Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

inançsızların inananları test eden ilginç soruları


kalpgözü

Önerilen İletiler

Misafir mantık arayan

Benim de kendimi hiçbir ist veya izm gibi ekler alan gruplara kendimi sokmayan biri olarak birkaç sorum var.

1)En mükemmel varlık olarak yaratılan insana neden kendi dinini seçme şansı verilmiyor?Şuan inananlar anne babasından gördüğü veya zorla camiye gönderildiği için inanmak zorunda bırakıldığı kanaatindeyim.

2)Her türlü güce ve kudrete sahip olan allahın bizim namaz kılmamıza mı ihtiyacı var?(aksine bizim namaz kılmaya ihtiyacımız var cevabını kabul etmiyorum taraflı bir cevaptır.)Biz namaz kılınca allah ın eline ne geçiyo? mutlu mu oluyo vb.

İnsanlar neden tanrının emri olduğuna ve namaz kılmazsanız cehenneme atarım ha! gibi söylemlerde bulunduğu için namaz kılıyor?

3)Hak dini,son din,en mükemmel din ve allahın dini olan İslam dini neden köleliği yasaklamıyor?Kuranda hep kölelerinize iyi davranın onlara eziyet etmeyin tarzında ifadeler var.

4)Madem tanrı herşeyin en iyisini yapabilecek güç ve kudrete sahip,neden 124.000 peygamber göndermiş?İslamı tek seferde gönderip yayamaz mıydı?

5)Allahın dini İslamla yönetilen ülkeler veya müslüman nüfuslu orta doğu ülkelerinde savaşlar bitmiyor?İnsanlar açlıktan ölüyor?Suudi kralının oğlu geçecek diye neden yollar kapatılarak 2411  hacı adayı ölüyor?Niye kuranda arkadaşlık edilmemesi söylenen yahudi ve hristiyanlar dünyayı yönetiyor da müslümanlar hala sefalet içinde?

6)Tanrı yarattığı aciz kullarını neden hep cezalandırmakla tehdit ediyor?neden insanlar sevap olduğu için iyilik yapıyor eğer tanrının demesine göre sevap olmasaydı iylik yapmayacaklar mıydı ?

7)Madem bu dünyayı tanrı yarattı,doğmadı ve doğurmadı peki dünyayı yaratmadan önce ne yapıyordu,o nasıl var oldu?

LÜTFEN RİCA EDİYORUM MANTIK ÇERÇEVESİNDE CEVAPLAR İSTİYORUM.İNANMAM İÇİN BU SORULARIN MANTIKLI CEVAPLARI OLMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.KÖRÜ KÖRÜNE BİRŞEYE İNANMANIN DOĞRU OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM. İSTEDİĞİNİZ SORUYA CEVAP VEREBİLİRSİNİZ. SAYGILAR

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim de kendimi hiçbir ist veya izm gibi ekler alan gruplara kendimi sokmayan biri olarak birkaç sorum var.

1)En mükemmel varlık olarak yaratılan insana neden kendi dinini seçme şansı verilmiyor?Şuan inananlar anne babasından gördüğü veya zorla camiye gönderildiği için inanmak zorunda bırakıldığı kanaatindeyim.

 

 

Güzel sorular. Keşke tüm insanlar sizin gibi sorgulamacı olsa. İnsan olabilmenin, başkalarının beynini kullanarak yaşamamanın bir duruşudur sorgulamak.

 

Ben de 1. sorudan başlayarak aklımın yettiği kadar cevaplayayım.

Aile içinde olsun, toplum içinde olsun fıtratımızda olan baskı uygulama fiili, yani benim düşündüğüm gibi, benim yaşadığım gibi yaşayacaksın özelliğimizden dolayı dayatmayı çok severiz. Din ve töreler böyledir. Gerektiğinde bu ön yargılarımız bizi ölmeye öldürmeye bile zorluyor. Birey olarak her kesin kendi kabulleriyle yaşaması demokratlığını kabullenmemiz kolay gözükmüyor. Ben şahsen bu gelişmeyi, sürece yani kültürel evrimleşmeye bağlıyorum.

 

 

2)Her türlü güce ve kudrete sahip olan allahın bizim namaz kılmamıza mı ihtiyacı var?(aksine bizim namaz kılmaya ihtiyacımız var cevabını kabul etmiyorum taraflı bir cevaptır.)Biz namaz kılınca allah ın eline ne geçiyo? mutlu mu oluyo vb.

İnsanlar neden tanrının emri olduğuna ve namaz kılmazsanız cehenneme atarım ha! gibi söylemlerde bulunduğu için namaz kılıyor?

 

Bu da muktedirlerin kendi rahatlarını ve varlıklarını koruma amaçlı, oluşturdukları kuralları din dolayısı ile tanrıya atfederek bir tür dayatması. Orta çağda çok zeki ve filozof insanlar haricinde cahil toplumun sorgulamasız kabulleri sonucu. Önce namaz kılarak tanrıya teslimiyet, korkudan dolayı biat ve koşulsuz itaat. Aynı korkuyla o dönemde kralların önünde de korkudan secdeye yatılırdı veya rükuya. Tanrı ve kral tarafından verilecek cezalar zaten ezilen halka istediklerini yaptıran otorite..

 

 

3)Hak dini,son din,en mükemmel din ve allahın dini olan İslam dini neden köleliği yasaklamıyor?Kuranda hep kölelerinize iyi davranın onlara eziyet etmeyin tarzında ifadeler var.

 

 

 Kölecilik şekil değiştirerek günümüzde de var. Şimdilerde efendilerin önünde el bağlamıyormuyuz? İnsanlar bilinçlenip Birey bilincini oluşturmadığı sürece birilerine itaatten kurtulamayacaklar. Elbette orta çağın köleciliği yani insan sömürüsü daha da acımasız olacak. İnsanlar alınıp satılacak. Dinler ve töreler bu açıdan çok benzeşiyorlar. 

