Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KÜRT SORUNU...FEODALİZM...OSMANLI DEVLETİ!


mavi olmayan gökyüzü

Önerilen İletiler

Ayrıca çok ilginç,kimse burada Osmanlı devletinin rolünü tartışmıyor,sadece suçlamalar.Cyrano ve Gökyüzü ile sınırlı kalmasın tespitlerimiz.Osmanlıyı,feodalizmi ve sorunumuzu korkusuzca ve suçlamadan yazalım.

 

Sadece Osmanli Devletinin rolu degil, Modern Turk Siyasi partilerinin rolunu de hic tartismiyoruz fedola sistemin varolusundaki! ANAP, DYP, CHP azmi servet yagdirdi sirf oy icin sirf feodal sistemi ayakta tutabilmek icin Kurt yorelerinde. Devletimiz yuzlerce asireti taraf olmaya itmedi mi "ya korucu olun ya da daga cikin" diye?

 

Neden Modern Turk Siyasi partilerinin rolu tartisilimiyor o feodal sistemin varolusunda?

 

Partilerimizden biri, bir asiretin basini milletvekili adayi olarak gosteriyor ve bu sekilde hem asiretin varligini garanti altina aliyor hem de OYLARINI! Azmi tanik olduk bu olaylara? Bucak asiretine filan bir bakin!

 

O bas bas bagirip nefret ettigimiz feodal yapinin varligi bile yine devletimizin sucudur! Inkar etmiyelim lutfen!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cyrano,Gökyüzü iletisinde Kürt sorunu sadece bir asayiş sorunu değil demiş ve eklemiş;

 

''Feodalizmin egemen olarak görüldüğü bölge,sonuç itibariyle bu ülkenin sınırları içerisinde olan bir coğrafya.Yasalara ve diğer tüm yaptırımlara muhattap yönetim ve halkıyla.Hal böyleyken neden bu bölge de devlet otoritesi denildiği gibi böylesi bir düzeni bugüne taşımıştır?''

 

sorusunda cevabını barındıran bir cümle.Neden bie devlet kendi içinde varolan bu sisteminden üstesinden gelemez.Çünkü işine gelendir bu.Bu sadece devletin işine gelen değil,aynı zamanda toprak ağasının işine gelendir.Ortak olanlar ise sömürendir.

 

sömürülen halk,sizce dediğiniz tepkiyi nasıl verecek?

 

Güzel çıkarım! Helal olsun size!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aşıretlerın oluşmasında en büyük sıyası destegı DP saglamıstır,onu takıp eden dıger ıktıdarlarda aynı yolda yürümüslerdır.Bucak aşıretıne kadar neden gıdersınız heralde uyuturum sanıyorsunuz,Ahmet Türk nedır pekı aşıret reisi degilmi?koruculuktan bahsediyorsunuz bırcok aşiretın pkk yı destekledıklerınden nedenbahsetmezsiniz.

Kürt sorunu denen olay ne ekonomık nede kültürel bır olaydır,Kürtsorunu denılen olayın aslı SARK SORUNUDUR!Kürt isyanlarını bu zemınde ıncelemek gerekır.ayrıca Osmanlıyıda ınceleyın.

 

 

saygılarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Devlet devlet dediğimiz hadise nedir?

Sen, ben hepimiz değilmidir onu oluşturan?

Oy veren değil miyiz ve vermeye devam etmiyor muyuz şimdi beğenmediğimiz partilere?

Gaza gelip, biz kapattırmadık mı bunlar komünist yetiştiriyor diye köy enstitülerini oy vererek?

İşimize gelmedi mi toprak reformu yapmaya çalışanları alaşağı etmek?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Devlet devlet dediğimiz hadise nedir?

Sen, ben hepimiz değilmidir onu oluşturan?

Oy veren değil miyiz ve vermeye devam etmiyor muyuz şimdi beğenmediğimiz partilere?

Gaza gelip, biz kapattırmadık mı bunlar komünist yetiştiriyor diye köy enstitülerini oy vererek?

İşimize gelmedi mi toprak reformu yapmaya çalışanları alaşağı etmek?

 

Begendigimiz partilere oy verdik ne oldu, hepsi iceriye atilmadi mi? Yani devlet devlet dediginiz SIZsiniz BIZ degil maalesef!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Begendigimiz partilere oy verdik ne oldu, hepsi iceriye atilmadi mi? Yani devlet devlet dediginiz SIZsiniz BIZ degil maalesef!

 

Arkadaşım, sen, önce, konuyla ilgili diğer forumlarda yazdıklarımı yanıtla! Ha, bir de aşağıdakilerin cevaplarını alayim:

 

1- Bu SİZ-BİZ ayrımı ne oluyor? Devlet=BİZ, DTP=SİZ ise, bu ayrılıkçılık olmuyor mu?

2- Ayrılıkçılık, anayasaya ve mevcut kanunlara göre suç değil mi?

2- Kürtlerin hepsi DTP gibilerine mi oy vermiş 1950den şimdiye kadar?

3- Yok eğer vermemiş ise kimlere vermiş 1950den şimdiye kadar?

4- Bu oy verilen partiler ne yapmış bölge için, sorunun kaynağı feodaliteyi yıkmak adına, 1950den şimdiye kadar?

5- Anayasa ve mevcut kanunlar yapılırken oylayanlar kürtlerin oy verdiği bu parti temsilcileri değil mi?

6- DTP ve geçmişteki benzeri partiler sorunun çözümü adına ne yapmış, Mecliste şov dışında?

7- DTP ve geçmişteki benzeri partiler de feodaliteye hizmet etmiyor mu? Yöneticileri kim?

8- DTP nin iç tüzüğünde ve kağıt üstündeki kuruluş felsefesinde tüm yurdu kapayacak şekilde ifadelerle legal bir sol ideoloji partisi görünümü varken neden seçilip meclise geldiklerinde tam tersi görünüme bürünüp ( baştan kapatılmamak için ) bölgesel, ayrılıkçı ve ırkçı söylemlerle, provakasyonlarla başını belaya sokuyor sonra da mağduru oynuyor ve bunun da adı halkın iradesine karşı saldırı oluyor? ( tıpkı AKP gibi )

9- Bölgedeki şimdiki sorunun kaynağı olan feodaliteyi yıkmak adına köy enstitülerini ve toprak reformunu kim yapmaya çalışmış, kim engel olmuş 1950 ye kadar?

10- Bölgede feodaliteyi yıkıp tepeden inme burjuvaziyi - modern toplumu bölgede oluşturmak için Cumhuriyetin çabalarına, kimler karşı koyup ta bunu, dini de kullanarak, Kürtlere karşı yapılmaya çalışılan baskı ve zulüm diye göstermeye çalışmış ve halkı devlete karşı kışkırtmış 1950ye kadar?

11- Bu halkı kandırıp kanını döktürenler kim?Hangi güçler?Hangi menfaat sahipleri?

 

Elini vicdanına koymanı ve dürüstçe her soruyu yanıtlamanı bekliyorum.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cyrano,Gökyüzü iletisinde Kürt sorunu sadece bir asayiş sorunu değil demiş ve eklemiş;

 

''Feodalizmin egemen olarak görüldüğü bölge,sonuç itibariyle bu ülkenin sınırları içerisinde olan bir coğrafya.Yasalara ve diğer tüm yaptırımlara muhattap yönetim ve halkıyla.Hal böyleyken neden bu bölge de devlet otoritesi denildiği gibi böylesi bir düzeni bugüne taşımıştır?''

