Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

''Atatürk şimdi ölüyor''


muki

Önerilen İletiler

SEVGİLİ Kıymet Sönmez, bir eski takvim yaprağının arkasında buldu:

 

"...İnebolu’dan Kastamonu’ya geliyoruz. Büyük Gazi’nin 24 saat evvel şapka hakkında söylediği nutuk Kastamonu’da etkisini göstermiş. Bütün memurlar, öğretmenler beyaz şapka giymişler.

 

(.......)

 

Ata, Kastamonu’ya gelirken çarşaflı-peçeli kadın öğretmenler, şimdi peçelerini açmışlar. Yol boyunca yaşlı, genç, kadın, erkek, çocuk herkes dizilmiş, sevgi çığlıkları atıyorlar. Bu sesler Ilgaz’ın eteklerinde yankı yapıyor.

 

(.......)

 

Gazi, manzaranın ihtişamı karşısında otomobilinden indi. Daha iki adım attı ki, yolun iki tarafını dolduran ve tarlalara taşan gök peştamallı Türk anaları onun etrafını sardılar.

 

(.......)

 

Altın saçlı, keskin bakışlı Atatürk, mendilini gözlerine kapattı...

 

Atatürk ağlıyordu..."

 

*

 

O kutsal devrimin, artık sadece eski takvim yaprağının arkasında kalan kısmıdır bu.

 

Bize; kılık-kıyafet devriminin, tüm cumhuriyet devrimlerinin sembolü olduğunu anlatır.

 

Atatürk, güçlü orduları yendiğinde değil, Kastamonu’da çağdaş giysili kadınları gördüğünde anlamıştı başardığını ve ilk kez ağlamıştı.

 

Ve dinci bu yüzden ısrarlı.

 

Bu yüzden; karşı devrimciler açısından kadınların tekrar tesettüre bürünmelerinin, üniversitelerden başlayarak kızların türbana girmelerinin önemi fazla.

 

Bu yüzden sabırsızlar.

 

Bu yüzden aceleleri var.

 

*

 

Şimdi kaybediyor Atatürk...

 

Şimdi yeniliyor...

 

Atatürk’ü ağlatan kıyafet devrimi de öbür devrimler gibi bugünlerde siliniyor.

 

Anlamıyor musunuz?..

 

Bir ulus, kendisine bağımsızlık-özgürlük-kimlik-kişilik veren... Onur-şeref armağan eden... Kendisine çağdaşlık-uygarlık yolunu açan... Ve bunu başardığını gördüğü zaman ağlayan yiğidine ihanet ediyor.

 

Çocukları terk ediyorlar onu...

 

Ve Atatürk yeni yeni ölüyor.

 

29 Ocak 2008

Bekir COŞKUN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

LUDWIGSHAFEN ´I ziyaret eden basbakani karsilayan iki üc bin Türkün ,basbakanin sadece onlarla basbasa kalmasi basbakanin onlara olay yerinde hitap ederlen susun demesi Alkislamayin demesi ,cünkü yanan Evin önünde cok garip gösteriye dönüsterenler´e susun demek zorunda kalmasi evet ya ..

 

kıyafet devrimi ,evet dün onlari bu halde görenler acaba ilerde hepimiz bu topluluk sekline dönüsecekmiyiz diye bir defa daha aglamistir tabii bu sevinc gözyaslari degil ,,

 

ölenler kimin umrunda dünkü resim onu yakalamistir! ... Dünya basinida ordaydi ..Basbakani Halkina hitap ederken görüntülüyordu bu resmi anlatmaya kelimeler yetmez?

 

 

 

Efendi Türkler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'nin bugünkü aglanacak hale gelmesinde 50 yildir sürdürülen dinci siyasetlere karsi cikarlari icin renk degistirmis olan sahte Atatürkcüler,sahte milliyetciler,TSK,kendilerini halkin üerinde gören aydin demiyorum elit ve entel kesimler,entel olmayi cene altinda sakal birakmak olarak görenler,Batiya kul köle olanlar ve iclerinde zerre kadar vatan sevgisi olmayanlar sucludur.Karsilarinda okumus birini gördüklerinde okul sirasinda oturur gibi oturup o okumus olanin agzindan cikanlari aval aval dinleyip yanlismi dogrumu oldugunu bile idrak edemeyecek kadar düsünce ve bilgi yoksunu olanlardir suclu

Bu millet hala cinlerle perilerle ugrasiyorsa,hala büyüle üfürkle ugrasiyirsa hala,telefonlarin basinda bir din adamina *hocam ben büyü yptirdim ama geri tepti,olurmu böyle seyler*diye sormak icin oturuyorsa onlardir suclu.Evet hepimiz sucluyuz,bu ülkenin isgaline 80 yil önce ses cikarmayan birakin bizi adam etsinler diyen zihniyet hala yasiyorsa onlardir suclu.Lozanda kazandiklarimizi geri isteyenlerin hak ve hukukundan bahsedenlerdir suclu.ve;

BIZ ATATÜRK'ÜN YOLUNDAYIZ,ONUN ILKE VE INKILABLARI DOGRULTUSUNDAN ÖDÜN VERMEYECEGIZ DIYEN OMUZLARI YILDIZLI OLANLARDIR SUCLU.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yillardan beri seriatci ve milliyetci gecinen ama düsünce ve politik acidan dincilerden fazla bir farki olmayanlarin ülkemizde vatanseverlik adi altinda önüne gelen devrimci, demokrat ve yurtseveri vatanhaini ilan ederek ve onlari sindirerek ya hapishanelerde cürümelerini saglayan, ya öldüren ve yada yurtdisina gitmelerini saglayanlar sayesinde Atatürk'ün degerleri ve idealleri bugün degil en az 50 yil önceden öldü. Seriatci cumhurbaskanininsecilmesinde ve türbanin okullarda izinli olmasini saglayan koalisyona bakarsaniz dediklerimin ne kadar dogru oldugunu göreceksiniz. MHP gibi partilere bel baglayarak ülkede terör bitirmek isteyenlerin anlamasi gerek artik. Bunlarla hic bir yere gidilmez. Onlar degillermi zaten ülkemizdeki carpikliklari dile getirenleri vatan haini ilan ederek kötülemek. Her sehit cenazesinde baslarda olarak sanki sadece onlar bu vatanin savunuculari gibi gözükerek vatandasi aldattilar. Hükümette olduklari gibi muhalefette de aynen ülke cikarlarina ters düsen kanunlari onaylamislardir.

Sunu herkes bilmesi gerek, gercek vatanseverler ülkesinin her alanda temizlenerek ileriye dogru adim atmasini isteyenlerdir, aynen devrimci Deniz Gezmis ve arkadaslari ve Nazim Hikmet gibi aydinlardir. Ama herkesin bildigi gibi bu yurtseverlerin tümü gene MHP gibi partiler tarafindan vatan haini olarak yansitilmitir. Ve diger taraftan Susurluk cetesi vatansever ilan edilmistir bu zihniyetler tarafindan.

Atatürk nasil yasasin bu durumda, yasama imkani yokki.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TÜRK KADINI VE ATATÜRK...

 

Osmanlı'nın şeyhülislam ile dini devlet işlerine sokması ile kadın eski çağlardan gelen Türk kadınına tanınan pek çok haktan mahrum bırakıldı...

 

Örneğin şeriatte (ki bu kavram aslında Kuran demek değildir, yorumdur şeriat, çoğu kuralı Kuran'dan değildir) kadının her yeri hamahremdir ve gizli tutulmalıdır, dayatması kabul ettirildi... Ve kadınlar çarşaflara sokuldu...

 

Osmanlı'da hilafetten önce erkekler tek eşli iken dinin kendilerine tanıdığı haklar ile 4'e kadar eş ile evlenmeye başladılar...

 

Osmanlı'da kadının tek başına şahitliği geçerli sayılmamaya başlandı...

 

Şeriat kurallarınca mirastan hak alabilirdi.

 

Ancak zengin ve aristokrat kesimin kızları eğitim alabiliyorlardı çoğuda Avrupa'da okuyordu...

 

Boşanma isteme hakkı kadına tanınmamıştı ama erkek söz ile kadını boşayabiliyordu, kadının mağduriyetini gidermek erkeğin insafına kalmıştı... Tıpkı evlenme isteği sorulmadığı gibi...

 

Ve bütün bu etkenlerin ardınan Osmanlı sosyal hayatan kadını çıkarttı ardından devlette çökme başladı...

 

Atatürk Türk kadınına geçmiş atalarımızın yaklaşımıyla baktı, Türk kültüründe kadın çok değerli bir varlıktı, doğurganlığı dahi kutsanırdı, regl görmeye başlayan genç kızlar için kutlama törenleri yapılırmış eski Türklerde... Ana olmanın ilk adımı olduğu için... Oysa dine göre yaklaşanlar regl gören kadının Kuran'a el süremeyeceğini, ibadet edemeyeceğini salık vermişlerdi... Yani bu bir ayıpmış gibi kadını bir anlamda geri plana atmıştı...

