Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Göllerimiz bir bir ölüyor!


muki

Önerilen İletiler

BAFA GÖLÜ

 

Ege Bölgesi'nin en önemli sulak alanlarından biri olan ve ismi efsanelerle özdeşleşen Bafa Gölü'nde yaşanan toplu balık ölümlerinin çevredeki fabrika ve işyerlerinin atık sularından kaynaklandığı açıklandı. Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan rapor, Bafa Gölü'ndeki acı gerçeği ortaya koyarken, kirliliğin artmasından dolayı 2007 yılında göle su verilemediği kaydedildi.

 

Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği (EKODOSD) tarafından Bafa Gölü'ndeki toplu balık ölümlerinin ardından DSİ'ye yapılan başvuruda konunun araştırılması istenmişti. Bafa Gölü'ndeki kirliliği artması ve toplu balık ölümlerinin yaşanması üzerine kapsamlı bir araştırma başlatan DSİ Genel Müdürlüğü Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığı'nın hazırladığı rapor Bafa Gölü'ndeki acı gerçeği ortaya çıkardı. DSİ 21. Bölge Müdürü H.İbrahim İndap imzasıyla EKODOSD başkanlığına gönderilen yazıda, 2007 yılında yaşanan kuraklık nedeniyle, Büyük Menderes Nehri'nin debisinin düştüğü, sulama suyu temininde yetersizlikler yaşandığı vurgulanarak, bu nedenle sudaki azalmayla birlikte oluşan kirliliğin artması yüzünden 2007 yılında göle su verilemediği belirtildi. Yazıda ayrıca, göldeki tuzluluk oranını artıran, göl kıyısında faaliyet gösteren balık üretim tesislerinin tuz oranı yüksek atık sularının arıtılmadan göle deşarj edilmesine izin verilmemesi için Aydın Çevre ve Orman İl Müdürlüğü'ne bildirildiği dikkat çekildi.

 

DSİ'nin 22 Ekim tarihinde yaptığı araştırmada, "Bafa Gölü ile Büyük Menderes Nehri'nin doğal bağlantısı olan Dalyan Kanalı boyunca, yer yer çipura ve kefal balıklarının öldüğü tespit edilmiştir. Bu ölümlerin olduğu hat boyunca su yüzeyinin kirli yağ ve benzeri örtü tabakası ile kaplı olduğu, bu kirliliğin ise muhtemelen balık çiftliğinden gelen atıklar sonucu oluştuğu düşünülmektedir" denildi.DSİ 21. Bölge Müdürlüğü Çevre Baş Mühendisi Dr. Doğan Akar, Kapıkırı Köyü Muhtarlığı 2. Azası İbrahim Mekeci, Serçin Köyü Muhtarlığı 2. Azası Mehmet Yaraş'tan oluşan heyetin raporuna göre ise bu sorunların kaynakları "Göl kenarında mevcut yapıların (Fabrika, otel, motel, lokanta ve yerleşim birimleri) her türlü sıvı atıkların arıtılmadan göle verilmesi; Gölün mansabında yer alan Yavru Balık İşletme Tesislerinin tuzlu atık sularının göle deşarj edilmesi; Söke Sulama Birliği tarafından her yıl gerçekleştirilen arazilerde tuz yıkanması ve yaz sulama işlemlerinin gölün işletim sistemini olumsuz yönde etkilemesi; Göle su transferi yapılan Büyük Menderes Nehri sularının, kurak dönemlerde aşırı derecede kirli olması nedeniyle su transferinin yapılamaması" olarak gösterildi.

 

DSİ RAPORUNA GÖRE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

 

Bu arada, DSİ tarafından Bafa Gölü'nde hazırlatılan raporda yaşanan sorunlar için ise şu çözüm önerileri getiriliyor: Göle her türlü atıksu deşarjı engellenmeli; Havza boyunca yoğun olarak Denizli ve Uşak illerinde faaliyet gösteren endüstriyel tesislerle yine havza boyunca yer alan bütün yerleşim birimlerinin atıksuları, arıtılmadan Büyük Menderes Nehri ve kollarına deşarj edilmemeli.Bu arada, Bafa Gölü'nde yaşanan kirlilik ve toplu balık ölümlerinin önlenmesi amacıyla büyük mücadele veren Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği Başkanı Bahattin sürücü, ortaya koydukları gerçeklerin DSİ raporuyla da belgelendiğini söyledi.

