Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

EVRENSEL HAYVAN HAKLARI BİLDİRGESİ


bursercan

Önerilen İletiler

15 Ekim 1978'de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi

 

1. Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler.

 

2. Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır.

 

3. Hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce eylem yapılamaz. Bir hayvanın öldürülmesi zorunlu olursa, bu bir anda, acı çektirmeden ve korkutmadan yapılmalıdır.

 

4. Yabani türden olan bütün hayvanlar, kendi özel doğal çevrelerinde karada, havada ve suda yaşama ve üretme hakkına sahiptir. Eğitim amaçlı olsa bile özgürlükten yoksun kılmanın her çeşidi bu hakka aykırıdır.

 

5. Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bir türden olan bütün hayvanlar uyumlu bir biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir.

 

6. İnsanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir. Bir hayvanı terk etmek acımasız ve aşağılık bir davranıştır.

 

7. Bütün çalışan hayvanlar iş süresi ve yoğunluğunun sınırlandırılması ve güçlerini artırıcı bir beslenme ve dinlenme hakkına sahiptir.

 

8. Hayvanlara fiziki ya da psikolojik bir acı çektiren deneyler yapmak hayvan haklarına aykırıdır. Tıbbi, bilimsel, ticari ve başkaca biçimlerdeki her türlü deneyler için de durum böyledir.

 

9. Hayvan beslenmek için yetiştirilmişse de bakılmalı, barındırılmalı, taşınmalı, ölümü de acı çektirmeden ve korkutmadan olmalıdır.

 

10. Hayvanlardan insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz, hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır.

 

11. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur.

 

12. Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir soykırım, yani bir suçtur.

 

13. Hayvan ölümüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanın öldürüldüğü şiddet sahneleri sinema ve televizyonda yasaklanmalıdır.

 

14. Hayvanları koruma ve savunma kuralları, hükümet düzeyinde temsil olunmalıdır. Hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
11. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur.

 

12. Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir soykırım, yani bir suçtur.

 

13. Hayvan ölümüne de saygı göstermek gerekir. Hayvanın öldürüldüğü şiddet sahneleri sinema ve televizyonda yasaklanmalıdır.

 

14. Hayvanları koruma ve savunma kuralları, hükümet düzeyinde temsil olunmalıdır. Hayvan hakları da insan hakları gibi yasayla korunmalıdır

 

 

11. Hangi Zorunluluk ile peki her sene oldugu gibi bu hayvanlar öldürülüyor.. ?

 

12. 15 azmis, 275 bin izin verilmis....hani cok sayi da hayvan öldürülmesi bir suctu...unutuldumu..?

 

14. Hayvan koruma ve savunma kurallari birden belirli kisimlar icin gecersizmidir.. ?

 

babyrobbenbild7954pc3.jpg...Kanada' da fok avı başladı

 

Dünyanın en büyük deniz memelisi avı Kanada'nın güneyindeki buzlarla kaplı St. Lawrence Körfezi'nde dün başladı.

 

Kanada Balıkçılık ve Okyanuslar Kurumu Sözcüsü Phil Jenkins, yoğun buz tabakası nedeniyle avcıları taşıyan 16

 

teknenin fok sürülerine henüz yaklaşamadığını açıkladı. Şu ana kadar yalnızca 15 fokun öldürüldüğünü belirten Jenkins,

 

"Bu çok yavaş bir başlangıç" dedi.

 

Kanada hükümeti, bu yılki av sezonunda 275 bin fokun öldürülmesine izin verdi. Hayvan hakları savunucuları, 'zalimce'

 

yapılan avlamanın fok popülasyonuna zarar verdiğini iddia ediyor. Avcılar ve hükümet ise avlanmanın insanî olduğunu

 

savunurken balıkçıların önemli bir gelir kapısından mahrum edilemeyeceğini vurguluyor. Av sezonu, izin verilen sayıya

 

ulaşılıncaya kadar sürecek.

 

Fok avı, özellikle avlanma yönteminin neden olduğu kanlı görüntüler nedeniyle eleştiriliyor. Avcılar, uzun saplı bir tür çekiç

olan 'hakapik' le fokların kafataslarına seri darbeler indiriyor. Karla kaplı zemini kırmızıya boyayarak kaçmaya çalışan

 

hayvanlar bir süre sonra hareketsiz kalıyor. Daha sonra hayvanların değerli derileri yüzülüyor. Kanada hükümeti bu yıl,

 

dünyanın tepkisine neden olan avlanma görüntülerinin çekilmesini yasakladı. Ayrıca derilerin hayvanlar can vermeden

 

yüzülmesinin önüne geçmek için, fokların şah damarlarının kesilmesi zorunluluğu getirildi.

 

Yaklaşık 80 dolara alıcı bulan fok derileri daha çok Norveç, Rusya ve Çin'deki tekstilcilere satılıyor. Kanada, 2006'da fok

 

avından 25 milyon dolar kazanmıştı. Avrupa Birliği; ABD, Hollanda ve Belçika'nın daha önce yaptığı gibi fok ürünlerinin

 

ithal edilmesini yasaklamayı tartışıyor.

 

Kanada hükümeti, 1970'lerde 1,8 milyon civarındaki fok nüfusunun kontrollü avlanma sayesinde 2004'te 6 milyona

 

yaklaştığını tahmin ediyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 11 ay sonra...