 

eksik etek, yarım akıl, saçı uzun aklı kısa... kadına nasıl bakıldığına dair ara sözleri...

 

Atatürk'ün devrimleri ile Türk kadını yeniden sosyal hayatta yer buldu...

 

Eğitim hakkı, seçme ve seçilme hakkı, hukuksal haklar elde etti...

 

Boşanma ve evlenmelerde fikri sorulmak zorundalığı kazandı...

 

Mirastan eşit pay alma hakkı kazandı...

 

Bir günah unsuru olmadığını bir insan olduğunu, modern giysileri giyme hakkı kazanarak ifade etti...

 

Şahitliği Türk mahkemelerinde birey olarak geçerlilik kazandı...

 

Boşanmak isterse mahkemeye başvurma hakkı kazandı...

 

Bütün bunları elde edememiş din baskısı altında ezilen kadınları görünce kendi ellerindeki imkanlardan nasıl bu kadar kolay vazgeçebildiklerini anlamak imkansız... Belkide çoğu ne kaybedeceğini bilmiyor, ya da inanmıyor, belkide kandırılıyor...

 

Ama bir gerçek var ki, hiç bir din kadına bu kadar özgürlük tanımamıştır, bu kadar hak kazandırmamıştır... Laik ve demokratik hukuk devleti en çok kadınlar için önemli, çünkü biliniyor ki dinle yönetmek isteyenler kadınlara bu hakları vermeyecek... Dinde her zaman daha fazlası ve derini var... Kimin yorumuna göre inanacağını ve yaşayacağını sen belirleyemiyorsun o zaman şeriati belirleyenler seçiyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TÜRK KADINI VE ATATÜRK...

 

---Osmanlı'nın şeyhülislam ile dini devlet işlerine sokması ile kadın eski çağlardan gelen Türk kadınına tanınan pek çok haktan mahrum bırakıldı...

 

Örneğin şeriatte (ki bu kavram aslında Kuran demek değildir, yorumdur şeriat, çoğu kuralı Kuran'dan değildir) kadının her yeri hamahremdir ve gizli tutulmalıdır, dayatması kabul ettirildi... Ve kadınlar çarşaflara sokuldu...

Osmanlı'da hilafetten önce erkekler tek eşli iken dinin kendilerine tanıdığı haklar ile 4'e kadar eş ile evlenmeye başladılar...

 

Osmanlı'da kadının tek başına şahitliği geçerli sayılmamaya başlandı...

 

Şeriat kurallarınca mirastan hak alabilirdi.

 

Ancak zengin ve aristokrat kesimin kızları eğitim alabiliyorlardı çoğuda Avrupa'da okuyordu...

 

Boşanma isteme hakkı kadına tanınmamıştı ama erkek söz ile kadını boşayabiliyordu, kadının mağduriyetini gidermek erkeğin insafına kalmıştı... Tıpkı evlenme isteği sorulmadığı gibi...

 

Ve bütün bu etkenlerin ardınan Osmanlı sosyal hayatan kadını çıkarttı ardından devlette çökme başladı...

 

Atatürk Türk kadınına geçmiş atalarımızın yaklaşımıyla baktı, Türk kültüründe kadın çok değerli bir varlıktı, doğurganlığı dahi kutsanırdı, regl görmeye başlayan genç kızlar için kutlama törenleri yapılırmış eski Türklerde... Ana olmanın ilk adımı olduğu için... Oysa dine göre yaklaşanlar regl gören kadının Kuran'a el süremeyeceğini, ibadet edemeyeceğini salık vermişlerdi... Yani bu bir ayıpmış gibi kadını bir anlamda geri plana atmıştı...

 

eksik etek, yarım akıl, saçı uzun aklı kısa... kadına nasıl bakıldığına dair ara sözleri...

 

Atatürk'ün devrimleri ile Türk kadını yeniden sosyal hayatta yer buldu...

 

Eğitim hakkı, seçme ve seçilme hakkı, hukuksal haklar elde etti...

 

Boşanma ve evlenmelerde fikri sorulmak zorundalığı kazandı...

 

Mirastan eşit pay alma hakkı kazandı...

 

Bir günah unsuru olmadığını bir insan olduğunu, modern giysileri giyme hakkı kazanarak ifade etti...

 

Şahitliği Türk mahkemelerinde birey olarak geçerlilik kazandı...

 

Boşanmak isterse mahkemeye başvurma hakkı kazandı...

 

Bütün bunları elde edememiş din baskısı altında ezilen kadınları görünce kendi ellerindeki imkanlardan nasıl bu kadar kolay vazgeçebildiklerini anlamak imkansız... Belkide çoğu ne kaybedeceğini bilmiyor, ya da inanmıyor, belkide kandırılıyor...

 

Ama bir gerçek var ki, hiç bir din kadına bu kadar özgürlük tanımamıştır, bu kadar hak kazandırmamıştır... Laik ve demokratik hukuk devleti en çok kadınlar için önemli, çünkü biliniyor ki dinle yönetmek isteyenler kadınlara bu hakları vermeyecek... Dinde her zaman daha fazlası ve derini var... Kimin yorumuna göre inanacağını ve yaşayacağını sen belirleyemiyorsun o zaman şeriati belirleyenler seçiyor...

 

Pirelerin çeşitli saç kesimi tarzlarına hakim olduğu bir zamanda adamın aşağıdaki şekilde bağırmış...

 

Buyrun cenaze namazına...Bilmeyenlere promosyon olarak namaz klavuzu hediyedir...

 

---Osmanlının Şeyhülislam ile...

Osmanlı kuruluşu itibariyle islam üzerine kurulmuş ilerleyen yıllarda örfi hukuku da geliştirmiştir. Demek ki, islami hükümlerin kaide olarak Osmanlı'da bulunması Şeyhülislamlığın bir sonucu değildir.

 

---Osmanlı'da hilafetten önce tek eşli ile...

 

Bunu bilebilmek için elimizde belirli bir sonuç olması gerekir. Kaçtı Osmanlı'ya hilafet'in gelişi. 1517'de mi gelmişti. Bundan önce tek eşlilik ile ilgili bir araştırma, belge var mı? Kaldı ki, o tarihten sonra din değişmedi, sadece halifelik Osmanlı'ya intikal etti.

 

 

---Ancak zengin ve aristokrat kesimin kızları eğitim alabiliyorlardı çoğuda Avrupa'da okuyordu...

 

Hangi tarihte...Avrupa'da zengin ve aristokrat olmayan kesimin kızları ne zaman okumaya başlamıştır.

 

 

---Kadın Osmanlı'da sosyal hayattan çıkartıldı devlet çökmeye başladı...

 

İlk defa Osmanlı'nın çöküş nedeninin kadının sosyal hayattan çıkartılması olduğunu duydum. Akla zul bir yaklaşım vardı. Kanuni'nin devlet işlerine kadını karıştırdığı için devlette çökme başlamıştır diye...Neyse en azından Osmanlı'nın çökme nedeni olarak Dinazor neslinin tükenmesi gösterilmemiş...

 

Kadının boşanma hakkı meselesine gelirsek; Hasan Tahsin Fendoğlu'nun Türk Hukuk Tarihi tavsiye edilir. Haa, ben onu bulamam diyorsanız internette Osmanlı'da kadının boşanması diye aramanız durumunda

Erkeğin boşanmasına "talâk", kadınınkine de "muhalaa" denilmektedir. Sosyal, psikolojik ve ekonomik gerekçelerle boşanma, erkeğe tek taraflı olarak tanınırken, kadına hakim kararıyla birlikte tanınmıştır.

Osmanlı Devleti'nde, belgelere yansıyan örneklerle talâk, yani erkeğin karısını boşaması, sanılanın aksine erkeğin karısına 3 defa "ben seni boşadım” demesiyle olmuyordu. Bunu söylemekle belki hukuki anlamda boşanma gerçekleşiyordu ama, gerek kadın gerek erkek, kim olursa olsun, boşanmaların bir mali külfeti bulunuyordu. Bu külfeti de boşanmayı talep eden tarafın karşılaması mecburiyeti vardı. Erkek karısını boşadıktan sonra genellikle bunu mahkemeye tescil ettiriyor, mehrini ödüyor, gerekli nafakasını da belirliyordu. Zaman zaman aksi durumlar olmuyor değildi; ancak kadın hemen mahkemeye müracaat ederek, hakimin gerekli müdahaleyi yapmasını istiyordu.

Mahkeme kayıtlarında kadının tek taraflı olarak boşama hakkını kocasından alan belgelere rastlamadık. Fakat aile içinde şiddetli geçimsizlik sebebiyle, kadınların boşanma talepleri oldukça sık görülmektedir. Böyle bir boşanmada kadın, erkeğin kendisine ödemesi gereken mehir ve nafakadan vazgeçmekteydi. Yine kadın şiddetli geçimsizlik şikayetiyle mahkemeye başvurduğu zaman hakim, yaptığı tahkikat neticesinde genellikle ayrılma kararı veriyordu. Ama erkeğin evini ihmal etmesi, iaşesini temin etmemesi veya karısıyla kavga etmeleri gibi gerekçelerle gelindiğinde hakim, erkeğe gerekli tenbihatı yaptıktan ve mahalle ileri gelenlerini de duruma nezaretle görevlendirdikten sonra, evliliğin devamına karar veriyordu.