 

İHA

 

 

HAZAR GÖLÜ

 

Elazığ'ın Sivrice ilçesi yakınlarındaki Hazar Gölü'nün önlem alınmaması halinde 3 yıl sonra yüzülemeyecek duruma geleceği bildiriliyor.

 

Elazığ'ın Sivrice İlçesi Belediye Başkanı Metin Öztürk, önlem alınmadığı takdirde ''Mavi Bayraklı'' plajlara sahip Hazar Gölü'ne 3 yıl sonra yüzmek için girilmeyeceğini söyledi.

 

Başkan Öztürk, Hazar Gölü kıyısında yer alan kamu kuruluşları ile özel sektöre ait tesislerin gölün kirlenmemesi için yeterli çabayı göstermediğini belirterek, kanalizasyonun bulunmaması nedeniyle atıkların göle aktığını bildirdi. Tek tesellilerinin göle kimyasal atıkların dökülmemesi olduğunu ifade eden Öztürk, şöyle dedi: ''Göl kıyısında binlerce yazlık ev var. Bunların atıkları göle doluyor. Maddi imkanlarımız yetersiz olduğu için gerekli önlemi alamıyoruz. Bu konuda herkesin daha duyarlı olması lazım. Gerekli önlem alınmazsa 3 yıl sonra Mavi Bayraklı plajlara sahip göl yüzülemez hale gelir. Kirlenmenin önlenmesi için Çevre Kurultayı'nın kurulması gerekiyor. Bunun için çalışmalarımız sürüyor.''

 

Fırat Üniversitesi (F.Ü.) Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr Bülent Şen ise göl kıyısında tatil amaçlı yapılaşma ile çevredeki yerleşim birimlerinin atıkları nedeniyle gölün kirlenme tehlikesiyle karşı karşı kaldığını söyledi.

 

Göl kıyısındaki yazlık evlerdeki atıkların fosseptik çukurlarında dolduğunu, ancak bunların standartlara uygun olmaması nedeniyle göle karıştığını anlatan Prof. Dr. Şen, şöyle konuştu: ''Akarsular vasıtası ile Hazar Gölü'ne her yıl 178 milyon kilogram katı atık madde taşınmaktadır. Akarsuların taşıdığı yüksek miktardaki bu katı maddeler gölün dolmasına neden olmaktadır. Bu nedenle akarsularla taşınan katı madde girişini önleyici önlemlerin acilen alınması gerekir. Kısa vadede uygulanabilecek önlem olarak, akarsuların önlerine uygun bariyerler ve havuzlar yapılarak taşınan katı maddelerin göle dökülmeden tutulması sağlanmalıdır''. Prof. Dr. Şen, ülkemizin kirlenmemiş ender göllerinden biri durumunda olan Hazar Gölü'nün korunması için gerekli önlemlerin acilen alınması gerektiğini kaydetti.

 

 

BEYŞEHİR GÖLÜ

 

Çumra Ovası’nın sulanması için sulama göleti olarak kullanılan Beyşehir Gölü, 1021-1024 işletim kotları konusunda ilgili kurumlar arasında anlaşmazlık yaşanması nedeniyle hızla küçülüyor.

 

25 yıl önce 20 metre derinliğe sahipken, bugün 5 metre 60 santimetre su derinliğine sahip olan olan Beyşehir Gölü’nün alanı, yağışların yetersizliği ve su salımının fazla olması nedeniyle 65 bin hektardan 50-55 bin hektara kadar düştü.

 

Çevresindeki 20 köy ve 30 beldenin kanalizasyonlarının akıtıldığı Beyşehir Gölü, aynı zamanda erozyon ve kimyasal kirlenme tehlikesiyle de karşı karşıya. Gölün çevresindeki tarlalarda kullanılan 9 bin ton kimyasal gübrenin bir kısmı yağmur sularıyla göle akıyor. Bölge halkının önemli gelir kaynaklarından olan balıkçılık, gölün ekolojik dengesinin bozulmasıyla birlikte bitmek üzere. Balıkçıların mevsimlik işçi olarak başka bölgelere gittikleri belirtiliyor.

