Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Psikiyatrik vaka örnekleri


LaRsiE_

Önerilen İletiler

*38 yaşındayım,bu güne kadar hiç hastalanmadım. Son derece başarılı bir yöneticiydim.Üç haftadır hiçbir şey yapmak istemiyorum. İntihar düşüncelerim olmaya başladı.Her şey boş ve anlamsız ...

Daha önce kişi hiçbir şekilde bir psikiyatrik hastalık geçirmemişse ve psikiyatrik zorlukları yoksa ( yani sorunlarını çözerken zorluk yaşama, kendi işlerini yaparken zorlanma, “kriz” geçirme, zaman zaman hayattan zevk alamama vs vs.) bu durum bize kişinin depresif bir epizod içinde olabileceğini düşündürür. Amerikan psikiyatrisinin ülkemizde de saygınlığı vardır. Amerikan ekolünün önemli kitabı DSM IV’e göre, bir kişiye Major Depresyon tanısı konabilmesi için bu kişinin bu rahatsızlığı iki hafta boyunca geçirmiş olması ve bu iki hafta içinde belirgin bir şekilde, (yani zamanının çoğunu kaplayacak ve şiddeti az olmayacak) sıkıntılı olması veya işlerini yapmaması veya az yapması (iş veriminde düşüklüğe) beklenir. Hasta yine bu süre zarfında hayattan zevk alamama, sürekli üzüntülü olma, kilo verme veya aşırı kilo alma, uyku problemleri, huzursuz ve amaçsız hareketler (ajitasyon), suçluluk ve değersizlik duyguları, dikkat dağınıklığı ve ölüm düşünceleri gibi çok yönlü bir semptomatik tablo içinde olmalıdır.Bu yaşta birden ortaya çıkan bir Major Depresyon ise arkasında organik bir neden (örneğin hipotiroidizm gibi bir hastalık) var mı diye de araştırılmalıdır. Böyle bir tablo sevilen birinin yitimi (yas) ardından da yaşanabilir.

Bu hastalığı ilaçla tedavi etmek gerekmektedir. Hastalık kendine zarar verici boyutlarda ise hastane yatışı gerekebilir. Ama bir çok durumda ayaktan tedavi etkili olmaktadır. Bu vakanın bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.



*Ders çalışırken bir türlü dikkatimi toplayamıyorum.Zeki biri olduğumu herkes söylüyor. Ama yeterince başarılı değilim.



Sadece bu şikayetle gelen kişiler olmaktadır. Özellikle öğrenciler , ders başarılarının istedikleri kadar olmamasını bu şekilde formüle etmektedirler. Dikkat dağınıklığının klinik olarak derecesini saptayan testlerimiz (örneğin mini mental durum muaynesi )vardır. Gerekirse daha ileri bir araştırma için nöropsikoloji laboratuvarından yardım alınabilir. Ama böyle bir şikayetin arkasında nevrotik özellikler, anksiyetik-depresif özellikler, tanı aldırmayan sosyal zorluklar gibi subklinik durumlarla sıklıkla karşılaşmaktayız. Hem doğru tanının konması, hem de, mümkün olduğunca bu durumun dinamikleri üzerinde çalışılabilmesi için bir uzmanla görüşmeyi öneririz.



*Eşim güzel bir kadın, birbirimizi seviyoruz . Hamile kaldığından beri ilişkimiz değişti ...



İlişkilerin yeniden yapılandığı dönemler, aile içindeki stresin yükseldiği dönemlerdir. İlişkilerde insanların karşılıklı olarak birbirlerini anladıklarını düşündükleri ve güven duygusunun oluştuğu bir süreç, birden bir maddesel değişiklikle yeniden sorgulanan bir şekle dönüşebilir. Bu durum kişilerdeki bütün kaygıları tetikleyici bir durum oluşturabilir. Bu karmaşık kombinasyonun her zaman oluşmadığını her evlenen kişinin, her çocuğu olanın benzer sıkıntılar yaşamadığını biliyoruz. Hamilelik, kadınlarda depresyon gibi ruhsal hastalıkların ortaya çıkma olasılığının arttığı bir dönemdir. Ama diyabet hastalığı olan (şeker) hamilelerde olduğu gibi depresyonu olan hamilelerde de daha önceden hastalığa yatkınlığın olma olasılığı yüksektir.

