak hiç olmayacağımız kadar uyanık olmalıyız...

Ve sakın ama sakın düşmanı bu ülkenin sınırları içindeki kürt kardeşlerimizde aramaya kalmayın lütfen...

 

Bunu biraz açabilirmisiniz ? Ulusal birlik, beraberlik ve bütünlüğün tek alternatifi ne demek anlayamadım ?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

**************

 

Bakin Bölücü terör örgütü PKK?nın siyasi kolu olan Demokratik Toplum Partisi?ni 70 milyonun temsilcisidir demekden geri kalmiyorsun bu ne demek oluyor ve bu anlayisa benden gelen tepkimi yasakliyorsun nasilmi (önceki yazdiklarinizi deginmeden) 70 milyonun temsilcisidir hazmadersin yada etmezsin diyerek.. bu anlayisin adina ne koymali birde soruyorum gercekten beni temsil ediyormu buna kendin ne kadar inaniyorsun!!!

 

Herseyden önce Dagdan inen eli silahli teröristleri savunan bir partiyi nasil 70.milyonun temsilcisi diyebiliyorsun.. bu birkere demogojinin sende tavan yaptigini gösterir.. nasilmi DAGDAN INEN TERÖRIST´I LAF SÖYLETMEYECEKSIN KISLASINDA DURAN ASKERI DEMOGOJI YAPARAK SIYASI OLARAK VURACAKSIN.. bu neyi temsil eder dagdan inen eli silahli terörist öbür yandan onlari masum gösteren siyasi kanat.. kenetlenmeden bahsetmissin böylemi kenetlenecegiz dagdaki teröristlerin etrafindami kenetlenecegiz.. NE MUTLU TURKUM DIYENE sadece demekle olmuyor diyorsun, ozaman birkere sesli söylede bizde duyalim..

 

Efendi Türkler

 

 

sayin efendi turkler

siz benim yazdiklarimda bir art niyet ariyorsaniz o sizin yazilanlari anlamanizla alakalidirki ben yanlis birsey yazdigimi dusunmuyorum neden derseniz Turkiye Buyuk Millet Meclisine giren ve yemin eden her parti turkiye cumhuriyetini ve turk halkini temsil etmiyormu ??? Ediyor.. Ben yanlis birsey yazmismiyim hayir.. Anlayisin adina ne koyup koymayacagini dusuneceginize bence yazilanlari anlamaya bakin daha sonra adini koyun .. Cunku TBMM meclisinde bulunan partileri sadece toplumunun bir kesimini temsil ediyor diye ayrim yaparsaniz zaten bolucu orgutun istedigine ortak olmus oluyorsunuzki turkiye Cumhuriyeti ne ozerk nede federal cumhuriyetlerden kurulmustur durum boyle olunca ister istemez meclisteki tum partiler turkiye cumhuriyeti ve vatandaslarini temsil ederler bu aci ama gercektirki ben yaptiklari islerin dogru yada yanlis oldugu konusunda hic bir yorum yapmadim.. Dagdan inen teroriste lafmi soyletmemisim banane arkadasim dagdan inen teroristen istedigin kadar laf soyle sana engel olanmi var zaten isteyen istedigi lafi soylemiyormu soyluyor ayrica teroristler askeriyeyi nerede ayni keseye koymusum halen gormus degilim demogoji demogoji diyorsunuz ama sizin demogijinin ne anlama geldigindende pek emin degilim acikcasi gerci on yargisiz olmaya calismissiniz ama malesef becerememissiniz .. Boylemi kenetlecegiz diyorsun ama sen insanlar arasinda siz biz diye ayirim yaparsaniz kenetlenmeden evvel tum gemileri yakmis gorunuyorsunuz.. ´Evet arkadas gerekirse dagdaki terorislerin etrafinda kenetlenecegiz kenetlenecegizki turk ulusun bir butun oldugunu tum dunya ve teroristler gorsunler ve Turkiye Cumhuriyetinin bir butun oldugunu ve kimsenin bolemiyecegini gostererek okadar zormu...

Gosterdigim ornekleri halkin tepkisi oldugunu soyluyorsun demekki siz irkcilikla tepkiyi birbirine karistiriyorsunuz tepki nedir alirsin eline pankartini yada ay yildizli bayragini sokaga cikar yaparsin pasa pasa yuruyusunu daha sonra basin aciklamasimi yaparsin ne yaparsan yapar evine donersin.. Baskalarinin malina canina kast etmezsi. Simdi Almanyadaki Neonazilerinin yaktiklari turk vatandaslarimizin evlerinedemi neo nazilerin tepkisi diyeceksin yok artik benim verdigim ornekten ne farki var neonazilerin yaptiklariyla bir tarafta magdur Turkler Diger Tarafta Kurtler ikisininde birbirinden farki yoktur..

Gelelim su Ne Mutlu Turkum diyene evet arkadas ben Ne Mutlu Turkum Diyene diyebiliyorum demektende gurur onur ve seref duyuyorum cunku Ne Mutlu Turkum Diyene demekle ne demek istendigini gayet iyi biliyorum ama bunu sizin anladiginizdan pek emin degilim...

basarilarinizin devamini dilerim

saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

katılıyor ve ekliyorum;

 

PKK aynı zamanda feodal olan yapılanmaya karşı bölge halkının bireysel özgürlüğünden hareket eden prolateryadır;ve kendisini destekleyen ABD ile feodalın arkasında duran AB arasındaki çıkar çatışmalarında taraf olandır.

 

80 öncesi, PKK'nın yani APOcuların çıkışı Markist-Leninist karakterdedir doğrudur, ancak o sırada tüm bu hareketlerin arkasında Sovyet rejimi vardı unutmayalım. Her olayı böyle iki tarafa indirgememiz doğru değildir, her devlet konjonktürel davranır yani çıkarlarına göre. Benim düşünceme göre, ABD Saddamı da hem desteklemiş hemde karşı olmuştur dönem dönem, PKK'yı da aynı şekilde Türkiye'yi kontrol aracı haline getirmiştir. Şimdi ise, Barzani ve Talebaniyi desteklediği için ve PKKlıları onlara katılmaya zorladığı için Türkiye ile anlık istihbarat paylaşımı yapmaktadır, ancak, politikalar her an değişebilir.

 

işte Sevgili Doğrucudavut,en büyük hatalar burada yapıldı.Halk yakılan köylerden sonra metropollerde açlığa,sefalete,cehalete mahkum bırakıldı;ötekileşti ve PKK ile aynı kefeye koyuldu.Bu savaş halkların savaşı değil;sistemin çark olan hesaplarıydı.

 

Sevgili Mavi, sistem kelimesi her anlama gelir nolur net söyleyin. Böyle havada kalan kelimeler, cümleler benim kafamı karıştırıyor, lütfen yanlış anlamayın.

 

Değerli arkadaşım,

 

ben PKK'yı Kürt sorununun sonucu olarak tanımlayanlardanım.Katılıp katılmamakta özgürsünüz.

 

PKK,bu sorunun bir sonucu iken bugün ABD'nin içinde olduğu dengeler sisteminde değişen,ABD'nin çıkarları doğrultusunda hareket edendir.

 

bakın ben çok merak etmişimdir;tezkere için herkes iktidara baskı yaparken,PKK resmen eylemleriyle buna davetiye çıkarmıştır.

 

PKK güneydoğu sorununun sonucudur diyebiliriz, 80 sonrası da Kürtlere de yapılan baskıların PKK'yı beslediğini söyleyebiliriz.

 

ben PKK kolayca tasfiye edilir düşüncesine sahip olmasamda;halk devlet ile bütünleştiğinde eski gücünü kaybeder,bugün ki gücünü kaybeder diyenlerdenim...

 

Tam bütünleşme olursa bitirileceğinden eminim ben ama başka anlamda yeni bir terör örgütü çıkarılmayacağını garanti vermiyorum maalesef.

 

AKP,bana göre biraz da siyasi atmosferin gerektirdiği...

 

ben her zaman bunu yazdım;siz zaten gerekçenizi de gösterek yazmışsınız...iradesini göremeyen bir halk!

 

!!halkı bir ton kömüre iradesini satmaya götürenler!!,tek suçlu olmasa da en büyük suçlu...

 

eğitim şart;okuma ve yazma olanı değil;düşündüren,özgürleştiren,meslek sahibi kılan...

 

Neden Saadet değil de AKP, bu soru, Türkiyede halk bilinçlenmedikçe Amerikan karşıtı bir partinin iktidar olamayacağını gösteriyor galiba.

