Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

21 ARALIK 2012 TARIHINDE KIYAMET KOPACAK MI?


philipglass

Önerilen İletiler

vizyon_filmler-2012-kiyamet-gunu-film-izle.jpg

 

21 ARALIK 2012 DE 4 YABANCI MEKSİKA NIN KALBİNDEKİ ÇOK ESKİ VE YORGUN BİR TAPINAĞA İNANÇ GEZİSİ DÜZENLERLER...

MAYALARIN HAYATLARINA DAİR KAYDA GEÇEN SON GÜN..

NASA BİLİM ADAMLARINA GÖRE BU BİR KUTUPSAL DEĞİŞİMDİR..

ÖLÜM GÜNÜMÜZ;

 

"KIYAMET" ....

 

DÜNYANIN SONUMUDUR ACABA……

 

-2012 Kıyamet Filmini online izlemek için tıklayın-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu derginin yazdıklarını da dikkate alalım.

BUNU NE BİLİM İNKAR ETTİ NE DE DİN FOTONLAR VE MARDUK UN VARLIĞI KANTILANDI SORUN NE ZAMAN? SORUN HAZIRMIYIZ? HAYATI HAHA-HİHİ DİYE GEÇENLERE SAÇMA GELİR :)

 

Foton Kuşağı Etkisi

 

Karşımıza çıkan herhangi bir sağlam bilimsel veri yok. Tüm kaynaklarda bilimsel bir kanıtın öne sürülmediğinden bahsediliyor, zira geçerli kanıtlar da yok deniliyor. Elde olan tek şey birkaç bilim adamı ve astronomun tezlerinden ve araştırmalarından ibaret. Zaten bu konu üzerinde araştırmalar yapan bilim adamları da bulundukları yerlerden uzaklaştırılmışlar. Elde olan veriler, bilinen döngünün 26.ooo yıl olduğu, bu geçişin belirtisi olan Schumann Rezonansı'nın değişimi ve Foton Kuşağı içerisinde bulunan yıldızların varlığından ibaret. Açıkça bir kanıt ortaya konulamamış. Foton Kuşağı güçlü elektromanyetik radyasyona sahiplik eden yoğun bir uzay boşluğu ve bazı x-ışınlarını da içermekte. Galaksi içerisine akan manyetik bir ışık olarak ta tanımlayabiliriz.

 

-http://www.indigodergisi.com/_derived/didem_foton_11.htm_txt_BE022966.gifEdmun-Halley tarafından keşfedildi

 

Keşif, ingiliz astronom Sir Edmund Halley'in (1656-1742) günlerinde başlayan Pleiades çalışmalarıyla başladı. Halley, bu yıldız grubundaki 3 yıldızın Yunanlılar tarafından belirtilen yıldızlar arasında bulunmadığını ortaya çıkardı. Yunan astronomlar ya da Halley yanılmış olabilir miydi? 1991 yılında yayınlanan bir makalede sunulan diagrama göre 6 yıldız; Merope, Atlas, Teygeta, Electra, Coeleno ve güneşimiz Pleiades'in bir yıldızı olan Alcyone'nin yörüngesindeler.Daha sonra Halley şu sonuca vardı: Pleiades takımı belli bir hareket sistemiyle ilerliyordu. Bu tez, Frederick Wilhelm tarafından onaylandı. Pleiades, her yüzyıl için 5.5 saniye kesin bir hareketle döngüsüne devam ediyordu.

 

-http://www.indigodergisi.com/half_frozen-a.jpg-

Altı gün içinde Dünya'nın tamamen değişeceği iddia ediliyor

 

Foton Kuşağının merkez alanına girilmesiyle birlikte yaşanılması beklenen fiziksel ilk etkileşimler ise şu şekilde sıralanıyor yayınlanan bir çok raporda:

-http://www.indigodergisi.com/solarvoyager.jpg-

1. gün: 21 Aralık 2012'de kör bölgeye giriş, tüm canlıların beden tipinin değişmesi, hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam karanlık.

2. gün: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin kendisini şişmiş hissetmesi, Güneş'in yeterli ısıtamaması, dünya ikliminin soğuması (buzul çağı soğuğu).

3.-4. gün: Atmosferin şafak vakti gibi sönük bir ışıkla aydınlanması, foton etkisinin başlaması, foton enerjili aygıtların çalışabilir hale geçmesi, yıldızların yeniden gökyüzünde belirmeleri.

 

5.-6. gün: 24 saatlik gündüz devresine giriş, kör bölgeden çıkıp ana foton kuşağına giriş, tüm canlıların güçlenip zindeleşmeleri, dünya ikliminin ısınması, foton ışınıyla çalışan gemilerin uzayda yolculuk yapmaya başlaması, telepati, telekinezi gibi psişik yeteneklerin ortaya çıkışı (uyanış, süperbilinç).

 

 

 

Foton Kuşağı etkisine ilk kez Atlantis devrinde girildiği sanılıyor

-http://www.indigodergisi.com/photon-image.gif-

Kuşağın başlangıç noktası, küçük bir atom parçası ve onun yörüngesinde olan bir grup elektrondan ibaret. İngiliz fizikçi Paul Adrian Maurice Dirac, her bir partikül için bir anti-partikül bulunduğunu öne sürmüştü. 1932'de Carl David Anderson bu anti-partikülü buldu ve ona positron adını verdi. 1956'da anti-proton ve anti-nötron keşfedildi. Bir anti-partkül şekillendiğinde, sıradan bir partiküller evreninde meydana gelir ve bu, bir elektronla buluşup çarpışmasından önce bir anlıktır. Bu çiftin toplam kütlesi Foton formunda enerjiye dönüşür. Bu yeni ve önceden görülmemiş bir enerji kaynağı gücü sunar.

-http://www.indigodergisi.com/PhotonBandNebula.jpg-

1961 yılında uydu kaynaklı araçlar tarafından bir foton kuşağı keşfedildi. Bu kuşağın gezegenimizden 400 ışık yılı uzakta olduğu açıklandı. Astronom Jose Comas Sola yedi yıldızlı Pleiades takımı üzerinde özel bir çalışma yaptı ve bir sistem oluşturduklarını keşfetti, ki bizim güneşimiz ve daha pek çok yıldız da bu sistemin parçalarıydılar ve her biri kendi gezegensel sistemlerine sahipti. Güneşimiz bu sistem yörüngesini 24.000 yılda tamamlıyor. Bu 24.000 yıl iki bölümde alınıyor; 10.000 yılı karanlık (ya da Galaktik Gece), 2000 yıl ise Foton Kuşağı'nın ışığında geçirildiği sanılıyor. Ve bazı bilim adamları tarafından, bulunduğumuz dönemin ışık bölgesine geçiş olduğu tahmin edilmekte. Tahmin edildiğine göre böyle bir olay dünyanın oluşumundan beri bir kez deneyimlendi ve bu tarihin de Atlantis devrine rastladığı öne sürülüyor.

