Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ahzab Suresi, Ayet, 50-51-52:


Misafir İ'tezele

Önerilen İletiler

Ahzab Suresi, Ayet, 50-51-52:

 

 

 

50- Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

 

 

51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.

 

 

 

52- Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ahzab Suresi, Ayet, 50-51-52:

 

50- Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.

 

52- Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor.

 

Burada cımbızlama da yok. Üç ayeti peşpeşe vermiş arkadaş.

 

Peygamber olmak varmış dünyada. Ohh, ne güzel canının çektiği her kadını kendine al. Ne güzel ayetler yazdırmış kendine. Akıllı adammış doğrusu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada cımbızlama da yok. Üç ayeti peşpeşe vermiş arkadaş.

 

Peygamber olmak varmış dünyada. Ohh, ne güzel canının çektiği her kadını kendine al. Ne güzel ayetler yazdırmış kendine. Akıllı adammış doğrusu.

 

Forumlardan birinde boşuna zeki adammış demiyorduk herhalde :)

Şaka bir tarafa ben anlamadım bu işi.

Gerçekten var mı bu ayetler?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Forumlardan birinde boşuna zeki adammış demiyorduk herhalde :)

Şaka bir tarafa ben anlamadım bu işi.

Gerçekten var mı bu ayetler?

 

Bunlarda evlatlığının eşi ile evlenebilmesinin önünü açan ayetler.

 

Ahzap 37- Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah'ın nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: "Hanımını kendine sıkı tut ve Allah'tan kork" diyordun da nefsinde Allah'ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri de yerine getirilmiştir.

 

38- Peygambere Allah'ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde bir darlık yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler hakkında Allah'ın sünneti böyledir. Allah'ın emri ise biçilmiş bir kaderdir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

50. EY PEYGAMBER! Mehirlerini (57) verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana bahşettiği savaş esirleri arasından sağ elinin altında bulunanları (58) sana helal kıldık. Ve seninle birlikte [Yesrib'e] göç etmiş olan amcalarının ve halalarının kızlarını, dayılarının ve teyzelerinin kızlarını; (59) ve kendilerini Peygamber'e özgür iradeleriyle teklif eden, Peygamber'in de almak istediği (60) mümin kadınları [da sana helal kıldık]: [bu sonuncusu] yalnız sana özgü bir imtiyazdır, öteki müminler için değil, [zaten] onlara eşleri ve sağ ellerinin altında bulunanlar konusunda yapmaları gerekeni bildirdik. (61) [Ve] artık sen [gereksiz] bir endişeye kapılmamalısın, şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır. - - Ecr terimi, bu bağlamda, spesifik olarak "mehir" (mehr) anlamına gelen farîda ile eş anlamlıdır: bkz. sure 2, not 224.

 

- - Değişik yerlerde (bkz. özellikle 4:25, not 32) işaret edildiği gibi İslam, cariyeliğin hiçbir şekline rıza göstermez ve meşru bir nikaha dayanmadıkça bir erkek ile kadın arasındaki her tür cinsel ilişkiyi kesinlikle yasaklar. Bu konuda "özgür" bir kadın ile köle arasındaki tek fark, birincisinin kocasından mehir talep edebilmesine karşılık, meşru yollarla sahip olduğu kölesi (lafzen, "sağ elinin sahip oldukları") ile, yani inancın ve özgürlüğün savunulması için yürütülen "Kutsal Savaş"ta (cihâd) esir alınan bir kadın (2:190, not 167 ve 8:67, not 72) ile evlenen kişinin böyle bir mükellefiyetinin olmamasıdır: çünkü bu durumda köle kadının evlenme yoluyla özgürlüğünü elde etmesi, mehire denk bir bedel olarak görülmektedir.

 

- - Bu, Hz. Peygamber'in evliliği konusunda -eşlerinden hiç birini boşayamamasına ilaveten (bkz. aşağıdaki 52. ayet)- getirilmiş yeni bir kısıtlamadır: Bütün öteki Müslümanlar amca veya dayıları çocukları ile evlenmekte serbest oldukları halde Hz. Peygamber, bunlar arasından ancak kendisi ile birlikte Mekke'den Medine'ye göç etmek (hicret) suretiyle İslam'a bağlılıklarını güçlü bir şekilde ve erkenden isbatlamış olanları ile evlenebilir: Beğavî'ye göre, "amcalarının ve halalarının kızları" terimi, eski Arapça'daki kullanımından gelen bir içerikle, yalnız gerçek amca ve hala çocuklarını değil, genelde Muhammed (s)'in babasının mensup olduğu Kureyş kabilesinin bütün kadınlarını kapsar. Aynı şekilde "dayılarının ve teyzelerinin kızları" da, annesinin kabilesi olan Benî Zühre'nin bütün kadınlarını gösterir.