 

bunlara başka bir iletide ayrıca değineceğim;yalnız şunu eklersem iyi olur...

 

ABD feodal olan düzeni red edendi ve PKK'yı saf tutandı;AB feodali destekleyendi ve bunu geliştirici çalışmalar ile bölgedeydi.Hizbullah feodalizmin kaynağından beslendi ve köyde ise bunu destekleyen koruyuculuk sistemi...

 

Ne ABnin ne de ABDnin Türkiyedeki feodalizm umurunda olmaz sevgili Mavi yapmayın. Devlet bir dönem Hizbullahı destekledi, eğitti, PKKya karşı kullandı, yanlış olan, hukuk dışı yollara saptı doğrudur. Korucular da devlete en çok yardımcı olan unsurdur, her ne kadar, daha sonra derin devlet, susurluk derken uyuşturucu ve çıkar örgütünde yar alanlar olmuş olsa da. Meseleye şöyle bakmak lazımdır, devletin artık savaş durumunda feodalite diye bir derdi olamaz, ne bulduysa kullanmıştır, bunlara dolaylı olarak sebep olan da derin devlet ve PKKnın destekçisi ABD dir. AB de, ABDnin Ortadoğu egemenliğine karşı PKKyı desteklemektedir.

 

Kürt sorunu PKK ile başlayan bir sorun değildi;öncesi vardı...çözüm imha ve yasaklamalar olunca bu PKK yı doğurdu.Etki ve tepki!

 

Sn.Mavi, bu öncelerini daha önce farklı başlıklarda tartıştığımızdan bu yazıya taşıma gereğini taşımadım. O tartışmalarımızda bunun bir medeniyetleştirme sorunu olduğunu, defalarca vurgulamıştım.

 

yaşama hakkı olmadan hiçbir hakkın meşruluğu tartışılamaz...bence çözüm Türkiye Cumhuriyet'i sınırlarında kimliği ile var olan Kürt bir vatandaşla Türk vatandaşın ortak olan çıkarlarında buluşmasıdır.

 

bu sorun cesurca konuşulduğunda,emin olun ki federal veya ayrı bir devlet de konuşulmayacaktır.İzin vermeyeceğiz.

 

Şu kimlik mevzusunu bir tartışamadık, yine başka bahara kaldı :)

 

Türkiye gerçeğinde bir ütoya...

 

Ütopyalar birgün gerçek olabilir, yeterince bilinçli olabilirsek.

 

Saygılar.

 

 

teşekkür ederim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yukarıda alt alta sıraladığınız olayları biz diğer başlıklarda arkadaşlarla tartışmış idik. Sizin ifade tarzınızdan anladığım kadarıyla, bunlar hep Kürtlere karşı yapılmış şeyler gibi bir anlam çıkıyor, acaba yanılıyormuyum ?

Sn. Doğrucudavut...

Yazımı iyi okursanız...

"İnsanların kardeşliğine inanıyorum" diyen biri yapılanların hiçbir zaman bir azınlığa, zümreye (Kürt, Çerkez, Laz vs.) ye bağlamayacağını anlamanız gerekiyordu diye düşünüyorum...

Diğer taraftan...

Ulusal birlik, beraberlik ve bütünlüğün tek alternatifi 'İnsan olarak birbirimizi anlamamız, empati yapmamız ve ortak gizli ve sinsi düşmanlara karşı hep birlikte, el ele tutunarak hiç olmayacağımız kadar uyanık olmalıyız...

Ve sakın ama sakın düşmanı bu ülkenin sınırları içindeki kürt kardeşlerimizde aramaya kalmayın lütfen...

 

Bunu biraz açabilirmisiniz ? Ulusal birlik, beraberlik ve bütünlüğün tek alternatifi ne demek anlayamadım ?

Saygılar.

 

'Ulusal birlik, beraberlik ve bütünlüğün tek alternatifi'nin ne demek olduğunu anlayamamışsınız...

Bakın sn. Doğrucudavut...

Bunun açıklamasınıda...

Sizin sevgili Maviolmayangökyüzü'ne vermiş olduğunuz ve

Şu başlık altında http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=734333 vermeye çalıştığınız mesajın altına imzamı koyduğum cevabınızda yatıyor...

Maviolmayangökyüzü'ne vermiş olduğun cevabı aynen aktarıyorum...

Ne ABnin ne de ABDnin Türkiyedeki feodalizm umurunda olmaz sevgili Mavi yapmayın. Devlet bir dönem Hizbullahı destekledi, eğitti, PKKya karşı kullandı, yanlış olan, hukuk dışı yollara saptı doğrudur. Korucular da devlete en çok yardımcı olan unsurdur, her ne kadar, daha sonra derin devlet, susurluk derken uyuşturucu ve çıkar örgütünde yar alanlar olmuş olsa da. Meseleye şöyle bakmak lazımdır, devletin artık savaş durumunda feodalite diye bir derdi olamaz, ne bulduysa kullanmıştır, bunlara dolaylı olarak sebep olan da derin devlet ve PKKnın destekçisi ABD dir. AB de, ABDnin Ortadoğu egemenliğine karşı PKKyı desteklemektedir.

Yineliyorum; Ulusal birlik, beraberlik ve bütünlüğün tek alternatifi 'İnsan olarak birbirimizi anlamamız, empati yapmamız ve ortak gizli ve sinsi düşmanlara karşı hep birlikte, el ele tutunarak hiç olmayacağımız kadar uyanık olmalıyız...

Yani...

Yanisi şu;

Bu topraklar yıllardır kanıyor...

Ölenler;

HaTürk olmuş..

Ha Rus..

Ya da İngiliz..

Veya Kürt..

Alman..

Fransız..

Çinli..

Ne fark eder ki?..

Tarihimize bir bakalım;

Anadolu'da Birinci Dünya Savaşı süresince kan gövdeyi götürdü, Milli Kurtuluş Savaşı'nda kanlı süreç süregeldi..

On yıl içinde İngiliz,

Fransız,

Avustralyalı,

Yeni Zelandalı,

Ermeni,

Rum,

Yunan,

Çerkes,

Arap,

Türk,

Kürt, vb.

bu topraklarda birbirlerine girdiler...

Artık dur ve yeter denmeli bütün bu oyunlara...

 

Çünkü;

Etnik, dinsel, ulusal kimlikleri ne olursa olsun, kendi sınırları içinde bulunan insana, canlıya şefkatle yaklaşmayan bir insanın insanlığı kuşkuludur...

Anadolu insanlarını birbirinden ayırmak ve birbirine düşman ederek kan davasına bağlamak isteyen her türlü alçaklığa insan olarak karşı çıkmak zorundayız...

Bu arada Arkadaşlığı, dostluğu, barışı, kardeşliği, barışın düşmanı olan ırkçılığı, militarizmi, ayrımcılığı üzerimize alınmadan yüreğimizde hissedebiliyormuyuz...

Mesele bu....

 

Saygılar...

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ulus devlet

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara

 

Ulus devlet, meşrutiyetini bir ulusun belli bir coğrafi sınır içindeki egemenliğinden alan devlet şeklidir. Devlet politik ve jeopolitik bir varlık, ulus ise kültürel ve/veya etnik bir varlıktır. Ulus devlet kavramı ise bu ikisinin belli bir coğrafyada örtüştürür, ve böylelikle kendisinden önce gelen devlet yapılarıyla büyük ölçüde farklılaşır.

 

Tarihteki diğer devletlerden farklı olarak, ulus devlet modelinde devleti oluşturan tüm vatandaşların ortak bir dil, ortak bir kültür ve ortak değerleri paylaşması esastır. Ayrıca ulus devlet kavramı her milletin kendi kaderini tayin ve otonomi hakkına sahip olduğu fikrini içerir. Bu özelliğiyle dünyadaki bir çok milliyetçi harekete ilham kaynağı olmuştur.

 

Ulus devletin ortaya çıkışı [değiştir]

 

Genellikle ulus devletin Fransız Devrimi sırasında tarih sahnesine çıkmış olduğu kabul edilir. Bu aynı zamanda feodalizmden kapitalizme geçiş sürecini belirleyen dönemdir.

 

Feodal devlette egemen olan meşrutiyet anlayışına göre devletin sahibi ve meşrutiyetin kaynağı monarşi idi. Feodal sistemin zayıflamaya başlamasıyla birlikte güçlenen burjuvazi sınıfı, politik etkinliğini pekiştirmek için kitlelerin desteğini arkasına almak zorunda idi. Buradan hareketle egemenliğin kraldan alınarak halka verilmesi süreci içinde milliyetçi akımların güç kazanması, milli egemenlik fikrinin kitlelerde geniş yankı bulmasını sağlamıştır.