 

Foton Kuşağı temel olarak 3 elementi içermekte. İlki, Null Zone (sıfır bölgesi). Bu bölge, madde ve madde olmayan parçaların kuşağın proton parçalarını oluşturmak için çarpıştıkları bölge. Burası ayrıca Pleiades yıldız sisteminin elektromanyetik alanlarının etkisiz bırakıldığı yer. Bu süreç, bilinçlilik seviyelerimizi değiştirecek ve evren yapısına farklı bir açıdan bakmamızı sağlayacak. Diğer bölme ise foton ırmağı ile sıfır bölgesinin (null zone) iç kenarı arasında olan akım alanı. Bu bölgeye geçişle daha yüksek boyuta geçiş imkanına sahip olunacak.

 

 

 

2012'de Işık devrine geçiş yapılacağı söyleniyor

 

Foton Kuşağı, Dünya ile çarpışmak üzere olan yoğun bir foton(ışık parçacıkları) enerji bandı olarak rapor ediliyor. Ulaştığında 5 günlük bir karanlık, elektriksizlik, yoğun ufo inişleri, insanlık için psişik yeteneklerin ortaya çıkması, insan bedeninde oluşan değişimler (transformasyonlar) ve daha pek çok değişim beklenmekte. Şu anda karanlık dönemin sonunda olduğumuz ve bu dönemin 2012'de son bularak 2000 yıllık ışık devrine geçiş yapılacağı söyleniyor. Yıldız aktivasyonu güneş sistemimizin Pleiades (Alcyone yıldızı), Sirius, Arcturus, Orion ve Andromeda ile aynı sıraya dizilmesi ile başlayacak. Yaşanılacağı tahmin edilen en büyük deneyim ise, bu kuşağa girildiğinde, şu anda bulunduğumuz 3. boyuttan 5. boyuta yükseleceğimiz. Bu sıçrayış elbette ki beraberinde bir çok farklılık ve mutasyonlar getirecek. Şimdiden deneyimlediğimiz olaylar da aslında bu sıçrayışı doğrular nitelikte: ciddi iklim değişiklikleri, kıta transferleri, v.s. Ayrıca bu kuşağa girildiğinde bilinçlilik boyutlarının her birine geçiş imkanına sahip olacağımız tahmin ediliyor. Şu anda küresel bilinç değişiminin sonuçlarını da birebir deneyimliyoruz aslında. Dünyayı kasıp kavuran savaş ortamı, toplumlar arası anlaşmazlıklar, politik sürtüşmeler ve olagelen olumsuzlukların da bu geçiş döneminde, ya da null zoneda bulunmamızdan dolayı olduğunu düşünebiliriz.

 

Bütün canlılardaki değişim

-http://www.indigodergisi.com/42-15241913.jpg-

Yaşadığımız bu dönem ve beklenen değişimler kutsal kitaplarda, mitolojide ve bilim adamları tarafından da ayrıntılı şekilde incelenmişti. Raporlara göre, Foton Kuşağı'na girildiğinde, gökyüzü ateş gibi gözükecek, ancak soğuk olacak. Bu değişim ve yansımalar elbette ki içine girilen kuşağın etkileriyle birlikte ortaya çıkan kimyevi değişimler ve tranformasyonların sonucunda kendilerini açığa çıkaracaklardır. Kuşağa ilk önce güneşimizin girmesi halinde ani bir karanlığın olması da söz konusu, ki bu sürenin 110 saat kadar sürmesi tahmin ediliyor. Güneşsel radyasyon ve Foton Kuşağı'nın arasındaki etkileşim gökyüzünün yıldızlarla dolu gibi gözükmesine neden olacak. Dünya bu kuşağa girdikçe tüm moleküller uyarılmış olacak ve atomlar mutasyona uğrayacaklar. Bu duruma bağlı olarak fiziksel yapılarda (insanla birlikte hayvan ve bitki aleminde de) farklılıkların meydana gelmesi bekleniyor tabii ki.

 

Null Zone ve Schumann Rezonansı

 

Bu kuşağa girmeden önce, yani bu zamanda, Null Zone (sıfır bölgesi) denilen zaman deneyimlenmekte. Bu dönem boyunca sismik aktivite ve volkanik hareketlenme görülüyor. Ayrıca iklim değişiklikleri ve buna bağlı olarak şiddetli tayfunlar, fırtınalar ve hortumlar gözlemleniyor. Null Zone, bir başka deyişle, madde ve madde olmayan bütün partiküllerin yok edildiği yer. Oluşacağı beklenen bu foton etkisi çok önemli, zira bize yeni bir enerji kaynağı sunacak. Bu kaynak, doğal olarak fosil yakıtlara bir son verecek ve bunun sonucunda da tahmin edildiği üzere daha yaşanılabilir bir dünya oluşturulmuş olacak. Bu bölgeye geçişin kanıtı olarak gösterilen en güçlü kaynak ise Schumann Rezonansı. Dünya'nın kalp atışı olarak nitelendirilen bu titreşim daha önceki zamanlarda 8.1 iken günümüzde 12.1'e yükselmiş durumda, ve hızla yükselmekte. 13.0 olduğunda ise Null Zoneun tamamlanmış olacağı rapor ediliyor. Astrofiziksel hesaplamalara göre Foton Kuşağı'na saatte 208.800 km hızla gireceğiz. Kuşağın enerjisi fiziksel sonuçların yanında eterik ve spiritüel anlamda da kendini gösterecek.

 

Bilimsel veriler, ciddi ve hızlı bir değişim olduğuna işaret ediyor

 

Rus bilim adamları tarafından açıklanan değişimler de galaksinin merkezinden gelen enerjinin varlığını teyit eder yönde. Dr.Alexey N.Dmitriev'in çalışması gösteriyor ki gezegenlerin atmosferleri, gezegenlerin kendileriyle birlikte büyük bir hızla değişim geçiriyor. Örneğin Mars atmosferi zamanla daha kalınlaşıyor; Ay, kendi atmosferini oluşturmakta. Ya da bu tarz bir değişimi kendi gezegenimizde görebiliyoruz: atmosferdeki HO(hidroksit) oranı daha önce hiç ölçülmediği kadar fazla. Bu oran küresel ısınma, florkarbon emilimleri ya da bu tarz oluşumlar sonucu oluşmuyor; sadece kendilerini gösteriyorlar. İyonosfer tabakasında plazma jenerasyonu, magnetosferde magnetik fırtınalar, atmosferde ise siklonlar aracılığı ile enerji boşalımları oluşumları gözlemleniyor. Daha önceden nadir rastlanan atmosferik yüksek enerji fenomenine artık daha sık ve yoğun rastlanmakta. Gaz-plazma zarfının maddesel birleşimi de transforme olmaktadır. Gezegenlerin manyetik alanları ya da parlaklıkları da hızla değişiyor, artıyor. Jüpiter, Venüs, Uranüs ve Neptün, bu sonuçların alındığı gezegenlerden.

