Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İNSAN


wherthus

Önerilen İletiler

İNSAN

 

 

İnsan deyince, bu sözcük salt " bir canlı " olarak mı hemen zihinlerimizde canlanıyor, ya da bu sözcük herhangi bir canlı algılamasından çok çok ötelere mi götürüyor bizleri ? İşte daha başlangıç noktasında dahi kendi varlığımızın sorgulamasını yanlış bir temele oturtma yanılgısıyla yüz yüze kalabiliyoruz ! Bir insan, "tür" olarak doğaldır ki kendisini bu şekilde algılayacaktır. İnsanın kendisini başka bir canlı sınıfında algılaması da zaten olası değildir. Tür algılamasının boyutlarını biraz daha derinlere taşıdığımızda insan ; kendi türünden hangi içsel açılımlarla, ne boyutlarda "farklı" olduğunu ve hatta olabildiğini düşünmek, kavramak, anlamak ve kabullenmek zorundadır.

 

İnsan türündeki her canlı'nın kendisini " insan " olarak göreceğini ve bu savını her koşulda yineleyeceğini biliyoruz. İnsanla ilgili her türlü kavram kargaşasının temeli de burada yatıyor. Bir insanın kendisini insan olarak görmesi başka bir şeydir ; kendisi dışındaki türdeşlerinin dışarıdan kendisini "insan" olarak görmesi ve kabullenmesi başka bir şeydir, hem de apayrı bir şey ! Bir canlı'nın tür olarak insan sınıfına girmesi; türünün tüm işlevsel nicelik ve niteliklerini de taşıması koşuluna bağlıdır. bu koşulların tümünün oluşamaması durumunda ise " o " canlının insan olduğu konusunu tartışmaya bile gerek olmayacaktır. Doğaldır ki tüm değerlendirmeler tek ölçütlü olmalı ve taşınılması zorunlu olan tüm özellikler için ise insanlığın varoluşundaki temel etik kurallar bu tek ölçüt oluşturmalıdır.Düşünce ve algılanımın paradoksal yaklaşımında bunu böylece kabullenmek zorundayız. Tersi durumda her bir düşünce biçiminin ayrı bir değerlendirme ölçütü olacaktır. Bu da değerleme biçimlerinde bir ortak ölçüt oluşturamayacak ve kaçınılmaz bir düşünce kargaşasına neden olacaktır.

 

Tüm insanları ortak bir değer ölçüsüyle, ortak bir ölçüt kullanarak değerlendirmek zorundayız. Yoksa " bana göre ... " lerden gerçeğe doğru adım atmamız güçleşir. Bu savın temelini antik çağ felsefe yorumlarına ve değerlemelerine dek dayandırabiliriz. Yapacağınız her araştırmanın aynı sonuca çıkacağı kesindir. Kuram ve kavram kargaşasına yol açmamak için " tek doğru ölçüt "ü bulmak zorundayız. Bu da ancak ortak değer kavramlarının "insan" çizgisinde belirlenebilmesine bağlıdır. İnsan Çizgisi ! Evet, ancak hangi insan ? Kendi türüne saygılı, kendi türünü seven, kendi varlığının nedenlerinin bilincinde, türünü "kendisi" olarak kabullenen, düşünce ayrılıklarıyla sevgi - saygı'nın yüceliklerini kaybetmemiş,koşulsuz , art niyetsiz , kendisine yapılmasını istemediği davranış biçimlerini başkalarına da yapmayan, kendi insanlığının bilinciyle tüm insanları insanca kucaklayabilen " İnsan " ... Hemen akla gelebilecek bir düşünce dese ki, " Ya canavarlaşmış insan ? " Evet, biraz fazlaca sıradışı ve abartılı gibi görünse de onu da türdeş kabullenip ona karşı insanlık görevimizi yaparak onu da ortak ölçüt kurallarına göre aramıza alabilmek ve eğitebilmek ! Asıl değerli ve yüce olan da "zor" u başarmak değil midir ?