 

- - Bu yan cümlecik, lafzen, "kim Peygamber'e kendini bir armağan olarak sunarsa (in vehebet nefsehâ)" şeklindedir. Klasik müfessirlerin büyük kısmı, bunun, "bir mehir beklemeden veya istemeden" anlamına geldiğini, çünkü mehrin normal/sade Müslümanlar için evlilik akdinin temel bir unsuru olduğunu söylerler (karş. 4:4 ve 24 ve ilgili notlar; ayrıca sure 2, not 224).

 

-- Yukarıdaki ara cümle, evlilik konusunda daha önce vahyedilmiş genel kurallara (bkz. 2:221, 4:3-4 ve 19-25 ve ilgili notlar) ve özellikle mehir sorunu ile ilgili olanlara işaret etmektedir.

 

 

 

51. [Şunu bil ki,] onlardan dilediğini bir süre yanından uzaklaştırabilirsin ve dilediğini de yanına alabilirsin; ve [bir süre] uzaklaştırdıklarından birini yeniden istemende bir vebal yoktur: (62) bu, [seni her gördüklerinde] gözlerinin parlamasını (63) ve [gözden çıkarıldıkları zaman] üzülmemelerini ve onlara vermek zorunda olduğun her şeyden hoşnutluk duymalarını sağlar: çünkü [yalnız] Allah kalplerinizden geçeni bilir; ve Allah her şeyi bilendir, halîmdir. (64)

- - Böylece Hz. Peygamber'e, doğuştan adalet duygusuna sahip olmasına ve her zaman eşlerine mutlak bir eşitlik duygusuyla yaklaştığını hissettirecek şekilde davranmasına rağmen, onlara karşı kocalık mükellefiyetlerinde katı bir "dönüşüm" (rotation) kuralına uymak zorunda olmadığı söylenmektedir.

 

-- Yani, Hz. Peygamber onlardan birine ne zaman yaklaşsa, bunu kocalık "sorumluluğu"nun bir gereği olarak değil de, içten gelen bir şefkat ve sevgi ile yaptığına kesinlikle emin olduklarından.

 

- - İbni Hanbel'in Müsned'inde Hz. Ayşe'den rivayet edilen bir Hadis'e göre "Hz. Peygamber, sevgisini eşleri arasında eşit bir şekilde paylaştırır ve şöyle dua ederdi: Ey Allah'ım, ben elimden geleni yapıyorum, öyleyse benim elimde olmayıp [yalnızca] Senin kudretinde bulunan bir şey[i yapamadığım]dan dolayı beni sorumlu tutma!" -bu şekilde kalbinin içindekine, yani [eşlerinden] bir kısmını ötekilerden daha fazla sevmesine işaret etmek istiyordu.

 

 

 

52. Bundan sonra [başka] hiçbir kadın sana helal değildir (65) -onları[n hiç birini] başka kadınlarla, güzellikleri seni fazlasıyla cezbetse de, değiştirme[ne izin verilmemiştir]- (66) [halen] sahip oldukların (67) dışında [hiç biri sana helal değildir]. Allah her şeyi görüp gözetendir.

- - Bazı müfessirler (mesela Taberî) bu kısıtlamanın yukarıda 50. ayette sayılan dört kadın kategorisi ile bağlantılı olduğunu ileri sürerler: oysa, bu yasaklamanın Hz. Peygamber'in halen evli bulunduğu kadınlara ilaveten başka herhangi bir kadınla evlenmesini kapsadığı daha doğru görünmektedir (Beğavî, Zemahşerî). İbni Abbâs, Mücâhid, Dehhâk, Katâde ve İbni Zeyd (ki tümü İbni Kesîr'de yer almaktadır) yahut Hasan Basrî (Taberî tarafından 28-29. ayetler ile ilgili yorumunda nakledilmiştir) gibi bazı ilk dönem tanınmış otoriteleri, daha fazla evliliğin yasaklanmasını, dünya hayatının cazibeleri ile ahiretin güzellikleri arasında yapılan tercihe dayandırmışlardır. Hz. Peygamber'in eşleri, 28-29. ayetlerdeki ısrarlı vurgulamalar karşısında bu tercihi yapmak durumunda kalmışlar ve tercihlerini "Allah ve Rasûlü" için kullanmışlardı (karş. yukarıdaki 32. not). Bütün bu ilk dönem otoriteleri, 52. ayetin nüzulünü -ve onun Hz. Peygamber'in eşlerini kasdettiği gerçeğini- inançları ve bağlılıklarından dolayı Allah'ın onlara bu dünyada verdiği bir ödül olarak değerlendirirler. Hz. Peygamber'in "Sana bundan sonra [başka] bir kadın helal değildir" kesin emrini görmezden geldiğini düşünmek mümkün olmadığından, sözkonusu pasajın, Hayber'in fethinin ve Hz. Peygamber'in Safiyye ile evliliğinin -son evliliği- vuku bulduğu H. 7. yıldan önce nazil olması mümkün değildir. Sonuç olarak 28-29. ayetlerin (ki, biraz önce gördüğümüz gibi, 52. ayet ile yakın bir bağlantı içindedirler) daha sonraki bir dönemde nazil olduğunu düşünmek daha doğrudur, yoksa H. 5. yılda (yani Hz. Peygamber'in Zeyneb ile evlendiği yılda) değil.

