Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Etkili iletişim sanatı..


Misafir birce

Önerilen İletiler

Etkili iletişim sanatı

 

 

İletişim temelde konuşmaya dayanır. Ancak konuşmak, insan ilişkilerinde yapıcı olduğu kadar yıkıcı da olabilir.

 

Karşımızdakini bize yakınlaştırabildiği gibi uzaklaştırabilir de. Demek ki iletişim dediğimizde konuşmaktan öte bir şeyden

 

söz ediyoruz. Özetle söyleyecek olursak; iletişim kendini, ihtiyaçlarını, ne istediğini anlatabilmek ve karşısındakini, onun

 

ihtiyaçlarını, ne istediğini anlayabilmektir.

 

Kişisel ilişkilerin sağlam bir temel üzerine kurulması açık iletişimle olur ancak bu insanların başlarından geçen olayları

 

birbirine anlatmasıyla sağlanmaz. Kişiler etkileşimde bulundukları sırada, o anda, bu etkileşimden doğan düşünce ve

 

duyguları paylaşabilirlerse kendilerini açmış olurlar. Kendini açmak ise ancak "güven duyulan" bir kişiye yapılabilir. Bir

 

insanın karşısındakine güven duyabilmesi ise zaman içinde gerçekleşir. Kurduğumuz dostluk ilişkileri, o kişilerin geçmiş

 

yaşantılarını öğrenip, ya da şimdiki yaşam olaylarını gözleyerek onları tanımamızla oluşmamıştır. Belki bu bilgilerin de

 

katkısı olmuştur onların yaşantısını anlamamıza ama burada esas olan o anda, orada, bizimle ilişki içindeyken ne

 

yaşadıklarını anlayabilmek ve paylaşabilmek ve kendi duygu ve düşüncelerimizi de ona aktarabilmektir, yani etkileşim

 

sürecidir.

 

 

Kapı aralayıcılar ve davet

 

Senin için yapabileceğim bir şey var mı?

 

- O konuda konuşmak ister misin?

 

- Günün nasıl geçti, anlatmak ister misin?

 

- Düşüncelerin ilgimi çekiyor.

 

- Duygularını merak ediyorum.

 

- Benimle paylaşmak ister misin.

 

- Seni üzen şeyi benimle konuşmanın sana yararı olur mu?

 

- Bu konuda bir şeyler söyleyecek gibisin.

 

- Bu senin için önemli gibi görünüyor...

 

 

Kapı aralanır ama zorlanmaz!

 

Bu tür tepkiler karşımızdaki kişiyi duygularını dile getirmeye, paylaşmaya yüreklendirir. Özellikle çocuklar sorun ve

 

duygularını dile getirmekte zorlanırlar ve yüreklendirilmek isterler. Böyle bir durumda tepkilerin açık uçlu olmasına dikkat

 

edilmelidir. Sorun (ya da duygu) anlatmak için kapı aralanıyor ama paylaşıp paylaşmama konusunda karşıdaki kişi özgür

 

bırakılıyor. Anne-babaların çocuklarıyla ilişkilerinde sık yaptığı bir yanlış; paylaşma özgürlüğünü bırakmazlar, hatta

 

"anneyle arkadaş olunmalı, aileyle paylaşmak gerekir, bana her şeyi anlatmalısın" gibi yargılarla ve baskılamalarla

 

yaklaşırlar çocuklarına. Oysa doğru yaklaşılırsa ve çocuk iletişim engelleri ile karşılaşmayacağından emin olursa, yani

 

güveniyorsa duygusunu paylaşacaktır. Sorununu bizimle konuşmak istemiyorsa bunun nedeni şimdiye kadarki ilişkide

 

iletişim engellerinin yer almasıdır. Değerli olduğu, sayıldığı, önemli olduğu, kabul edildiği, ilgilenildiği hissettirilen kişi

 

kendini karşısındakine yakın hisseder ve güvenir, kendine ve karşısındakine karşı olumlu, iyi duygular besler. Çocuklar da

 

yetişkinlerden farklı değildir, aynı duygulara sahiptirler. Onlara sözlü bir çağrı yapın, sonra da yollarından çekilin. Bu işlem

sırasında ya kendinizle ya da onlarla ilgili bir şeyler öğrenebilirsiniz.