 

sorusunda cevabını barındıran bir cümle.Neden bie devlet kendi içinde varolan bu sisteminden üstesinden gelemez.Çünkü işine gelendir bu.Bu sadece devletin işine gelen değil,aynı zamanda toprak ağasının işine gelendir.Ortak olanlar ise sömürendir.

 

sömürülen halk,sizce dediğiniz tepkiyi nasıl verecek?

 

popülizm ve "mazlum halk" söylemi bu.

 

Halk tepkiyi nasıl vericek. Halkın kafasına seçim sandığında silah dayanmadığı için, herhangi bir kimseyi seçmek zorunda olmadığı için en başta sandıkta tepkisini çok kolay bir şekilde verecek. Feodal yapıdan rahatsız olan bir halk. Gidip gönüllü olarak oyunu kendilerini temsil etsin diye ağaya, beye vermez.

 

Cumhuriyet ağaların, beylerin saltanatını sona erdirmek için harekete geçtiğinde, eline silah alıp, cumhuriyete karşı ağasını, beyini, şeyhini korumak için savaşmaz.

 

Cumhuriyet hilafeti ve saltanatı kaldırdıktan sonra monarşi artığı feodal yapıyı dağıtmak için tüm yurtta harekete geçmiştir. Ancak doğu bölgesinde feodal yapıyı korumak için ciddi bir halk direnciyle karşılaşılmıştır. Yurdun diğer bölgelerinde aslında kurtuluş savaşından önce kendiliğinden başlayan ve feodal unsurları bilinçsizde olsa hedef alan, ünlü eşkiyalar ve silahlı çeteler etrafında toplanmış halk hareketlerinin etkisi süreç içerisinde kendiliğinden feodal unsurların etkisini kırmıştır. Osmanlı'nın son demlerinden itibaren Osmanlı adına hüküm süren feodal unsurlara karşı yurdun diğer bölgelerinde başlıyan hareketler Cumhuriyetten sonra bu yörelerdeki feodal unsurların dağıtılmasını kolaylaştırmıştır.

 

Ancak daha önce bahsettiğim gibi doğuda bu süreç tam tersi bir şekilde halkın feodal yapıyı korumak için direnç göstermesi şeklinde olmuştur.

 

"Halk nasıl tepki göstersin ? " tepkiyi bırakalım, destek ve benimsemeden vazgeçmeleri yeter.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım, sen, önce, konuyla ilgili diğer forumlarda yazdıklarımı yanıtla! Ha, bir de aşağıdakilerin cevaplarını alayim:

 

1- Bu SİZ-BİZ ayrımı ne oluyor? Devlet=BİZ, DTP=SİZ ise, bu ayrılıkçılık olmuyor mu?

2- Ayrılıkçılık, anayasaya ve mevcut kanunlara göre suç değil mi?

2- Kürtlerin hepsi DTP gibilerine mi oy vermiş 1950den şimdiye kadar?

3- Yok eğer vermemiş ise kimlere vermiş 1950den şimdiye kadar?

4- Bu oy verilen partiler ne yapmış bölge için, sorunun kaynağı feodaliteyi yıkmak adına, 1950den şimdiye kadar?

5- Anayasa ve mevcut kanunlar yapılırken oylayanlar kürtlerin oy verdiği bu parti temsilcileri değil mi?

6- DTP ve geçmişteki benzeri partiler sorunun çözümü adına ne yapmış, Mecliste şov dışında?

7- DTP ve geçmişteki benzeri partiler de feodaliteye hizmet etmiyor mu? Yöneticileri kim?

8- DTP nin iç tüzüğünde ve kağıt üstündeki kuruluş felsefesinde tüm yurdu kapayacak şekilde ifadelerle legal bir sol ideoloji partisi görünümü varken neden seçilip meclise geldiklerinde tam tersi görünüme bürünüp ( baştan kapatılmamak için ) bölgesel, ayrılıkçı ve ırkçı söylemlerle, provakasyonlarla başını belaya sokuyor sonra da mağduru oynuyor ve bunun da adı halkın iradesine karşı saldırı oluyor? ( tıpkı AKP gibi )

9- Bölgedeki şimdiki sorunun kaynağı olan feodaliteyi yıkmak adına köy enstitülerini ve toprak reformunu kim yapmaya çalışmış, kim engel olmuş 1950 ye kadar?

10- Bölgede feodaliteyi yıkıp tepeden inme burjuvaziyi - modern toplumu bölgede oluşturmak için Cumhuriyetin çabalarına, kimler karşı koyup ta bunu, dini de kullanarak, Kürtlere karşı yapılmaya çalışılan baskı ve zulüm diye göstermeye çalışmış ve halkı devlete karşı kışkırtmış 1950ye kadar?

11- Bu halkı kandırıp kanını döktürenler kim?Hangi güçler?Hangi menfaat sahipleri?

 

Elini vicdanına koymanı ve dürüstçe her soruyu yanıtlamanı bekliyorum.

 

Saygılar.

 

1 - Siz Biz ayirimi yapan sizlersiniz. Siz bizlere "Bizim gibi olun ya da yok olun" diyorsunuz, "Ne mutlu Turkum diyene' diyorsunuz, "Turkun Turkten baska dostu yoktur" diyrosunuz. Dilimizi kultrumuzu inkar etmenizin yasaklamanizin daha baska bir aciklamasi olabilir mi? *************

 

2 - Ayrilikcilik mevcut anayasaya gore suc olabilir. O zaman siz de suclusunuz. Kaldi ki su anki anayasa bir cok insanin haklarini garanti altina almiyor. Yani degismesi lazim. Biz Kurtler pek begenimiyoruz sadece Turk halkina isleyen ve bizim dilimizi, kulturumuzu, fikir ozgurlugumuzu kisitlayan anayasalari. kusurumuza bakmayin...

 

3 - Kurtlerin siyasi olusumlari hep kati sekilde bastirilmistir. 1990li yillardan itibaren kendi partilerimizle siyaset yapmayi denedik. Ya kapattiniz ya da hapsettiniz. Bu tarihlerden oncesinden Turk partilerine oy vermemiz halkin kasten bilincsiz birakilmasindan, ve Turk siyasi partilerinin feodalizmi de kullanarak Kurtleri bir nevi kandirmasindan kaynaklanmistir. Ha bir de darbeler var. Turkiye'de yillar boyu en ufak demokratik adimlara bile izin vermemis darbeler var. Onu unuttunuz galiba... Bucaklar hangi parti onlara servet yagdirdiysa onlara oy verdi mesela! :) iste size ornek...

 

4 - 1950'den bugune kadar Kurt partileri disindaki Turk partilerine verdigimiz oylar ne yarar sagladi bizlere? ANAP, DYP, CHP, DSP, SHP ne katkida bulundu Kurt halkinin haklarinin verilmesi konusunda? Bolgenin gelismesi konsunda? HIC BIR SEY! Eeee bizlerin sectikleri insanlar oldu kendi irademizden, Kurtce halklarin kardesligi icin yemin ettikleri icin iceriye attiniz, yani serbest siyaset hakkimiz da elimizden alindi.. Ne yapalim?

