Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında


cozunurluk

Önerilen İletiler

Neden hala korkuyoruz bazı şeyleri kabul etmeyi, bu kabul etmediklerimiz ayağımıza bağ olamaya devam ediyor.

Bu bağlar yüzünden uluslararası arenalarda ekonomik bağımsızlığımızı kaybediyoruz.

Söz hakkımız olduğu yerlerde bu bağlar yüzünden savunma moduna geçiyoruz.

 

Neden böyle başladım: Kendi kendimize çözemediğimiz Kürt sorununu başka ülkelere bırakmış durumdayız.

Bekliyoruz olay daha büyüsün ve kolaylıkla çözülecek şeyler probleme dönüşsün.

 

Çözüm: Gelişmiş ülkelerde etnik durumlar nasıl çözülmüşse bizde o yönde çözelim.

Bunlar nelerdir?

Özgürlüklerin tamamı hemen verilmeli.

İnsanlara kendilerini nasıl tanımlıyorlarsa o yönde özgürlükler tam olarak verilmeli.

 

Hala bizim ülkemizde Kürt yoktur diyenleri veya bu yönde söyleyenlerin ülkeyi böldüğünü unutmayalım.

Eninde sonunda bu olayla yüzleşeceğiz ve iş işten geçmeden birlikteliğimizi korumak istiyorsak gerekli önlemleri almalıyız.

 

Şimdilik bu kadar...

 

Sevgiler

Çözünürlük

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Selamlar

 

Peki abi istedikleri gibi yapalım.Kürtçe yayın serbest olsun okullarda kürtçe dil okutulsun her yerde eşit olunlar. Peki ne olacak ?? bi kaç tv kanalı kürtçe yayın yapsa ne olacak yapmasa ne olacak , okullarda kürtçe eğitimide sorarsan yoğun olarak yaşadıkları doğu bölgelerindeki okullarda pekde Türkçe eğitim verildiği söylenemez. Saddam ve diğer arap ülkelelerinin zulmünden kurtarıp kendilerine kucak açan Ulusumuzu bölmeye çalışan bu insanlara daha ne yapmamız lazım????? onlara yaşamaları için toprağımızdan parça verdik fakat onlar sahiplenmeye kalktı , Ülkeyi bölmeye kalktı Avrupa istediği için neden bu insanları el üstünde tutmaya çalışıyoruz. onlarda bizim gibi eşit .eşit olmamak denince dertleri ne anlamıyorum.Daha öncede başka bi başlık altındada yazmıştım basit bi alışveriş işinde bile "Bu bizden" gibi terimler kullanan Türkler değil kürtlerdir demek istediğim ayrım yapan bizler değiliz onlar.Türkiye bence burdada büyük hatalar yapıyo , kendi milletimizin durumuna bakmadan başkalarına yardıma koşuyo örn :Afganlar , Hatay/Samandağı bölgesindeki afganlara ev tarla 130 mt kare ev beyaz eşyaları ile birlikte tabiki , dayalı döşeli ev verdik elektrikleri ucuz su parasız.Peki ne için ??? Afgan ırkının nasıl insanlar olduklarını yanımızda çalışmaya gelen işçilerden biliyorum işten kaçmak için günde beş vakit namaz kılarlar oruç tutmazlar fakat iftara yetişicez deyip erken çıkmak için oruç tuttuklarını söylerler (tuvalette sigara içerken yakaladım ordan biliyorum) ve biz bu insanlara Türkiye Cumhuriyeti olarak kol kanat geriyoruz. Tamam yardım edilir fakat abartmadan ne ekonomimize ne de başka bişeye faydası olmayan bu insanları resmi bi şekilde besliyoruz... Neden ??? Diyeceğim şudur bu insanlar bizlerle beraber eşittir.Avrupa istediği için tv'lerde kürtçe yayın yapmamız saçma.Ben aşırı derecede ırkçı biriyim(göğüsüme ve omuzuma Nazi armasını dövme yaptırıcak kadar, geçen ay ailemin zorlaması ile ameliyattla alındı)fakat hiç bi yerde ayırım yapmadım onlara kucak açmadım ama onları dışlamadımda benim gibi biri böyle düşünüyosa ırk ayrımı gözetmeyen insan onlara nasıl değer verir bilmiyorum Türkiyede ayrım yapılmıyor sadece avrupanın saçma diretmeleri yüzünden şımartılıyorlar. Söyleyeceklerim bu kadar umarım kırıcı olamayan güzel bi tartışma olur

 

 

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cozunurluk,

 

Soylediklerine aynen katiliyorum dostum. Bencede herkes esit olmali, herkese butun ozgurlukler verilmeli. Somurgeci ve ***** Amerikan emperyalizmine dur denilmeli. Ulkemizin taklitci, yozlasmis, cokmus sistemi tamamen yenilenmeli. Ulusal egitim, bilim ve teknik arastirmlara oncelik verilmeli. Uretim araclarini elinde bulunduran tekelcilerin bu araclari kamulastirilmali, issizlik sorununun cozumu icin derhal endustrilesilmeli, imam liseleri meslek liselerine donusturulmeli ve yenileri de yapilmali. Guneyedoguya yatirim ve dolayisiyla hizmet goturulmeli. Ilk olarak secim, vergi, adalet organlari ve sonrasinda diger tabakalar dijitallestirilmeli ve saydamlastirilmali. Yabanci sermayeye devlet kontrolunde kapi acilmali ve ulusal rezervler ilk olarak ulusal kullanim icin optimize edilmeli.

 

Ulkemiz ancak bu ve benzeri atilimlarla ulusal kuturunu gelistirip Avrupa normlarina yaklasabilir. Biz ne kadar iyi olursak, Avrupa da o kadar bizi isteyecektir. Birakin onlar bizi istesin. Guclu sanayiimizi, is gucumuzu, teknolojimizi, kulturumuzu istesinler. Bir birilerine dilenci gibi yaklasip onlarin pastasindan pay istemek var, birde adam gibi kendini gelistirip, super bir birey olup o pastadan dilim almak icin partiye davet edilmek var. Neden ikincisi olmasin?

 

Saygilar, sevgiler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...

Yeninden merhaba arkadaşlar,

Evet işin sonuna geliyoruz galiba yeni kanunlar kanunlaşınca artık bu işten rant sağlayanlar başka işlere yönelecekler heralde. Artık kimse dilimizi kültürümüzü yaşatımıyoruz diyemeyecek veya bazılarının dediği gibi 'kürt' 'mürt' yok kavramı rafa kalkacak...

 

Siz ne dersiniz ;)

 

Sevgiler Çözünürlük...

 

Herşeyin çözünür olduğunu sakın unutmayın B)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Daha yeni üye olduğum için üzerinden bayağı zaman geçmiş bir konuda geç kalmış bir yorum yazıyor olabilirim ama belki de benim gibi eski konuları gözden geçirenler vardır.

Politik konular genelde öylesine fikir beyan edilecek, kolay bir zihin cimnastiği ile çözüm üretilebilecek konular değil gibi geliyor bana. Herkesin fikirini söyleyebilmesi ne kadar haksa, fikrini söyleyenlerin bu fikirlerin altını doldurabilecek birikime sahip olmaları da bir o kadar zorunluluktur.

Kürt sorunu denilen olayın iki ana parçası vardır; ilki şiddet kullanılması ve karşımızda dış destekli bir terör örgütü olması, ikincisi Türkiye'nin kendine özgü sosyal yapısıdır.

Her ihtiyaç duyduğunda batıdan ve doğudan, topraklarımız ve ortadoğu üzerinde çıkarları olan bütün ülkelerden maddi (her türlü silah, para ve ticari ilişkiler) ve manevi (siyasi destek) destek alan örgütün eylemlerini bazı felsefi temellere oturtmaya çalışmak en iyi ihtimalle saflıktır. Üzerinde tartışmaya bile gerek yoktur.

Asıl konu sosyal platformda Kürt sorunu denilen olgunun analizidir. Modern ülkelerin etnik sorunlara bulduğu çözümlerden yola çıkan arkadaş - etnik azınlık - kavramının karşılğını belli ki bilmiyor. Yaşam alanları olarak izolasyon, eğitimde ayrımcılık, iş alanlarında kısıtlama gibi yedi temel şartı olan azınlık olma hali Türkiye'deki hangi etnik gruba uygulanıyor, sormak gerek. Fabrikatör, Meclis Başkanı, işadamı, öğretmen, şarkıcı, öğrenci ve hatta işsiz olma olasılıkları açısından Kürtler hangi ayrıma uğruyor? Biz onları (bu tabir bile ülkemizde sakil kaçıyor ) gettolarda oturmaya zorluyor olsaydık, belirli okullara girmelerini, ticari hayata atılmalarını engellemiş olsaydık, ABD'nin zencilere, Fransızlar'ın Basklar'a belirli dönemlerde yaptıkları ayrımcılığı yapmış olsaydık belki ortada bir somut, bilimsel bir sorun olmuş olurdu. Bizim, örnek gösterilen ülkelerden öğrenebileceğimiz tek şey, insan hakları ihlallerini kılıflara sokup başka ülkelerin içişlerine çıkarlarımız dahilinde müdahale etme teknikleridir.

Güneydoğumuzdaki ekonomik koşulların kötülüğünden bahsedenler batı bölgelerimizdeki kırsal alanda ve ülkemiz genelinde yaşanan ekonomik rezilliği göremeyecek kadar dar görüşlü ve güdümlü mü?