 

"İnsanı insan olduğu için sevmek" diye bir deyiş vardır. Bu deyişi kabul ederiz ya da etmeyiz ; bize uyar ya da uymaz.. Ancak şunun bilincinde olunması da gerekir ki, yanlışsız insan olamaz. Ne de güzel bir deyiş ; "kusursuz dost arayan dostsuz kalır ! " İşte gerçek erdemli ve etik değerlere göre de insan o değil midir : "insanları yanlışlarıyla sevebilen..." Tersi bir durumun bizleri " tekdüze robotlar dünyası" nda yaşatacağını pekala düşünebiliriz.. Çirkin'in olmadığı bir dünyada güzeli, yanlışın olmadığı bir dünyada doğruyu hangi değer ölçütlerini temel olarak alıp irdeleyebileceğiz ? Tüm göreceli kavramlardan tamamen kurtulmamız olası değilken, bunlar yetmiyormuş gibi, yeni yeni ölçüt değerleri mi katacağız karmaşalarla dolu iç dünyamıza ? Kendi sahip olduğumuz öz değerlerimizin bilincinde olmamız ve bir diğer bireyin öz değerlerine de kendi değerlerimiz ölçüsünde saygılı olmamız, insancıl bir zorunluluktur.

 

Canlılar dünyasında bitki ve hayvanlar ile " insan "ı ne denli kıyaslama olanağımız vardır ? Çok sınırlı ! Tüm canlıların "algılama" duyarlığı olduğunu biliyoruz, bitkiler ve hayvanların da.. Ancak insan'ın değerlerinin tüm canlılarla hiçbir zaman koşut bir çizgide olamayacağını da biliyoruz. Öyleyse insanı insan yapan tüm gerçek değerlerimizi bilmek, öğrenmek, öğretmek, yaşamak ve yaşama geçirmek zorundayız. Salt kendisi için yaşayan ve böylesi bir yaşamı kendisine erek yapan bir insanı gerçek insan olarak kabul etmemiz kesinlikle olası değildir.

 

Gerçek insan, kendisi dışındaki dünyanın varlığından haberli, diğer insanlara saygı ve sevgiyi bir insanlık ödevi bilen, sevmeyi insan olmanın en önemli temel koşulu gören, insanlığın varoluşundaki etik değerlere bağlı ve saygılı, sürekli olarak kendisini, çevresini, varlığını ve düşünce sistemlerini sorgulamayı becerebilen insandır. Bunların içinde en önemlisi ve de en güç olanı, bir insanın kendi düşünce sistemini "objektif " olarak sorgulayabilmesidir. Çünkü objektiflik acımasızlığı gerektirir ! Ancak genelde insanlar kendilerine karşı acımasız olmayı pek beceremezler, ya başkalarına?! Ne yazık ki türümüzün en kötü özelliklerinden birisi bu! İnsandan başka hiçbir canlı kendi türüne bir insan kadar zarar verememektedir.Temel etik değerleri bilip yaşayabilen insan kesinlikle böyle olamaz.

 

İnsanız, insan olduğumuzu her durumda savunur ve yineleriz. Ancak, acaba bir insan olarak yaşamdaki amaçlarımızı gerçek bir şekilde sorgulayıp gereklerini bilinçli ve objektif olarak yerine getirmeyi ne denli becerebiliyoruz? Kendisini bile bilemeyen bir insan isek eğer; kendi öz yaşamımız ve mutluluğumuz için bile yeterli bir çaba içinde değilsek eğer; varlığımızın temel gereksinimlerinin bilincinde olamadan kocaman hedeflerin peşindeysek eğer; kendimizi sorgulamaya hiç yanaşamazken tüm dünyayı sorumsuzca sorgulayabilecek gücü kendimizde bulabiliyorsak eğer; burada durup çok fazlaca düşünmemiz gerekecektir:

 

Kendimizi.. İnsanı.. İnsanlığı..

İnsanı insan yapan değerlerimizi.. İnançlarımızı..