Öte yandan, dönemin şartları gereği, uzun ticari yolculuklar veya savaşlar sebebiyle gidip de geri dönmeyen erkeklerin eşleri de, kocasının akibetiyle ilgili iki kişinin şahitliğiyle ya da dönemeyecek bir durumu varsa, hakime müracaat ettiğinde de boşanma gerçekleşiyordu. Böyle durumlarda dağılan ailelerin ekonomik imkanları yetersizse kadı, gerekli ianeyi temin yoluna giderdi.

Sonuç olarak İslâm hukukunun erkeğe tanıdığı bir hakkı sürekli ön planda tutarak, günümüz insanını Osmanlı'da kadının boşanma hakkının bulunmadığı şeklinde bir düşünceye sevkeden tavrın doğru olmadığı anlaşılmaktadır.

 

bu metin de işgörür...

 

Metin'de ne görülüyor. Boşama isteme hakkı kadına aittir erkeğe ise boşama hakkı aittir. Yani ki, sizin cümlenizin tam aksi istikametinde...İkisi arasında büyük bir fark vardır...Bu olumsuz bir durumdur kadın açısından ancak sav'ınızı ortadan kaldırmaktadır.

 

Kadının, boşanma hakkı Osmanlı'da dar olarak kullanılabilmekteydi. Zordu demek ayrı birşeydir yoktu demek apayrı birşeydir...

 

---Atatürk'ün Türk kadınına bakışı,regl, islamın bakışı...

 

Mümkünse Atatürk ve Türk kadınına bakış konusunda başka örnek verin. Atatürk, sanıyorum ki böyle bir cümlenin içerisinde adının geçmesini istemezdi...Daha uygun bir örnek bekliyoruz...Atatürk regl olan kızları din kötü bakıyor ben iyi mi demiştir...

Yaşasın regl olan kızlar kahrolsun onları Kur'an'a dokundurtmayan yobazlar...Töğbe neuzubillah...şapşal şapşal cümle kurmaya başladım...

 

En son modern giysiler...Modern giysi...Ne anlama geliyor bu,modaya uygun mu? Çağdaş giysi demeyin onun da içini dolduramıyorum. Modern giysi...Modern giysi...Buraya düşünce balonu ekleyemiyor muyuz? Düşünce balonu ekleyemiyorsak bir balon eklesek de olur...Eğer modanın ölçüsü olan bir giysiden bakacaksak haklısınız ancak bugün tesettürde dahi moda var ki, türban modern bir giysi konumundadır. O zaman çağdaş giysi diyeceksiniz ki, onun da ne olduğu belli değil. O zaman din dışı giysi demeniz gerekir...Yani modern değil dinden soyutlanmış giysi...Kimin dininden..."Dünya görüşünün emaresi olarak kıl" adlı kitabı ben değil de biri yazarsa eğer modern giysiye'de değinse iyi olacak...

 

Kafamı sağlama aldım ve düşecek elmayı bekliyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dini giysi diye bir giysi yoktur insanca giyim vardir.Dini giysi adi altindaki ucube kiyafetler Türkiye'ye has bir olgudur ve amaclarida bellidir.Yahudilerin sembol olarak taktiklari bereyi genelde erkekler takar kadinlar degil.Giyim bir insanin kafa yapisiylada ilgilidir.Ha kafa yapisi bozuk ama bu kafa yapisindan farkli görünmeye calisanlara takiyyeci denir.Aynen Erdogan'in ben degistim diyerek degisik kiyfetler ve kravatlar takmasi gibi,ama konustugu zaman yürüdügü zaman kafa yapisini saklayamiyor.Modern giysi demek insanca giymekle cagdas giyimle illgilidir.Yani kitap yazmaya gerek yok modern giysi üzerine,modern düsünenler modern giyinirler.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sağlama al kendinide aman sende bi yerden düşme :P

 

yazdığım her kelimenin arkasındayım, bakın yıl 2008 ve elinizde imkan varsa kadınlar arasında dolaşın özellikle dini konularda bilgili olduklarını sananlarla, bakalım söylediklerim bugünde geçerlimi değil mi?

 

hilafetin geldiği yer neresi olursa olsun iddia ettiklerim orada gerçek olmuştur...

 

eğer kadını sosyal hayattan çıkarmanın bir devletin çökmesinde etken olmadığını sanıyorsan kadını sosyal hayata katmayan, çalışmasına izin vermeyen, eğitimini kısıtlayan, dini (ya da kendi yorumunu) kullanarak kadını himayesi altında saklayan toplumlara bak yeter... gördüklerin ifade ettiklerinle örtüşmeyecek... çok uzağa bakmana gerek yok İslam alemine bak yeter...

 

Ve eğer savın gerçekse o zaman bana oradaki kadınların durumunu neye bağladığını izah edersen sevinirim...

 

Din kadını İran, Afganistan, Arabistan, Pakistan gibi ülkelerdeki duruma sokmuyorsa kim bunu neden yapıyor?

 

Osmanlı kadını devlet işlerine karıştırdığı için değil hilafeti aldıktan sonra Arabistandan getirttiği ulemayı devlet işlerine karıştırıp, kadını onların anlayışı ile sosyal hayattan uzaklaştırmasıyla çöküşe geçti... Yani söylediklerin göya dalga geçme niteliğinde ama gerçek değil... Eğer sence din kadını ikinci sınıf vatandaş yapmıyorsa kim neden yapıyor?

 

Ya İslam ile yönetilen ülkeler yanlış yapıyor ya Türkiye'de ki anlayış yanlış... Çünkü Atatürk Türk kadınına Arabların ve diğer İslam dünyasının vermediği kadar hak ve özgürlük verdi...

 

Başka kim ne verdi? :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şimdi olanı görmez ve üzerine laf olsun diye kelime oyunları yapar ve kendini haklı karşındakinide komik duruma düşüreceğini sanan bazı kişiler...hükümette de görevdedir ve bunlarda aynı ağızla aynı incileri dökmektedirler..

 

bende sanmıyorum eminim ki Atatürk ne emeklerle kurulan bu cumhuriyetin bugünkü durumun sorumlularını .. saygın onurlu ve şerefli ünvanlarla anarken

 

kendi adına ilke ve inkilaplarına yapılan saldırılar karşısında.. süklüm püklüm bir duruş sergileyen bu halkın önderi olamaktan utanç duyuyordur..

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yıl 1826 İkinci Mahmut Osmanlı Sultanıdır.

 

Şeyhülislamlık makamı yaklaşık 17 yıldır Nakşibendiliğin Halid-i Şeyhliğinin elindedir.

Nizami Cedit ordusunun kurulması için Osmanlıyı zaferden zafere koşturan Yeniçeri Ocağı ortadan kaldırılmıştır. 26 bin yeniçeri katledilmiştir. Yeniçerilerinin tamamı Bektaşi'dir.

Bu tarihten sonra Nakşiliğin derin izlerini Osmanlı yönetiminde görmemiz mümkündür.

Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra yıkılış hızlanır.

"Kızıl Sultan"'ın jurnalcileri de Nakşibendilerdir.

Halid-i Şeyhliği Jöntürklerin sultana karşı yürüttüğü mücadelenin kırılmasında önemli görevler yüklenmişlerdir.

Bu kısa tarih hatırlatmasını şundan yaptım.

Nakşilerin belli başlı irşatlarından (propagandasından) birisi de;

"Osmanlının güçlü içtimai (sosyal) yapısı tarikatlar sayesindedir."

Şeklinde iddia ileri sürülmektedir. Yukarıda ki kısa tarih hatırlatmasında da anlaşılmaktadır ki bunların insanların arasına nifak sokmaktan başka marifetleri yoktur.

İkinci Abdülhamit ile Nakşiliğin etkinliği derinleşmiştir. Bugün ki Cumhuriyet dönemindeki Nakşiliğin devamı F-Tipi örgütlenmedir. Fethullahcılıktır. Şimdilerde bunların jurnalciliği, CIA ile bütünleştirerek devam etmektedir.

Kurtuluş Savaşı sırasında İngiliz Sterlinleri ile 19 gerici isyanı örgütleyenler bunlardır.

İngiliz Elçiliğinden yürütülen 31 Mart Ayaklanması bunların jurnalciliği ve örgütlemesi ile olmuştur. Çünkü istihbarat ve örgütlenme birbirinin devamıdır.

 

Günümüze dönersek.

Bunlar devlet içinde kendi kadrolarını jurnalcilik vasıtası ile seçmişlerdir.