 

-- Yani, yerine başka bir eş almak için mevcut eşlerinden birini boşamana (burada vurgu, eşlerinden birini "değiştirme"nin -yani, boşamanın- yasaklanmasına yapılmıştır).

 

--- Buradaki mâ meleket yemînuke (lafzen, "sağ elinin sahip oldukları" yahut "malik bulundukları") ifadesi, bence, 4:24'deki ile aynı anlamı, yani "sizin izdivaç yoluyla sahip bulunduklarınız" (bkz. sure 4, not 26); anlamını taşımaktadır: o halde yukarıdaki ayetin, Hz. peygamber'in o anda akdedilmiş bulunan evliliklerini kapsadığı kabul edilmelidir. (alıntı)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

37. VE BİR ZAMAN, (42) [ey Muhammed,] Allah'ın lütufta bulunduğu ve senin de iyilik ettiğin kişiye, (43) "Eşini terk etme ve Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!" demiştin. Ve [böylece] Allah'ın yakında aydınlığa çıkaracağı şeyi (44) içinde gizlemiştin; çünkü insanlar[ın ne düşüneceklerin]den çekiniyordun, oysa çekinmen gereken yalnız Allah olmalıydı! (45) [Fakat] sonra Zeyd o kadınla beraberliğini sona erdirdiğinde (46) onu seninle evlendirdik ki [gelecekte] evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlar[la evlendikleri] için müminler suçlanmasın. (47) Ve Allah'ın buyruğu [böylece] yerine getirilmiş oldu.

- - İz edatının bu şekilde çevrilmesi konusunda bkz. sure 2, not 21. Yukarıdaki ayetle, 4. ayette ve devamında değinilen "tercihe bağlı" ilişkiler konusuna yeniden dönülmektedir. Muhammed (s)'in tebligatına başlamasından yıllar önce eşi Hz. Hatice, Kuzey Arabistan kabilelerinden Benî Kelb soyundan gelen ve kabile savaşlarından birinde çocuk yaşta esir alınarak Mekke'de satılan genç bir köle olan Zeyd b. Hârise'yi kendisine hediye etti. Muhammed (s), çocuğu alır almaz serbest bıraktı ve bir süre sonra da evlatlığı yaptı. Zeyd de, buna karşılık, İslam'ı ilk kabul edenler arasında yer aldı. Yıllar sonra, bir kölenin yahut özgürlüğüne kavuşmuş eski bir kölenin "özgür doğmuş" bir kadınla evlenmesine karşı eski Arap toplumunda mevcut olan önyargıları kırmak için Hz. Peygamber, Zeyd'i kendi öz halasının kızı Zeyneb binti Cahş ile evlenmeye ikna etti. Zeyneb, Hz. Peygamber'i o'nun haberi olmadan çocukluğundan beri seviyordu ve bu nedenle, bu evlenme teklifine büyük bir isteksizlikle ve yalnızca Hz. Peygamber'in otoritesine saygıdan dolayı razı oldu. Zeyd de bu beraberliğe istekli olmadığından (çünkü o sırada kendisi gibi özgürlüğüne kavuşmuş eski bir köle olan, oğlu Üsâme'nin annesi Ümmü Eymen ile mutlu bir evliliği vardı) bu evliliğin ne Zeyneb'e, ne de Zeyd'e mutluluk getirmemiş olması sürpriz değildi. Zeyd, kendisini sevmediğini gizlemeyen yeni eşini birkaç defa boşamanın eşiğine kadar geldi, fakat her seferinde tahammül göstermeye ve ayrılmamaya Hz. Peygamber tarafından ikna edildiler. Ancak sonunda evliliğin yürüyemeyeceği kesinleşti ve Zeyd, Zeyneb'i H. 5. yılda boşadı. Kısa bir süre sonra da Hz. Peygamber, geçmişteki mutsuzluğundan dolayı üzerinde hissettiği ahlakî sorumluluğu telafî etmek için Zeyneb ile evlendi.

 

- - Yani, Zeyd b. Hârise'ye. Allah, onu müminlerden biri kılmış, Hz. Peygamber de yanına evlatlık olarak almıştı.

 

- - Yani, Muhammed (s)'in bizzat desteklediği ve ısrarla tavsiye ettiği Zeyd ile Zeyneb'in evliliğinin yürümeyeceği ve boşanma ile biteceği gerçeğini (bkz. bir sonraki not).