 

 

EĞİRDİR GÖLÜ

 

Derinliği 30 yılda 2.5 metre düşen Eğirdir Gölü’nde, bu yıl aşırı buharlaşma nedeniyle sıkıntı yaşanıyor. Su kalitesinin, iyi seviye olarak nitelendirilen 2. sınıf kapsamında olduğu gölde, son zamanlarda suyun kalitesinin bozulduğuna dair bazı işaretler bulunuyor.

 

Göldeki kirliliğin ana nedeni tarımsal faaliyetlerde, özellikle elma üretiminde kullanılan kimyasallar olarak gösterilirken, geçmiş yıllardaki aşırı avlanma nedeniyle balıkçılar zorluk çekiyor. Önceki yıllarda 15 türün yaşadığı gölde şu an 3 tür balık yaşıyor.

 

ULUABAT GÖLÜ

 

Bursa Tarım Tarım İl Müdürlüğünün verilerine göre suyun miktarına bağlı olarak 160 bin hektara kadar çıkan Uluabat Gölü alanı, 2007 yılında 125-135 bin hektarı geçemedi. Temmuz ayı ölçümüne göre en derin yeri 1 metre olan göldeki geri çekilme ve sığlaşma gözle görülür şekilde fark ediliyor.

 

Gözle görülür bir kirliliğin görülmediği Uluabat Gölü’nün suyunun normalde 7.0 olması gereken ph değeri 8.9 seviyelerine ulaştı. Susurluk Havzası’ndaki endüstriyel baskı, tarımsal gübre ve pestisit kullanımı, yoğun tarım arazi kullanımı sonucunda kirlilik oranı artıyor.

 

 

EREĞLİ SAZLIKLARI

 

1950’lerde 21 bin 500 hektar olan alanın büyüklüğü 3 bin hektara, 2007 Temmuz sonu itibariyle sazlıklardaki sulak alan bin hektara kadar düştü.

 

Yalnızca Ereğli ilçesinin kanalizasyonunu taşıyan kanalın sazlıklar ile buluştuğu noktada su bulunuyor. Alana tek su girişi Ereğli ilçesi kanalizasyonu olduğundan, su az olmasına rağmen suyun kirliliği üst düzeyde. Geçmişte 1 milyon bağ saz kesiminin yapıldığı bölgede, şimdi sazlıklardan sağlanan bağ miktarı en iyi tahminle 100 bin adet.

 

Bölgedeki tarımda rekolte kaybı, ayçiçeğinde yüzde 50, buğdayda yüzde 45-50, mısırda yüzde 30-40, baklagilde yüzde 30, pancarda yüzde 20-25 civarında.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BURDUR GÖLÜ

 

1970 yılında 857 metre ile en yüksek seviyesine ulaşan Burdur Gölü’nde su kotu, Temmuz ayında yapılan gözlemlere göre 844 metreye düşmüş durumda.

Su kalitesinde geçen yıl bu zamanlara kıyasla gözle görülür bir gerileme söz konusu. Göl, Burdur kanalizasyonu, şeker ve süt fabrikaları ile tekstil ve mermer işletmelerinin endüstriyel atıklarıyla kirleniyor.

 

 

KULU GÖLÜ

 

Su varlığının iyice azaldığı, 1992 yılında sit alanı ilan edilen Kulu Gölü, yer altı sularının tarımsal sulama amacıyla aşırı derecede çekilmesi nedeniyle kuruyor. Göl etrafında tarım yapan çiftçiler 2006 yılına kıyasla 4-5 metre daha derinden su bulabilirken, 2007 üretim sezonunda yer altı su seviyesi ciddi anlamda düştü, bunun sonucunda şeker pancarı üretimi önemli ölçüde azaldı.

 

 

AKŞEHİR GÖLÜ

Göl tamamen kurumuş durumda. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne göre su kalitesi 4. sınıf olan gölde balık üretimi ve saz kesimi biterken, bölgede hububat ve yem bitkileri üretimi ağır darbe aldı. Meyve üretiminde hem rekolte hem de kalitede kayıp söz konusu.