 

 

4)Madem tanrı her şeyin en iyisini yapabilecek güç ve kudrete sahip,neden 124.000 peygamber göndermiş?İslamı tek seferde gönderip yayamaz mıydı?

 

   

124 bin peygamber tabiki bir inanç. İnanan, ay'ın ikiye bölünüp her bir parçasının  dünyadaki dağın bir tarafına düştüğüne de inanıyor. Ortalama 70 yıl yaşayan bir insan için 124 bin peygamber nerdeyse her yıla bir peygamber düşüyor insanlık tarihinde. İnançla bilgi biribirine alternatif olgular. Birinin yükseldiği yerde diğerisi dibe vuruyor.

 

5)Allahın dini İslamla yönetilen ülkeler veya müslüman nüfuslu orta doğu ülkelerinde savaşlar bitmiyor?İnsanlar açlıktan ölüyor?Suudi kralının oğlu geçecek diye neden yollar kapatılarak 2411  hacı adayı ölüyor?Niye kuranda arkadaşlık edilmemesi söylenen yahudi ve hristiyanlar dünyayı yönetiyor da müslümanlar hala sefalet içinde?

 

     

İnsanları bölüp parçalayıp biribirine düşman edebilmenin formüllerinden din en başta geliyor. Sonra da etnisite, kültürel ve ideolojik farklılaşmak. Bu etmenleri, değerleri terkederek insan(lık) yararına olanın peşine düşen toplumlar kalkınıyorlar. Ama bu değerleri baş tacı edip bayraklaştıran toplumlarda kavga, döğüş eksik olmuyor. Tüm mesele; "benim doğrum en yücedir" kabulü. Veya "Sen ise doğrunla toplumu yozlaştırıp, ahlaksızlaştırıyorsun" düşüncesi.  

 

Devam edecek...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

6)Tanrı yarattığı aciz kullarını neden hep cezalandırmakla tehdit ediyor?neden insanlar sevap olduğu için iyilik yapıyor eğer tanrının demesine göre sevap olmasaydı iylik yapmayacaklar mıydı ?

 

 

Birey bilincini kazanamamış insanlara biat ettirip onları sömürmenin en iyi yolu onları cezalandırıp(korkutmak) veya ödüllendirmektir. Bilinç kazanan birey sorgulayarak dayatmaların altındaki niyeti çok çabuk keşfeder. 

 

 

7)Madem bu dünyayı tanrı yarattı,doğmadı ve doğurmadı peki dünyayı yaratmadan önce ne yapıyordu,o nasıl var oldu?

 

İnançlıların öncesiz başlangıç, son ve yaratma buluşları bunlar. Bilimde son, başlangıç ve yaratma yoktur. Herşey ama her şey evrilerek sonsuzlukça önce nicel sonra nitel değişikliğe uğrar. Bu bir bilimsel kanundur. Ayrıca hiç bir şey yoktan var vardan da yok olmaz. "Her şeyin bir yaratıcısı var" tezi; bindiği dalı kesmak gibidir. O "yaratıcı" da her şey gibi sorgulanacaktır bu teze göre. 

 

Ben bu kadar yani basit az ve öz cevaplayabildim. Teşekkürler. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Sadece kader soruna cevap veriyom diyerlerini risalei nurdan ogrenirsin.

Güneşin dogus ve batis saatini bilirsin

sen o zamanı bildiğin icinmi güneş doğuyor yoksa güneş doğduğu icinmi sen o saati biliyon Allah senin yapacaklarını bildiği icinmi yapiyon yada sen yapacagin için mi Allah biliyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
Misafir MaZhar çoban

Benım tek anladığım Allah cc bu zırvalıyan ateist ve flizoflara akıl vermiş ama kullandırtmamış. Ey zavalılar Kuran okuyun ve tövbe edin yoksa sizi acı bir hüsran bekliyor islam ahlakı taşıyan aklını kullanan müminleri dinleyin dönün yoksa daha dönüşü yok bu işin. Hayırla kalın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı sorularinin cevabını bulmak kesinlikle zor bu konuda sana katılıyorum soru sayısını hatırlamıyorum ama bazı ülkeler müslüman dinini bilmiyor, böyle dinin haberdarı değiller. Bunu da şöyle örneklendireyim senin bir arkadaşın var ben senin arkadaşını ne gördüm, ne duydum, nede biliyorum hatta senin arkadaşın olduğunu bile bilmiyorum elimde arkadasınla ilgili hiçbir şey yok fotoğraf isim imza herhangi bir iz, delil dahil ben bu insanı nasıl araştirabilir miyim? Yada bu insanı nasıl öğrenebilirim?

Bir yerde daha sana katılıyorum ben bir bayan olarak Nisa suresi 34. Ayette kadınları dövün kelimesine çok farklı bakıyorum burada olay bir anda değişiyor çünkü erkekler kadınlardan üstün diyerek bizim erkeklere iteat etmemiz bekliniyor. Neden itiatler ve üstünlükler eşit değil erkekleri kadinlarla eşit kilmamasi olayı çok farklı gösteriyor bu ayet dinde kafamı karistiran en büyük sebep..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah haktır . Siz bilemezsinizki nefisleriniz size azap ediyor .Allah sizi nefsiniz olduğu için değil iradenizi kullanıp nefsimize hükmedemediğiniz için cehennemle müjdeliyor . Siz Ebu cehillerin torunları : size önerimiz fütüvvetnâme dır .

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
  • 1 ay sonra...
  • 2 hafta sonra...

ÖNEMLİ NOT; Eğer sorduğun sorular gerçekten cevabını öğrenmek için ise cevabını öğrenirsin, fakat sadece müslümanları küçük duruma düşürmek için ise öğrenemezsin o yüzden cevabı okurken "Boş özgeçmiş" ile, yani ön yargılarından kurtularak öğrenmeye çalış inşallah.

