Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

"ZEHİR ZEMBEREK YAZILAR"... Beğenelim veya beğenmeyelim, Burada yayınlanacak yazılar hepimizi iğneleyecek kadar gerçek ve acıtıcı olabilir...


DİPNOT

Önerilen İletiler

Sn. Mavi, Millet eski Türkçe, Ulus yeni Türkçedir. Sözcük olarak aynı anlama gelir. İçinin doldurulması ise başka bir şeydir. Siz Kürt milliyetçiliği demişseniz bu Kürt Ulusçuluğu ve Kürt Ulusu anlamına gelir. Mesele, etniki içerip, içermemesi değildir. Önemli olan bir Kürt Ulusunun/Milletinin varlığından bahsetmiş olmanızdır. ;)

 

Dalga dalga yükselen milliyetçilikler Yunan, Bulgar, Arnavut, Bulgar, Ermeni milliyetçilikleridir. Osmanlıyı yıkan bunlar olmuştur. Etnik Türk milliyetçiliği değil. Kürtlerde ise bu bilinç asla varolmamıştır. Onların isyanlarını milliyetçilik olarak değerlendirmek yanlıştır. Bu tür milliyetçilik diğer milliyetçiliklere tepki olarak ve Alman İmp. etkisiyle çıkmıştır ve asla Türk kökenli halk tarafından benimsenmemiş, özümsenmemiş hatta haberleri bile olmamıştır. Bunu benimseyenler, İttihat ve Tereakki içerisindeki bazı Jön Türk denilen aydınlardır. Atatürk bu anlayışa karşı çıkmıştır. Tarihi doğru okumak lazımdır. :excl:

 

Bakın daha önce alıntıladım. tekrar alıntılayacam, vatandaşa hizmet babında. Lütfen sadece Ayşe Hür'ün falan yazılarını okumayınız. Tarafsız kaynakları da göz önüne alınız. Malum tarih, farklı kaynaklardan araştırılıp, ortak doğrular tespit edilerek oluşturulur. Yani, tarih biliminde yöntem budur. :excl:

 

Eh, o zaman problem yok. 'Ne Mutlu Türküm Diyene' demek te bu zaten. :)

 

Demek istediğim, şu anda Kürtlere yönelik bir yok sayma yada illede etnik-kültürel Türk olacaksınız yönünde bir baskı yok. ( 12 eylül dönemindekileri karıştırmayalım ) Şu anda devletin düşman olarak gördüğü Kürtçüler ve özellikle, teröre bulaşan, terörü destekleyen, terör yapan Kürtçüler! Bu Kürtçülerin de nasıl bir tarih bilinciyle, kimler tarafından Kürtçü yapıldıkları da malum. Buna da hangi devlet olursa olsun karşı çıkar, bilmem anlatabildim mi? :)

 

Saygılar.

 

Özür dileyerek millet ve ulus kavramı ile ilgili eklediğiniz Yeni Türkçe ve Eski Türkçe ile ilgili ayrımınıza;

 

Millet,Arapça kökenlidir,ulus kavramı ise son yıllarda millet ile aynı anlamda kullanılan yeni bir kullanımdır.Bu Yeni Türkçe yada Eski Türkçe ile ilgili bir durumdan çok,bir dilin kendi içindeki değişimidir.

 

-Ben başta da belirtmiştim;kavramların literatürdeki karşılığından öte o kavramlara yükleyeceğimiz anlamlarla tartşılacak bir ''ulus'' anlayışıydı benim kastım.

 

Siz ulus kavramınızı ''ortak çıkar,ortak tarih,ortak kader''ile açıklarsanız,Kürtler'in de etnik anlamda içinde bulunabileceği bir Türk ulusu mümkün.Yalnız siz buna etnik kimliği eklerseniz;o zaman Kürtler de başlı başına bir ulustur.

 

Aslında milliyetçilik kavramı da bizimle dönüşendir,değişendir ve yine literatürde millet=ulus şeklinde geçendir.

