Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kuran,müslümanları putperestlikle suçluyor


hoppa

Önerilen İletiler

Mesela şöyle bir cümle kurayım

 

Otomobilin kanatlarımı var ? Gayet açık değilmi ? Bu cümle ile bir nesnenin uçabilmesi için kanatları olması gerektiğini vurgulamış oluyorum.

 

Şimdi bakalım kuran putları nasıl olumsuzluyor ?

 

A?râf 195 Onların yürüyecekleri ayakları mı var, yoksa tutacakları elleri mi var veya görecekleri gözleri mi var yahut işitecekleri kulakları mı var (neleri var)? De ki: "Ortaklarınızı çağırın, sonra bana (istediğiniz) tuzağı kurun ve bana göz bile açtırmayın!"

 

 

Bu ayette görüldüğü gibi putlar yürüyecek ayakları,tutacak elleri,görecek gözleri,işitecek kulakları olmadığı için olumsuzlanıyor.

 

Devam edelim

 

fatır 14 Diyanet İşleri Meali

Onları çağırırsanız, çağrınızı işitmezler; işitmiş olsalar bile size cevap veremezler; ama kıyamet günü sizin ortak koşmanızı inkar ederler. Herşeyden haberdar olan Allah gibi, sana kimse haber vermez.*

 

 

İfadeyi gördünüz değilmi.Putlar işitseler bile cevap veremiyorlarmış.Dolayısıyla gerçek tanrının yapılan dualara cevap vermesi gerekirmiş?

 

Bunlar benim değil,kuranın kriterleri sayın müslümanlar. Eğer gerçekten allahın hakiki tanrı olduğunu bilmek,test etmek istiyorsanız kuranın bu söylediklerini uygulayın

 

Allaha yalvarın, çünkü size cevap/karşılık vermesi gerekiyor kurana göre. Eğer size cevap veriyorsa mesele yok,ama cevap vermiyorsa demekki gerçek tanrı değil.

 

 

Saygı değer ve muhterem müslüman kardeşlerim, kuran dua edilenin cevap vermesi zorunluluğu konusunda çok ciddi ve ısrarlı.

 

Şimdiye kadar kuranın inanmayanlara yaptığı bir sürü hakaretler konusunda onlar hak ediyor diye düşünebiliyor ve kendinizi rahatlatabiliyordunuz.

 

Peki ama kuranda yapılan putperestlik tarifinin içine sizlerinde girdiğini biliyormuydunuz ?

 

Ahkaf 5- Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiç bir cevap veremeyecek olana dua eden kimseden daha sapık kim olabilir? Oysa çağırdıklarının , onların yalvarışlarından haberleri bile yoktur.

 

 

Dikkat edin ayette hiç bir ayırım yok. kıyamete kadar cevap veremeyecek olana dua eden hıristiyanlar,kafirler,müşrikler yahudiler demiyor,genel bir ifade kullanıyor.

 

Kim kıyamete kadar cevap veremeyecek olana dua ederse ondan daha ***** kimdir? diyor.

 

Peki sizler, şimdiye kadar allahın size dulalarınıza cevap verdiğine şahit oldunuzmu?

 

Cevap verme zorunluluğu derken yanlış anlamayın illaki olumlu cevap vermesi şart değil.

 

Mesela bir öğrenci sınava girecek,Allahım bana sınavı geçmeme yardımcı ol diye dua ediyor. Allahın bu duaya tamam duan kabul edildi diye olumlu cevap vermesi şart değil,hayır ben torpil yapamam diye olumsuz cevap verebilir. Ama mutlaka cevap vermesi şart. Eğer cevap gelmiyorsa cevap veremeyen bir puta dua ediyorsunuz demektir.

 

Şimdi diyeceksinizki sen ayetleri çarpıtıyorsun,işine geldiği gibi yorumluyorsun. Kesinlikle öyle değil,işte isbatı

 

 

-http://www.youtube.com/watch?v=DsPRgF9kVPg-

 

Bu video da bir müslüman putperestliği anlatıyor.

 

Bilhassa şu kısıma çok dikkat edin

 

 

Hz İbrahimin kavmide bu büyük sapkınlığın içinde idi. Elleriyle heykeller yapıyorlar sonrada onlara akılsızca tapıyorlardı. Kendilerince onlara dua ediyor ve hiç bir karşılık alamayacakları açık olmasına rağmen onlardan yardım diliyorlardı

 

Benim yaptığım tesbitle birebir örtüşüyor

 

Putlar cansız nesne olduğu için yapılan dualara karşılık veremiyor,öyle ise allahın vermesi gerekiyor.Ancak şu ana kadar allahın hiç bir müslümanın yaptığı duaya ne sözlü nede yazılı karşılık verdiği kayd edilmemiştir.Böyle bir belge yok.

 

Şimdi muhtemelen gelecek itirazlara cevap vereyim.

 

Allahın sesli veya yazılı karşılık vermesi gerekmez,ben dua ettim ve istediğim yerine geldi. Bu allahın karşılık verdiği anlamına gelir

 

Eğer islamın evrensel bir din olduğunu kabul ediyorsanız konuya evrensel bakmanız şart. Böyle bir cevabın sizleri nasıl bir çıkmaza sokacağını tahmin edebiliyormusunuz ?

 

Dünyada binlerce din ve bu dinlerin bağlıları milyaralca insan var.Hepsinin kendilerine ait putları var.

 

Onlarda mutlaka kendi tanrılarına dua ediyorlar ve yardım istiyorlardır.Sizin yaptığınız şeklide bir hindu,bir budist;

Ben dua etmiştim duam kabul oldu diyebilir ve yaşadığı bir olayı dua ettiği putun kabul ettiğini söyleyebilir.

 

Bu duruma göre yeryüzündeki bütün putların yapılan dualara karşılık verdiğini kabul edebilecekmisiniz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 57
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

.

.

.

Allahın sesli veya yazılı karşılık vermesi gerekmez,ben dua ettim ve istediğim yerine geldi. Bu allahın karşılık verdiği anlamına gelir

 

Eğer islamın evrensel bir din olduğunu kabul ediyorsanız konuya evrensel bakmanız şart. Böyle bir cevabın sizleri nasıl bir çıkmaza sokacağını tahmin edebiliyormusunuz ?

 

Dünyada binlerce din ve bu dinlerin bağlıları milyaralca insan var.Hepsinin kendilerine ait putları var.

 

Onlarda mutlaka kendi tanrılarına dua ediyorlar ve yardım istiyorlardır.Sizin yaptığınız şeklide bir hindu,bir budist;

Ben dua etmiştim duam kabul oldu diyebilir ve yaşadığı bir olayı dua ettiği putun kabul ettiğini söyleyebilir.