 

5 - Hayir efendim oylayanlar CHPlerin, ANAPlarin, DYPlerin, SHPlerin kendi aralarinda tespit edip sectikleri, para yagdirarak kandirarak sectikleri Kurtlerdir. Bunlarin Kurtlerin ozgurluk ve hak mucadelelerine hic bir katkisi da olmamistir. Ha bir de ordumuz var. Iki de bir darbe yapan ordumuz var... Unutmayalim. **********

 

6 - Kardesim, DTP ve gesmisteki partiler hep kapatilmadi mi ya da baski altinda surdurmediler mi islerini? Hala bile bir suru protokala cagrilmamasina ne demeli DTP'nin? Bazilari yillarca hapis yatmadi mi? Insan oldurdukleri icin degil, caldiklari icin degil. Kurtce iki soz soyledikleri icin. Siz hala neyi gormezlikten geliyorsunuz. Kim bize ne zaman ozgur siyaset yapmak icin izin verdi?

 

7 - Bizler feodaliteye karsiyiz. Feodaliteyi ayakta tutan Turk devleti ve siyasi partileridir. Bunu hepimiz tek bir agizdan soyluyoruz. Turk arkadaslar bile bunu itiraf ediyor forumda her gun. Bu sorunuza yazilan cok cevap oldu. Yok eger inat edip gormemezlikten gelmek istiyorsaniz o size kalmis!

 

8 - Degisim dedigin seye ilk kendinden baslanir. Turkiye'de en buyuk haksizlik Kurtlere yapilmiyor mu? Bolge halki bunlari meclise gondermedi mi? Ne yapsinlar adamlar? Haklarimizi aramalari onlarin gorevi degil mi? Degisim dedigin seye kucuk capta baslanir ve sonra buyur yayilir. Sizin DEGISIM nedir, SIYASI degisim nedir onu anlamaniz gerek. Tabii darbelerle degisim yapmaya alismis, zorla degisim yapmaya alismis bir kulturun uyeleri olarak adam akilli DEGISIM nedir onu bilmiyorsunuz, sizin de sucunuz degil!

 

9 - Bir onceki cevabimi okuyun. Feodalite Turk devletinin eseridir. Ve Turk siyasi partilerinin! Iste bu partilerin o meclise tasidigi asiret reislerinin isine gelmeyen bir seydir feodal sistemin yikilmasi. Ve yikilmaz da boyle devam ederse. Kaldi ki bizlerin sorunumuz feodlite bbile degil. HAKLARIMIZ! Isterseniz heceliyeyim. Neden anlamak istemiyrsunuz bilmiyorum artik!

 

10 - Modern mi? Siz neye modern diyorsunuz? Dinsizlige mi? Turban baskisina mi? Dinden uzaklastirmaya mi? Birakin Allah askina. Hangi modernlikten bahediyorsunuz? Binlerce aydinimiz idam edildi, binlerce onderimiz idam edildi cumhuriyetin kurulusnudan bu yana ondan hic haberiniz var mi? Yoktur tabii ki! Bu baski degil de nedir? Zorla dilimizin ve kimligimizin yok sayilmasina hala baski diyemiyorsunuz. Biz bunu baski olarak goruyoruz ve baskaldirilari isyanlari da buna bir tepki olarak niteliyoruz. Siz istediginiz kadar inkar edin!

 

11 - Bolge halkini kandiran yok. Bolge halkinin eline daglara cikmaktan ya da goc etmekten baska secenek birakmayan milliyetci bir devlet ve ordu var ortada!

 

ISTE SIZE VERECEGIM CEVAPLAR...YINE SORUN YINE AYNI CEVAPLARI YAZARIM!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Lenin'in "kendi zincirinin bekçisi olmak" diye bir tespiti vardı. Doğu'nun sorunu Osmanlı'dan beri budur.

 

Doğu'da Seyid Rıza , Şeyh Sait ve arkadaşları gibi Zengin aşiret reisleridir. Cumhuriyet'in getirdiği burjuva devrimleri ve demokrasi nin. Kendi feodal egemenliklerini tehlikeye atmasından endişe duyan aşiret reislerinin birleşerek gerçekleştirdikleri ayaklanmalar. Bunlar tabiki halk ayaklanması değildir. Halkın kendi yoksulluklarının sebebi olan ağa tayfasını Cumhuriyete karşı kormak için ağalarını destekledikleri ayaklanmalardır. Genel olarak doğuya baktığımızda ağa, bey kutsaldır. Destanların baş aktörleri hep onlardır. İsterseniz sayayım.

 

Medeni dünyada yeri olmayan ağalık sistemini dağıtmaya çalışan Cumhuriyet "zalim" , ağalar ise "kahraman" olmuşlardır.

 

Pariste jakobenlerin kralı devirdiğinin haberi henüz taşraya ulaşır ulaşmaz, kazmalarla, küreklerle kadın-erkek çoluk -çocuk derebeylerinin evini sarıp , mallarına el koyup bölüşüp. derebeyini prangalayıp Paris'e gönderen Fransız köylüleri ile , "aman ağamıza zeval gelmesin" diyerek ayaklanan insanların geleceği aynı olmaz tabi.

Cyrano istersen birde şurdan bakalım...

 

''Özellikle merkezi yönetimin kendisini hissettirdiği dönemlerde ağalar daha zalim oluyorlardı.Dağlık kesimlede zaten çok yoksul olan aşiretliler yönetimden korkmadıkları için ağalar onlar üzerinde fazla basklı kuramıyorlardı.Şayet baskıcı olursa rakip bir ağanın kontrölüne girebilirlerdi.Ortalama bir aşiret Kürt,merkezi yönetimi,anlamadığı bir dilde konuşan,bilinmeyen bir yabancı tanrı olarak görüyordu.Bu yüzden her an soluğunu enselerinde hissettikleri yönetime karşı güvenebilecekleri ağaları kendilerini insafsızca soysa da,üzerlerinde baskı kursada onu memnun etmek zorunda olduklarını hissediyorlardı...''

 

W.R.Hay'ın kitabında ki tespitleriydi yukarda aktardıklarım.bakın Seyit Rıza yada Dersim isyanı ile ilgili birkaç ilginç tespit...

 

''Kürt milliyetçiliğinin başa çıkılmayan unsurlarından biri olan-farklı bir dilin varlığı-illgili olarak da sivil müfettiş''Kürt köylü çocuklarının Kürtçe konuşmayı yasakladığı...''

 

ve Abidin Özmen'in ''kürtsüzleştirme planı''ile ilgili ilginç tespitlere devam edelim;

 

''Bir bakıma Kürtlere batıda mecburi iskan ettirme siyaseti ile 1932 tarihli yasayı tamamlayıcı mahiyetteki bu plan,ülkenin batısındaki Türklerin doğuya.Van Gölü bölgesine ve Muş ovasına.....yerleştirilmesini öngörüyordu''

 

1937 kanunu ve hemen sonrasında Seyit Rıza isyanı;ve sonrasında kanlı bastırılmış bir sorun yumağı.

 

Chris Kutschera Kürt Ulusal Hareketi içerisinde Dersim İsyanını böyle anlatıyor.

 

Dersim isyanı;ağayı savunan halkın isyanı mıdır yoksa...?

