Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

"Yada Taşı" veya "Cay Taşı" nedir?


Tengeriin boşig

Önerilen İletiler

Kadim bir Türk'ün Gök-Tengri'den aldığına inanılan ve Kaşgarlı Mahmut'un da gördüğünü iddia ettiği,

Türklerin yağmur yağdırabildiği bu taşın sırrı nedir?

 

Elbette belki de efsane sadece ama bilirsiniz,

Her söylence bizim için bazı ipuçları ortaya koyar.

 

Kim bilir bu taş efsanesi de neyi anlatmaya çalışıyor...

 

Peki nedir bu "Yada Taşı" veya "Cay Taşı" efsanesi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Admin--

Efsanelere göre, Türkler'in elinde bulunan kutsal bir taştır. Bu taşı Türkler'e Tanrı vermiştir. Türkler, bu taşı kullanarak yağmur, kar, dolu yağdırabililer, yel estirebilirler, kasırga çıkarabilirler. Yada Taşı, Türk efsanelerine geniş bir etki yapmış, Eski Türk kültüründe önemli bir yer edinmiş mitolojik bir motiftir. Mitolojik motifden de öte, bir tür inançtır.

 

Türkler arasında yağmur, kar yağdırma ve rüzgar estirmeyle ilgili inanç ve etkinlikler çok eski çağlara özgü olup islami dönemde de devam etmiştir. İşin ilginç yanı, bu konuyla ilgili yaşanmış örnekler, tarih kayıtlarına geçmiş olaylar vardır

 

Türkler'in birçok kavmi egemenlikleri altına alıp çok geniş alanlara yayılmaları en eski dönemlerde bile ilgi çekmiş, bu fatihlik özelliği, yalnızca Türkler'in elinde bulunan Yada Taşı ile açıklanmıştır. Bu taşla Türkler'in istediklerinde yağmur, kar yağdırdıklarına, yel estirdiklerine inanılmıştır. Bu büyülü taş, Tanrı tarafından Türkler'in atasına, istediğinde yukarıda değinilen doğa olaylarını gerçekleştirebilmesi için armağan edilmiştir. Bu taş her devirde Türk kamlarının (din adamları), büyük Türk komutanlarının elinde bulunmuştur. Türkler, bazan bu taşı elden çıkarmışlar (örnek olarak, destanlarımızdan ''Kutlu Dağ'' destanında bu konuya değinilir) ve o zaman yıkıma, kıtlığa, darlığa uğramışlar, devletleri kötü durumlara düşmüştür.

 

Türkler'in Yada Taşı yalnızca Türk kültüründe değil, yabancı kaynaklarda da yankısını bulmuştur. İslam yazarlarına göre Nuh Peygamber Türkistan'ı oğlu Yafes'e verdiğinde (islam düşüncesine göre Türkler, Nuh Peygamber'in oğlu Yafes'ten inerler), Yafes babasına ''Ben bu kurak ülkede ne yaparım ?'' diye sorar. Nuh Peygamber de oğlu Yafes'e, üzerinde ism-i azam yazılı olan Yada Taşı'nı verir ve bu taşla Tanrı'ya yakararak yağmur yağdırmasını söyler. Rivayete göre Yada Taşı'nın Oguz Türkleri'nin elinde olmasından dolayı, Oguz Türkleri ile Karluk, Hazar ve öteki Türk boyları arasında taşa sahip olmak için bir mücadele vardı.

 

Türkler'in atasına Tanrı'nın yağmur, kar yağdırma, rüzgar estirme yeteneği verdiği rivayeti Çin, İslam ve Hıristiyan kaynaklarında sık sık anılmıştır. Çin kaynaklarına göre, Kök Türkler'den önce, Türk kaganı olan Apangu'nun kardeşi doğa üstü güçlere hükmediyor, istediğinde yel estirip yağmur ve kar yağdırabiliyordu. Bu da onlara, ataları olan Hun Türkleri'nden gelmekteydi. Çünkü Hun Türkleri de düşmanlarına karşı kar, dolu, yağmur yağdırarak, fırtına ve yel çıkararak üstünlük sağlıyorlardı. Çin'de hüküm sürmüş olan Chou hanedanının resmi tarihi Kök Türkler hakkında bilgi verirken Yada Taşı ve yağmur yağdırma olayına şöyle değinir:

