Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Marilyn ve Rabia


Radya

Önerilen İletiler

marilynmonroe11sx2.jpg

w466.png

 

 

 

Marilyn ve Rabia

 

Marilyn Monroe, ölümünün üzerinden geçen yarım yüzyıla rağmen hâlâ bir efsane.

 

Gayri meşru olarak dünyaya gelen ve annesini tımarhanede yitiren Marilyn’nin, mutsuz bir çocukluk geçirdiği ve bakımevlerinde istenmeyen bir eşya gibi görülme duygusuyla yaşadıkça didiştiği bilinir.

 

rabiajo0.jpg

w550.png

Rabia’yı ise, Diyarbakır’da bir aşiret reisi olan Hacı Hüseyin’in kızı olmasına rağmen, aile çevresi dışında kimseler tanımaz.

 

Rabia, Marilyn’e kıyasla, annesiyle birlikte mutlu bir çocukluk geçirmiş, beş kardeşin en güzeli ve en küçüğü olarak bir dediği iki edilmemiştir.

 

Bu iki kadının Hollywood kökenlisi, gençlik yıllarından itibaren ünün doruğunda, baş döndürücü bir popülerlik ve servet edinmiş, dilediği erkekle birlikte olup fırtınalı aşklar yaşamıştır.

 

Rabia ise, ergenlik dönemine geldiğinde taliplerinden ilki olan Sefer’e, töre gereği -başlıkla- gelin edilmiştir.

 

Marilyn, üç kez evlenip onlarca erkekle flört ederken, Rabia ise eşi Sefer’e varlığını armağan edip, o günden itibaren yazgısına itaatle boyun eğmiştir.

 

Kocası Sefer, bir ömrün yoksullukla geçmeyeceğine karar verip, birkaç yıl içinde Alman’ ’dan zengin bir adam olarak döneceğine Rabia’yı ikna etmiş ve Almanya’da otomotiv sektöründe işçi olarak çalışmaya başladığında, Rabia ise kaynanası ve iki çocuğuyla acı dolu günleri, yılları saymaya koyulmuştur.

 

Marilyn, geniş salonlarda onlarca erkeğin iltifatlarıyla şuh kahkahalar atarken, Rabia ise şirret bir kaynananın bekçiliğinde her gün ağlamayı yazgı bilmiştir...

 

Rabia, evinin perdelerini açamaz, dış kapısının önünü bile -bir başka erkeğe bakmasın diye- süpüremez olmuştur. Kaynanası ve kayınları, Rabia Sefer’i “namusuyla” (!) beklesin diye onu birkaç günde bir tokatlamayı da huy edinmişlerdir.

 

Bütün gazeteler Marilyn’in bir “narsisist” olduğunu yazarken, Rabia’nın ise hiç seçmeden, hiç istemeden bir “mazoşist” olabildiğini kimseler bilmemiştir...

 

Üç yıl sonra Almanya’dan döneceğine söz vererek giden sefer, her yıl sadece on beş ila yirmi günlüğüne tatile gelebilmiş ve Rabia’nın bütün sitemlerine, sabırsızlığına rağmen “iki daire ve bir ekmek fırını parası biriktirmeden Diyarbakır’a dönemeyeceğini” söyleyerek ona sadece “sabır” dilemiştir...

 

Marilyn, fırtınalı yaşamından dolayı psikolojik tedavi görmeye başlarken, Rabia ise bir kaynana ile dört duvar arasında silik ve dingin yıllar geçirmekten psikolojik bir vaka haline gelmiştir.

 

Onu tedavi eden de olmamış, aradan upuzun on yıl geçmiş ve Sefer, iki daire, bir de ekmek fırını parası biriktirip nihayet Almanya’dan dönmüştür.

 

Kaynanası ve kayınbiraderleri görevlerini yapıp (!) tam on yıl boyunca Rabia’nın yanına bir erkek sineği bile yaklaştırmayarak, onun bedenini Sefer adına bir yetkiyle korumuşlardır. Bedenini korumuşlardır ama, Rabia’nın ruhsal durumu ise artık yaşadığı intihar boğuntularıyla paramparça kılmışlardır…

 

Marilyn, çevresinde şöhreti ve parası için dolaşan yüzlerce insandan hangisinin gerçek dost, hangisinin sevgili olduğunu bir kalabalığın kuşatmasında anlayamadığı için tedavi görürken, Rabia ise on yıl süren upuzun bir yalnızlıkta sadece Sefer’in adını sayıklamaktan bir şizofrendir artık...

 

Marilyn, Saint Exupery, Dostoyevski, Miller okurken ve Miller’le flört ederken, ilkokul çıkışlı Rabia ise Sefer’i beklediği günlerdeki yalnızlıkta çocuklarının hikâye kitaplarını okumuş, radyo programları, haberlerden vb bir yerlerden Napolyon’un, Gorbaçov’un kim olduklarını öğrenmiştir.

 

Diyarbakır’a yıllar sonra dönen Sefer, artık Rabia’yı tanıyamamaktadır; çünkü Rabia, her sabah Napolyon Bonapart’ın selamını Gorbaçov’a ulaştırmak üzere evden çıkmakta ve Sefer’in Almanya’dan getirdiği fötr şapkayı giyip, dudaklarının kıyısına da bir sigara iliştirerek düşsel olarak kurguladığı ordulara kendince komutlar vermektedir.

 

Belki de kendini yıllarca arzuladığı bir özgürlüğün kollarına böyle bırakmaktadır; artık şuursudur...

 

Rabia’yı bir süre gözleyen Sefer, anasına, artık Rabia’nın kendisine kadınlık yapamayacağını, bu yüzden yeni bir evlilik için genç ve güzel bir kadın bulmasını söyler. Başlık parası fazlasıyla ödenir ve kırk beş yaşındaki Sefer’e on yedi yaşlarında bir kız bulunur civar köylerden; incecik, gencecik bir kız...