 

Bu duruma göre yeryüzündeki bütün putların yapılan dualara karşılık verdiğini kabul edebilecekmisiniz?

 

Kuran ordan burdan toplanan kavramların, düşüncelerin çok kötü bir koleksiyonudur. Çelişkilerle, çıkmazlarla, açmazlarla doludur.

 

Burada da bir çıkmazı görüyoruz.

 

Müslümanlar/Hristiyanlar/Museviler görünmez bir puta tapıyorlar dediğimizde kimse hakaret ediyorsun demesin.

Herşey ortada.

 

Eline sağlık sevgili hoppa. :clover:

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mantık da süper, kurgu da...

 

İbrahim peygamberin putları reddini biliriz. (Bu peygamber sözünü "şu bizim İbo mu?" karmaşasına neden olmamak için kullandığımı bazen belirtiyorum, yine ekleyeyim.)

 

Adamın biri erişebildiği tüm camileri yakar. Sadece bir camiyi bırakır. Neden böyle yaptığı sorulduğunda: "Yaktığım camilerin hiç birinde halisane namaz kılınmıyor, hepsinde Allah'a şirk koşuluyordu. Allah bana sadece bu camide halis ibadet yapıldığı bilgisini ulaştırdı" der. Bunun üzerine tüm müslümanlar akıllarını başlarına alıp daha halis ibadet etmek için adamı lider ve sağlam kalan camiye imam seçerler.

 

Halisane ibadete başlayacakken cemaatten birinin aklına niye bu gerçeği duyurmak için şiddete başvurduğu ve maddi zarara yol açtığı sorusu gelir. Bunu sorunca imam gülümser:

 

-"Sadece sözle söylesem etkilenmez, yine o camilerde şirk koşarak namaza devam ederdiniz!" der. Müslümanların son şüphesi de gitmiş, liderlerine kavuşmuşlardır. Ancak çok geçmeden gelen polisler adamı tutuklayıp kundakçılık ve mala zarar vermekten mahkemeye çıkartırlar.

 

Din mi, hukuk mu haklı, ne dersiniz? Başka bir deyişle toplum hangisine göre karar vermeli? Adam kundakçı mı, mürşit mi?

 

Tabii İbrahim peygamberin zamanında hukuk çok farklı işlediği için olayların farklı geliştiği anlatılıyor. Bu yüzden günümüze uyarladım. Yok hani az önce de karmaşa karşısında iki temel tepkiden bahsetmiştim de... Bu da o işin toplumsal yanı. Yani ya karmaşayı daha da artırarak metafizik ögeler katacağız, ya mantıktan beslenen pozitif hukuğu uygulayacağız...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sn. Hoppa, Allah'ın duaları kabul etmesiyle ilgili ayetleri çıkarsama yöntemiyle tespit etmemize gerek yok, zaten bunun açık açık beyan edildiği ayetler var. Mesela Hud;61.

 

 

Cevap verme zorunluluğu derken yanlış anlamayın illaki olumlu cevap vermesi şart değil.

 

Mesela bir öğrenci sınava girecek,Allahım bana sınavı geçmeme yardımcı ol diye dua ediyor. Allahın bu duaya tamam duan kabul edildi diye olumlu cevap vermesi şart değil,hayır ben torpil yapamam diye olumsuz cevap verebilir. Ama mutlaka cevap vermesi şart. Eğer cevap gelmiyorsa cevap veremeyen bir puta dua ediyorsunuz demektir.

 

 

Hoppalaaa sn. Hoppa.

Sizden ricada bulunanlar yandı desenize. Ricayı kırmadan yerine getireceğinize, ''Ricanı kabul ediyorum, sana bir bardak su getireceğim.'' ya da ''Ricanı kabul edemem, şu an Turan Dursun'un mühim bir kitabının 21. sayfasındayım, eğer kalkıp su getirirsem dikkatim dağılır, dolayısıyla suyunu kalkıp kendin alıver; bir dahakine ben getiririm, söz.'' vb. açıklamaya koyulursanız vaziyeti düşünemiyorum. Yahu adam susuzluktan öldü, sormaz olaydı.

Ya da Bir müslüman ''Rabbim, sen benim şu kalp rahatsızlığıma acil şifa ver'' diyor. Bir ses, ''Al, acil şifa..'' derse acaba adamın kalbi buna dayanır mı? Ama siz, mutlaka sözlü olarak cevap vermesi şart diyorsanız, sonuçlarına da katlanmaya hazırsınız demek. Allah kolaylık versin.

 

Saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sn. Hoppa, Allah'ın duaları kabul etmesiyle ilgili ayetleri çıkarsama yöntemiyle tespit etmemize gerek yok, zaten bunun açık açık beyan edildiği ayetler var. Mesela Hud;61.

 

 

 

 

 

Hoppalaaa sn. Hoppa.

Sizden ricada bulunanlar yandı desenize. Ricayı kırmadan yerine getireceğinize, ''Ricanı kabul ediyorum, sana bir bardak su getireceğim.'' ya da ''Ricanı kabul edemem, şu an Turan Dursun'un mühim bir kitabının 21. sayfasındayım, eğer kalkıp su getirirsem dikkatim dağılır, dolayısıyla suyunu kalkıp kendin alıver; bir dahakine ben getiririm, söz.'' vb. açıklamaya koyulursanız vaziyeti düşünemiyorum. Yahu adam susuzluktan öldü, sormaz olaydı.

Ya da Bir müslüman ''Rabbim, sen benim şu kalp rahatsızlığıma acil şifa ver'' diyor. Bir ses, ''Al, acil şifa..'' derse acaba adamın kalbi buna dayanır mı? Ama siz, mutlaka sözlü olarak cevap vermesi şart diyorsanız, sonuçlarına da katlanmaya hazırsınız demek. Allah kolaylık versin.

 

Saygılar

 

Allah yapılan dualara karşılık verdiği zaman insanların kalbinin buna dayanıp dayanmaması benim sorunum değil,Allahın sorunu.

 

Allahın herşeye gücü yettiğini iddia ediyorsanız, insanların kalbinin dayanabileceği şeklide cevap verebilir yöntemi olduğunu kabul etmek zorundasınız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben açıkçası bu türlü konuları çok abartılmış buluyorum...

Yani bu şekilde anlamakta abartmak bence, hemde...

Nasıl desem!

Birşey bulmuş olmanın sevinciyle yapılır ya bazı şeyler, öyle işte...

 

Mesela şunu demek istiyorum:

Türklerin "Ergenekon Efsanesi"ni bugün okuyup, Orta Asya'da demirden bir dağ ararsak,

Türkler için "Yahu bu Eski Türklerde ne kadar yalancıymış, amma da uydurmuşlar, Orta Asya bozkır bee!" deriz...