 

1-Öncelikle kader "Bütün, olmakta ve olacak olanları önceden ve değişmeyecek biçimde düzenlediğine inanılan doğaüstü güç" anlamına gelir fakat kuranda,İsra süresi 13. Ayette "Biz sizin kaderinizi ancak çabanıza bağlı kıldık." Şeklinde geçer. O zaman kaderin sözlük takımını ve mealin tanımı ile düzeltecek olursak. Kader, maziyat ve mesaibdedir ki yeisin ve hüznün ilacıdır.

Yoksa maâsi ve istikbaliyatta değildir ki sefahete ve atalete sebep olsun.

..... yani kader geçmişin hüznünden kurtulmak içindir, geleceği kadere bağlamak için değil. Şimdi asıl soruya gelirsek,sorduğun soru şu: "Kaderimiz çiziliyse kararlarımızdan niye sorumlu tutuluyoruz?" Aslında "Özgürlük, başkasının özgürlünün kısıtlandığı yerde biter." Sözü kısmen soruyu cevaplıyor. Bu sefer de şöyle bir soru çıkıyor:"E, bunu yapacağımı allah önceden yazdı." Şimdi eğer yapacağın iyi bir şey ise onu evet, Allah yazmıştır ama kötü birşey ise onu sen yapmışsındır. "Kesb-i şer, şerdir fakat halk-ı şer, şer değildir."

 

2-"Allah kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde azarlardı." Şuayb:27

 

Biz seçimlerimizde özgürüz, kader sadece Tanrı'nın bizim seçimlerimizi önceden bilip takdir etmesidir diyerek bu işin içinden gerçekten çıkamayız. Bu sorunun cevabını ise Şuayb:27 de <<rızkı>> kelimesini genişleterek bulabiliriz.

"PEKİ ALLAH BİLİYORSA, BEN ONU YAPACAKSAM, NEDEN CEHENNEME GİRİYORUM? " üstteki soruda verdiğim cevapla aynı bunun cevabı da.Üsttekini tekrar oku kardeşim.

 

3- Evet, seçme duygusu fıtratta olan bir duygu. Nasıl ki; Kin beslemek, düşmanlık etmek gibi duygular fıtratta varsa, Seçme yeteneği de var. Kin duygusunu allah bize vermiş ama bize bu kin yeteneğini insanlara karşı kullanın dememiş. Düşmanlık duygusuda aynı öyle. Insanlara düşmanlık etmeyin, düşmanlık duygusuna düşman edin demiş aslında. Kuran bize kin beslemeyin, adavet etmeyin demiyor; çünkü bunlar fıtratta olan birşey, bunu yok edemezsin ki, yapman gereken doğru olan yönde kullanmak. Kin mi beslemek istiyorsun.Şeytana kin Besle sana yaptırmak istediğini yapma. Intikam mı almak istiyorsun; Şeytanın istediklerini yapmayarak ve cenneti kazanarak, şeytandan tam intikamını alabilirsin. Dediğim gibi;bunu yok edemezsin ki, yapman gereken doğru olan yönde kullanmak. Iste duygusunu da doğru yönde kullanmak. O zaman yanlış yön neden var sorusunun cevabını ise yine tekrarlayarak söylüyorum ""Kesb-i şer, şerdir fakat halk-ı şer, şer değildir."

 

4-"Neden allaha tapma zorunluluğumuz var?"

Cevap: Senin allaha tapma zorunluluğun degil ihtiyacın var. Çünkü insan zayıf ve acizdir. Her daim kendine ihtiyacı olamayan birine ihtiyaç duyar.

 

Her şeyi zıddıyla olmasının sebebi ise değerle alakalı. Fakir olmasaydı, zenginliğin değeri anlaşılmazdı gibi. Ayrıca bir üstteki soruda dediğim gibi itaat etmeme duygusunu vermiş ama doğru yönde kullanman için vermiş. Düşünsenize itaat duygusu olmasaydı insanların hali ne olurdu. Devrimler olmazdı, insanlar birbirinin kölesi olurdu. Demek ki, herşeyde bir hayır var. "Kesb-i şer şerdir, halk-ı şer şer değildir. "

 

5-Şimdi bir öğretmen düşünelim. Bir sınıfa giriyor ve her öğrenci ile tek tek konuşuyor. Yılların tecrübesi o öğretmen her öğrencinin yıl içerisinde ve yıl sonunda nasıl olacağını biliyor. Ama yinede öğrencilere ders anlatmak ve sınava sokmak zorunda. Bu onun zorunluluğu. Eğer öyle yapmasa öğrenciler şikayetçi olur ve bu onun adil olmadığını gösterir. Onun gibi de allah'ın da sorumlulukları vardır ve bu bize kitap ve peygamberle dinini anlatma zorunluluğudur. Yoksa hepimiz şikayetçi olurduk.

 

6-<<hür irade verdiği ve istediğini seçme yeteneğiyle donattığı kullarından, bu yeteneği kullanma hakkını esirgememelidir.>>

Dediğimi tekrarlıyorum; Bu isteği seçme hakkını kullardan esirgemiyor. Sadece doğru yönde kullanmanı istiyor. Bizde buna imtihan sırrı diyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Mantik namina hic bir cevap yok ... en az bildigimiz konu yaratici hadisleri yazanlarda insan. Yaraticiyi gercek anlamda dogrulayip yorumlamak bilimin isi .... bildigi seyi izlemek yaraticinin gucune aykiri ... kendisini tanimak icin dusunmek tanimamak icinde dusunmeyi oneriyorum ... tasarimdan ibaret hersey tasarlayan bir guc var ancak insanlarin agzindan ogrwndikleinizden daha fazlasi... kotulugu insan yaratir iyiligide canavarlar yagdirmiyor tepemize herseyi insan yaratiyor dunyasinda iyiligide kotulugude programin icinde hareketlerinden kendin sorumlusu oyunculari tasarlayan tasarimci degil . Sana cesitli yetenekler vermis kullanmak sana kalmis .... virus bulastigi zaman tasarimina kendini tekrar duzeltmek icin gel sana yardimci olayim diyen bir sistem var ic dunyanda aklinin icinde yureginin icinde