 

Ancak ulusun mu yoksa ulus devletin mi önce ortaya çıktığı tartışmalı bir konudur. Milliyetçi görüşler genellikle ulusun önceden var olduğunu iddia ederler, ulus devlet bu ulusun egemenlik taleplerini karşılayacak bir model olarak ortaya çıkmıştır. Ancak modernleşme odaklı teorilere göre ulusal kimlik daha önceden var olan devletin politikalarının bir ürünü olarak görülmektedir.

 

19. yüzyıl Avrupa'sında Sanayi devrimi, yazılı basının gelişimi ve öğretimin kurumlaşması gibi etkenlere bağlı olarak ortak dil, kültür ve değerlerin yaygınlaşmasının önü açılmıştır. Bunlar da ulus devletin oluşumunu hızlandıran etmenlerdir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Millet

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Git ve: kullan, ara

 

→ Bu madde günümüzde kullanılan millet kavramıyla alakalıdır. Osmanlı Devleti'nde kullanılan millet kavramı için Millet (Osmanlı Devleti)'e bakınız.

 

Ulus ya da Millet, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk. Ulus ya da Millet adı verilen bu topluluk feodalitenin yıkılışı ve Kapitalist düzenin oluşumu sürecinde ortaya çıkmıştır.

 

Bir topluluğun "ulus" olarak adlandırılabilmesi için:[kaynak belirtilmeli]

 

1. Toplulukta ortak bir dilin konuşulması,

2. Topluluğun tarihsel geçmişe sahip olması,

3. Şimdi bir arada yaşayan bu topluluğun, gelecek için de bir arada yaşama inancında olması,

4. Topluluktaki bireylerin birlik ve beraberlik içinde, ortak duyguları paylaşması,

5. Toplulukta kültürel ortaklık bulunması gereklidir.

 

Konu başlıkları

[gizle]

 

* 1 Milletlerin oluşumuna dair tezler

* 2 Atatürk'ün Millet anlayışı

o 2.1 Türk milleti

o 2.2 Milletin Umumî Tarifi

* 3 Kaynakça

* 4 Kitaplar

* 5 Ayrıca Bakınız

 

Milletlerin oluşumuna dair tezler [değiştir]

 

Millet'in oluşumuna dair tezler kabaca iki ana yaklaşım altında toplanır: Özcü yaklaşım ve İnşaacı yaklaşım. Özcü yaklaşıma göre milletler toplumsal tarihin doğal ürünü olan birimlerdir. Bu birimlerin temelini kanbağı, dil, din, ortak tarih gibi bir takım kültürel elementler oluşturur. Bu kimlikler birey veya topluluğa doğuştan verilmiştir; bu nedenle birey veya topluluk tarafından reddedilmeleri çok zordur. Bu ortak özellikler kitlelerde doğal olarak bir birliktelik hissi veya milliyetçilik oluşmasını sağlayarak milletin harekete geçmesine ve kendi devletini kurmasına neden olur.[kaynak belirtilmeli]

 

İnşacı yaklaşıma göre, milletler tarihsel sürecin görece daha geç döneminde ortaya çıkmış bir olgudur; ayrıca kapitalizmin ortaya çıkışı, sömürgecilik, modern devletin yapılanması ile yakından ilgisi vardır. Başka bir deyişle, milletin oluşumu insan toplumunun ortaya çıkmasıyla birlikte ortaya çıkmış bir olgu değildir. Toplumsal gelişimin belli bir safhasında meydana gelmiş bir üründür. Herşeyden önce bir milletin oluşumundan önce bir milliyetçilik akımının ortaya çıkmış olması gereklidir.[kaynak belirtilmeli]

 

Atatürk'ün Millet anlayışı [değiştir]

 

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. (Gazi Mustafa Kemal)[1]

 

Türk milleti [değiştir]

 

Atatürk'e göre, Türk milletinin teessüsünde müessir olduğu görülen tabiî ve tarihî vâkıalar şunlardır:[2]

 

a) Siyasî varlıkta birlik.

 

B) Dil birliği.

 

c) Yurt briliği.

 

d) Tarihî karabet

 

e) Ahlâkî karabet.

 

Milletin Umumî Tarifi [değiştir]

 

Atatürk'e göre, her millete uyabilecek bir tarifi şunlardır:[3]

 

a) Zengin bir hâtıra mirasına sahip bulunan;

 

B) Beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimî olan;

 

c) Ve sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete

 

millet namı verilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ülkede bir "Kürt sorunu" olduğunu iddia edenler Kürt vatandaşlarımızı ateşin önüne itiyorlar.

 

Biz ülkede bir Kürt sorunu olmadığını söylüyoruz. Sorunun adı "Terör sorunu"dur. Kimsenin Kürttür diye kimse ile bir alıp veremediği yok. Kışkırtmalar dışında... Kışkırtmalar da "Kürt sorunu var" dedirtme planının bir parçası. Birilerini doldurup Kürt vatandaşlarımıza saldırtacaksın ki, "bakın işte Kürt sorunu var" denilsin.

 

Şeyh Said ve Dersim isyanlarında Kürtler değil, devlete isyan eden, devlet düzenini tehdit edenler cezalandırılmıştır. Aynen şimdi de böyle. PKK ya Kürt olduğu veya Kürtleri savunuyor diye değil, teröre başvurduğu için operasyon yapılıyor. Operasyon yapan askerin içinde de Kürt var, Kürt korucu da operasyona katılıyor.

 

Neymiş asker ve korucular terörden geçindikleri için terörün devam etmesini istiyorlarmış. Ne garip! Şimdi sınırdan geçiş olmayacak, dağlarda terörist barınmayacak, karakollara baskın olmayacak, ama askerler tatbikat yapmak için mavi ve kırmızı kuvvetlere ayrılıp terör oluyor gibi mi gösterecekler?

 

Çocuk mu kandırıyorsunuz yahu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AYDINLANMA

 

 

 

EMRE KONGAR

 

 

ALT KİMLİK-ÜST KİMLİK

 

Kimlik tartışmalarının özünde yatan sorun, bu tartışmaların bir toplumun bütünlüğüne mi yoksa bölünmesine mi hizmet ettiği hususudur.

 

Dünyada ve Türkiye'de hız kazanan bu tartışmaların altında dünyayı yönetmeye soyunan büyük gücün yani Amerika Birleşik Devletleri'nin öncülüğünün yatması, bir zamanlar bu rolü üstlenmiş olan Büyük Britanya İmparatorluğu'nun ünlü "böl ve yönet" ilkesini anımsatıyor.

 

* * *

 

Her insan kaçınılmaz bazı kültürel kimliklerle doğar.

 

Bunların çoğu alt-kimlik özelliği taşır, bir tanesi ise genellikle üst-kimlik olarak işlev yapar.

 

Ama zaman içinde bilinci gelişen birey, bu kimlikler arasında bir tercih yapabilir ve kendi üst kimliğini de yeniden belirleyebilir.

 

Bir insanın, kendi iradesi dışında, doğumda edindiği kimlikler beş tanedir:

 

1. Aile kimliği: Özellikle din-tarım toplumlarında, aşiret yapısının egemen olduğu feodal düzende, aile bağları çok önemlidir; kimi insanlar doğuştan aşiret reisinin ailesine mensup olduklarından, hayata ağa, ya da şehzade olarak başlar.

 

2. Coğrafya kimliği: Her kişi doğduğu coğrafyaya bağlı olarak dünyanın belli bir bölgesine aittir ve kimi zaman o kişinin ırkını da bu bağ belirler.

 

3. Din ya da mezhep kimliği: Her insan otomatik olarak içine doğduğu ailenin sahip olduğu din ya mezhebe mensup olarak kabul edilir; zamanla bu anlayış terk edilmekle birlikte, Türkiye'de hâlâ vatandaşların nüfus kağıtlarına, içine doğdukları ailenin inancı yazılmaktadır.

 

4. Irk ya da milliyet kimliği: Birey bilinçlendikten sonra, doğuştan zorunlu olarak gelen bu mensubiyeti açıkça reddetmedikçe, o kimlikle anılır.

 

5. Vatandaşlık kimliği: Aslında günümüzde, vatandaşlık kimliği, yani siyasal kimlik, bir devletin ve o devleti oluşturan toplumun ortak kimliği olarak kabul edildiğinden, yukardaki dört kimlik ögesine göre, en çok üst-kimlik olarak kullanılan husustur.