Çünkü öyle bir dağ yoktur...

 

Ya da bir çok efsane için aynıdır...

Prometeus'un ateşi insanlara vermesi hikayesine aldanıp dağlarda zincirlenmiş adam aramak akıllıca mıdır misal?

 

Ya da "Ulaşılmaz"ı temsil eden "Kaf Dağı"nın peşine düşmek?

 

Anka Kuşu'nun familyasını öğrenmeye çalışmak?

 

Kerem'in hikayesinde anlatılan dağı aramak ne kadar mantıklı?

 

Keloğlan'ın hiç yaşamadığını biliyoruz,

Öyle bir kimsenin şeceresini araştırmaya çalışmak..?

 

Bunlar hep mecazdır değil mi?

İmadır...

 

Yani bu Kur'an-ı niye bundan ayrı ele alıyoruz ki?

Ben çok farklı görmüyorum açıkçası...

 

 

Yaşanmış bir gerçeği anlatayım mesela:

Ben lisansa başladığımda tabi aileden ayrılacaktım mecburen ama aile üzgün tabii ki, ilk defa oluyor böyle bir ayrılık...

Dedem kalktı ve o büyük laflarından birini edecek ya! etti yine bir laf...

"Parmağın kopsa, başkasının parmağını dikseler kabul etmezde bu beden, kendi parmağı kangren olsa da acıdan öldürse yine de kendiğinden düşmez, canını yakıp kesip atmadıkça..."

 

Şimdi biz biliyoruz ki başkasının genetik açıdan uyan parmağı başka birisine dikildiğinde bir takım ilaçlarla ve tedavilerle ömür boyu o parmağı taşıyabiliyor. Başkasının organlarını, başkasına takabiliyoruz... Böbreğini, kalbini vs...

Dedemin lafına bakın, bugün bilim ile o derece terstir...

Öyle terstir ki mesela insanı "Düşünen Hayvan" ama yine bir "Hayvan" olarak kabul edersek kertenkeleler sağlam olduğu halde kuyruklarını bırakabilmektedirler...

 

Şimdi burada dedemin lafını alıp:

"Yahu senin deden de ne kadar bilmezmiş be! yuh senin dedene... Allah müstahakını versin iyi mi? Ne hali varsa görsün, püüü!" diyebilir miyiz?

 

Dedemin amacı bilimsel bir tespit değildir oysa, sadece ilgili durum ile alakalı bir benzetme, mecaz yapmak istedi günlük yaşamında edinebildiği bilgilerle...

 

Başka birgün bir kimsenin ailesini geride bırakıp koptuğuna, ailelerin parçalanabildiğine şahit olduğunda da bu sefer şöyle diyecekti belki de, "belki de" dediğime bakmayın eminim aslında:

"Yahu kertenkele bile kuyruğunu bırakırmış sıkışınca, o da sıkıya gelince terketti ailesini..."

 

O zaman dedem için şöyle söylemeliyiz:

"Senin deden çok kıvırıyor... Düzenbazın teki... Çelişkilerle dolu bir insan... E yuh yani senin dedene..."

 

Şimdi burada dedemi alıp evire çevire dövmeli mi yoksa layık olduğu gibi mi eleştirmeli?

 

Kimseyi yargılamıyorum ama bence olay budur...

Eminim ki bir çok arkadaş ne demek istediğimi anlamıştır...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hem ayrıca bu yaptığınız yorum kuranla başdaşmıyor. Bakın ne diyor kuran bu konuda?

 

Bakara 186 Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.

 

 

Eğer cevap verirsem kalpleri dayanmaz filan demiyor,cevap veririm diyor.Allahtan daha çok kıralcı kesilmeyin lütfen

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konunun mecaz olduğunu sanmıyorum boşig... Burda somut bir seslenme, seslenmeme sorunu var.

 

İ'tezele, size de hatırlatmak isterim ki "mutlaka sözlü olarak cevap vermesi şart diyorsanız" derken bahsini ettiğiniz şart, putlar için de geçerliydi. Onlar da seslenmeyip "put gibi durdukları" için eleştirilmişlerdi...

 

Bir bakmışsın, sözlü yanıt gelmeden dileğin olmuşsa bu her tapılan için geçerli olabilir, türbeye adak adayıp çaput bağlayanlara da oluyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ARAF;

191) Peki, bunlar hiçbir şey yaratmayan, tersine kendileri yaratılmış bulunan varlıklara mı Allah'la birlikte tanrılık yakıştırıyorlar?

 

Açıklama; Lafzen, "hiçbir şey yaratmayan şey": tekil olarak dile getirilmiş olup gerçekte çoğul, "varlıklar" anlamını taşıyan ve hem azîzler, velîler gibi kendilerine kutsallık yakıştırılan türden canlı varlıkları, hem de onların cansız sembollerini işaret eden bir ifade.

 

192) Ne onlara ne de kendi kendilerine bir yardımda bulunamayacak olan varlıklara mı?

 

193) Onları hidayete çağırırsanız size uymazlar. Onları çağırırsanız da, suskun dursanız da size karşı (tutumları) birdir.

 

194) Allah'tan başka taptıklarınız sizler gibi kullardır. Eğer doğru iseniz, hemen onları çağırın da size icabet etsinler.

 

Açıklama; Yani, Allah'ın iradesine boyun eğen yaratıklar. Bu tabir hem yaşayan ya da ölmüş bulunan azîzlere, kutsallık yakıştırılan kişilere, hem de put, idol, fetiş gibi, kutsal bilinen varlık ve kişileri temsîlen yapılmış her türlü sembolik ve tasvirî şeylere işaret için kullanılmaktadır.

 

195) Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: "Ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın."

 

Açıklama ; Yani sizin gibi akılsız, şuursuz heykeller, ya da heykel gibi bedenlerdir. Bu tabir, müşriklerin tıpkı kendileri gibi, memlûk (köle) durumunda olan bir takım insanlara taptıklarını da işaret yoluyla ifade ederse de asıl murat bu değildir, kendilerinin, taptıkları put ve fetişler gibi eşya cinsinden olan o varlıklara benzediklerini başlarına vurmaktır ki, bu mânâyı da "Onların yürüyecek ayakları mı var ki onunla yürüsünler, onların tutacak elleri mi var ki tutsunlar..." ifadeleri açıklamış olur.

 

FATIR;

 

14 ) Onlara yalvarırsanız çağrınızı duymazlar; duyabilseler bile size cevap ver[e]mezler. Ve [üstelik] Kıyamet Günü onları Allah ile eş tutmanızı kabul etmezler. Hiç kimse her şeyi Bilen kadar size [gerçeği] göstermez.

 

AÇIKLAMA.