 

 

MEKE GÖLÜ

 

Özel yapısı nedeniyle "Nazar boncuğu" olarak nitelendirilen gölün büyük bölümü kurudu. Sadece batı kesiminde az miktarda su bulunan gölün çevresindeki obruklarda da su seviyeleri oldukça düşmüş durumda.

 

Yer altı su seviyelerinin her geçen yıl daha da düştüğü bölgede, buna rağmen yeni kaçak kuyular açılmakta, salma sulama yöntemiyle mısır ekimi yapılıyor. Göldeki kuruma ve yer altı su seviyelerindeki düşüşe rağmen bu konuda herhangi bir olumlu gelişme yok. Yer altı suyunun sondajlanıp göle su verilmesi üzerine bir proje de mevcut. Alanda buharlaşma oranının yüzde 100’ü bulduğu göz önüne alındığında, göle aktarılacak yer altı su kaynaklarının buharlaşıp havaya karışacağı düşünülüyor.

 

 

MANYAS GÖLÜ

 

Bursa’nın Karacabey ve Balıkesir’in Manyas ilçelerine günlük toplam 700 bin metre küp tarımsal amaçlı su sağlayan Manyas Gölü’nde, su seviyesi sınır değerlere yaklaştı. Şu anda gölün deniz seviyesinden yüksekliği 14,30 metredir.

 

Su seviyesi 1.5 metre çekilen Manyas Gölü, kuraklıktan son derece fazla etkilenirken, göl alanındaki kayıklar karaya oturdu, iskele karada kaldı, toprak susuzluktan yarıldı, milyonlarca midye ortaya çıktı.

 

Bereketli, Eski Sığırcı, Gölyaka, Kocagöl, Hamamlı köyleri ile Salur ve Kızıksa beldelerinin başlıca gelir kaynakları balıkçılıktır. Bu köylerde 2005 yılında bin ton, 2006 yılında 700 ton balık tutulurken, 2007 yılında balıkçılara "siftah" yaptıracak balık miktarı bile yakalanamadı.

 

 

EBER GÖLÜ

 

DSİ verilerine göre, en derin yeri bir kaç yıl öncesine kadar 21 metreyken, bu yıl su seviyesi yüzde 3’e düşen ve normalde toplam su hacmi 215 bin metre küp olan Eber Gölü’nde şu anda 5 bin 648 metre küp su bulunuyor. En derin yerde 1.5-2 metre su bulunan gölün su kalitesi ise yönetmeliğe göre 4. sınıf olduğu belirlendi. Göldeki kirliliğin kaynağının Afyonkarahisar’ın evsel atıkları ve Akarçay yoluyla göle ulaşan endüstriyel kirlilik olduğu gözlendi.

 

 

TUZ GÖLÜ

 

Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF Türkiye) Tuz Gölü Proje Sorumlusu Çağrı Deniz Eryılmaz, Türkiye'nin yeraltı sularının üçte birinin Konya kapalı havzasında bulunduğunu ve Tuz Gölü'nün bu yeraltı sularıyla beslendiğine dikkat çeken Eryılmaz, ''Konya kapalı havzasında yaklaşık 50 bin su kuyusu bulunuyor. Bu kuyuların yaklaşık 26 bini kaçak. Bölgedeki birçok çiftçi sulamasını, bu kuyulardan sağladığı suyla yapıyor. Bu da her yıl yeraltı sularını 1 metre aşağıya çekiyor. Bu durumdan ise Tuz Gölü ise doğrudan etkileniyor'' dedi. Tarımsal su kullanımının kontrolsüz olmasının ülke genelini olduğu gibi Konya kapalı havzasını da tehdit ettiğini belirten Eryılmaz, bölgedeki tarımsal sulamanın yeraltı sularıyla yapıldığını vurguladı.

 

Eryılmaz, Tuz Gölü'ndeki su sorununun giderilmesi için özellikle bölgede tarım yapan çiftçilerin vahşi sulamadan damla sulama yöntemine geçmesi gerektiğini vurguladı. "Türkiye'deki bütün sulak alanların, evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklar nedeniyle kirlendiğini" de kaydeden Eryılmaz, "Tuz Gölü'ne her yıl binlerce ton atık gittiğini, bu atıklar yüzünden gölün ciddi boyutlarda kirlendiğini ve doğal dengesinin giderek bozulduğunu" bildirdi.