 

Bu beş ögeden ilk dördü, zaman içinde, tarihte çoğu zaman toplumları bir arada tutan üst-kimlik işlevi de görmüşlerdir.

 

Özellikle din-tarım imparatorlukları döneminde din ve mezhep böyle bir işlevi yerine getirmiştir.

 

Zaman içinde endüstrileşme sürecinin etkisiyle, laiklik ve demokrasi geliştikçe, her insanın din, mezhep, dil, ırk farkı gözetmeksizin eşit haklarla doğduğu inancı yerleştikçe, demokratik ülkelerde, vatandaşlık bağı bir üst-kimlik niteliği kazanmıştır.

 

* * *

 

Türkiye'deki kimlik tartışmalarında, ailenin, coğrafyanın, din ve mezhebin, ırk ve milliyetin yani alt-kimlik niteliği taşıyan kültürel özelliklerin ön plana çıkarılması, hele hele üst-kimlik olarak kullanılması, hiç kuşkusuz hem toplumsal bütünlüğü hem de Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını zedeleyici nitelik taşır.

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'nın, Yirmibirinci Yüzyılda, yüzyıllar önce, Orta Çağ'da, bir üst kimlik niteliği taşıyan dini, toplumsal özellik olarak birleştirici öge niteliğiyle ön plana çıkarması çok düşündürücüdür.

 

* * *

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan bireyleri Türk olarak niteler.

 

Bu niteleme ne ırka ne dine dayalı bir nitelemedir, sadece siyasal vatandaşlık bağını belirler.

 

Yani Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese Türk denilir; aynen Amerikalı, Fransız, İngiliz gibi; bu insanların kökenleri değişik olabilir: Kürt, Türk, Rum, Ermeni, Arap, Laz, Çerkez gibi.

 

İnsan alt-kimliği ile övünebilir, onu geliştirmek için her türlü çabanın içine de girebilir, bunda bir sakınca yoktur.

 

Sakınca, alt-kimliklerin kullanılarak devletin üniter yapısının ya da laik ve demokratik düzeninin reddedilmesinde yatar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ülkede bir "Kürt sorunu" olduğunu iddia edenler Kürt vatandaşlarımızı ateşin önüne itiyorlar.

 

Biz ülkede bir Kürt sorunu olmadığını söylüyoruz. Sorunun adı "Terör sorunu"dur. Kimsenin Kürttür diye kimse ile bir alıp veremediği yok. Kışkırtmalar dışında... Kışkırtmalar da "Kürt sorunu var" dedirtme planının bir parçası. Birilerini doldurup Kürt vatandaşlarımıza saldırtacaksın ki, "bakın işte Kürt sorunu var" denilsin.

 

Şeyh Said ve Dersim isyanlarında Kürtler değil, devlete isyan eden, devlet düzenini tehdit edenler cezalandırılmıştır. Aynen şimdi de böyle. PKK ya Kürt olduğu veya Kürtleri savunuyor diye değil, teröre başvurduğu için operasyon yapılıyor. Operasyon yapan askerin içinde de Kürt var, Kürt korucu da operasyona katılıyor.

 

Neymiş asker ve korucular terörden geçindikleri için terörün devam etmesini istiyorlarmış. Ne garip! Şimdi sınırdan geçiş olmayacak, dağlarda terörist barınmayacak, karakollara baskın olmayacak, ama askerler tatbikat yapmak için mavi ve kırmızı kuvvetlere ayrılıp terör oluyor gibi mi gösterecekler?

 

Çocuk mu kandırıyorsunuz yahu?

Evet siz haklisiniz, Kürt sorunu yok, bizler cocuk kandirdik simdiye kadar. Ve ondan dolayi Diyarbakir'da polisler öldürülünce ve askerlerimiz sehit düsünce Türkiye'nin diger sehirlerinde Kürt vatandaslarimiz hakarete ve saldiriya ugruyorlar. Kürt sorunumuz yok, sadece PKK ile sorunumuz var cok dogru. Cocukmu kandiriyorsunuz yahuuuu??????

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

* * *

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan bireyleri Türk olarak niteler.

 

Bu niteleme ne ırka ne dine dayalı bir nitelemedir, sadece siyasal vatandaşlık bağını belirler.

 

Yani Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese Türk denilir; aynen Amerikalı, Fransız, İngiliz gibi; bu insanların kökenleri değişik olabilir: Kürt, Türk, Rum, Ermeni, Arap, Laz, Çerkez gibi.

 

İnsan alt-kimliği ile övünebilir, onu geliştirmek için her türlü çabanın içine de girebilir, bunda bir sakınca yoktur.

 

Sakınca, alt-kimliklerin kullanılarak devletin üniter yapısının ya da laik ve demokratik düzeninin reddedilmesinde yatar.

 

Sayin Dogrucudavut

 

Evvela konulara objektiv bakis acinizla sizi tebrik ederim ve yukarida yazmis oldugunuz yazida bir duzeltme yapmak isterim.. turkler bir etnik koken degildir cunku etnik kokenlerin tumune Turk denir. Turk bir ust kimliktir simdi siz Turk bir etnik koken diye yazarsaniz bazilarinin yapmis oldugu hataya dusmus olursunuz, azeri, turkmen, yoruk, tatar etnik kokendir bu durumda TURK=(kurt, rum, ermeni, arap, laz, cerkez, tatar,yoruk turkmen,azeri.. vs vs) bu parantez icindekiler etnik kokendir..

saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Turk bir etnik koken diye yazarsaniz bazilarinin yapmis oldugu hataya dusmus olursunuz,

Hayır Davut'un anlatımında bir yanlışlık yok. Türk de ırksal bir bağlamdır, ama bu egemen, baskın, yönetici ırk anlamında değildir. Ülke içindeki unsurlar içinde Türk'e tanınmış tek istisna, ülkeyi kurucu ırk olmasına atfen adının kullanılmış olması, ülkeye adına atama yapılarak Türkiye denmesidir. Bizans'ı yenip Anadolu'yu Kürtler vatan yapsa Kürdiye der, biz de Kürdiye vatandaşı olma anlamında Kürdüz derdik. Bunu Lazlar yapmış olsa Lazistan derdik, kendimize Lazistan vatandaşı anlamında Laz derdik yani, bir sakıncası da olmazdı. Vatan yapan, devlet kuran da bunu hak etsin artık, müsade, emeğe saygı!

 

Osmanlıyı da Osman Bey kurmuş, Osmanlı olmuş yani... Hepsi Osman Beyin torunları olacak halleri yoktu, Osmanlı dendi diye! Türkler vatan yapmış, devleti kurmuş Türkiye olmuş. Bu kadar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayır Davut'un anlatımında bir yanlışlık yok. Türk de ırksal bir bağlamdır, ama bu egemen, baskın, yönetici ırk anlamında değildir. Ülke içindeki unsurlar içinde Türk'e tanınmış tek istisna, ülkeyi kurucu ırk olmasına atfen adının kullanılmış olması, ülkeye adına atama yapılarak Türkiye denmesidir. Bizans'ı yenip Anadolu'yu Kürtler vatan yapsa Kürdiye der, biz de Kürdiye vatandaşı olma anlamında Kürdüz derdik. Bunu Lazlar yapmış olsa Lazistan derdik, kendimize Lazistan vatandaşı anlamında Laz derdik yani, bir sakıncası da olmazdı. Vatan yapan, devlet kuran da bunu hak etsin artık, müsade, emeğe saygı!

 

Osmanlıyı da Osman Bey kurmuş, Osmanlı olmuş yani... Hepsi Osman Beyin torunları olacak halleri yoktu, Osmanlı dendi diye! Türkler vatan yapmış, devleti kurmuş Türkiye olmuş. Bu kadar...

 

 

Sayin Demirefe

Ulkenin isminin ne oldugunun ve ulkede hangi etnik kokenlerin bulundugu beni zerre kadar ilgilendirmiyor cunku ben insanlari insan olarak gorurum ve etnik kokenleriyle ilgilenmem yeterki insan olsun.. ve ulkede huzur baris ve refah olsun.. ulke isminin nereden ve nasil geldiginin benim icin bir anlam ifade etmiyor dunyaya, sesimizi terorle veya savasla degilde barisla bilimle ve yeni teknolojilerle duyurmak varken 21inci yuzyilda halen kimlik tartismalari beni okadar ilgilendirmiyor ben insanmiyim ve insanlara insan gibi muammele ediyormuyum onemli olanda budur...

saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ulkenin isminin ne oldugunun ve ulkede hangi etnik kokenlerin bulundugu...