 

Kur'an, birçok yerde, bütün sahte ibadet objelerinin -ister velîler/azîzler, melekler, din adamları ve fetişler, isterse kutsanan tabiat güçleri olsun- Kıyamet Günü, kendilerine tapanlara karşı "tanıklık" yapacaklarını ve onları "reddedecekleri"ni belirtir: bu, zamanın bitiminde, insanın mutlak gerçekliği kavramasına bir atıftır. AKSİNİ İSPAT EDEN VARSA ETSİN.

 

AHKAF ; Allah'ı bırakıp kıyamet gününe kadar kendisine icabet etmeyecek şeylere tapandan daha sapmış kimdir? Oysa onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.

 

Rahman : Yarattığı bütün canlılara nimet veren

Rahman vasfı gereği Cenab-ı Hakk, dünyada bütün canlılara, mümin-kafir ayırımı yapmaksızın bütün insanlara, şefkat ve merhametle davranmayı kendi nefsine farz kılmıştır.

 

? ALLAH c.c. Sabır, cezanın Allah'ın takdir ettiği ve süresini belirlediği bir zamana kadar ertelenmesidir. Cenab-ı Hak buyuruyor:

Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler. (Nahl, 61)

 

Allah bütün söz ve fiillerinde mutlak adalet sahibidir. O'nun kararı doğru, hükmü adildir. Nimet ve ihsanını dilediğine verir veya vermez. Aziz veya zelil kılar, yükseltir veya alçaltır, ikram eder veya etmez, hemen yapar veya veya erteler, yarar sağlar veya zarar verir, korur veya korumaz, zengin veya fakir yapar, sağlık verir veya hastalandırır, bela verir veya beladan muaf tutar. Allah, bütün bunları mutlak iktidar sahibi sahibi olması nedeniyle dilediği şekilde, verdiği karara göre yapar.

 

Şimdi yukarıdaki Ayet meali ve ESMA dan sonra buraya put ve inançsız hakkında yazı yazmak aslında doğru değil fakat inançsız evvela şunu İDRAK edemiyor kendiside bir yaratılmış KUL (yani tesadüfen ilkel çorbadan çıkmış değil) bu itibarla ALLAH yarattığı her şeyin (Kainat,insan,cin) rızkını verir ADALETİ gereği birde İMTİHAN var kulunu ona verdiği İRADESİ ile sınar her insan çabasının karşılığını alır bu dünya hayatının insan açısından vakti (zaman) çok kısadır Ahirete göre yok hükmündedir bu itibarla ?MÜSLÜMAN? dışındaki kafirlerin dünya saltanatıda yok hükmünde olacaktır Ahirete nazaran onun için ALLAH dilediğine,dilediği kadar dünya malı verir kafir putperest ayırımı yapmadan çabasına ve DUASINA karşı ve MÜSLÜMANIN DA DUASINA KARŞI AHİRETİ VERİR bu demek değildirki Müslümana dünyada mal,mülk vermez,verir AMA AHİRET SONSUZLUK YURDUDUR bu itibarla dünya nimeti ile kıyaslanamaz birde ALLAH hakkında yorum yapan inançsızlara şunu hatırlatırım GÖREMİYORUZ,GÖRMEDİK DEMEYİN GÇRDÜĞÜNÜZ AN KIYAMETİ İŞ BİTMİŞ OLACAK sonra gördükten sonra İMTİHANIN ne kıymeti var değilmi birde inançsızlara benden bir soru BİZE AKLINIZI GÖSTERİN VEYA BİLİNÇ?İNİZİ bak biz yanlız AKLI gösterin diyoruz DUA?YADA GEREK YOK.

 

Not.

 

İnananlar için endişeye mahal yok.

 

:D

 

 

 

 

 

Evrimciler, yaşamın ve türlerin kökeni hakkındaki propagandalarını belli ?semboller?i kullanarak sürdürürler. Hiçbir bilimsel kanıtla desteklenmeyen, sadece hayal ürünü olan bu semboller, sadece evrimci düşüncenin bilimsel bazı terimlerle süslenerek akıllarda yerleştirilmesi çabasında bir araç olarak kullanılırlar. İlkel çorba kavramı da, hayat ağacı veya maymun adam gibi evrimci düşünce sembollerinden birisidir. Bunlar hiçbir bilimsel gerçekliği olmadığı halde evrim teorisinin ihtiyaçları doğrultusunda ?icad edilmiş? kavramlardır.

 

Gerçekte ilkel çorbanın varlığına dair kanıtlar hiçbir zaman varolmamıştır. Nitekim matematik ve astronomi profesörleri Prof. Fred Hoyle ve Prof. Chandra Wickramansinghe, ?Ne bu gezegende ne de bir başkasında, hiçbir ilkel çorba var olmamıştır? diyerek bu gerçeği dile getirmişlerdir. Yaşamın ilkel bir su birikintisinde başladığı iddiası sadece ideolojik olarak ayakta tutulmaya çalışılan bir safsatadır. Yaşamın olağanüstü kompleksliği, bu iddiayı akıl dışı olarak reddetmeyi gerektirmektedir. Örneğin insan vücudunu meydana getiren trilyonlarca hücreden tek bir tanesi dahi insanoğlunun bugüne kadar erişebildiği teknoloji düzeyinin çok ötesinde kompleks sistemlere sahiptir.

Canlı hücrelerinin en basitinin sahip olduğu mekanizma bile, insanoğlunun şimdiye kadar yaptığı, hatta hayal ettiği bütün makinelerden çok daha komplekstir".

 

:lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuran ordan burdan toplanan kavramların, düşüncelerin çok kötü bir koleksiyonudur. Çelişkilerle, çıkmazlarla, açmazlarla doludur.

 

Burada da bir çıkmazı görüyoruz.

 

Müslümanlar/Hristiyanlar/Museviler görünmez bir puta tapıyorlar dediğimizde kimse hakaret ediyorsun demesin.

Herşey ortada.

 

Eline sağlık sevgili hoppa. :clover:

 

Saygılar.

 

Sayın BrainSlapper,Kurani kriterlere göre görünmez değil,aksine somut.Bakın şimdi.

 

Enbiya suresi

 

51. Ve lekad ateyna ibrahıme ruşdehu min kablü ve künna bihı alimın

51- And olsun ki biz daha önce İbrahim'e de rüşdünü vermiştik (akla uygun olanı göstermiştik). Biz onu biliyorduk.

 

 

Şimdi dikkat edelim İbrahim putlara yüklenen misyonu ve bu putperstliğin nasıl icra edildiğii nasıl anlatıyor

 

52. İz kale li ebıhi ve kavmihı ma hazihit teemasıl ülletı entüm leh akifun

 

52- O zaman o, babasına ve kavmine: "Bu saygı gösterdiğiniz semboller nedir?" demişti.