Aklı başında olan herkesin isyan edeceği insan hakları ihlallerini, polisin kötü muamelesini bizzat yaşamış ve Türkiye'de bir zihniyet devrimi yaşanmasını savunan ben, neden dağa çıkıp yaşadığım coğrafyayı bu ülkeden ayırmaya çalışmıyorsam, neden devlete kurşun sıkmıyorsam ve neden bu forumda görüşlerimi yazıyor, belli platformlarda siyasi mücadeleye girişiyorsam, ajitasyon yapan, bölücülüğü özgürlük savaşçılığına dönüştürmeye çalışan insanlardan da o yüzden nefret ediyorum. Beni onlardan ayıran tek fark, bu vatana ve Türk Milleti'ne olan aşkım...

Yaklaşık 17 azınlık grubunun yaşadığı Fransa ne yapıyor? İngiltere katoliklere nasıl davranıyor? ABD'nin bir gün zenci bir başkanı olabilecek mi? Almanya, aşağıladığı Türkler'in sömürülmüş emekleri ile Avrupa'nın liderliğine oynadığını kabul edecek mi? Ya da Hristiyanlığı devlet ve toplum hayatının her zerresine işleyen İtalya ile anayasasında Doğu Kilisesi'ne üye olmayanları yakın zamana kadar vatandaşı saymayan Yunanistan laiklik konusunda bizden akıl isteyecek mi?

Karşılaştığımız her politik sorunda batıdan çözüm ithal etmeye çalışanlar herhalde özel hayatlarında da akıl hocaları belleyip onların sözünden dışarı adım atmıyorlardır. Kişiler, karekterleri oturmadıysa mutlu olabilirler ama milletler yok olurlar !

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Merhaba,

Sorun senin onlara haklarını vermende değil, onların haklarını kullanmalarını kendi benliklerinde görmeleridir. Kim bu ülkede ben Kürdüm diyerek başbakan oluyormuş? Siz hangi ülkede yaşıyorsunuz? Benim yaşadığım Türkiye'de kanun çıktığı halde hala televizyonlarda Kürtçe türkü söyleyenlere dava açılıyor.

 

Terör olayı diye milyonlarca insanı göçe zorlayan bir ülke düşünün. Kürt çocukları köyden şehire getirerek onları sokak çocuğu yapan ve sonrada şehrin bütün sorunlarını onların sırtına yıkmaya çalışan cahil ve art niyetli mantıkların arkasında kalmadan bu sorunlara adil olarak bakmak gerekiyor. Öyle tarih kavramının arkasında kalarak bu sorun çözülmez.

 

Sorun silahlı çatışma demekle sorunun temeline inilmiyor. Bu iş 10-15 yıllık bir olay değil. İnsanın doğasında olan ve yüzyıllardır süregelen ezilen toplumlarla onların tepesinde oturan ve onların sırtından geçinin toplumların sorunudur.

 

Ne yapılırsa yapılsın sonuçta her ırk kendi egemenliğini bir şekilde alacaktır. Bunun sonuçları egemen toplumların ayak diremesine bağlı değildir. Sonuç olarak ne olursa olsun özgürlük hiç bir zaman uzak değildir..

 

En başta bu işi başlatan arkadaş biraz safça yaklaşmış ama en son yazan arkadaşta biraz kurnazca tarih betimlemesi ile kendini olmayan şeyleri örnek göstererek haklı çıkarmaya çalışmı...

 

Sürçü lisan ettikse affola..

 

Sevgiler

Erdoğan  ;)

merhaba, sanıyorum Erdoğan arkadaşım yazdığım yazıyı tam okumadı ve biraz da duygusal davranıyor. Kavram kargaşası denen şey bu olsa gerek... Öncelikle kimse temel hak ve özgürlükler konusunda bir kısıtlamadan bahsetmiyor. Konu öncelikle yabancıların öne sürdüğü gibi bir azınlık sorunu olup olmadığıdır, neticede Türkler'in de aynı oranda yaşadığı sorunlar Kürtler'e maledilip akıl karıştırılıyor. Bu ülkede yaşanmakta olan ekonomik koşullar ve devlet olgusunun kendinde bireyi ezme hakkı görmesi gibi sorunlar hepimizin malumu. Fakat bütün bu olumsuzlukların yanlızca bir gruba yönelik olduğunu iddia etmek ideolojik bir şartlanmanın sonucu olabilir ancak.

TV'de Kürtçe şarkı söylenmesine oluşan tepkiyi de iyi analiz etmek gerekiyor.Bu kanunların çıkmasını teşvik eden hatta bizi buna zorlayan ülkelerin kendi azınlıklarına hangi hakları verdiğine bakan bizler, koca bir -hiç-le karşılaştığmızda bunun basit bir kültürel hak olmaktan öte siyasi bir proje olduğunu anlayacak zekaya sahibiz, kaldı ki Lozan Antlaşması'da da kabul edildiği gibi Türkiye'deki azınlıklar bellidir , Kürt vatandaşların azınlık olma gibi bir durumu ne hukuksal ne bilimsel ne de sosyal olarak söz konusu değildir, tartışılmayacak kadar net bir gerçek...

Sokaklardaki Kürt çocuklarına gelince, yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi ekonomik şartların rezilliği, Türk ve Kürt çocuklarını sokaklara saldığı gibi bu ülkenin genç kızlarını TV'lerde koca bulmaya, erkeklerini şaklabanlıklar yapmaya da itmektedir. Bu acı durum karşısında hala etnik bir mağduriyet arayanlar sokaklarda mendil satsın diye çocuk yapan, eşlerini temizliğe gönderip gündüz kahvelerde geceleri meyhanelerde keyif yapan, kendini adam zannedenlerin kapısını çalsın.

Terör olayı sebebiyle milyonlarca insanın göç etmesi konusunda ise söylenecek fazla bir şey yok, herhalde basit bir matematik hatası diyeceğim ama onunla kalmıyor ki... Dağdaki terörist yerinden oynamazken silahlı saldırıya uğrayan karakollarımıza yönelen namluların devletten maaş alan korucular (tabii ki hepsi değil) tarafından tutulduğu yıllardır biliniyor. Gerçi Erdoğan benim samimiyetime ve iyi niyetime inanmayacaksa, önemli kısmı devlet adına bir özeleştiri içeren -Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok- kitabını okumasını tavsiye etmem bir anlam taşımayacak.

Yanlış olmasın, bu topraklarda 28 ya da 29 Kürt isyanı çıkmıştır ve hepsinin yabancı provakatörlerce planlandığı bilinmektedir. Hal böyle olunca kim benden bunun sadece bir sosyal mesele olduğuna inandırabilir? Özgürlük arayan arkadaşlar Irak'taki özgürlükleri için neden ABD müdahalesini beklemiştir? İran ve Suriye'deki Kürtler neden bu topraklardaki soydaşları kadar cesur olamıyor? Yoksa mesele bir yerlerden cesaret almak mı?

Gelelim Kürt başbakan olayına... Erdoğan'ın benim yazımı biraz heyecan biraz da önyargıyla okuduğuna karar vermemin sebebi budur; bahsettiğim Meclis Başkanı Hikmet Çetin'dir ve şu anda Türk Devleti'nin tavsiyesiyle Afganistan'da devletimizi resmen temsil etmektedir.

Her ırkın kendi egemenliğini alması ifadesinin, genelde benim gibi düşünenleri ırkçılıkla suçlayan zihniyet tarafından kullanılması süper bir ironidir. Yaklaşık 400 senelik Türk yönetimi süresince hiçbir kültürel asimilasyona maruz kalmayan Kuzey Afrika halklarının Avrupalılar tarafından, tarih açısından göz açıp kapayana kadar denilebilecek bir sürede dillerini ve kültürlerini unutturulmuş olmaları Türk Milleti'ne yöneltilen iki yüzlü karalama kampanyasının en basit delili olsa gerektir.

Son olarak merak ettiğim bir şeyi sormak isterim Erdoğan'a; tarih, liselerde ortalama yükseltmek için konmuş kolay kopya çekilebilen bir ders ya da dinlenmek için okunan bir hikaye türü mü kendisi için??? Tarih pozitif bir bilimdir ve olanlar, olacakların en net göstergesidir.

Bu sohbet, umarım ki ikimiz için de uzaklaşmanın değil yakınlaşmanın vasıtası olur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Aslında neden herşeyin dış destekli olduğunu anlamayacak bir şey yok; Türkiye, dünya kaynaklarının %75'inin bulunduğu bir coğrafyanın tam ortasında bulunuyor ve kendi coğrafyasında sömürgecilik kültüründen başka hiçbir şey üretemeyen batı dünyası için bu topraklar her zaman iştah kabartıcı nitelikte olmuştur. Ermeniler'in Doğu Anadolu'ya, Yunanlılar'ın Ege'ye ve Kürtler'in Güneydoğu Anadolu'ya göz dikmiş olmalarının sebebini bizi sevmeleri ve daha yakın olmayı istemeleri mi zannediyoruz acaba???

Ülkesi adına hiçbir talep üretmeyip yabancı ülkelerin, önceki yazılarımda anlattığım gibi masumiyet kılıflarına bürünmüş art niyetli taleplerini "başüstüne" diyerek kabul etmek bizi nereye götürür acaba. Biz, kendimiz bir ülke idare edemeyeceksek tabii ki yabancılar çöker üzerimize ve bunun ilacı; kendi kültürümüze, kendi tarihimize, kendi değerlerimize, kendi insanımıza, velhasıl kendimize inanmamızı engelleyen aşağılık kompleksinden kurtulmaktır. Batı dünyası tarihte hiç bir coğrafyaya refah ve mutluluk ihrac etmemiştir, aksine bütün maddi değerleri sömürmüş, manevi değerleri imha etmiş, geride de köleleşmiş, kimliksizleşmiş insan sürüleri bırakmıştır.