 

Bakın size ilginç bir örnek;bizde milliyetçilik kavramı ile bütünleşenler daha çok dindar-sağ kesim iken ulusalcılık kavramını sahiplenenler demokrat-sol kesim.

 

-Geç gelişen bir Türk yada Kürt milliyetçiliği,milliyetçilikle açıklanmayacak Kürt isyanları...daha sonrası Kürtleri de farklı noktalara taşıyan milliyetçilik...evet tarihi doğru okuyalım,tarihi okurken de farklı pencerelerden bakmayı bilelim.

 

-Tabi ki bugün düne göre çok daha iyidir;zaten burada bugünün Kürtlerini değil dünün Kürtlerini tartışıyoruz...bugünü anlamak için. :)

 

Bu arada Ayşe Hür'ü hiç okumadım diye eklesem!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Özür dileyerek millet ve ulus kavramı ile ilgili eklediğiniz Yeni Türkçe ve Eski Türkçe ile ilgili ayrımınıza;

 

Millet,Arapça kökenlidir,ulus kavramı ise son yıllarda millet ile aynı anlamda kullanılan yeni bir kullanımdır.Bu Yeni Türkçe yada Eski Türkçe ile ilgili bir durumdan çok,bir dilin kendi içindeki değişimidir.

 

Estagfirullah, ne demek :) Tabiki ekleyebilirsiniz. Yalnız, Millet Arapça kökenli olmasına rağmen Türkçeye malolmuş bir kelimedir ve Dil devriminden önce kullanılan eski Türkçeye( yada Osmanlıcaya ) aittir. Ulus ise Göktürkçe-Moğolca kökenli bir kelime olup, dil devriminden sonra, TDK'ın önerdiği ve halkın benimseyip Türkçeye mal ettiği yani yeni Türkçeye ait bir sözcüktür. ( Kelime ve Sözcük gibi )

 

-Ben başta da belirtmiştim;kavramların literatürdeki karşılığından öte o kavramlara yükleyeceğimiz anlamlarla tartşılacak bir ''ulus'' anlayışıydı benim kastım.

 

Daha önce söylediğim gibi, bu kavramların içinin doldurulması başka bir şeydir. Siz Kürt milliyetçiliği demişseniz bu Kürt Ulusçuluğu ve Kürt Ulusu anlamına gelir. Mesele, etniki içerip, içermemesi değildir. Önemli olan bir Kürt Ulusunun/Milletinin varlığından bahsetmiş olmanızdır.

 

Siz ulus kavramınızı ''ortak çıkar,ortak tarih,ortak kader''ile açıklarsanız,Kürtler'in de etnik anlamda içinde bulunabileceği bir Türk ulusu mümkün.Yalnız siz buna etnik kimliği eklerseniz;o zaman Kürtler de başlı başına bir ulustur.

 

İnanın Türkiyenin büyük çoğunluğu ve Anayasa, milleti(ulus) bu anlamda anlıyor, tanımlıyor. Bazı AKP'liler ümmet olarak anlayabilir bu onların sorunu. ( Malum, Millet Arapçada ve Kur'anda ümmet anlamındadır. )

 

Aslında milliyetçilik kavramı da bizimle dönüşendir,değişendir ve yine literatürde millet=ulus şeklinde geçendir.

 

Bakın size ilginç bir örnek;bizde milliyetçilik kavramı ile bütünleşenler daha çok dindar-sağ kesim iken ulusalcılık kavramını sahiplenenler demokrat-sol kesim.

 

Bu Atatürk'ün dil devrimini benimseyip benimsememekle alakalı, yani ideolojik.

 

-Geç gelişen bir Türk yada Kürt milliyetçiliği,milliyetçilikle açıklanmayacak Kürt isyanları...daha sonrası Kürtleri de farklı noktalara taşıyan milliyetçilik...evet tarihi doğru okuyalım,tarihi okurken de farklı pencerelerden bakmayı bilelim.

 

-Tabi ki bugün düne göre çok daha iyidir;zaten burada bugünün Kürtlerini değil dünün Kürtlerini tartışıyoruz...bugünü anlamak için. :)

 

Bu arada Ayşe Hür'ü hiç okumadım diye eklesem!