 

Rus Ulusal Bilim Akademisi Foton Kuşağı üstüne çalışmalar yapıyor

-http://www.indigodergisi.com/N-150-0103.jpg-

Dünyamızda eyleme geçmiş olan transformasyonlar ise aşikar. Gün be gün artan sismik aktivasyon, volkanik hareketlenmeler ve diğer bir çok doğal felaketler elbette ki gözlerden kaçmıyor. Dr.Dmitriev'in belirttiği ve dikkat çektiği nokta ise bu çeşit bir değişimin dünyada daha önce 10.000 yıl önce görülmesi. Burada göze çarpan ve bazı topluluklar tarafından ortaya atılan konu ise güneş ile dünyanın değişimleri arasındaki bağlantı. Maalesef bu tarz konularda çoğu bilgi ifşa edilmiyor. Bu tarz araştırmaların yapıldığı bir merkez de Sibirya'daki Rus Ulusal Bilim Akademisi. Burada yapılan çalışmalar sonucu edinilen bilgi ise şöyle: Şu anda Güneş Sistemi'nde yaşanılan enerjisel değişimin tek olası sebebi farklı-daha yüksek olan bir enerji alanına giriyor olmamız olabilir. Ve bu yüksek enerjiye geçişin sonucunda DNA spirallerinin kendileri de değişim geçirmekteler. Şimdiye kadar hayatımızda yer alan bilim araştırmaları sonucu elde ettiğimiz bilgilerle ortaya çıkarılan 2 sarmallı DNA yapısı hızla mutasyona uğramaktadır. Bu sıçrayışla da bu sarmalın 2'den 12'ye çıkacağı biliniyor. Bu enerji emiliminin Güneş Sistemi'ndeki tüm maddelerin özünü değiştireceği bekleniyor, ki bir bir de deneyimliyoruz çevremizde.

 

Aslında tüm bunlar, hücresel ya da ruhsal boyutta olsun, bize pek yabancı değil. Çevremizde her an deneyimlediğimiz olayların dökümü sadece. Kainata dikkatlice baktığımızda ve onu içsel sesimizle dinlediğimizde bunlardan farklı bir şey duymayacağımız da aşikar. Hergün yaşadığımız ve gün geçtikçe artan doğal felaketler, politik sürtüşmeler, savaşlar, içsel değişimler binlerce yıldır beklenilen dönemin getirileri elbette. Bunların hepsi asırlardır bekleniyordu; kutsal kitaplarda olsun, kadim medeniyetlerin yazıtlarında olsun her zaman karşımıza çıktılar. Şimdi ise bu değişime tanık oluyoruz ve yeni dönemin getirdiği farklılıklara yaşamlarımızı adapte etmeye hazırlanıyoruz. Zira başka seçeneğimiz de yok; ya değişimi kabul edecek ve bir olacağız, ya da eski enerji ile birlikte savrulmayı göze alacağız

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

2012 de kıyamet kopmayacağına dair bire beşyüz trilyon bahse giriyorum. Eğer 31 Aralık 2012 günü akşamı saat 12:00 da kıyamet kopmazsa hiç bir şey istemiyorum. Koparsa ve bahsi kaybedersem isteyen herkese 500 000 000 000 000 tutarında, isteğe göre TL, isteğe göre EURO ve isteğe göre USD değerinde çekleri posta ile göndereceğime söz veriyorum... :lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

2012 de kıyamet kopmayacağına dair bire beşyüz trilyon bahse giriyorum. Eğer 31 Aralık 2012 günü akşamı saat 12:00 da kıyamet kopmazsa hiç bir şey istemiyorum. Koparsa ve bahsi kaybedersem isteyen herkese 500 000 000 000 000 tutarında, isteğe göre TL, isteğe göre EURO ve isteğe göre USD değerinde çekleri posta ile göndereceğime söz veriyorum... :lol:

O gün kıyamet koparsa, parayı nasıl tahsil etcez?

 

Neyse, bende bahse giriyorum...

Eğer kıyamet koparsa bende herkese ne kadar para isterse onu vereceğim!

Tahsil sorununu gidermek onlardan! :D:lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kimse bosuna ümitlenmesin, son görüsmeme göre Kiyamet kopma günü ertelendi ve hangi tarihte olacagi acik birakildi. En azindan o günü ne bizim nesil yasayacak nede gelecek 100000000000000 nesil, buna garanti verdiler bana. Tbiiki bu ertelemede benim onunla aramdaki iyi dostluk büyük ise yaradi. Simdi siz bosuna iddaaya girip kaybedeceginize, en iyisi her kes bana 100 $ yollasin bende kiyamatin gelmesini ertelettigim gibi birde güzel is ve maas verilmesini saglayayim.

 

Hesap Numaram: 010120009375 ve bakmam: uluslararasi kiyamet günü bankasi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tarihte Nostradamus, Albert Einstein, Edgar Cayce, ve Merlin gibi bazi bilim adami, dusunur ve filozof tarafindan isaret edilmis olan 21 Aralik 2012 tarihinde gercekten kiyamet kopacak mi? Bu tarihi onemli kilan nedir? Bu sorulara cevap bulmaya calisalim:

.

.

 

Bura' da görüldügü gibi bir soru var..

 

Oysa diğer haberler' de kesin bilgi verilmiş sanki, öyle değil mi ?

 

.

.

 

Dünyanın SONU geliyor !

Ne küresel ısınma, ne depremler, ne süper-volkan, ne göktaşı çarpması..

 

Dünyanın sonunu getirecek felaket bunlar değil !

 

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nce (NASA) hazırlanan raporda, şimdiye kadar pek de düşünülmeyen,

 

farklı bir felaketten söz ediliyor. Raporda ne küresel ısınma, ne depremler, ne süper-volkan,

 

ne göktaşı çarpması var.NASA'nın raporunda böyle bir felaket için olası bir tarih de veriliyor: 12 Eylül 2012...

 

.

.

 

 

Bu da nasa dan felaket faporu hep 2012.

 

 

 

Yazı Boyutunu Büyüt: | 1 | 2 | 3 | 4 |

 

 

 

NASA'DAN FELAKET HABERİ

 

30 Mart 2009 Pazartesi 11:02

NASA'nın yeni ortaya çıkan raporu, ilk kez farklı bir felaketi öngörüyor ve olası bir tarih de veriliyor: 12 Eylül 2012...

....................

.

.