Biz batıdan şu kadar gerideyiz, adamlar bu kadar medeni deyip kendimizi hakir görmek, kendimizi onlarla kıyaslamak olmuyor da neden onların gerçek yüzünü ortaya çıkarmak ve ikiyüzlülüklerini ifşa etmek problem haline geliyor, ben de onu anlamıyorum.

Bugün 8 Mart, bütün büyük illerde kadın hakları maskesi altında yürüyüş düzenleyenler teröristbaşı için slogan attılar ve geçici anayasanın imzalanması üzerine Kuzey Irak'ta konvoy düzenleyen Kürtler Türkmen binalarına ateş açtılar. Ben artık daha ne diyeyim, herşey ortada...

Her konuşmasında Atatürk'ten alıntı yapanlara sinir olurum aslında ama konuya son noktayı koyacak olması itibariyle bir iki alıntı yapmak istiyorum:

Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağım oldu. Kendimi hiçbir zaman Osmanlı'nın telkin ettiği başka ulusları öven ve Türklük'ü aşağı gören eksiklik duygusuna kaptırmadım.

 

Miliyetin en belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk Milleti'ndenim diyen insan herşeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.

 

Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli Türk kültürüdür. Ulusu oluşturan bireyler ne kadar Türk kültürüyle dolu olurlarsa Cumhuriyet'in temelleri de o kadar sağlam olur.

 

Aslında Atatürk herşeyi söylemiş ama bir sözü daha var ki galiba bütün sorunların temelini açıklıyor:

...memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.

 

Sanki bu gaflet ve dalalet içinde olma durumu heryanımızı sarmış !!!

 

Herkese iyi akşamlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar yanılıyorsunuz bence.

kürt sorununun cesaretle ilgisi yok bence.

konu cesaretlilik ve korkaklıkla pek ilgisinin olduğunu düşünmüyorum.

şu an ortadoğuda oynanan olayların pek iç açıcı olaylar olduğunu sanmıyorum. bazı kürt kökenli arkadaşları amerikadan medet beklemesi bence komedidir. günümüzde bağımsızlık bence bir ideal olmaktan çıkmıştır. dünya uluslararası bir dayanışma olmadan bağımsızlık mücadelesini vermek sadece emperyalizme yarayacaktır.onun yerine insanların birbirini anlayarak dayanışma içine girmelidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim tanıdığım kadar kürtler (burda kürtlerden kastım türkiyede yaşayan yerleşmiş olan kürtler) ne devleti bölüp bi kara parçası istiyorlar ne de türk halkıyla karşı karşıya gelmek. benim bir sürü arkadaşım var doğu kökenli ve bir çoğu kürt. onların anlatması ve benim gördüğüm kadar artık türk-kürt sorunu sadece başkalarının (bu büyük ihtimal asıl türkiyeyi bölmek isteyen dış kuvvetlerin) uydurmasından başka bişey değildir. Türkiyede yaşayan kürtler aslında bir nevi Türk olmuşlardır bile. zaten bu insanlar kendilerini türklerden ayırmazken ve yerleşik hayattayken nasıl böle bişeyisteyebilirler ki. Herkeste biliyor kürt devletlerinde olan sorunların boyutlarını. Türkiyedeki siyasi idare ve ekonomik şartlar (ne kadar elverişsiz olsada) herkesin geçimini sağlayacağı kadar vardır. bu nedenle ben zannetmiyorum ki bi kürt çıkıp da desin ki "kardeşim ben burda yaşıyorum ben kürtüm kürdistan istiyorum ben devlet istiyorum" bence bu saçmalıktan başka bişey değildir. tabi burda söylemiş olduğum dış kuvvetlerin etkisinde kalan insanlarda yok değildir elbette vardır. ama zannetmiyorum ki bunlarda bi sorun teşkil edecek kadar fazla olsun. Türkiyenin yapması gereken öncelik bence bu dış kuvvetlerin olumsuz yönde dayatmalarını türkiye içinde yaşayan etnik gurupların en az etkileneceği şekilde savuşturmaktır. Böylece ne bir kürt sorunu kalır ortada ne de bir ermeni sorunu. Bana göre sorun dış etkenlerdir ve bunların önüne geçilmesi gerekir. Goca Gözlüm için özel

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herhalde ben anlatamıyorum düşüncelerimi ya da insanlar fikir alışverişi yapıp kendi fikirlerini bir adım öteye götürmek yerine, başta söylediklerini savunmak zorunluluğu hissediyorlar... Demogoji yaptığımı iddia eden arkadaş ya da yazdıklarımı "cevap yetiştirmek" seviyesine indirmeye çalışan arkadaş, son derece net yazdığım tarihi ve politik gerçeklere karşı bildiklerini benimle paylaşırsa, hatalarımı bana gösterirlerse, bana büyük iyilikleri dokunur.

İlk yazımda belirtmiştim, ancak karşıt görüş olarak yazan arkadaşlar bunu sürekli gözden kaçırıyorlar: Ben Türkiye'deki sorunun iki ayağı olduğunu; bunlardan birincisinin dış destekli terör, ikincisinin ve asıl tartışılması gereken olayın Türkiye'nin özgün sosyal yapısı olduğunu belirtmiştim. Fakat, sanki ben olayı tamamen terör boyutuna indirgemişim gibi bir tepkiyle karşılaştım.

Benim, kendi sorunlarına çözüm üretemeyip sürekli diğer ülkeleri suçlar bir durumda görünmemin iki temel sebebi var; birincisi Türkiyemiz, üzerinde en fazla oyun oynanan ülkelerin başında gelmektedir, ikincisi, milletimiz bu gerçeklere o kadar uzak bırakılmıştır ki bunlardan kısaca bahsetmek bile insanı sürekli yabancıları suçlayan, kompleksli biri gibi göstermeye yetmekte. Emin olun ben de bütün sorunlarımızı çözebileceğimiz bir özeleştiri sürecinin başlamasından ve laf yerine çözüm üretilmesinden yanayım da, bahsettiğim bu süreç, eğer yazdığım gerçekler gözardı edilirse, tam bir kendinden utanma, kendini aşağı görme ve kompleksli olma gibi bir sonuç doğurmaz mı? ( Bence toplumumuz bu süreci yaşamaktadır )

Beni demogojiyle suçlayan arkadaşa soruyorum, bana sorulan hangi soruya cevap vermemişim ve hatta benim sorduğum hangi soruya cevap verilmiştir???

İlginçtir, demogoji yapmakla suçlandığım yazıların hemen akabinde Suriye'de yaşanan olaylar gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Türkiye'nin bütün vatandaşlarının eşit şekilde yararlandığı temel hak ve özgürlüklerin hemen hemen hiçbirinden yararlanamayan Suriye vatandaşı Kürtler, bunca yıllık suskunluklarının ardından (sanki bir yerlerden bir düğmeye basılmışcasına, bunu bütün uluslararası ilişkiler uzmanları söylüyor ) ancak tepki göstermeye başlamışlardır.

Beni yabancı ülkelerle kafayı bozmuş gibi görenler, üzerimizde oynanan oyunları vicdalarında tartsalar, bana haksızlık yaptıklarını anlayacaklardır.

Sonuçta bana katılmayan herkesin görüşüne katılıyorum, bütün sorunlarımızı kendimiz çözebilmeliyiz, bir de birileri Türkiyemiz'in üzerinden ellerini çekebilse...

 

not: Bazen kulladığım dil sertleşse de bu tartışmadan büyük keyif alıyorum, birbirini kaale alıp da cevap yazan herkese teşekkürler... ( Buna da demogoji demeyin ama, kırılrım. :P )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hakikatten Türkiye olarak dünya üzerinde hem siyasi hem de fiziki olarak çok önemli bi konumdayız ve böyle daleveraların türkiye ve türkiye haklı üzerinde oynanması gayet normal ama yinede ben kürt sorunun kendi içinde çözümlenecek bişey olduğuna inanıyorum bunun başlıca çözüm yollarından birinin de halkı bilinçlendirmek olduğu inancındayım hem türk halkını hem de türkiyede yaşayan kürt halkını aslında bu diğer etnik gruplar içinde geçerli yani iyi bir politikayla türkiyenin bütünlüğü anlatılabilirse ve bunu bütün etnik gruplara aynı şartlar sağlanarak anlatılırsa ortada ne bir kürt sorunu ne bir ermeni sorunu ne de başka bir etnik olay kalır düşüncesindeyim tek yapmamız gerekenin dış etkenlerden daha olumlu ve daha kuvvetli bir politikayla hem herkesin isteğini yapabilmek hem de türkiyenin çıkarlarını koruyarak kimseye boyun eğdirmemek durumundayız

böylece hem türk halkı hem de türkiyede yaşayan diğer etnik gruplar türkiye yararına çalışacak duruma geleceklerdir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

valla ben shatin arkadaşa bir konuda katılmıyorum.

diyorki Türkiyede kürtler ayrılma talebinde bulunmuyor tam aksine türkleşmiş durumdalar.

evet belki yakın gelecekte ayrılmak istemiyorlar.şu an için sadece dil ve kültürel faaliyet istiyorlar .

işte bunun sebebi nedir biliyormusun.

bunun sebebi o vatandaşlarımız kendilerine türk demiyorlar.ve bazı faşizan türklerin kendilerine iyi bakmadıklarını iyi biliyorlar. bu durum onların kendilerini dışlamasını ve bu ülkenin insanı olarak görmelerini etkiliyor. yani bu durum uluslaşma sürecimize darbe vuran etkenlerin başında geliyor. yani bir ülkede iki ayrı ruh olmasının bizler içinde kürtler içinde pek hayırlı sonuçları doğurmayacağını bilmemiz gerekiyor.