 

Havzanın, dünyada nesli tehlike altında bulunan sekiz kuş türünün üreme bölgesi olduğunu hatırlatan Eryılmaz, bu eşsiz bölgenin doğal hayatının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olunduğunu vurguladı.

 

1 MİLYON 300 BİN SULAK ALAN KAYBEDİLDİ

 

Kontrolsüz su kullanımı ve yeni tarım alanlarının açılması nedeniyle havzadaki sulak alanlar üzerinde ciddi bir baskı oluştuğunu vurgulayan Eryılmaz, ''son 40 yılda Türkiye'de yaklaşık 1 milyon 300 bin hektar sulak alan kaybedildi. Bu oran Van Gölü'nün üç katı büyüklüğüne eşittir. Geriye sadece 1 milyon 250 bin hektar sulak alan kaldı" dedi.

 

 

AKŞEHİR GÖLÜ

 

Tamamen kurumuş durumda. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne göre su kalitesi 4. sınıf olan gölde balık üretimi ve saz kesimi biterken, bölgede hububat ve yem bitkileri üretimi ağır darbe aldı. Meyvede hem rekolte hem de kalitede kayıp söz konusu.

 

 

KİRLENMENİN ÖRNEKLERİ

 

Seyfe Gölü'nün suları köyler tarafından sulama amacıyla çekildi. Göl, tuz gölü haline dönüştü. Rüzgâr da, tuzu tarım alanlarına taşıdı. Köylü toprağını tuzdan kurtarmak için göl suyuyla yıkadı. Göl tümüyle kirlendi.

 

Manyas ve Sultansazlığı'nın suları sulama amaçlı kullanılıyor.

 

Eymir ve Mogan göllerinde, atıklar dolayısıyla taban çamurla kaplandı. Göllerin suyunda oksijen kalmadı.

 

Çorlu Deresi, Çerkezköy Sanayi Bölgesi'nden gelen kimyasal atıklarla kirlendi. Derede yaşam bitiyor. Canlı yaşam da yok oluyor.

 

Küçükçekmece Gölü, Halkalı çöplüğünün baskısı altında.

 

Yeşilırmak, şeker fabrikasının atıklarıyla kirletildi. Şok deşarjlar toplu balık ölümlerine neden oluyor.

 

Sakarya, Kızılırmak, Gediz, Menderes nehirleri, endüstriyel ve evsel atıklar dolayısıyla hızla kirleniyor.

 

Tarımsal alanlara gereksiz atılan gübreler ve tarım ilaçları, azot ve fosfor mikro bitkilerin oluşmasına yol açtı. Bu yüzden su kaynakları bulanıklaştı. Karadeniz bu tehlikenin tehdidi altında.

 

 

NE KIYI YÖNETİMİ NE DE ÇEVRE PLANI VAR

 

3 bin 215 belediyeden yalnızca 128'inde atıksu arıtma tesisi var. Bunların yalnızca 16'sında atık depolama merkezi bulunuyor. 3 bin belediyede arıtma sistemi yok ve su kaynakları kirletiliyor.

 

Şehir nüfusunun yüzde 22, kırsal nüfusun ise yüzde 38'inin yeterli ve sağlıklı içme suyu yok.

 

35 bin köyün yalnızca yüzde 13'ünde kanalizasyon var. 30 bin 450 köyde kanalizasyon yok.

 

Nüfusu 3 binden fazla olan büyük yerleşim merkezlerinde yaşayanların yüzde 38'i mevcut kanalizasyon sistemine bağlı değil.

 

Nüfusu 3 binden fazla olan yerleşim merkezlerinde yaşayanların yalnızca yüzde 12'si atıksu arıtma sistemine bağlı. Nüfusun yüzde 88'i ise suyu tüketiyor ve su kaynaklarını kirletiyor.

 

Çeşitli kentlerde kurulan 48 organize sanayi bölgesinden yalnızca dokuzunda atıksu arıtma tesisi kurulu. 39 organize sanayi bölgesinin atıkları, akarsuları ve su kaynaklarını kirletiyor.