Batı destekli irticanın iktidarını pekiştirmesi yani "Kara Devrimi" tamamlaması için bundan sonraki aşaması yargıdır.

Çünkü kendi eğitim kurumlarında eğittiklerini yönetime taşıdılar. Ama bu yeterli değildir.

Kendi hukuklarını oluşturmaları gerekmektedir. Çok hukukluğu savunmaları bundandır.

Çok hukukluluk çok devletlilik demektir.

Bunun içinde iki temel kanun çıkarmışlardır.

Birisi İkiz Yasalar

diğeri de Kamu Yönetim Kanunudur.

Yani federasyonlar ve o federasyonların kendi hukukları.

Usul-u fıkıh, usul-u hadis, usul-u fetva, ulum-u Kur'an, İslam Tarihi gündeme oturacaktır.

Zaten TV'lerde artan dini izlencelerde bu hususlar yeterince işlenmeye çalışılmaktadır.

F-Tipi jurnalciğin tarihi ve fikri temelleri 1826'lara dayanmaktadır. Bu yapısal avantajlarını CIA ile yaptıkları işbirliği ile daha ileri noktalara taşımışlardır.

Jurnalin adı değişmiş istihbarat olmuştur.

CIA'nın Soğuk Savaş döneminde bunlar ile yaptığı işbirliği İlim Yayma Cemiyetleri ve Komünizmle Mücadele dernekleri ile devam etmiştir.

Daha sonra bu kurumlar Türk-İslam sentezine dönüştürülerek milliyetçilerin Amerikancı kesimlerini içine almıştır.

Türk-İslam sentezinin Türk kısmı ırkçılıkdır. İslam kısmı Nakşidir. Yani onlarda Milliyetçi falan değil Amerikan İslamcısıdır.

Eğer Ortaçağı yeniden yaşamayacaksak "Kara Devrime" bütün gücümüz ile karşı koymamız gerekmektedir.

 

Onlar değil biz kazanacağız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sağlama al kendinide aman sende bi yerden düşme :P

 

yazdığım her kelimenin arkasındayım, bakın yıl 2008 ve elinizde imkan varsa kadınlar arasında dolaşın özellikle dini konularda bilgili olduklarını sananlarla, bakalım söylediklerim bugünde geçerlimi değil mi?

 

hilafetin geldiği yer neresi olursa olsun iddia ettiklerim orada gerçek olmuştur...

 

eğer kadını sosyal hayattan çıkarmanın bir devletin çökmesinde etken olmadığını sanıyorsan kadını sosyal hayata katmayan, çalışmasına izin vermeyen, eğitimini kısıtlayan, dini (ya da kendi yorumunu) kullanarak kadını himayesi altında saklayan toplumlara bak yeter... gördüklerin ifade ettiklerinle örtüşmeyecek... çok uzağa bakmana gerek yok İslam alemine bak yeter...

 

Ve eğer savın gerçekse o zaman bana oradaki kadınların durumunu neye bağladığını izah edersen sevinirim...

 

Din kadını İran, Afganistan, Arabistan, Pakistan gibi ülkelerdeki duruma sokmuyorsa kim bunu neden yapıyor?

 

Osmanlı kadını devlet işlerine karıştırdığı için değil hilafeti aldıktan sonra Arabistandan getirttiği ulemayı devlet işlerine karıştırıp, kadını onların anlayışı ile sosyal hayattan uzaklaştırmasıyla çöküşe geçti... Yani söylediklerin göya dalga geçme niteliğinde ama gerçek değil... Eğer sence din kadını ikinci sınıf vatandaş yapmıyorsa kim neden yapıyor?

 

Ya İslam ile yönetilen ülkeler yanlış yapıyor ya Türkiye'de ki anlayış yanlış... Çünkü Atatürk Türk kadınına Arabların ve diğer İslam dünyasının vermediği kadar hak ve özgürlük verdi...

 

Başka kim ne verdi? :)

 

 

Konuya ilk cevabınız bilgi eksikliğinden kaynaklanıyordu ancak ikinci cevabınız ise sizi komik duruma düşürdü.

 

Yukarı dönüp yazdıklarınız bir inceleyin, lütfen ilk mesajınıza bakın...Benim tartıştığım konu Atatürk'ün veya Medeni Kanunun kadına, islamdan daha fazla haklar verip vermediği meselesi değil. Ben tarihi hatalara değindim, bu yazı içerisindeki alıntınıza ise ufak tefek değinip bırakacağım.

 

Osmanlının çöküşe geçişini iki nedene bağlamışsınız bu kez. Biri ulemayı devlet işlerine karıştırması ve kadını da onların anlayışı ile sosyal hayattan uzaklaştırması ile...Benim burada tarih anlatmam ne derece doğrudur bilmiyorum ancak birilerinin de coğrafi keşifleri, rönesans'ı, Osmanlı'nın kendini zamana uyduramamasını, Yeniçeriliği, torpili, ekber ve erşit sistemini, kafesi, ordunun başına sefere çıkmanın bitmesini, bahşişleri, bazı tutucu din yobazlarını hatırlatması gerekir. Osmanlı'nın yükselişinde kadın var mıydı ki, düşüşünün en önemli nedeni o olabilir diye de sorması gerekir...

 

1826'lara gelmişiz. 1299 Osmanlıyı kuracaksınız ama 500 yılını es geçip konuşacaksınız...Her ne ise bunları tartışmıyorum. Bunlar doğru olabilir...

 

Ben kelime olmasa da yazdığım cümlelerin bazen önünde bazen arkasında olmayı yeğlerim. Bazen de yanlış yaptığım için özür beyan ederim. Öyle cümleler olur ki onları savunmak için önüne geçmek gerekir öyle cümleler olur ki, arkasında durmanız o cümleye güç verir öyle de cümleler olur ki kendi gücünüzü tüketir, kendini tüketir...

 

O cümlenin arkasında, önünde, yanında durmamak daha elzemdir...Yazdığınız her kelimenin arkasında durmanız doğruluğuna inanmanızdan kaynaklanabilir, yanlışlığı ortaya konulduğunda ise evet siz haklısınız denilmesi sizi aşağı indirmez, yüceltir...

 

Selam ve saygılarla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konuya ilk cevabınız bilgi eksikliğinden kaynaklanıyordu ancak ikinci cevabınız ise sizi komik duruma düşürdü.

 

Yukarı dönüp yazdıklarınız bir inceleyin, lütfen ilk mesajınıza bakın...Benim tartıştığım konu Atatürk'ün veya Medeni Kanunun kadına, islamdan daha fazla haklar verip vermediği meselesi değil. Ben tarihi hatalara değindim, bu yazı içerisindeki alıntınıza ise ufak tefek değinip bırakacağım.

 

Osmanlının çöküşe geçişini iki nedene bağlamışsınız bu kez. Biri ulemayı devlet işlerine karıştırması ve kadını da onların anlayışı ile sosyal hayattan uzaklaştırması ile...Benim burada tarih anlatmam ne derece doğrudur bilmiyorum ancak birilerinin de coğrafi keşifleri, rönesans'ı, Osmanlı'nın kendini zamana uyduramamasını, Yeniçeriliği, torpili, ekber ve erşit sistemini, kafesi, ordunun başına sefere çıkmanın bitmesini, bahşişleri, bazı tutucu din yobazlarını hatırlatması gerekir. Osmanlı'nın yükselişinde kadın var mıydı ki, düşüşünün en önemli nedeni o olabilir diye de sorması gerekir...

 

1826'lara gelmişiz. 1299 Osmanlıyı kuracaksınız ama 500 yılını es geçip konuşacaksınız...Her ne ise bunları tartışmıyorum. Bunlar doğru olabilir...

 

Ben kelime olmasa da yazdığım cümlelerin bazen önünde bazen arkasında olmayı yeğlerim. Bazen de yanlış yaptığım için özür beyan ederim. Öyle cümleler olur ki onları savunmak için önüne geçmek gerekir öyle cümleler olur ki, arkasında durmanız o cümleye güç verir öyle de cümleler olur ki kendi gücünüzü tüketir, kendini tüketir...

 

O cümlenin arkasında, önünde, yanında durmamak daha elzemdir...Yazdığınız her kelimenin arkasında durmanız doğruluğuna inanmanızdan kaynaklanabilir, yanlışlığı ortaya konulduğunda ise evet siz haklısınız denilmesi sizi aşağı indirmez, yüceltir...

 

Selam ve saygılarla...

 

İnsanız komik durumlara düşmemiz çok normal, bazen yolda ayağın takılır sendelersin o bile komik bir görüntüdür... neyse sadede gelelim...

 

Yazdıklarım gerçektir eğer siz aksi olduğunu biliyorsanız hayır öyle olmadı böyle oldu şeklinde cevap verebilirdiniz... Öyle yapmadığınıza göre siz bilmiyorsunuz... Sadece tahmin ediyorsunuz ve ifade ettiklerim sanırım ezberinizi şaşırttı...