dikkat ederseniz dil kursu açtılar sarı-kırmızı-yeşil bayrakları açtılar.

bana sorarsanız o bayrak daha çok kendi etnik yapılarını , farklılığını göstermek için kullanıyorlar.ama bu durum uzun vadede tehlikeli olabilir .çünkü emperyalizm boş durmaz.

burada bizlere düşen görev onları dışlamamaktır.

işte ilerisi için tehlike çanları çalıyor demektir.

bana kalırsa gerçek bir sosyal demokrat hükümetler zinciri bu sorunu kökünden çözecektir.

yoksa PKK olayı bitti diyoruz ama güneydoğuyu silme Hadep belediyeleri alıyor. sarı-kırmızı-yeşil bayrak taşıyorlar.yani salt silahlı kuvveler yoluyla ulusal bütünlük ve adaptasyon sağlanamaz.

amerikalı ****** bizim ülkemizi bölerler. :angry::angry::angry:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kaygusuz abdal düşünsene Türkiye de kaç tane millet var yani tek bi çatı altında kaç tane aile yaşıyor?? biz biliyoruz ki Türkiye de sadece kürt sorunu yok ya da etnik sorun olarak bakılacak olursa ne sadece kürt sorunu ne de ermeni sorunu var Türkiye çatısı altında bir sürü etnik grup var bunların her biri için tehlikedir dersek bu ülkeyi şimdiden savaşa sokmamız gerekecektir. Her etnik grup kendine dil ve kültürel faaliyet ister kimse kimsenin dilene dinine karışamaz bu ülkede herkesin bunları seçme özgürlüğü var osmanlıdan beri bu böyle.

Anayasamızda da bu belirtilmiş durumda yanlış bilmiyorsam.

Bunları ölçütünce herkese sağlamak da başta devletin sonra da insanlarımızın çabasıyla olacaktır. Ben bir Türküm ve müslüman bir gencim.

belki Türkiyeye benden daha fazla yararı dokunmuş kürtler ermeniler vardır.

Ben demiyorum ki onlara toprak verilsin herkese bir bölge verilsin kendi başlarına ne yapıyorlarsa yapsınlar. Benim dediğim daha doğrusu istediğim herşeyin ölçütünün belirlenmesi ve ona göre insanlara eşit davrenilması

bu yapıldığı takdirde hangi kürt çıkıp derki ben bu devletten memnun değilim kendi devletimi istiyorum hangi ermeni çıkıp der ki kardeşim batsın türkiye yaşasın ermeni devleti

Ben adaletin herkese eşit dağıtılması taraftarıyım biri ermeni biri kürt bunlar sorun bunlara yemek ekmek su yok denmesin. topluma belki bazı türklerden daha fazla yararı dokunmuş olan kürtler ermeniler başka etnik gruptan insanlar vardır.

ne devlet olarak ne insan olarak bunları göz ardı edemeyiz ve kimsenin hakkını yiyemeyiz yememeliyizde

devletin bence bu konuda daha duyarlı olması gerekir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İyi akşamlar, sanıyorum ki Türkiye'de ekonomik koşullar düzeltiğinde birçok çözülmez gibi görülen sorunun birer birer hallolacağı konusunda hepimiz hemfikiriz, zaten siyaset bilimcilerin çoğu demokrasinin "maalesef" fakir ülkelerde uygulanması mümkün olmayan bir rejim olduğunu vurguluyorlar. Peki o zaman ülkemizde yaşanan siyasi çalkantıların ( radikal dinci akımlar, bölücülük vs... ) çözümü için siyasi önlemler almayıp, politika üretmeyip sadece ekonomimizin düzelmesi için mi bekleyeceğiz?

Şu anda kendimize örnek aldığımız, gerek ekonomik durumuna gerekse demokrasi anlayışlarına gıpta ettiğimiz gelişmiş ülkelerin nasıl bu seviyeye ulaştıklarını anlatmaya çalıştığımda demogoji yapmakla suçlanmıştım. Oysa ben, " onlar öyle yapmış, biz de öyle olalım, ezelim, yakalım " gibi bir fikri hiçbir zaman savunmadım. Geriye dönüp baktığımda Türk Milleti'ne mensup olmaktan gurur duymamın sebebi; fethettiğimiz topraklar ya da kurduğumuz imparatorluklardan çok, böyle bir güce sahip olup da bünyesinde yaşattığı halklara adaleti ayrım yapmaksızın sunabilen yegane millet oluşumuzdu.

Bütün bunları niye yazıyorum??? Hepimizin istediği güçlü ve demokratik Türkiye'ye ulaşmanın ne derece zor, ne derece dikkat ve sabır isteyen, engellerle dolu uzun bir yol olduğunu anlatabilmek için... Kısa sürede zengin bir ülke olamayacağımız malum, bazı arkadaşları bir türlü ikna edemediğim ama olaya tarafsızca bakan herkesin kolayca görebildiği üzere üzerimizde oynanan oyunlar da malum... Ne stratejik müttefikimiz (!) ABD, ne de bizi nikahına alması için kapısında yalvardığımız AB, " sevgili Türkler, biz sizi zaten ezelden beri severiz, ne olur güçlenin de şu coğrafyanıza bir çeki düzen verin " diyecekler gibi gelmiyor bana. Dünyanın neresinde insan ölüyorsa orada bu insan hakları kahrmanlarının parmağı var nedense. ( Ruanda'da insanların birbirini katletmesine, oradaki elmas madenleri üzerinde çıkarı olan batılı ülkelerin sebep olduğunu bilmiyor muyuz??? )

Demek istediğim şudur ki, "önce şunu yapalım, o zaman bunlar olmaz" gibi iyi niyetli fakat zaafiyete sebep olacak teoriler işimize yaramaz bence. Zaman kısıtlı, dünyadaki kaynaklar sınırlı. Gücü eline geçiren zayıfa saldıryor. Yapmamız gereken, daha önce yazdığım gibi mantıklı bir özeleştiri süreci başlatıp bu ülkeyi mutlu insanların yaşadığı bir yer haline getirmek fakat aynı zamanda politik açıdan da artık akıllanıp 30 kupona gazteden almadığımız bu vatanın üzerinde oynanan bütün oyuları bozmaktır.

kaygusuz abdal ve Shatin'e bazı noktalarda tamamen katılıyorum bazı noktalarda ise hayretler içinde kalıyorum. Hala okumakta olduğumdan, en azından çalışıp vergisini veren milyonlarca insanın bu ülkeye benden fazla faydası olduğunu düşünüyorum. Çözümün; hiçbir insanımızı dışlamadan, halkımızı bilinçlendirerek, birlikte yaşamaktan keyif almaya başladığımız zaman oluşabileceğini ve hatta en büyük görevin devletimize düştüğünü de biliyorum. Ancak bir türlü anlayamadığım şeyler var. Halkı bilinçlendirmekten bahsediyoruz, ondan sonra " Türkiye'de kaç millet var, biliyor musun? " diye soru sorabiliyoruz. Kaç tane var, merak ettim??? Arkadaşlar, kullandığımız terimlere dikkat edelim, kimse bize bir gün " Afedersiniz sayın Türkler, biz sizden sadece bir ölçü toprak isteyecektik " demeyecek. Önce bu topraklarda birçok millet yaşadığı palvrasına inandırılacağız, kültürel zenginlik maskesiyle mozayik olma şerefine nail olacağız. Sonra bir de bakmışız ki bizim gibi kültürel zenginliğe sahip müthiş mozayikler için en ideal siyasi sistem federasyon... Tarihin en eski oyunun " böl - parçala - yönet " olduğunu bilmiyor muyuz?

Bir de Ermeni sorunundan bahsediyoruz. Bir arkadaş bana şunu anlatsın : Türkiye Cumhuriyeti Ermeniler'e soykırım yaptığını ( ki tahmin edersiniz ortada öyle tek taraflı Hitlervari bir olay yoktur. ) kabul edince ne olacak? Gerçekten çok basit bir soru ama benim kafam buna yanıt vermeye yetmiyor. Ermenistan'ın amacı nedir? Ermenistan'daki diaspora oyunlarında neden İstanbul'dan giden Ermeniler yuhalanmıştır? Bizim vatandaşımız Ermeniler (bilimsel olarak da azınlıktırlar) hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmazken, hatta herbiri fakir milletimizden daha fazla zenginken ( gözümüz yok, çalışan kazansın ) neden anavatanlarında hakarete uğramaktadırlar? Uyanalım arkadaşlar, birileri bizi fena halde tufaya getiriyor.

Yanıbaşımızda, Kıbrıs'ta olanlar hiç mi dikkatimizi çekmiyor? Çok değil, 30-35 sene önce dedeleri, neneleri toplu mezarlara gömülen gençlerimiz nasıl oldu da bu kadar basit bir oyuna getirildi, çözümün önünde tek engel olarak Denktaş'ı görür oldu??? Etrafınızda Kuzey Kıbrıs'ta üniversite okuyan tanıdıklarınız varsa sorun bir zahmet oradaki gençlik ne halde??? Manevi değerlerinden soyutlanmış, bağımsızlığın maddiyatla ölçülemeyeceğini anlayamayan, Avrupa'nın 5. sınıf insanı olmaya çoktan razı, kafası karıştırılmış bir gençlik... Lütfen, fikrine güvendiğiniz bir tanıdığınız varsa sorun, hayrete düşeceksiniz. İşte işin paradoksal kısmı da burada başlıyor; hem Türkiye Cumhuriyeti'nin hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hatası çok büyük. Bizim devlet geleneğimizde halk koyun yerine koyuluyor. Ne hata yapılırsa yapılsın halkın, devletin sözünden çıkmayacağına inanıldığından, maddi ve manevi bakımdan aç bırakılan insanlar gerçekten koyun haline geliyorlar, ama yabancıların güttüğü koyunlar haline...