 

Sn.Mavi, özür dilerim ama mesela, Ayşe Hür'ün Kürtler, Osmanlı, Feodlizm başlığındaki yazısını okumadan mı alıntılamıştınız ? Dünün Kürtleri de aynıydı, bugünün Kürtleri de (12 eylülü saymazsak ), siz propagandalara bakmayın yada okuyorsanız bunları da bu ihtimali göz önünde bulunururarak okuyun, hani nasıl resmi tarihi kesin yanlıştır diye okuyoruz, bunları da o gözle değilse de, en azından, hepsi doğrumudur acaba diyerek okuyun. Objektiflik bunu gerektirir. Hani bir zamanlar birisi demişti, barışa bir şans verin diye.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Etnik milliyetcilik netice itibariyle irkciligi cagristirir.Biz Atatürk milliyetciliginden bahsediyoruz,birlestirici bütünleyici Lazi Kürtü Cerkezi ayirmayan ayni cati altinda toparlayan bir milliyetcilik.Birlikten kuvvet dogar sözü bosuna söylenmemistir.Diger yanda eger bir kesim etnik milliyetcilik yaparak kendini bütünden ayirmaya calisiyorsa onun karsisina diger kesimden etnik milliyetcilerin cikmasi kacinilmaz olur.

Yöneticilere düsen görev birlik ve bütünlügü saglayacak calismalar yapmak ve ülkenin her kösesine esit sartlarda ekonomik kalkinmayi yansitip insanlari refaha ulastirmaktir.Bizlere düsen görev ise yurdum insaninin kökenine bakmadan onu kucaklayabilecek kültüre sahip olmak ve bizi birbirimize düsürmeye calisanlara elbirligi ile karsi durabilmektir.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Etnik milliyetcilik netice itibariyle irkciligi cagristirir.Biz Atatürk milliyetciliginden bahsediyoruz,birlestirici bütünleyici Lazi Kürtü Cerkezi ayirmayan ayni cati altinda toparlayan bir milliyetcilik.Birlikten kuvvet dogar sözü bosuna söylenmemistir.Diger yanda eger bir kesim etnik milliyetcilik yaparak kendini bütünden ayirmaya calisiyorsa onun karsisina diger kesimden etnik milliyetcilerin cikmasi kacinilmaz olur.

Yöneticilere düsen görev birlik ve bütünlügü saglayacak calismalar yapmak ve ülkenin her kösesine esit sartlarda ekonomik kalkinmayi yansitip insanlari refaha ulastirmaktir.Bizlere düsen görev ise yurdum insaninin kökenine bakmadan onu kucaklayabilecek kültüre sahip olmak ve bizi birbirimize düsürmeye calisanlara elbirligi ile karsi durabilmektir.

 

saygilarla

 

İşte bu...Politika bazen beni şaşırtıyorsun :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Estagfirullah, ne demek :) Tabiki ekleyebilirsiniz. Yalnız, Millet Arapça kökenli olmasına rağmen Türkçeye malolmuş bir kelimedir ve Dil devriminden önce kullanılan eski Türkçeye( yada Osmanlıcaya ) aittir. Ulus ise Göktürkçe-Moğolca kökenli bir kelime olup, dil devriminden sonra, TDK'ın önerdiği ve halkın benimseyip Türkçeye mal ettiği yani yeni Türkçeye ait bir sözcüktür. ( Kelime ve Sözcük gibi )

 

 

 

Daha önce söylediğim gibi, bu kavramların içinin doldurulması başka bir şeydir. Siz Kürt milliyetçiliği demişseniz bu Kürt Ulusçuluğu ve Kürt Ulusu anlamına gelir. Mesele, etniki içerip, içermemesi değildir. Önemli olan bir Kürt Ulusunun/Milletinin varlığından bahsetmiş olmanızdır.