Örneğimizdeki kocanın bu sorunun öncesinde bir takım sıkıntılarının olma olasılığı vardır. Damgalanmamak (stigma) için psikiyatra gitmemekten sorunu önemsememeye veya farkında olmamaya kadar çeşitli sebepler işin içinde olabilir.

Tabii ki ben olabilecek olasılıklardan “sık rastladıklarımızı” anlatıyorum.



*Eşim günde bir veya iki küçük şişe rakı içiyor, sürekli alkolü bırakacağını söyledi ama sözünde durmuyor.Alkolsüzken çok iyi bir insan, sürekli tartışıyoruz,...



Uzun süre alkol kullanımı sonucunda istenen ,hoşa giden etkiyi elde edebilmek için daha fazla miktarlarda alkol alınır bu durum direnç olarak tanımlanır.Davranışsal direnç artımında bireyin alkolün etkilerine karşın günlük işlerini becerebilme durumu söz konusudur. Farmakokinetik direnç artımında ise alkolün karaciğerde daha hızlı yıkılması (bir ürünün fabrikada işlenmesi gibi düşünün) anlatılır.Hücresel direnç artımında ise yüksek alkol seviyelerine sinir sisteminin adaptasyonu söz konusudur.

Uzun süre alkol kullanımına bağlı direnç artımı ve alınan alkol miktarının azaltılması ya da alkolün kesilmesinden sonra ortaya yoksunluk belirtilerinin çıkması, bunların giderilmesi için alkol alımının sürdürülmesi fizyolojik bağımlılığı gösterir.

(Psikiyatri Temel Kitabı, Hekimler Yayın Birliği, Bölüm yazarı Prof.Dr.Mehmet Ünal, Doç.Dr.Nurgül Özpoyraz)

Alkol yüksek oranda karaciğerde metabolize (biyolojik işlem yapılarak vücuda adapte edilir) olur. Bu yüzden karaciğer ve alkol birlikte anılır. Alkolün yoksunluğunda deliryum tablosu (nerde olduğunu bilemediği,kişileri karıştırabildiği, gayipten sesler duyabildiği, olmayan görüntülerin görüldüğü vs vs bir tablo) da ortaya çıkabilir. Uzun vadede ise alkol kalıcı organik hasar yapabilir. Deliryum alkolün bırakılmasından sonra ilk 72 saat içinde görülür. Ancak ilk hafta içinde de ortaya çıkabilir. 5-15 yıllık bir ağır içicilikten sonra %5 oranında ortaya çıkabilir. Alkolün uzun vadede yaptığı organik bir hasar da demanstır (bunama). Zihinsel işlevlerde ve bilişsel yetilerde yaygın bir bozulma gözlenir. (a.g.e.)

Alkol kullanımının duygudurum hastalıkları (depresyon gibi) ile birlikte görülme sıklığı yüksektir. Alkol birçok klinik tablonun bir karmaşası şeklinde karşımıza çıkabilir.

Kişi durumun akılcılaştırıcı (rasyonalize edici) bir tutum takınarak tedavi almak istemeyebilir.



*Babamla tartıştıktan sonra, kriz geçirdim. Kendimi yerlere attım, üstümdeki elbiseleri yırttım.Buna benzer bir durumu iki kez daha yaşamıştım.



Bu gibi durumlarda, hasta ve ailesi radikal bir çözüm yerine, anlık-krize yönelik çözümleri yeğliyor.

Böyle bir durum olasılıkla yüksek anksiyete (huzursuzluk,sıkıntı,kaygı) düzeyi ve depresif özelliklerle birliktedir. Böyle bir durumda nevrotik semptomların düzeyi sorgulanır.Kişinin bir fobisi (bir durum veya nesneden aşırı korku) var mıdır? Daha önce organik bir neden olmadan (örneğin tansiyon düşüklüğü) bayılması olmuş mudur (konversiyon) ?

Çözülme tepkisi (disosiyatif semptomlar) var mıdır?

Kendi bedenine yönelik hastalık kaygıları, bedensel takıntılar, diğer takıntılar var mıdır?

Kişideki nevrozun varlığı veya yokluğuna göre, semptomların şiddetine göre terapist bir strateji saptar.