 

Cyrano,

 

halkın tepkisizliğini bir tarafa bırakıp da işin siyasetine koşmayacağım.Haklı cümleler.Halk varsa bir sorun tepkisini dile getirmeli.Ama sizde takdir edersiniz ki;hiçbir sorun tek yönlü değildir.Halk tepki göste(e)memiş.Ama bu tepkiyi gösteremeyen halk,acabu bu noktaya nasıl getirmiş...yada tarih resmiyette geçerli olan mıdır sadece...?Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kurt sorununu anlayabilmek oncelikle Kurt feodal yapisini anlayabilmekten gecer. Iste Kurt Feodalizmi dedigimiz olay :

kürt feodalizmi bu ülkenin en büyük sosyal sorunlarından birisidir. ne yazık ki, ülkenin toplum bilimci akademisyenleri bu konuya pek ilgi göstermemiştir.

kürt feodalizmine girmeden evvel kürtleri tanımak gerek.

kısaca bahsetmek gerekirse, kürtler tahmini olarak m.s. 6-10.yy arası kuzey ve orta iran’dan anadolunun güneydoğusuna göç ettiği düşünülen hint-aryan kökenli bir ırktır. kürtler büyük oranda hayvancılıkla uğraşırlar. bu yüzden yüksek düzlüklerde ve dağlarda yaşarlar. dağ olgusu o kadar güçlüdür ki, kürt mitolojisine dahi girmiştir. kürtlerin dağlık bölgelerde yaşamaları, onları merkezi yönetimin etki alanından bir nebze olsun çıkarmış ve yerel feodal güçlerin etkin olmasına sebep vermiştir.

 

coğrafik sebepler dışında feodalizmin etkin olmasının en az onun kadar etkili başka sebepleri de vardır. hint aryan ırklarının sosyokültürel olarak feodalizme yatkın olmaları, tarihte stratejik sebepler ile bölgede hiçbir devletin tam olarak hakimiyet kuramaması diğer etkenlerdir.

 

son maddeyi açmak gerekir. kürt aşiretleri osmanlı ve safeviler (iran’da kurulu alevi/şii türk hanedanlığı) arasındaki anadolya hakim olma mücadelesini çok iyi değerlendirmiş böylece osmanlı hanedanının bölgede merekezi yönetmi etkin hale getirmesini engellemiştir. (merkezi yönetim ile feodalizm tezat şeylerdir. çoğu zaman birinin olduğu yerde diğeri olamaz yada güçlü olamaz.) kürtler tam olarak anadolu ile safeviler arasında sınır gibiydiler. osmanlı, safevilerin anadoluda mukim alevi türkmenler üzerinde etkili olması engellemek için sünni kürt aşiretleri ile ittifak yapmış, onları safeviler ile alevi anadolu türkmenleri arasında doğal bir tampon olarak kullanmıştır. bunun karşılığında osmanlı aşiret liderlerinin bölgedeki hegomanyasına karışmamış böylece aşiret düzeni bölgede iyice semirmiştir. bu üç adet oyucunun olduğu oyuna çok iyi dikkat etmek gerekir. bu basit bir tarihsel vaka değildir. sırayla gidersek;

 

osmanlı – aşiretler – safeviler

osmanlı veya türkiye – aşiretler – emperyalist güçler

türkiye – aşiretler – pkk

 

görüldüğü üzere aşiretler ne yapıp ne edip bu oyunda merkezi hükümet ile teke tek kalmamayı başarmış böylece dengeyi sağlamıştır. merkezi hükümetler bu oyuna ister istemez gelmiş, aşiret düzeni bir türlü yıkılamamıştır. bu konu için

 

konuya geri dönersek, feodal güçler yöre halkı üzerindeki hegomanyalarını kaybetmemek için faydalı olası her stratejiyi kullanmıştır. töre baskısı yada dini baskı bunların arasındadır.

 

kürt feodal sistemi o kadar etkin olmuştur ki, töre denilen sosyal olgu dahi feodalizmi desteklemek üzere inşa edilmiştir. kürt toplumu için töre herşey demektir. gündelik yaşamdan, evliliğe, ticaretten, bir babanın çocuğunu toplum içinde nasıl sevmesi gerektiğine kadar her alanda yazılı olmayan feodal kurallar işler. bölgede herşey feodal sisteme uygun işler, en ufak uyumsuzluğa tahammül gösterilmez. söz gelimi hayvancılık için çok önemli olan otlakların nasıl paylaşılacağı tamamen aşiret düzeni içinde belirlenir. hiçbir istisanaya müsade yoktur, mesela vaktinde hakkari yüksekova’da nehil ırmağın etrafındaki bataklıkların kurutulup otlak olarak bazı köylülere verilmesi gündemdeydi. aşiret liderleri ne yapıp ne edip bunu engellediler. çünkü bu bölgedeki iktidar yapısını değiştirecekti.

 

töre namına ne kadar kural varsa hepsinin feodal yapıyı güçlendirdiğini kolayca görebiliriz. misal kürtlerde amca kızı yada baba tarafı kuzenleri ile yapılan evlilikler bütün evliliklerin % 40’ı kadardır. amca kızı yada kuzen olmasa dahi evliliklerin nerdeyse tamamı aşiret içinden olur. kürt olmayan (misal bir türk) biri ile yapılan evliliklerin oranı o kadar düşüktür ki, bu tür bir evlilik çevrede sansasyon yaratır (kasabalarda bu evliliklerin oranı bir miktar daha yüksektir). bunun sayesindedir ki, belirli bir bölgede mülkiyet aşiret içinde kalır, yabancılaşma ve asimilasyon engellenmiş olur. böylece feodal yapı dağılmaz.

 

kürt feodal düzeninde hiyerarşiyi tanımlarsak (sömürü piramidi);

 

aşiret ağası

melalar, şıhlar (dini liderler)

kabile reisi (aşiretin bir alt birimi kabiledir)

hane reisi

hanenin yetişkin/evli erkekleri (malxo)

evin en kıdemli kadını (kebani)

küçük erkek çocuklar

evlenmemiş kızlar (çocuk yada genç)

evin gelinleri

bebekler

 

genel kanı bu düzenin tek sömürücülerinin aşiret reisleri olduğu yönünde olsa da, bu çok büyük bir yanılgıdır. zannımca hane reisi ve daha üstte bulunan birimler, bu düzende verdiklerinden çok daha fazlasını alıyorlar. yani bir erkek doğduktan sonra hane reisi oluncaya kadar sömürülen, hane reisi olduktan sonra da sömüren statüsüne geçiyor. bu yüzden genç kürt erkekleri olabildiğince çabuk hane reisi olmak, hane reisi olanlarda evli oğullarının, evlerini ayrımasını olabildiğince uzatmak gayesindedirler. (klasik bir kürt hanesinde, anne-baba, evli erkek çocuklar, eşleri ve bunların çocukları, evlenmememiş kızlar ve diğer çocuklar hep beraber otururlar. çoğu zaman amca tarafı da bu haneye katılabilir)

 

kürt feodal sisteminde en tepede aşiret liderleri varsa an aşağıda kürt kadınları (bebeklerden sonra) vardır. bu bahsedilmesi gereken bir konudur. kürt kadınlarının kendilerine yönelik bu baskıdan kurtulmak için, en kabul gören yeteneğini yani doğurganlığını bir silah olarak kullanır. aslında bu da dolaylı olarak feodalizme hizmet eder. gerçekten de feodalist düzende bir çok kere üremek/çoğalmak desteklenir. eve yeni gelin gelmiş ve evde en düşük sosyal statüde (çocuklardan bile düşük) olan gelin statüsünü yükseltmek ve kebani yani en yüksek statülü kadın olmak için çok çocuk özellikle de erkek çocuk sahibi olmak zorundadır. çok çocuk sahibi olmak feodal düzende;

 

- hane reisi için daha çok hizmetkar yada bir nevi işçi anlamına gelir. tıpkı aşiret ağasının haneleri sömürmesi gibi hane reisi de kendisinin altındaki bireyleri sömürür. onları kendi malı gibi görür. erkek yada kız fark etmez. erkek çocuk olsanız dahi babanız için çalışmak zorundasınızdır. bu anlayış her türlü sosyal yaptırım ile desteklenir. mesela bir kürt atasözü “kureki ku ji bo bavê xwe dixebite, ji bo nefsa xwe dixebita” der ki, “babası için çalışan oğul, kendisi için çalışıyordur”. bu sebeple baba olabildiğince evlenen oğlunun evini ayrımasına izin vermez. bir adamın erkek çocuğu ne kadar çabuk yetişkin* çocuğu olursa o kadar işlerden kaytarır. kendisini köy kahvesine daha fazla atabilir, daha fazla aylaklık yapabilir.