 

- - Lafzen, "halbuki Allah, kendisinden korkmana daha çok layıktı (ehakk)". Bu ilahî uyarıya (ki, Kur'an'ın "Muhammed (s) tarafından üretildiği" iddiasını tek başına çürütmektedir) atıfta bulunan Hz. Ayşe'nin şöyle söylediği rivayet edilir: "Allah'ın Rasûlü, kendisine vahyedilenlerden birini gizlemek isteseydi, muhakkak ki bu ayeti gizlerdi" (Buhârî ve Müslim).

 

- - Lafzen, "ona karşı arzusu [veya onun üzerindeki "hakkı"] sona erdiğinde", yani onu boşamak suretiyle (Zemahşerî).

 

- - Hz. Peygamber'in, Zeyneb'in geçmişteki mutsuzluğunu telafî etme isteği dışında, evlatlığının eski eşiyle evlenmeye zorlanmasındaki (ayette "Biz onu seninle evlendirdik" ifadesiyle vurgulanmıştır) ilahî maksat, müşrik Arap inançlarının tersine, evlatlık ilişkisinin, biyolojik ebeveyn çocuk ilişkisinden kaynaklanan evlilik sınırlamalarından hiç birine tâbi olmadığını göstermektir (karş. bu surenin 4. ayeti, not 3).

 

 

 

38. [O halde,] Allah'ın kendisi için takdir ettiği şeyi (48) [yapmasından dolayı] Peygamber'e hiçbir suç isnad edilemez. [Gerçekte, bu] sizden önce gelip geçenler için de Allah'ın bir uygulamasıydı; (49) ve [şunu unutma ki] Allah'ın iradesi mutlaka tecelli eder.

- - Yani, Zeyneb ile evlenmesini; bu da yürürlükteki hukukun bakış açısını ortaya koymayı ve Hz. Peygamber'in kişisel ahlakî sorumluluğu olarak gördüğü konuda o'nu tatmin etmeyi amaçlıyordu.

 

- - Yani, Muhammed (s)'den önceki bütün peygamberlerde, Muhammed (s)'de olduğu gibi, bütün şahsî istekler, Allah'a teslim olma kararlılığına uygun düşen isteklerdi: bu da, Allah'ın seçiciliğini karakterize eden ve -daha sonraki yan cümleciğin ifade ettiği gibi- onların "kaçınılmaz/mutlak kader"lerini (kaderen makdûren) oluşturan, doğuştan edinilmiş uyumlu bir ruh halidir.(alıntı)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

4mevsim

 

:clover:

 

Saygı değer 4mevsim "DEVAM,DEVAM" dan kastım belki biraz anlaşılmıştır sebebide inanmayanlar dikkat edilirse evvelce sorulupta cevabını almadığı hiç bir soruları yoktur bu itibarla devamlı aynısının,tıpkısı "KOPYA" sorular ve ajite ile uğraşır fakat kendilerine "İNANÇSIZLARIN NEYE İNANDIKLARI HAKKINDA SORU SORULDUMU" hemen "BİLİME SIĞINIP SANKİ TEKELLERİNDE İMİŞ GİBİ ?" bilimselde olmayan "İLKEL ÇORBA,TESADÜF VEYA TEORİK MASALLARA" sığınırlar bu itibarlar aldırmayıp yine devam,devam ve saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ahzab Suresi, Ayet, 50-51-52:

 

 

 

50- Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

 

 

 

51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak davranır.

 

 

 

52- Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her şeye gözcü bulunuyor.

 

Kutsal kitapta olmaması gereken bir kişisellik, "Hz. Muhammed'in kendi çıkarrına yönelik ayarladığı ayetler" diye

düşünmek işten bile değil. Din bu şekilde kullanılmamalı bence !

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

inanmak, bilmenin yarısıdır; sonrası neye inandığını bilmektir. bilmek sorgulamayı şartlar; dolayısıyla sormadan ve/veya sorgulamadan inanılan herşey anlamsız bir telkinden ibarettir. telkindir, çünkü insanın fıtrat gereği inanma, tapınma vb. ihtiyaçları vardır. sorgusuz inanç da bu ihtiyacı karşılama güdüsüyle doğmuş bencil bir körlüktür.

soranı da inançsızlıkla suçlamaya kimsenin hakkı yoktur. Bu durum da sormayan inanan konumuna gelir ki bu inanmanın kendisiyle çelişir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:clover:

 

Saygı değer 4mevsim "DEVAM,DEVAM" dan kastım belki biraz anlaşılmıştır sebebide inanmayanlar dikkat edilirse evvelce sorulupta cevabını almadığı hiç bir soruları yoktur

 

Peki bi soru daha: bu üç ayetin, günümüz insanıyla bi ilgisi var mı? Yani biz bunları bilsek ne olur, bilmesek ne?

 

Kutsal kitapta olmaması gereken bir kişisellik, "Hz. Muhammed'in kendi çıkarına yönelik ayarladığı ayetler" diye

düşünmek işten bile değil.