 

~~~~

 

Sayın yam_ yam sanırım haklısınız

 

Felaket habercileri baktılar ki Mardukun geleceği falan yok, bu sefer de 2012 için farklı senaryolar yazmaya başladılar. 2012 geçer 2013 yılına gireriz, bu defa da 2018 demeye başlarlar. Böyle gelmiş böyle gider...

 

 

Öyle olmasa...

 

Yine Bilim Adamlarımız :) bu haberi neden gerek görsünler de yayınlasınlar..ki bunun bile aslı olup olmadiği şüpeli bence

 

 

 

 

 

 

astreoiddunyatehlikede.jpg

Bilim dünyasının 2036 korkusu !

 

Bilimadamları 2036 yılını endişe ile bekliyor.

Nanoketnoloji uzman Detlef Kuschel, 2029 yılında dünyanın yakınından geçmesi beklenen Apophis adlı asterodin

 

2036 yılında yörüngesini değiştirip dünyaya çarpabileceğini söyledi

 

Kütahya'da Bilim ve Sanat Merkezi tarafından Öğretmenevi salonunda düzenlenen ‘Nanoteknoloji ve Popüler Astronomi

 

Bilgi Günü’ konulu toplantıya konuşmacı olarak nanoteknoloji uzmanı Detlef Kuschel katıldı.

 

Çok sayıda kişinin izlediği toplantıda slayt gösteriler eşliğinde konuşan Detlef Kuschel, 2004 yılında gökbilimcilerin keşfettikleri

 

ve Yunanca’da yok edici anlamına gelen Apophis adını verdikleri asterodin, 2029 yılında dünyanın 30 bin kilometre yakınından

 

geçmesinin beklendiğini söyledi. Apophisin güneşin etrafından dönüp yörüngesini değiştirebileceğini

 

ve 2036 yılında dünyaya çarpabileceğini öne süren Detlef Kuschel şunları kaydetti:

 

"300 metre çapında olduğu tahmin edilen Apophis’in dünyaya çarpması halinde Hiroşima’ya atılan atom bombasının

 

65 bin katı şiddetinde etki yapacağı düşünülüyor. Çarpma nedeniyle 300 kilometrekarelik alanda hiçbir canlıya yaşama ihtimali verilmiyor.

 

Apophis denize düşecek olursa boyu 100 metreyi aşacak tusunami tehlikesi oluşturabilir. 8 şiddetindeki bir depremin bin megatonluk etki yaptığı

 

düşünülürse Apophis’in dünyaya düşmesi halinde bin 480 megatonluk etki yapacağı tahmin ediliyor.

 

Asıl tehlike ise Apophis’in 2029 yılında 30 bin kilometre yakından geçecek olması değil güneşin etrafından dönüp yörüngesi değişebileceğinden

 

2036’da tehlike oluşturmasıdır. Apophis, 2029 yılında geçip gidecek ancak güneşin etrafından dönüp gelirken şayet yörüngesi değişirse 2036 yılında

 

dünyamıza çarpabilir. Çarpma olursa atmosfere gaz ve toz parçaları dağılır.

 

Bu da çok tehlikelidir. Çünkü kalın toz bulutundan dolayı bitkiler fotosentez yapamaz.

 

Bitkiler yetişemeyeceği için de insanların ve hayvanların yaşama şansı azalır.

 

Umarım, bilim adamları evrendeki bu tür tehlikelere karşı dünyamızı savunmak için silahlar bulurlar ve gerekli tedbirleri alırlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kıyamet koptuktan Sonra Gazetelerdekİ Haberler...

 

Kıyamet koptuktan sonra dünyada neler yaşanırdı diyenlerdenseniz

 

Sabah : Biz Öldük!

 

Anadolu ajansi : Kiyamet koptu ( A.A)

 

Zaman : Biz demistik, böyle olacagi belliydi!

 

Dünya Gazetesi : IMKB' de endeks bir daha yükselmeyecek.

 

Hafta Sonu : Ayhan Isik ile Hülya Avsar gizlice bulustular

 

Erkekçe : Ayin hurisi

 

Fanatik Gazetesi : Bu maçin galibi yok!

 

Cumhuriyet : Sonunda Ata'miza kavustuk.

 

Bilim Teknik : Evren hakkinda bütün bilmediklerimiz...

 

Oyun dergisi : Game Over

 

Elle :Yargi gününde aninda 10 kilo verin!

 

Para : Kiyametten kâr yapmanin 100 yolu

 

Star Gazetesi : Sok! Kandirildik, Seytan aslinda iyiymis!

 

Aktüel : Mahser günü yanininizda olmasi gereken 2 sey: Sevaplar ve Isiya dayanikli elbise

 

Auto Show : Sirat köprüsünde saniyede 100 km ye ulasan son model arabalar

 

Arena Ugur Dündar : Cennete rüsvetle kaçak giren günahkarlarin tüyler ürperten dosyasi

 

Hürriyet Ertugrul Özkök : Iyimserligi elden birakmayalim, hiç olmazsa cehennemde isinmak için yakit parasi yok!

 

Radikal : Yeni dosyayi açiyoruz: Yesil itirafediyor. Aslinda kiyametten Susurluk çetesi sorumlu.

 

Show TV Reha Muhtar : Sayin Zebani, kazanlarin yaninda terlemiyor musunuz?

 

Kanal 6 : Izliyorsunuz sayin seyirciler, kazanlarin içi bir volkan gibi,

insanlar bagris çagris yaniyor, kizariyor...

 

Basbakanlik Basin ve Halkla Iliskiler Dairesi Baskanligi : Devletimiz, bütün yaralari saracaktir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O gün kıyamet koparsa, parayı nasıl tahsil etcez?

Açık etmeseydin keşke...

Show TV Reha Muhtar:

Espriler güzel de Muhtar bence şöyle derdi: (Cehennemdekilere yaklaşarak)

 

-"Acı var mı acı?" Ya da:

 

-"Buradan kaçmak için tünel mi kazıyorsunuz?" diyebilir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

O gün kıyamet koparsa, parayı nasıl tahsil etcez?

 

Neyse, bende bahse giriyorum...

Eğer kıyamet koparsa bende herkese ne kadar para isterse onu vereceğim!

Tahsil sorununu gidermek onlardan! :D:lol:

 

Kurtuldun :)

 

 

160620092129191985284.jpg

 

Korkmayın 2012’de sonumuz gelmez

NASA, "Marduk Gezegeni" efsanesine son noktayı koydu

 

 

 

HER 3 bin 600 yılda bir güneşin yörüngesine girerek dünyanın yakınından geçen Marduk,

 

(Nibiru) isimli gezegenin dünyaya çarpacağı söylentileri ayyuka çıkınca NASA, halkın endişelerini ortadan

 

kaldırmak için bir açıklama yaptı. NASA, Marduk’un 21 Aralık 2012’de dünyaya çarparak Maya

 

takviminin son gününde dünyanın sonunu getireceği iddialarına internet sitesinden soru-cevapla yanıt verdi:

 

 

 

2012’te kıyametin olacağı nereden çıktı ?

 