 

12. 15 azmis, 275 bin izin verilmis....hani cok sayi da hayvan öldürülmesi bir suctu...unutuldumu..?

 

 

275 bin ' de az geliver di bu sene...

 

fok2903334682338138.jpg

 

 

'Katliam' başladı...

St. Lawrence Körfezi'ndeki Magdalen adasında bekleyen 20 gemi ve 100 kadar avcı, Kanada Balıkçılık Bakanlığı'ndan gelen

 

başlama duyurusu ile birlikte ava başladı

Yetkililer, ilk gün avcıların 200 kadar fok avladığını açıkladı.

 

Balıkçılık Bakanlığı Sözcüsü Phill Jenkins, 16 gözlemcinin sürekli olarak avlanmayı kontrol edeceklerini belirterek, bölgede basın mensupları

 

ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de var.

 

Fok avının protesto edilmesine itirazımız yok, ancak geçen sene 5.5 milyon olan fok sayısı, bu yıl 6.4 milyona çıktı.

Avlanma olmazsa sorun daha da büyüyecek" dedi.

 

Öte yandan Kanada'nın Charlottetown kentindeki Atlantik Veteriner Koleji'nden iki veterinerin, bakanlık gözlemcileri

 

ve bir grup fok avcısına "daha insancıl av teknikleri" konusunda eğitim verdiği öğrenildi.

 

Quebec ve New Foundland-Labrador eyalet hükümetleri tarafından finanse edilen eğitim kurslarının gelecek yıllarda geliştirileceği

 

ve bir süre sonra bu kursları tamamlayıp sertifika almayanlara avlanma izni verilmeyeceği belirtildi.

Kanada, bu yıl 338 bin fokun avlanmasına izin verdiğini açıkladı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

275 bin ' de az geliver di bu sene...

.

.

Kanada, bu yıl 338 bin fokun avlanmasına izin verdiğini açıkladı.

 

 

3 Günde 19 Bin Fok Öldürüldü

 

Dünyadan gelen tepki ve eleştirilere rağmen Kanada'da başlayan fok avının

 

ilk üç gününde 19 binden fazla fokun vahşi yöntemlerle öldürülerek avlandığı bildirildi.

 

Kanada Avlanma Bakanlığı sözcüsü Phil Jenkins,

 

av sezonunun ilk döneminde 350 avcının 19 bin 411 fok avladığını duyurdu.

 

Jenkins, avlanmanın "sükunet içinde olaysız geçtiğini" söylerken, fokların bu türlü avlanmasına karşı

 

çıkan uluslararası hayvanları koruma derneği IFAW, bu açıklamayı kınadı

 

ve "gözlemcilerin bu avlanma biçiminin vahşetine tanıklık ettiklerini" kaydetti.

 

IFAW gözlemcisi Cheryl Jacobson, av sırasında yaralanan bir fokun can havliyle kaçarak suya atladığını

 

ve bu fokun suyun altında öleceğinin kesin olduğunu belirttiği açıklamasında,

 

bu fokun resmi rakamlara dahil bile edilmeyeceğini söyledi.

Kanada hükümetinin bu yıl 280 bin civarında fokun avlanmasına izin çıkardığı belirtiliyor.

 

 

Bu rakamlar acaba neden değişir, birkaç gün öncesi 338 bin ken, bugün 280 bin birden oluvermiş

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

8065554.jpg

 

 

Avcılara destek için çiğ çiğ fok kalbi yedi

 

 

 

Kanada Genel Valisi Michaelle Jean, ülkesindeki fok avcılarına destek için bir fokun kalbini elleriyle

 

çıkarıp çiğ çiğ yedi.

 

Kanada devlet başkanı sıfatıyla Britanya Kraliçesi 2. Elizabeth’in temsilcisi olan Jean,

 

"Bu, Avrupa’ya bir mesaj mı" sorusunu ise şöyle yanıtladı:

 

"Nasıl isterseniz öyle değerlendirebilirsiniz."

 

 

Avrupa Parlamentosu, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir oylamayla, hayvan hakları savunucularının

 

"vahşi ve ekonomik olarak anlamsız"

 

saydığı fok avının yasaklanması yönünde karar almıştı.

AB hükümetlerinin 25 Haziran’da bu yasağı yürürlüğe sokmaları bekleniyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

yalcinergundogan.jpg

 

 

Hayvan haklarını o savunuyor

Hayvan hakları savunucusu Yalçın Ergündoğan, Türkiye’deki hayvan hakları ihlallerini anlatıyor.

 

Tarihte ilk "Hayvanları Koruma Derneği"ni 1825'de İngilizler kuruyor.

 

Daha sonra birçok ülkede kurulan dernek 1931 yılında bir araya gelerek 4 Ekim gününü "Hayvanları Koruma Günü"

 

olarak kabul ediyor.

 

Türkiye'de ise ilk dernek, 1955 tarihinde Ankara'da kuruluyor.

 

15 Ekim 1978'de ise Paris UNESCO evinde Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ilan ediliyor.

 

On yıldır yapılan uluslararası hayvan hakları toplantısı ise bu yıl 21-24 Ağustos arasında Viyana'da gerçekleşecek.

 

 

Hayvanların insancıl muamele görmelerini sağlayan hayvan hakları tanımlamasına göre, hayvanların tıbbi ve kozmetik

 

deneylerde kullanılması, derisi için öldürülmesi, eğlence için avlanması hak ihlali olarak tanımlanıyor.