Sık sık acile giden kişilerde haftada en az bir kere olmak üzere uzun vadeli terapi görüşmeleri acile gidişi azaltmakta ve durdurabilmektedir.



*Son zamanlarda keyfim yerinde değil. Sürekli AIDS e yakalanacakmışım gibi bir korkum var.İki kere de tahlil yaptırdım,ama yine de korkum sona ermedi.



Böyle bir kişiyi çevresindeki insanlar ikna etmeye çalışırlar. Hasta geçici olarak rahatlar ve tekrar tekrar insanlar tarafından ikna edilmeyi bekleyebilir.

Obsesif Kompülsif Bozuklukta kişi günde bir saatten fazla takıntılı düşüncelerin veya davranışların etkisi altındır. Bu düşünceler temizlik, yakınlarının başına bir şey geleceği, hastalık kapacağı, eşyaların simetrik olup olmadığı vs gibi çeşitli alanlarda olabilir. Bunlar davranış boyutunda, defalarca kapıyı kitleyip kitlemediğini kontrol etmek, eşyaları düzeltmek, çizgilere basmamak, musluklara değmeden çeşmeleri kapatmaya çalışmak vs gibi olabilir.

Takıntılı davranışlar hayatımızın bir parçasıdır ve görüldüğü zaman hemen bir hastalık tanısı düşünülmemelidir. Ama bunların kişinin verimini düşürdüğü huzurunu kaçırdığı noktada (Bu nokta DSM IV tarafından günde bir saat olarak saptanmış.) uzmandan yardım almak gerekir.

Tedavisinde ilaç tedavisi ön plana çıkmakla birlikte değişik seçenekler de olabilir.



*Üç yıl önce oğlumu bir trafik kazasında kaybettim. Üç yıldır yaşama isteğim kalmadı. Zaman zaman intiharı düşünüyorum.Eşim benim gibi değil,o nispeten eskisi gibi oldu...



Dr.Vamık Volkan’ın Kayıptan Sonra Yaşam (Halime Odağ Psikanaliz ve Psikoterapi Vakfı) kitabı şöyle başlıyor: John Buckman adındaki bir meslektaşım ,İrlanda at yarışlarında büyük miktarda para kazandıktan sonra depresyon nedeniyle hastaneye yatan alçakgönüllü bir Londralı’nın öyküsünü anlatır.Bu adam komplike olmuş yas içindeydi. Birdenbire gelen servet ,önceki yaşantısının yitimi anlamına geliyordu. Yeni kavuştuğu zenginliğin tüm çekiciliğine karşın, eski yaşantısından vazgeçmiyordu. ... Zorluklar içindeki bir yaşam, lüks bir yaşamla değiş tokuş edildiğinde bile geride kalanın yasını tutarız ...

Ve Vamık Hoca şöyle devam ediyor: Alice hastam olduğunda on sekiz yaşındaydı. Bir yıl içinde 13.5 kg vermişti ve anoreksi tanısıyla hastaneye yatırılmıştı. Durumu merak uyandırıcı bir örüntü gösteriyordu. Tartı 45 kilogramın altını gösteriyorsa, Alice o gün zayıflık takıntısını unutup yemek yiyordu. 46 kiloda ise yine yemiyordu....

Üç yıl önce dedesi kanserden ölmüştü.Dede kansere yakalanınca ,aile Alice’i üzmemek için bu haberi ondan gizledi. Hastaneye yatırıldığında ,ziyaret etmesine izin verilmedi. Dedenin ölümü yıkıcı bir darbe oldu.Cenazede ,Alice onun bedeninin bu kadar küçülmüş ve örselenmiş olduğuna inanamadı. Dedenin yavaş yavaş kırk beş kiloya indiğine kulak misafiri olduğunda ise kendini kaybetti.

Alice’in anoreksisi yalnızca onun komplike olmuş yasına bağlanamaz. Bireyleşme çatışmaları ve cinsellik ve gebelik korkuları da dahil olmak üzere bir çok kaynağı vardı. Fakat tam kırk beş kilo olma saplantısı, onun dede ile bayağı, yaşlı adamı sağ tutmak için çaresizce başvurduğu bir girişimdi.