 

İşte konunun özeti :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

inanmak, bilmenin yarısıdır; sonrası neye inandığını bilmektir. bilmek sorgulamayı şartlar; dolayısıyla sormadan ve/veya sorgulamadan inanılan herşey anlamsız bir telkinden ibarettir. telkindir, çünkü insanın fıtrat gereği inanma, tapınma vb. ihtiyaçları vardır. sorgusuz inanç da bu ihtiyacı karşılama güdüsüyle doğmuş bencil bir körlüktür.

soranı da inançsızlıkla suçlamaya kimsenin hakkı yoktur. Bu durum da sormayan inanan konumuna gelir ki bu inanmanın kendisiyle çelişir.

 

Kendiniz adına konuşun lütfen.İnsanların değil,müslümanların vardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hz. Peygamber'in, Zeyneb'in geçmişteki mutsuzluğunu telafî etme isteği dışında, evlatlığının eski eşiyle evlenmeye zorlanmasındaki (ayette "Biz onu seninle evlendirdik" ifadesiyle vurgulanmıştır) ilahî maksat, müşrik Arap inançlarının tersine, evlatlık ilişkisinin, biyolojik ebeveyn çocuk ilişkisinden kaynaklanan evlilik sınırlamalarından hiç birine tâbi olmadığını göstermektir (karş. bu surenin 4. ayeti, not 3).

 

Sayın 4mevsim,

 

Madem Muhammed'in Zeyd'e karısını boşattırıp, kendisinin almasındaki amaç, evlatlık ilişkisinin "biyolojik ebeveyn-çocuk ilişkisinden kaynaklanan evlilik sınırlamalarına" tabi olmadığını göstermekti, peki neden biyolojik bağ bulunmayan "süt kardeşlik" ve "süt annelik" ilişkisinin de evliliğe engel olamayacağını söylememiş?

 

Madem amaç, "biyolojik bağın" sosyolojik/geleneksel bağdan farkını göstermek idi, neden aynı şeyi süt kardeşliği ve süt anneliği için yapmadı?

 

Mesela Muhammed'in aşık oluğu bir süt kızkardeşi olsaydı ve Muhammed onu da beğenseydi, süt kardeş ile de evlenileceğine dair bir ayet bulur muyduk Kuran'da?

 

Ayrıca dalga geçmiyorum, ciddi bir soru soruyorum: Aynı sütten içmekle kardeş olunuyorsa, aynı yoğurttan yemek de aynı tesiri yapıyor mu? Yoğurt kardeşliği de olabilir diyebilirmiyiz içtihat yaparak?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Sütü kaseden veya kaptan içmekle “MEME’DEN” içmenin farkı nedir veya “MEME’DEN YOĞURT AKARMI” diyebilirmiyiz mesela?.

;)

 

Peki sütü olan bir kadın sütünü elle sağsa ve hem kendi çocuğuna hem de diğer çocuğa içirse gene mi süt kardeşi olunuyor. Yani memeye dudak değmemiş olsa. Burada süt mü onemli, meme mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Peki sütü olan bir kadın sütünü elle sağsa ve hem kendi çocuğuna hem de diğer çocuğa içirse gene mi süt kardeşi olunuyor. Yani memeye dudak değmemiş olsa. Burada süt mü onemli, meme mi?

 

Neden bir kadın kendi sütünü eliyle sağsın? değilmi yoksa inekten sağılan sütlede çocuk beslenir o zaman ineklede süt kardeşmi olunur demekki aynı "memeden" süt emmek aslolan ve sütte önemli "MEMEDE" .

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sütü kaseden veya kaptan içmekle “MEME’DEN” içmenin farkı nedir veya “MEME’DEN YOĞURT AKARMI” diyebilirmiyiz mesela?.

 

Neden bir kadın kendi sütünü eliyle sağsın? değilmi yoksa inekten sağılan sütlede çocuk beslenir o zaman ineklede süt kardeşmi olunur demekki aynı "memeden" süt emmek aslolan ve sütte önemli "MEMEDE" .

 

Sayın sarıgöl,

 

Bu ifadelerinizden şunu anlıyoruz:

 

Burada sütten ziyade, aynı memeyi paylaşmış olmaktan dolayı bir kardeşlik sözkonusu diyorsunuz.

Peki, aynı mantıkla düşünürsek, aynı kaptan yemek/içmek "evliliğe engel bir kardeşlik bağı" yaratır mı?

 

*

Evlatlık-ata ilişkisini yerle bir ederek evlatlığının karısını almakta sakınca görmeye, evlatlıklarınıza "kendi çocuğunuz" gibi davranmayın diyen Muhammed, neden bu "aynı memeden emmek" gibi, "aynı tastan su içmek" gibi bir paylaşımdan doğabağın evliliğe engel olamayacağını neden söylememiş?