 

Eti için hayvan üretmek de kimi hayvan hakları savunucuları tarafından bir hayvan hakkı ihlali olarak nitelendiriliyor.

 

Ergündoğan'ın başka bir söyleşisinde belirttiğine göre, o hayvanları beslemek için, o kadar çok tahıl tüketiliyor ki.

 

Eğer hepimiz vejetaryen olsaydık dünyada açlık diye bir sorun olmayacağını söylüyorlar.

 

Çünkü, eti için yetiştirilen hayvanlar, verilere göre üretilen mısır ve tahılların yüzde 70'ini tüketiyor.

 

Dünyadaki hayvan sürüleri 8,7 milyar insanın kalori ihtiyacına denk miktarda tahıl tüketiyor.

 

Tahmin edemeyeceğiniz kadar da su. Yani hayvanların özgürleşmesinin insanların özgürleşmesiyle diyalektik

 

bir bütünlük taşıdığını hatırlatıyorlar.

 

 

 

2222ohi.jpg

 

Söyleştiğimiz, yaşamının önemli bir bölümünü sol, sosyalist hareketler içinde geçiren Yalçın Ergündoğan aslında bir

 

gazeteci.

 

2004 yılından bu yana Birgün Gazetesi'nde hazırladığı Dünya Yalnız Bizim Değil sayfasında hayvan hakları temelli haber

 

ve yazılara yer veriyor.

 

İstanbul Çevre Konseyi, "Türkiye medyasının en özgün tematik sayfası" olarak kabul edilen bu sayfanın kurucusu

 

ve editörü Ergündoğan'a, "doğa, çevre ve hayvan haklarına" ilişkin "en özgün, nitelikli yayın"

 

ve "en iyi köşe yazısı" ödülü verdi. Ergündoğan aynı zamanda, www.sesonline.net adresli haber sitesinin genel yayın

 

yönetmenliğini yapıyor.

 

"Yaşam Savunusu" adını verdiği yeni kitabı Eylül ayında Kalkedon Yayınları'ndan çıkacak.

 

 

Hayvan severle hayvan hakları savunucusu arasında nasıl bir fark var?

'Hayvan sever' ile 'hayvan hakları savunucularını' kalın çizgilerle ayırt eden en önemli nokta, hayvan hakları

 

savunucularının tüm hayvan türlerinin ayrımsız hakları ve özgürlüklerini savunması.

 

Bir hayvanın güzel olması, cana yakın olması, sevimliliği gibi ölçütler hayvan hakları savunucularının mücadelesinde

 

belirleyici bir özellik değil. Hayvan hakları savunucuları, hayvanları yiyecek ya da giyim malzemesi,

 

eğlence ya da deney aracı olarak kullanmanın yanlış olduğunu yüksek sesle savunur.

 

"Sanayi tipi üretim" olarak adlandırılan ve en ağır işkence altında bulunan hayvan üreticiliğine karşı çıkar.

 

Sevmek zorunda değilsinizdir. Ama haklarına saygı göstermek zorundasınızdır.

 

 

 

333333m.jpg

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye hayvan hakları konusunda hangi noktada ?

Hak mücadeleleri aslında bir bütün ama ülkemizde böyle algılandığını söyleyemeyiz.

 

Bu çerçeveden bakıldığında hayvan hakları mücadelesi Türkiye'de yeni yeni bir varlık oluşturuyor.

 

Yasal düzenlemeler anlamında Türkiye'de 5199 sayılı "Hayvanları Koruma Yasası" var.

 

Bu yasa yakın zamanda, 2004'te, "AB'ye uyum yasaları" çerçevesinde hazırlandı ve yürürlüğe girdi.

 

Şimdi gelişen hak mücadeleleri ve dipten gelen bir dalga ile yasanın daha işlevli ve yararlı hale getirilmesi için çabalar var.

 

Yasada hayvanlara yönelik kötü muameleyi caydırıcı cezai tedbirler hemen hemen hiç yok.

 

Çoğu para cezası ile geçiştirilmiş.

 

Yani parayı ödeyenin hayvanlara kötü muameleyi yapabileceği gibi bir durum var yasanın genel mantalitesinde.

 

Yasa, belediyelere sokakta yaşamaya terk edilen hayvanları kısırlaştırıp, tedavi ve bakımlarının yapılarak alındıkları yere

 

bırakılmasını öngörse de, belediyeler en kestirme yol olarak toplu öldürme (itlaf) yolunu tercih ediyor.

 

Kimse de yasal anlamda bir şey yapamıyor. Kuduz söylentisi itlafı hedefleyen belediyeler için adeta bir "can simidi".

 

Avrupa'da "kuduz" vakasının görüldüğü tek ülke Türkiye dersek hiç abartmamış oluruz.

 

Çünkü Türkiye yabanıl hayatta yapılması gereken çok basit mücadeleyi yapmıyor.

 

15 Ekim 1978'de Paris UNESCO evinde ilan edilen "Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi"1 var.

 

Tüm ülkelerde mevzuatı bildirgedeki genel yaklaşımlara uyumlu haline getirme çabası ana hedef olmalı.

 

 

 

11111111111m.jpg

 

 

 

İnsan merkezli yaşam algısının hayvan dünyasına yansımaları nasıl oluyor ?

 

BirGün gazetesinde ve sesonline.net haber portalında yazdığım köşe yazılarında sık sık vurguluyorum.