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Ateist arkadaşlar kafanıza takılan her bir konuyu Kuranı Kerim in açıklamalarında yani tefsirlerinde bulabilirsiniz.Ne zaman Kuran da yanlış bulursanız o zaman gelin deyin dininizde hatalar var ki bu imkansız.Ayrıca ALLAH ın gücünü sorgulamanız güzel ama sorularınızda mantıksızlıklar var:kaldıramayacağı taş ifadesi bana çok garip gelir.inceleyelim

 

Kaldıramayacağı ifadesi yanlış çünkü ALLAH her şeye kadirdir.ALLAH ın kaldıramayacağı bir şey yoktur

Taş yaratılmış olan bir şeydir ve ALLAH taşı kaldırır

 

 

Yani kaldıramayacağı taş ifadesi ALLAH için kullanılamaz.Yani başı yanlış olan sorunun devamının doğru olması soruyu yanlış yapar dolayısıyla cevaplanamaz, yani bu konu hakkında bilgi sahibi olunmadığından değil soru yanlış olduğundan cevap verilemez.Yanlışlığını yukarıda kendimce belirtttim

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
  • 2 ay sonra...

tanrı bütün bu bilgileri bilmeden bizi yarattı şayet bilseydik tanrıyı yalanlayamazdık ve önümüzdeki tanrı vardır,tanrı yoktur seçenekleri kalkardı.yerine tanrı vardır seçeneği kalırdı e ozamanda hekes bütün kurallara uyardı ve adil bi sınav olmazdı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
  • 10 ay sonra...

PARADOKS MANTIK SORULARI -1

NOT:BUNLAR EN ZORLARI KALBİ OLAN İNANÇLI KİMSELER OKUMASIN

1.TANRI'NIN KENDİ KENDİNİ YOK ETMEYE GÜCÜ YETER Mİ?

2.TANRI'NIN İKİNCİ BİR TANRI'YI YARATMAYA GÜCÜ YETER Mİ?

3.TANRI'NIN BİRDEN FAZLA OLMAYA GÜCÜ YETER Mİ?

4.TANRI'NIN GÜCÜ YETMEYECEK BİRŞEYİ YARATMAYA GÜCÜ YETER Mİ?
5.TANRININ KENDİSİNDEN DAHA GÜÇLÜ BİR TANRI YARATMAYA GÜCÜ YETER Mİ?

6.TANRI MANTIK İLKELERİNİN ÜZERİNDE MİDİR? AYNI ANDA HEM DOĞRU OLAN HEM DE YANLIŞ OLAN BİR ŞEY YARATABİLİR Mİ ÖRNEĞİN; DAİRE ŞEKLİNDE BİR KARE?

Soruların Cevapları:
Cevap verilemez muazzâm bir soru bulduğunu düşünen ateist, heyecana gelip sürekli aynı soruları tekrâr ederek vehmettiği zaferini perçinlemeye çalışmış.

Yukarıdaki soruların mantıksızlığı,, akıl ve mantık dâiresine hapsolmuş olanlar için bu sorulara cevap vermeme gerekçesi olarak ileri sürülmektedir. Halbuki ehlullah âlemde hatâ olmadığını, yanlış gözüken her şeyde bir doğruluk yönü olduğunu bilir. Ehlullah, mi’râclarında Cebrâil aleyhisselâmı ya’nî Akıl kuvvetini geride, Sidre-i Müntehâ’da bırakıp yollarına aşk ile devâm edenlerdir. Onlar, esmâ ve ikilik dâiresinden çıkıp yoklukları ile Zât’a vâsıl olanlardır. Allah'ın yaratmış olduğu bu âlemde, mutlak (heryönüyle, sırf) çirkin, mutlak kötü, mutlak mantıksız ve mutlak gereksiz hiçbirşey yoktur.

Ehl-i Kabuk müslümânlar için bu sorular Mantıksızdır ve cevâba lâyık değildir. Zâten ehl-i kabuk,, sorunun mantıksızlığı gerekçesiyle cevap veremeyeceği için soruyu soranı aşağılayıcı ifâdeler kurar. Halbuki soruyu soran,, Müslümânın zihnindeki tanrıyı müslümânın mantığıyla çelişkiye düşürmeye çalışıyor. Müslümânın bilgisizliğini göstermede veyâ Müslümânın mantık sınırları çerçevesinde mahpûs olduğunu göstermekte başarılı da oluyor. Halbuki Gerçek olan Allah Ya'nî İnsân-ı Kâmilin irfânındaki Allah (c.c.) çelişki aczine düşürülemez.

Mantıklı ya da mantıksız sorularla çelişkiye düşürülen müslümânların bu durumları,, onların ebedî mutlululuklarını engellemez. İlim, îmândan öncelikli bir temel olsa da, îmânın nûru bütün karanlıkları aydınlatır, en büyük karanlık olan cehâletin zarârlarını bile giderir.

Ehl-i Hakk için Âlemde bâtıl yoktur, âlemde hatâ da yoktur çünkü âlem Hakk ile doludur. Allah âlemi Hakk ile yaratmıştır. Dolayısıyla Yukarıdaki soruların, soruyu soranın eğer anlayabilirse mantığını mutmain kılacak cevapları vardır.

Yukarıdaki sorular, mantıksızlık ortak paydasında birleştikleri için aslında aynı sorulardır.