 

 

 

İnanın Türkiyenin büyük çoğunluğu ve Anayasa, milleti(ulus) bu anlamda anlıyor, tanımlıyor. Bazı AKP'liler ümmet olarak anlayabilir bu onların sorunu. ( Malum, Millet Arapçada ve Kur'anda ümmet anlamındadır. )

 

 

 

Bu Atatürk'ün dil devrimini benimseyip benimsememekle alakalı, yani ideolojik.

 

 

 

Sn.Mavi, özür dilerim ama mesela, Ayşe Hür'ün Kürtler, Osmanlı, Feodlizm başlığındaki yazısını okumadan mı alıntılamıştınız ? Dünün Kürtleri de aynıydı, bugünün Kürtleri de (12 eylülü saymazsak ), siz propagandalara bakmayın yada okuyorsanız bunları da bu ihtimali göz önünde bulunururarak okuyun, hani nasıl resmi tarihi kesin yanlıştır diye okuyoruz, bunları da o gözle değilse de, en azından, hepsi doğrumudur acaba diyerek okuyun. Objektiflik bunu gerektirir. Hani bir zamanlar birisi demişti, barışa bir şans verin diye.

 

Saygılar.

 

Doğrucudavut kardeş,

 

ben yine izninizle bir şey daha ekleyebilir miyim :)

 

Millet,bugün de aynı anlam ve aynı ses özellikleri ile de Türkçe'de yer alıyorsa,eski bir dilden söz edemeyiz.Ulus kavramı biraz da zorlama ile millet kavramı ile bütünleşmektedir.Ulus asıl itibariyle sadece özel bir isimdir.TDK tarafından Türkçe'de ki yabancı kelime kullanımının önüne geçme çabalarına bir örnek olabilir;ki önemli dilcilerimizden Mehmet Kaplan'ının ''DİL VE KÜLTÜR'' kitabını bulabilirseniz,ne demek istediğim daha da anlaşılır.

 

Ayşe Hür'ü hiç okumadım derken bu başlık altında okumadığımı belirtmek istedim.İşin aslı burada verdiğiniz Ayşe Hür örneğini görünce önceki iletilere döndüm.Bu konuda yazan tüm arkadaşlarımızın iletisini hiç istinadsız okudum,ama hiçkimse burada Ayşe Hür'ü veya onun herhangi bir yazısından bahsetmemişti.Onun için ben Ayşe Hür'ü hç okumadım dedim.Kabul ediyorum,oldukça bozuk ve oldukça yanlış bir kullanım.Affınıza sığınıyorum.Bu yorgunlukla yazmaya devam etmesem çok daha iyi olacak.Sonra tekrar dönme umuduyla...teşekkür ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Millet,bugün de aynı anlam ve aynı ses özellikleri ile de Türkçe'de yer alıyorsa,eski bir dilden söz edemeyiz.Ulus kavramı biraz da zorlama ile millet kavramı ile bütünleşmektedir.Ulus asıl itibariyle sadece özel bir isimdir.TDK tarafından Türkçe'de ki yabancı kelime kullanımının önüne geçme çabalarına bir örnek olabilir;ki önemli dilcilerimizden Mehmet Kaplan'ının ''DİL VE KÜLTÜR'' kitabını bulabilirseniz,ne demek istediğim daha da anlaşılır.

 

Mehmet Kaplan değerli bir edebiyat profesörüdür ancak sağcı ve Osmanlıcı olduğundan, Türkçe'nin sadeleşmesine karşı olan ekolden olduğu için bu tür şeyler söylemiş olabilir. Millet sözcüğü, bugün Araçadaki anlamıyla ( ümmet ) yada Osmanlı kullanımıyla ( etnik topluluklar ) şeklinde Türkçede yer almıyor. Anlam değişmesine uğramış bir sözcüktür ve Türkçe'ye malolmuştur. Ona bakarsanız, 'peş' sözcüğü de Farsça kökenlidir, Farsçadaki anlamı 'ön, cephe' olduğu halde Türkçe'ye tam ters anlamda 'arka,ard' anlamında geçmiş ve Türkçe'ye malolmuştur. Millet ile Ulus aynı şeydir.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

''.....