 

Heralde, canının çektiği bir sütkızkardeşi olsaydı, Arapların bu geleneğini de kaldırmaktan çekinmezdi.

 

Saygılar?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.......................

 

Mesela Muhammed'in aşık oluğu bir süt kızkardeşi olsaydı ve Muhammed onu da beğenseydi, süt kardeş ile de evlenileceğine dair bir ayet bulur muyduk Kuran'da?

 

Saygılar.

 

BrainSlapper, Ahzab Suresi, 50-51-52 nolu ayetlerdeki psikolojik durumu düşünürsek, evet Hz. Muhammed süt kardeşinide beğenseydi ona göre bir ayet ayarlayabilirdi.

 

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

Aslında benim ifadelerimden hiç bir şey anlamadığınız meydanda “YOĞURT’TAN KAB,KACAĞA” gelmeklede aynı mantığı ileri sürmek arasında hiç bir fark olmadığını kavrayamayanla (yoğurt’ta kap veya kasede yenir) aynı “MEME”den süt içmenin arasındaki farkı anlayamaz ve mantığada takla attırır.

 

Evlatlık –Ata ilişkisini İslama ve dolayısı ile Müslümanlara bir nakısa olarak yamamak isteyen zihniyete verilen cevapları veya benim kişisel olarak yazacağım fikirlerim malum fikir yapısına sahip insanlarda ahlaki veya fikri hiç bir derinlik yaratmaz sebebide nötr’dürler yani dogma bu itibarla verilecek olan cevap zaten verildiği halde illa sorguladığını zannettiği (ahlaki) boyutun gelişimini irdelemez (sosyolojik,psikolojik) dünyanın gelişiminin insani boyutunu 21. yüzyılda ve elimizdeki bilgi birikimine rağmen hala “İLKEL ÇORBA VE TESADÜF” gibi hikayelere inanan insan veya insanlara bazı olayları anlatsanda anlamazlar ve her yaşanılanı (olay) seks olarak algılayıp kendilerini dar bir alana hapsederler bu itibarla eşrefi mahlukattan ((amaç olarak) birhaberdirler dolayısı ile “AHLAK” enternasyonal bir kriterdir sana göre, bana göre olmaz evvela karşı fikrin veya inancın söylediklerinin samimiyetine inanıp empati’de yaparak bilimsel verileride kullanarak (bir sürü örnek verilmiştir en azından biyolojik kriter ve toplumsal adet) eleştiri yapılır yoksa inandırıcılığını kaybeder 21. yüzyılda olduğu gibi yani istisnalar kaideyi bozmaz onun için aldırmamak lazım.

 

 

İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: Utanmadıktan sonra dilediğini yap! sözüdür.

Hadis.

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam fıkhı sadece bebeklik döneminde aynı anneden süt emmeyi süt kardeşliğine neden sayar. Veya sadece bebekken bir kadından süt emen insanın, o kadın sütannesi olur.

 

Bundan anlaşılıyor ki süt bakımından haram kılma, tamamen psikolojik bir duygudur. Süt ile geçen bir genetik materyal yoktur. Eğer yenilen içilen herhangi bir madde bilmediğimiz bir yolla bir genetik mutasyona yol açabiliyorsa da,(*) bu her yenen içilen madde için ve her yaşta geçerlidir. Aynı duyguyu, kendinizi bildiğinizden beri birlikte oynadığınız, kardeşiniz gibi gördüğünüz bir insan için de ve yine kendinizi bildiğinizden beri size bakan, besleyen, büyüten bir kadını emzirmese bile anne gibi görerek yaşarsınız. Ya da ne bileyim, kardeşinizin eşini evlenecek biri olarak görmekte zorlanırsınız, çünkü ona yıllarca kardeş, aileden biri gözüyle bakmışsınızdır. Aynı şey anne baba, çocuk eşleri için de geçerlidir. Bunlara bakışı değiştirip eş gözüyle bakmak psikolojik bir zorlama getirir.

 

İslam bilimsel bir din olsaydı, tüm bunlara mekruh kaydı koyar ve zorunluluk halinde izin verir, fakat kuzen evliliğine tüm bunların üzerinde "tahrimen mekruh" kaydı koyardı. Çünkü diğerlerinde bir psikolojik zorlanma zaten var. Ama kuzen konusunda insanlar genelde pek rahatsızlık hissetmezler, normal gibi görürler. Halbuki asıl sakıncalı olan budur.

 

Evlatlığı evlat gibi görme tabusunu yıkma girişimine gelirsek: Doğru, yıkılması gereken bir tabu. Ama bir tabuyu yıkacağım derken, bir yanlışı meşrulaştırmış, kuzenini almış. Diyelim bu işi tanrı ayarladı. Kullarına nasıl tabu yıkıldığını göstermek istedi. Ezelden her şeyi biliyor ya, Zeyd'in kaderine peygamberinin kuzenini değil de herhangi bir akrabası olmayan kadını yazardı. Ya da bu iş için peygamberini değil, herhangi bir mümini seçerdi canım, illa bizzat yıkması şart mıymış bu tabuyu?