Tabii, aynı görüşteyiz. Hani yani ben ülkenin adı Türkiye olmakla ırka dayalı devlet olmadığımız anlamında söyledim. Öyle ya, birileri "Anadolya olsun" filan diyor da o bakımdan...

 

Hatta olmuşken ford, almışken çift dingil olsun hesabı "Anadolya Federe Devleti" önerenler bile var!!!

 

Saygılar benden...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin Demirefe

Ulkenin isminin ne oldugunun ve ulkede hangi etnik kokenlerin bulundugu beni zerre kadar ilgilendirmiyor cunku ben insanlari insan olarak gorurum ve etnik kokenleriyle ilgilenmem yeterki insan olsun.. ve ulkede huzur baris ve refah olsun.. ulke isminin nereden ve nasil geldiginin benim icin bir anlam ifade etmiyor dunyaya, sesimizi terorle veya savasla degilde barisla bilimle ve yeni teknolojilerle duyurmak varken 21inci yuzyilda halen kimlik tartismalari beni okadar ilgilendirmiyor ben insanmiyim ve insanlara insan gibi muammele ediyormuyum onemli olanda budur...

saygilar

 

Size katılıyor ve farklı düşünmüyorum sn. Yakisikli... :)

 

Sorunlar ve çözüm önerileri...

Nedenmi?...

Çünkü; Çözümleyici (analitik) düşünceyi bir türlü beceremiyoruz...

Tabi ki bunu becerememek sonucunda yani analitik açıdan yaklaşamayıncı ortalığı kaba basitleştirmeler ve karmaşık sorunları slogan vari tek boyutlu hale getirmekte galiba üstümüze de yokta ondan..

Şimdi tekrar baştan alalım...

Sorunun kökeninde/boyutunda ne var?...

  1. Sorunun boyutu: BÖLGESEL DENGESİZLİKTİR...
  2. Sorunun boyutu: APO'NUN etkinliği yok artık ve ETKİNLİK AB, ABD ve DİĞER DIŞ GÜÇLERİN ELİNE GEÇMESİDİR...
  3. Sorunun boyutu: ETNİK MİLLİYETÇİLİKTİR...
  4. Sorunun boyutu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLET YAPISIDIR...
  5. Sorunun boyutu: EMPERYALİZMDİR...
  6. Sorunun boyutu: BÖLÜCÜ TERÖRDÜR...
  7. Sorunun boyutu: LAİK ve DEMOKRATİK BİR SOSYAL HUKUK DEVLETİ OLUŞMASINDAKİ EKSİKLİKLERDİR...
  8. Sorunun boyutu: BUGÜNE KADAR ÜLKENİN BAŞINDA BULUNANLARIN KONUYA İLGİSİZLİĞİ ve ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜDÜR...
  9. Sorunun boyutu: AŞIRI MİLLİYETÇİ gurupların UZLAŞMAZ TUTUMLARININ VERDİĞİ ZARARLARDIR...

Yani...

Türkiye, yıllardır Kürt sorunuyla karşı karşıyadır. Kürt sorununa çözümü hep birlikte bulacağız/bulmak zorundayız. Sorunun çözümüne, etnik milliyetçilikleri körüklemeyen ve ayrılıkçı olmayan bir anlayış bizlere eşlik etmelidir"

Evet;

"Yıllarca devam eden bir Kürt sorunu gerçeği var ve bu sorunun çözüm ilgili raporlar artık raflardan indirilerek hayata geçirilmelidir...

Kürt sorunu vardır ve bunun gereğinin yerine getirilmesi gerekir ve artık çözüm temennilerinin söylemden eyleme geçmesi gerekiyor...

Aksi takdirde, sadece bölgede bulunan Kürt kardeşlerimizle birlikte diğer azınlıklar ve Türkiye kaybeder"

Saygılar..

DİPNOT..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye, 2.Dünya savaşı sonrası dünyada oluşan bloklaşmada kendi çıkarları gereği ABDnin, Natonun yanında yeralmıştır. Yalnız ilginç bir şekilde bu kararı alan hükümetin başındaki CHP ve İsmet İnönü, yeni kurulan robert kolej mezunu, toprak ağası Menderesin başında olduğu DPye karşı seçimi kaybeder. Ondan sonra Cumhuriyetin bütün devrimleri sorgulanmaya, değiştirilmeye memlekette karışıklıklar çıkmaya başlar ve bu durum, 1960 darbesine yolaçar. Ondan sonraki süreçte yani yeni anayasa ile gelen demokratikleşme ve aydınlanma ile birlikte, Sovyetlerin etkisiyle artan komünizm rüzgarıyla ortaya çıkan karışıklıklar yüzünden 1971de önce sol sonra anti-komünist, Amerikancı bir muhtıra verilir. 1971-1980 sürecinin sonunda da 12 Eylül darbesi gelir.Bu darbe de yine anti-komünist ve Amerikancıdır. Bu dönemde de Sahte Atatürkçü, cuntacı Evren paşa, müthiş bir zeka örneği sergileyip, yine Amerikanın bilgisi dahilinde, komünizme karşı bir formül bulur. Bulduğu ilaç, komünizme ve komünist fikirlere karşı dini kullanarak, tarikatçılığa prim vermekti. Öte yandan faşizan bir tutumla koyduğu dil yasağıyla da dolaylı olarak PKKnın filizlenmesini sağlamıştır. Daha sonra yükselen şeriatçı akımla birlikte gelen 28 şubat bildirisi ve tasfiyesi Refah partisine yapılmıştır. Ancak, bugün başımızdaki tüm sorunların kaynağı 80 cuntasıdır demek de gerekli olmasına karşın yeterli olmaz.

 

Bu tarihi incelersek, 1950de bağımsızlıkçı, dış politikada onurlu bir çizgisi olan İsmet İnönünün iktidarda kalamadığını, Amerikan yanlısı Menderesin geldiğini, !971de seçilen Askerler tarafından başbakan yapılan Nihat Erim hükümetine askerlerin başka bir kanadının darbe yapıp sonunda iktidara Amerikancı Morison Süleymanın (AP ve Demirel) geldiğini görürüz. !973 seçimlerinde CHPnin birinci parti seçilmesiyle oluşan ve Kıbrısı kurtaran tam bağımsızlıkçı CHP-MSP koalisyonları ardından gelen Amerikancı milliyetçi cephe hükümetleri ve derin devlet-süper nato-galdio kanalıyla tırmandırılan sağ-sol olaylarının çığrından çıkmasıyla Amerikancı 80 darbesini görürüz.

 

Tarihimiz neden-sonuç ilişkileriyle incelendiğinde, iki karşıt kutubun Asker-Şeriatçılar, Asker- Kürtçüler, Asker-Demokratlar, Asker-Solcular olmadığını, bu iki kutubu Amerikancılar ile Anti-Amerikancı, tam bağımsızlıkçılar oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu soğuk savaş döneminde Sovyet etkisini de unutmamak kaydıyla.

 

Soğuk savaş döneminde Amerikanın planı olan Yeşil kuşak projesi, 90larda Sovyetlerin dağılmasıyla biçim değiştirerek yine ABD tarafından Büyük Ortadoğu Projesine dönüştürülmüştür. Tek kutuplu bir dünyanın her ülkede farklı yansımaları olmuştur. Ülkemizde, bu yeni durumda oluşan yeni kutuplaşma gereği, yine bir yanda devleti ele geçiren Amerikancı derin devlet ve uyumlu iktidarları, diğer yanda ise yine tam bağımsızlıkçı, onurlu dış siyasetten yana güçleri görürüz. Uzatmamak için araları geçiyorum siz tamamlarsınız. Önceleri Yeşil Kuşak sonraları ise BOP nedeniyle, Türkiyede 1980de Asker eliyle palazlandırılan ve doğası gereği Laik Cumhuriyete ve Atatürke düşman olan Fethi takımı, ABDnin bu planları hayata geçirebilmesi için kullanabileceği bir maşa, besleyip büyüttüğü bir canavar olmuştur. Bugün gelinen durumu bütünselliğiyle açıklayan tek teori budur. Hatta, anti-amerikancı Erbakana karşı yapılan 28 şubat da, Amerikan karşıtının öyle ya da böyle iktidarda kalamayacağının kanıtıdır.

 

"Ergenekon destanı", 2002de iktidara gelen Amerikancı Fethi takımının eliyle derin devlet içindeki her ne kadar PKK terörü yüzünden yanlış işlere bulaşmış, hukuksuz eylemlerde bulunmuş olsa da ayağı bu topraklara basan, bağımsızlıkçı kanadın tasfiyesi işlemidir. Fethi takımı, bu arada ezeli düşmanı olan ve kendilerine sorun çıkaran Laik Cumhuriyetçi, tam bağımsızlıkçı, Atatürkçü aydınları da karambolde içeri tıkmıştır.

