Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KADINLAR TESLİM OLMAYIN..(Sizi eve kapatmak isteyn erkek egemenliği evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdr)


DİPNOT

Önerilen İletiler

Kadınlar Teslim Olmayın!...

Yirminci yüzyıl, kadınların özgürleşmek, erkeklerle eşit haklar elde etmek için savaştıkları bir yüzyıl oldu. Önce yavaş, sonra hızlı bir ivmeyle erkek egemen toplum yapısına kafa tuttular. 21. yüzyıl ise kadınların bu savaşının yeni bir evreye yükseleceğini gösteren belirtilerle doludur.

 

Ama bunun sorunlu bir mücadele olduğu da kesindir.

Eşitsizliğin farklı biçimlerini koruma konusunda kararlı gelişmiş ülkelerde kadınlar seslerini yükseltebilir, daha ileri hedeflere doğru ilerleyebilirlerken küremizin gelişmişlerin egemenliğinden, tasallutundan, hırsızlığından kurtulamayan bölümünde kadınların durumu daha zordur. Bu parçada ya da parçalarda kendi toplumlarının önyargılarıyla, gelişmiş dünyanın aldırmazlığıyla savaşmak zorundadırlar. O dünyaların, bireysel kurtuluşu "özgürlük" , köleleşerek daha fazla hak alma yanılgısını "eşitlik" olarak gösteren anlayışı ve propagandası işi iyice zorlaştırıyor.

 

Gelişmiş ülkelerde kadın emeğine duyulan gereksinim onlara belirli alanları açtı. Bu alanların kısıtlı kalması, yükselme olanaklarının sınırlanması kuralı ise değişmedi. Hizmet sektöründe yoğunlaşan kadın emeği bir yandan kadının fiziksel olarak görece güçsüzlüğü gerekçesine bağlanırken, erkek egemen toplum hiç fiziksel güç gerektirmeyen mesleklerin önünü kapatmakta da sakınca görmedi. Tam tersine bu konuda ısrarlı ve kararlı oldu.

 

Yine de gelişmiş ülkelerde kadın hareketleri özgürlüğün bireysel biçimlerine takılıp kalmamayı, en azından uzunca bir süre koruyabildiler.

Feminist hareketin şimdiki sessizliği, sessizlikten öte liberalizme teslimiyeti ise şaşırtıcıdır.

 

Bizim gibi ülkelerde kadın emeğine duyulan gereksinim doğrudan doğruya yoksullukla bağlıdır. Tek ücretlinin aileyi geçindirmekte karşılaştığı zorluklar, kadını eve kapatan ideolojiyi sarstı. Erkek egemen, dinsel hurafeyle pekişmiş ideoloji, bu zorunluluktan doğan gelişmeye rağmen, kadını eve kapatmakta kararlıdır. Onun söylediği şudur:

 

"Evde otur, sokağa çıkacaksan örtün ve kırıtma."

"Okuyacaksan bil ki, geleceğin yoktur. Ama imam olamayacağın halde imam hatip okuluna gidebilirsin, üniversite okumakta kararlıysan, oku. Ama bu okuma özgürlüğünün bedelini türbanla, başörtüyle, çarşafla ödeyeceksin."

 

Peki bu ağır ideolojinin geleceği var mı? Yakın bir geleceği var. Uzak bir geleceği yok. Şimdilik dinsel ideolojinin ağır baskısı altında özgürleşmeye çalışan kadın sokakta bağırabilmeyi eşitlik; türbanı, çarşafı, özgürlük sanıyor.

Gerçekte ona "Evinde otur, sokakta kırıtma" diyen ideoloji, geçici bir süre için izin ve ruhsat vermiştir. Çok yakın bir gelecekte o evinde oturacak, çocuğuna bakacak, erkeğin isteklerini karşılayacak, "asr-ı saadette" yaşadığını zannedecektir. İslam âlemine bakanlar bu yakın geleceği görebilirler. Uzak gelecekte ise erkek egemen toplum kırılmaya, çatlamaya mecburdur.

Türkiyemiz, kadınların neredeyse yüzyıla yaklaşan bir dönem özgürlüğün ışıklarını gördükleri, sıcağını hissettikleri güzel ülkemiz geriye doğru bükülürken üzülmemek elde değildir.

 

Savaşarak elde ettikleriniz sizi sevindirir. Ama ufukta ışığı görseniz de, kazanımlarınızın elinizden bir bir alındığında sizi boğacak olan karanlık zifiri, sıkıntı ölümcüldür.

Erkekler bu işe aldırmazlar. Bencillikleri ağır basar. "Aydın ve solcu" olduklarını söyleseler de sizi yalnız bırakacaklardır. Savaş onların değil, sizin savaşınızdır.

 

Kadınlar teslim olmayın.

Başınızı örterek özgür olamazsınız.

"Başınızı örtme özgürlüğü" sizi eve kapatmak isteyen erkek egemenliğinin evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdır.

O rüya gerçek olduğunda, size yalnızca evinizin dört duvarı kalacaktır.

O duvarı yıkmak için yeniden bir yüzyıl gerekebilir.

Yazık değil mi sizin bunca emeğinize, hakkınıza, hukukunuza?

 

c091200yf4.jpg

 

________________________________

Sevgili GÜRAY ÖZ 'e sevgi ve saygılarımızla..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 266
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

KADIN UYANIŞI...

Çağdaş insanlığı ve uygarlığı temsil eden yüz binlerin Anıtkabir'de odaklanan eylemini kim gerçekleştirdi?

Kadınlarımız!

Bize göre bu açıdan eylem Türkiye'de bir dönüm noktasını vurguluyor.

 

Batı'da demokratik süreç insan hakları istemleriyle başlamıştır.

Bu hareketin temelinde laiklik vardır.

Yine de hiç unutulmaması gereken bir noktayı anımsamakta saymakla bitmez yararlar bulunmaktadır; demokrasinin beşiği Avrupa'da erkekler özgürlük eylemlerine girişirken kadınlar gündemde yoktu.