Soruların cevâbına geçiyorum:

Allah’ın kudreti sınırsızdır. Allah’ın Kâinâtı yaratması bizim zihnimizde basit bir eşyâyı, meyveyi hayâl etmemiz (yaratmamız) kadar basittir. Ve Allah’ın bir sivrisineği yaratması ile Bütün Kâinâtı yaratması arasında kudreti bakımından, güç yetirmesi bakımından hiçbir fark yoktur.

Allah’ın kudret sıfatının akıl almaz sınırsızlığı anlaşıldıktan sonra Allah’ın kudret sıfatının bağımsız, müstakill bir sıfat olmadığını bilmek gerekir.

Allah’ın kudret sıfatı Allah’ın diğer bütün sıfatlarında olduğu gibi Allah’ın Zât’ına bağımlıdır, Zât’ın emrindedirler.

Allah’ın sıfatlarının Zât’a yakınlıklarında bir öncelik sıralaması vardır. Zât’a en yakın Hayat sıfatı gelir. Sonra ilim sonra irâde ve daha sonra kudret sıfatı gelir. Allah bir şeyi yaratacağı zamân, kudreti sınırsız olduğu için her şeyi yaratabilir fakat irâde vasfının izin vermesi gerekir. İrâde sıfatının izin vermediği bir şeyi ya’nî Allah, istemediği bir şeyi yaratmaz.

Diyelim istedi ve yaratacak, fakat istediği şey Allah’ın ilmine aykırı, dikkat edin bizim ilmimize mantığımıza değil, Allah’ın kendi ilmine aykırı… Ya’nî Allah’ın ilim sıfatının muhâl gördüğü bir şeyi Allah’ın irâde sıfatı onay verse bile ya'nî Allah istese bile,, yaratmaz. Dikkat edin, Gücü yetmediği için değil. Kendi ilmi onay vermediği için, yaratmak muhâl olduğu için veyâ adâletine uymadığı, yaraşmadığı için yaratmaz.

Yukarıdaki dört sorunun bu temel cevâbına birinci soru için bir ilâve yapalım. Soruda Tanrının yok olmasından bahsetmiş. Evvelâ tanrı Allah demek değildir. Tanrı cins isimdir. Allah özel isimdir. Ayrıca, Tanrılık bir cins isim olduğu için bir sıfattır. Allah ise tek bir Zât'ın ismidir. İlâhlık sıfatıyla mevsûf bir Zât'ın ismidir.

Mahlûkatta güç ve kuvvetin odaklandığı her şey tanrılık (ilâhlık) özelliği taşır. Ve bu bakımdan her ilâhın, Allah’a bir nisbeti vârdır. Aslında ilah olarak gözüken çokluk, Allah’tan başkası değildir. Kuvvet ve Kudretin odaklandığı varlıkların çok büyük varlıklar olmasına gerek yoktur, En küçük bir hardal tânesi veyâ elektron veyâ zerre bile, öldürme ve diriltme özelliği taşır.

Tanrı ve Tanrılar birer mahlûktur. Bütün sıfatlar ve onların gölgesi olan eşyâ gibi hayâlî varlıklardır. Allah ise yaratanların yaratanı, tanrıların tanrısıdır. Mutlak varlıktır, bir mahlûk değildir. Tanrılar, mahlûk olduğu için yok da olurlar. Allah ise hâlik olduğu için değil, mutlak varlık, sırf varlık olduğu için yokluğu tasavvur edilemez. Yokluğun olmadığı şeye sırf varlık veyâ Allah denir. Varlık (Mutlak varlık, Allah) yok olmaz, mutlak yokluk da ezelen ve ebeden vâr olmaz.

Not: Allahtan başka ilâh (tanrı) yoktur demek, Dünyâ da Tanrı görünümündeki bütün güç odaklarını inkâr etmek, onları yok saymak anlamında değildir. Allah'ın bütün bu ilâhlarla (Devlet başkanı, polis, terörist, zengin, hardal tânesi veyâ elektron) münâsebetini doğru kavrayın anlamındadır. "Gerçek ilâh benim, onların hepsi benim taht-ı kudretim dâhilinde iş yaparlar, gerçekte fâil benim" anlamındadır...

Soruyu soran, Allah’ı bilmediği, tanımadığı ve kabûl etmediği için Tanrı düzeyinde kaldığı için,, Soruda geçen tanrılar için,, Soruyu soranın zihnindeki tanrı da zâten mahlûk bir tanrı olduğu için,, evet Allah (c.c.) Tanrıları vâr eder ve yok eder ve zâten ediyor. İkinci soruda olduğu gibi eş gözüken, kafa tutan tanrılar yaratıyor ve yok ediyor. Gerçek Tanrının kendisi olduğu anlaşılsın,, Sabır gibi Metânet gibi kudsiyet ve ulviyet gibi yüce sıfatların gerçek sâhibi olduğu tahakkuk etsin diye, kemâlâtları açığa çıksın diye bu işleri yapıyor.

Diğer sorulara da evet deriz, zâten Allah güçlü olmasına rağmen güçsüzde de zuhur ediyor, kâmil olmasına rağmen nâkısta ve sınırlı varlıklarda da zuhur ediyor, mutlak tek olmasına râğmen ikilikte ve kesrette de açığa çıkıyor.