 

Şimdi ise önlerindeki tek engel olan TSKyı, buldukları her fırsatta ABD parasıyla sahip oldukları medyayı kullanarak, basın özgürlüğüne sığınarak yıpratma yoluna girmişlerdir. Askerin bir şey yapacaksa kamuoyu desteğiyle yaptığını bildiklerinden bu yolla kamuoyunu şehitlerimiz üzerinden yönlendirmeye ve halkın TSKya güvenini sarsmaya çalışmaktadırlar. Bunlar zamanında 17 ağustos depremine de böyle bir yorum getirip depremin gölcükte içki içen komutanlar yüzünden olduğunu halka empoze etmeye de kalkmışlardı.( bkz.Cüppeli Hoca Hazretleri )

 

Öte yandan, PKK terörüne karşı ABDnin izlediği tutum hep iki yüzlü ve konjonktüre göre olmuştur. Bu günlerde ise ABD PKKnın teröristlerini Barzaniye katılmaya zorlamakta bu yüzden de bizimle işbirliği yapıp anlık istihbarat paylaşımı yapmaktadır. Ancak, bunun şimdi böyle olması zaman zaman iç politikayı yönlendirmek adına bu istihbarat paylaşımını farklı biçimde uygulamadığı anlamına gelmez demek çok paranoid bir yaklaşım olmasa gerek. ABDnin ortadoğudaki hegemonya kurma çabalarını endişeyle izleyen ABnin PKKya yaklaşımı ise olumlu olmuş ve el altından, özellikle siyasi alanda ve psikolojik savaş desteğiyle katkıda bulunmuştur.

 

ABDnin amacı Ortadoğu petrollerine egemen olmak, bölgedeki hedefi ise kendisine bağlı Ilımlı İslam devletçikleri kurarak, bu yönetimler yoluyla, dini, özellikle İslamın Arap yorumunu kullanarak, halkları yönlendirmek, devletlerin ABD çıkarları doğrultusunda kararlar almasını sağlamaktır. Bu yolla bölge petrol kaynaklarındaki egemenliğini garanti almayı düşünmektedir.

 

Tam bağımsızlıkçı, laik, demokratik, kökü bu topraklarda olan bir yönetim ve devlet, ne ABDnin, ne ABnin işine gelmez. Olay budur.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn. Doğrucudavut...

Yazımı iyi okursanız...

"İnsanların kardeşliğine inanıyorum" diyen biri yapılanların hiçbir zaman bir azınlığa, zümreye (Kürt, Çerkez, Laz vs.) ye bağlamayacağını anlamanız gerekiyordu diye düşünüyorum...

.

.

.

Saygılar...

DİPNOT...

Sn. Dipnot,

 

Vermiş olduğunuz o linkteki yazımdan daha doğrusu Anayasa Prof.Erol Manisalının yazısından anladığınız buysa pes! O adam bir kere ulusalcının önde gideni.

 

Yukarda saymışsınız Fransız, İngiliz diye bunlar nedir ırk adı mı ? Ondan sonra Kürt demişsiniz. Şu Emre Kongarın yazısını da bir daha okuyun diyeceğim ama farkeder mi bilmiyorum.

 

Ulus tanımı belli, Ulus-Devlet tanımı belli. Türkiyedeki Kürtler eğer biz ulusuz derlerse o zaman bu ulusa bir devlet yada federasyon gerekir. Devlet bir örgütlenme tarzıdır. Çünkü dünyada çok uluslu bir devlet örneği yoktur. Çok ulusluluk, imparatorluklarda kalmıştır. Akıl mantık var. Ben yaptım oldu demekle, duygusal mesajlar vermekle bu iş çözülmez. Bir şey söyleniyorsa altını mantıksal kurguyla doldurmak gerekir.

 

Bunun şevkatle, nefretle falan açıklaması olmaz. Her şey mantığa dayanmalıdır.

 

Ben Kürtleri de severim, tüm dünya insanlarını da bu başka bir şey, işin psikolojik yönü. Bunu demeyen insan zaten sorunludur, azınlıktadır.

 

Türkiyede etnik Türklük konusunda aşırıya gidenler olmamışmıdır, ırkçı yaklaşımlar olmamışmıdır ? Evet olmuştur ve ben bunları kesinlikle tasvip ediyor değilim. Türkiyedeki tüm etnik grupların kendi kültürlerini, dillerini geliştirmesinden yanayım, bu konuda yasal engeller olmasa da insanımızın bakış açısını değiştirmeyi sağlamak elbette önemli ama Kürtlere ulus demek başka bir şey. Ulusuz diyorlarsa da ABDyi, AByi arkalarına almadan, demokrasiyi çarpıtmadan, terörü, şehitleri bahane etmeden ayrılık isteklerini dürüstçe söylemeleri onurlu bir davranış olur diyorum.

 

Modernleşme sürecini iç ve dış dinamikler yüzünden tamamlayamamış, kavramları oturmamış bir halkın karşısına bu tür sığ, duygusal, sloganımsı, ucuz siyaset söylemleriyle çıkmak zarar getirir.

 

Bu nedenle Cumhuriyet devrimlerine, insanımızı getirmek istediği bilinç düzeyine, bir yanda dini kullanarak, bir yanda da ırkçılığı kullanarak karşı çıkanlar bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmışlardır.

 

Türkiyenin sorunları medeniyetleşme, çağdaşlaşma sorunudur. Atatürkün Nutukunu bin kere okumak gerekmektedir.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Dipnot, bu Kürt çıkışınızın nedenini anlayamadım durduk yerde ama neyse...

 

Sayın Davut gerçekleri söylüyor. PKK ile Kürt sorunu dediğiniz sanal ve yapay sorunun hiç ama hiç ilgisi yoktur. PKK dışardan yönlendirilen dış kaynaklı bir tehdittir, Türkiye'den bağlantıları ikincil önemdedir, asıl bağlantıları ve yönlendirmeleri dışardandır. PKK Kürt halkının düşmanıdır. Terörün Kürtlerin sorunlarıyla hiç ilgisi yoktur. Dolayısıyla Kürt sorununu çözelim terör bitsin demek PKK nın ekmeğine yağ sürmektir.

 

Türkiye'nin Kürt sorunu diye bir sorunu yoktur. Kalkınmada geri kalmışlık ve terör sorunu vardır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin Dogrucudavut

 

Evvela konulara objektiv bakis acinizla sizi tebrik ederim ve yukarida yazmis oldugunuz yazida bir duzeltme yapmak isterim.. turkler bir etnik koken degildir cunku etnik kokenlerin tumune Turk denir. Turk bir ust kimliktir simdi siz Turk bir etnik koken diye yazarsaniz bazilarinin yapmis oldugu hataya dusmus olursunuz, azeri, turkmen, yoruk, tatar etnik kokendir bu durumda TURK=(kurt, rum, ermeni, arap, laz, cerkez, tatar,yoruk turkmen,azeri.. vs vs) bu parantez icindekiler etnik kokendir..

saygilar

 

Sn.Yakışıklı,

 

Bütün sorun burdan kaynaklanıyor demek ki. Yani, Türk adından, yani mesela Kütürk olsa bir sorun kalmayacak. :)

 

Şaka bir yana Türk sözcüğünü bir üst kimlik olarak ele alırsak, bunun, Batılıların, Avrupalıların Selçuklulara ve Osmanlılara 1000 yıldır verdiği ad olduğunu görürüz. Avrupalılar, Anadoluya da Türkiye diye gelmişlerdir. Hatta, eski Yugoslavyada Boşnaklara saldıran Sırplar da Türk diye nitelerler onları. Sanırım bunun en belirleyici özelliği müslüman olmaktır. Malum Osmanlı din eksenli bir imparatorluktu. Cumhuriyetle birlikte, bu ismin alınmasında bu durumunda etkisi olmakla beraber çoğunluğu oluşturan Türk etnik kimliğine sahip insanların etkisi de vardır.

 

Bu durumda bu Türk etnik adı nedir diye sormak lazım tabii yani bir alt kimlik anlamında. Türk kelimesi-etnik olarak söylüyorum- Anadoluya gelen Türkmen, Kırgızların yüzyıllar boyu yerli halkla karışmasıyla kendiliğinden oluşmuş bir etnisite adı olarak kabul edilmiştir. İşte bu yüzden Atatürk, Hititleri de, Lidyalıları de, Frigleri de atalarımız kabul etmiştir. İlginç bir şey söyleyeyim o dönemlerde Avrupadan, Anadoluya gelen Galatlar, İskoçların, İrlandalıların atası olan Keltlerin bir koluydu ve Çankırı yöresine yerleşmişlerdi.

