Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KENDİNİZİ AŞIN: HAYATINIZA BİRAZ BİLİM KATIN... En son bilimsel gelişmeleri takip etmek isteyip, görüşlerini burada paylaşmak isteyen arkadaşlar...


DİPNOT

Önerilen İletiler

Darwin 150 yıl sonra haklı çıktı

 

PARİS - Evrim teorisinin kurucusu, doğa bilimci Charles Darwin’in okyanuslarda yaşayan küçük ve büyük canlıların suyun hareketinde önemli rol oynadığına dair kuramı, çarşamba günü yayımlanan raporla, 150 yıl sonra kanıtlandı.

Darwin, 19. yüzyılın ortalarında balıkların ve diğer deniz canlılarının hareketlerinin denizin hareketlenmesinde katkılarının olabileceğini ileri sürmüş, fakat bilim çevrelerince kabul görmemişti. 1960’larda yapılan bir deneyle okyanusun bir ucundan diğer ucuna oluşan türbülansların, deniz canlılarınca yapılıp yapılmadığına bakılmış, girdapların oluşmasında mikroskobik deniz canlılarının ve balıkların bir rolü olamayacağı sonucuna varılmıştı. İngiltere’de yayımlanan yeni bir araştırmadaysa Darwin’in tezi ele alınarak, nabızları düşük denizanaları kullanıldı. Kaliforniya Teknoloji Enstititüsü’nden Kakani Katija ve Joan Dabiri deneylerinde lazer kullanarak, suyun her hareketini videoya alarak hesapladı. Sonuç, Darwin’in kuramını doğruladı. Görüntülerde gölün dibindeki soğuk su ile yüzeydeki sıcak su denizanasının hareketleri doğrultusunda birbirine karışıyor. Bu da türbülans yaratıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Darwin 150 yıl sonra haklı çıktı

 

PARİS - Evrim teorisinin kurucusu, doğa bilimci Charles Darwin’in okyanuslarda yaşayan küçük ve büyük canlıların suyun hareketinde önemli rol oynadığına dair kuramı, çarşamba günü yayımlanan raporla, 150 yıl sonra kanıtlandı.

Darwin, 19. yüzyılın ortalarında balıkların ve diğer deniz canlılarının hareketlerinin denizin hareketlenmesinde katkılarının olabileceğini ileri sürmüş, fakat bilim çevrelerince kabul görmemişti. 1960’larda yapılan bir deneyle okyanusun bir ucundan diğer ucuna oluşan türbülansların, deniz canlılarınca yapılıp yapılmadığına bakılmış, girdapların oluşmasında mikroskobik deniz canlılarının ve balıkların bir rolü olamayacağı sonucuna varılmıştı. İngiltere’de yayımlanan yeni bir araştırmadaysa Darwin’in tezi ele alınarak, nabızları düşük denizanaları kullanıldı. Kaliforniya Teknoloji Enstititüsü’nden Kakani Katija ve Joan Dabiri deneylerinde lazer kullanarak, suyun her hareketini videoya alarak hesapladı. Sonuç, Darwin’in kuramını doğruladı. Görüntülerde gölün dibindeki soğuk su ile yüzeydeki sıcak su denizanasının hareketleri doğrultusunda birbirine karışıyor. Bu da türbülans yaratıyor.

 

Paylaşım için teşekkürler sevgili Deniz_kizi...

Saygı ve sevgiler... clover.gif

 

DİPNOT...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

3sarmal.jpg

SIFIR HATALI İNSAN GELİYOR...

3 sarmallı DNA üretildi

 

DNA'ya üçüncü sarmalı eklemeyi başaran bilimadamları, daha önce varolmayan yapay canlı üretimi ve genetik hastalıkların ortadan kaldırılması için ilk adımı attı.Tüm organizmaların ve bazı virüslerin canlılık işlevleri ile biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genetik talimatları taşıyan DNA, birbirine paralel iki iplikçi bir yapıdan oluşuyor. Genetik bilgi bu iki iplikçik arasında sıralanan organik bazlarda saklanıyor.

 

Bilimadamları, DNA'ya özgü bu bilgi saklama özelliğine sahip bir polimer melekül (molekül dizisi) üretmeyi başardılar. Danimarka'nın Kopenhag Üniversitesinden Prof. Dr. Peter E. Nielsen ve ekibinin 15 yıllık çalışmalarının ürünü olan bu polimer meleküle PDA (Peptide nucleic acid-Peptid Nükleik Asit) adı verildi.

 

Çalışma sonuçlarının yayınlandığı makalede PDA molekülünün, DNA'nın hücrede üstlendiği genetik kodların saklanması ve çoğaltılması işlevini gördüğü açıklandı.