Çevremizi.. Ülkemizi.. Dünyamızı.. Evrenimizi..

Çok, çok daha ötesini, çok daha ötelerini..

Düşünmeliyiz.. Düşünebiliriz.. Düşünebilmeliyiz..

İnanın, bizde bu gücün çok daha öteleri vardır eğer gerçekten insan isek !

 

 

 

D Ü Ş Ü N E N L E R D E N . . .

 

İnsan olmak bir sanattır.

(Novalis)

Her insanda insanlığın bütün halleri vardır.

(Montaigne)

İnsanın iyisi talihin kötüsünde belli olur.

(Shakespeare)

Üç çeşit insan vardır: bilgisever, ünsever, parasever.

(Platon)

Bir insan söylediği şeylerden çok söylemedikleriyle de insanlaşır.

(Albert Camus)

Mükemmel insanın aksayan tarafları daha çok belli olur.

(Goethe)

İnsanlar rakamlara benzer; durumlarına göre değer kazanırlar.

(Napoleon)

Hiçbir insan yoktur ki ondan öğrenilecek birşey olmasın.

(Alfred de Vigny)

Ya iyi insan olmalı ya da iyi insanlara öykünmeli.

(Demokritos)

İnsan, yeryüzünde olan şeyleri görmezlikten ve bilmezlikten

gelme hakkına sahip değildir ve bunun böyle olmasını gerektiren

çok üstün ahlaki nedenler vardır.

(Dostoyevski)

 

 

YETERİNCE TANIMADIĞIN BİR İNSAN HAKKINDAKİ

KÖTÜ DÜŞÜNCE, İNSANLIK SUÇUDUR

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...

İNSAN

İnsan deyince, bu sözcük salt " bir canlı " olarak mı hemen zihinlerimizde canlanıyor, ya da bu sözcük herhangi bir canlı algılamasından

.

.

.

.

YETERİNCE TANIMADIĞIN BİR İNSAN HAKKINDAKİ

KÖTÜ DÜŞÜNCE, İNSANLIK SUÇUDUR

 

 

haklısın ama insan komplex bir denklem onu çözmeye çalışırken kendin çözümsüzleşiyorsun bazen buna ne diyorsun

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

SEVGİ VE HOŞGÖRÜ

 

Bilgi, sevgi ve gayret hamurunun fırınlanmış halidir. Sevgiyi bilgiden, bilgiyi sevgiden ayırmak kalpten merhameti silmek gibidir. Merhametsiz bir kalp nasıl kin doluysa, sevgisiz bir bilgi de aynen onun gibi kin doludur. İnsanlık sevgiden daha yüce bir değer tanımamıştır” diyor Farabi. Dostoyevski ise, “sevginin bulunmadığı yerde aklı da arama. Sevgisiz bir dünya aklın egemen olmadığı bir dünyayı çağrıştırıyor” demekte.

 

 

Hoşgörüye gelince, insan sevgisine en yüce değeri veren Mevlana, “Hoşgörürlükte deniz gibi ol” derken, Voltaire, ”hoşgörü, hatalı insanlar olabileceğimizi anlamamızı sağlayacak gerekli bir yargıdır” diyerek, entellektüel dürüstlük çağrısında bulunuyor. Dürüstlük ve hoşgörünün temel kuram olarak kabul edildiği bir ortamda sevgi olabilir ancak.

 

John Locke ise, “Hoşgörü, insan topluluklarının kalıcı bir barış ve huzur ortamında yaşayabilmelerinin önşartıdır” diyor. İnsanların kendi eksiklİklerinin ve yanlışlarının bilincinde olarak, diğer insanların eksik ve yanlışlarına karşı daha affedici ve daha hoşgörülü davranabilme erdemine sahip olması sevginin en önemli temel taşlarını oluşturacak ve böyle bir medyanın da dünya mutluluğuna katkısı o nisbette büyük olacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Sanırım bu konuya yakışır bir yazı İNSAN

İnsan biraz çocuk olmalı, bir balon gördüğünde istiyorum diye tutturup ağlayabilmeli.