 

Empoze edildiğinin aksine, Kürtler de Anadoluya sonradan gelmiştir ve yerli halkla karışmıştır. Günümüzde zaten etnik anlamda arı bir ırk yoktur. Bu genetik araştırmaların gelişmesiyle ispatlanmış bir gerçektir. Bu tür bir bakış en son Nazi Almanyasında kalmıştır.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Size katılıyor ve farklı düşünmüyorum sn. Yakisikli... :)

 

:) Sorunlar ve çözüm önerileri...

 

Çünkü; Çözümleyici (analitik) düşünceyi bir türlü beceremiyoruz...

Tabi ki bunu becerememek sonucunda yani analitik açıdan yaklaşamayıncı ortalığı kaba basitleştirmeler ve karmaşık sorunları slogan vari tek boyutlu hale getirmekte galiba üstümüze de yokta ondan..

Şimdi tekrar baştan alalım...

Sorunun kökeninde/boyutunda ne var?...

 

Sorunun boyutu: BÖLGESEL DENGESİZLİKTİR...

Sorunun boyutu: APO'NUN etkinliği yok artık ve ETKİNLİK AB, ABD ve DİĞER DIŞ GÜÇLERİN ELİNE GEÇMESİDİR...

Sorunun boyutu: ETNİK MİLLİYETÇİLİKTİR...

Sorunun boyutu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLET YAPISIDIR...

Sorunun boyutu: EMPERYALİZMDİR...

Sorunun boyutu: BÖLÜCÜ TERÖRDÜR...

Sorunun boyutu: LAİK ve DEMOKRATİK BİR SOSYAL HUKUK DEVLETİ OLUŞMASINDAKİ EKSİKLİKLERDİR...

Sorunun boyutu: BUGÜNE KADAR ÜLKENİN BAŞINDA BULUNANLARIN KONUYA İLGİSİZLİĞİ ve ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜDÜR...

Sorunun boyutu: AŞIRI MİLLİYETÇİ gurupların UZLAŞMAZ TUTUMLARININ VERDİĞİ ZARARLARDIR...

Yani...

Türkiye, yıllardır Kürt sorunuyla karşı karşıyadır. Kürt sorununa çözümü hep birlikte bulacağız/bulmak zorundayız. Sorunun çözümüne, etnik milliyetçilikleri körüklemeyen ve ayrılıkçı olmayan bir anlayış bizlere eşlik etmelidir"

Evet;

"Yıllarca devam eden bir Kürt sorunu gerçeği var ve bu sorunun çözüm ilgili raporlar artık raflardan indirilerek hayata geçirilmelidir...

Kürt sorunu vardır ve bunun gereğinin yerine getirilmesi gerekir ve artık çözüm temennilerinin söylemden eyleme geçmesi gerekiyor...

Aksi takdirde, sadece bölgede bulunan Kürt kardeşlerimizle birlikte diğer azınlıklar ve Türkiye kaybeder"

 

Saygılar..

DİPNOT..

 

:)Bakın Sn. Dipnot,

 

Ben size daha önce de söylemiştim. Tarihsel ve toplumsal olaylar, analitik çözümlenemeyecek olaylardır. Çünkü analitik değillerdir. Bu tür sorunlara kaotik yanını gözardı etmeden, bütünsel (tümden gelimle ) bakmak gereklidr.

 

Mühendislik problemlerinde analitik yaklaşım işe yarar ama bugün hava tahmininden tutun bir çok bilimsel hesaplama kaotik denklemler çözülerek ya da çözülmeye çalışılarak yapılmaktadır.

 

Kimse çözülmesin demiyor zaten. Ama hiç bir arkadaş, slogandan, iyi niyetten, duygusal yaklaşımlardan öteye giden, mantıksal kurgu ve çözümleme içeren bir şey ortaya koymuyor. Yani, şu şundan dolayı böyledir ve bu yüzden şöyle olursa bunu yapmak gerekir gibi. Varsa yoksa "Haklarımızı verin" İyi güzel de kardeşim nedir bu haklar buyrun tartışalalım, olabilirliğini açık açık irdeleyelim diyorum, hodri meydan, kimseden çıt yok, sonra tekrar aynı yere dönüyoruz. Bu mudur analitik yaklaşım ?

 

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ülkede bir "Kürt sorunu" olduğunu iddia edenler Kürt vatandaşlarımızı ateşin önüne itiyorlar.

 

Biz ülkede bir Kürt sorunu olmadığını söylüyoruz. Sorunun adı "Terör sorunu"dur. Kimsenin Kürttür diye kimse ile bir alıp veremediği yok. Kışkırtmalar dışında... Kışkırtmalar da "Kürt sorunu var" dedirtme planının bir parçası. Birilerini doldurup Kürt vatandaşlarımıza saldırtacaksın ki, "bakın işte Kürt sorunu var" denilsin.

 

Şeyh Said ve Dersim isyanlarında Kürtler değil, devlete isyan eden, devlet düzenini tehdit edenler cezalandırılmıştır. Aynen şimdi de böyle. PKK ya Kürt olduğu veya Kürtleri savunuyor diye değil, teröre başvurduğu için operasyon yapılıyor. Operasyon yapan askerin içinde de Kürt var, Kürt korucu da operasyona katılıyor.

 

Neymiş asker ve korucular terörden geçindikleri için terörün devam etmesini istiyorlarmış. Ne garip! Şimdi sınırdan geçiş olmayacak, dağlarda terörist barınmayacak, karakollara baskın olmayacak, ama askerler tatbikat yapmak için mavi ve kırmızı kuvvetlere ayrılıp terör oluyor gibi mi gösterecekler?

 

Çocuk mu kandırıyorsunuz yahu?

 

Sayın demirefe;

 

Kürt sorunu demeyelim o zaman;terör diyelim...peki bu terörün kaynağı ne;neden PKK?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

80 öncesi, PKK'nın yani APOcuların çıkışı Markist-Leninist karakterdedir doğrudur, ancak o sırada tüm bu hareketlerin arkasında Sovyet rejimi vardı unutmayalım. Her olayı böyle iki tarafa indirgememiz doğru değildir, her devlet konjonktürel davranır yani çıkarlarına göre. Benim düşünceme göre, ABD Saddamı da hem desteklemiş hemde karşı olmuştur dönem dönem, PKK'yı da aynı şekilde Türkiye'yi kontrol aracı haline getirmiştir. Şimdi ise, Barzani ve Talebaniyi desteklediği için ve PKKlıları onlara katılmaya zorladığı için Türkiye ile anlık istihbarat paylaşımı yapmaktadır, ancak, politikalar her an değişebilir.

 

 

Sevgili Mavi, sistem kelimesi her anlama gelir nolur net söyleyin. Böyle havada kalan kelimeler, cümleler benim kafamı karıştırıyor, lütfen yanlış anlamayın.

 

 

PKK güneydoğu sorununun sonucudur diyebiliriz, 80 sonrası da Kürtlere de yapılan baskıların PKK'yı beslediğini söyleyebiliriz.

 

 

Tam bütünleşme olursa bitirileceğinden eminim ben ama başka anlamda yeni bir terör örgütü çıkarılmayacağını garanti vermiyorum maalesef.

 

 

 

Neden Saadet değil de AKP, bu soru, Türkiyede halk bilinçlenmedikçe Amerikan karşıtı bir partinin iktidar olamayacağını gösteriyor galiba.

 

 

 

Ne ABnin ne de ABDnin Türkiyedeki feodalizm umurunda olmaz sevgili Mavi yapmayın. Devlet bir dönem Hizbullahı destekledi, eğitti, PKKya karşı kullandı, yanlış olan, hukuk dışı yollara saptı doğrudur. Korucular da devlete en çok yardımcı olan unsurdur, her ne kadar, daha sonra derin devlet, susurluk derken uyuşturucu ve çıkar örgütünde yar alanlar olmuş olsa da. Meseleye şöyle bakmak lazımdır, devletin artık savaş durumunda feodalite diye bir derdi olamaz, ne bulduysa kullanmıştır, bunlara dolaylı olarak sebep olan da derin devlet ve PKKnın destekçisi ABD dir. AB de, ABDnin Ortadoğu egemenliğine karşı PKKyı desteklemektedir.