 

İnsan türü benmerkezci. Kibirli. En "akıllı", en "zeki" hayvan türü olduğu iddiasında.

 

Aslında hayvan türü olarak bile ifade etmiyor tabii kendisini. Ama ne yapalım ki memeli bir hayvan türü.

 

"En akıllı" olduğunu sanan insan türünün içinden daha akıllı olduğunu iddia edenlerin kurduğu düzenlerin bugün vardığı

 

nokta, "kâr daha fazla kâr" güdüsüyle ancak varlığını sürdürebiliyor.

 

Bu durum da her şeyin alınıp satılabilir hale dönüştürülmesine neden oluyor.

 

Doğaya da, canlı yaşamına da öyle bakılıyor. Yani "en akıllı", "en zeki" olduğunu iddia eden "insan türü", diğer tüm

 

canlılarla birlikte üzerinde yaşadığımız gezegeni yok etme noktasında...

 

Hayvan haklarına duyarlı olan herkes vejetaryen mi olmalıdır ?

 

Her hayvan hakları savunucusunun "vejetaryen" olması beklenemez tabii.

 

Vejetaryen olma hali ahlaki bir davranış biçimi. Tabağımızdakinin "bir hayvan" olduğunun farkında olmamız gerektiğine

 

inanıyorum.

 

 

55555qqw.jpg

 

Dünya Yalnız Bizim Değil Platformu olarak gerçekleştirdiğiniz herhangi bir eylem,

 

etkinlik ya da somut bir çalışma var mı ?

Şu anda "Türkiye medyasının en özgün tematik sayfası" olarak kabul edilen ve 2004'ten bu yana Bir Gün gazetesinde

 

hazırladığım "Dünya Yalnız Bizim Değil" adlı doğa ve hayvan hakları sayfasını yayınlamaya başladıktan sonra aynı adla

 

hak mücadelesine girişmek için Dünya Yalnız Bizim Değil (DYBD) Platformu'nu 8 Temmuz 2004'te kurdum.

 

Gerçekleşen tüm nükleer karşıtı miting ve etkinliklere, küresel ısınmaya dikkat çeken etkinliklere, barış gösterilerine

 

katıldık platform olarak. İzmir'de Çiğli Belediyesi ile birlikte geçtiğimiz

 

Haziran ayında "Dünya Yalnız Bizim Değil" konulu ilköğretim öğrencilerine yönelik şiir, kompozisyon

 

ve resim yarışmasının düzenlenmesinde etkin rol aldık ve fikri destek verdik.

 

Doğanın ve hayvanların ne kendini savunacak 'avukatları', ne çıkarlarını koruyacak 'sendikaları', ne de 'oy hakları' var.

 

Görev, duyarlı insanlara yani "yaşam savunucularına" düşüyor...

 

"Keşke bu alana hiç girmeseydim" dediğiniz anlar oldu mu ?

Bu alana girmeseydim demedim ama elimin kolumun bağlandığı anlarda "başka bir işle uğraşsam nasıl olurdu" diye

 

karşılaştırma yaptığım zamanlar oldu.

 

Bizi çalışmaya sevk eden, "keşke bu alana hiç girmeseydim" dediğimiz durumlar ortaya çıkmasına rağmen çalışmaya

 

devam etmek olmalı.

 

Eğer çözüm getirmeye çalışmıyorsanız, hiçbir sorun görmezsiniz, sıkıntı da yaşamazsınız. Amaç sadece olanı değil,

 

olabilirliği de göstermek olmalı.

 

Bu düşünce bizi sürekli etkin kılar.

 

Kaynak: Sivil-iz/STGM Yayınları

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

090616050414194648c.jpg

 

 

Acımasız insanoğlu !

Önce gözlerini bağladılar, sonra testerelerini aldılar, başladılar kesmeye.

 

Hayvan debelense de, en ürkütücü sesleri çıkartsa da aldırmadılar. Kestiler, kestiler.

 

 

Sonra bir bir toplandı boynuzlar, depoya kondular. Geyiklerse artık çıplak gibiydi.

 

Tıpkı dişi sökülen bir fil gibi orada öylece kalakaldılar.

 

Burası Rusya'nın kuzey bölgesindeki Salba köyü.

 

Sibirya geyiklerine yapılan bu zulüm karşısında donup kalmamak mümkün değil.

 

Acı, kan ve dehşet bir arada !

 

 

 

Tek tek yakalanıp gözleri bağlanan geyikler.

 

insanoğlu vahşetinin aslında son kurbanları değil.

 

Boynuzlar, ilaç sanayinde kullanıldığından bu işlem yıllardır uygulanıyor.