Eski Türkçe

 

Türk yazı dilinin ele geçen ilk örnekleri Orhun Âbidelerinin metinleridir. Fakat bu metinler şüphesiz Türk yazı dilinin ilk örnekleri değildir. Çünkü Orhun Âbidelerindeki dil yeni teşekkül etmiş bir yazı dili olarak değil, çok işlenmiş bir yazı dili olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan, Türk yazı dilinin başlangıcını ele geçen bu ilk metinlerden çok daha öncelere çıkarmak gerekir. Türk yazı dilinin sekizinci asırdan sonraki gelişmesi ile mukayese edilerek bir tahmin yürütülürse, Orhun abidelerindeki yazı dilinde hiç değilse bir kaç asırlık bir gelişme mevcut olduğuna kolaylıkla hükmolunabilir. Buna göre Türk yazı dilinin başlangıcını Milâdın ilk asırlarına, hiç olmazsa Orhun âbidelerinden bir kaç asır önceye çıkarmak doğru olur. Fakat Orhun kitabelerinden daha eski bir metin ele geçmediği için bu yazı dilini ancak sekizinci asırdan itibaren takip edebilmekteyiz.

 

İşte nazarî olarak Milâdın ilk asırlarında başladığını kabul ettiğimiz ve ilk ele geçen metinleri sekizinci asra ait olan bu yazı dili 12 - 13. asra kadar devam etmiş olup, bu devre Türk yazı dilinin ilk devresini teşkil etmektedir. Bu ilk yazı dili devresi ayni zamanda müşterek bir yazı dili devresidir. Yani bu yazı dili bütün Türklüğün tek yazı dili olarak kullanılmış, Orta Asya’da geniş bir sahayı kaplayan Türklük âlemi asırlar boyunca hep ayni dille okuyup yazmıştır. O devirden kalma eserlerde görülen ufak tefek farklar ise saha ve zaman farklarından ileri gelen normal ayrılıklar olup tek bir yazı dilinin hudutlarını aşacak mahiyette değildir.

 

Kâşgarlı’nın en çok beğendiği ve şivelerle karşılaştırırken “Türkçe” diye adlandırdığı, Hakaniye Türkçe’si, yahut başka eserlerde Kâşgar dili, Kâşgar Türkçe’si adı ile anılan dil hep bu ilk Türk yazı dilidir. Bu yazı dili devresinden gelen eserlerin büyük bir kısmı Uygur yazısı ile yazılmış olduğu için bu devreye Uygur devresi, bu yazı diline de Uygurca denilebilir. Fakat Türkoloji öğretiminde Türkçe’nin bu ilk devresi için bugün en uygun isim olarak “Eski Türkçe” tâbirini kullanmaktayız. Türkçe’nin ondan sonraki çeşitli gelişmelerinin kaynağı hep bu devreye çıkmakla, bugün geniş sahalarda ayrı kollara ayrılmış bulunan Türkçe’nin bütün şekillerinin menşei bu devrede bulunmakta, kısacası, Türkçe’nin bütün yapısı bu devre ile izah edilebilmektedir. Demek ki bu devre Türkçe’nin ana Türkçe devresi, ilk devresi, eski devresidir. Onun için bu devreyi “Eski Türkçe” diye adlandırmak çok yerindedir. Bu kitapta biz de bu ismi kullanacağız.

 

O hâlde Türk yazı dilinin ilk devresi Eski Türkçe’dir. Eski Türkçeden daha önceki devir ise Türkçe’nin karanlık devridir. O devir artık Eski Türkçe’nin Çuvaşça ve Yakutça ile, bunların da daha ileride Moğolca ile birleştikleri devirdir.

 

Türkçe tarih boyunca iki gramer yapısına sahip olmuştur. Eski Türkçe devresi Türkçe’nin eski gramer yapısını temsil eder. Ondan sonraki devreler Türkçe’nin yeni gramer yapısına sahip olan devrelerdir.''

 

Değerli forumdaşım,çok sevgili hocamızla benim için çok özel bir isimden örnek vereyim o zaman.Muharrem Ergin,işte bu değerli hocamız için Eski Türkçe ve hemen akaibinde Osmanlı Türkçesi...