 

''... Gök-Türkler'in ataları, Hunlar'ın kuzeyinde bulunan Sou ülkesinden çıkmışlardır. Onların boy başkanlarına A-pang-pu denilirdi. Onun, 17 kardeşi vardı. Büyük kardeşlerinden birinin adı İ-ci-ni-su-tu idi. Bu çocuk kurttan doğmuştur....Doğaüstü bir kudreti ve özellikleri olan İ-ci-ni-su-tu, yağmur yağması ve rüzgar esmesi için buyruklar verebilirdi...'' Buradaki İ-ci-ni-su-tu, Yada Taşı'nı kullanabilen kutsal bir atadır.

 

Tarih kaynaklarında, Türkler'in 5.yy.da bir Cücen saldırısına karşı kendilerini Yada Taşı ile korudukları bilgisi vardır. Kaynaklardan anlaşıldığına göre Yada Taşı hem kuraklığa, hem de düşmana karşı kullanılıyordu.

 

Yada Taşı'nın bulunuşu ile ilgili olarak, Prof.Abdulkadir Karahan'ın naklettiği bir Türk efsanesi şöyle der:

 

''...Yada Taşı, doğudaki bölgelerden bulunularak getirilmiştir. Zamanın birinde, Türk hakanlarından birisinin oğlu ile arası açılmıştı. Hakanın oğlu, adamlarını topladı ve başını alıp doğuya gitti. Orada hüküm sürmeğe başladı. Birgün tarlalarda gezerken, bir taş buldu. Bu, büyülü bir taştı. Onunla yağmur yağdırmayı başardı. İşte o günden beri Türkler bu taşla (Yada Taşı) yağmur yağdırırlar, yel çıkarırlar...''

 

Türkler'in Yada Taşı'nı kullanmaları üzerine kaynaklarda zengin kayıtlar vardır. Muhammed bin Hüseyin, ''Al-Tusi'' adlı yapıtında şunları söyler: ''Türkler arasında, türlü renk ve cinsleri olan Yat Taşı (=Yada Taşı) vardır ki onun madeni Hıtay ve Tavgaç Dağları'ndan çıkar. Bu taş aracılığı ile yağmur, kar, dolu çekilir. Türkler, bu sanatı bilip uygulayanlara ''Yatçı'' derler. Bu işte yetenekli olanlar, köyün bir yanına yağmur ve kar getirdiklerinde, köyün öbür yanında Güneş açar. Türkler bu taşı yanlarında taşırlar ve bu taş sayesinde düşmanlarına üstünlük sağlarlar. Türkistan'da bir tepeden çıkan bu taşları kentlere ***ürürler, suya asar ve yağmur yağdırırlar.''

 

Fahreddin Mübarekşah, Türkistan'ın taşları arasında çeşitli Yada Taşları ve Yada Taşları'nın yağmur yağdırma özelliği konusunda bilgiler vermiştir. Fahreddin Mübarekşah, yazmış olduğu Tarih'inde Kimek Türkleri'nin, ülkelerinde bulunan Yada Taşları ile yağmur yağdırdıklarını bahseder. Anlattığına göre, Karluk Türkleri'nin yurdu ile Huttalan arasında bulunan bir boğazdan geçerken yağmur ve kar yağmağa başlarmış. Marco Polo, Türkler'le karışan Keşmir'de de Yada Taşı ve yağmur yağdırma sanatının bulunduğunu yazar.

 

Eski ve Orta Çağ'lar boyunca Türkler'in yağmur, kar yağdırma, yel estirme geleneği üzerine Türk, Çin, İran, Arap ve Avrupa yazarları pek çok bilgiler vermiştir ki ünlü Arap gezgini İbn-i Haldun da bunlar arasındadır. Bu taşa Yay, Yat, Yada, Cada ve bu taşla yağmur-kar yağdırıp rüzgar çıkaran kimselere de Yaycı, Yatçı, Yadacı, Cadacı adı verilirdi. Moğol döneminde Farsça'da kullanılan ''yadamışî'' ve ''cadamışı kerden'' deyimleri, Yada Taşı ile yağmur yağdırmak anlamına geliyordu. Kaşgarlı Mahmud'un kitabında, Uygur Türkçesi ile yazılmış eserlerde, Farsça sözlüklerde Yada Taşı ile ilgili deyişlere rastlanır.