 

Atatürkçülüğün içeriğini anlamak istemeyenlere ya da bu konuda zorluk çekenlere anlatmak için en çarpıcı örnek olarak neyi gösterebiliriz?

Türkiye'nin Kemalist tek partili rejiminde kadınlara erkeklerle eşitlik hukuku sağlanırken ve oy hakkı tanınırken Fransa'da kadınlara oy hakkı yoktu.

 

Batı'da kadın, erkek egemenliğine karşı mücadele ederek özgürlüklerini kazanmıştır.

Bizde ise bu haklar Kemalist devrimle, yukarıdan aşağıya bir kalemde sağlanmıştır.

Bu nedenle tüm Türkiye'yi saran ve Anıtkabir'de odaklanan kadın eyleminin demokrasi tarihimizde paha biçilmez bir özel değeri var.

 

İlginç olan nokta, kör topal bir düzeye erişebilen demokrasimizde kadını erkekten farklı ve aşağı gösteren tesettürün, özgürlük talebi gibi sunulabilmesidir.

Kadın, seksen küsur yıllık Cumhuriyette yeterince eğitilip insan hakları kapsamında yerini saptayabilseydi, tesettürün erkek egemenliğine ilişkin içeriğine gerekli teşhisi toplumun her katmanında koyabilirdi.

 

Batı, geçmiş zamanda, bu aşamaları yaşamıştır. Yalnız eski resimlere bakmak bile bu konuda yeterli bir fikir verebilir; örtünme, insanlığın bir döneminde yaygın kuraldı.

Bugün yalnız İslam coğrafyasında ve kadınlarda inanılmaz bir baskı unsuru olarak sürüyor; Türkiye'de gündemin birinci maddesine tırmanmasına şaşılmaz.

 

Çünkü bugün Türkiye'nin iki kırmızı çizgisi var; dincilik ve bölünmezlik.

İktidar dincilik olayına kendisini öylesine kaptırmıştır ki tüm dünyayı sarması olasılığı bulunan ekonomik krizi bile umursamıyor.

 

Üniversite akıl ve bilim kurumudur.

İnanç bu kurumun bir kapısından girdiği zaman bilim öteki kapıdan üniversiteyi terk ediyor demektir.

Türbanlı kız öğrencilerle dolu bir üniversite, üniversite olmaktan çıkar; çünkü bir üniversitede öğrenci, öğretim üyesi kadar önemlidir; bilim, ortak paydayı oluşturur.

 

Türkiye büyük bir sınav karşısında bulunuyor.

Türban Çankaya ve Başbakanlık Konutu'ndan sonra üniversiteye de girerse, "laik-sosyal hukuk devleti" olan Cumhuriyetimizde din devletine doğru büyük bir adım daha atılmış olacaktır.

________________________

_________________

___________

______

___

_

 

 

Cumhuriyet 06 01 08

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Başınızı örtme özgürlüğü" sizi eve kapatmak isteyen erkek egemenliğinin evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdır.

 

"ÜNİVERSİTE;"

 

 

Üniversite (isim Fransızca: université) (Evrenkent) yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. alt bölümlerden meydana gelen ve öğrencilerin belirli ihtisaslar kazandıran öğretim ve araştırma kuruluşu. ...

 

Eve kapatmak için "Üniversite'ye" gönderilen reşit olmayan kızlar...

 

:)

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi mantıksal bağları kurarak bir yaklaşalım olaya, uzun süredir yapmıyordum bunu B)

 

A:Örtülü kadın:Baskı ile, kendi iradesi dışında erkeğin baskı anlayışı altında kapanmış;

 

B:Örtülü kadının eğitimi: Eğitim ve meslek demek hem ekonomik hem de düşünsel alanda daha bir bağımsızlaşma demektir, hatta çağımızın küresel imkanlarıyla yepyeni bir hayat anlamına bile gelebilir;

 

C:Örtülü kadının örtünme hakkında bağımsız kararı:Örtülü kadının örtünmesi hakkında vereceği özgür karar...

 

Şimdi sizin anlatmak istediğiniz durumlara uygun mu ve gerçekliğe uymayan tarafları varsa buyrun itirazlarınızı yöneltin bu üçlüye...

 

Şimdi bağları kuralım:

 

Deniyor ki A durumu söz konusudur ve C gerçekleşmelidir, A durumundaki kadın C için mücadele etmeli ve A ya izin vermemelidir...

 

Halbuki her mantıklı insanın kabul edeceği üzere C de belirtilen durum için B şarttır; çünkü eğitimsiz ve başkalarına kesin bağlı bulunan insandan özellikle geleneksel konularda bağımsız karar vermesinin beklenmesi çok zordur...

 

O zaman B'sini özellikle engellediğiniz A durumundaki kadın C ye nasıl ulaşacaktır???

 

Hatta ileri götüreceğim; özgürlük ve sorumluluk orantılıdır yani sizin A durumunda olduğunu iddia ettiğiniz insandan B olanağını ve kendini geliştirme olanağını alıp sonra ondan C arzusunda bulunamazsınız...

 

Çünkü o zaten eğer A durumundaysa C otomatikman yok demektir; gereken B'dir ya da daha geniş ele alındığında ortaya çıkacak D , E, F, G........... lerdir...

 

Her şey ortada; ya bu insanlar kadınların yine örtünmeyi seçeceklerinden korkuyorlar ya da gerçekten samimice onların baskı altında olduğunu düşünüyorlar da hala devlet baskısını savunuyorlar çözüm olarak...

 

İki türlü de bir sonuca ulaşamayacakları ortada...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Savaşarak elde ettikleriniz sizi sevindirir. Ama ufukta ışığı görseniz de, kazanımlarınızın elinizden bir bir alındığında sizi boğacak olan karanlık zifiri, sıkıntı ölümcüldür.

Erkekler bu işe aldırmazlar. Bencillikleri ağır basar. "Aydın ve solcu" olduklarını söyleseler de sizi yalnız bırakacaklardır. Savaş onların değil, sizin savaşınızdır.

 

Kadınlar teslim olmayın.

Başınızı örterek özgür olamazsınız.

"Başınızı örtme özgürlüğü" sizi eve kapatmak isteyen erkek egemenliğinin evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdır.