 

Rusya, Çin ve Kore'deki ilaç şirketlerine oldukça yüklü paralar karşılığında satılan bu boynuzlar,

 

dokuları yenilemeye yarayan ilaçların üretiminde kullanılıyor

 

~~~

 

Acımasız insanoğlu ! ....insanoğlu!....insan....INSAN, INSAN' LAR ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

090616050414194648c.jpg

 

 

 

Acımasız insanoğlu ! ....insanoğlu!....insan....INSAN, INSAN' LAR ?

 

Sn.Birce, maalesef öyle, insanoğlu bu dünyayı sadece kendisinin zannediyor ve 21yyda bile insanlık, vicdan bu düzeyde, tüketime dayalı ekonomi yüzünden vahşet daha da artmış durumda. Tilki kürklerinin canlı canlı soyulduğu bir video izlemiş şoke olmuş donmuş kalmıştım. Dünyada ve ülkemizde de, Hayvan hakları yasası acilen, tavizsiz uygulamaya geçirilmeli hatta cezalar artırılmalıdır.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ya ne cezası ya adamlar trafik cezasına 15 tl kesiyor .Bu mu caydıracak yani?Yani bunu durduracak şeyler çok basit.Vericen müebbet hapis verecen trilyonlarca para cezası bakım o zaman bunu yapabılecek mı?Hıı parası mı yok o zaman bu para karsılanana na kadar devlete bedava çalışacak.O kadar yapılacak şey var ki emin olun bulunur. ;) Ya iyi ki ben Türkiyenin başında değilim yani :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sn.Birce, maalesef öyle, insanoğlu bu dünyayı sadece kendisinin zannediyor ve 21yyda bile insanlık, vicdan bu düzeyde, tüketime dayalı ekonomi yüzünden vahşet daha da artmış durumda. Tilki kürklerinin canlı canlı soyulduğu bir video izlemiş şoke olmuş donmuş kalmıştım. Dünyada ve ülkemizde de, Hayvan hakları yasası acilen, tavizsiz uygulamaya geçirilmeli hatta cezalar artırılmalıdır.

 

Saygılar.

 

Daha gecen; de bir video daha koymuş Gazetecilerimiz bir sayfasın' a sayın Dogrucudavut

cok önceden de izlediğimi gerci..maksatları nedir diye de icimden gecirmedim değil " o an "

diri diri hayanları kızartıp tavanın icersin' de.. birde bi güzel süsleyip tabaklarin icersin' de..

INSANLARA sundukları... Şok olmamak eldemi ki

 

 

;) Ya iyi ki ben Türkiyenin başında değilim yani :D

 

Bu son cümlen dikatimi cekti sercan, nede öyle düsünüyorsun ? Anlayamadim.

 

Demek istedigim su:

 

Oncası var Okutulan....... Üniversite bitiren..... Dr. luk yapan... Prof. olan vs... vs.. vs..

 

Neden Okutuluyorlar, Neden Okudular ?

 

Işsiz kalsınlar, sokaklarda boş boş gezinler diyemi ?

 

Neden Türkiyenin başında olanlar, bir türlü koltuklarıdan kalkamıyor'lar

 

Ve onca Gence Yerlerini vermiyorlar ?

 

Neden korkuyorlar..

 

Başaramayacaklarından mı

 

Belki haklılar, kendileri o kadar başarılar ki...

 

Batirirlar diye düşünüyorlardir belki de, değil mi...

 

Batmayan ne kaldı, düzgün giden nedir....

 

Sanırım ben göremiyorum.

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

8456519.jpg

 

 

 

Hayvanseverin sevmediği Türk

 

 

Fok derisinden kıyafet üreten Türk işadamı Hatem Yavuz’un, Namibya’da avlanacak 1 milyon fokun tüm haklarını aldığı ortaya çıktı.

 

Fok katliamının durdurulması için Yavuz’a baskı yapan uluslararası hayvan hakları dernekleri, 14 milyon dolar ödeyip fokları kurtarmaya çalışıyor. Ama yeterli para toplanamıyor.

 

GÜNEY Afrika ülkesi Namibya’da devlet izniyle bu yıl 95 bin foku avlayacak Türk şirketi, uluslararası hayvan haklarını koruma dernekleri ile karşı karşıya kaldı.

 

Avustralya’da yaşayan derici bir ailenin oğlu olan Hatem Yavuz, CİTES sözleşmesi dahilinde öldürülecek fokları avlamaması için hayvan hakları derneklerinin kendisine 14 milyon dolar teklif ettiklerini, ama ödeme yapmadıklarını iddia etti.

 

Avustralya’da yaşayan ve Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde de deri üretim tesisleri sahibi olan Hatem Yavuz, Namibya’da 2019 yılına kadar avlanılmasına izin verilen yaklaşık 1 milyon fokun tüm haklarını elinde bulunduruyor.

 

Afrika’nın güneybatısında bulunan Namibya’da, hükümetin bu yıl avlanmasına izin verdiği 95 bin fokun da tek alıcısı olan Türk işadamı Hatem Yavuz, avlanan hayvanların derilerini işleyerek dünyaca ünlü markalara satıyor.

 

 

Namibyalı fokları öldürme

Aralarında PETA, "Atlantic Canadian Anti-Sealing Coalition" (Fok Avına Karşı Atlas Kanada Koalisyonu), "International Fund for Animal Welfare" (Uluslararası Hayvan Hakları Fonu) ve "World Society for the Protection of Animals"