 

(*) Bu olasılığın ciddi olarak var olduğu öne sürülüyor. Transgenetik ürünlere karşı çıkılmasının nedeni bu olasılık. Canlılar arasında gen geçişi olabilmesi ciddi araştırılan bir konu. Fakat bunun abartılması söz konusu değil. Sürekli tavşan yiyerek korkak, sürekli kaplumbağa yiyerek uzun ömürlü olamazsınız. Bu tür gen alışverişlerinin daha çok öncül evrim aşamalarında, çoğunlukla bir hücrelilerde olduğu ve giderek üst yaşam formlarında bu yolun kapanmış olduğu düşünülüyor. Günümüz canlılarında virüsler ve bakteriler gen alışverişi yapabiliyorlar. Zaten gen transferinin baş aracı virüsler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Bir kadından süt emen kişinin “BEBEK” olması gerekmezmi doğal gelişmesi icabı.

 

Aslında teorisyenlerin yazdıkları, söyledikleri hep miş,mışlı birde denedikleri "mutasyon olayı var labaratuar ortamında" sonuç meyve sineği denemesi ve sineğin ayakları kafasında çıkmış büyük başarı??? yani anlaşılacağı üzere inançsızların bütün üğraşılarına rağmen yaşam ve bilgi tabii seyrinde devam edip sonuca varacak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın hoppa

inanma, sığınma vb. ihtiyacı derken akla öncelikle, Allah inancının gelmesini yetersiz bilginin önyargısı olarak yorumluyorum. Bugün bir budist ya da bir komünist de bu ve benzeri ihtiyaçlardan yola çıkarak bir din sahibi olmuşlardır. Dinin de kelime anlamı yoldur. Fıtrat yerine gelebilcek kelime dinine göre değişir. Hangi yolda yürürsem yürüyeyim, benimle aynı yolda yürüyen insanların (!) bile adına konuşmamaya özen gösteririm. Yaptığım genellemeyi anlamamış ve anlaşılmamış haliyle de kendinizi muhatap tayin etmişsiniz. İlginize teşekkürler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

Forumlardan birinde boşuna zeki adammış demiyorduk herhalde :)

Şaka bir tarafa ben anlamadım bu işi.

Gerçekten var mı bu ayetler?

Arkadaşım internetten, diyanet mealinden ahzab suresinin Türkçe açıklamasına

bakabilirsin,diyanetinkine güvenibilirsin, tabi ki var bu ayetler. Kuran-ı Kerim

bu güne kadar değişime hiç bir şekilde uğramayan ve hak dinin kitabı. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada cımbızlama da yok. Üç ayeti peşpeşe vermiş arkadaş.

 

Peygamber olmak varmış dünyada. Ohh, ne güzel canının çektiği her kadını kendine al. Ne güzel ayetler yazdırmış kendine. Akıllı adammış doğrusu.

Sayın arkadaşım Hz. Cebrail tarafından Allah'ü tealanın Hz. Muhammed'e vahiy yoluyla gönderdiğini araştıran herkes bilir. Herkes Müslüman olmayabilir ama en azından bizim değerlemize saygılı olmanı beklemek en doğal hakkımız diye düşünüyorum. Bugün Amerika'da Avrupa'da bir çok insan Müslümanlığın son din olduğunu, mantığını anlıyor ve bu insanlar boşuna müslüman olmuyor. Din devlet ilişkisi ayrı bir şey, ayrı tutulmasıda gereken birşey. Bu konuda hemfikiriz zaten, ama unutmamak lazım Kur'an-Kerim birilerinin tekelinde oluşmadı gönderildi, bu yüzden devlet tabiriyle bahsettiğin kesimi eleştirmek için kutsal değerlere söz söylemeden davranmanı özellikle rica ediyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

http://www.turkish-media.com/forum/public/style_emoticons/default/smile.gif[/img])' date='11 Mart 2010 - 13:43' timestamp='1268307834' post='862196']

Sayın arkadaşım Hz. Cebrail tarafından Allah'ü tealanın Hz. Muhammed'e vahiy yoluyla gönderdiğini araştıran herkes bilir. Herkes Müslüman olmayabilir ama en azından bizim değerlemize saygılı olmanı beklemek en doğal hakkımız diye düşünüyorum. Bugün Amerika'da Avrupa'da bir çok insan Müslümanlığın son din olduğunu, mantığını anlıyor ve bu insanlar boşuna müslüman olmuyor. Din devlet ilişkisi ayrı bir şey, ayrı tutulmasıda gereken birşey. Bu konuda hemfikiriz zaten, ama unutmamak lazım Kur'an-Kerim birilerinin tekelinde oluşmadı gönderildi, bu yüzden devlet tabiriyle bahsettiğin kesimi eleştirmek için kutsal değerlere söz söylemeden davranmanı özellikle rica ediyorum.