O rüya gerçek olduğunda, size yalnızca evinizin dört duvarı kalacaktır.

O duvarı yıkmak için yeniden bir yüzyıl gerekebilir.

Yazık değil mi sizin bunca emeğinize, hakkınıza, hukukunuza?

 

________________________________

Sevgili GÜRAY ÖZ 'e sevgi ve saygılarımızla..

 

Bu yazılanlarla kadına ne kadar değer verdiğiniz çok acık bir şekilde gözüküyor sevgili dostum...Kadına değer verdiğini söylüyor , Akıl vermeye kalkıyorsunuz Başınızı örterek özgür olamasınız diyorsunuz kadınlar bu özgürlüğü düşünemeyecek varlıklarmı sizce?

Üstelik kendi isteği ile Kendi aklı ve mantığı ile kapananlara ne diyeceksiniz...Onlar size göre Apt....l öylemi?

Önce düşünceye fikre saygılı olalım.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Dipnot

 

İki tür kadın var, tıpkı iki tür erkek olduğu gibi... Bazı kadınlar kendilerini "ellerinin altında mal gibi gören ve onları istedikleri gibi şekillendiren erkeklere teslim olurlar", "bazı kadınlarsa gerçek anlamda eşitliğin ve özgürlüğün hiç kimsenin egemenliği altına girmemek demek olduğunu bilirler"

 

Din, ne yazıkki erkeklerin egemenliği altında olmuş onlar ne istiyorsa nasıl istiyorsa kadını oraya koymuş, kimsenin laf ebeliği yapmaya hakkı yok, gerçekler ortada, kadın aklını küçük gören zihniyet genelde kendisini din kisvesi altına sokmuş ve sırtını dine yaslayarak kadını baskı altında tutmuştur...

 

Başını örten kadınların, kızların büyük çoğunluğu aile ve eş baskısındandır, e tabi birde onlara öğretilen küçüklükten korku vererek aşılanan, kadının tepeden tırnağa namahrem olduğu inancı kanıksatılmıştır... Bu bir çeşit köleleştirmedir, biliyorsun kölelerin seçme ve tercih etme hakları olamaz beyin neye progamlanırsa ona inanır ve artık aşılmaz bir önyargıya dönüşür inanç...

 

Erkeklerde ikiye ayrılıyor biri kadını erkek için yaratılmış, eş, kadın, ana, hizmetli olarak görüyor, diğeri eş, arkadaş, fikir dostu, beyin yoldaşı olarak kabul ediyor... Hiiiiiç yalana sığınmasınlar kadının saçını örtmesi konusunda ısrarcı olanların hemen hepsi bu düşüncededir... Dinin emri olmasını kullanmasınlar, dinin bütün emirlerini uyguluyorlarmış gibi...

 

Türk kadını hak ettiği, uğruna mücadele ettiği kazançlarından vazgeçmeyecektir, müsterih ol dostum... Vahabi anlayışını kanıksamış kadınlar aramızda olsada, Arab hayranı olanlar içimize sinmiş olsada gerçeği görmek için fazla zaman kalmadı... Herkes hakettiği şekilde yaşar ve özgürlüğün adına türban diyorlar, başını açma özgürlüğü varmı o kadınların? YOK... Gerisi hikaye...

 

Teşekkür ediyorum bu güzel yazın için değerli arkadaşım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu yazılanlarla kadına ne kadar değer verdiğiniz çok acık bir şekilde gözüküyor sevgili dostum...Kadına değer verdiğini söylüyor , Akıl vermeye kalkıyorsunuz Başınızı örterek özgür olamasınız diyorsunuz kadınlar bu özgürlüğü düşünemeyecek varlıklarmı sizce?

Üstelik kendi isteği ile Kendi aklı ve mantığı ile kapananlara ne diyeceksiniz...Onlar size göre Apt....l öylemi?

Önce düşünceye fikre saygılı olalım.....

 

Kadinin basinin örtülmesi gerekliligi tabiiki erkek egemenliginin bir cabasidir. Bu bugüne kadar cogu toplumlarda dini kullanarak uygulanmistir, aynen hiristiyanlarda ve müslümanlarda oldugu gibi. Erekek egemenligi bu iki dinde oldugu gibi diger dinlerde de aynisi. Bu anlamda kadini kücük yasta beynini yikayarak kafasini kapatmak ( sonuc olarak ister kendi istegi ile ister mecburi olsun) erkek egemenliginin bir sonucudur ve bu tabiiki özgürlük falan degildir. erkekler istiyor diye kizlarimiz kücük yastan itibaren kafalarini örtmeleri dogrultusunda egitilmektedir. Yanlis olan budur. Birakalim kizlarimizi rahat, kendileri resit olduklarinda istegine bagli ister kafasini kapatir ister acar, ama kendisi erkek egemenliginin etkisi altinda kalmadan verebilsin kararini. Tabii bazilari diyecek simdi, erkek egemenligi falan degil bu, Allah'in emri kadinlarin kapanmasi. Bu da bana göre gene erkeklerin cikardigi bir baski türü.

Saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu yazılanlarla kadına ne kadar değer verdiğiniz çok acık bir şekilde gözüküyor sevgili dostum...Kadına değer verdiğini söylüyor , Akıl vermeye kalkıyorsunuz Başınızı örterek özgür olamasınız diyorsunuz kadınlar bu özgürlüğü düşünemeyecek varlıklarmı sizce?

Üstelik kendi isteği ile Kendi aklı ve mantığı ile kapananlara ne diyeceksiniz...Onlar size göre Apt....l öylemi?

Önce düşünceye fikre saygılı olalım.....

 

 

Dediğiniz gibi başı örtülü kadınları toptan eğitimsiz ve bağımlı ilan ediyorlar; halbuki bu iddiaları doğru bile olsa yukardaki bağıntılardan anlaşılacağı üzere yine onların kendi inançları gereği davranma hakkı için serbesti tanımalılar halbuki bakıyoruz her türlü karşılar...