 

Türkiye'de yalnızca bir tane tehlikeli atık ve bir tane de tıbbi atık yakma tesisi var.

 

Türkiye'nin 8 bin 300 kilometre kıyısı var. Ancak Türkiye'de hâlâ bir kıyı yönetimi bulunmuyor.

 

Türkiye'nin yüzde 93'ünün çevre planı yok.

 

POPULİZM BİTMELİ

 

Suyu yitirdiğimizde iktisaden zayıflayacağımızı idarecilerin öğrenmesi gerekiyor. Suyu koruyacak olan yerel yönetimlerin maddi gücü yok. Olanlar ise bordür taşı döşüyor, kaldırım yapıyor. İstikbalini düşünüyor. Aldığı krediyi popülist yaklaşımlarla kullanıyor.

 

Su kaynaklarının kirletilmemesi ve korunması gerektiği öğretilmeli.

 

Sudaki cehaletimiz çok yönlü. Doğal kaynakların envanteri yok.

 

Türkiye tam bir kanalizasyonun üzerinde. Göller, nehirler, dereler ve denizler inanılmaz hızla kirleniyor.

 

Su kaynaklarının kirlenmesinde ilk üçü; kanalizasyonlar, endüstriyel kirlilik ve denizlerin kirletilmesi oluşturuyor. Denizler yüzde 80 karadan gelen atıklarla kirleniyor. Bunu gemilerin sintineleri ve petrol izliyor. Marmara kanalizasyon deposu oldu.

 

Bırakın arıtma tesislerini, birçok ilçe ve beldenin kanalizasyon sistemi yok. Denize komşu 27 ilin yeterli arıtması yok, bir kısmının ise hiç yok.

 

Türkiye'nin tüketilebilecek su kaynakları, yurtiçindeki akarsulardan 95 milyar, komşu ülkelerden gelen akarsulardan 3 milyar ve yeraltı suyu potansiyeli 12 milyar olmak üzere yıllık toplam 110 milyar metreküp.

 

Bu potansiyelin 40 milyar metreküpü tüketiliyor. Bunun 30 milyar metreküpü sulama, 5.8 milyar metrüküpü içme-kullanma, 4.2 milyar metreküpü de endüstride tüketiliyor.

Gelecek için tasarruf şart

 

Nüfusun 2020'de 95 milyona ulaşacağı tahminiyle kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1600 metreküpten 1150 metreküpe düşecek. Ekonomik büyüme, nüfus artışı, su tüketim alışkanlıklarının değişmesiyle bu miktar daha da gerileyecek.

 

Su kaynaklarını tasarruflu kullanmazsak 30 yıl sonra su kıtlığı çeken ülke olacağız. Mevcut kaynaklar geleceğe tahrip edilmeden bırakılmalı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili yersoy, kendimizin çocuğu yoksa veya bu dünyaya bir çocuk getirmek istemiyorsak bile, bütün çocuklar bizim çocuklarımız sayılmaz mı...

 

Tabii ki öyle sevgili muki...

Belki dünyaya çocuk getirmeyerek diğer çocuklara bile iyilik yapmış oluruz heralde, en azından nüfus konusunda. Belki çok fantastik konuştum ama... Napim dünyanın geleceği çok umutsuzum... Keşke her birey en azından üstüne düşeni yapsa

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben küresel ısınma sorununun 3. Dünya savaşıyla çözüleceği kanısındayım, eski savaşlar gibi milyonların değil milyarların yok olacağı bu savaş sonucunda azalan insan nüfusu herşeyi dengeleyecektir. Altı üstü insanız, doğadaki diğer türlerden tek farkımız tüm dünyayı kendi malımız saymamız, hiç bitmeyecek gibi düşünmemiz, doğrusu mantıksızlığımız...Bu kadar üreme olursa , populasyon taşıma kapasitesine ulaşır, nedeni ne olursa olsun nufus azalarak dengeyi tekrar sağlar, tüm canlılar için geçerli bu kural, neden insanlar için farklı olsun ki?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben küresel ısınma sorununun 3. Dünya savaşıyla çözüleceği kanısındayım, eski savaşlar gibi milyonların değil milyarların yok olacağı bu savaş sonucunda azalan insan nüfusu herşeyi dengeleyecektir. Altı üstü insanız, doğadaki diğer türlerden tek farkımız tüm dünyayı kendi malımız saymamız, hiç bitmeyecek gibi düşünmemiz, doğrusu mantıksızlığımız...Bu kadar üreme olursa , populasyon taşıma kapasitesine ulaşır, nedeni ne olursa olsun nufus azalarak dengeyi tekrar sağlar, tüm canlılar için geçerli bu kural, neden insanlar için farklı olsun ki?