 

Hücreye enjekte edilebilşen PNA'nın bir başka özelliği ise 3'üncü sarmal olarak DNA'ya eklenebilmesi. Eklenen 3'üncü sarmal, DNA'ya destek olup hatalı proteinlerin üretilmesine engel olucak ve hasar görmüş DNA'nın onarılmasında etkin rol üstlenecek.

 

GENETİK HASTALIKLAR TARİHE KARIŞACAK

Oluşan genetik hasarların giderilmesinin ötesinde PNA molekülü kullanılarak yapılacak ilaçlarla genetik hastalıkaların tamamen ortadan kaldırılabilecek. Bu, PNA'nın moleküler olarak DNA'ya çok yönlü bağlanabilme özelliği ile gerçekleştirilecek. Böylelikle genetik kodun tamamının çıkarılmasına gerek kalmadan, bir çok genetik kökenli hastalık tedavi edilebilecek.

 

YAPAY YAŞAM YOLDA

Araştırmanın sonraki adımı yapay canlı yaratılması... Bilgi saklama özelliği olan PNA'nın, biyolojik reaksiyonlarda katalizör(kolaylaştırcı) molekül olarak kullanılması yönündeki çalışmalar devam ediyo. Bu başarıldığı takdirde, kendi kendine çoğalabilen PNA molekülleri yapmak mümkün olacak. Bu da yapay canlı üretmenin önünü açacak.

 

YAŞAM NASIL OLUŞTU SORUSU CEVABINI BULUYOR

Yapay yaşam forumunun yaratılması, aynı zamanda yaşamın temelini de aydınlatacak. Dünyanın başlangıcında yaşayan ilkel yaşam formlarının, PNA benzeri yapılar içerdiği biliniyor. Bilimadamları bu bilgiyi işleyerek yaşamın kökenine kadar inmeyi planlıyorlar.

 

YEPYENİ CANLILAR ÜRETİLECEK

PNA ile ilgili çalışmaların 15 yıl önce başladığını göz önüne alırsak oldukça kısa sürede yaşam ve kökeni hakkında oldukça yol alınmış durumda. Bilimadamları artık doğada daha önce görülmemiş PNA tabanlı bir yaşam formu üretmenin yollarını arıyor.

 

Kaynak: http://www.turktime.com/default.asp?page=haber&id=65752

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Teknoloji Üretemezsek...

 

Türkiye 3G teknolojisine geçerken bayram ilanetti neredeyse… Reklamlar reklamlar… Şimdi döngüye bakalım: Devlet buteknolojiyi kullanma hakkını ihale ile sattı. Turkcell, Vodafon, Avea(Türk Telekom) 3 milyar TL dolayında bedelle satın aldı. 3G sistemininomurgası (radyolinkler) burada üretilebilirdi, ama üretilmedi,dışarıdan alındı.

 

Şimdilik 3G teknolojisi sadece 81 ilin kentmerkezlerinde kullanılabiliyor. Merkez dışına çıktığınızda çalışmıyor.Örneğin Tuzla'da çalıştıramazsınız henüz. Kent merkezlerinin dışında daçalışabilmesi için bütün ülkenin fiber optik ağlarıyla döşenmesigerekiyor. Şimdi o aşamadalar.

 

Eğer fiber optik kablolar da dışarıdan alınırsa,radyolinklerden daha yüksek paralar dışarıya ödenecek. Omurgakurulurken, uyarlamayı gerektiren bazı yazılımları, telekom şirketleriburada yapmış olmalılar.

 

Şimdi 3G'lerde kullanılacak yüzlerce uygulamayazılımı gerekecek. Telekom şirketleri, lütfederlerse, bu uygulamalarıburada, elleri altındaki mühendislerimize ürettireceklerdir! Tabii"Aman rakibimden önde olayım, vereyim parayı dışarıdan satın alayım"demezlerse!

 

***

 

Gelelim telefon cihazlarına!

 

3G teknoloji daha başlamadan, kullanıcılarımızınelinde 7 milyon 3G telefon cihazı bulunuyordu! Yani bizim kullanıcı,yıllardır, hiç kullanmadığı bir teknolojiyi içeren telefonlaramilyarlarca para ödemişti! (Ali Akurgal diyorki, bizim kullanıcılar renklerine vb. bakarak telefon satın alır!) Veuluslararası telefon şirketlerinin ekonomik krize girmemesi içinyardımcı olmuşlardı!

 

Türkiye’nin akıllı tüketicisi, dünyanın sayılıhızlı ve saygın tüketicilerindendir! Avrupa'da telefon cihazını enhızlı değiştiren tüketici bizimki (2 yıldan az). Şimdi tam ve doğrurakamları veremeyeceğim, ama yılda ortalama 7 milyon telefon cihazısatılıyor-değiştiriliyorsa, tanesi 150 TL'den (düşük fiyattanhesaplarsak) 1 milyar TL ödüyoruz! Her yıl giderek artan hacimde birparayı dışarıya akıtıyoruz.