 

Zaten buradan belli esas sorunlarının kadın hakları savunuculuğu falan olmadığı;

 

Tabii ki zorlanan yok diyemeyiz ama onlar açısından da baktığımızda sorun öncelikle örtünmeyi kısıtlamak isteyenlerde, çünkü bu işin üzerine yasakla gidildikçe kimisini daha isyankar tavırlara yöneltip kimisini de kendini geliştirmekten ve toplumsal yaşamını düzenlemekten alıkoyuyorlar...

 

He baskıcı erkeklerin suçu yok mu??? Unutmayalım ki ülkemizde yasaklarla yapılan baskının ardında kadın haklarını ağızından düşürmeyen bayanlar da var; önce herkes karşısındakine sizin de dediğiniz gibi saygılı olacak, yasakçı zihniyetle toplumun benimsediği değerler öcüleştirilmeyecek işte bunlardan sonra mahalle baskısı eleştirilir yoksa ulusal çapta bir baskı aşılmadan bunları konuşmak işi çıkmaza sokmaktan başka bir şeye yaramaz...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fazla söze gerek yok: ''Tüm radikal siyasal eylemler, ister ırkçı, ister dinci, ister etnik kaynaklı olsun, kadınları benimsedikleri siyasal ideolojiyi zafere kavuşturmak için araç olarak kullanmaktadır.''

N. Abadan-Unat / (75. Yılda Kadınlar ve Erkekler, s. 336)

 

Kullanıldığının bile farkında olmayanlara duyurulur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hepsinden geçtim, bu kadınlar hadi dindar olmak istiyorlar, "bize saçımızın görünmeyeceği hangi ayette emrediliyor, bir gösterin de anlayalım" deseler, bu bile bir aşama olacak.

 

Bunu diyen Konca Kuriş'in, TEK SUÇU BUNU DEMEK OLDUĞU İÇİN, vahşice öldürüldüğünü de mi unuttular? Bu ne biçim bir aymazlık, uyanmazlık, ölüm uykusu böyle?

 

E tabi canım, onu da dini karalamak için devlet öldürdü. Zaten Fadime'yi de şeyhin koynuna devlet sokmuştu, dini karalamak için. Cüppeliye de havuzlu tripleks villayı devlet verdi, dini karalamak için. Devlet işi gücü bıraktı, dini karalamak için H.Y. lara bilim dışı kitap da yazdırıyor, mankenleri de ona devlet ayarlıyor...

 

İyi de devlet bunca işi çevirirken niye bir akıllı insanın aklına laikliğe sahip çıkmak, devleti bu işlerden arındırmak gelmiyor da devleti laiklikten arındırmak için uğraşlara hız veriliyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"ÜNİVERSİTE;"

 

 

Üniversite (isim Fransızca: université) (Evrenkent) yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. alt bölümlerden meydana gelen ve öğrencilerin belirli ihtisaslar kazandıran öğretim ve araştırma kuruluşu. ...

 

Eve kapatmak için "Üniversite'ye" gönderilen reşit olmayan kızlar...

 

:)

 

Biz "Kızlarımızı evde saklayarak turşu kurmada dünya şampiyonu olmuşuz" da haberimiz yokmuş.

Yaş gruplarına göre, öğrenim görmeyen, istihdam edilemeyen ve iş aramayan kızların kendi yaş gruplarındaki toplam kız sayısına oranına "kızların atalet oranı" (işe yamamazlık oranı / üretmeden tüketme oranı) deniliyor.

Daha basit anlatımıyla, diyelim ki, 25-29 yaş arasında 100 kızımız var. Bu kızlarımızın 35'i ya okuyor, ya bir işte çalışıyor, ya da iş arıyor ama bulamıyor. Geride kalan 65'i hiçbir iş yapmadan evde oturuyor. Bu durumda 25-29 yaş arasındaki kızların atalet oranı yüzde 65 oluyor.

Burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta şu: Atalet oranının yüksekliğinin suçu kızlarda değil. (1) Kızlara okuma ve çalışma imkânı yaratmayan ekonomik yapıda. (2) Kızları eve kapatan sosyal yapıda.

 

Kızlarımıza yazık oluyor

Bir yanda bu kızların hayatı kayıyor. Öte yanda bu kızlar ekonomik ve sosyal sistemin dışında kalıyor. Tabii ki bu durum ülke için çok önemli bir kayıp ama, kızlar için de bir kayıp. Onların hayatı kayboluyor.

TİSK'in OECD kaynaklarına dayalı olarak yayımladığı araştırmaya göre:

- AB ülkelerinde 15-19 yaş grubundaki her yüz kızın sadece 3.9'u evde otururken, Türkiye'de 47.5'i evde oturuyor.

- AB ülkelerinde 20-24 yaş grubundaki her 100 kızın 10'u evde otururken, bizde 58.3'ü evde oturuyor.

- AB ülkelerinde 25-29 yaş arasındaki kızların 17.1'i evde otururken, bizde 65.8'i evde oturuyor.

TİSK'in araştırmasına göre, erkekler ve kızlar birlikte değerlendirildiğinde görülen şu: Bizde gençlerde atalet oranı (eğitime devam etmeyen, işi olmayan, iş aramayanların toplam genç sayısı içindeki büyüklüğü) yüzde 35. Bu oran OECD ülkelerinde ortalama yüzde 9, AB ülkelerinde yüzde 7 dolayında.

İşin çarpıcı yanı ise şu: Türkiye'de evde oturan genç kızlarımızın toplam sayısının 16 Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla olması.

 

Ülkeye de yazık oluyor

Danimarka, Slovakya, Finlandiya, İrlanda, Letonya, Litvanya, Slovenya, Estonya, Kıbrıs Rum kesimi, Lüksemburg, Malta, Norveç, İzlanda, Hırvatistan, Makedonya ve Arnavutluk gibi ülkelerin toplam nüfusları bizim eve kapattığımız kızların sayısından daha az.