 

Evet Osmanlı'nın yükselişinde kadın faktörü vardı, Osmanlı'dan önceki Türk medeniyetlerinde de kadın faktörü çok önemliydi, isterseniz tarihi araştırmalar yapabilirsiniz ve eğer imkanınız varsa Mu medeniyetini, Sümerleri ve onlarda kadın faktörünü inceleyiniz... Size bir örnek vereyim Osman gazi Osmanlıyı kurmak için Anadolu erenlerinden yardım almıştır, beyliklerin bir çoğunu Yunus Emre'nin çabaları ile birleştirmişler... Ve Osman gazi sefere gittiğinde onun yerine eşi bakmıştır... Yani Osman gazi elinin hamuru ile erkek işine bulaştırmıştır kadını...

 

Taki Yavuz Sultan Selim'in Mekke'yi fethetmesi ile Vahabi anlayışını Anadoluya getirmesine kadar yükseliş devam etmiştir... Ve bütün bu zaman içerisinde Osmanlı özgürlükler ülkesi olmuştur, kadını erkeği ve hatta bütün inanç mensupları ile birlikte...

 

Osmanlının çöküşe geçişini iki nedene bağlamışsınız bu kez. Biri ulemayı devlet işlerine karıştırması ve kadını da onların anlayışı ile sosyal hayattan uzaklaştırması ile...Benim burada tarih anlatmam ne derece doğrudur bilmiyorum ancak birilerinin de coğrafi keşifleri, rönesans'ı, Osmanlı'nın kendini zamana uyduramamasını, Yeniçeriliği, torpili, ekber ve erşit sistemini, kafesi, ordunun başına sefere çıkmanın bitmesini, bahşişleri, bazı tutucu din yobazlarını hatırlatması gerekir. Osmanlı'nın yükselişinde kadın var mıydı ki, düşüşünün en önemli nedeni o olabilir diye de sorması gerekir...

 

altı çizgili yerde sizin belirtmiş olduğunuz bütün etkenlerin bağlandığı nokta Osmanlı'nın muhafazakarlaşmasına yani her işini ulemaya danışmasına bağlıdır, kısaca Osmanlı Arab ulemasını görevlendirdikten sonra Türk/İslam anlayışından Bektaşilikten uzaklaşmaya başlamıştır, eminim biliyorsunuz Bektaşilikte de kadın çok değerlidir merkezdedir...

 

Evet eğer yanlış bir ifadede bulunursam ve yanlışımı fark edersem özür dilemesini bilirim...

 

Ancak benim bütün çabam bilgi paylaşımı yalnız tek tıkandığım nokta dini konularda bu kısır döngü içinden çıkılamaması akılcı ve mantıklı şeyler üretilememesi... Din bana göre kalıplardan oluşmaz eğer kalıplardan oluşuyorsa onda mantık aranmaz, mantığı olmayan bir şeye itibar etmek insanı ileriye götürmez, işte Osmanlı'nın içine düştüğü çıkmaz böyle birşeydi... Ve günümüz Arablarında olduğu gibi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanız komik durumlara düşmemiz çok normal, bazen yolda ayağın takılır sendelersin o bile komik bir görüntüdür... neyse sadede gelelim...

 

Yazdıklarım gerçektir eğer siz aksi olduğunu biliyorsanız hayır öyle olmadı böyle oldu şeklinde cevap verebilirdiniz... Öyle yapmadığınıza göre siz bilmiyorsunuz... Sadece tahmin ediyorsunuz ve ifade ettiklerim sanırım ezberinizi şaşırttı...

 

Evet Osmanlı'nın yükselişinde kadın faktörü vardı, Osmanlı'dan önceki Türk medeniyetlerinde de kadın faktörü çok önemliydi, isterseniz tarihi araştırmalar yapabilirsiniz ve eğer imkanınız varsa Mu medeniyetini, Sümerleri ve onlarda kadın faktörünü inceleyiniz... Size bir örnek vereyim Osman gazi Osmanlıyı kurmak için Anadolu erenlerinden yardım almıştır, beyliklerin bir çoğunu Yunus Emre'nin çabaları ile birleştirmişler... Ve Osman gazi sefere gittiğinde onun yerine eşi bakmıştır... Yani Osman gazi elinin hamuru ile erkek işine bulaştırmıştır kadını...

 

Belirttiğiniz cevap çoktan verildi. Ben ezber yapmam bu sebeple ezberim şaşmaz.

 

İki garip örnek kadın konusunda Mu ve Sümer...oradaki kadın faktörü ile Osmanlı'daki kadın faktörü...Türkler islam'ı ne zaman kabul etti. Ne zaman tamamen islamlaştı. Osmanlı kurulduğunda islam üzerine kurulmadı mı? Başlangıçta devlet işlerinden pek de haberdar olmayan kadınlar hilafetten hayli sonra önemli bir mevkide devlet işlerine karışır oldular. Kanuni'nin eşini, Genç Osman'ın eşini nasıl unutacağız. Kafesteki yetişen Osmanlı şehzadelerini yöneten kadınların nasıl unutacağız. Ve bunu önce hilafete ardından vehhabiliğe bağlayacağız...

 

Her uygarlığın yükselişinde insanlar vardır. Çocuklar dahi vardır. Yükselmedeki birincil etkendir denilirse ve onların yok sayılması göçmeyi getirdi denirse ispat istenir. İstenilen ispat üzerine de ancak Osman Bey'in sefere gitmesi üzerine eşi yönetiyordu denilir. Eşinin kim olduğu unutulur, Osman Bey döneminde sadece bir beylik olunduğu unutulur, sefere nasıl katılındığı unutulur...

 

Her ne ise; Sardunyam, baştaki söylediklerinizle şu anki söyledikleriniz arasında farklar var. Bu da dolaylı yoldan, kabul etmeseniz de bir değişiklik olduğunu gösteriyor. Benim için de önemli olan budur. Tarihi tartışmaya girmemin de bir anlamı yok. Ben tarih denildiğinde Braveheart'taki repliği hatırlıyorum...gerisi de ehemmiyet kesbetmiyor...

 

Selam ve saygılarla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Isterdimki Osmanlinin yikilisinda kadinlarin oynadigi rollerde anlatilsin ama belkide konuya aykiri oldugu icin deginilmedi.Osmanlinin kimler olduklarini Osmanliyi asil kimlerin yönettigini yönetenlerin nerelerden getirildigini daha dogrusu Osmanliyla Türk beyliklerinin savaslarinin nedenlerini bunlari anlatmadan yani tarihi kahramanlik destani olmaktan cikarip ciplak yüzüyle göremiyorsak sorularda cevapsiz kalir.

 

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

 

 

***İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

 

 

***Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.

 

***Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

 

 

***Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

 

 

***Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur

 

***Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

 

***Bizi yanlış yola yönelten alçaklar bilirsiniz ki, genellikle din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatmaya çalışmışlardır. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz …. görürsünüz ki, milleti yok eden, esir eden, yıkan fenalıklar hep din örtüsü, din giysisi altındaki dinsizlerden ve inançsızlardan gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar. Gerçek şudur ki; elhamdülillah hepimiz müslümanız, hepimiz dindarız, artık bizim dinin gerçeklerini öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur.

 

 

***… Milletimiz içinde, gerçek ve ciddi ilim adamları vardır. Milletimiz bu gibi ilim adamlarıyla gurur duymaktadır. Onlar bu milletin güvenine, ümmetin güvenine sahiptirler. Bu gibi ilim adamlarına gidin. “ Bu efendi bize böyle diyor, siz ne diyorsunuz.” Deyiniz. Fakat genel olarak buna da ihtiyaç yoktur. Özellikle bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, kamu çıkarına uygundur; biliniz ki, o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akla ve mantığa, milletin çıkarına, İslâmın çıkarına uygunsa kimseye sormayın. O şey dinindir. Eğer bizim dinimiz akla, mantığa uygun bir din olmasaydı üstün olmazdı, son din olmazdı…”

 

***“Kuran’ ın çevrilmesini emrettim. Kuran ilk defa Türkçe’ ye çevriliyor. Hz. Muhammed’ in hayatına ait kitabın çevrilmesini de emrettim. Halk tekrar tekrar ettiği Yüce Allah’ ın emirlerini öğrensin. Peygamberini tanısın. Dinin varlığını anlasın. Din ileri gelenlerinin bir çoğunun da ancak kendi karınlarını doyurup, başka bir iş ve faydalarının olmadığını bilsin. Camilerimiz her zaman açıktır. Fakat süratle boş kalmaktadır. Bunu merak etmemek olur mu?”

 

 

***Şubat 1933’te Bursa Ulucami’de toplanan 100 kadar irticacı camilerde Türkçe ezan okunmasına karşı bir ayaklanma girişiminde bulunurlar. Ayaklanma kısa sürede bastırılır. Atatürk Bursa’ya gider. Çekirge yolu üzerinde bulunan bir köşkte akşam yemeği yenildiği sırasında bir kişi Atatürk’e ayaklanmayla ilgili olarak şöyle diyecek olur: "Bursa gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıta ve adliyeye olan güveninden ötürü..."