Demogoji bu yazının neresinde !!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

öncelikle bi konuda özür dilemek isterim bütün herkesten, çağrı arkadaşımın yazısını okuyup da kendi yazımdaki hatayı gösterdiği için çok teşekkür ederim. Hakikattende büyük bi kullanım hatası yapmışım "Kaygusuz abdal düşünsene Türkiye de kaç tane millet var yani tek bi çatı altında kaç tane aile yaşıyor??" bu cümlenin ilk başındaki türkiyede kaç tane millet var cümlesi çok yanlış tekrar tekrar özür dilerim herkesten. Türkiye Cumhuriyeti catısı altında tek bir millet vardır bu da sadece Türk milletidir. Ama yinede şunu söylemek isterim oradaki kastım bu değildi oradaki kastım cümlenin devamındaki kaç tane aile var lafıdır. yani kaç tane etnik grup var.

Çağrı senin sorunda eğer bu yanlış cümlede söylemek istediğmi anlayıp da kaç tane etnik grup var dersen, ben sayısını bilmiyorum, ama biliyorum ki onlarca etnik grup var, ermenilerden kürtlere, çerkezlerden gürcülere, ve sayamadığım bir sürü etnik grup barındırıyor Türkiye Cumhuriyeti.

Tekrar tekrar özür dilerim arkadaşlar kullanmış olduğum yanlış terimden dolayı :unsure::(

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Shatin'in dediklerine bir itirazım olamaz, hem Osmanlı'nın bir cihan imparatorluğu olması sebebiyle hem de Anadolu'nun Türkler'in gelmesinden önce de birçok uygarlığı barındırması sebebiyle zengin bir geçmişe ve kültürel yapıya sahibiz ve bunu inkar etmek, elimizdeki zenginliği inkar etmek olur. Beni kaygılandıran olay; çeşitli alt kültürleri Türkiye'nin birer siyasi öğesiymiş gibi sunup, ortaya mozaik bir yapı çıkartıp ülkemizin farklı yapılandırmalara sürüklenmek istenmesi. Yoksa dünya üzerinde herhangi bir ülke yoktur ki tamamen tek bir kültür yaşansın.

Ben İzmirli'yim, dedelerim Arnavut göçmeni, eşe dosta baktığımda herkesin bir göçmenlik hikayesi var; Boşnak, Bulgar göçmeni, Batı Trakya vs... Nasıl ki Anadolu'da doğum yerine, yetiştiği kültüre göre bir karekter yapısı mevcutsa aynı şey göçmenler arasında da vardır. Konyalı farklıdır, Erzurumlu farklıdır, Arnavut farklıdır vs... Fakat kim bu karekteristik özellikleri, bizim Türk olduğumuzu gölgeleyecek, milli kimliğimizi zaafa uğratacak şekilde sunabilir ki??? Tamam, kendini Türk olarak görmeyen, etnik olarak da Türk olmayan gruplar var. Kimse kendinin, olmadığı birşey yapılmasına izin vermez. Elin Avrupalı'sı beni eritmeye çalıştığında ben "eyvallah" diyor muyum? Benim kimsenin kimliğine, diline, örf - adetine karışacağım yok, herkes keyfine göre yaşasın. Ama eğer birileri çıkar da kanımızı akıtarak aldığımız, vatan yaptığımız bu topraklar üzerinde hak iddia etme cesaretini gösterirse, aklısıra uzun vadeli, inceden inceden kurnaz planlar uygulamaya kalkarsa, onlara da dur diyecek birkaç Türk çıkar bu memleketten.

Ben "yabancılar" dedikçe arkadaşlar kızıyorlar ama tarihe bir bakalım, ne zaman bu coğrafyada bir karışıklık çıkmışsa, birilerinin yaptığı planlar yüzündendir, ve bakın bakalım haklarının yendiğini iddia edenler tarih boyunca en müreffeh zamanlarını hangi milletin idaresi altında yaşamışlardır. Eğer diyorlarsa ki " bu topraklar bizim, biz özgürlük istiyoruz" , o zaman biraz savaşmaları gerekecek, çünkü ben bu vatanın benim vatanım olduğunu iddia ederken, yedi düvelle savaşmış atalarımın bana verdiği sorumluluğu yerine getiriyorum.

Ha birileri çıkıp da diyebilir, Kürtçe TV'nin, dil kurslarının bunlarla ne alakası var, diye. Arkadaşlar, ayağımız takılıp düşüyoruz sürekli ama baktığımız yer (hep)düştüğümüz yer. Biraz da kafamızı çevirip, takıldığımız taşa bakalım. Aramızda ABD'nin Irak'ı işgalinin amacının oraya demokrasi götürmek olduğuna inanan var mı? Peki kendi vatanımızı Irak kadar sevemiyor muyuz ki bize yapılan her öneriyi, her müdahaleyi iyi niyetli zannediyoruz.

Belki ukalalık olarak alanlar olacaktır, ama lütfen daha önce yazdığım yazılara bir kez daha göz gezdirin. Hepsini üstüste okuduğunuzda sanıyorum ki hiç demogoji yapmadığım anlaşılacak.

Herkese sevgiler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

günümüz çağında teknoloji bayağı ilerlemiş durumda, kürtçe yayın isteyenler olabilir bunu isteyen varsa daha doğrusu gerçekten isteyen varsa kolaylıkla alabilir

bunun için bi uydu anteni kafidir sanırım. böylece alın size kürtçe yayın, dünya üzerinde kürtçe yayın yapan tvler elbette var

benim verilmesini istediğim başlıca ihtiyaçlardan biri eğitim

bigün tv de bi programa rastlamıştım

programda türkiyede bulunan etnik grupların bazılarının kendi çabalarıyla yaptıkları dillerini ve kültürlerini yaşatmak amacıyla çıkarttıkları gazetelerden bahsediyolardı

bunların yasal olduğunu söylüyorlardı daha doğrusu normal bi şekilde çıkan haftalık bi gazete gibi yayın yapıyolardı ermeni gazetesi rum gazetesi

benim karşı çıktığım bunları normal bi şekilde karşılayıp da izin veren kişiler niye sadece kürtçe yayına veya kürtçe eğitime karşı çıkıyorlar

bunda devletin büyük hatasının olduğu inancındayım halkı boş sözlerden koruyamıyorlar birileri çıkıp boş boş propaganda yapıyor yok devlet elden gidiyor yok bilmem ne kürtler şöyle yapacak böyle yapacak

ben her zaman bu etnik grupların dışlanmayıp ölçütünce haklarının verilmesi taraftarıyım

birine bişey yaptığında birini eksik bırakmayacaksın

hem türk halkını akıllı bi biçimde eğiteceksin hem bu etnik gruplara mensup insanları

böylece iki tarafı da hiç bi şekilde karşı karşıya getirmeyeceksin

yanılıyor muyum????????

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşlar, bazı ayrıntıları kaçırıyoruz, bunu galiba ilk yazımda yazmıştım; Türkiye'de kim azınlıktır - kim değildir, hepsi belirlidir.Her etnik gruba azınlık denmez. Herhangi bir grubun azınlık sayılabilmesi için bilimsel olarak belirlenmiş bir takım kriterlere uyuyor olması gereklidir. Lozan Ant.da kabul edildiği üzere Rumlar ve Ermeniler azınlıktır, ve azınlık hakları tanınmıyor denilen Türkiye'de bu vatandaşlarımızın her türlü hakkı devletimiz tarafından sağlanmıştır zaten. Hatta Lozan Ant. ile aldıkları haklarla yetinmeyip ( azınlık halkı değil fakat onları koz olarak kullanmaya çalışan ABD ve Yunanistan ), antlaşmanın kurallarını delip Fener Rum Patrikhanesi'ne "Ekümenlik" statüsü vermeye çalışıyorlar. Batı dünyasının İstanbul'u kaybettiğinden beri en büyük amacı ya geri almaktır ya da bunu başaramazlarsa Vatikan benzeri bir yapılanmaya gitmektir. ABD ise biraz daha bencil ve kurnaz; onun amacı Ortodoks dünyasını tek bir noktadan yönlendirebilecek yektide bir Patrikahane oluşturup, en büyük rakibi Rusya'nın siyastine etki edebilmektir.

Arkadaşlar, dünya siyasetini yönlendiren insanlar sizin kadar iyi niyetli değil ve adalet inançları da yok. Uluslarası politikaya ait konuları konuşurken bunu gözardı etmeyelim. Kürt vatandaşlarımızın ezildiğini iddia edip bizi yıpratmaya çalışan bu akbabalar, eğer işlerine gelirse bir kaşık suda boğarlar onları. ABD, Kuzey Irak'ta tetikçiliğini yaptırmıyor mu Kürtler'e? Eğer biz asker gönderseydik Irak'a, zannediyor musunuz ki Kürtler'i bu kadar el üstünde tutacaklardı? Hala daha bulamadıkları kimyasal silah bahanesiyle işgali yapanlar, '80'li yıllarda yüzbinlerce Kürt Halepçe'de bu silahalarla imha edildiğinde neredeydi ki acaba?

Bir kez daha söylemekte fayda var, Kürtler Türkiye'de "azınlık" değildir. Bunun aksini ben -sen - o, kim söylerse söylesin yalandır, adama gülerler, git bir ansiklopedi aç derler.