Bu açıklamalarımızdan sonra Ateist; “Yok sen bizi yanlış anladın biz tanrıları (ilahları) kasdetmedik. -Ya neyi kasdettin? -Allah’ı kasdettim Derse…

Başlangıçta verdiğimiz cevap geçerlidir. Allah’ın kudreti sonsuz ve sınırsızdır. Fakat ilminin muhâl gördüğü İrâdesinin izin vermediği (istemediği) bir şeyi yaratmaz. Dikkat edin, Allah’ın kendi ilminin muhâl gördüklerinden bahsediyoruz. Biz Allah’ın hangi acayiplikleri muhâl görüp görmediğini bilemeyiz. Bizim için ya da câhil insânların muhâl gördükleri çoğu şey Allah için muhâl olmayabilir (mu'cîze ve kerâmetler gibi). Bu da altıncı soruya ilâve bir cevap olsun… Dâire şeklinde bir kare yaratmak, soruyu soran ateistin zihninde imkânsız, yapılamayacak, muhâl bir iş zannedilmesine râğmen, nice imkânsız gibi zannedilen şeyler Allah’ın ilminde mümkindir. Bir kısmı da Allah’ın ilminin mümkin görmedikleridir ki bunlar hiçbir zamân yaratılmaz. Dikkat edin, Yaratılmaması kudretin yetersizliğinden değildir. Allah'ın irâdesinin veyâ ilminin onay vermemesi sebebiyle yaratılmaz.

Dikkat edin, profil resminde hem dâire hem kare gibi gözüken bir silindir vardır.

7.TANRI EVRENİ YARATMADAN ÖNCE NEREDEYDİ? NE YAPIYORDU?

Allah Evreni yaratmadan önce diye bir anlamlı soru cümlesi olmaz. Çünkü Evrenden önce zamân yoktur. Mekân konum ve hareketin bulunmadığı yerde zamân olmaz. Zamânın olmadığı yerde Öncelik ve sonralık da olmaz. Mekânın olmadığı bir yerde, Neredeydi? Sorusu ve Ne yapıyordu? Sorusu ifâde kalıbı bakımından yanlış olsa da biz sorudaki maksadı anladık.

Şoru şöyle sorulsaydı muhteşem olurdu: “Kâinât yok, daha yaratılmamış, bu durumda Allah nasıl var?”

Aslında şu ânda Allah’ın nasıl ve nerede olduğunu bilmeyene, Allah’ın mâhiyeti ve Allah’ı tanımak bilmeyene, Allah’ın varlığını dahî kabûl edemeyene ya’nî bu düşünce düzeyine ulaşamamış bir insâna, Kâinâtlar yok iken ki Allah’ın hâli anlatılmaz. İnce ince, uzun uzun anlatmak hikmete uygun olmaz. O yüzden Hûlâsanın hulâsâsı anlatılacak ki Ateistlerin müslümânları çok kolay olan inkâr yolu ile bile acze düşüremeyecekleri anlaşılsın yeter.

Zamân kâinâtın yaratılışı esnâsında,, mukayyed (sınırlı, bağımlı) varlıkların ve bu varlıkların hareketiyle başladığı için, Kâinât, Ezelî bir mahlûk ve ezelî bir hâdistir. Dikkat edin, Kâinâttan öncesi olamayacağı için bu anlamda Kâinât ezelîdir ve başlangıç vakti tasavvur edilemez. Yine Kâinât ya da Kâinâtlar, Allah’ın sayısız isimlerinin sürekli tecellî etdiği bir yer ve sürekli Allah’ın isimlerine mazhar ve ayna oldukları için ve Allah’ın isimlerine ve de zuhûrlarına bir son olamayacağı için ve dikkat edin Allah’ın esmâsının zuhurda kesintiye uğraması olanaksız olduğu için ya’nî Hakk Teâlâ, açığa çıkmada ta’tili (kesintiyi) kabûl etmeyeceği için yukarıda belirttiğimiz gibi Kâinât nisbeten ezelî olduğu gibi hem de Ebedîdir.

Bu Ebedîlik, yokluğa mahkûm olmadıkları ve bir sonları olmadıkları anlamında değildir. Kâinâttaki her sınırlı varlığın mahlûk olması sebebiyle her ân “halk-ı cedîde” dayanan kıyâmetleri ve nihâyî bir kıyâmeti vardır.

Ayrıca Kur’ânda zikredilen büyük kıyâmet, Kâinâtın bütünü için aynı ânda geçerli değildir.

Kâinât, mukayyed, izâfi, sınırlı ve görünebilen varlıktır. Mutlak varlığın ya’nî Hakk Teâlânın , zuhurundan, formundan, zamânla kayıtlı tecellîlerinden ve yine mutlak varlıkta tahakkuk eden hayâllerinden ibârettir.

Kâinâtın,, hayâlî ve gölge ve izâfî ve mahlûk ve hâdis olan (meydana gelen, yeni oluşan, öncesinde Hakk olan), varlığı vâr iken,, Allah’ın mutlak varlığı nasıl kayyum olarak Kâinâtın varlığını ayakta tutuyorsa,, Kâinâtın mukayyed varlığı yok iken (görünmüyor iken) Allah (c.c.) yine bulunduğu mutlaklık hâli üzre mutlak varlık hâlinde bulunmaktadır.

Allah (c.c.) mutlak varlıktır, sırf varlıktır ya’nî varlığın ta kendisidir. Mukayyed olan eşyânın ya’nî duyu organlarımızla algılayabildiğimiz maddî varlığın özüdür esâsıdır.

İşte bu mutlak varlık sonsuz lâtîftir (soyut, ince). Mutlak varlık, her türlü zıdlıktan, şekilden, sûretten, bir sıfat ile kayıtlanmaktan münezzehtir. İdraklerden müteâldir. Zât-ı Hakk’ın kendine mahsûs bu Zât-ı Ehâdiye (Mutlak teklik) mertebesinde, kendisine Allah ismi bile nisbet edilemez. Ancak “O” (Hû) ismi ile bu mertebeye işâret edilebilir. Bu mertebe Hakk Teâlânın sırf zât, sırf teklik ve sırf varlık mertebesidir.

Bu bilgilerle ilk defa karşılaşanlar için yazılanları anlamak zor gibi gözükse de Şöyle bir misâl verirsek zannediyorum anlamanın bir ucundan tutabilirsiniz.