 

 

 

Temasil,temsil kelimesinin çoğulu,türkçesi sembol demek. Akifun, şekil nasıl olursa olsun saygı göstermek.

 

Putlara yüklenen misyon, kutsal olanın somut şeylerle sembolize etmesi

 

Aynı durum islam içinde geçerli

 

 

Hac 26 Bir zamanlar İbrahim'e Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rüku ve secdeye varanlar için evimi temiz tut.

 

Bu ayette görüldüğü gibi kabe, Allahın evi olarak sembolize ediliyor.Müslümanlar günde beş kere namaz adlı ritüel ile Allahın evine saygı gösterirler.Ömürlerinde en az bir kere ziyaret edip hac yaparlar.

 

 

Namazın allaha tapınmak olduğunu hiç bir müslüman inkar edemez.Allaha tapınabilmek için kabe adlı somut bir nesneye yönelmek şarttır. Kabeye yönelmeden namaz geçerli sayılmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hem ayrıca bu yaptığınız yorum kuranla başdaşmıyor. Bakın ne diyor kuran bu konuda?

 

Bakara 186 Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.

 

 

Eğer cevap verirsem kalpleri dayanmaz filan demiyor,cevap veririm diyor.Allahtan daha çok kıralcı kesilmeyin lütfen

 

Şimdi "Cevap verme" konusundan önce "Tanrı" konusunu işleyeyim kısaca...

Eğer "Tanrı"dan anladığınız şey "Soyut ve Maddeden ayrı bir İlah" ise böyle bir cevap beklemeniz gayet normal...

Ancak Varlığın kendisini "Tanrı" olarak kabul ederseniz "Cevap verme"nin anlamı değişir...

 

Mesela hastasının iyileşmesi için dua eden bir doktor düşünün. Hastanın iyileşmesi ya da iyileşmemesi eninde sonun bir cevaptır...

Ya da tarlasına ektiği ekinin tez zamanda yeşermesini dileyen bir çiftçi... Yağmurun yağması ya da istenilen vakitte yağmaması da bir cevaptır...

Sınavı kazanmak isteyen bir çocuk ve kazanıp kazanamaması...

 

Bunu "Tevekkül" ile birlikte ele almak gerekir açıkçası...

Yani "bir işin nedenlerini yapmak ve sonucunu beklemek" diyorum ben buna...

 

Siz, bir amaç güderek belirli, sizi belirli bir sonuca götürecek belirli işler yapıyorsunuz...

Sonucunu ya da sonuca götürecek devinimi, Tanrı'ya yani doğanın kendisine, doğanın devinimlerine bırakıyorsunuz...

 

Olup olmaması, eninde sonunda bir cevaptır, karşılıktır...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Şimdi "Cevap verme" konusundan önce "Tanrı" konusunu işleyeyim kısaca...

Eğer "Tanrı"dan anladığınız şey "Soyut ve Maddeden ayrı bir İlah" ise böyle bir cevap beklemeniz gayet normal...

Ancak Varlığın kendisini "Tanrı" olarak kabul ederseniz "Cevap verme"nin anlamı değişir...

 

Mesela hastasının iyileşmesi için dua eden bir doktor düşünün. Hastanın iyileşmesi ya da iyileşmemesi eninde sonun bir cevaptır...

Ya da tarlasına ektiği ekinin tez zamanda yeşermesini dileyen bir çiftçi... Yağmurun yağması ya da istenilen vakitte yağmaması da bir cevaptır...

Sınavı kazanmak isteyen bir çocuk ve kazanıp kazanamaması...

 

Bunu "Tevekkül" ile birlikte ele almak gerekir açıkçası...

Yani "bir işin nedenlerini yapmak ve sonucunu beklemek" diyorum ben buna...

 

Siz, bir amaç güderek belirli, sizi belirli bir sonuca götürecek belirli işler yapıyorsunuz...

Sonucunu ya da sonuca götürecek devinimi, Tanrı'ya yani doğanın kendisine, doğanın devinimlerine bırakıyorsunuz...

 

Olup olmaması, eninde sonunda bir cevaptır, karşılıktır...

 

Saygılarımla...

 

'Tengeriin boşig,kurandaki her konuyu vahdeti vucud anlayışna göre yorumlamadan inan ***** geldi artık yaa.

 

Demişsin ki

 

Eğer "Tanrı"dan anladığınız şey "Soyut ve Maddeden ayrı bir İlah" ise böyle bir cevap beklemeniz gayet normal...

 

Sen git bunu müslümanlara anlat kabul ettirebilecekmisin bakalım. Deki kuranın allahı madedir. Hangi bir müslüman bunu kabul eder? Hatta bi aralar sarıgöl haklı olarak sana itirazda bulunmuştu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

'Tengeriin boşig,kurandaki her konuyu vahdeti vucud anlayışna göre yorumlamadan inan ***** geldi artık yaa.

 

Demişsin ki

 

 

Sen git bunu müslümanlara anlat kabul ettirebilecekmisin bakalım. Deki kuranın allahı madedir. Hangi bir müslüman bunu kabul eder? Hatta bi aralar sarıgöl haklı olarak sana itirazda bulunmuştu.

Sizi ilk defa bir Müslümana hak verirken gördüm Sayın Hoppa!

Hayırdır? :D

 

Valla onu bunu bilemem...

Müslüman ya da değil isteyen kabul eder isteyen etmez, bu beni de ilgilendirmiyor...

 

Ben çok kere tartışmaya çağırdım "Tanrı"nın ne olduğunu tanımlamak için, herkesi...

Sıfatları ile birlikte...

Kimse yanaşmadı...

Sessizlik kabul müdür, değil midir bunu da yordayamam...

 

Hem şu bıkma meselesine gelirsek:

Nedense ben sizden hiç bıkmıyorum, aşk olsun...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi "Cevap verme" konusundan önce "Tanrı" konusunu işleyeyim kısaca...

Eğer "Tanrı"dan anladığınız şey "Soyut ve Maddeden ayrı bir İlah" ise böyle bir cevap beklemeniz gayet normal...

Ancak Varlığın kendisini "Tanrı" olarak kabul ederseniz "Cevap verme"nin anlamı değişir...

 

Mesela hastasının iyileşmesi için dua eden bir doktor düşünün. Hastanın iyileşmesi ya da iyileşmemesi eninde sonun bir cevaptır...

Ya da tarlasına ektiği ekinin tez zamanda yeşermesini dileyen bir çiftçi... Yağmurun yağması ya da istenilen vakitte yağmaması da bir cevaptır...

Sınavı kazanmak isteyen bir çocuk ve kazanıp kazanamaması...

 

Bunu "Tevekkül" ile birlikte ele almak gerekir açıkçası...