 

- hane reisi ve aşiret için çok nüfus güç demektir. ne kadar çok nüfusunuz varsa olası bir çıkar çatışmasında o kadar çok arkanız var demektir. tamamen fiziksel şiddete dayalı olan bir sistemde arkası olmamak acınası, zavallı bir halde sömürülmek demektir.

 

- aşiret düzeninin sömürücüleri, nüfus fazla oldukça merkezi hükümetin bölgede daha fazla zorlanacağını iyi bilirler. çok çocuk demek, eğitimsizlik yani bilincsizlik demektir. Bilincsizlik ise düzenin devamı demektir.

 

- en temelde evin gelini için çocuk bir nevi rütbe demektir. hiyerarşinin en altında bulunan kadın için baskıdan biraz olsun kurtularak, saygı duyulmanın tek yolu olabildiğince çocuk yapmaktır. esasında bu da bir çeşit sömürüdür. bu sebeple bebeğin yeri piramitte annesinin altıdır. gerçekten de, yeni doğan çocuk 2-3 yaşına gelinceye kadar aileden sayılmaz, kendisine isim dahi verilmez.

 

- söz konusu piramitte her zaman için aşağı doğru indikçe nüfus artar. yani bir aşirette, sadece bir tek aşiret reisi varken, bir kaç tane kabile reisi ve şıh, yüzlerce hane reisi, daha aşağı unsurlardan ise, aşağı doğru gittikçe artmak ana kural olmak üzere binlerce vardır. bu kural unutulmaması gereken bir kuraldır, her zaman için sömürülenler, sömürenlerden sayıca daha fazla olmalıdır. bu yüzdendir ki, çok çocuk yapmak sömürülen sayısının artması için gerekli şarttır.

 

bütün bu sebepler birleşince, bölgede % 3,5’lara varan inanılmaz düzeyde bir nüfus artışı ortaya çıkıyor. bırakın bu kadar fakir bir bölgeyi, bu oran bir çok petrol zengini ülke olan ortadoğu bölgesinde dahi bir rekordur. sürdürülmesi imkansızdır.

 

bir süre sonra ülke bütçesinde çok büyük gedikler açılacak. daha da önemlisi çok büyük sosyal sorunlar çıkacaktır. bu da kürt feodalizminin zararlarının artık bölgesel nitelikten çıkıp ulusal bir sorun olduğunun kanıtıdır.

 

feodalizmin batıya ihracı, üzerinde durulması gereken çok önemli bir konudur. 1980 sonrası feodal kürtlerin batıya göçleri hızlandı. giderek daha fazla bireyselleşen ülkenin batısına feodal bir ailenin göçmesi tam anlamıya züccaciye dükkanına giren fil misali gibidir. doğuda aşiretlerin çıkar çatışmaları söz konusu olduğunda en azından bir aşiret aşirete karşı mücadele eder. fakat batıya göçmüş bir aşiret karşısında aşiretleri değil savunmasız ve şiddetin değil hukuğun üstünlüğüne inanmış bireyleri bulur. eğer türkiye’de hukuğun bu gibi durumlarda zayıf kaldığını düşünürseniz, aşiret ile yüzyüze kalmış bireyin haklarından vazgeçmesi ve bir nevi serf durumuna düşmesi kaçınılmaz sondur. gerçekten de bu süreç bir çok bölgede yaşanmıştır. mesela güney bölgelerdeki turistik kasabalarda orta ve küçük çaplı turistik işletmelerin (küçük oteller, restoranlar, plajlar vs vs) çoğu baskı ve tehdit ile bu aşiretlerin eline geçmiştir. hatta yerel halk işten tamamen çekilmiş, tıpkı güneydoğu anadoluda olduğu gibi aşiretler artık kendi aralarında çatışır olmuştur.

 

http://www.hurriyetim.com.tr/...~2@nvid~610390,00.asp

 

güneydoğuda kaçakçılık ve uyuşturucu ticaretinin kürt feodal sistemini besleyen bir damar haline geleli 25 seneden fazla oluyor. batıya göç eden aşiretler ise mafyalaşarak sadece üretimi yada kaçakçılığı değil sokakları da ele geçirmek için çabalamaktadırlar. bu çaba sadece türkiye’de değil avrupa’da da görülmektedir. ayrıca kapkaç, hırsızlık, değnekçilik gibi adi suçlarda aşiretler olmasa bile yine bölgedeki feodal sistemin sonucu olarak ortaya çıkan sokak çocukları sorunu ile ilintilidir. güneydoğuda bir çok aile çocuklarını bu tür çetelere para karşılığı vermekte yada çeteler çocukları kaçırıp kapkaça ve hırsızlığa zorlamaktadır.

 

http://www.sabah.com.tr/2004/12/08/gnd101.html

http://www.tempodergisi.com.tr/...lum_politika/06149/

http://www.aksiyon.com.tr/...=14434&yorum_id=1820

http://www.hurriyetim.com.tr/...~1@nvid~552793,00.asp

 

bütün bu olaylar her geçen gün şiddetlenerek devam etmektedir. batı insanının bu insanlara tepkisi ırkçılık olarak olmakta bu ise aşiret bireylerinin aşiretten çözülmesini engellemekte feodal düzenin şehirlerde de devam etmesine neden olmaktadır. bu da biz ve siz kavramını her iki taraf için de güçlendirmekte ve batıya göç eden kürtlerin bile asimile olmasını engellemektedir. hatta bu ayrım o kadar şiddetlidir ki, çoğu zaman büyük şehirlerde kürt milliyetçiliği güneydoğuya göre daha güçlüdür.