 

''.....................

 

Osmanlıca Batı Türkçesinin ikinci devri olup 15. asrın sonlarından 20. asrın başlarına kadar devam etmiş olan yazı dilidir. Dört asırdan fazla bir ömrü olan Osmanlıca, şüphesiz hep ayni kalmamış, baştan ve sondan geçiş devirlerinde ve ortada, hudutları kesin olarak çizilemeyen birbirine geçmiş çeşitli iç merhâleleri olmuştur. Fakat iç ve dış bakımından esas vasıfları itibariyle Osmanlıca ismi altında bu ismin çok iyi ifade ettiği bir bütünlük gösterir.

 

Türkçe bakımından, Osmanlıca’da aşağı yukarı mühim hiçbir değişiklik olmamış, Eski Anadolu Türkçe’sinden sonra günümüze kadar Türkçe’nin başlıca şekilleri hemen hemen hep ayni kalmıştır. Yani gramer şekilleri bakımından Osmanlıca ile Türkiye Türkçe’si arasında belirli bir ayrılık yoktur. Yukarıda da söylediğimiz gibi Türkçe bakımından ancak bu son iki devre ile Eski Anadolu Türkçe’si arasında belirli ayrılıklar vardır.

 

Osmanlıca ile Türkiye Türkçe’si arasında çok küçük şekil farklarına rastlansa bile bunlar zaman ayrılıklarına dayanan basit değişikliklerden başka bir şey sayılmamalıdırlar. Eski Anadolu Türkçe’si, Batı Türkçesinin eski gramer şekillerini, Osmanlıca ile Türkiye Türkçe’si ise Batı Türkçesinin yeni gramer şekillerini ihtiva eden devrelerdir. Yani, gramer şekilleri bakımından Osmanlıca ile Türkiye Türkçe’si arasında bir devre farkı yoktur.

 

Devrelerin birbirine geçişi keskin çizgilerle ayrılamayacağı için eski Anadolu Türkçe’si ile Osmanlıca arasında da uzun bir geçiş safhası olmuştur. Osmanlıca’nın başlangıcını teşkil eden ve 15. asrın ikinci yarısı ile 16. asrın ilk yarısını içine alan devirde eski gramer şekilleri, yerlerini henüz tamamıyla yeni şekillere bırakmış değillerdi.

 

Bu eski şekillerden bazıları Osmanlıca’nın içinde daha sonraları da kendisini muhafaza etmiş, bunlardan klişeleşmiş olarak Türkiye Türkçe’sine geçenler bile olmuştur. Bazı yeni şekiller ise oluşunu ancak Osmanlıca içinde tamamlamış veya kullanış sahasına bu devirde çıkmıştır. İşte geçiş devrindeki normal gelişmeler, ondan sonraki küçük sızıntılar ve bazı yeni şekillerin ortaya çıkışı dışında, Osmanlıca’ya Türkçe bakımından başından sonuna kadar bir durgunluk hâkim olmuş, 16. asırdan günümüze kadar Türkçe gramer şekilleri bakımından belirli hiçbir gelişme kaydetmemiştir.

 

Osmanlıca’yı batı Türkçe’si içinde bilhassa Türkiye Türkçe’sinden ayrı bir devre hâlinde tutan şey onun dış yapısıdır. İç yapı, yani Türkçe bakımından yalnız Eski Anadolu Türkçe’sinden farklı bulunan Osmanlıca, dış yapı, yani yabancı unsurlar bakımından Eski Anadolu Türkçe’sinden de, Türkiye Türkçe’sinden de çok büyük farklarla ayrılan bir devre manzarası gösterir. Bu devre Türkçe’nin yabancı unsurlar tarafından tam mânâsiyle istilâ edildiği, Türkçe’yi Arapça ve Farsça unsurların son haddine kadar sardığı devredir.