 

Nüfus konusunda doğru söylüyorsun ama bence küresel ısınma sorunu dünya savaşıyla çözülmeyecek maalesef. Olsa olsa, küresel ısınma yeni bir dünya savaşının kaçınılmaz tetikleyicisi olacaktır. Ancak ok yaydan çıkmış olacaktır bir kere. Küresel ısınmanın geri dönüşü olacağını sanmıyorum. Dünya böylece kendini temizlemiş olacaktır. Daha uzun vadede düşünürsek biz insanlar, dünyanın meydana getirdiği en kötü düşmanları, aslında pek de bir şey ifade etmiyoruz dünya için. Bir küresel ısınma ve ardından gelecek buzul iklimi ile insanlığın kökünü kazıyabilir ve başka canmlıların gelişmesine olanak sağlayabilir. Elbette intikamını alacaktır. Kim bilir belki yeni türler de bizim gibi gelişip dünyaya hakim olduklarını sanacak ve onlarda bizimle aynı hazin sonu paylaşacaklar... Bu böyle sürüp gidecek belki de... Tabi artlar sağlanmış olursa :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nüfus konusunda doğru söylüyorsun ama bence küresel ısınma sorunu dünya savaşıyla çözülmeyecek maalesef. Olsa olsa, küresel ısınma yeni bir dünya savaşının kaçınılmaz tetikleyicisi olacaktır. Ancak ok yaydan çıkmış olacaktır bir kere. Küresel ısınmanın geri dönüşü olacağını sanmıyorum. Dünya böylece kendini temizlemiş olacaktır. Daha uzun vadede düşünürsek biz insanlar, dünyanın meydana getirdiği en kötü düşmanları, aslında pek de bir şey ifade etmiyoruz dünya için. Bir küresel ısınma ve ardından gelecek buzul iklimi ile insanlığın kökünü kazıyabilir ve başka canmlıların gelişmesine olanak sağlayabilir. Elbette intikamını alacaktır. Kim bilir belki yeni türler de bizim gibi gelişip dünyaya hakim olduklarını sanacak ve onlarda bizimle aynı hazin sonu paylaşacaklar... Bu böyle sürüp gidecek belki de... Tabi artlar sağlanmış olursa :)

 

Sevgili yersoy, bari bu yeni türler (en çok ta insana benzeyenler) hadlerini bilseler...

 

Haaa, dünyanın kökü kazınacağına göre, ay'a ya da ayak bastığımız diğer bir gezegene bizim hazin sonumuzu anlatan bilgiler depolansa nasıl olur? Belki onlar için iş işten geçmeden bu bilgileri çözebilir ve ayaklarını denk alırlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili yersoy, bari bu yeni türler (en çok ta insana benzeyenler) hadlerini bilseler...

Haaa, dünyanın kökü kazınacağına göre, ay'a ya da ayak bastığımız diğer bir gezegene bizim hazin sonumuzu anlatan bilgiler depolansa nasıl olur? Belki onlar için iş işten geçmeden bu bilgileri çözebilir ve ayaklarını denk alırlar.

 

Korkarım ki insanoğlu depoladığı bilgiler arasına kendi tohumlarını da serpecektir yeniden dirilme aşkına sayın muki...

Herşeyin en iyisini hakkettiğimizi düşünürken dünyaya da kendimize de herşeyin en kötüsünü verdik, haksız yere :(

Adına da kıyamet diyeceklerdir. Bakın biz biliyorduk işte alametleri çıktı diyeceklerdir bir kısım insanlar. Oysa doğanın sessizce, yavaşça ve nazikçe aldığı intikamından habersiz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.