Yani "bir işin nedenlerini yapmak ve sonucunu beklemek" diyorum ben buna...

 

Siz, bir amaç güderek belirli, sizi belirli bir sonuca götürecek belirli işler yapıyorsunuz...

Sonucunu ya da sonuca götürecek devinimi, Tanrı'ya yani doğanın kendisine, doğanın devinimlerine bırakıyorsunuz...

 

Olup olmaması, eninde sonunda bir cevaptır, karşılıktır...

 

Sevgili boşig,

 

Sen düşünmekten, soru somaktan korkmayan bir adamsın. Senin bu yönünü çok taktir ediyorum.

 

Yukarıdaki sunduğun örnekler "dua'ya cevabı Allah'ın " sayılamazlar. Neden?

 

Sayın İ'tezele, "illa sözlü cevap mı vermesi lazım" diye karşı soru sormuş.

"Su isteyen adama su vermek de bir cevaptır" demiş.

Doğru.

 

Ama doğru olmayan bişey var. Duaların cevabı addedilen gelişmeleri bir ilaha bağlamak için hiçbir gerekçe bulunamaz.

 

Yani bir adamın, karşısına bir kaya dikip, "yüce ilahım lütfen benim oğlum sınavı kazansın diye dua etmesi" ile, bir müslümanın "allah'ın yardım et de oğlum sınavı kazansın demesi" arasında fark yoktur. Zira her iki çocuk da kazanırlarsa, her iki adamın ilahı da kendilerine göre duaya olumlu cevap vermiş denebilir. Bu durumda ikisinin ilahı da "cevap veremeyen putlar" konumundan çıkar.

 

Şimdi senin yukarıda yazdığın cevabı bu bağlamda inceleyelim.

 

Senin metnin üzerinde renklendirme ve anlamı değiştirmeyecek ekleme yapacağım müsaadenle.

 

 

Şimdi "Cevap verme" konusundan önce "Tanrı" konusunu işleyeyim kısaca...

 

Mesela hastasının iyileşmesi için ZEUS'A dua eden bir doktor düşünün. Hastanın iyileşmesi ya da iyileşmemesi eninde sonun bir cevaptır...

 

Ya da tarlasına ektiği ekinin tez zamanda yeşermesini ZEUS'DAN dileyen bir çiftçi... Yağmurun yağması ya da istenilen vakitte yağmaması da bir cevaptır...

 

Sınavı kazanmak isteyen bir çocuk ve kazanıp kazanamaması... (KAZANMASI İÇİN ZEUS'A DUA EDİYOR)

 

Bunu "Tevekkül" ile birlikte ele almak gerekir açıkçası...

Yani "bir işin nedenlerini yapmak ve sonucunu beklemek" diyorum ben buna...

 

Siz, bir amaç güderek belirli, sizi belirli bir sonuca götürecek belirli işler yapıyorsunuz...

Sonucunu ya da sonuca götürecek devinimi, Tanrı'ya yani doğanın kendisine, YANİ ZEUS'A, doğanın devinimlerine bırakıyorsunuz...

 

Olup olmaması, eninde sonunda bir cevaptır, karşılıktır... (ALINAN CEVAP, ENİNDE SONUNDA ZEUS'DAN CEVAPTIR, KARŞILIKTIR)

 

 

Şimdi Yukarıda, Zeus yerine ne yazarsanız yazın.

İster Allah yazın,

İster Artemis yazın,

İster Marduk yazın,

İster Lat yazın,

İster Uzza yazın,

İster Menat yazın,

İsterseniz Uçan Spagetti Canavarı yazın.

 

Sonuçta varacağınız noktada, Muhammed'in Allah'ı ile Uçan Spagetti Canavarının aynı şekilde cevap veren veya veremeyen düzeyde ilahlar olduğunu görebilirsiniz.

 

Bu durumda, Muhammed'in Ahkaf-5'de söylediği "Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiç bir cevap veremeyecek olana dua eden kimseden daha ***** kim olabilir? Oysa çağırdıklarının, onların yalvarışlarından haberleri bile yoktur." sözü müslümanları da kapsıyor.

 

Eğer "kapsamıyor, zira Allah istekleri yerine getirerek veya getirmeyerek cevabını vermiş oluypor zaten" derseniz, aynı şeyi başka ilahlara tapanlar da söylerler.

 

Bu durumda, eğer cevap alıp almamak, putlar denilen şeylerle gerçek ilah denilen şey arasındaki ayrımı yapmaya yarayan kıstas ise, ya bütün putlar da allah kadar gerçek birer ilahtır, ya da allah da bir puttan öte bişey değildir.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

 

HAŞR.

 

22.O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur.

23.O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir.

24.O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.

 

IHLAS.

 

1.De ki: O Allah, birdir.

2.Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır).

3.O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır.

4.Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir

 

 

:clover:

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili boşig,

 

Sen düşünmekten, soru somaktan korkmayan bir adamsın. Senin bu yönünü çok taktir ediyorum.

 

Yukarıdaki sunduğun örnekler "dua'ya cevabı Allah'ın " sayılamazlar. Neden?

 

Sayın İ'tezele, "illa sözlü cevap mı vermesi lazım" diye karşı soru sormuş.

"Su isteyen adama su vermek de bir cevaptır" demiş.

Doğru.

 

Ama doğru olmayan bişey var. Duaların cevabı addedilen gelişmeleri bir ilaha bağlamak için hiçbir gerekçe bulunamaz.

Sayın BrainSlapper biliyorsunuz ben isimlere pek takılmam...

"Tanrı" adına biraz takıntılıyım o kadar...

Benim için Doğa'ya ister Zeus denilsin, ister Tor, ister Allah, ister GökTanrı...

O yüzden sizin demek istediğinizi anlıyorum ancak putlaştırılmış bir ilah ile karıştırılmamasını rica ediyorum...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben açıkçası bu türlü konuları çok abartılmış buluyorum...

Yani bu şekilde anlamakta abartmak bence, hemde...

Nasıl desem!

Birşey bulmuş olmanın sevinciyle yapılır ya bazı şeyler, öyle işte...

 

 

Kimseyi yargılamıyorum ama bence olay budur...

Eminim ki bir çok arkadaş ne demek istediğimi anlamıştır...

 

Saygılarımla...

 

teşekkürler...

sayduyulu yazılara rastlayınca şaşırıyorum artık...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın BrainSlapper biliyorsunuz ben isimlere pek takılmam...

"Tanrı" adına biraz takıntılıyım o kadar...

Benim için Doğa'ya ister Zeus denilsin, ister Tor, ister Allah, ister GökTanrı...

O yüzden sizin demek istediğinizi anlıyorum ancak putlaştırılmış bir ilah ile karıştırılmamasını rica ediyorum...