(Hayvanları Koruma Dünya Derneği) gibi örgütlerin de bulunduğu hayvan hakları savunucuları,

geçtiğimiz günlerde Yavuz’a, "Namibyalı fokları öldürme" diye baskı yapmaya başladı.

 

Mezbahaları müze yapacaktı

Yavuz, HSI ve IFAW örgütlerini temsil eden iki yetkiliyle 15 Haziran’da buluştu. Hayvan hakları örgütleri, Namibya

 

hükümetinden aldığı izinle, 95 kişilik ekip yardımıyla fok avına başlayan Yavuz’a, bu avı durdurması karşılığında 14 milyon

 

dolar önerdi.

 

Avı iki hafta durdurmayı kabul eden Yavuz, bu meblağ karşılığında, Namibya ve Şili’de bulunan mezbahaları ve deri işleme

 

tesislerini kapatarak müze yapmak için de gönüllü oldu.

 

1.4 milyon dolar topladılar

HSİ ve İFAW, hemen A.B.D, Avustralya, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Danimarka’da bir kampanya başlatarak avın durdurulması için gönüllülerden bağış topladı.

 

İnternet sitelerinden İngilizce olarak, "Namibya’daki fok katliamını durdurmamıza yardım edin" anonsuyla toplanan yardım,

 

1.4 milyon doları ancak bulabildi.

 

Yavuz’un talep ettiği 14 milyon dolara ulaşılamayacağının anlaşılması üzerine av yeniden başladı.

 

 

Yapmasam başkası yapacak

 

 

Paranın toplaması için 2 hafta süre verdiğini, avlanma sezonunun 1 Temmuz’da açılmasına rağmen avlanmaya geç

 

başladıklarını belirten Yavuz, 15 Kasım’a kadar ava devam edeceklerini söyleyerek Hürriyet’e şu açıklamayı yaptı:

 

"Namibya ve Şili’de her yıl binlerce fokun deri ve yağını işlemek için 2002’de ailemiz anlaşma yaptı.

 

CİTES sözleşmesi dahilinde yapılan av sırasında devlet yetkilileri bekliyor ve onların belirlediği erkek fokları öldürüyoruz.

 

Bunu biz yapmasak, başka bir şirkete verecekler.

 

Bu anlaşmamız 2019 yılına kadar geçerli. Fakat biz hayvan hakları kuruluşlarından gelen teklifle mezbahalarımızı müzeye

 

dönüştürme kararı aldık.

 

Böylece yatırımlarımızı başka yerlere yönlendirecektik.

 

Fakat bir ay içinde bir miktar para toplanmasına rağmen söz veren kuruluşlar bizi hiç aramadılar.

 

Zarar edeceğimizi bile bile Türk firması olarak bu işten çekilmek istiyorduk.

 

Bize söz verilen para getirilmediği için fok avına devam ediyoruz. Protestocu gruplar foklara değer biçtiler.

 

Bana göre, bağış toplamak için yaygara yapıyorlar. Ayrıca bizim şirket yükselen bir değere sahip ve tekel durumunda.

 

Bir trendi yakaladığımızda, hemen ’Türk’ler fok öldürüyor’ diye baskı yapıyorlar."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Böyle katlediliyor

Foklar, derilerine zarar gelmesin diye geçmişi Vikinglere dayanan "Hakapik" isimli ucu sivri balta ile vuruluyor.

Avcı, bu darbeden sonra eliyle hayvanın yarılan başından içeri parmağını sokup beyninin dağıldığından emin oluyor.

Avcılar tüfek kullanmak zorunda kalırsa, derisi kurşunla delinen fokların satış değeri düşüyor.

 

Bunları üretip Gucci ve Prada’ya satıyor

Hatem Yavuz’un kendi adına 1975 yılında kurduğu şirket, deri, kürk ve yün ticareti yapıyor.

Sloganı "Deri bizim işimizdir" olan firmanın merkezi Avustralya’da.

Şirketin ayrıca Türkiye, Rusya ve Güney Afrika’da tesisleri var.

Yavuz Grup’un işlediği deriler Gucci, Prada ve Versace gibi ünlü modaevleri tarafından kullanılıyor.

 

Penisleri için katledilecek

 

Erkek fokun cinsel organının afrodizyak etkisi olduğuna inanıldığı için 6 bin erkek fokun da ayrıca avlanmasına izin veriliyor. Erkek fok derisi, ayakkabı üretiminde de kullanılıyor.

 

Kanada’dan sonraki en büyük sürü yeri Namibya

 

 

KANADA’dan sonra dünyadaki en büyük fok sürülerini sahillerinde barındıran Namibya, fok avına, nüfusunu korumak amacıyla sınırlı miktarda izin veriyor.

 

Hükümet, fokların sadece derisinin değil, tamamının satıldığını, derisi ile birlikte eti, iç organları ve cinsel organlarının da çok değerli olduğunu savunuyor.

 

Yüzölçümü Türkiye’den büyük olmasına ve 1500 kilometre sahili bulunmasına rağmen ancak 2 milyon nüfusu olan Namibya sahillerinde 650 bin fok yaşıyor ve yılda 90 bininin avlanmasına izin veriliyor.

 

Yavuz, 2019 yılına kadar yaklaşık 1 milyon foku avlama hakkına sahip. Hayvan haklarına göre, bu karar, bu hayvanın soyunun tüketilmesi anlamına geliyor.

 

Hayvan katiline para verilir mi

Hayvan hakları örgütleri pes etmiş değil.