 

 

 

Sn.Mavi, bu öncelerini daha önce farklı başlıklarda tartıştığımızdan bu yazıya taşıma gereğini taşımadım. O tartışmalarımızda bunun bir medeniyetleştirme sorunu olduğunu, defalarca vurgulamıştım.

 

 

 

Şu kimlik mevzusunu bir tartışamadık, yine başka bahara kaldı :)

 

 

 

Ütopyalar birgün gerçek olabilir, yeterince bilinçli olabilirsek.

 

Saygılar.

 

 

teşekkür ederim...

 

Değerli arkadaşım,

 

o zaman eleştiri getirdiğiniz noktalara beraber tekrar göz atalım;

 

-şunu belirteyim öncelikle,ben olayı iki tarafa indirgemekten daha çok,olayın sadece iki tarafını göstermek istedim.PKK,dediğimiz gibi Marksist-Lenin düşüncesinden doğan,zamanla bu düşünceden uzaklaşan,çıkarların başkalaştırdığı illegal bir örgüttür.Buraya kadar içi boş olan cümleler,gelin içini beraber dolduralım.Rusya daima ABD için bir tehlike büyük bir tehlike iken,PKK zaten Rusya ile değil ABD ile olmalıydı;daha doğrusu ABD'nin çıkarlarına hizmet etmeliydi.ABD'nin çıkarları,Ortadoğu üzerinde şekkilenirken,Türkiye bu bölge için oldukça stratejik bir noktada iken ve PKK bu ülkenin iç ve dış güvenliğini tehdit ederken;başka ne bekleyebilirdik...

 

Saddam Hüseyin,ABD tarafından diktatörleşti,ABD tarafından egemenliği genişletildi ve ABD tarafından yok edildi.Olanları anlamak için çok düşünmeye ne gerek var ki;Irak bugün silahla gelen her demokrasi kurşununda canlar,bedeller veriğrken;hangi yanılgı ABD'yi tüm bu yaşananlarda masum kılar.Doğru ya;uluslarası ilişkilerde ölçüt ''denge ve çıkar''dır,insan değil.

 

ABD VE AB dedim özellikle;çünkü bu bölgede yaşana,bu ülkeye maddi/manevi büyük bedeller ödeten bu sorunun en büyük mimarları ve taşıyıcılarda bu iki gücün çatışmas değil miydi?ABD,PKK'nın yanında durdu;o yıkılan değil,kendisine hizmet eden bir ülkenin gereklerini uyguladı.AB ise ABD ile çatışan çıkarlarında;demokrasiyi bahane ederek,bölge feodalizmini bugüne taşıdı.

 

İran hakkında eklenecekleri de var,yalnız Kürt sorunun yaşadığı diğer ülke olan İran,Türkiye için hiçbirzaman tam anlamıyla tehlike olmadı;ABD ile çatışan bir komşu olmakla yetinendi...

 

İşte devlet burada en büyük yanlışı;PKK'yı yenmek için,tümüyle feodalizmi destekleyen;şehirlerde Hizbullah,köylerde koruyuculuğun arkasında durarak yaptı.Olayın sadece bir yönü...

 

-Sistem anlayışı benim olan anlayıştır diyerek belirttikten sonra açıklarsam daha iyi olur.Sistemde ki kastım(kişiseldir) çıkar ve dengelerin,devlet içinde veya dışında yapılanmasıdır.Yani tümüyle devlet olan tümüyle devletten bağımsız olan...O zaman sorulacak sorularda devlet değil;devletin farkında olduğu yada olmadığı...devleti yönlendiren ve ona şekil veren güçler!

 

-PKK, Kürt sorunun bir sonucudur;PKK yı besleyen yanlış teşhis ve beraberinde gelen yanlış tedavi yöntemleridir.

 

-Terör,asla yok edilemeyendir.Sadece ülkemiz değil;dünya devletleri için de geçerli olan bu.Teörün beslendiği o kadar çok kaynak vardır ki;ideolji,din,etnik...Terör en güzel değerleri kendisi ile başkalaştırır;yeter ki biz bu oyunların farkında olup,onları huzurumuzu bozabilecek eylemleri ile muhattap olarak almayalım;bunu sağlayalım...

 

-Neden Saadet değil de AKP?Buna verilecek o kadar cevap verken,ben konunun dışına çıkmamak için dediklerinize katıldığımı belirterek,şunu ekleyeyim...Türkiye maalesef öyle bir noktaya taşınmıştır ki,siyasal,sosyal,ekonomi...kesinlikle ABD'nin isteği dışında hareket edemez.

 

-ABD ve AB'nin umrunda olan bir Türkiye feodalizminden değil kastım zaten;ABD ve AB ile araca dönüşen bir feodalizmdi kastım...Hizbullah ve koruyucular,feodalizmin bayrağını taşıdılar,hatalar yaptılar!Devleti temsil ettiklerini söyleyerek,herşeyi bir tarafa bırakdım;bırakdım da yaşama hakkına olan gaspı bırakamadım...

 

-Kimlik,kişinin kendini ifade ettiği alandır;bu kimi zaman dini,kimi zaman etnik kimi zaman da sosyal olabilir.Kürt kimliğinde ki kastım;ırki olandır.

 

-Gerçeğe dönüşecek ütopyalar...Türkiye gerçeğinde şimdilik çok zor.

 

ben teşekkür ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn. Doğrucudavut...

Yazımı iyi okursanız...

.

.

.

Saygılar...

DİPNOT...

 

Ve sevgili Dipnot;çok teşekkür ederim...dürüst,samimi ve vicdanlı olduğunuz için.Çıkışınız,tespitleriniz kimi zaman rahatsızlık verse de cesur olan yüreğinizle yazmaya devam...sevgiler!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:)Bakın Sn. Dipnot,

 

Ben size daha önce de söylemiştim. Tarihsel ve toplumsal olaylar, analitik çözümlenemeyecek olaylardır. Çünkü analitik değillerdir. Bu tür sorunlara kaotik yanını gözardı etmeden, bütünsel (tümden gelimle ) bakmak gereklidr.

 

Mühendislik problemlerinde analitik yaklaşım işe yarar ama bugün hava tahmininden tutun bir çok bilimsel hesaplama kaotik denklemler çözülerek ya da çözülmeye çalışılarak yapılmaktadır.

 

Kimse çözülmesin demiyor zaten. Ama hiç bir arkadaş, slogandan, iyi niyetten, duygusal yaklaşımlardan öteye giden, mantıksal kurgu ve çözümleme içeren bir şey ortaya koymuyor. Yani, şu şundan dolayı böyledir ve bu yüzden şöyle olursa bunu yapmak gerekir gibi. Varsa yoksa "Haklarımızı verin" İyi güzel de kardeşim nedir bu haklar buyrun tartışalalım, olabilirliğini açık açık irdeleyelim diyorum, hodri meydan, kimseden çıt yok, sonra tekrar aynı yere dönüyoruz. Bu mudur analitik yaklaşım ?

 

 

Saygılar.

 

Peki sayın Dogrucudavut...

 

Hadi diyelim Duygusal yaklaşıyorum...

Hadi diyelim yanlış düşünüyor ve hayal görüyorum..

Hadi diyelim ben 'tümden gelip', 'tüme varamıyorum'..

Hadi diyelim analitik çözümden de anlamıyorum

Hadi diyelim söylemlerim iyi niyet ve duygusallıktan öte gitmeyen slogansı söylevlerden öte gitmiyor...

Hadi diyelim barışa kardeşliğe inanmamın, mücadele etmemin bile bir anlamı yok...

Hadi diyelim Anlamsız, absürd, olmayacak şeylerden bahsediyorum...

Böyle düşünmenize saygı duyuyorum...

Peki o zaman...

Söylermisiniz Lütfen...

Böyle zor bir süreçte ve insanlar birbirinden koptuğunu görürken, birbirlerine karşı bıçak gibi sivrildiğini yaşarken, hepimizi derinden etkileyen böylesi bir toplumsal olay karşısında, canların öldüğü, insanların sakat kaldığı, birbirine düşerek kanların aktığı bir ortamda...

(Hiç bir zaman spariş üzerine düşünmedim/yazmadım ama)

Ne söylememi,

Ne hissetmemi,

Ne yazmamı,

Ne düşünmemi,

Nasıl yaklaşmamı istersiniz...

Lütfen söylermisiniz...

 

(Yoksa biz uzaydan geldik te insan olmayan bir canlı avareliği ile olup bitenlerden hiç mi haberimiz yok...)

 

Saygılar...

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.