 

 

Islam dinini elestirmekle insanlari elestirmek bir degildir. Biri "din" digeri insan. Eger bir arkadas Islam dinini inceleyip ve kadinlari "taşlama" ile oldurmelerini vahşi bulup, kucuk yastaki bebekleri 50 yaştan uzeri erkeklere, Muhammedin sunneti diye, verip evlendirmelerini "çirkin" bulurlarsa, bu Islam dininin bozuklugudur. Onu elestirmekle insaniyetini takip eder.

 

Ikincisi, Kurandaki kutsallik "ogretilmis" bir dusunce idir. Gerçekle alakasi yoktur. Nitekim, oturup içindekilerini okuyunca, Kuran'daki sozlerin, - kutsallik bir yana - insaniyete karsi dolu sozlerdir.

 

örnek: Kuran'da diger dinlere "saygi" varmi?

örnek: Yabanci ulkelere gidip , orada sana camii yapmana musade verirler. Istedigin ibadeti yapmak ozgurlugun var, yabanci ulkelerde. Aynisini, yabancilar gelip Malatya, Bingol, Konya'ya gip bir kilise yapabilirlermi? Niye saygi yok diger dinlere?

örnek: Diger dinler bir yana, Muslumanlar aralarinda degisik mezheplere bile saygi goztermezler. Niye Alevilere saygi gosterilmez?

 

Saygi göstermek tek yön degildir!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Islam dinini elestirmekle insanlari elestirmek bir degildir. Biri "din" digeri insan. Eger bir arkadas Islam dinini inceleyip ve kadinlari "taşlama" ile oldurmelerini vahşi bulup, kucuk yastaki bebekleri 50 yaştan uzeri erkeklere, Muhammedin sunneti diye, verip evlendirmelerini "çirkin" bulurlarsa, bu Islam dininin bozuklugudur. Onu elestirmekle insaniyetini takip eder.

 

Ikincisi, Kurandaki kutsallik "ogretilmis" bir dusunce idir. Gerçekle alakasi yoktur. Nitekim, oturup içindekilerini okuyunca, Kuran'daki sozlerin, - kutsallik bir yana - insaniyete karsi dolu sozlerdir.

 

örnek: Kuran'da diger dinlere "saygi" varmi?

örnek: Yabanci ulkelere gidip , orada sana camii yapmana musade verirler. Istedigin ibadeti yapmak ozgurlugun var, yabanci ulkelerde. Aynisini, yabancilar gelip Malatya, Bingol, Konya'ya gip bir kilise yapabilirlermi? Niye saygi yok diger dinlere?

örnek: Diger dinler bir yana, Muslumanlar aralarinda degisik mezheplere bile saygi goztermezler. Niye Alevilere saygi gosterilmez?

 

Saygi göstermek tek yön degildir!

Kur'an-ı kerim ALLAH(C.C.)'ın apaaçık vaadidir.Ne yani üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibi ALLAH(C.C.) onun emirlerine karşı gelerek onun yolunu saptıran kendi yarattıgı kulunamı saygı göstericek...

Tevbe 31

(Medenî 113) Yahudiler hahamlarını, Hıristiyanlar rahiplerini ve Meryem'in oğlu Mesih’i Allah’tan başka Rab edindiler.Halbuki onlara bir tek İlâha ibadet etmeleri emr olunmuştu. Ondan başka İlah yoktur.O, onların ortak koştukları şirkten münezzehtir.

Bizim yapıcagımız HZ.MUHAMMED(S.A.V.) gibi onların yapacagı herşeye sabretmek ve belirlenmiş müddeti beklemek...

Kâf 39

(Mekkî 34) O halde sen onların söylediklerine karşı sabret. Gerek güneşin doğuşundan, gerek batışından önce Rabbine hamd ederek ibadet et.

A’râf 34

(Mekkî 39) Her ümmet için belirlenmiş bir müddet vardır. Vâdeleri gelince ne bir an geri bırakabilir, ne de bir an öne alabilirler.

Tabi canım tabi bütün yabancı ülkeler kucağını açmış bizim cami yapmamızı istiyolar :lol: hepsi müslüman kardeşlerimizin namaz vakti geldi saygı gösterelim diyorlar...onlar camilerimize küfürlü yazılar yazmayıp sevgi gösterileri düzenliyorlar...Vs..VS..

Yabancılar sütten çıkmış ak kaşık misalı..

neden bir kısım alevileri örnek gösterdiğini anlıyorum..Peki sen neden bir kısım alevilerin saygıyı hak etmediğini anlıyormusun..

Saygılar....ALLAHÜMME SALLİ ALA MUHAMMAD.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.