Eve kapattığımız kızlarımız ne yapıyor? Nasıl yaşıyor? Sorunları nedir? Beklentileri nedir? Bu konularla ilgilenen yok. Eğitim imkânından yoksun kalan, ekonomik bağımsızlığı olmayan, baba ve anne eline bakan bu genç kızlarımızın hayata açık tek pencereleri TV ekranı oluyor. İşte onun için Türkiye'de TV izleme oranı yüksek. İşte onun için TV ekranlarında gün boyu alt gelir grubuna ve alt eğitim düzeyine hitap eden kadın programları izlenme rekoru kırıyor.

Kızları önce eve kapa... Sokağa çıkmaya kalkanların da başlarını türbanla kapa... Sonra, "Biz kızlarımız, kadınlarımıza değer veririz... Onlar bizim canımız" diyerek nutuk at...

Bu araştırma, son günlerdeki türban tartışmalarına da neden kızlarımızın kadınlarımızın katkıda bulunamadıkları türban tartışmasına neden sadece erkeklerin sahip çıktığını ortaya koyuyor.

____________________________

_____________________

______________

________

___

_

Güngör Uras -Milliyet - 7.2.2008

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

A:Örtülü kadın:Baskı ile, kendi iradesi dışında erkeğin baskı anlayışı altında kapanmış;

 

Evet din bir baskı aracıdır ve kadını iknci sınıf kabul eder.Kadının saçının görünmesi bile günahtır.Bu zihniyetle yoğrulan bir insan da ister istemez baskı sonucu kapanır.İlla fiziksel baskı şart değildir.Bu tür baskının adı manevi baskıdır.

 

B:Örtülü kadının eğitimi: Eğitim ve meslek demek hem ekonomik hem de düşünsel alanda daha bir bağımsızlaşma demektir, hatta çağımızın küresel imkanlarıyla yepyeni bir hayat anlamına bile gelebilir

 

Bağımsızlaşma? Güldürmeyin beni ,din baskısıyla yoğrulmuş bir toplumda kadınların bu yolla özgürleşebileceğini düşünmek abestir.zaten bu zihniyetle yetiştirilmiş kadınlarında özgürleşme gibi bir niyetleri yoktur.Çünkü koşulsuz itaat ve biat etmişlerdir.

 

C:Örtülü kadının örtünme hakkında bağımsız kararı:Örtülü kadının örtünmesi hakkında vereceği özgür karar...

 

Bu şık için bir şey demeyeceğim.Yukarıda saydığım şeylerden gereken çıkıyordur herhalde.

 

Fazla söze gerek yok: ''Tüm radikal siyasal eylemler, ister ırkçı, ister dinci, ister etnik kaynaklı olsun, kadınları benimsedikleri siyasal ideolojiyi zafere kavuşturmak için araç olarak kullanmaktadır.''

N. Abadan-Unat / (75. Yılda Kadınlar ve Erkekler, s. 336)

 

Kullanıldığının bile farkında olmayanlara duyurulur...

 

Bir kere de ben alıntılayayım belki halen anlamayan vardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyanin en büyük film sirketi FOX'a satilan ilk Türk filmi,Milli mücadele karsiti ve Ingiliz hayrani Refik Halid Karay'in romani *YATIK EMINE*dir.Türk kadininin dramini yansitacagiz diye cevrilen bu filmde Türk kadini alcaltilmis ve asagilatilmistir.

Atatürk,Aydin ve faziletli bir Türk kadini istiyordu.Ve söyle demisti;*...muhterem hanimlarinizin,Avrupali kadinlardan asagi kalmayacak,aksine pek cok cihetlerde onlarin üstüne cikacak nur ve irfanla cihazlanacaklarina kati olarak süphe etmeyen ve buna kati olarak inananlardanim*

*...Türk kadinini ilmi,ahlaki,ictimai,iktisadi hayatta erkegin ortagi,arkadasi,yardimcisi yapmak lazimdir.*

ve Islam peygamberinin IBNI MESUT'tan bir hadisi;*Gecim icin calismak her müslüman erkege ve KADINA FARZDIR*

Ben yukardaki hadisi gecenlerde *Calisan kadin aldatir*diyen haddini bilmez din sömürücüsü ve onun gibi düsünenlere ithaf ediyorum.Islerine geldiginde Kurani kendilerine göre tahrif edenler islerine gelmediginde Kuranda yazili bunlar diyenlerdir ülkemizde kadin haklarini cigneyenler kadinlari köle gibi görenler ve kadinlarla ilgili ahlaka sigmayan yakistirmalar yapanlar.Hemen hepside kendini dindar olarak yutturmaya calisir ve halkta yutar,egitimsiz ve dinle sartlandirilmis bir toplumdan fazlasi beklenemez.