Marduk söylentisinin kökeni Sümerlere dayanıyor. Bu gezegenden gelen uzaylıların dünyayı ziyaret ettiğine inanılıyordu.

 

 

Sümerler astronomide çok gelişmişlerdi. Öngörüleri doğru olamaz mı ?

 

Sümerler Uranüs, Neptün ve Pluton’u keşfetti. Ama dünyanın güneşin etrafında döndüğünü anlayamadılar.

 

 

Marduk 1983’te "Gezegen X" olarak keşfedilmedi mi ?

 

1983’te IRAS uydusu anlaşılamayan bir şey görüntüledi. Bunun bir galaksi olduğu anlaşıldı. Ama basın bunu yeni bir

 

gezegen olarak ilan etti.

 

 

İnternette bir çok Marduk fotoğrafı var. Bu gerçek olduğunu kanıtlamaz mı ?

 

Fotoğrafların çoğu güneşin arkasında saklandığı iddiasına destek vermek için güneşle yakın gösterilmiş.

 

Ama hepsi fotoşop ürünü.

 

Ama güneş fırtınalarının Amerika’yı 1 ay felç edeceği söyleniyor ?

 

Kaynakları da NASA. Bu nasıl oluyor ?

 

Araştırma en kötü senaryoya göre hazırlandı. Ancak basın bunu olacak gibi verdi.

 

 

2012’de dünyaya bir de meteor çarpacağı söyleniyor.. Bu doğru mu ?

 

Hayır. 2012’de dünyaya hiç bir şey çarpmayacak.

 

Marduk bir aldatmacaysa NASA neden bununla ilgileniyor. ABD hükümeti neden bir şey yapmıyor ?

 

İddiaları NASA ile ilişkilendirmeye çalışıyorlar. İnternette de yayan bilgilere karşı bir kanun yok.

 

2012 Doomsday filmi için ne düşünüyorsunuz ?

 

İnsanların hükümetine güvenmemesi üzerine kurulu bir film.

 

 

Gezegenler hizaya gelecek

 

Marduk’un koordinatlarını Google Sky ve Microsoft Telescope’un kararttığı iddia ediliyor ?

 

Dünya hareket ediyor.

 

Bir gezegen nasıl hep aynı noktada görünebilir.

 

Google ve Microsoft eksik veri yüzünden o bölgeleri boyadığını açıkladı.

 

 

ABD panik yaratmamak için bu gerçeği saklıyorsa ?

 

Dünyanın sonu nasıl gizlenir.

 

 

 

Maya takvimi neden 2012’de bitiyor

 

Maya uygarlığı çok zekiydi.

 

Karmaşık bir takvim geliştirdi.

 

Dünyanın bu zamana kadar varlığını sürdüreceği öngörülmediği için 2012’de sonlandırdı.

 

 

 

2012’te tüm gezegenler aynı hizaya gelecek. Dünya da Samanyolu’nun tam ortasında yer alacak.

 

Bu dünyanın çekim kuvvetinin tersine döndürür mü ?

 

Dünya Samanyolu’nun merkezinden 30 bin ışık yılı uzakta.

 

Gezegenlerin aynı düzleme gelmesi de özel bir çekim alanı yaratmaz.

 

 

 

2012’deki güneş fırtınaları dünyanın manyetik alanını değiştirecek mi ?

 

Güneş fırtınaları her 11 yılda olur. Şimdiye dek dünyada bir canlıya zararı dokunmadı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bilimin bizden sakladıklarına daha alışamadınızmı, casini şimdi setrun yörüngesinde beklemede.

 

30 kilo plutonyumla birlikte uzaya fırlatılan Cassini isimli uzay aracı neyin nesi? Bu konuda NASA yetkilileri konuşmasa da, ABDli bilim adamları, uzaya fırlatılan nükleer başlıkla ilgili olarak Cassiniyi durdurun diye bir kampanya başlattılarsa da, kimse olup bitenler arasında bu sesi duymadı.. Cassini projesine karşı çıkanlar şunu soruyorlardı: Uzayda birilerini mi bekliyorsunuz? Niçin bu denli etkili bir nükleer maddeyi uzay aracına yüklediniz? Aynı günlerde aynı soru, ABD Savunma Bakanlığına da yöneltiliyordu, çünkü ünlü Yıldız Savaşları projesine yeniden start verilmiş, üstelik bütçesi çok daha yükseltilmişti. Bu ilginç silahları uzaya yerleştirerek kiminle savaşmaya hazırlanıyorsunuz? diye soruyordu bilim adamları, Beklediğiniz birileri varsa, bunu biz de bilelim!

Bir internet yorumcusu,bu ilginç gelişmelere başka kuşkuları da ekliyor.. NASA, son üç ay içinde iki gelişmiş aracını art arda Mars dolaylarında yitirdi. Hiçbir açıklama yok, sorulara verilen elle tutulur yanıtlar yok. Bu araçlara ne oldu? Hiç kimse bilmiyor. Ancak, eğer mayıs ayı dolaylarında Mars yakınlarından geçip Satürne doğru yola devam edecek olan, plutonyum yüklü Cassininin de başına bir şey gelirse, işler iyice ilginçleşeceğe benziyor diyor ve bir başkası ekliyor Dünyada bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..

Bu konularla ilgilenen tek rahip Impe değil.. Son günlerde en çok konuşulan, üzerinde eser verilen konu bu ABD de.. Yeni uzay dinleri icad ediliyor. Yeni teoriler ortaya atılıyor. Kehanet, din, bilim ve siyaset insanların üzerinde en çok kafa patlattığı konular arasında yer alıyor. Nereden geldik, nereye gidiyoruz, zamanın ve mekanın neresindeyiz, mikro kozmos ve makro kozmos arasında savrulan düşünceler, yeni çözümlemelerden çok, bir savruluşun, korku ve paniğin, buna dayalı yeni bir mitolojik çağın başlangıcında bulunduğumuzun sinyalini verir gibi. Selâm ve dua ile..

 

 

Ünal ÇINAR [email protected]

 

[email protected]

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sana sormak istediğim bir şey var lena...

 

2012 bitip de 2013 yılına geldiğimizde, hala marduk diye bir gezegen ortaya çıkmamışsa, bunun bir aldatmaca olduğunu kabul edecek misin, yoksa "marduk mutlaka var ama geliş tarihi yanlış hesaplanmış" mı diyeceksin?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben pes etdim nasa resmen böyle bir gezegen olmadığını açıkladı, demekki geçmiş medeniyetler tufanlar fasarya fantaziden ibaretmiş.

 

Geçmiş medeniyetler değil de, o medeniyetler hakkında yapılan bazı yorumlar fasaryadan ibaret. Şurada biraz değinmiştim:

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...;showentry=4918