...

 

Sayın boşig,

 

Doğa=Tanrı inancını ayrıca irdeleyebiliriz. Bu konudaki benim düşüncelerimi biliyorsunuz.

 

Buradaki tartışma,

Kuran'ın ilahı ile Kuran'ın kötülediği, "cevap bile veremiyorlar" dediği ilahlar arasında herhangi bir fark var mı?

Cevabı basit: YOK.

 

Cevap'dan kasıt sözlü cevapsa, hiçbirinde cevap yok.

Cevap'dan kasıt, bir dileğin/duanın yerine gelmesi veya gelmemesi ise, Zeus'a, taş'a, odun'a, armut'a tapanınki de yerine geliyor veya gelmiyor. Bu bağlamda ilahı armut olan da bir cevap alıyor.

 

Bunu söyleyebilecek cesarete sahip olduğunuzu düşünüyorum.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cevap'dan kasıt, bir dileğin/duanın yerine gelmesi veya gelmemesi ise, Zeus'a, taş'a, odun'a, armut'a tapanınki de yerine geliyor veya gelmiyor. Bu bağlamda ilahı armut olan da bir cevap alıyor.

 

Bunu söyleyebilecek cesarete sahip olduğunuzu düşünüyorum.

Benim için Doğa'ya ister Zeus denilsin, ister Tor, ister Allah, ister GökTanrı...
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

putperest: puta tapan.....

put: Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız , tapıncak, sanem, fetiş....

 

iddiaların mantıksal kurgularını daha dikkatli yapmakta fayda var....

maden birşeyle suçluyorsunuz anlamını bildiğiniz şeylerle yapın bari...anlamını biliyorsunuz da bilmezden geliyorsanız insaflı olun o zaman birazcık...

görünmez put ne demek...böyle bir iddia nasıl kurgulanıyor...put tanrı inancını maddeleştirmek ve görünür kılmaktır...işte tanrı bu dediğiniz şeydir put....sonra da onu kutsarsınız...tapınırsınız....

allah put değildir...bu yüzden görünmez...görünmez put iddiası ıslak olmayan su iddiası gibi...bilmem anlatabildim mi...

 

başlığı açan arkadaş boş atıp dolu tutma çabasında ...kolay gelsin ... hayalkırıklığı yani bendeki ...hayata dair ipuçları yakalayamıyorum tartışmalardan....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

putperest: puta tapan.....

put: Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız , tapıncak, sanem, fetiş....

 

iddiaların mantıksal kurgularını daha dikkatli yapmakta fayda var....

maden birşeyle suçluyorsunuz anlamını bildiğiniz şeylerle yapın bari...anlamını biliyorsunuz da bilmezden geliyorsanız insaflı olun o zaman birazcık...

görünmez put ne demek...böyle bir iddia nasıl kurgulanıyor...put tanrı inancını maddeleştirmek ve görünür kılmaktır...işte tanrı bu dediğiniz şeydir put....sonra da onu kutsarsınız...tapınırsınız....

allah put değildir...bu yüzden görünmez...görünmez put iddiası ıslak olmayan su iddiası gibi...bilmem anlatabildim mi...

 

başlığı açan arkadaş boş atıp dolu tutma çabasında ...kolay gelsin ... hayalkırıklığı yani bendeki ...hayata dair ipuçları yakalayamıyorum tartışmalardan....

Temelde "Put" Tanrı'yı görünür kılmak değildir Sayın 4mevsim...

Bence biraz daha irdelememize ihtiyaç var gibi...

 

Nasıl ki belirttiğim gibi "Dua"dan kastedilen şeyi "Tevekkül"den ayrı alamazsak,

"Put'a Tapma" olgusunu da "Şirk" kavramı olmadan ele alamayız...

 

Temel olarak Put, Tanrısallaştırılan Obje olarak algılansa da aslında "Tanrı'dan başka tapınılan" anlamındadır. Şirke düşmüşler için kullanılan tabirde Kur'an-da böyledir...

Tanrı'dan başka bir varlığın var olduğunu kabul etmektir...

 

Böylelikle diyebiliriz ki;

"Tanrı'dan başka var olduğu kabul edilen şeyler put'tur."

ve aynı zamanda;

"Tanrı'dan başka bir varlık kabul etmekte böylelikle Şirktir."

 

Gerçi Sayın Hoppa artık bunu söylememden bıktı ama özetle şunu söylemek isterim ki;

"Soyut-Metafizik-Maddeden ayrı Tanrı" anlayışı temelde Şirk'tir...

Tanrı'nın varlığından başka bir varlığı daha kabul etmektir...

Bir tarafa Madde'yi, diğer tarafa Tanrı'yı koymaktır, bunu defalarca anlattım...

Bu yüzden Sayın BrainSlapper, "Soyut Tanrı" anlayışına "Görünmez Put" demekte haklı gibi görünüyor.

Çünkü Putlara atfedilen özellikler, aynısıyla ve aynı çelişkilerle "Görünmez bir İlah"a aktarılmıştır.

İslam'ı kavramaya çalışan ancak "Soyut Tanrı" kavrayışını önkabulle benimsemiş insanlar ne yazık ki "Görünmez bir İlah"a bağlanmakta ısrar ediyorlar...

Tanrı ve Madde ikilemi doğal olarak bir eşitlik doğuruyor...

"Tanrı yarattıklarından ayrıdır/münezzehtir" düşüncesini buna bağlı olarak daha önce anlatmıştım zaten, tekrarlamak istemiyorum...

 

Bir arkadaş Tanrı ve Madde ilişkisini, Video Kaseti ve İzleyici/Sahibi ilişkisine benzetmiş...

Yani işte bu aslen şirktir...

Siz bir tarafta Madde'nin varlığını kabul edeceksiniz,

Ama diğer taraftanda o madde ile ilişki içersindeki, o maddeden ayrı/münezzeh bir Tanrı ortaya koyup,

O Tanrı'nın maddesel olmadığını iddia edeceksiniz...

Yani Put olmadığını söyleyeceksiniz...

Açıklar mısınız, Tanrı hangi özelliği ile Maddeden ayrı/münezzehtir?

 

Münezzeh olması hususunu da daha önce açıklamıştım ama kimseden yine bir cevap alamamıştım...

Aslında konu ile ilgili bir çok şey söyledim ve çok kez tartışmaya çağırdım ancak cevapta alamadım...

Konuyu cevap verilmeyecek/verilemeyecek sorularımla uzatmak istemiyorum...

Ama bakınız, 2000küsur iletimden bu konu ile ilgili olan yüzlercesinden sadece birisi...

Eğer hakkıyla tartışmak isteyen olursa yine aynı uzunlukta ve aynı sayıda ileti yazmaktan çekinmeyeceğim...