 

 

Aktif (katılımlı) dinleme:

 

Kapı aralayıcılar karşımızdaki insanı konuşmaya davet eder ama sadece kapıyı aralar. Bu kapıyı nasıl açık tutacağımızı

 

öğrenmemiz gerekir. Bunun en iyi yolu aktif ya da katılımlı dinleme dediğimiz yöntemdir. Katılımlı dinleme, dinleyen

 

kişinin duyduklarını tekrar etmesi, özümlemesi veya yansıtmasıdır. Yani dinleyenin kendi yorumunu, mesajını katmadan

 

yalnızca duyduğunu geri ileterek söyleneni işittiğini ve karşısındakini doğru anladığını gösteren bir söz söylemesidir.

.

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1) Kısaca tekrar edebiliriz, veya kendi kelimelerimizle özümleyebiliriz.

 

2) Konuşan kişinin duygularını dile getirebiliriz.

 

Bize gönderilen mesajın her zaman açık olmadığını, kodlanmış olabileceğini ve yapacağımız çözümlemenin bir varsayım

 

olduğunu unutmamak gerekir. Karşımızdakinin içinden geçeni tam olarak anlayamama, yanlış çözümleme yapma

 

olasılığına karşı kesin bir dil kullanmaktan kaçınmalıyız. Çünkü bu yanlışlığı sıkça yapıyorsak eğer, karşımızdaki kişi

 

anlaşılmadığını hissedecek, iletişim kesilecek, giderek bize güveni azalacak ve kızgınlık, öfke gibi olumsuz duygular

 

gelişecektir.

 

 

 

Dinlemek bir sanattır

 

 

İletişim bir dil işlemi değil insan işlemidir, karşılıklı etkileşimdir. İletişimin en önemli özelliği iki yönlü olmasıdır. Bir

 

konuşan, bir de dinleyen-duyan var. İletişim daima ileten ve algılayan arasında gerçekleşir.

 

İletişimin aracı konuşmak, ama konuşmak sadece bir araç ve araçlardan sadece biri. Biz konuşmadan da karşımızdakine

bir şeyler iletebiliriz, örneğin beden dilimizle. Ya da hiç bir jest ya da mimik kullanmasa bile bazen karşımızdakinin

 

sessiz kalması pek çok anlam taşıyabilir, onun sessizliğinde bir şeyler işitebilir, duyabiliriz. İletişimde iletiler (mesajlar)

 

sözlü ya da sözsüz gönderilir. Sözsüz iletiler jestler, tavırlar, mimiklerdir.

 

İletişimde her zaman karşımızdakinin söylemek istediği ile duyduğumuz aynı olmayabilir. Bu şu demek oluyor;

 

 

"dinlemek" başka şey "duymak" başka.

 

 

Gönderilen mesajı doğru yorumlayabilmek (duyabilmek) için iyi bir dinleyici olmak sağlıklı iletişimin ön koşulu. Çünkü

 

söylenen sözdeki anlam her zaman açık olmayabilir.

 

İyi bir dinleyici cevabını hazırlamak için karşısındakinin konuşmasını bitirmesini bekler. Bazı dinleyiciler karşılarındakilerin

 

ne diyeceğini bildiklerini varsayıp dinlemeyi bırakır, daha karşısındakinin konuşması bitmeden vereceği cevap hazırdır.

 

Halbuki insanlar genelde söylemek istedikleri en önemli noktayı sona bırakırlar. Karşınızdakinin sözlerini sonuna kadar

 

dinleyip, yanıtınızı sonra hazırlamaya başlayınız.