Zamana karşı yarış başladı. "Güney Afrika Seal-Alert Vakfı" kurucusu Francois Hugo, kendilerine destek veren binlerce kişiden "hayvan katiline verilmek üzere para istemenin çok zor olduğunu" belirtiyor.

 

Amaçlarının Namibya’daki tüm fok sürülerinin haklarını satın almak olduğunu belirten Hugo, bu sektöre böylece en azından 10 yıl için son vermek istediklerini ifade ediyor.

 

Görüntülemeye 6 ay hapis

Hatem Yavuz ve Seal Alert arasında süren 2 haftalık görüşme sonrasında netice alınamayınca fok katlamına başlayan

 

Namibyalı avcıları görüntülemek isteyen İngiliz gazeteci Jim Wickens ve Güney Afrikalı kameraman Bart Smithers

 

tutuklandı.

 

Gazeteciler izinsiz olarak bölgeye girdikleri gerekçesiyle 6 ay hapis ya da 1200 dolar para cezasıyla yargılanacak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Görüntülemeye 6 ay hapis

Hatem Yavuz ve Seal Alert arasında süren 2 haftalık görüşme sonrasında netice alınamayınca fok katlamına başlayan

 

Namibyalı avcıları görüntülemek isteyen İngiliz gazeteci Jim Wickens ve Güney Afrikalı kameraman Bart Smithers

 

tutuklandı.

 

Gazeteciler izinsiz olarak bölgeye girdikleri gerekçesiyle 6 ay hapis ya da 1200 dolar para cezasıyla yargılanacak.

 

Adaletsizliğe bakarmısınız ? Asıl hapse atılmaları gerekenler, kendilerini görüntüleyenlere ceza aldırtıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Adaletsizliğe bakarmısınız ? Asıl hapse atılmaları gerekenler, kendilerini görüntüleyenlere ceza aldırtıyor.

 

 

Adalet diye birşey var mı..

Olsaydı bunlar olmaz dı

Olsaydı gazetelerde şuan ve öncekiler yer almaz dı

Gercekten olsaydı, oncası bu olaylardan haberdar olanlar,

Görmemezlikten Duymamazlıktan Gelmezler di

Her sene yeni bi yasa ile geliyorlar, kimi zaman yükseltiyor, kimi zaman güya azaltıyorlar..

 

Neye göre yapılıyor bunlar..Insanların tüketme alışkanlıklarını karşilamak için mi

misal: ayakkabı

 

Yoksa neye dayanarak bu hakı kendilerin de bulabiliyorlar..

Var mı gercekten ADALET diye birşey

 

Saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AVRUPA BİRLİĞİ FOK TİCARETİNİ YASAKLADI

 

 

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Kanada’nın Dünya Ticaret Örgütü’ne şikayette bulunacakları uyarısına rağmen fok türevi ürünlerin ticaretini yasaklayan kararı onayladı.

 

Avrupa Parlamentosu tarafından Mayıs ayında alınan karar, Avrupa Birliği Dışişleri Bakanlarınca da tartışmasız bir şekilde kabul edildi.

 

AB’nin dönem başkanı İsveç yaptığı açıklamada fok türevi ürünlerin ticaretini yasaklayan kararın onaylandığını söyledi.

 

Avusturya, Romanya ve Danimarka oylamaya katılmazken, Finlandiya ve Danimarka’nın da taslağı onaylatmamak için uğraşları son sürat devam ederken,

 

diğer ülkeler lehte oy kullandı.

 

Böylece, yasa sayesinde Kanada’nın ihracat yaptığı ilk 10 ülke listesinin 7’si yok olmuş oldu.

 

2010’daki gelecek avlanma döneminde ambargo uygulamaya geçecek.

 

Avrupa pazarlarının fok ticaretine getirdiği ambargodan önce, Kanada’nın temel ticari ortakları olan Birleşik Devletler ve Meksika da fok ticaretini yasaklayan kararlar almıştı.

 

Kanadalı makamlar Avrupa Birliği ülkelerini kararı gözden geçirmeye çağırmış ve Kanada avı için kabul edilebilir herhangi bir istisnaya gidilmezse konuyu

Dünya Ticaret Örgütü’ne taşıyacakları tehdidinde bulundu.

 

Avrupa Parlamentosu, ‘*********’ olarak değerlendirdiği fok avını protesto etmek için geçen Mayıs ayında fok ithalatı ve satışını yasaklayan bir karar almıştı.

 

Hayvan hakları eylemcileri uzun yıllardır fok avının vahşet içeren bir uygulama olduğunu ve fok neslinin devamını tehlikeye attığını belirtiyor.

 

Öte yandan fok avcıları ve Kanada Su Ürünleri Bakanlığı fok avının sürdürülebilir ve insanca bir uygulama olduğunu,

 

Atlantik sahillerindeki insanlar için gerekli bir gelir kaynağı olduğunu savunuyor.

 

Üstelik, dünya genelindeki bu protestolara rağmen 2008’de 283 bin 200 fokun avlanmasına izin veren Kanada, bu yıl kontenjanı 55 bin artırmış

 

ve avlanacak fok sayısını 338 bin 200 olarak açıklamıştı. Fok avı buzulların durumuna göre genellikle Mart ayı sonunda veya Nisan ayı başında başlıyor.

 

Resmi izinli ‘işkence’

Her yıl yapılan fok avının şekli ve av sonrası korkunç bir görüntü arz ediyor.

 

Kanada Balıkçılık Bakanlığı tarafından sadece yetişkin fokların avlanmasına izin verildiği açıklansa da avlanan fokların büyük bölümünü,

 