 

Osmanlıca devrinde Türkçe’yi saran bu Arapça ve Farsça unsurlar, sayısız Arapça ve Farsça kelime ve terkipler olup esas itibariyle isim sahası içinde kalmıştır. Fakat bu sahada o kadar ileri gidilmiştir ki bütün isim cinsinden kelimeler ve cümle içinde isim muamelesi gören bütün kelime gurupları Arapça ve Farsça kelimelere ve terkiplere boğulmuştur. Bu müthiş istilâdan fiil kökleri bile yakasını kurtaramamış, Türkçe’nin basit fiil kökleri yerine Arapça ve Farsça kelimelerle Türkçe yardımcı fiillerden yapılmış birleşik fiiller kullanılarak Türkçe, bugün de yaşamakta olan sayısız yabancı köklü birleşik fiil ile dolmuştur.

 

Fiil dışında kalan isim cinsinden bütün kelimeler ve isim muamelesi gören kelime gurupları sahasını böylece Arapça ve Farsça kelimelere, sıfat ve izafet terkiplerine kaptıran yazı dilinde umumiyetle Türkçe olarak isim ve fiil çekimi ile cümle yapısı kalmıştır. Fakat cümle yapısı da, Türkçe kalmakla beraber, ağır darbeler yemekten kendisini kurtaramamış, birçok defa esas bünyesi yıkılarak bozuk bir kelime yığınından ibaret olmuştur. Hülâsa, Türk yazı dili Osmanlıca devrinde esas yapısı Türkçe olan fakat Türkçe, Arapça ve Farsça’dan meydana gelen üçüzlü, karışık ve son derece sun’î bir dil manzarası göstermiştir.''

 

şimdilik sadece dil anlayışımıza bakalım,ben bunu okuyun beraber anlamaya çalışalım diye bitireyim...herkese iyi geceler!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 ay sonra...

“Kürdo Kürdini Lupus

 

Son yaşanan kan davası olayları gösteriyorki...

Güneydoğumuzda...

Feodal yapı, bu ağa, şıh egemenliği yıkılmadan, törenin kendisi yakılmadan Kürt sorunun çözümünün olmadığını söyleyenlere bölgede itibar eden, kulak veren var mı?

 

Kürt'ün Kürt’ün kurdu olmasına son vermeden orada demokrasiye giden yolun taşları döşenmez.

Maalesef son olay bu gerçeği bir kez daha haykırıyor...

 

Silahlı bir aşiret toplumu yaratan devlet canilere teslim etmişti Bilge köyünü!

 

Katliamı bu boyutuyla değerlendirmek gerekmiyor mu?

 

Mezopotamya ve İyonya tarihin, kültürün coğrafyasıydı Anadolu’da...

 

İlkelliğin, bağnazlığın değil!

 

Saygılar...

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

DEVLET...

 

Dünyada bir sürü küçüklü büyüklü devlet var..

Devlet nedir?..

Devlet insan toplumunun belirli bir gelişim basamağında ortaya çıkan örgüttür; ekonomik egemenliği elinde bulunduran sınıfların kurduğu devlet tarihsel zaman içinde evrilmiştir...

Köleci devlet..

Feodal devlet..

Burjuva devleti..

Lenin sosyalist -daha başka deyişle proletarya- devleti kurmak istedi; ama, sonuç ortada...

Demek ki insanlık henüz o aşamaya ulaşamadı...

Buna karşılık nitelik bakımından çeşitli devletlerin bini bir para...

Burjuva parlamenter demokrasisinden tut, faşist diktatoryaya, monarşi, din devleti, oligarşik devlete dek beğen beğendiğini...

....

Diyelim ki Amerika güdümünde Kürt devleti BOP kapsamında kuruldu, kurulacak...

Ne olacak?..

Egemen sınıflar emperyalizmin hizmetinde köylülerin, işçilerin, emekçilerin canına okumak yolunda daha beter örgütlenip kurumsallaşacaklar...

Türkmüş, Kürtmüş, Çerkezmiş, Zazaymış, Süryaniymiş, Arapmış hiç fark etmeyecek...

 

Ne dersiniz...

Aksini iddia eden varmı?...

 

Saygılar...

DİPNOT...

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.