 

 

Pasif dinleme (Sessizlik)

 

Sürekli konuşan sizseniz karşınızdakinin kendini ifade etmesi, bir duygusunu veya düşüncesini anlatması zordur. Pasif

 

dinleme (sessizlik) ilişkide bulunulan kişiye görünmeyen güçlü mesajlar iletir: - Duygularını duymak istiyorum

 

- Duygularını kabul ediyorum

 

- Benimle paylaşmak istediğin konuda vereceğin karara güveniyorum

 

- Bu senin sorumluluğun, sorumlu sensin vb.

 

Ancak sessizlik tek başına yeterli değildir.

 

 

Kabul ettiğini gösteren tepkiler

 

Sessizlikle karşımızdakine "gerçekten" tüm dikkatimizi verdiğimizi kanıtlayamayız. Pasif dinleme (sessizlik) araya

 

aşağıda sayacağımız basit onaylar sıkıştırıldığında daha etkili hale gelir. Bunun için karşımızdakinin söz ve duygularını

 

anladığımızı gösteren sözlü ve sözsüz işaretler kullanmak yararlı olur. Gerçek dinlemenin ilk koşullarından biri de kişiyi

 

bedenen dinler duruma geçmektir.

 

Bedensel dinleme ve dikkat işaretleri: Konuşan kişinin gözlerine bakmak. Konuşan kişiye doğru eğilmek, dokunmak, başı

aşağı yukarı doğru sallamak, gülümsemek... Özellikle bir çocukla konuşulduğunda, ya çocuğun hizasına gelecek şekilde

 

çömelmek, oturmak veya çocuğu kendi boyumuza göre yükseltmek, kucağa almak, yüzüne bakmak.

 

Sözlü işaretler: "Hı hı.." , "Hmm..", "Oh!", "Ya", "Evet", "Anlıyorum", "İlginç", "Öyle mi?" gibi sözlü işaretler dinleyicinin

 

sözleri takip ettiğini daha açık bir şekilde belirler.

.

.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aktif dinleme ne zaman kullanılır?

 

Aktif dinleme karşımızdakini konuşmaya başlatmak için en iyi yol değildir. Başlangıç için basit kapı aralayıcılar ve çağrılar

 

daha çok işe yarar. Karşımızdaki çocuk ya da yetişkin, çağrıyı kabul edip konuşmaya başlayınca duygularını anladığımızı

 

ve kabul ettiğimizi bildirmek için aktif, katılımlı dinleme uygundur.

 

 

Aktif dinleme için gerekenler

 

1. Karşınızdaki kişinin söylediğini duymak istemelisiniz. Bu zaman ayırmak anlamına gelir. Zaman yoksa bunu 'uygun bir

 

dille' söylemelisiniz.

 

2. O andaki soruna yardımcı olmayı gerçekten istemelisiniz.

 

3. Duygular ve düşünceler ne olursa olsun, sizinkinden ne denli farklı olursa olsun gerçekten "kabul edebilmelisiniz".

 

4. Karşınızdakinin (yetişkin ya da çocuk) çözüm bulma yeteneğine güvenmelisiniz. Bu güveni onun kendi sorunlarını

 

çözdüğünü gördükçe kazanırsınız. (Bu, o kişinin sorununu üstlenmemek, çözüm, öneri veya emir vermemek anlamına

 

geliyor.)

 

5. Duygular sürekli değil geçicidir. Olumsuz şeylerin dile gelmesinden korkmamalısınız. (Çocuklarda korku, kıskançlık,

 

üzüntü gibi duyguları algıladığımız zaman, kabul etmekten ve isimlendirmekten korkarız, çünkü kabul eder veya

 

isimlendirirsek bunların kalıcı olacağını düşünürüz. Çocuğun o anda korkuyor olması mutlaka "korkak" olduğu, ya da o

 

anda kıskanıyor olması "kıskanç" olacağı anlamına gelmez)

 

6. Karşınızdakinin sizden ayrı bir 'birey' olduğunu unutmamalısınız.

 

7. Dinlediğiniz kişiyi duyabilmek, onu gerçekten anlayıp kabul edebilmek için en azından bir süre kendi düşünce ve

 

duygularınızı askıya alabilmelisiniz

 

(EMPATİ)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.