derilerinin daha pahalı olması sebebiyle 3-4 aylık bebek foklar oluşturuyor.

 

Bebek foklar, avcıları gördüklerinde kaçmadıklarından, kalın sopalarla kafalarına vurulurken de savunmasız durumda.

 

Ölesiye dövülen yavru foklar, daha sonra çengelli sopalarla buzların üzerinde teknelere sürükleniyor.

 

 

 

Bu sırada hala ölmeyen birçok yavrunun derisi ise canlı canlı yüzülüyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

KEDİ ÖLDÜRENE 7 AY ISLAH ÇALIŞMASI CEZASI

 

 

 

Rusya'nın Arhangelsk Bölgesi’nde kedi öldürdüğü içinyargılanan bir kişi, 7 ay boyunca ıslah çalışmalarına tabi tutulacak vegelirinin yüzde 10’luk kısmına da devlet tarafından el konulacak.

 

Sergey Vahromov sarhoş bir halde beş yaşındaki kızın elindeki yavru kediyi alarak,küçük kızın gözleri önünde yavruyu duvara fırlattı.

 

Darbenin etkisinden şansız yavru ölürken, kızın ailesi de Sergey Vahromov hakkında şikayetçi oldu.

 

Kedikatili Vahromov, Rus anayasanın 1/245 maddesine (hayvanlara kötü muamele) göre suçlu bulundu.

 

Rus halkının yüzde 80’i, hayvanlara kötü muameleyi hoş karşılamıyor.

 

 

 

 

Bu olay hoşuma gitti, keşke her yerde olsa...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
  • 3 ay sonra...

 

Başıboş hayvan sorunu gelişmekte olan ülkelerde aynı şekilde seyrediyor. Gelişmiş ülkelerin başıboş hayvana yaklaşımı bizden farklı.

 

Başıboş hayvan sorunu gelişmekte olan ülkelerde aynı şekilde seyrediyor. Gelişmiş ülkelerin başıboş hayvana yaklaşımı bizden farklı.

 

Başıboş hayvanlarla mücadelede sadece kısırlaştırma üzerinde durmak ve bunun nasıl uygulandığını tartışmak yapılan bir yanlışın tespitini sağlayabilir.

 

Sorunun çözümünü sağlayacak saptamalardan uzaklaştırır.

 

Kısırlaştırma bu sorunun çözümünde çözüm müdür ?

 

Bunu iyi saptamak gerek. Hayvan alınsın operasyon öncesi kontrolü yapılsın sonra gerekenler yapılsın. Sokağa salınsın. Sadece saptanan bir soruna sanal çözüm üretmektir. Dünyada sorunu bu şekilde tek taraflı bakarak çözmüş ülke ismi verebilecek var mı ?

 

Bunun ne işe yaradığını biraz irdeleyelim. Belediyelere aşı ilaç satılacak. Belediyelere yem satılacak. Isırılan insanlara aşı serum ithal edilip uygulanacak.

 

Sonrasında hayvanlar sokaklarda yine ezilecek. İnsanlar yine ısırılacak. Hayvanlar yine hastalıklara açık bir şekilde aç susuz yaşam mücadelesi verecek.

 

Benim burada gördüğüm sahipsiz hayvanlar üzerine kurulu rant düzeni. Bu düzen içinde kimse ne hayvanların durumunu sorguluyor ne de hayvanların düştüğü bu durumdan dolayı insanların yaşadığı sağlık sorununu.

 

Hiç kimse ya da kurum bu hayvanların kaynağını araştırmıyor.

 

Kaynakta mücadeleyi ön plana çıkarmıyor. Kaynak sokakta yaşayan hayvanlar mı acaba? Sokakta yaşayan hayvanların yiyecek kaynakları sınırlı.

 

Sınırlı kaynakla sonsuz yaşam olmuyor. Sınırlı yiyecek kaynağıyla zaten nüfus artışı kendisini otomatikman sınırlıyor.

 

Peki, o zaman o hayvanlar sahipsiz hayvan tanımını nasıl alıp, bunca yapılan kısırlaştırmaya rağmen başıboş hayvan nüfusu aşağıya çekilemiyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Konu çok güzel de, bazı maddeleri uygulamak için Hindu veya vejetaryen olmak gerek. 11. maddeye uymak için ise öldürmeden yemeliyiz onları ama zorunluluk koşulu vardı galiba. Bizim beslenmemiz zorunluluk olarak kabul edilebilir. Çok sayıda yabani hayvanı öldürmemek için de balık yemeyi kesmeliyiz. İnsan ilk olarak köpeği evirdi. Sonra keçi, koyun inek domuz gibi hayvanları evcilleştirdi. Yemek için. Gücünden yararlanmak için ise at eşek, deve, lama, fili kölesi yaptı.

Kesinlikle onlara iyi davranmalıyız, onları köle etsek, etini sütünü yumurtasını yesek de, iyi davranmalıyız. Onlara yaptıklarımızın sınırlarını koyarak biz sadece kendimizi kandırmış olmuyor muyuz?

Ya besin zincirinin en üstünde olanlara kızmak, yani ceylanı parçalayan leopara, Afrika mandasını henüz öldürmeden butlarını yemeye başlayan, karnını deşen aslanı suçlamak, yem olanın tarafını tutmak. Bu da aslana haksızlık etmek değil mi?

Bu kuralları yazanların içinde istakozu canlı canlı kaynar suya atan yok mu sanıyorsunuz?

Ben de, ********* bulduğunuz fareye, sülüğe yapılan haksızlığı kınıyorum.

 

Tüm bunlar sadece kendimizi iyi hissetmek için uydurduklarımız olamaz mı? İşte bunlar da farklı bir bakış.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.