Ama ne yazık ki yok...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

putperest: puta tapan.....

put: Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız , tapıncak, sanem, fetiş....

 

iddiaların mantıksal kurgularını daha dikkatli yapmakta fayda var....

maden birşeyle suçluyorsunuz anlamını bildiğiniz şeylerle yapın bari...anlamını biliyorsunuz da bilmezden geliyorsanız insaflı olun o zaman birazcık...

görünmez put ne demek...böyle bir iddia nasıl kurgulanıyor...put tanrı inancını maddeleştirmek ve görünür kılmaktır...işte tanrı bu dediğiniz şeydir put....sonra da onu kutsarsınız...tapınırsınız....

allah put değildir...bu yüzden görünmez...görünmez put iddiası ıslak olmayan su iddiası gibi...bilmem anlatabildim mi...

 

başlığı açan arkadaş boş atıp dolu tutma çabasında ...kolay gelsin ... hayalkırıklığı yani bendeki ...hayata dair ipuçları yakalayamıyorum tartışmalardan....

 

Islak olmayan su ile görünmez put benzetmesi alakasız bir benzetmedir.

 

Put: Herhangi bir dini inanca mensup kişilerin, muhalif ve karşıt bir inancı yermek amacıyla, o inançta bulunan "doğaüstü güçleri olduğuna inanılan herşeye" verdiği isim. Canlı veya cansız. Görünür veya görünmez.

 

Şimdi, Uçan Spagetti Canavarı diye adlandıralan ilah aynen sizin ilah gibi tanımlanıyor. Şimdi ona sizin inancınız ne diyor? Put değil mi diyor? Görünmüyor ya.

 

Ben sana 30 tane görünmez ilah var, onlar yaratmış ve yönetiyor herşeyi desem, senin dinine göre ben neye inanıyor olucam? Görünmez şeylere put denemiyormuş ya.

 

 

*

 

Put tanımını islami bir zihniyetle yaparsan, elbette kendine yontarsın tanımı.

 

Tükiye'de devlet eliyle yazılmış veya tavsiye edilmiş kitapların hepsi semitik dinleri, özellikle islamı korur.

Laik olduğu iddia edilen Türkiye Cumhuriyeti insanların kafasına İslam terimleri işler, İslam koruyuculuğu yapar.

Devletin yazdırdığı veya tasvip ettiği kitaplarda kullanılan terimler, tanımlamalar islami inançları yansıtır.

 

 

Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlüğü'nde yeralan bazı "dini terimlere" bakalım

 

vahiy:

1 . Bir buyruk veya düşüncenin Tanrı tarafından peygamberlere bildirilmesi:

"Bir ilham istiyorum bir gün vahye erecek."- B. K. Çağlar.

2 . Bu biçimde bildirilen buyruk.

 

Bu tanım yanlış bir tanımdır. Tarafsız bir tanım değildir. İslami inancı yansıtan bir tanımdır.

 

Tarafsız bir tanım nasıl olur?

İNANÇ'tan bahsediyoruz burda. Ama ne garip ki tanımda İNANÇ/İNANMAK gibi herangi bir kelime göremiyoruz.

 

Vahy: Metafizik dünyada mevcut olduğuna inanılan bir ilah veya ilahlar tarafından gönderildiğine inanılan buyruk vs.

 

*

 

Başka bir kelimeye geçelim.

 

Tanrı:Kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Yaradan, Allah, Rab, İlah, Mevla, Halik, Hüda, Oğan.

 

Bu ne biçim tarafsız bilim?

 

Ortada İNANÇ sözkonusu iken, TDK'nın Allah/Tanrı kelimesini "Kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık" diye tanımlamaya hakkı yoktur. Sözkonusu olan şey İNANÇ olduğu için, tanım içerisinde İNANÇ/İNANMAK ifadelerini kullanmak zorundadır.

 

Tanrı sözünün tarafsız tanımı şöyle olur: Semitik dinlerdeki inanca göre, kâinatta var olan her şeyi yarattığına, koruduğuna ve tek olduğuna inanılan doğaüstü/metafizik güç.

 

*

 

Başka bir kelimeye geçiyoruz.

 

Peygamber: İnsanlara Tanrı'nın buyruklarını bildiren, onları Tanrı yoluna, dine çağıran kimse, yalvaç, yalavaç, elçi.

 

Bu ne biçim tarafsız bilim? Bu ne biçim tarafsız tanım?

 

Nerde tanım içerisinde İNANÇ, İNANMAK gibi kelimeler?

Sanki tanımı yazan arkadaş, bizzat Tanrı'yı peygamber sıfatlı şahıslara mesaj iletirken görmüş!

 

Tarafsız "peygamber" tanımı nasıl olur?

 

Peygamber: Metafizik dünyada mevcut olduğuna inanılan bir ilah veya ilahlardan buyruk alabildiğine inanılan kimse, yalvaç, elçi.

 

*

 

Şimdi buraya gelip, İslami jargonla yazılmış TDK Türkçe SözlüK'deki dini terimlerden biri olan "put" tanımını yutmamızı mı bekliyorsun?

TDK Türkçe Sözlükteki bütün dini ifadeler İslami tornadan geçirilmiştir. Tarafsız değildir. Bilimsel değildir.

 

O nedenle buraya gelip, beni tanımımları bilmeden konuşmakla suçlayamazsınız bizi.

Put tanımını islami tornaya sokmadan yaparsanız, tarafsızlaştırırsanız, bilimsel hale getirirseniz, İslamiyet'in Allah'ının da görünmez put kategorisine girdiğini anlayabilirsiniz.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hem ayrıca bu yaptığınız yorum kuranla başdaşmıyor. Bakın ne diyor kuran bu konuda?

 

Bakara 186 Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.

 

 

Eğer cevap verirsem kalpleri dayanmaz filan demiyor,cevap veririm diyor.Allahtan daha çok kıralcı kesilmeyin lütfen

 

 

Yine başa dönüyoruz sn Hoppa. Allah'ın herhangi bir aracı ya da melek adı verilen bir yaptırım gücüyle dualara sözlü cevap vermesi, her dua edenin peygamber olması demektir. Üstelik tezinize delil olarak sunduğunuz ayetteki cevap genel anlamdadır, bu çok açık.

Vahy alan kimseye peygamber adı verilen bir dinde, (sizin varsayımınıza göre yazıyorum) vahy aldığını ve SON PEYGAMBER olduğunu iddia eden bir adam, vahy kaynaklı olduğunu söylediği bir kitap yazıyor. Bu adamın zoru ne ki, kendinden sonra Allah ile irtibata geçmeyi Kur'an'a göre normal kılacak beyanatlarda bulunsun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.