İnsanin bir annesi olmalı eteğini çekiştirebileceği...

İnsan yolda yürürken biraz da etrafına bakmalı değişik hayatları görmek için.

İnsan gecenin bir vakti yatağından fırlayıp seni seviyorum diye bağırmalı.

İnsan sabah uyandığında yatağının başucunda bir gül ile bir not bulmalı: "Uyandırmaya kıyamadım..."

İnsan heyecan duymalı yeni günün getirdiği ışıklar için.

İnsan sinirlenmeli, kavga etmeli inandığı değerler için.

İnsan arada aşık olmalı sonunda acı olduğunu bilerek...

İnsan bazen de sarhoş olmalı, bir türkü tutturup sokakları arşınlamalı.

İnsan anlamsızca beklemeli telefonun çalmasını belki arayan odur diye...

İnsan efkarlanmalı tabi biraz da; belki hiç olmayacak şeylere sırf efkar olsun diye...

İnsan ara ara kocaman olmalı dünyalar kadar; herkesi kucaklamalı.

İnsan bazen kendi olmalı bazen herkesten bir parça...

İnsan bazen de aptal olmalı inanmak istediği şeylere inanmalı.

İnsan gerçek olmalı rüya görebilmek için.

İnsan ölmeli zamanı gelince; ama zamanı gelince...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Sanırım bu konuya yakışır bir yazı İNSAN

İnsan biraz çocuk olmalı, bir balon gördüğünde istiyorum diye tutturup ağlayabilmeli.

İnsanin bir annesi olmalı eteğini çekiştirebileceği...

İnsan yolda yürürken biraz da etrafına bakmalı değişik hayatları görmek için.

İnsan gecenin bir vakti yatağından fırlayıp seni seviyorum diye bağırmalı.

İnsan sabah uyandığında yatağının başucunda bir gül ile bir not bulmalı: "Uyandırmaya kıyamadım..."

İnsan heyecan duymalı yeni günün getirdiği ışıklar için.

İnsan sinirlenmeli, kavga etmeli inandığı değerler için.

İnsan arada aşık olmalı sonunda acı olduğunu bilerek...

İnsan bazen de sarhoş olmalı, bir türkü tutturup sokakları arşınlamalı.

İnsan anlamsızca beklemeli telefonun çalmasını belki arayan odur diye...

İnsan efkarlanmalı tabi biraz da; belki hiç olmayacak şeylere sırf efkar olsun diye...

İnsan ara ara kocaman olmalı dünyalar kadar; herkesi kucaklamalı.

İnsan bazen kendi olmalı bazen herkesten bir parça...

İnsan bazen de aptal olmalı inanmak istediği şeylere inanmalı.

İnsan gerçek olmalı rüya görebilmek için.

İnsan ölmeli zamanı gelince; ama zamanı gelince...

 

 

teşekkür ederim size..

 

bu kadar güzel anlatılır...

 

HAYAT GÜZELDİR diyebilmelidir..

 

SEVGİYLE bakmalı dünyaya...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eflatun'a iki soru sormuşlar...

 

Birincisi;"İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir?"

 

 

 

Eflatun tek tek sıralamış:

 

-Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler...

 

-Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler ama sağlıklarını geri almak için de para öderler...

 

-Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar...

 

-Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar, ancak hiç yaşamamış gibi ölürler...

 

 

 

 

Sıra gelmiş ikinci soruya ; "peki sen ne öneriyorsun?"

 

 

 

Bilge yine sıralamış;

 

-Kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmayın! yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi "sevilmeye" bırakmaktır...

 

-Önemli olan; hayatta "en çok şeye sahip olmak" değil, "en az şeye ihtiyaç duymaktır".

 

-Sizi seven çok kişi vardır ama onlar duygularını nasıl ifade edeceklerini bilmeyebilirler...

 

-Bazen başkaları tarafından affedilmek yetmez, siz de kendinizi affedebilmelisiniz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.