Atmosferde Su,, su buharı hâlinde mevcûddur fakat duyu organlarımızla bu suyu göremez ve hissedemeyiz (Aşırı rûtubet yoksa). Ancak bu su,, bulut olduğunda görebilir, yağmur olduğunda işitebilir ve kar olduğunda hem görür hem duyar hem de hissedebiliriz. Su buharı mutlaklığa benzediği ve nisbeten sınırsız olduğu ve nisbeten lâtif (soyut) olduğu için göremiyorduk. Yağmur veyâ kar şekliyle kayıtlandığında, sınırlandığında ancak gördük ve hissettik.

Bulut, yağmur damlası, kar tânesi,, su dan başka bir şey olmadığı gibi bulut, yağmur damlası ve karın atmosferde mevcûd olmaması, atmosferdeki suyun yokluğuna delîl olmaz. Su kendi hâli üzre mutlak bir biçimde atmosferde mevcûddur. Aynen bunun gibi Büyük patlamayla veyâ başka bir biçimde somut bir varlık hâlini alan Kâinât, Allah’ın kendi varlığının açığa çıkmasından görünür hâle dönüşmesinden ibâret olduğu gibi, büyük patlama olmadan, Kâinâtın yaratılmamışken, Görülür duyulur hissedilir hiçbir varlık yok zannetdiğimiz ortamda Allah yine bulunduğu mutlak teklik hâli üzre mutlak ve eltâf-ı lâtîf (lâtîflerin lâtîfi) varlığı ile en hakikî bir hâl ile mevcûddur.

Eşyâyı Kâinât, Allah’ın gölgesi mesâbesindedir. Ve Allah’ın varlığının bir âlâmetidir (delîlidir). Delîlden medlûle ulaşamamak, Gölgenin bir sâhibi olması gerektiğini düşünememek bir düşüncesizliktir. 
Ebedî bir teknolojiyle üretilmiş insân makinesini kullanma beceriksizliğidir. Kâinâtların varlığında ve yokluğunda Kâinâtları ayakta tutanı ve kendi mutlak varlığı sâyesinde Kâinâtları açığa çıkaran asıl varlığı inkâr etmek bir bilinç düzeysizliğidir. Düşünce ve anlayışta bir evrim başarısızlığıdır.

8.TANRI GELECEĞİ HEM BİLİR, HEM DE DEĞİŞTİREBİLİR Mİ? (DEĞİŞTİRİRSE ESKİ BİLGİSİ YANLIŞ OLUR)

Başlangıçtaki muhâl cevâbı bu soruda da geçerli olmasına rağmen biz de böyle basit bir zekâ seviyesi bulmuşken Allah’ı sevenlerin üstünlüğünü başka bir vecihten gösterelim.

Soruyu soran, Allah’ın ezeldeki takdîr ve bilgisini hiçbir zamân bilemeyeceği için ezelî bilginin değiştirilip değiştirilmediğini hiçbir zamân anlayamaz.

Allah’ın bir mutlak bir de muallak kaderi vardır. Muallak kader değişebilir, mutlak kader değişmez.

Mutlak kaderin de değişmesi ancak Allah-u a’lem (Allah bilir), paralel evrene kaderin bölünmesi yoluyla olabilir.

9- TANRI HER ŞEYE KADİR OLMAMAYA DA KADİR MİDİR?

Yukarıda aynı minvaldeki soruların cevâbını vermiş ve demiştik ki, Allah Güçlü olmasına rağmen güçsüzde de zuhur ediyor, Muhtâc olmamasına râğmen fakirde zuhur ediyor ve hastada da gözüküyor, kâmil olmasına rağmen nâkısta da zuhur ediyor, mutlak tek olmasına râğmen ikilikte ve kesrette (çoklukta) de açığa çıkıyor.
Dolayısıyla Güçsüz gözükmeye elbette kâdirdir. Hattâ Güç, Güçsüzlükte gizlenmiştir.

10.TANRI DÜŞÜNEBİLİR Mİ? (DÜŞÜNME GELECEĞE VE GEÇMİŞE DAİRDİR. TANRI GELECEĞİ VE GEÇMİŞİ BİLDİĞİ İÇİN DÜŞÜNEMEMELİDİR. DÜŞÜNMEYE KALKTIĞINDA KENDİNİ YALANLAR. BU YÜZDEN TANRI GELECEK DE KURGULAYAMAZ. KURGULARSA GELECEĞİ BİLMİYORDUR).

Hakk Teâlâ, Zât’ının bir gereği olarak geçmişi ve geleceği ve her şeyi tek bir ânda bilir. Allah (c.c.) İsimlerinin hükümlerinin bir îcâbı olarak da İsimlerinin mazharı olan kullarının sınırlı perspektiflerinden de görür ve düşünür. Bu sınırlı kulların en kâmili olan,, Allah ism-i şerîfinin kulu ve aynası olan kulunun perspektifinden görür ve diğer kullarına bu perspektiften hükmeder. Onun gözü ile sever, nefret eder, zengin kılar fakir eder. Bu insân-ı Kâmile Kutbu’l Aktâb veyâ Gavs veyâ Kutb-u Medâr derler. Allah ism-i şerîfinin yeryüzündeki tek kuludur. İnsânlar içinde gizli ve sıradan bir insândır.

11- TANRI, HERHANGİ BİR SIFATINA (TANRI'NIN 99 İSMİ OLAN ESMA-ÜL HÜSNA’DA GEÇEN TÜM İSİMLERİ BİRER SIFATINA KARŞILIK OLDUĞUNA GÖRE) AYKIRI ŞEKİLDE DAVRANABİLİR Mİ? DAVRANABİLİRSE VE DAVRANIRSA, O ZAMAN BU SIFATI NASIL HAK EDER?