Niye hem Türk halkını hem diğerlerini eğiteceksin diyoruz ki, bu ülkenin eğitim olanaklarından kim bir diğerinden az yararlandırılıyor, olan fakir halka oluyor. Kürt diye okula alınmayan bir tanıdığınız mı var?

Aslında iyi taktik, "ölümü gösterip sıtmaya razı etmek". Biz Kürtler'i azınlık olarak adlandırırsak, onlara farklı ayrıcalıkalar tanır, gönüllerini hoş tutarsak, aman pkk akıllarını çelmesin, aman bizi bölmek istemesinler diye bu ülkede ikilik yaratacak koşullar sağlarsak bu ülkeyi bize bağışlarlar. Oh ne ala...

Üstelik Kürtler'in böyle bir talebi de yok, ne toprak talebi ne de herhangi bir ayrıcalık. Benim "ben pkk'lıyım" diyen arkadaşım var. Neden diye sorunca, "e, Diyarbakırlı'yım da ondan" diyor. Adamlara Kürt olmakla, Diyarbakırlı olmakla pkk'lı olmak aynı şey diye belletilmiş.Bu bir propaganda sonucu olmaktadır. Ben okullarımda oturup bunun böyle olmadığını mı anlatacağım??? Bu hangi eğtimle sağlayacaksınız. Ya da zannediyor musunuz ki bu fikre vahiy yoluyla ulaşıyor arkadaşım... Biz bataklığı krutmayalım, bu sapık tohumların ekilmesini engellmeyelim de, bunlardan etkilenen insanları alalım, teker teker rehabilite edelim, Allah aşkına, mantıklı geliyor mu???? Biz bu propagandanın pkk'nın siyasallaşmaya çalışan kanadı tarafından yapıldığını bilemeyecek kadar saf değiliz ki... apo beyimizin cezaevinden verdiği fetvaları izlesek zaten olayı çözeriz!!!

Herkese iyi akşamlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herkes biliyor siyasette din olmadığını herkes biliyor dini siyaset yapmak için devletlerin kullandığını bu Türkiye de de böyle bönce

her devlet insanların zaaflarından faydalanıyor. Zaaflardan faydalanmadan otorite sağlanmaz bu Türkiyede bulunan kürtler içinde böyle onların zaaflarından yararlanıp bazı şeyleri kafalarına dikte ediyorlar.

Bizim içinde böyle değil mi her insanın bazı zaafları vardır. ve devletler bunlardan yararlanmayı bence en iyi şekilde başarıyorlar. bugün türkiyede bi başörtü tartışması varsa bi kürt sorunu tartışması varsa bi azınlık hakları tartışması varsa bu insanların zaaflarından faydalanmak değil midir. Bu zaafları ortadan kaldırıp insanların devlet önünde ezilmesini engellemek maalesef ki yine devletin elinde değil midir. Eğer devlet yönetiminde bulunan insanlar (Bu sadece türkiye için geçerli değil) halklarının zaaflarından faydalanmak yerine onları bu zaaflardan kurtarmak isteseler böyle sorunlar hiç bi yerde oluşmaz.

diyorsun ki bataklığı kurutmalıyız.

Çağrı sence bu bataklığı nasıl kurutacağız ya da bataklık dediğin şeyin tam açılımı nedir? dış kuvvetler mi? kendimizi dışarıya mı kapatacağız? dışarıyla olan baağlantılarımızı mı koparacağız? ya da pkk mı? pkk yı mı yok edeceğiz kökünden? bunu nasıl yapacağız? tek tek pkklı yakalıyıp asacak mıyız ? senin düşüncelerin nedir ?

yani bu bataklığı kurutmak dediğin olay nedir? bataklık dediğin nedir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AZINLIKLAR VE İNSAN HAKLARI

Nevzat Helvacı

TİHAK(TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU) Yönetim Kurulu Başkanı

 

 

Bugün Avrupa Birliği diye adlandırılan örgütün kuruluş süreci, 1 Ocak 1952 tarihinde kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğuyla başladı. Topluluk; içinde Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'un yer aldığı altı Avrupa Devleti tarafından kurulmuştu. Bu kuruluş 1958 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu'na dönüştürüldü, daha sonra Avrupa Topluluğu ve en son 1993 yılında Avrupa Birliği adını aldı. Bu süreç içinde kuruluş genişletildi ve üye sayısı 15'e yükseldi. 1989 yılında Berlin Duvarının yıkılması ve 1991 yılında Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla Orta ve Doğu Avrupa'daki kimi ülkeler bağımsızlığını kazandı. Avrupa Birliği ile bu ülkeler arasında ilişkiler gelişti ve Avrupa Birliği'nin yeniden genişlemesi gündeme geldi. 1993 yılında Kopenhag'da gerçekleştirilen zirvede, bundan sonra Avrupa Birliği'ne üye olmak isteyen devletler için yeni ölçütler belirlendi. Bunlara "Kopenhag Kriterleri" deniliyor.

 

Kopenhag kriterleri (ölçütleri) şu üç başlık altında toplanıyor:

Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, azınlıklara saygıyı ve azınlıkların korunmasını güvence altına alan kurumların istikrarını sağlamak. (Siyasal ölçütler)

İşleyen bir pazar ekonomisine sahip olunmasının yanısıra, Avrupa birliği içindeki rekabet baskısı ile piyasa güçleri karşısında durabilmek yeteneğine sahip olmak. (Ekonomik ölçütler)

Siyasal, ekonomik ve parasal birlik de içinde olmak üzere tam üyelikten kaynaklanan yükümlülüklere uyum yeteneğinin olması. (Uyum ölçütleri)

Bu yazıda siyasal ölçütler arasında yer alan azınlıklar sorunu üzerinde durmak istiyorum. Ama bundan önce Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılma süreci ile ilgili kısa bir bilgi sunalım. Türkiye, 1958 tarihinde Avrupa Ekonomik Topluluğu adını alan kuruluşa katılmak üzere 1959 tarihinde başvurdu. Bunun üzerine 1963 yılında üyelik süreci başlatıldı. 1980 askeri darbesi nedeniyle Ortaklık, Türkiye ile ilişkilerini dondurdu, 1983'ten sonra ilişkiler normale döndü. Türkiye 14 Nisan 1987 yılında Topluluğa üyelik için başvuruda bulundu. 1989'da Türkiye ile tam üyelik müzakerelerine başlamanın yararlı olmayacağına karar verildi. 1995 tarihinde Avrupa Topluluğu-Türkiye Ortaklık Konseyi, gümrük birliğine geçilmesini kararlaştırdı, aynı yıl Avrupa Parlamentosu bu kararı onayladı. Bilindiği gibi, 1997 tarihinde Avrupa birliği Konseyi Türkiye'yi aday ülkeler arasına almadı. Ancak 1999 yılı Aralık ayında Helsinki'de gerçekleştirilen toplantıda Türkiye, 13. aday ülke olarak kabul edildi. 8 Kasım 2000 tarihinde açıklanan Katılım Ortaklığı Belgesi'nde de Türkiye'nin kısa ve orta vadede gerçekleştirmesi gereken öncelikler belirlendi. Avrupa Birliği Genel İşler Konseyi bu belgeyi bazı değişikliklerle benimsedi.

 

Aday ülkelerle ilgili olarak her yıl, Avrupa Birliği'ne ilerleme raporları sunuluyor. 1999 ve 2000 İlerleme Raporlarında azınlıklar sorununa da değiniliyor (2001 ilerleme raporu Kasım ayı içinde açıklandı). Bu raporlarda Türkiye'nin Lozan Antlaşması'na göre üç azınlığı resmen tanıdığına değiniliyor. Bunlar Ermeniler, Museviler ve Rumlardır. Anayasanın Kürtleri ulusal, ırksal veya etnik bir azınlık olarak tanımadığı belirtildikten sonra şu yargılara varılıyor: "Türkiye'de Lozan antlaşması çerçevesinde resmen tanınan azınlıklara ve bu antlaşmanın kapsamı dışında kalan azınlıklara yapılan muamele açısından hukuki ve fiili bir farklılık vardır. Türk makamları, bir Kürt azınlığın varlığını tanımamakta, onları Kürt kökenli Türkler olarak telakki etmektedir. Kürtler, Türkiye'nin her yerinde bulunur, fakat esas olarak güneydoğuda yoğunlaşmıştır. Ekonomik ve sosyal bakımdan dezavantajlı bir konumdadırlar ve olağanüstü halin yürürlükte olduğu illerde, devam eden terörist eylemlerin tüm sonuçlarını ve medeni ve siyasi hakların normal kullanımı üzerinde olağanüstü halden kaynaklanan kısıtlamaları yaşamaktadırlar. Bu bağlamda, Türkiye, güneydoğu sorununa siyasi ve gayri askeri bir çözüm bulmalıdır. Bugüne kadar görülen esas itibariyle askeri yaklaşım, insani ve mali açıdan maliyetlidir ve bölgenin sosyal ve ekonomik gelişmesine engel olmaktadır. Ayrıca, bu yaklaşım Türkiye'nin uluslararası imajına da zarar vermiştir. Bir sivil çözüm kapsamında, Kürt kültürel kimliğinin belirli biçimleri tanınabilir ve ayrılıkçılığı veya terörizmi savunmaması şartıyla, o kimliğin ifade edilme yollarına daha fazla hoşgörü gösterilebilir."

 

8 Kasım 2000 tarihli Katılım Ortaklığı Belgesi'nde "ulusal azınlık" sözü kullanılmıyor. Ancak kısa vadeli siyasal öncelikler içinde bu konu ile ilgili şu öneri yer alıyor: "Türk vatandaşlarının kendi anadillerinde televizyon ve radyo yayını yapmalarını yasaklayan her türlü yasal hükmün kaldırılması". Orta vadeli siyasal önceliklerde şöyle bir öneri var: "Kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların kültürel haklarının güvence altına alınması. Bu hakların kullanılmasını engelleyen her türlü yasal hüküm -eğitim alanındakiler de dahil olmak üzere- kaldırılmalıdır." Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Nice'de yapılan toplantıda bu önerileri benimsedi.