 

En az 1 milyarlık bir üretim hacmini içeridedeğil dışarıda yaratıyoruz (Samsung, Nokia, Ericsson, Motorola vb.şirket, işçi ve ülkeleri bizi alnımızdan öpüyorlar!)..

 

***

 

İletişim teknolojileri, dijital teknolojiler,bütün üretimlere, bütün üretim faaliyetlerine, ama her aşamada,altyapıyı oluşturuyor. Tasarımdan üretime, satışa, reklama,pazarlamaya… AB ülkeleri üretim altyapısını dijitalize etmeyi, yakıngeleceği için temel görev edindi.

 

Cep telefonu giderek ve durmadan yeni görevlerüstlenen bir iletişim cihazıdır. Hepimizde bir kaç tane var üstelik!Bebelerin ellerine de vermeye başladık!

 

Aselsan bir tarihte, daha doğrusu olayın başlangıcından hemen sonra cep telefonu üretti!

 

Bunu bir kez yazmıştım, ama Türkiye'nin pek çokalanda olduğu gibi, bu konuda da büyük aptallığına en büyük örneklerdenbiri olduğunu yeniden yazmalıyım.

 

Aselsan, sonra rekabet edemeyeceğini düşündü.Belki de cep telefonculuğunun kendi işi olmadığını! Ama üretimibaşardı. (Zaten başarmak büyük bir iş değil, niyet olsun yeter ki.) Veüretimi sonra bıraktı.

 

Şimdi şöyle düşünün: Türkiye'de hiç bir irade(tabii ki öncelikle 'siyasi'), yakın geleceğe bakarak şöyle demedi:"Yahu biz her yıl dünyanın parasını ödeyeceğiz bu iletişimteknolojilerine, hazır Aselsan bunu başardı, rekabet gücünü artırmakiçin ben cep telefonlarının tasarımlarının ve yeni teknolojileriningeliştirilmesi için üç-beş yıl tam ARGE desteği veriyorum. Ya ortakoluyorum ya da şunları şunları ortak ediyorum vb… Beş yılda 100 farklıtasarımda, içerikte, özellikte cep telefonu geliştireceksiniz ve dünyaile rekabet edeceksiniz…" (Nokia böyle yaratıldı) Binlerce mühendis vetasarımcıya, kaliteli beyin gücüne üretim olanağı)

 

Hadi piyasa biraz aptal, kısa bakışlı, atgözlüklü, bu işe akıl erdirecek insandan yoksun; parasını garantilialanlara yatıracağına, örneğin hazinenin sırtından kolay paralarkazanmaya yönelir, böyle "riskli" alanlara yatırım yapmaz. Zatengeçmişinde öyle önemli alanlarda risk alma yeteneği sıfır..

 

Peki, piyasanın bu özelliğini kabul ederim!

 

Fakat, bu piyasayı, bu ülkeyi, bu sanayiyi yönlendirenlerin de piyasadan bir farkı yoksa eğer..

 

İşte sorun orada başlıyor!

 

Ve dışarının köleliğine kadar gidiyor…

 

Ne diyeyim, inşallah yazıları aksatmadan sürdürürüm.. Yazmamak sağlıklı oluyor! Yazarsanız sinirleniyorsunuz!...:)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b030100.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Bilimsel olarak doğru!

 

Dâhilikle delilik arasındaki ince çizgi doğrulandı

 

Yaygın olarak bilinen “Dâhilik ile delilik arasında ince bir çizgi vardır” sözü bilimsel olarak da doğrulandı. Psikologlar yaratıcı insanlarla psikoz yaşayanların ortak bir gene sahip olduğunu keşfetti.

 

PSİKOLOGLAR yaratıcı insanların, aynı zamanda psikoz ve depresyonla da ilgili olan ortak bir gene sahip olduğunu keşfetti. “Neuregulin 1” adlı genin beynin gelişiminde önemli rol oynadığı, onun bir başka versiyonunun ise şizofreni ve manik depresyon gibi akıl hastalıklarıyla bağlantılı olduğu tespit edildi. Yeni bulgu, Macaristan’daki Semmelweis Üniversitesi araştırmacılarının, kendilerini “çok yaratıcı” bulan bir grup gönüllü üzerinde yaptığı çalışmayla ortaya çıktı. Onlara “Farz edin ki bulutların onları yere bağlayan telleri var, bu durumda ne olurdu” gibi sorular soruldu. Verilen cevaplara göre gönüllülerin yaratıcılıkları ölçüldü. Ayrıca ürettikleri eserler ve başarıları da göz önüne alındı. Ardından yapılan kan testinde “Neuregulin 1” adlı gene sahip olan gönüllülerin daha yaratıcı ve üstün başarılı oldukları, aynı zamanda da depresif kişiliklere sahip oldukları saptandı.

 

 

Mükemmel bir ruh bir parça delirmeden yapamazmış. ARİSTO

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.