 

son olarak kürt milliyetçiliği yada pkk ile kürt feodalizmi arasındaki ilişkiyi incelersek, kürt feodalizminin hem kürt milliyetçiliğini beslediği ve desteklediğini hem de bu vakte kadar bölgede bağımsız bir kürt devletinin kurulmasının önünde en büyük engel olduğunu görüyoruz. bunda şaşılacak bir şey yoktur. yazının başında bahsedilen 3 kutuplu oyunda ne ankara ne de pkk tam anlamıyla başarılı olacaktır. bu oyunda nash dengesi şu anki düzenin devamı üzerine kurulmuştur. oyunun şartları değişmediği sürece yeni bir denge kurulmasını beklemek oyun teorisine aykırıdır. bu düzen sadece aşiretlerin yararınadır. ayrıca giderek daha fazla ülkenin batısında çıkar elde eden aşiretler için türkiyeden kopmak çıkarlarına terstir (bu durum değişebilir). öte yandan pkk’nın yada kürt milliyetçilerinin mücadeleyi kaybetmesi yada yok olmaları da işlerine gelmez çünkü böyle bir durumda merkezi hükümet ile pazarlık kozunu kaybetmiş olacakları için merkezi yönetim feodal düzeni yıkarak onları yok edecektir. ayrıca kürt feodalizmi hizipçilik üzerine kurulmuştur. bölgedeki aşiretlerin her birinin çıkarları çatışır. bu sebeple ne hepsi kürt milliyetçisi olur ne de devlet yanlısı olurlar. bu feodal sistem gereğidir. hatta bazı aşiretler zaman zaman kürt milliyetçisi (barzanici) rolüne bürünmüş, başka zaman da sıkı şekilde devlet tarafına geçmiştir. bunda şaşılacak bir şey yoktur, aşiretler söz konusuysa kaypak bir zemine alışmak gerekir.

 

türkiye yöneticileri ne yazık ki, bu oyuna gelmişlerdir. bölgedeki korucu uygulaması buna örnektir. halbuki bizim politikamız feodal sistemin olabildiğince çabuk yıkılması, bölge insanının medenileşerek ulus devlet içinde hızlı bir asimilasyonu üzerine olmalıydı. fakat ne yazık ki türk eğitim sistemi feodal çarklar sebebiyle bölgeye girememiş, bölge türkiye’ye bağlı olmasına rağmen çoğu yerde türkçe bilen insan sayısı 15-20 %’yi geçmemiştir. neredeyse 1000 senedir (bunun 500 senesi türk yönetimi altında) beraber yaşadığımız insanlara türkçe öğretememişsek çuvaldızı (hatta mümkünse daha kalın bir şeyi) kendimize batırmamız gerekir. aşirete karşı aşiret politikası artık iflas etmiştir. bu politikanın terk edilmesi gerekmektedir....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn Doğrucudavut,

 

çok aydınlatıcı bir paylaşım,teşekkür ederim...yalnız feodalizm sistemin bugüne değin gelmesinde sadece feodalizme ait olan çarkların değil aynı zamanda o çarkları özellikle kendine basamak eden zihniyetleri de eklemek gerek.

 

saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn Doğrucudavut,

 

çok aydınlatıcı bir paylaşım,teşekkür ederim...yalnız feodalizm sistemin bugüne değin gelmesinde sadece feodalizme ait olan çarkların değil aynı zamanda o çarkları özellikle kendine basamak eden zihniyetleri de eklemek gerek.

 

saygılar.

 

Rica ederim. Sizin gibi olaylara katı bakmayan insanlarla tartışmak güzel. :) Doğru bir tespit bunu da eklemek gerek. Teşekkürler.

 

 

Yalnız söylemeyi unuttum o yazı alıntı :)

 

Saygılar.

 

 

 

Unutmuşum:) -http://www.hackhell.com/archive/index.php/t-330718.html-

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Osmanlı devletini iki aşamada ele almak gerekir:

 

a) Askeri Merkezi Feodal Osmanlı İmparatorluğu.

 

b)Komprador-Feodal Osmanlı Devleti.

 

Osmanlı toplumu, klasik feodal bir bünyeye sahip olmamasına rağmen feodal bir devletti. Tam deyimiyle -özellikle 15. yüzyıldan sonra- toplumsal yapı; askeri merkezi-feodal bir yapıydı. Toprağa bağlı reaya üretiyor; artı-ürün, ikincil dereceden feodaller aracılığıyla merkezi otorite tarafından ele geçiriliyordu. Stratejik ticaretin yollarının Osmanlı feodalizminin elinde olması ve dış talan, iç talanın -iç sömürünün- keskin olmamasını sağlıyordu.

 

Bu durum ve mevcut feodal yapının klasik tipte olmaması iç çelişkileri belli ölçülerde yumuşatıyordu. (Yani üretici güçlerle feodal üretim ilişkileri arasındaki çelişki kısa bir dönemde had safhaya gelecek kadar keskin olmadı.) Kapitalizm yavaş yavaş uç vermeye başlarken, çelişkiler keskinleşme sürecine girerken Avrupa kapitalizminin dış müdahalesi ile bu engellenmiş, yerli kapitalizm gelişememiştir (9). Avrupa kapitalizminin bir sömürü sahası haline gelişinde bu zayıf otodinamizm şüphesiz önemli rolü oynamıştır.

 

Osmanlı toplumunun Avrupa kapitalizminin bir açık pazarı haline gelmesi 18. yüzyılın sonlarına doğru olmuştur. (1838 Balta Limanı anlaşması ile bu durum resmileşmiştir.) Bu yıllar aynı zamanda merkezi otoritenin zayıflayıp feodal mahalli birimlerin gücünü artırdığı yıllardır.

 

Osmanlı toplumu, 18. yüzyıldan itibaren hızlı bir sömürgeleşme surecine girmiş, devlet hızla kompradorlaşmış, rüşeym(10) halinde yerli kapitalizm Avrupa kapitalizminin rekabetine dayanamayarak kavrulmuş, ekonomi, feodal komprador bir yapıya sahip olmuştur.

 

Bu feodal-komprador ekonomik yapının önemli özelliklerinden birisi de, uluslaşmayı yürütecek, feodal veya yarı-feodal toplum karakterinden, gelenek ve törelerinden doğan sosyal, psikolojik ve de kültürel oluşumun etkisi altında uyuyan halk kitlelerini harekete geçirecek, ilerici ve demokrat düşünmeyi yaygınlaştıracak güçte devrimci burjuvazinin olmayışıdır. Bu görev zorunlu olarak küçük-burjuvazinin omuzlarına yüklenmiştir (11). Bir başka deyişle, Osmanlı feodalizminin oluşturduğu zayıf otodinamizm askeri feodal devletin katı merkeziyetçiliğinin oluşturduğu imtiyazlı geniş bürokrasinin adeta bir sınıf gibi hareket kabiliyetini doğurmasıdır. Merkezi feodal devletin, 18. yüzyılda içte yavaş yavaş merkezi etkinliğini kaybederek, mahalli mütegallibenin iktidar gücünü artırması ve dış müdahale ile merkezi feodal devletin dayanamayarak ittifaka girip, kompradorlaşması, bu imtiyazlı kapıkulu zümresi içinde iki akımı ortaya çıkarmıştır. Kapıkulunun, Avrupa kapitalizminden paylar alan, imtiyazlı üst tabakası, sultan ailesi ile birlikte hızla kompradorlaşmışlardır.

 

Galata bankerleri, kompradorlaşmış saray ve kapıkulunun (feodal-komprador devlet) üst kesimi, batı sömürüsünden oldukça önemli paylar alan imtiyazlı gerici ittifakı oluşturuyordu.