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Geçmiş medeniyetler değil de, o medeniyetler hakkında yapılan bazı yorumlar fasaryadan ibaret. Şurada biraz değinmiştim:

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...;showentry=4918

 

 

Yam yam öncelikle linklediğin blog yazın çok güzel. Alıntılarda da zerre sıkılmadım :)

 

Tam olarak nasıl ifade edebilirim bilmiyorum ama, sence bilim kuruluşları bu tarz insanları korkutan, heyecandıran, mutlu eden, meraklandıran faraziyelere cephe almayı mı yoksa kaymağını yemeyi mi tercih etmiştir ?

 

Kaymağını yemekten kastım, insanların kurumun alanı olan konuya ilgisini canlı ve sıcak tutan söylencelerle onları yok edecek bir hesaplaşmaya gitmişler midir ?

 

Elbette bilim kuruluşlarının, mensuplarının şahsi çıkarları için böyle bir düşünceye sahip olabileceklerini iddia etmiyorum. Ama bazı gerçekler vardır. Bilim kuruluşlarının bilim yapabilmek için imkanlara sahip olması gerekir. Bütçeden ayrılan paylar fonlar, bağışlar, sponsorlar, teknoloji satışı, ve tabiki kurumun çıkardığı kitaplar ya da görsel dökümanlardan elde edilen gelirler bilim yapmanın maliyetini finanse eder.

 

 

ve ne yazık ki, toplumun acil ihtiyaçları, ilgisi merakı bir nevi konunun popüleritesi, hem sponsorlar, hem bütçeden ayrılan pay, hemde yazılı ve görsel materyallerin satışından elde edilen geliri arttırıcı faktörlerdir.

 

Daha iyi gelire ve imkanlara sahip bir bilim kuruluşu elbette daha iyi bilim yapar (parasını olan yapar parasını olmayan yapamaz gibi birşey söylediğim anlaşılmayacağına emin olarak yazıyorum bunu. daha iyi daha kötü için kurumun kendisi kriterdir )

 

Tıp, Biyoloji, Kimya gibi insanların yeni gelişmeleri, yeni bulguları, yeni bilgileri dört gözle beklediği (can tatlı :)) bilimlerin böyle bir gereksinimi yoktur tabii ki. Bizim için en can alıcı konu olan sağlık alanında ürettikleri bilimsel bilgilere ilgimiz hiçbir zaman azalmaz. Azalmayacaktır da.

 

Mühendislik gibi teknolojiye hitap eden bir bilim dalının ürünlerine olan ilgimiz de hiç azalmayacaktır.

 

Ama insanların dönemsel tetikleyici faktörler olmadıkça ilgi duymadığı bilim dalları vardır. Tarih, astronomi, jeoloji, arkeoloji gibi.

 

Eski çağlarda yaşamış ünlü bilim adamlarının hayatını okurken ilginç bir nokta dikkatimi çekmişti; Silah.

 

Arşimed, Da Vinci, Galileo gibi nice büyük bilim adamı silah tasarımları, geliştirmeleri ve projeleri hazırlamışlar. Muhtemelen kendilerine dokunulmazlık ve serbestlik sağlayan unsurdu bu. Bilim yapmanın bedellerinden birisiydi. Galileo'yu, Kilise'nin elinden soylular kurtarmıştı. Dünyanın şekli yüzünden Galileo'nun kanına susayan kilise yetkililerinin gücü Galileo'yu yakmaya yetmedi. Bunda, Galileo'nun geliştirdiği çağa göre ileri teknoloji isabet oranı kat kat yüksek topların büyük payı olduğunu anlamak zor değil. İtalyan soyluları için, insanlığa faydalı bir bilim adamının kilise tarafından idamı değil, geliştirdiği toplarla ordularını güçlendiren bir insanı kaybetmek istememe düşüncesinin baskın olduğunu anlamak da.

 

Bugün yemek pişirdiğimiz teflon tavadan, araba kazalarında az hasar almamızı sağlayan dolgu malzemelerinden, cep telefonuna ve şu anda kullandığım internete kadar faydalı büyük buluşların, dünya silahlanma yarışı sırasında "yan ürün" olarak ortaya çıkmış olduğu gerçeği ne kadar moral bozucu olsa da, en azından bilim tarihi ile igili bazı nüveleri anlamızı sağlıyor.

 

NASA, Von Braun'un öncülüğünde ileri teknoloji roketler ve hava silahları yapan bir kurum iken, dünyanın en büyük bilim kurumlarından birisi haline geldi. Çok büyük başarılara imza attı. Fakat 1960'larda ki "s.dik yarışı" nda "şov" bilimin gereklerinin önüne geçti. Dünyaya "bakın biz Sovyetler'den daha iyiyiz" mesajı vermek için, bilimsel açıdan pek gerekliliği olmayan, alternatif olarak çok daha faydalı çalışmalarda kullanılabilecek olan bütçeler tüketti. Aynısını Sovyetler'de yapıyordu ve "Uzay Yarışı" ndaki gereksiz harcamaların Sovyetler'e maliyeti daha ağır oldu. NASA yan ürünleri teknoloji olarak satarak, bu gereksiz maliyetleri yarılasa da yinede aşırı bütçe tüketimi dikkat çekiyordu. Ancak bu yıllar NASA'nın ana konusu olan silah teknolojilerinden bağımsız bilimsel alanlarda atılıma geçtiği yıllar oldu aynı zamanda.

 

Bugün NASA'nın yıllık bütçesi 17 Milyar dolar civarında. Proje bazında aldığı ek bütçeler, sponsorlar, teknoloji satışı, görsel ve yazılı yayınlardan elde edilen gelir hariç. ABD genel bütçesinden NASA'ya ayrılan rakam bu.

 

Ve öyle birşey ki, bir mekiğin fırlatılması arıza dolayısıyla ertelendiğinde bu mutlaka NASA'nın bir dahaki dönem alacağı bütçeye yansıyor. NASA bütçesinde kesinti yapmak, ABD siyasetinde kamuoyunu tatmin eden bir unsur. Bir çok göre ve proje bütçe kesintisi dolayısıyla iptal ediliyor.

 

Tahmin edebileceğimiz gibi, bu projeler ve görevler savaş uçakları, yeni nesil füzelerle ilgili projeler ve görevler değil.

 

Dolayısıyla NASA ABD kamuoyunun sempatisini, desteğini, ilgisini, merakını üstünde tutması gerektiğini biliyor. Bu ilgi merak ve desteği "dünya dışı yaşam formları" ve "dünya dışı yaşam formlarının dünyayı ziyareti" söylenceleri kadar sağlayan hiçbir unsur olmamıştır. 1960'lardan itibaren ABD vatandaşları, bugün yarın NASA'nın uzaylılarla iletişim kuracağını hayal etmişlerdir. Ve hatta NASA'nın bunu yaptığı, uzay araçları ele geçirdiği, ancak hükümet ve NASA'nın bunu halktan gizlediği bir çok Amerika'lı için "gerçek" haline gelmiş bir inançtır.

 