Atatürk hemen konuşmakta olan kişinin sözünü keser ve aşağıdaki konuşmayı yapar:

 

“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, "demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek"

Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!

Mustafa Kemal Atatürk

 

Bursa, 5 Şubat 1933

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Örnek mi? Al sana örnek

 

 

Bugünlerde "fikir özgürlüğü" ayaklarıyla Mustafa Kemal'e saldırmak, moda.

 

***

En çok sarıldıkları argüman da şu...

"Her yerde Atatürk'ün ismi var... Stadta, havaalanında, üniversitede... Caddeye bile Atatürk ismi konuluyor. Gelişmiş ülkelerde var mı böyle şey?"

 

***

E soralım o halde...

 

***

 

ABD'nin başkenti nere kardeş?

 

***

 

Kim o Washington?

Portakal mı?

 

***

Başkent kesmemiş, eyalete koymuşlar Washington'ın ismini, eyalete...

 

Washington Köprüsü. Washington Caddesi. Washington Üniversitesi. Washington Lisesi. Washington Enstitüsü. Washington Anıtı. Washington Katedrali. Washington Cemiyeti. Washington Meydanı. Washington Gölü. Washington Dağı. Washington Müzesi. Washington Otoyolu. Washington Kütüphanesi. Washington Hastanesi. Washington Hipodromu.

 

***

 

Hani dikta?

Sayayım mı daha?

 

***

 

Gazetesi var.

Washington Post.

Washington Times.

Basketbol takımı var.

Washington Wizards.

Futbol takımı da var.

Washington Redskins.

 

***

 

Parasında var.

Pulunda var.

Yetmedi mi?

 

***

 

Washington Locası. Washington Sanat Galerisi. Washington Terminali. Washington Limanı. Washington Parkı. Washington Şarabı. Washington Yat Kulübü. Washington Operası. Washington Denizaltısı. Washington Uçak Gemisi. Washington Bursu. Washington Ormanı. Washington Balesi. Washington Film Festivali.

Washington Oteli de var.

Washington Restoranı da.

 

***

 

Çünkü "ahde vefa" diye bir şey var.

A ruhsuz. /YILMAZ ÖZDİL

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gidin hangi ülkeye sorarsaniz sorun,Atatürk'ümüz gibi bir liderleri olmadigi icin hayiflanirlar.Modern ülkelerde Atatürk gibi bir lider olmadigi icin sokaklarda veya baska bir yerde ne resim nede heykel vardir.Olanlar zaten heykellerini dikmislerdir.Atatürk'ün resimlerinden rahatsiz olanlar hazimsizlik cekenlerdir.Atatürk'ten rahatsiz olanlar onun bize hediye ettigi bagimsizligi hazmedemeyenlerdir.Atatürk'ten rahatsiz olanlar onu cekemeyenlerdir aynen hayatta iken oldugu gibi.Atatürk'ten rahatsiz olanlar aynen bir zamanlardaki Ingiliz,Yunan,Fransiz vs muhipleri yani sevdalilaridir.Atatürkten rahatsiz olanlar TÜRKIYE'DEN RAHATSIZ OLANLARDIR.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gidin hangi ülkeye sorarsaniz sorun,Atatürk'ümüz gibi bir liderleri olmadigi icin hayiflanirlar.Modern ülkelerde Atatürk gibi bir lider olmadigi icin sokaklarda veya baska bir yerde ne resim nede heykel vardir.Olanlar zaten heykellerini dikmislerdir.Atatürk'ün resimlerinden rahatsiz olanlar hazimsizlik cekenlerdir.Atatürk'ten rahatsiz olanlar onun bize hediye ettigi bagimsizligi hazmedemeyenlerdir.Atatürk'ten rahatsiz olanlar onu cekemeyenlerdir aynen hayatta iken oldugu gibi.Atatürk'ten rahatsiz olanlar aynen bir zamanlardaki Ingiliz,Yunan,Fransiz vs muhipleri yani sevdalilaridir. Atatürkten rahatsiz olanlar TÜRKIYE'DEN RAHATSIZ OLANLARDIR.

 

saygilarla

 

:clover::clover::clover:

Bunu büyük harflerle yazmak gerek sayın politika.

 

ATATÜRK'DEN RAHATSIZ OLANLAR, TÜRKİYE'DEN RAHATSIZ OLANLARDIR.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Atam;

 

Sana bu hitabeyi 33 yaşına girmiş,

Gelecek güzel günlerden çoktan umut kesmis,

Temel eğitimini tamamlamış

Ve ancak şimdilerde seni tanıyabilmeye başlayan,

Türk istikbalinin evlatlarından biri olarak yazıyorum.

Seni ilk gördüğüm günü dün gibi hatırlarım.

İlkokul birdim. Miniciktim.

Elimde beslenme çantam, onluğumun cebinde annemin sevgisi, sınıfımda bilim öğrenecektim.

Karatahtanın dört parmak üzerine ortalanmış çerçevenin içinden bana bakıyordun

Bakışların keskindi.

ABC'den sonra ilk öğrendiğimdin;

Mustafa Kemal'din. Çocuktum...

Bana, bize, tüm dünya çocuklarına bayram armağan etmiştin.

Armağanını, uygun adim sol-sağ-sol sol-sağ-sol Kutladık...

Kaçımızın ayağı şu toplamıştı, kaçımız bayılmıştık...

Biz bayramlarda ağlayan çocuklardık.

(Ne zaman salıncakta sallanan fotoğrafını görsem, geçen 23 Nisan'lara yanarım.)

Ortaokul ve lisede hep seni anlattılar bana...

Dünyaya ancak yüz yılda bir gelen dahiydin...

Şahin bakışların vardı, hürriyete aşİktın...

En azılı düşmanlarına karşı bile merhametliydin,

Ama, savaş meydanlarında karşında kimse duramazdı.

Aslandın, kaplandın, kartaldın, panterdin...

Özgür geleceklere açılan pencereydin.

Sözün özü benim sevgili Atam;

Kodumu oturtan milli eğiticiler böyle anlatmışlardı.

Beni milli bir şekilde eğitenler,

Failatun, failatun, failatun, failun ölçü sistemini,

Niagara Şelalesi'nin yükseklik ve debisini,

Yes, it is a pencil demesini,

Deli İbrahim'in küpesini;

Bir bir kafama yerleştirdiler de;

Bana senin insan yönünü anlatmadılar.

Sigara tiryakisi olduğunu,

Rakı içtiğini,

Aşık olduğunu,

Evlendiğini,

Boşandığını,

Kim bilir kaç geceler savaş meydanlarında cesetlere bakıp, için için ağladığını,

Özlemlerini, hasretlerini,

Geleceği kazanmaya dair fikirlerini

Anlatmadılar.

Bana, bize, tüm dünya genclerine bayram armağan etmiştin.

Armağanını, uygun adım sol-sag-sol sol-sag-sol Kutladik...

Kaçımızın ayağı su toplamıştı.

Kaçımız kıçına yediği sopa yüzünden altına işemiştik.

Biz bayramlarda bunalan gençlerdik.

(Ne zaman baloda smokinli fotoğrafını görsem, 19 Mayıs'lara yanarım.)

Bir yandan;

Heykellerini diktik

Dağa-taşa siluetlerini çizdik,

Her kitaba, her yazıya

Mutlaka senden alıntılar yerleştirdik.

Bir yandan;

Her işin kolayına kaçtık,

Ticarette kazık attık,

Üretim yerine kopyaladık,

Bilim adamlarını sindirdik,

Aydınları yargıladık,

Yoktan yere nice vatan hainleri ürettik,

Çoktan yere nice amaçsız gençler yetiştirdik.

Zeki, çevik ve aynı zamanda düzenciydik.

Eğitimi siyasete kurban verdik,

Ekonomiyi siyasete kurban verdik,

Aydınlık olması gereken gelecekleri siyasete kurban verdik.

Varlığımız siyasi emellere armağan oldu...

Benim biricik Atam;

Biz Demokles'in kılıcını sapından değil

Keskin yanından tutmayı marifet bildik.

Senin ruhunu gıdım gıdım içtik,

Tükettik...

Tükettik...

Tükettik...

Dedemden babama, babamdan bana

Politikacı tabiriyle 'enkaz' devralmış bulunmaktayız.

Bu gidişle biz, çocuklarımıza devredecek

Enkaz bile bulamayacağız...

Türk'tük, doğruyduk, çalışkanlığımız şüpheli;

Birinci vazifemiz; Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyeti'ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek,

Ülkümüz;

Yükselmek, ileri gitmekti...

Uzun bir yoldu...

Yorucu ve yıpratıcıydı...

Adidas'larımız eskidi,

McDonalds'ta mola verdik.

Belki de 'Bir Türk dünyaya bedeldir' deyişini

Biz 'Her Türk dünyaya bedeldir' anladığımız için emanetini,

1 milyon beş yüz seksen bin kat küçültmeyi becerdik...