 

Batı Avrupa kapitalizminin talanı ile hızla eski imtiyazlarını kaybeden, eski "şanlı" ve imtiyazlı dönemlerinin özlemini çeken kapıkulunun bu tayfası devletin bu yeni sürecinden memnun olmadılar. (Bunda mahalli mütegallibenin gücünü artırması da etkilidir.) Eski imtiyazlı günlerin özlemi ile feodal-komprador akıma karşı önce "Osmanlılık", sonra da, Avrupa'da gelişen milliyetçilik akımının etkisi ile "Türkçülük" bayrağı altında tavır aldılar. Ancak bu zümre karakteri gereği hedefleri daima bulanık, eylemleri de direkt sonuca gidecek eylemler değildir. Avrupa kapitalizmi bu zümre içinde kendine ajanlar bularak, temelde kendi istismarını daha da genişleten sahte devrimci hedeflere -Turancılık, vs. gibi- çoğu kere rahatlıkla kanalize edebilmiştir. Hatta zaman zaman feodalitenin tepkilerine karşı, bu zümreyi bir tehdit aracı olarak bile kullanabilmiştir.

 

Sonuç Olarak

 

1) Avrupa'nın coğrafi ve teknik keşiflerinden istifade edip kapitalizme geçmesi aşamasında, Osmanlı devleti zayıf otodinamizminden dolayı geç kalmıştır. Dolayısıyla sömürgeleşme sürecine girmiştir

 

2) Osmanlı feodalizminin niteliğinden dolayı (klasik anlamda feodal-serf ilişkisinin açık ve kesin olmaması ve de iç sömürünün yumuşak ve gizli olması) isyancılık emekçilerde bir gelenek haline gelmemiştir. Merkezi feodal devlet dış talanı temel alıp, iç sömürüyü nispeten gizli ve yumuşak yürüttüğünden dolayı, Anadolu halkına bir yüce baba, bir hami gibi gözükebilmiştir.

3) Merkezi feodal otoritenin çok güçlü olması (mahalli mütegallibe çok zayıf) devlet otoritesinin "yenilmezliği" ve "karşı konulmazlığı" düşüncesini kitlelerde "fikri sabitlik" derecesinde yerleştirmiştir.

 

Özetle söylersek, feodal devletin kompradorlaşma öncesi dönemine kadar ki süre içinde devlet "halkın babası" ve "kerim devlet" olarak kitlelere görünmüştür. Komprador feodal devlet döneminde ise devletin kitlelere görüntüsü, ceberutlaşmış(12), ancak "karşı konulmazlığı", "yıkılmazlığı" düşüncesi devam etmiştir. Ancak 1.Milli Kurtuluş Savaşı döneminde, açıkça işgalci düşmanın saflarında yer alan komprador-feodal devlete karşı Kuvay-ı Milliye'nin başarılı eylemleri ceberut, "yıkılmaz", "karşı konmaz", "gücünü tanrıdan alan" Osmanlı devletinin bu görünümü yıkıp atmıştır.

 

4) İç ve dış dinamiğin etkisi ile feodalizmin rahminden doğan devrimci bir burjuvazi gelişememiştir. Onun görevini zorunlu olarak küçük-burjuva aydınları omuzlamışlardır. (alıntı)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Rica ederim. Sizin gibi olaylara katı bakmayan insanlarla tartışmak güzel. :) Doğru bir tespit bunu da eklemek gerek. Teşekkürler.

 

 

Yalnız söylemeyi unuttum o yazı alıntı :)

 

Saygılar.

 

 

 

Unutmuşum:) -http://www.hackhell.com/archive/index.php/t-330718.html-

 

 

Yaho Dogrucudavut,

 

Birak bana igneli igneli laflar atmaya. Guceniyorum bak ha! :) )

 

Uslubum biraz sert olabilir ama hakli nedenlerim cok! Yine de sert uslubume ragmen baristan bahsediyorum kardeslikten bahsediyorum! Bak gucenirim ona gore!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yaho Dogrucudavut,

 

Birak bana igneli igneli laflar atmaya. Guceniyorum bak ha! :) )

 

Uslubum biraz sert olabilir ama hakli nedenlerim cok! Yine de sert uslubume ragmen baristan bahsediyorum kardeslikten bahsediyorum! Bak gucenirim ona gore!

 

Yok kardeş, alınma, gücenme. :) Kardeş kardeş tartışıyoruz sadece. Ben lafımı direkt söylerim, evet uslubun sert, laf anlamaz bir insan imajı çiziyor. Ben de mükemmel değilim ama biraz daha sakin olmanı önerebilirim sadece...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yok kardeş, alınma, gücenme. :) Kardeş kardeş tartışıyoruz sadece. Ben lafımı direkt söylerim, evet uslubun sert, laf anlamaz bir insan imajı çiziyor. Ben de mükemmel değilim ama biraz daha sakin olmanı önerebilirim sadece...

 

Ama iste sorun da o...

Bizler bu kirli svasin (ki kanaatimce her iki tarafta suclu) kurbanlariyken hala abizleri anlayamamaniz biraz galeyana getiriyor. *****. Bizlerin kaynasmamiz lazim. Milliyetcilik kaynasmanin en buyuk dusmanidir, anlatabildim mi?

Bizlerin barismamiz lazim... Sert gorunuyorsa uslubum kusuruma bakma! :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
Ama iste sorun da o...

Bizler bu kirli svasin (ki kanaatimce her iki tarafta suclu) kurbanlariyken hala abizleri anlayamamaniz biraz galeyana getiriyor. *****. Bizlerin kaynasmamiz lazim. Milliyetcilik kaynasmanin en buyuk dusmanidir, anlatabildim mi?

Bizlerin barismamiz lazim... Sert gorunuyorsa uslubum kusuruma bakma! :)

 

Barışmamız için birbirimizi dinlememiz lazım,elimizi vicdanımıza koymamız lazım,sormamız lazım,doğru tepkiler vermemiz lazım...insan kanı ile verilecek mesajlara ''muhattabım değilsiniz'' dememiz lazım...

 

İnsan olmamız lazım Diyarbakırlı...oyunlara rağmen yine insan olmamız lazım...

 

Sevgiler!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Barışmamız için birbirimizi dinlememiz lazım,elimizi vicdanımıza koymamız lazım,sormamız lazım,doğru tepkiler vermemiz lazım...insan kanı ile verilecek mesajlara ''muhattabım değilsiniz'' dememiz lazım...

 

İnsan olmamız lazım Diyarbakırlı...oyunlara rağmen yine insan olmamız lazım...

 

Sevgiler!

 

Değerli Arkadaşım,

 

Bu tavrınıza bayılıyorum. "Anlamak için dinlemek" ve "Anlayarak tartışmak" kesinlikle doğruya ulaşmamızı sağlar. Yoksa kısır tartışmaların ötesine geçmez, boşa emek ve zaman kaybı olur yazdıklarımız.

 

Saygılar ve Sevgiler. :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değerli Arkadaşım,

 

Bu tavrınıza bayılıyorum. "Anlamak için dinlemek" ve "Anlayarak tartışmak" kesinlikle doğruya ulaşmamızı sağlar. Yoksa kısır tartışmaların ötesine geçmez, boşa emek ve zaman kaybı olur yazdıklarımız.

 

Saygılar ve Sevgiler.