 

Rabia, otuz beş yaşına gelmiş ve yıllarca evde oturmaktan hayli kilo almış bir delidir artık(!) Sefer, küçük bir oda tutar Rabia ve çocuklarına; kendisi de genç eşiyle yeni aldığı daireye çekilir. Rabia’yı bağlamak da bir çözüm getirmez ve kaldığı evin duvarları dışında ne varsa her şeyi paramparça ederek dışarı, sokaklara kaçar durur...

 

Rabia, artık Diyarbakır’ın muhtelif semtlerinde kâh Napolyon’un askerlerine komutlar verirken, kâh yollarda, kaldırımlarda oturup bir başına ağlarken görülmektedir.

 

Artık kocası Sefer’in hiçbir işine yaramayan Rabia’nın onuru, ne kaynanasının ne kayın biraderlerinin umurunda bile değildir...

 

Rabia, bir gece Diyarbakır’ın Dağkapı semtinde SSK hastanesi bitişiğindeki askeri karargâh civarında yürürken, nasılsa kırmızı şapkalı kızın büyükanne kılığına giren kurt tarafından yenilmek üzere olduğunu düşler. Kırmızı şapkalı kızın kulübesi ise, askeri karargâhın içindeki karanlık alandadır.

 

Rabia, arkasında yürüdüklerine inandığı Napolyon’un askerlerine komut verir ve kırmızı şapkalı kızı kurtarmak üzere tel örgülerle çevrili yasak alana girer...

 

Nöbetçi askere, karargâha parolasız girmeye kalkan olursa vurması emredilmiştir. Asker uyarır, bağırır, ama kırmızı şapkalı kızı Napolyon’un ordusuyla kurtarmaya giden Rabia, o an hiçbir şey duymaz...

 

Önce bir, ardından üç kurşun Rabia’nın gövdesine boşaltılır. Yığılıp düşerken hâlâ Napolyon’un askerlerine geri çekilme komutları vermektedir.

 

Namlusundan dumanlar çıkan nöbetçi er, onun konuştuklarından hiçbir şey anlamaz... Hakkında bildiği tek şey, “dur” ihtarına uymadığıdır...

 

Er, siyasal gerilimin alabildiğine boyutlandığı o günlerde olağanüstü hal bölgesindeki nöbetinde, aklınca kendisine verilen “emre itaat” etmiştir(!)

 

Rabia, sonraki gün belediye tarafından sahipsizler mezarlığına gömülür ve o yılın insan hakları kurumlarının yıllıklarının Güneydoğu’daki “yargısız infaz”lar listesinde adı geçer.

 

Oysa ki ölümü değil, asıl Rabia’nın yaşamı bir yargısız infazdır...

 

Bu iki efsane kadın, benim kalbimde yıllar yılı ev sahibi gibi oturup kalmışlardır ve daha kalmaktalardır... Çünkü Marilyn, biricik platonik aşkım, Rabia ise teyzemdi benim...

 

Sevgili Marilyn, “şimdi cehennemde Nietzsche’nin metresi olmalıdır”; anamın kara gözlü bacısı Rabia ise, belki şimdi cennette bile hâlâ Sefer’i sayıklamaktadır...

 

 

 

Yılmaz Odabaşı

Ankara, 1997

 

“Düş ve Yaşam” adlı kitabından.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
  • 5 ay sonra...
Aslına bakarsanız bu iki kadının hayatı kıyas götürmez ama yaşamlarında ki tezatlıklar müthiş etkili anlatılmış...

 

Ne Marilyn'ler biter ne Rabia'lar ama ikisinin mutsuzluğu ortak... Yaşamları benzemesede...

 

Kadın olmak zor zanaat :(

 

Ne yazık ki... -_-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Müthis bir anlatim :clover:

 

Evet Efendi bencede öle :clover:

 

Yaşam bazıları için cehennemin ta kendisi oluyor!Kimbilir kaç Rabia var böyle bilmediğimiz.

 

Onlara 8 Mart'ı sorsan bilirler mi ki,yaşıyorlar mı ki! :(

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Domuzbağı

02afgankizi9ir.jpg

Aklıma Afgan savaşı zamanında National Geographic fotoğrafçısının çekip kapak yaptığı Afgan kızı geldi. Fotoğrafçı Steve McCurry bu fotoğrafla dünya çapında ünlü olmuştu. Ama yıllar sonra bir daha kimsenin görmediği Afgan kızı sefalet içinde yaşarken bulunup tekrar fotoğraflanmış, yaşadığı inanılmaz değişim gözler önüne serilmişti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

02afgankizi9ir.jpg

Aklıma Afgan savaşı zamanında National Geographic fotoğrafçısının çekip kapak yaptığı Afgan kızı geldi. Fotoğrafçı Steve McCurry bu fotoğrafla dünya çapında ünlü olmuştu. Ama yıllar sonra bir daha kimsenin görmediği Afgan kızı sefalet içinde yaşarken bulunup tekrar fotoğraflanmış, yaşadığı inanılmaz değişim gözler önüne serilmişti.

 

Yıllar özellikle gözlerinde ki ifadeye yenilerini eklemiş...İlk resimde sadece korku var bakışlarında oysa ikinci resimde güvensizlik ve endişe de eklenmiş gözlere...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Domuzbağı
Yıllar özellikle gözlerinde ki ifadeye yenilerini eklemiş...İlk resimde sadece korku var bakışlarında oysa ikinci resimde güvensizlik ve endişe de eklenmiş gözlere...

Ayrıca hayata küskünlük, bıkkınlık ve ümitsizlik de hissettim derinlerde :(

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.