Verdiğin en önemli görev:

Bu ahval ve şeriat içinde dahi vazifem

Türk İstiklalini ve Cumhuriyetini

İlelebet muhafaza ve müdafaa etmekti, bilirim.

Muhtaç olduğum kudretin,

Sana, güvenimde mevcut olduğunu belirtir, ellerinden hasretle öperim...

 

 

YER: TÜRKİYE

YIL: 1938

SAAT: 09.05

 

ATATÜRK ÖLÜYOR ARADAN ONLARCA YIL GEÇİYOR

 

YIL: 2007

 

ATATÜRK TEKRAR DÜNYAYA GELİYOR...

DOĞRUCA MECLİSE GİDİYOR,

MEMLEKET NASIL YÖNETİLİYOR GORMEK İÇİN...

MECLİS KAPIŞINDA CUMHURBAŞKANI, BAŞBAKAN, DEVLET BAKANLARI KARŞILIYORLAR.

SALONDA EN ÖNE OTURTUYORLAR VE O GÜNKÜ ÜLKE SORULARI TARTIŞILIYOR...

OTURUM BİTİYOR, ATATÜRK'Ü MECLİS LOKANTASINA GÖTÜRÜYORLAR,

YEMEKTEN SONRA OTELE GÖTÜRÜP YATIRIYORLAR....

ERTESİ SABAH OTELDEN ALMAYA GİDİYORLAR,

ATATÜRK'ÜN ODASI BOMBOŞ..!!

VE MASANIN ÜZERİNDE BİR KAGIDA YAZILMIŞ ŞU SÖZLER VAR:

 

'EFENDİLER...

BEN İSTANBULA GİDİYORUM,

ORDAN BİR VAPURA BİNİP TEKRAR SAMSUNA ÇIKACAĞIM.

ÇÜNKÜ BU ÜLKENİN BİR KURTULUS SAVAŞINA DAHA İHTİYACI VAR...'

 

BU KADAR ANLAMLI BİR ŞEY DAHA YOKTUR SANIRIM

BU ÜLKEMİZ İÇİN...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Babası öldü.

Yetim büyüdü.

Üvey evlat oldu.

Tutuklandı.

Hapse atıldı.

Sürüldü.

İşsiz kaldı.

(Şöyle yazıyordu o sıkıntılı günlerde kaleme aldığı günlüğüne: Harcamalarım fazla değil, zira gelirim hep az.)

Hastalandı...

Böbreklerinden.

Vuruldu...

Göğsünden.

Mesleğinden atıldı.

İdama çarptırıldı.

Kardeşleri öldü.

Çocuğu olmadı.

Boşandı.

Karaciğeri iflas etti.

 

Evet...

Mustafa Kemal Atatürk bu.

 

Evladı olmayan bir yetimin, duygularını anlatın... Anlatın ki, o yetimin,

evlatlarımıza bıraktığı hediyenin kıymetini anlasın evlatlarımız.

 

Cumhuriyet, çocuklara anlatıldığı gibi, folklorik bir müsamere coşkusundan ibaret değil çünkü... Anlatın ki, kökeninde barınan derin hüznü kavrasınlar.

 

İşte liste yukarıda.

Kısacık ömründe bir insanın başına ne felaket gelebilirse, gelmiş... Bunu anlatın.

Direnen...

Teslim olmayan ruhu anlatın.

 

Korkmasınlar engellerden.

Korkmasınlar yalnız kalmaktan.

Korkmasınlar işsizlikten.

Korkmasınlar parasızlıktan.

Korkmasınlar alçaklardan.

Korkmasınlar doğrulardan.

 

Yürek dediğin...

Sadece organ değil arkadaş.

Bunu anlayın!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Güneş girer insanın içine...

Uyuyamaz, istese de insan uyanmadan. Güneş uyutmaz.

Bir bakmışsın ayaktasın. Giyiniyorsun...

Nereye dersin kendine? Nereye yahu!?

Kalktın istemesen de.

Güneş çıkartır adamı kardeşim. Can bağlı Güneşe gönülden. Şaşarsın...

O kadar da mutsuzdun, amaçsızdın, isteksizdin de niye dikildin böyle?..

Sen Güneşe tabisin cancağızım. O; oynatır adamı, güldürür de.

En karanlık adamın için de işlidir, işlidir de; adam dediğin bilir, Güneşin güleç olduğunu.

Hem güler hem güldürür.

Güneş bitene kadar güleriz kardeşim biz. Güneş biter!

İşte, o zaman biteriz biz. Cehaleti de bitiririz. Kendisini aydınlatmadan başkasını aydınlatamaz insan.

Kendi içimizde yaşayan sinsiyi def etmeden. Gülemeyiz de yaşayamayız da.

Özümüzde güneş girmeyen köşe kalmasın. Güneş tanrının armağanı kabul etmemek bizi aşar.

Önce aç gözünü bak Güneşe... O da ne öyle! gözün mü kamaştı?

Güneşe bakamadın, gözlerin yaşardı. Güneş ağlattı adamı.

Az sonra tekrar bakmaya çalış gülersin. Hem ağlar hem gülersin.

Delilik bu...

Delilik evet budur.:)

Hakkın Halka armağanı; Güneşle yıkanır, her birimize doğumda takılır.

Ebe kıçımıza bir tokat atar motor çalışır.

Umutsuzluk yoktur. Sonradan mağaralar da insanoğlu tarafından yapılır.

Mağaralarda yaşayanlar Korkarlar ve korkuturlar. Daha olmadı yutarlar ışığı hapsederler.

Ancak! Onlar da ölür. Öldüklerinde tutamazlar da çıkar gider ışığımız tekrar yolunu bulur.

Her bedende gezer ateşi Güneşin.

Güneşe üflüyorlar. Üfürükçüler. Böyle söner mi dersin? Sen ben gideriz de ''O'' oradan güler durur. :)

Atatürk ölür mü? ölmeeez. Mağara adamı ölür mü? Evet o ölür.

Ama Atatürk hem ağlar hem güler kardeşim. Böylesine de Yaşar denir.

Mağara adamı gülmeyi de ağlamayı da bilmez. Somurtur.

Güneşi görmemiştir. Eee? Ne mi yapalım?.. Dosdoğru Güneşlenelim. Çırılçıplak kalsak da Güneşe bakmayı ihmal etmeyelim...

Bizim değer vermediğimiz şeylerin stoğunu yaparlar Bulutsuz hamaklar.

Çok fazla söz ettim.

Çünkü; Bugün hepinizi bir başka sevdim. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Atatürk'ü bu kadar gu,üzel ifade eden bir cümleyi bug,ne kadar duymadım.

Sen kalbimizdesin , gibi kalıplaşmıs cümlecikler bu kartpostaldaki ifadenin yanına bile yaklaşamaz. Yazı Fransızca ve tercümesi de aşağıda yazıyor.

 

image003wg2.jpg

 

''Türkiye,

 

Atatürk için Allah'a borclusun,

geriye kalan her seyi de Atatürk'e...''

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu yeni birşey değil.

************

Şimdilik çıkarsınlar bakalım bu satışın keyfini. Kiminin oğlu devlet kapısında yağlı koltuğu kaptı, kimisi imamların belediye başkanı olduğu belediyelerden çay bahçesi ihalesini kaptı, kimisi de cami ihalesini kaptı.

Yine de halimize şükür ki; Ata'yı satın alanlar sadece dinci. Ya bir de Satanist olsalardı ne olacaktı acaba? Bu seçim yardımlarını dağıtanlar, kendisine oy verenlere seçim sonrası rant dağıtanlar, acaba satanist olsalardı şimdi biz bu kadar satanistle nasıl baş ederdik bilmem.

Neyse..

Çalsın sevdiğiniz şarkılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Lider dediğin

Her şeyden önce kim olduğunu bilmeli ve kendine güvenmelidir.

ata1mb2.png

Ben diktatör değilim. Benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. Evet bu doğrudur. Benim isteyip de yapamayacağım bir şey yoktur.

Çünkü ben zoraki ve insafsızca hareket etmesini bilmem.

Ben kalpleri kırarak değil kazanarak hükmetmek isterim.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin

Her kim olursa olsun insanlara değer vermeli

herkimolursaolsunld3.png

Millete efendilik yoktur. Ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.

Mustafa Kemal ATATÜRK

ve mütevazi olmalıdır...

mutevaziey8.png

Bu ulusu ben değil içimizdeki ruh, damarımızdaki kan kurtarmıştır.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin

Önde yürüyen değil, yol gösteren olmalıdır.

ondeyuruyenef8.png

Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz...

Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar.

Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin

Yeri geldi mi sıradan bir asker

askerix3.png

Yeri geldi mi Başkomutan olmalıdır...

baskomutanhk9.png

Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahrip edilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa,

biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin

Fedakar olmalıdır.

ata5hu4.png

Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin

İlkelerine ve sözlerine bağlı olmalıdır.

ilkelerinett4.png

Ben toprak büyütme meraklısı değilim. Barış bozma alışkanlığım yoktur. Ancak sözleşmeye dayanan hakkimizin isteyicisiyim.