Niye aykırı davransın ki, esmâsı kendi esmâsıdır kendi esmâsının îcâbı ne ise ona uygun hükmeder ve fiiller işler. Soruyu soran, bu isimlerin birbirine muhalif ve karşıt olduğunun da farkında değil. Meselâ Şeytân Allah’ın mudill isminin kulu ve âleti iken, hz. Ömer, Allah’ın Hâdî isminin kulu ve âletidir. Bunlar birbirleriyle savaş etseler de her iki isimde hükmeden ve fâil olan Allah’tır. İsimlerin çoğu birbirine zıd olduğu için âlemlerde aykırılıklar ve savaşlar belli bir düzen dâhilinde sürüp gider.

ali aytac şenol

 
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...

Şu bir kaç ayet bu kitabın bir arap dini olduğu düşüncesinden başka bir düşünce uyandırmıyor bende;

Allah'ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü ve erkeklerin, mallarından sarfetmelerinden dolayı erkekler kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar, itaat edenler ve Allah'ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman da koruyanlardır. 
Hırçınlık etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, YİNE AKILLANMAZLARSA DÖVÜN. 
Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu Allah Yüce'dir, Büyük'tür.
(NİSA-34)

Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ELLERİNİ KESİN. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
(MAİDE-38)

- Size ne oldu da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Halbuki Allah onları kendi ettikleri yüzünden küfürlerine döndürmüştür. Allah'ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimse için asla doğru yol bulamazsın!
- Kendileri inkar ettikleri gibi, sizin de inkar etmenizi isterler. O halde onlar, Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden kimseyi dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün ve hiçbirini dost ve yardımcı edinmeyin.
(NİSA-88,89)

Haram aylar çıkınca ALLAH'A ORTAK KOŞANLARI BULDUĞUNUZ YERDE ÖLDÜRÜN, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
(TEVBE-5)

"Onlar/Müminler, mahrem yerlerini günahlardan korurlar. Yalnız eşleri ve ELLERİNİN ALTINDA BULUNAN CARİYELERİ İLE İLİŞKİ KURARLAR."
(MÜMİNUN-5,6)

"Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir. Ancak eşleri, yahut SAHİP OLDUKLARI CARİYELERİ HARİÇ. Çünkü onlar eşleri ve CARİYELERİ İLE OLAN İLİŞKİLERİ KONUSUNDA KINANMAZLAR."
(MEARİC-29,30)

"Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, ALLAH’IN SANA GANİMET OLARAK VERDİĞİ ELİNİN ALTINDA BULUNAN CARİYELERİ VE AMCANIN, HALANIN, DAYININ, TEYZENİN SENİNLE BERABER GÖÇ EDEN KIZLARINI SANA HELAL KILDIK. Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. Bunlar, sana bir darlık olmaması içindir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir."
(AHZÂB-50)

"Esir olarak SAHİP OLDUĞUNUZ CARİYELER HARİÇ, evli kadınlar size haram kılındı. Allah’ın size emri budur. Allah ilim ve hikmet sahibidir."
(NİSA-24)

"Eğer (birden çok evlilikte kadınlar arasında) adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz, bir kadınla veya ELİNİZ ALTINDA OLAN CARİYELERLE YETİNİN"
(NİSA-3)

Allah'a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının ÇAPRAZLAMA KESİLMESİ, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.
(MAİDE-33)

Zina eden kadın ve zina eden erkekten HER BİRİNE YÜZ DEĞNEK VURUN. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü'minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun.
(NUR-2)

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın öldürün. Kim kardeşi tarafından bir affa uğrarsa, akla ve örfe uygun bir şekilde, diyetini güzellikle ödesin. Bu Rabbinizden size bir kolaylık ve rahmettir. Buna rağmen her kim ki bundan sonra haddi aşarsa, onun için elem verici bir azap vardır.
(BAKARA-178)

Kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve Peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenler ile kendi elleriyle vergi verene kadar savaşın.
(TEVBE-29)

Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse bilsinler ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir.
(ENFAL-39)

Allah yolunda ölür yahut öldürülürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmetine erersiniz ki bu topladığınız dünya nimetlerinden daha hayırlıdır.
(ALİ İMRAN-157)

Ey müminler! Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
(TEVBE-41)

Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını, onlara cenneti vermek karşılığında satın almıştır. Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler. Bu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir. Allah’tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.
(TEVBE-111)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Hırsızlık yapanın ELLERİNİ KESİN" diyen bir kitabın Tanrıdan geldiğine neden inanayım?

"Sana Allah'ın GANİMET OLARAK (cariye ganimetmiş) verdiği cariyelerle ve TEYZENİN, HALANIN, AMCANIN kızlarıyla yatma ayrıcalığı verdik Muhammed" diyen bir kitaba nasıl inanacak bir ateist? Hele bir de kadınsa?

Ve bu nasıl bir evrensel dindir ki asırlar boyu arap yarımadasının dışına çıkamadığı gibi hala Ortadoğu ile Afrika'nın bir kısmında yaşanan bir din olarak karşımıza çıkıyor?

Bugün Çin'de yaşayan 1.5 milyar insanın yüzde kaçı müslüman? Daha önemli soru, örneğin müslüman olduğunu söyleyen birisi Çin'de doğsaydı hangi dine inanacaktı? Danimarka'da doğsa hangi dine inanacaktı? Norveç'te doğsa hangi dine inanacaktı? İslama mı? Böyle evrensellik olur mu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...

Amaç? İnsanların inandıkları şeyi değiştirme çabası mı?  Özgür iradeden bahsediyosunuz. O zaman bu fikirlerinizi kendinize saklayın Bizim inancmzı degştrmeye çalışmayın. Sorgulamak tab2 hakkınız Ancak bu demek değildir ki olmayan şeyleri uyduracaksınız Bazıları mantıklı ama ne kadar doğru    Ki mantık arıyor iseniz Allah'ın varlığının mantıklı bilimsel kanıtları da var Çelişiyosunuz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.