Islamiyetten önce kadinlar degeri olmayan varliklardi,alinip satilan bir maldi,dogan kiz cocuklarinin öldürüldügü devirler Islam öncesi devirlerdi,aynen cok eslilik gibi.Islam Araplarin bu geleneklerinin karsisinda bir reform olmustur.cok eslilik Kuranla bir kurala baglanmis ve kadinlarin haklari gözetilmistir.Bu aslinda o günün sartlarinda büyük bir inkilap sayilmasi gereken birseydir.Kuranda kadinlara verilen haklar her nekadar kadini bazi alanlarda erkegin seviyesinde görmüyorsada yinede Islam öncesi kadinlarin durumlarina bakarak cok büyük bir reform olusturmustur.Ne varki bu reformlar aynen Kuranda verildigi sekilde kalmis ve hatta Osmanli döneminde kadin(Saray kadinlari degil)kadin tarlada calisan,cocuk doguran,erkegin zevkini yerine getiren getirmediginde dayak yiyen erkek cocuk doguramadiginda dislanan ve namus cinayetlerine kurban edilen bir varlik olmaktan öte gidememistir.Saray kadinlari ise halk kadinlari´nin aksine, padisahlari yönlendirebilecek kadar siyaset yapabilmekteydiler ki bu kadiunlarin cogusuda yabanci kökenliu kadinlardi.Tanzimatla birlikte kadinlara bazi haklar verilmek istenmisama bunlar modaya uymaktan öteye gecememistir.Kasinlara verilen cagdas haklar Cumhuriyetle baslamis fakat ömrü uzun olmayip Atatürk'ün vefatiylada bu haklar tekrar raflara kaldirilmistir.Kadinlarin haklarini aramalari her alanda erkekle yarismalari siyasi iktidarlar tarafindan ya engellenmis yada ilgi görmemistir.Son 20 yildir kadinlar yine Cumhuriyet hatta Tanzimat öncesi döneme özendirilerek,kadinin evde oturmasi gerektigi,cocukalrin bakamsi yani cocuk yaomasi gerektigi,sacinin bile erkege görünmemesi yoksa günahkar olacagi yönündeyapilan yogun calismalarla kadin maalesef bu dinci baskini altinda ezilmis ve isin en ilginc yani ise kadinin kendiside kendinin erkege hizmet vermekle mükellef olduguna,örtünmesi sacinin bir telini dahi baskasina glstermemesi gerektigine inanmistir.Yani kadin kendisine yapilan bu beyin yikama eylemini kabullenmistir.Kadin haklari inanc slogani ile dahada yontulacak ve kadinlar bu yontulmada kendi kendilerini yontturduklarini anlamayacaklardir.Kadina uygulanan beyin yikama eyleminin,onun basini kendi istegiyle kapatiyormuscasina bir duruma girmesi ise yaplan eylemin ne kadar basatili oldugunu göstermektedir.Yani kadinlar kendi istekleriyle hem erkegi kendilerinden üstün görmekteler,hemde yine kendi istekleriyle erkegin emri altina girmekte ve kendi özgürlük alanlarinida erkege devretmektedirler.Ben suna o kadar eminim ki bugün basbakanin veya Cumhurbaskaninin esi baslarini acmak isteseler ilk karsi cikacak olanlar esleri ve sonrada aileleri icindeki erkekler olacaktir.

Göreceksiniz türban serbestisinden sonra dinci kesim hangi propagandalara basvuracaktir,yarin ekonoide veya baska bir alandaki olumlu gelisme bu türban yasaginin kaldirilmasiyla Allah'in müslüman Türkiye'ye bir rahmeti diye nitelendirilecektir.Nasilki 17 Agustos depremi Allahin dinsizler icin Türkiye'ye bir gazabi olarak nitelendirildiyse yarin o anlamda daha farkli iddialar ortaya atilacaktir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Eğer yolunuz birgün bir üniversiteye düşerse, saçlarını taramayı becerememiş bir kızla karşılaşırsanız, konuşurken saçlarını savurmuyorsa, sıkı sıkıya tokalarla yapıştırmışsa saçlarını, uyumsuz kıyafetler varsa üzerinde, yakıştıramamışsa giydiklerini, güzelliğinden utanıyorsa mesela, yaz sıcağında boğazlı bir kazak giymişse, bir pardesü giyip yün şapka takıyorsa, ellerini sürekli başına götürüyorsa, saçlarını tıkıştırıyorsa şapkasından içeri, ürkekse, bir başınaysa, bilin ki o kız başörtülü bir kızdır. Bilin ki bir kez daha kaybetmişizdir.”

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanın bağımsızlaşması için kendini geliştirmesi şarttır; ayrıca A şıkkında burada iddia edilen erkeğin baskısı anlatılmaktadır...

 

Gülmekle olmuyor işte...

 

:zorro:

 

 

Erkeğin baskısı dinin verdiği yetkiden kaynaklanıyor olmasın sakın?

 

“Eğer yolunuz birgün bir üniversiteye düşerse, saçlarını taramayı becerememiş bir kızla karşılaşırsanız, konuşurken saçlarını savurmuyorsa, sıkı sıkıya tokalarla yapıştırmışsa saçlarını, uyumsuz kıyafetler varsa üzerinde, yakıştıramamışsa giydiklerini, güzelliğinden utanıyorsa mesela, yaz sıcağında boğazlı bir kazak giymişse, bir pardesü giyip yün şapka takıyorsa, ellerini sürekli başına götürüyorsa, saçlarını tıkıştırıyorsa şapkasından içeri, ürkekse, bir başınaysa, bilin ki o kız başörtülü bir kızdır. Bilin ki bir kez daha kaybetmişizdir.”

 

Arap masalları ile beyni zehirlenen o bahsettiğiniz kız ,zaten kayıptır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bi taraftanda düşünüyorum birçok arkadasım başörtüsü nedeniyle aileleri okula göndermiyorlardı şimdi eğitimlerine devam edecekler başka bir taraftan daha yeni duyduğum bir konu arkadaşlarımın aileleri başörtüsü serbest oluyor artık sende kapatacaksın kapamak zorundasın gibi baskılar.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Israrla farklı şeyleri aynı gibi göstermeyelim; dediğimiz açık:

Erkek ya da kadının yani genel olarak aile, akraba ve çevrenin insanları yapmacık bir davranışa yöneltmesi sorunsa eğer bu insanın kendi inancı için davranış sergilemesi kendini yetiştirmesine bağlıdır...

 

En önemli konu olan imanda dahi Allah insanlara serbest alan bırakmış ki zaten ne kadar imanlı gözükmeye çalışsa da imansızı Allah bilir...

 

Açıkça bir bilgi varsa sunulur, karşıya söylenmiş olsun diye mücadele etmeye gerek yok...

 

Neyse;

 

Sayın verdinaz baskı toplumun her noktasında oluyor, işte üzerinde konuştuğumuz ulusal çapta baskı buna en somut örnek; bu insanlarımızın hepsi baskı altında değil biliyorum olanların da kendi nesillerinden geri kalmasındansa eğitimini sürdürüp kendini geliştirmesi bağımsız birey olmasında en önemli adımdır; yoksa bu insanlar daha çok kendilerine baskı yapanlara muhtaç olacaklardır...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

En önemli konu olan imanda dahi Allah insanlara serbest alan bırakmış ki zaten ne kadar imanlı gözükmeye çalışsa da imansızı Allah bilir...

 

Açıkça bir bilgi varsa sunulur, karşıya söylenmiş olsun diye mücadele etmeye gerek yok...