 

Bilindiği gibi Katılım Ortaklığı Belgesinde yer alan önerilere karşı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programı adıyla uzunca bir metin hazırladı ve program 24 Mart 2001 tarihli Resmi Gazetenin mükerrer sayısında yayınlandı. Bu programda kısa ve orta vadede yapılması planlanan çalışmalar sıralandı. Türkiye Ulusal Programı'nda, anadille yayın, anadille eğitim konularına değinen bir açıklama yok. Bunun yerine "Kültürel Yaşam ve Bireysel Özgürlükler" başlığı altında şu anlatımlara yer veriliyor: "Türkiye Cumhuriyetinin resmi ve eğitim dili Türkçe'dir. Ancak bu, vatandaşlarının günlük yaşamlarında farklı dil, lehçe ve ağızların serbest kullanılmasına engel teşkil etmez. Bu serbestlik, ayrılıkçı ya da bölücü amaçlarla kullanılamaz." Bu anlatımların Katılım Ortaklığı Belgesinde yer alan önerilere yanıt vermediği açıktır.

 

Kısaca Avrupa Konseyi'nce hazırlanıp imzaya açılan "Ulusal Azınlıkların Korunması İçin Çerçeve Sözleşme"ye de değinelim. Bu sözleşme 5 Kasım 1995'de benimsendi. Sözleşmede anadili öğrenme, anadille eğitim hakkı, asimilasyon yasağı, hoşgörü, kültürler arası diyalog ve düşmanlığa karşı korunma gibi türlü hükümler yer alıyor. Konseye üye dört ülke bu sözleşmeye imza koymadı. Bunlar Andora, Belçika, Fransa ve Türkiye'dir. Türkiye, imzalayıp onayladığı kimi sözleşmelerde yer alan anadille ilgili hükümlere de çekince koydu.

 

Azınlıkların korunması sorunu, uluslararası hukukta çekişmeli bir konudur. Kimi kez ayrımcılığı savunan görüşlerden ya da bu nedenle çıkan çatışmalardan ötürü kimi devletler, azınlıkları ulusal bütünlüğe ve egemenlik haklarına yönelik bir tehdit olarak görmektedirler. Bununla birlikte Birleşmiş Milletler'de azınlıklar sorunu, sözleşme düzeyinde koruma görmüştür. Bir örnek olmak üzere, Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 27. maddesini alabiliriz. Bu maddeye göre, "Etnik, dinsel ve dilsel azınlıkların bulunduğu bir devlette, böyle bir azınlığa mensup bulunan kişiler, grubun diğer üyeleriyle birlikte toplu olarak kendi kültürel haklarını kullanma, kendi dinlerinin gereği ibadet etme ve uygulama veya kendi dillerini kullanma hakları engellenmez."

 

Bu açıklamalardan sonra "azınlık nedir" sorusuna, bir tanım yaparak yanıt verelim: "Azınlık, nüfusun geri kalanına göre ülkede sayıca daha az bulunan, egemen olmayan bir pozisyonda yaşayan, üyeleri (ki bunlar ülkenin vatandaşlarıdır) nüfusun geri kalanından etnik, dinsel ve dilsel olarak farklı özelliklere sahip ve eğer saklı değilse kendi etnik, kültürel, dinsel ve dilsel özelliklerinin korunması için bir dayanışma duygusu taşıyan insan grubudur." (Tanım, Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu üyeleri Capotorti ve Deschenes tarafından yapılmıştır).

 

Avrupa Birliği, bu birliğin üyesi kimi ülkeler ve Amerika Birleşik devletleri zaman zaman Türkiye ile ilgili olarak "azınlıklar" sorununu dile getiriyorlar. Hatta "azınlıklara saygı gösterilmesi" isteği kimi kez, Türkiye'yi ilgilendiren bir sorunun çözümü için koşul olarak öne sürülüyor. Saygı gösterilmesi ve korunması istenen "azınlıklar", Lozan Antlaşması ile kendilerine azınlık statüsü tanınan kesimler değil. Kastedilen kesim, kimi açıklamalarda adı da açıkça belirtilerek ortaya konuluyor, Kürtler. Nitekim Avrupa Parlamentosu Başkanı, 1997 tarihinde "Kürt azınlığa yönelik muamele"den söz ediyor. Alman Dışişleri Bakanı 1998 tarihinde Kürt sorununu, "insan hakları ve azınlık hakları açısından ele alınması gereken bir siyasal sorun" olarak değerlendiriyor. ABD Dışişleri Bakanının insan haklarından sorumlu yardımcısı 1988 yılında, "ABD yönetiminin, uluslararası ölçütlere göre, Türkiye'deki Kürtlere ulusal azınlık hakları verilmesinden yana olduğunu" söylüyor. Bu konuda çok sayıda örnek var. Elbette bu açıklamaların siyasal bir amacı var.

 

Devletin önde gelen yöneticileri de artık Türkiye'de bir "Kürt sorunu" olduğunu kabul ediyorlar. Bu soruna yaklaşımın olumsuzluklarla dolu olduğunu da biliyoruz. Bir dönem bu insanlara dil yasağı getiren yasa bile yürürlüğe konuldu. Eğitimde ana dile yer verilmesi sorunu, Kürtçe radyo ve televizyon yayını sorunu çözümlenmedi, kültürünü geliştirme ve zenginleştirme olanağı henüz tanınmadı. Devlet, Kürt yurttaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı bölgeye önemli bir yatırım yapmadı, buna bağlı olarak işsizlik yüksek oranlarda. Doğu ile batı arasında gelir dağılımındaki dengesizlik uçurumla ifade edilebilir. Tüm bu olumsuzlukların nedeni Kürtlere azınlık statüsü tanınmamış olması mıdır?

 

Türkiye, insan hakları alanında birçok sözleşme ve bildirgeyi benimsedi. Bu belgelerin kimilerinde herkesin, ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit olarak korunma hakkına sahip olduğu belirtilir ve herhangi bir ayrım yapılması yasaklanır. Yine bu belgeler herkesin, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet ya da doğuştan gelen herhangi bir ayrıma karşı eşit ve etkin biçimde korunmasını güvenceye bağlar. Bu düzenlemeler karşısında şu soruları sorabiliriz. Eşit insanlar için niçin ayrı bir statü önerilir, eşitliğin çözemediği bir sorun başka hangi yollarla çözülebilir? Böyle bir öneri Türkiye için yapılır da, her ırktan, her dinden ve her renkten insanın yaşadığı ABD için neden yapılmaz? İnsan hakları çağında her insan doğuştan itibaren tüm hak ve özgürlüklere sahip ise "azınlık hakları" diye ayrı bir kategoriye gerek var mıdır?

 

Lozan'da, Rum, Ermeni ve Yahudi topluluklarına azınlık statüsü verilmesinin iki nedeni var. Birincisi tarihsel nedendir, Tanzimat'tan beri Avrupa Devletleri ve Rusya'nın baskısıyla bu topluluklar koruma altına alınmışlardır. İkincisi o tarihte Anayasada devletin dininin İslam olduğuna ilişkin bir hükmün bulunmasıdır. Biçimsel de olsa Anayasada böyle bir hüküm yer alınca, İslam dininden olmayanların "azınlık" statüsüyle korunmaları, bir çözüm olarak Lozan Antlaşmasına konulmuştur. Daha sonra 1928 yılında bu hüküm Anayasadan çıkarıldı ve 1937 yılında laiklik ilkesi Anayasaya girdi. Böylece Müslüman olanlarla olmayanlar yasa önünde eşitlendi. Dil, din ve etnik köken ayrımı tanımayan bir hukuk devletinde azınlık statüsü, eşitliğin değil, eşitsizliğin nedeni olur. Önemli olan eşitlik ilkesinin, yaşamın her alanında uygulamaya geçirilmesidir.

 

Türkiye'de yaşayan Kürtler, azınlık değil, Türkler kadar bu ülkenin ve devletin sahipleridir. Uygulamadaki kötü örnekler bu gerçeği değiştirmez, onlar tüm yurttaşlarla eşit haklara sahiptirler. Bu eşitliğin yaşama geçirilmemesi, kimi zaman dil yasağında olduğu gibi düzenlemelerle engellenmiş olması, eşitliğin özünü ortadan kaldırmaz. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için, "azınlık statüsüne" sığınmak gerekmez. Bu bir demokratikleşme sorunudur, özgürleşme sorunudur, insan haklarının eksiksiz yaşama geçirilmesi sorunudur. Bu yalnızca devlet için değil, insanlar için de geçerlidir. Halen aşiret reisinin, şeyhin, toprak ağasının güdümündeki insanlardan, özgür birey, bilinçli yurttaş yaratma sorunu ile yüz yüzeyiz. Bu nedenle Kürt sorununa, azınlık sorunu olarak bakmak, doğru bir yaklaşım değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Arkadaşlar;Batı dünyasında artık azınlık diyebileceğimiz sayıya ulaşmış, ulus karmaşası var.

Ve Amerikanın gerçek sahipleri, Kızılderililer var.

Acaba, onlar içinde bir devlet kurma hakkı istesekmi?

İsteyen olursa, veren olacakmı?

KKTC, başlı başına bir devlet olduğu halde tanınmıyor,birleştirilmeye çalışılıyor da, neden acaba Türkiye, Irak, İran üçgenindeki, kürtlere devlet kazandırılmaya çalışılıyor?Bence sorular ve cevaplar batının bu çift karakterli yaklaşımlarında.