Vamık Volkan’ın aktardığı bu vaka örneğinde olduğu gibi, komplike olmuş yasın arkasında bir çok psikodinamik olabilir.



* Eşimle birbirimizi severek evlendik. Aramızda duygusal bir ilişki de var. Ama evlendiğimizden beri hiç cinsel ilişkiye giremedik.




 

Dr.Kubilay Boğoçlu

Psikiyatri Uzmanı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
*Babamla tartıştıktan sonra, kriz geçirdim. Kendimi yerlere attım, üstümdeki elbiseleri yırttım.Buna benzer bir durumu iki kez daha yaşamıştım.

 

 

 

Bu gibi durumlarda, hasta ve ailesi radikal bir çözüm yerine, anlık-krize yönelik çözümleri yeğliyor.

 

Böyle bir durum olasılıkla yüksek anksiyete (huzursuzluk,sıkıntı,kaygı) düzeyi ve depresif özelliklerle birliktedir. Böyle bir durumda nevrotik semptomların düzeyi sorgulanır.Kişinin bir fobisi (bir durum veya nesneden aşırı korku) var mıdır? Daha önce organik bir neden olmadan (örneğin tansiyon düşüklüğü) bayılması olmuş mudur (konversiyon) ?

 

Çözülme tepkisi (disosiyatif semptomlar) var mıdır?

 

Kendi bedenine yönelik hastalık kaygıları, bedensel takıntılar, diğer takıntılar var mıdır?

 

Kişideki nevrozun varlığı veya yokluğuna göre, semptomların şiddetine göre terapist bir strateji saptar.

 

Sık sık acile giden kişilerde haftada en az bir kere olmak üzere uzun vadeli terapi görüşmeleri acile gidişi azaltmakta ve durdurabilmektedir.

 

Dr.Kubilay Boğoçlu

Psikiyatri Uzmanı

 

bunu hayatımda en az 3 kez yasadımm sımdı doktora mı gıtmem lazıımm :unsure:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 yıl sonra...

Çocuk ve ergen psikiyatrisi konu başlıkları hakkında Çocuk Psikiyatr Dr. Gökçe Küçükyazıcı'nın bir makalesini buldum:

 

Çocuk Psikiyatrisi bir tıp dalıdır. Hedefi ruhsal açıdan sağlıklı ve mutlu bir çocuk yetiştirilmesi, gençlik ve erişkinlikte psikiyatrik sorunlar, uyum sorunları ve suç oranlarını azaltmaktır.

 

Çocuk Psikiyatrisinin başlıca alanı çocuklarda görülen davranış, düşünce, duygu ve bunlarla ilişkili gelişimsel sorunların değerlendirilmesi, tanının konulması ve tedavinin belirlenmesidir. Çocuk ve gençlerde sıklıkla görülen sorunlar; dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, çocuk ve ergen depresyonu, anksiyete bozuklukları, öğrenme bozuklukları, zihinsel yetersizlikler, otizm ve asperger sendromu, uyku bozuklukları, tikler ve takıntılar, yeme bozuklukları, arkadaş ve aile içi sorunlar, uyum bozuklukları, cinsel gelişim ve cinsellikle ilgili sorunlar, ergenlik sorunları gibi başlıklar altında sınıflandırılabilir.

 

Çocuk psikiyatrisi ele aldığı konular itibariyle erişkin psikiyatrisi, pediatri, çocuk nörolojisi, psikoloji, pedogoji ve sosyal çalışma ile yoğun ilişki ve iş birliği halindedir. Bu nedenle de çocuk psikiyatristleri sıklıkla çocuk psikologları ve pedagoglarla karıştırılmakta, bu yanılgı bazen doğru kişiye temasa geçilmemesine ve çocukların tedavisinin gecikmesine, veya sorunun çözülmesinde yetersiz kalınmasına sebep olmaktadır. Bu konuda ailelerin bilinçlenmeleri ve çocukları hakkında doğru bilgiye ulaşmaları konusunda çocuk psikiyatristlerine başvurmaları doğru olacaktır. Çocuk psikiyatristi, çocuğa ya da gence gereken en doğru yaklaşımı sergileyerek, terapi ya da medikal destek ile aileye gerekli desteği sağlayacaktır.

 

 

Kaynak: Cocuk ve Genc

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.