 

Bende son zamanlarda burada yazan Doğrucudavut'un gerçekten de yazan,anlayan,dinleyen o içten kişiliğini çok sevdim...iyi ki buradasınız,varsa yanlışım iyi ki düzeltmem için yazıyorsunuz,varsa doğrum iyi ki paylaşmam için yazıyorsun...sevgiler!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

OSMANLI’DAN BUGÜNE 1: Kürt milliyetçiliğinin ‘geç’ doğumu

Taraf/AYŞE HÜR - Istanbul - 19.10.2008

 

 

Milli Mücadele’nin başlarında, Mustafa Kemal, Kürt aşiret reislerine çektiği telgraflarda ordu komutanlarına ve Sovyet Rusya Dışişleri Komiseri Çiçerin’e yazdığı mektupta, bazı meclis konuşmalarında ‘Kürdistan’ terimini kullanıyordu

 

 

BAŞLARKEN

 

PKK’nın 1984 Eruh baskınından bugüne dek, Avrupa’nın en büyük, dünyanın altıncı büyük ordusuna sahip olan Türkiye, 20 bin civarındaki PKK üyesini etkisiz hale getirmek için 300 bin askerini ve 67 bin korucuyu seferber etti. 14 ilde 1987-2002 arasında “Olağanüstü Hal” (OHAL) ve sıkıyönetimler ilan edildi. Bunlar tam 57 kez uzatıldı. 24 kez sınırötesi operasyon yapıldı. Resmî rakamlara göre 14 yılda 96 milyar dolar harcandı. Bazıları bu rakamın aslında 400 milyar dolar olduğunu söyledi. Resmî rakamlara göre Türk tarafından asker-sivil 10 bini aşkın kişi hayatını kaybetti, bir o kadarı da yaralandı, sakat kaldı. PKK mensubu ya da yandaşı 25 bini aşkın kişi ‘etkisiz hale getirildi.’

 

AD KOYAMAMAK

 

• Yedi yıl kulağımızın üstüne yattıktan sonra 2006’dan itibaren tekrar tırmanan ‘düşük yoğunluklu çatışma’ durumunun bilançosu hakikaten vahim. Yürekleri dağlayan ölüm haberleri, sadece ilan edilmemiş bir savaşın sürdüğü bölgede değil, tüm ülkede yaşanan ama tam dökümünü bilmediğimiz ekonomik, sosyal, psikolojik yıkımlar, Ayvalık örneğinde ürkerek izlediğimiz türden ‘Türk’ ve ‘Kürt’ toplumları arasında yükselen düşmanlık hali ve daha nicesi.

Damadı gazeteci Metin Toker’e bakılırsa, İsmet İnönü “Daha Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte düşünmeye başladı bu Kürtleri ne yapacağız diye?” demişti. (Aktaran Hasan Cemal 26 Ekim 2007 Milliyet) Yani, sorun bazılarının göstermek istediği, 1984’te PKK’nın Şemdinli ve Eruh baskınlarıyla başlamadı. Aksine Cumhuriyet’le yaşıt. Tam 85 yıldır, ‘şekavet’, ‘eşkıyalık’, ‘asayişsizlik’, ‘feodalizm’, ‘geri kalmışlık’, ‘modernleşme karşıtlığı’ gibi bağlamlarda ele aldığımız bu meseleye ‘Kürt Meselesi/Sorunu’, ‘Terör Meselesi’ ya da ‘dış mihrakların işi’ adı takmanın tarihçesi oldukça yeni. Yani PKK bir neden değil bir sonuç.

Adı doğru koyulamadığı için, meselenin nasıl bitirilebileceği konusunda da uzlaşma yok. Eskiden ‘harekât’, ‘tedip’, ‘tenkil’, ‘sürgün’ ve ‘imha’, ‘asimilasyon’ gibi zorbalıkla çözülmeye (!) çalışılan sorun şimdi de benzer yöntemlerle ele alınıyor. Kimi, PKK’yı tepelemek, kimi yerel yönetimleri ele geçirmek, kimi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine yatırım yapmak, kimi Kuzey Irak’a girmek, kimi Batılı ülkelere ültimatom çekmekten söz ediyor. Ama pek az kimse, bu ülkenin dört bir yanında Türklerle iç içe yaşayan, onlarla birlikte aş ve iş peşinde koşan, onlarla birlikte gülen ağlayan şiddete bulaşmamış Kürtlerin ne istediğini sormuyor. Sormak ne kelime Kürtlerin en azından belli bir bölümünü temsil eden HEP, DEP, HADEP, DEHAP ve nihayet DTP gibi partiler devlet katında, medyada ya da sivil toplumda sürekli yok sayılıyor, tahkir ediyor veya dışlanıyor. Benzer muamele, Türkiyeli Kürtlerin akrabaları olan Iraklı Kürtlere karşı da yapılıyor.

 

EMPATİ EKSİKLİĞİ Bunun bir de öteki yüzü var. Tarihi devletin izin verdiği ölçülerde öğrenebilen Türk tarafı, ‘Kürtlerin karda yürürken kart kurt sesi çıkardığı için Kürt adını almış bir Türk boyu’ olmadığını yeni idrak etmeye başladı ama, Kürtler arasındaki farklılıkları, Kürtler ile PKK, PKK ile Kürt milliyetçiliği, milliyetçi taleplerle kültürel talepler, kültürel taleplerle insan hakları gibi olgular, kavramlar arasındaki ilişkileri kurmakta zorluk çekiyor. Özetle, Kürtlerin (ve onlara destek veren uluslararası toplumun) kendilerinden ne istediğini bir türlü anlayamıyor.

Gerçi Kürtler bu saptamaya çok kızıyorlar ve “85 yıldır söylüyoruz, duymuyorsunuz, anlamıyorsunuz, anlamak istemiyorsunuz” diyorlar. Ama Aralık 2004’de International Herald Tribune’ün Avrupa baskısı ile Le Monde‘a verdikleri 200 imzalı ‘Kürtler ne istiyor?’ başlıklı ilandan sonra çıkan tartışmalardan hatırlıyoruz ki, henüz Kürtlerin kafası da ne istedikleri konusunda berraklaşmış değil. Federal haklarla esnetilmiş üniter devletten ekolojik topluma, Kemalizmi referans alan demokratik konfederalizmden bağımsız ulus-devlete kadar pek çok projenin yandaşı var. Üstelik bazen aynı kişiler, birden fazla projeyi aynı anda savunuyorlar. Yani her iki taraf da haklı. Ne Kürtler taleplerini derli toplu, açık, net anlatabiliyor, ne Türkler onları anlamak istiyor.

Bunlara ek olarak, her iki taraf da ‘Türkler’ ve ‘Kürtler’ gibi ‘yaratılmış’ kategorilerle konuşmanın mahzurlarını yaşıyorlar. Halbuki ne yekpare bir ‘Türklük’ ne de yekpare bir ‘Kürtlük’ var. Ama en kötüsü, her iki tarafın büyük bir kesiminin, meseleye milliyetçi paradigma içinden bakması. Çünkü her milliyetçilik gibi, Türk ve Kürt milliyetçiliği de diğerini ‘ötekileştirerek’ kendini tanımlayabiliyor.

Bu yazı dizisinde, iki halk arasında modern çağlardaki ilişkilerinin tarihçesini, milliyetçi paradigmalardan haberdar olarak ama onların esiri olmadan özetlemeyi amaçlıyorum. Çünkü konu, ciltler dolusu kitapla bile anlatılmayacak kadar karmaşık ve derin. Bu özetten hareket ederek, merak ettiğiniz başlıkları daha derinlemesine inceleyebileceğinizi umuyorum. Elbette, gerek yer sınırlılığı yüzünden, gerekse benim bilgisizliğim ya da unutkanlığım yüzünden atlanmış önemli noktaları sizlerin eleştiri ve katkılarıyla ilerde tamamlarım....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.