Onu almazsam edemem. Büyük meclisin kürsüsünden milletime söz verdim. Hatay'ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır.

Sözümü yerine getirmezsem milletimin huzuruna çıkamam. Yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim, Yenilmem. Yenilirsem bir dakika yaşayamam.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin

Güvenilir ve samimi olmalıdır. Kalbinde ne varsa dilinden de o dökülmelidir.

guvenilirwi6.png

Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi söylerim.

Aynı zamanda lüzumlu olmayan bir sözü kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım.

Ben düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim. Yanlışım varsa, halk beni tekzip eder.

Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmada halkın beni tekzip ettiğini görmedim.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin

Konuşmayı ve

kousmayirb1.png

dinlemeyi bilmelidir.

Lider dediğin

Sorumluluk almayı bilmeli

sorumluluksh2.png

Mesuliyet yükü her şeyden, ölümden de ağırdır.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Astlarına ve dostlarına sonuna kadar güvenmeli

astlaridostlarigo4.png

Benim için ordumuzun kıymetini ifadede ölçü şudur:

Türk ordusunun bir kıtası muadilinin behemehal mağlup eder, iki mislini durdurur ve tespit eder.

Mustafa Kemal ATATÜRK

ve başarıyı paylaşabilmelidir.

basarixg6.png

Bir ulus, bir toplum yalnız bir kişinin çabası ile adımcık bile atamaz.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin
Büyüklük odur ki kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın.

Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek ve o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, seni yoldan çevirmeye çalışacaktır.

İşte sen burada direneceksin. Önünde sonsuz engeller yığılacaktır.

Kendini büyük değil, küçük, araçsız hiç telakki edecek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu engelleri asacak,

ondan sonra sana büyüksün derlerse bunu diyenlere güleceksin.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Hedefleri gibi

hedefad0.png

Zafer zafer benimdir diyebilenin, muvaffakiyet, muvaffak olacağım diye başlayanın ve muvaffak oldum diyebilenindir.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin

Kavgaları gibi

ata18ta4.png

Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz.

Benim sizden istediğim şey, yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman da, durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin

Sevdaları gibi

ata19ay7.png

Biz hayat ve istiklal isteyen bir milletiz. Ve yalnız ve ancak bunun için hayatimizi yok etmeyi göze alırız.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Lider dediğin

ATATÜRK gibi OLMALI.

Oldu mu VATAN

ata20wz8.png

Öldü mü EFSANE olmalıdır!

ata21jl4.png

Beni görmek demek ille de yüzümü görmek değildir.

Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız bu yeter.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Esas Ben Şimdi Öldüm...

 

Son günlerde televizyonlarda yayınlanan bir reklam tüm Türkiye´de konuşuluyor. Seyreden pek çok kişinin gözlerini dolduran böyle bir reklam filminin milli konularda bu derece hassas olduğumuz bir dönemde yayınlanıyor olmasıda seyircileri oldukça etkiledi. İş Bankası´nın 10 Kasım için çektirdiği ve Haluk Bilginer´in Atatürk´ü canlandırdığı reklam filmini farklı bir bakış açısı ile irdeleyen bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedik. Acaba Atatürk filmdeki çocuğa bugüne dair sorular sorsa ne yanıt alırdı?

 

 

-Çocuk, Türkiye ne durumda?

-ATAM.. Herşey mükemmel gidiyor. Siz hiç merak etmeyin..

 

 

-Yeni cumhurbaşkanını seçmişsiniz. Nasıl birisi peki?

-Süper bir insan. TC tarihinin en başarısız Dış İşleri Bakanı olarak kayıtlara geçti. Cemat liderinin güdümünde. Daha önce mensubu olduğu partiye yapılan devlet yardımının bir trilyon lirası kayıp, dava zaman aşımından dolayı düştü.. Siz hiç merak etmeyin!

 

 

-Birinci kadın nasıl?

- O´na artık first lady diyorlar.. Birinci kadınımız türbanlı. Köşkün heryerini değiştiriyor.. Daha önce dışişleri konutunu da değiştirmiş ucubeye çevirmişti, çok zevkli biridir.. Bir kaç sene önce T.C devletini kendi türbanı için AIHM şikayet etti, ama sonra şikayetini geri çekti.. Siz hiç merak etmeyin!

 

 

-Başbakan nasıl, başarılı mı?

-Hem de nasıl başarılı. Önüne gelene küfür ediyor, gelmeyene ´ülkeyi terket´ diyor. Gazeteler o veya hükümet aleyhinde tek kelime yazamıyor. Maddi durumu da fena değil, aldığı maaş ile iki milyar dolar biriktirdi. Allah için çok tutumlu ve akıllı! (Ben hesap ettim 20 yıl da aldığı maaşın her kuruşunu biriktirseydi 1 milyo n 225 bin YTL´si olurdu. Arada ki fark nasıl oluştu kendi de bilmiyormuş! ) Cemaat liderinin kontrolunde.. Kızlarını türban nedeniyle ABD´de okuttu. İki oğlunu niye orda okuttu anlamadım! Herhalde onlarda türbanlıydı biz anlamadık.. Okul paralarını hayırsever biri verdi. Adam o kadar hayırsever ki devletin soyulmasına bile yardımcı oluyor.. Siz hiç merak etmeyin!

 

 

-TBMM başkanı da değişmiş..

- Evet ´Anasını şey ettiğimin şeyi´ gitti , onun yerine kendisi gibi cemaat liderinin sağ kolu olan biri geldi.. Ama eşi türbanlı değil.. Siz hiç merak etmeyin!

 

 

-Ekonomi iyi mi?

- Hem de nasıl. Cumhuriyet tarihinin en zeki Maliye Bakanı görevde. TL´den altı sıfır attı ve paramız çok değerlendi. Kendi çocukları artık trilyonlar götüremiyorlar, çünkü sıfırlar atıldı ya, ondan.. milyonlarla idare ediyor gariplerim.. Borsa´nin %75´i yabancıların elinde..Ama bakan işini iyi yapıyor. Siz hiç merak etmeyin!

 

-Dış borcumuz var mı?

-Var ama, önemsiz. 400 milyar dolar.. Zehir hafiye bakanımız dolardan da sekiz sıfır atacakmış.. Borç inecek 4 bin dolara, onu da ben ödeyeceğim . Siz hiç merak etmeyin!

 

 

-Terör devam mı? Önlem alınıyor mu?

-Terör pek önemli değil artık.. Herkes sadece konuşuyor, askerler şehit oluyor, kelle hesabı ile cenazeler kalkıyor.. Liderlerinden 20 tanesi zaten elimiz de.. Siz hiç merak etmeyin!

 

 

-Bu güzel haber, liderlerini ömür boyu hapisten çıkarmasınlar..

-Ne hapsi ATAM. Biz onları milletvekili seçtik meclise getirdik. Artık herşeyi yasal yapıyorlar.. Dünyada sadece Türkiye´de teröristler milletvekili olabiliyor.. Ve sadece Türkiye´de teröristlerin başı hapishanede her hafta avukatları ile göruşebiliyor, yani her konuda birinciyiz.. Siz hiç merak etmeyin!

 

 

-Referanduma katılım oranı nedir?

- Bana göre sıfır ama hükümete göre %70.. Referandum olduğu gün 12 asker imiz ŞEHIT edildi! Herşeyin farkındayım ben.. Siz hiç merak etmeyin!

 

 

- Cemaat lideri falan diyorsun, hala var mı şeriat tehlikesi?

- Yok, yok şeriat tehlikesi kalmadı çok şükür, şeriat geldi bile. Rahatladık, etraf yobaz doldu. Cemaat lideri yurt dışında Türkiye´ye gelemiyor. Zaten gelince Humeyni gibi gelecek, herşey süper olacak.. Siz hiç merak etmeyin!

 

 

-Eğitim nasıl peki?

-5 yıl önce göreve gelen dinci hükümet zamanında ilkokul birinci sınıfa başlayan bebeler, bu yıl 6´ya gidiyor, 5 yıl sonra 16 yaşın da gençler olacaklar, bu bebelerin beyinleri yıkanıyor.. Nasil ki bizim zihnimizden SENİ silemiyorlar, bu bebelerin zihninden de yobazlık silinemeyecek.. Anlayacağınız 5 yıl daha rahatız.. Siz hiç merak etmeyin!

 

 

- Biz Cumhuriyeti kurabilmek için binlerce şehit ve gazi verdik, siz Cumhuriyeti koruyamadınız.. Ben Cumhuriyeti siz gençlere emanet ettim.. Siz ne yapıyorsunuz?

-Sadece UTANIYORUZ, KAHROLUYORUZ ATAM!

 

-Ben esas şimdi öldüm...

 

 

 

ALINTIDIR..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.