Ben hatırlıyorum Türkiye'de internetin ilk kullanılmaya başlandığı yıllarda (o yıllarda ki bağlantı hızı yüzünden biz bağlanamıyorduk tabi) NASA'nın canlı olarak uzayı seyredebileceğiniz siteleri vardı. Miyonlarca Amerika'lı uzaylı yakalayabilmek, uzaydan yabancı bir sinyal alabilmek umuduyla bu sitelerde saatlerini harcıyordu.

 

NASA, hem uzaylı efsanaleri ve söylenceleri, hemde Marduk konusunda geçmişte net ve açık mı davrandı. Yoksa insanların uzaya ilgisini çeken bu söylencelere karşı sessiz mi kaldı ?

 

50 yıldır insanlar NASA'nın uzaylılarla iletişim kurduğunu, uzaylıları bulduğunu, uzaylı ziyaretlerini tespit ettiğini vs düşündü. Bu konular yazıldı çizildi, gişe rekorları kıran filmler çekildi (hepsindede NASA vardı) NASA çıkıp toplumu ikna edicek bir şekilde. Ne dünya dışı yaşam formlarının varlığına dair, nede dünyayı ziyaretlerine dair hiçbir bulgu ve bilgimiz yoktur diyemez miydi ? Ama söylenceleri ve efsaneleri körükleyecek gizemden memnunmuş gibi davrandı.

 

NASA bilim yapıyordu. Ve bilim yapmak için ihtiyaç duyduğu bütçe, irili ufaklı bir kaç ülkenin yıllık toplam geliri kadar bir meblağ idi. Ve ihtiyaç duyduğu kaynaklar her yıl artıyor idi. Ama sahip olduğu populerite, uzay ve uzaylı konusunun insanlarda yarattığı o eşşiz merak, şüphesiz ki bu konuda NASA'ya yardımcı oluyordu.

 

Şimdi NASA Marduk'la ilgili açıklama yapıyor. Ne diyor ;

 

1983 yılında, Niburu adı verilen cisim keşfedildi. Bu aslında bir gezegen değil bir galaksi idi. Ama basın buna yeni bir gezegen dedi.

 

Peki, basın buna "yeni bir gezegen" dedi NASA ne yaptı ? 1983 yılında yani cismin keşfedildiği yıl bunun bir galaksi olduğuda keşfediliyor, yapılan açıklama bu yönde. Fakat 26 yıl önce bunu böyle net bir ifadeyle açıkadı mı ? Yoksa efsaneleri, söylenceleri körükleyecek şekilde mi davrandı ?

 

Yine ne diyor açıklama da NASA "Biz olabilir dedik, basın kesin diye verdi".

 

Bu bana tamda anlattığım şeyi gösteriyor. Gizem ve efsanenin varlığından memnun olmak.

 

NASA açıklamaları ABD'de canlı yayınların kesilip naklen bağlanıldığı açıklamalardı. Hali hazırda NASA'ya ait onlarca tv kanalı vardır. NASA bugün yaptığı şeyi 26 yıl önce de yapabilirdi.

 

Lena arkadaşımız ne demiş "ben pes ettim NASA resmen açıklama yaptı" yani NASA toplumu ikna edecek şekilde net bir açıklama yapınca, söylenceler balon gibi sönüyor.

 

O halde niye yıllar boyunca, sessiz kaldı, muğlak açıklamalar yaptı ?

 

Bir ikinci soru bana göre; Bu tür söylenceler dolaylıda olsa bilime ilgiyi arttırıyorsa zararı var mıdır ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

NASA'nın bir şekilde işine geldiği için bir takım konularda sessiz kalmış olabileceği varsayımı bana pek gerçekçi gelmiyor sayın Cyrano... NASA zaman zaman bir takım açıklamalarda ya da yalanlamalarda bulunuyor. Ancak malum sebeplerden dolayı yazılı ve görsel medya bu açıklamalara ya çok az yer veriyor ya da hiç yer vermiyor... Örneğin "Mars'ta yaratık bulundu" ya da "Astronot 'uzaylılar var' dedi" gibi haberler medyada geniş şekilde yer alırken, NASA'nın bu söylemlere ilişkin yaptığı yalanlamara nedense çok az rastlıyoruz.

 

Aşağıdaki yazınızı okurken aklıma çok bilinen "papa" fıkrası geldi.. Hani papa New York'a bir ziyarette bulunmuş da, gazeteciler daha uçaktan inerken çevresini sarmışlar. İçlerinden bir tanesi "genelevi de ziyaret edecek misiniz" diye sorunca, papa şaşkın bir şekilde "New York'ta genelev var mı" diye karşılık vermiş ve ertesi gün gazetelerde manşet : Papa gelir gelmez sordu: New York'ta genelev var mı?

 

Nasa'nın durumu da papa'nınki ile aynı hesap...

 

1983 yılında ne olduğu anlaşılamayan bir gök cismi tespit ediliyor fakat medya hemen bunu yeni bir gezegen olarak lanse ediyor. Daha sonra bu cismin bir galaksi olduğu anlaşılıyor ama artık medyanın umurunda değil... Zira bir galaksi keşfi okuyucularından çok azının ilgisini çekecektir. Yer verilmese de olur artık...

 

Ya da NASA güneş fırtınaları hakkında bir rapor hazırlıyor. Bu raporda olabilecek en kötü senaryoya da yer veriliyor fakat medya hemen bunu "kıyamet geliyor" şeklinde servis ediyor.

 

Ya da NASA resmi internet sitesinde Mars yüzeyinden çekilmiş bazı fotoğraflara yer veriyor. Bir bakıyorsunuz gazetelerde "NASA şokta... Mars'ta uzaylı var" diye haberler çıkıyor.

 

Ya da NASA Dünya'ya çarpma olasılığı olan gök cisimlerine yer vermiş. Bu cisimlerden birininin çarpma olasılığı dokuzyüz küsür binde bir olarak belirtilmiş. Gazetelere bir bakıyorsunuz kıyamet senaryolarının bini bir para... NASA kime ne anlatacak, hangi biriyle uğraşacak?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Örneyin sabah gazetesi bakalım balonmu deyilmi.

 

NUH TUFANI GİBİ OLUR

Marduk, 3 bin 600 yılda bir Dünya'ya teğet geçer. Maya takvimine göre yeni ziyaret 2012'de. Gezegenin neden olduğu en büyük felaket 13 bin yıl önceki Nuh Tufanı'ydı. Benzeri olabilir.

 

 

Hititler ve Asurlar Marduk'u kil tabletlere resmetti. O tabletler İstanbul'daki müzelerde.

Marduk, ikinci Nuh Tufanı'nı yaşatacak