Bu arada, ağırlıklı olarak vurgulanan bir şey dikkatimi çekti.Sanki; türk hükümetleri kürt varlığını inkar ediyormuş.......

"Kürt " vatandaşların varlığı inkar edilmiyor ki; sadece bazı etnik, kültürel, anlamda eksikleri var, sanırım onlarda çözülmek üzere...

AMA SİZ, AZINLIK STATÜSÜNDE, ayrılıklar olmalı diyorsanız, yazımın başında belirttiğim tüm ülkelerde de olması gerekmezmi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Merhaba Arkadaslar,

Ben bu forumu ve yazilanlari yeni kesfettim, hemen uye oldum. Umarim konu hala tartismaya aciktir. Cagri sana hemen hemen her konuda katiliyorum. Ama birkac sey var ki, itiraz etmeden duramayacagim. Oncelikle, Turkiyenin dunyada cok onemli bir yere sahip oldugu, dunya kaynaklarinin %75'ini bulundurdugu bize ilkokuldan beri ezberletilen cok buyuk bir yalan. Hatta acikcasi butun dunya bizi colde develerle gezen tipler zannediyor. Diger bir onemli nokta ise, her ne kadar Irak savasiyla ve AB ile yeniden gundeme gelmis olsak bile, asil gundeme gelen seyler, her zamanki gibi yurdumuzdaki Ermeni ve Kurt sorunudur. Bazi arkadaslar Amerikanin bize ihtiyaci oldugunu hatta dunyanin doguya gecmek icin bize ihtiyaci oldugundan bahsetmis. Bu da buyuk bir yaniltmadir ne yazikki, cunku ABD coktan dunyanin bir numarali gucu haline gelmis, ve doguya gitmek icin bize hicbir ihtiyaci kalmamistir. Gecenlerde bir gazete basligi okuyorum, basbakanimiz Blair'a diyor ki, "Iraktaki iskenceleri goz onunde bulundurun, bunlar cok aci seylerdir." Acikcasi bana biraz komik geldi, adamlara yol gostermemiz. Ben su an Amerika bir ogrenci degistirme programiyla lise sonu bi defa daha okuyorum. Buradaki yilim hemen hemen bitmek uzere. Ilk zamanlarda yasadigim saskinlik ve sok gecti. Koskoca avrupa ve dunya tarihi kitaplarinda Osmanli Devletinden ve Turklerden sadece bir sayfada bahsetmis olmalari beni yikmisti, ve o bir sayfada da ermeni soykirimdan sozetmeleri... Ne Discovery Channel'da dunyanin en eski yerlesim merkezinin Turkiye'de bulundugundan bahsediliyor, ne de Anadoludaki eski uygarliklardan. Turk yemeklerinin cogu Yunan zannediliyor, eger ki yemegin adi Turkce telaffuz ediliyorsa, hemen "saraydaki yunan asci yapmisti" lekesi suruluyor. Turkler kara sacli, kara gozlu, killi, kiro, pis, zalim adamlar olarak goruluyor.

Ben her zaman bir Turk olmaktan gurur duydum, ve gittigim her yerde Turklugu en iyi sekilde gostermeye calistim. Ama arkadaslar, gorun artik, Turkiye oyle onemli, herkesin uzerinde oyunlar oynamak isteyecegi bir ulke degil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ama eger konu Kurt sorununa gelecek olursa, Cagriya katiliyorum. Avrupanin PKK'yi nasil bagrina bastigini gormemek elde degil. Peki bu teroristler kendi ulkelerinde olsaydi ne yapacaklardi? Ben sahsen kurt sorununun ne kapatilmaya calisilmasindan, ne de onlara ozgurluk vermek adina topraklarimizdan olma taraftariyim. Asimilasyon ne yazik ki azinliklarin kaderidir, burda kimse kimseye demagoji yapmasin. Avrupa ve Amerika ikiyuzludur. Siz hic Avrupada, Amerikada insanlarin korkusuzca din, kultur ve geleneklerini bozmadan koruyabilen insan gordunuz mu? Yakin gecmise donup buna bir ornek vermek gerekilirse, 1. Dunya Savasindan sonra Amerikaya goc eden Italyan, Yunan ailelerin asimile edilmesidir. Yokolan Kizilderili ve Afrika kulturunden hic bahsetmeyecegim.

Bence Kurtlerin Turklesmemesinin, ve bu iki irkin birbirine karismamasinin nedeni, Kurtlere hep disaridan bir umit verilmesi, baska bir deyisle kiskirtilmalaridir.

Osmanli devleti azinlik haklarina ve kulturlerine her zaman saygiliyken, 1. Dunya Savasinin oncesinde cikan ayaklanmalar ve bagimsizligini kazanan ulkeler sayesinde, Turkiye Cumhuriyeti kurulurken gayri muslimler disinda her vatandas Turk kabul edilmistir.

Baska bir cozum de, kollarimizi actigimiz bu insanlari yurt disi etmektir.

Ama bu durumun hukuksal acidan mumkuniyetini bilmiyorum. :P

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
Neden hala korkuyoruz bazı şeyleri kabul etmeyi, bu kabul etmediklerimiz ayağımıza bağ olamaya devam ediyor. Bu bağlar yüzünden uluslararası arenalarda ekonomik bağımsızlığımızı kaybediyoruz.

Söz hakkımız olduğu yerlerde bu bağlar yüzünden müdafa moduna geçiyoruz.

 

Neden böyle başladım:Kendi kendimize çözemediğimiz Kürt sorununu başka ülkelere bırakmış durumdayız. Bekliyoruz olay daha büyüsün ve kolaylıkla çözülecek şeyler probleme dönüşsün.

 

Çözüm: Gelişmiş ülkelerde etnik durumlar nasıl çözülmüşse bizde o yönde çözelim. Bunlar nelerdir. Özgürlüklerin tamamı hemen verilmeli. İnsanlara kendilerini nasıl tanımlıyorlarsa o yönde özgürlükler tam olarak verilmeli.

 

Hala bizim ülkemizde Kürt yoktur diyenleri veya bu yönde söyleyenlerin ülkeyi böldüğünü unutmayalım. Eninde sonunda bu olayla yüzleşeceğiz ve iş işten geçmeden birlikteliğimizi korumak istiyorsak gerekli önlemleri almalıyız.

 

Şimdilik bu kadar...

 

Sevgiler

Çözünürlük

azınlık sorununu çözebilen ülkelerin azınlıkları UYGARDIR.

kürtler ise kaçak elektrik kullandığı için kendini ihbar eden devlet memurunu ÖLDÜRMÜŞTÜR.

türkiyedeki vergi kaçaklarının çoğu sadece güneydoğuda olmaktadır.

10-15 çocuk yapmakta ve 3 kadınla evlenmektedirler.

ve daha bir çok örnek...

 

UYGAR OLMADIKÇA,BENİM ÜLKEMDE BENİM DİLİMİ KONUŞACAKLAR. BENİM OKULUMA GİDECEKLER. BENİM MARŞIMI SÖYLEYECEKLER...

 

uygar olsunlar, bakarız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Bir devlet gücünü ve bagımsızlığını kaybederse şahsi sorunlarına karışılır,bu dünyanın her döneminde hep böyle idi...Fakat anlamsız bir çelişki mevcut bu evrensel süper güçler neden Osmanlı gibi evrensel niteliklere sahip bir devleti yıktı..Bugün bizi arkamızdan vuran yahudi insanları İspanya soykırım yaparken Osmanlı Devleti alıp en yüksek mevkilere çıkarmadımı,herkes eşitti fakat gün geldi bu büyük devlet yıkıldı,yerine mucize bir şekilde büyük çabalarla TÜRKiye Cumhuriyeti kuruldu,tamamen hakkımız olan bu topraklara kavuştuk..T.C her zaman ılımlı bir politika izledi kimse bunu inkar edemez,çünkü türkiyede yaşayan göçmenleri anlamak gerekir ugradıkları zulumleri anlamak gerekir,mesala bulgaristanda türkler yumuşak karınlı soykırıma uğradılar toprakları gitti ama hiç bir kürdün topragı gitmedi sadece aşiretler dagıtıldı,aşiret sistemide insan özgürlügüne aykırı bir sistem degilmidir?Resmi patrikhane sitesinde ayasofya resmine haç koyan,türk kurumu olmasına ragmen türkçe yayın yapmayan patrikhanenin hangi kilisesine zarar verildi?İzmirde yol yapımı için kilisenin küçük bir duvarı yıkılmak istendi Dünya ayağa kalktı pekala nerdeydi Evrensel Dünya,Bütün osmanlı eserleri yıkılırken ki hala yıkılmakta arkadaşlar güçsüz olursak başkalarının altında kalmaya mahkumuz bu ülkede kararları kimin aldıgı bile belirsiz bir 'Avrupa Birligi' sevdası gidiyor zaten dış basındaki haberleri okursanız Türkiyenin avrupaya alınmayacagını anlarsanız,bu ülkede halk adamıyım diye geçinen bilderberg toplantılarına katılan yöneticilerimiz varken,müslümanım diyen masonlar,hainler varken bu ülkenin bütün bi karar alması çok zordur ne zamanki kendi kararlarımızı adil,insancıl ve merhameti sınırına kadar kullanacagız işte o zaman Kürt sorunu çözülebilir,Ama ne zamanki Hem PKK ya Hem TC ye silah satan büyük ülkelere bırakacagız çözümü o zaman sonumuz vahim dostlar...Herşeyin daha güzel olması dilegiyle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.