 

Bu forumu uzun süre takip ettim.Burada ,bilgi kaynağı dediğiniz kurandan , kadının ikinci sınıf oluşu ,erkeklere üstünlük sağlaması ile ilgili bir sürü ayet sunulmuştu.Bunları, bende yeniden yazmak istemiyorum.Sizin bilgi dediğiniz 1400 sene evvel yazılmış bir kitap.Benim bilgi dediğimde hayatın gerçekleri ve bilgi diye baz alınan kitap sonucu insanların getirildiği nokta.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu forumu uzun süre takip ettim.Burada ,bilgi kaynağı dediğiniz kurandan , kadının ikinci sınıf oluşu ,erkeklere üstünlük sağlaması ile ilgili bir sürü ayet sunulmuştu.Bunları, bende yeniden yazmak istemiyorum.Sizin bilgi dediğiniz 1400 sene evvel yazılmış bir kitap.Benim bilgi dediğimde hayatın gerçekleri ve bilgi diye baz alınan kitap sonucu insanların getirildiği nokta.

 

Maalasef sevgili semAzen...

Bugün Türban denilen bir bez parçası, namusun simgesi olarak bütün Türkiye'de kadınlara dayatılıyor;

iktidarla iş ilişkilerinde aranan özellik oluyor...

Bütün kadınların türbanlanması için tepeden, devletin bütün güçleri ve olanakları kullanılarak yürütülen büyük siyasal kampanyanın bir parçası olarak gündeme oturtuluyor...

Veee, AKP'lileri ve onların yağdanlıklarını bir kenara bırakalım; bir kısım "aydın" zevat da türbanı bireysel özgürlük alanı olarak, önce kendine, sonra bize, ve bütün topluma yutturmak için pehlivanlığa soyunuyor!

Türban, bireysel özgürlük alanı imiş... Tabii yersek!

Dinin böyle gereksiz, saçma ve anlamsız şeyler üzerinde durması ve hayrıca bahsettiğiniz gibi 1400 lerde olan kafaların buna alet olmazı inanılmaz birşey...

Tekrar söylüyorum...

Kadınlar adına ben utanıyorum....

Yazık..

 

Sevgi ve saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türban nedir?

 

Hangi amaçla kullanılır?

 

Kadını neden, nasıl korur ya da korur mu?

 

Kadınları örtülere büründürmek onları daha iffetli mi yapar?

 

Değilse amaç nedir?

 

Veeeeeeeee

 

Bugün kaç kişi ulaşımını deve ile yapıyor, kaç kişi teknolojiden yararlan mıyor, kaç kişi diş fırçası yerine misvak kullanıyor, kaç kişi çatal bıçak yerine parmakları ile yemek yiyor, kaç kişi hurma liflerinden yataklarda yatıyor?

 

ZAMAN+MEKAN=FORM

 

Arkadaşlar!

 

ve hatta;

 

0,1,2,3,4..........................sonsuz....

 

zamanda dahil hiç bir şey geri gitmez, geri gidene eksilme denir!

 

bu formül bu kadar basit... türban bu çağın giysisi değildir...

 

dünya ondan ibaret hiç değil! :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dini konuda tartışmaya girmek istemiyorum; semazen isimli üye öyle düşünüyor olabilir biz de hiç okumamış değiliz ve kendilerine katılmıyorum da...

 

Benim sayın Sardunyam'a sormak istediğim bir şey var:

 

İlerleyen ne ve ilerleyen nereye ilerliyor???

 

Dipnot isimli üyeye de bir soru:

 

Bir bayan kendi isteğiyle başını örttüyse ya da daha önce de bahsettiğimiz gibi genel anlamda örtülüyse(çarşaf, türban, günümüz modasından daha sade,daha kapalı vb hiç farketmez.....) sizin için bu ne ifade eder???

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biz "Kızlarımızı evde saklayarak turşu kurmada dünya şampiyonu olmuşuz" da haberimiz yokmuş.

Yaş gruplarına göre, öğrenim görmeyen, istihdam edilemeyen ve iş aramayan kızların kendi yaş gruplarındaki toplam kız sayısına oranına "kızların atalet oranı" (işe yamamazlık oranı / üretmeden tüketme oranı) deniliyor.

Daha basit anlatımıyla, diyelim ki, 25-29 yaş arasında 100 kızımız var. Bu kızlarımızın 35'i ya okuyor, ya bir işte çalışıyor, ya da iş arıyor ama bulamıyor. Geride kalan 65'i hiçbir iş yapmadan evde oturuyor. Bu durumda 25-29 yaş arasındaki kızların atalet oranı yüzde 65 oluyor.

Burada üzerinde durulması gereken en önemli nokta şu: Atalet oranının yüksekliğinin suçu kızlarda değil. (1) Kızlara okuma ve çalışma imkânı yaratmayan ekonomik yapıda. (2) Kızları eve kapatan sosyal yapıda.

 

Kızlarımıza yazık oluyor

Bir yanda bu kızların hayatı kayıyor. Öte yanda bu kızlar ekonomik ve sosyal sistemin dışında kalıyor. Tabii ki bu durum ülke için çok önemli bir kayıp ama, kızlar için de bir kayıp. Onların hayatı kayboluyor.

TİSK'in OECD kaynaklarına dayalı olarak yayımladığı araştırmaya göre:

- AB ülkelerinde 15-19 yaş grubundaki her yüz kızın sadece 3.9'u evde otururken, Türkiye'de 47.5'i evde oturuyor.

- AB ülkelerinde 20-24 yaş grubundaki her 100 kızın 10'u evde otururken, bizde 58.3'ü evde oturuyor.

- AB ülkelerinde 25-29 yaş arasındaki kızların 17.1'i evde otururken, bizde 65.8'i evde oturuyor.

TİSK'in araştırmasına göre, erkekler ve kızlar birlikte değerlendirildiğinde görülen şu: Bizde gençlerde atalet oranı (eğitime devam etmeyen, işi olmayan, iş aramayanların toplam genç sayısı içindeki büyüklüğü) yüzde 35. Bu oran OECD ülkelerinde ortalama yüzde 9, AB ülkelerinde yüzde 7 dolayında.