'12. Gezegen Marduk' kitabıyla tanınan Zecharia Sitchin, Marduk'un 2010'lu yıllarda dünyanın yakınından geçeceğini ve bu esnada yeni bir 'Nuh Tufanı'nın' daha yaşanacağını iddia ediyor. Marduk gezegeninin yörüngesinin uzunluğu nedeniyle ancak 3 bin 600 yılda bir dünyayı ziyaret edebildiğine inanılıyor. Sümerler tarafından 'Nibiru' olarak adlandırılan gezegenin, bugüne kadar sadece 1983 yılında IRAS kızılötesi teleskopu sayesinde görülebildiği iddia ediliyor. Maya takvimine göre, 2012 yılında dünyaya yakınlaşacak olan Marduk'un, tıpkı 13 bin yıl önce olduğu gibi dünyaya felaket getireceği öne sürülüyor. Dünyada Nuh Tufanı benzeri yeni bir felakete yol açacağını öne sürdüğü, '12. Gezegen Marduk'u 'meşhur eden' ünlü Rus araştırmacı-yazar Zecharia Sitchin, SABAH'a konuştu. Gezegenin 2010'lu yıllarda dünyaya yaklaştığında büyük bir felaket yaşanacağını söyleyen Sitchin, "Balık burcu çağı bittiğinde, Marduk kapımıza dayanmış olacak. Daha önce geldiğinde Nuh Tufanı yaşanmıştı" diye konuştu. Zecharia Sitchin sorularımıza çarpıcı yanıtlar verdi.

* Kitaplarınıza da konu ettiğiniz, bilinmeyen bir gezegenin 2012 yılında dünyamıza çarpacağı yönündeki tartışmalar hakkında ne söyleyebilirsiniz? 'X gezegeni' adını da verebileceğimiz bu gezegenin uzun ekliptik yörüngesi her 3 bin 600 yılda onu dünyamıza yakınlaştırıyor ve dünya üzerinde felaket etkisi yaratıyor. Gezegenin en büyük felaketi ise 13 bin yıl önce gerçekleşen büyük tufandır. Buna "Nuh Tufanı" denmesinin nedeni de İncil'de ve Sümer yazıtlarında bahsinin geçmesi. İnsanoğlu kurtuldu çünkü tufanın kahramanı bir gemi inşa etti ve Ağrı Dağı'nın zirvesine erişti. Bu bağlamda Marduk'un neden olduğu felaketin, Türkiye ile bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz.

 

1983'TE TELESKOPLA GÖRÜLDÜ

* Hangi uygarlıklar bu gezegenden haberdardı? Bu konu hakkında ilk bilgi sahibi olan Sümerlerdi. Ayrıca Babiller, Hititler ve Asurlular gezegenden haberdarlardı. Sümerler gezegeni 'Nibiru' Babiller ise tanrıların ismi olan 'Marduk' olarak adlandırdılar. Mısır ve Filistin'de gezegen 'kanatlı yuvarlak' olarak tarif ediliyor. İstanbul ve Ankara'daki arkeoloji müzelerini gezenler, yüzlerce yıllık birçok yapıt üzerinde bu sembolü görebilirler.

* O zaman neden kitabınızda bu gezegen '12. gezegen' diye yer alıyor ve neden 'bilinmeyen' olarak nitelendiriyorsunuz? Sümerler bu gezegeni, güneş sistemimizde güneş, ay ve bilinen 9 gezegene ek olarak algıladılar ve güneş sisteminin 12. üyesi olarak kabul ettiler. Bununla beraber Akatlar şimdi Berlin müzesinde yer alan silindir bir mühür üzerinde güneşin merkezde olduğu ve bütün gezegenlerin gösterildiği bir güneş sistemi resmetti. Bu gezegen uzun ekliptik yörüngesi yüzünden teleskoplarla görülmüyor. Fakat 1983 yılında IRAS kızılötesi teleskopu onu görmeyi başardı.

Kaynak: 06.04.2005- SABAH

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dini açıdan zerre kıyamete falan inandıgım taktıgım yokda,her şeyin sonu geldigi gibi bu dünyanında ömrü dolacak ve binlerce yada milyarlar inan ölecek bu gerçek,parası olan gene dagı aşacak parası olmayan düz ovada şaşacak,ve bir kısım insanda başka yaşam ortamlarında,başka yaşam alanlarında,başka gezegen yada galaksilerde yeniden bir hikayeye başlayacaklar ve birileri gene din diye bir şeyler yaymaya başlayacaklar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kiyameti koparacaklar aslinda belli. Bunlar yeryüzündeki dinci fanatik düsünceye sahip olanlar, irkcilar ve etnik milliyetcilik yapanlar, basta ABD emperyalizmi olmak üzere tüm emperyalist gücler ve onlara ******* yapan diktatörler ve totaliter rejimler. Bunlarin sayesinde zaten ezelden beri milyonlarca insan kiyameti yasayarak bu dünyadan göc ettiler, mesela savaslar, katliamlar, ac ve susuzluk sayesinde. Yakinda gene bu caniler syesinde belkide tüm insanlik bir kiyamet yasayabilecek. savaslar ve katliamlar yetmiyormus gibi birde doganin dengesiyle oynayarak hem kendilerinin hemde tüm insanligin sonunu getirecekler.

 

Siz hala tanridan yardim bekleyin durun. Gercek kiyamati yapacaklara karsi durmadigimiz sürece bize ne tanri ne de baska birisi yardim edebilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
  • 3 ay sonra...

83377p.jpg

 

 

NASA tüm dünyayı rahatlattı

 

NASA'nın internet sitesinde başlatılan kampanyayla felaket açıklamaları ve beklentilerinin asılsız olduğuna işaret edildi.

 

 

Amerikan sinemasının da sonunda el atarak çektiği "2012"de, kışın peş peşe gelen tabii afetlerle insanlığının sonunun geleceği anlatılıyor.

 

 

Kehanete göre, 21 aralık 2012'de Güneş sistemindeki gezegenler de aynı hizaya dizilerek felaketlerin tetikleyicisi olacak.

 

 

Nice internet sitesini istila eden bu tür kehanetlerin, Sümerlilerin bulduğu iddia olunan "Nibiru" veya "Gezegen x"in Dünya'ya çarpacağı söylentisine dayandığına işaret eden NASA, "Nibiru" gezegeninin "tamamen hayal mahsulü" olduğu açıklamasını yaptı.

 

 

Sitede, "Dünyada bugün hiçbir ciddi bilimadamı, 2012 aralığında Dünya'yı tehlikenin beklediğini söylemiyor.

 

Dünyamız en az 4 milyar yıldır varlığını sürdürüyor" ifadesi kullanıldı.

 

 

Bazı felaket "tellalları", Dünya'ya bir gezegenin çarpacağı tarihi 2003 olarak vermişti. Sonra çarpışma tarihi 21 aralık 2012'ye ertelendi.

Bu da, Maya takviminde bir dönemin sonu olarak tanımlanıyor.

 

Bazı internet siteleri ise NASA'yı "Nibiru" gezegeninin varlığını gizlemekle suçluyor.

 

 

 

Beklenen şey :) hiç şaşırmadım..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.