İşin çarpıcı yanı ise şu: Türkiye'de evde oturan genç kızlarımızın toplam sayısının 16 Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla olması.

 

Ülkeye de yazık oluyor

Danimarka, Slovakya, Finlandiya, İrlanda, Letonya, Litvanya, Slovenya, Estonya, Kıbrıs Rum kesimi, Lüksemburg, Malta, Norveç, İzlanda, Hırvatistan, Makedonya ve Arnavutluk gibi ülkelerin toplam nüfusları bizim eve kapattığımız kızların sayısından daha az.

Eve kapattığımız kızlarımız ne yapıyor? Nasıl yaşıyor? Sorunları nedir? Beklentileri nedir? Bu konularla ilgilenen yok. Eğitim imkânından yoksun kalan, ekonomik bağımsızlığı olmayan, baba ve anne eline bakan bu genç kızlarımızın hayata açık tek pencereleri TV ekranı oluyor. İşte onun için Türkiye'de TV izleme oranı yüksek. İşte onun için TV ekranlarında gün boyu alt gelir grubuna ve alt eğitim düzeyine hitap eden kadın programları izlenme rekoru kırıyor.

Kızları önce eve kapa... Sokağa çıkmaya kalkanların da başlarını türbanla kapa... Sonra, "Biz kızlarımız, kadınlarımıza değer veririz... Onlar bizim canımız" diyerek nutuk at...

Bu araştırma, son günlerdeki türban tartışmalarına da neden kızlarımızın kadınlarımızın katkıda bulunamadıkları türban tartışmasına neden sadece erkeklerin sahip çıktığını ortaya koyuyor.

____________________________

_____________________

______________

________

___

_

Güngör Uras -Milliyet - 7.2.2008

Sevgili dostum siz inanmak istemedikten sonra ne yapılırsa yapılsın faydasızdır....yazdım tekrar yazıyorum artık aynı şeyleri yazmaktan sıkıldım fakat siz anlamadığınız sürece ben tekrar yazacağım.

defalarca yazdık

Araf/26-Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah'ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik).

 

Nur/30. Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.

 

Nur/31. Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!

 

Şimdi bunlar sizi tatmin etmiyor, siz istediğiniz yorumu yapın...inanmanız için en büyük kanıt bu ayettir ve ayrıca beygamber efedimizden bu yana gelen hadislerlede anlatılmaktadır...

O nedenle insanlar buna inanıyorlarsa saygılı olunması gerekir...

Sahte dindarlara dini siyasete alet edenlere elbette karşı olacağız..onlara karşı olmak dine saygı göstermek demektir...Şimdi belli bir gurup sahtecilik yapıyor diye islamı tamamen yok etmek gerekmez.o zaman sahtekarlar ile mücadele edilsin islam ile değil...

*******

saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İlerleyen nereye ilerliyor?

Güzel soru örnekler verilebilir hemde çok... :)

Mesela: Dünyada bilim nerede yapılıyor, insanlar nelerle ilgileniyor, doğa bilimi+tarih bilimi+uzay bilimi+tıp bilimi gibi alanlarda her zaman ileri gidiş vardır, dolayısıyla insanda böyle olmalıdır ancak dinci baskı bütün bunlara karşı direnç gösterir, bence Allah inancı kişiseldir, kişi ister inanır ister inanmaz bir başkasının tekeline inancını teslim etmez eksiği ve fazlasıyla inancını yaşar... Gerisi hikaye...

 

aynı suda iki kez yıkanamazsın, aynı güne uyanmazsın, aynı düşüncede durmazsın iki günün aynı ise zarardasın... Ama bunu nasıl algılıyorlar? ertesi gün daha fazla ibadet etmek mi kasdediliyor?

 

İnsan sosyal bir canlıdır dolayısıyla giyim+bilgi+kültür+yaşam tarzı+zihinsel gelişim daima ileri doğru olmalı... Olmayanlar kimler ortada... :) Yani şimdi insanlar peygambere ve onun sahabesine benzemekten onun ve hanımlarının giyinmesi gibi giyinmeyi anlıyorlarsa, o zaman yukarıda sorduğum sorulara yanıt versinler...

 

ZAMAN+MEKAN=FORM

 

birde sık sık tekrarlanıyor medeniyet soyunmaksa hayvanlar daha medeni diye... hayır soyunmak gerekmiyor "EDEBLİ VE ORTAMA UYGUN GİYİNMEK YANİ ZAMANA GÖRE" başını örterek daha dindar olamayacağın gibi... ve hayvanlar çıplak değildir hepsinin giysisi var...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dipnot isimli üyeye de bir soru:

 

Bir bayan kendi isteğiyle başını örttüyse ya da daha önce de bahsettiğimiz gibi genel anlamda örtülüyse(çarşaf, türban, günümüz modasından daha sade,daha kapalı vb hiç farketmez.....) sizin için bu ne ifade eder???

 

Saygılar...

 

:zorro:

 

Kara çarşaf , sıkmabaş, sarık , takke, cüppe , şalvar...

Mahalle, aile, siyasi iktidar, tarikatlar, aşiretler baskısı altında örtünmüş, örtünmek zorunda kalan insanlar bunlar...

Peki diğer yüz binler ne olacak?

İşte Türkiye'de, dünyamızda siyasal dinci, İslamcı akımlar, tarikat mezhep örgütlenmeleri patlamasının sonuçları ortada.

Günümüz dünyasındaki coğrafyaya bir bakalım...

Müslüman dünyada; insan hakları, kadın hakları ayaklar altında. Yoksul güneyde, şeriatın diktatoryal yorumlarında, İslam dünyasında insan hakları yerlerde...

Birbiri ile yarışan,

recmden burkaya,

giderek yüz kapatmaya,

kadını eve kapatmaya uzanan şeriat yorumlarında kadınlar insan bile değil,

çoğu hayvandan daha aşağılanan bir yerlerde, mal..

 

Yanı ülkemiz için bugün türban...

yarın yukarıdakiler...

Sonu olmayan bir süreç bu..

Ve hiçbiriniz dinin dibini bulamazsınız..

Bulunmaz/bulunamaz..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.