 

Büyük Türk şairi Ali Şir Nevai, Favaid-ül Kibar adlı yapıtında Yada Taşı'ndan şöyle bahseder

 

Yada taşıga kan teygeç yagın yagkandek, ey sâki !

Yagar yagmurdek eşkim çün bolur serab alud.

 

YADA TAŞI'NIN ÖZELLİKLERİ

 

Yağmur yağdırma, Türk mitolojisinin en önemli motiflerinden biridir. Yağmur yağdırma işlemi, Yada Taşı ile yapılırdı. Türkler, Yada Taşı'nı canlı varlıkmış gibi düşünürlerdi. Onlara göre, Yada Taşı'nın kendisine göre bir ısısı, bir sesi vardı; kendine göre biçimlenir, canlanır, ölürdü.

 

Yada Taşı'nın özelliği rüzgar estirmesi, yağmur, kar ve bazan da don getirmesidir. Yada Taşları, yalnızca yağmur yağdırmak için değil, yel çıkarmak için de kullanılırdı. Bu taşlar daha çok geyiklerin başlarında, su kuşlarının kursağında, yılanlarda, öküzlerin karınlarında bulunarak elde edilirdi. Kırgız Türkleri de, Cada/Yada Taşı'nın koyunun karnında bulunduğunu söylerlerdi.

 

Yada Taşları yumruk büyüklüğünde olup koyu renklidirler. Üzerlerinde damar damar çizgiler bulunur. Ele alınınca yaygın olarak bir soğukluk duyulur. Sallanınca kulağa, taşın içinden kimi sesler gelir. Üç yıl kullanıldıktan sonra yavaş yavaş gücü azalır. Yada Taşları'nın en iyileri, kendi kendine hayvan veya kuş biçimi almış olanlarıdır. Taşlar, kullanıldıktan sonra su içine konup saklanır.

 

Yada Taşları bir başka anlatıya göre, Altay Dağları'nın buzullu bölgelerinde bulunur. Altay Türkleri, Yada Taşları'nı kuru ve sıcak yerlerde saklarlar. Kullanacaklarında taşı buradan alır, işi bitince de yerine korlar. Yazın çok sıcak olduğunda, bunalan atlarını serinletmek için Yada Taşı'nı, atların yelelerine asarlar. Kullanmadan önce soğuk suyun içine koyup su içinde birkaç gün bırakırlar. Ölen taşları diriltmek için hayvan ciğerlerine sararlar.

 

Altay şamanları yay ile fala bakarlar ve yağmur yağdırırlar. Altay Türkçesi'nde ''ya bıla kamnadı'' deyimi, yay ile kamladı yani yay ile fala baktı, yağmur yağdırdı anlamına gelir. Eski Çağatay edebiyatında da ''İlm-i Yay'', fala bakmak ve yağmur yağdırmak anlamını karşılayan bir deyim idi.

 

Yada Taşı'nın yıldırıma karşı koruyucu bir özelliği de vardır. Eski Türkler, Yada Taşı'na ''Kaş'' adını da verirlerdi. Kaş deyimi bugün de dilimizde yaşar; yüzüklere konulan taşlara kaş deriz. Yada Taşı burada da islami bir kılığa bürünerek peygamberimizin yüzüğü olmuştur. Eski bir Türk atasözünde şöyle denilir:

 

''Kimin ile Kaş bolsa, yaşın yakmaz.'' Yani, kimin yanında Kaş (Yada Taşı) olsa, yıldırım onu yakmaz.

 

Bugün de kullandığımız Kaş, yani değerli taşların kapsamına altın ve gümüş gibi asil madenler de girer. Bilindiği gibi, bu madenler asildirler ve elektiriği de kolay geçirmezler ki yıldırım da bir tür elektiriktir. Eski Türkler'de, değerli maden ve taşların yıldırımı defettiği, insanlardan uzaklaştırdığı kanısı vardı. Bunun nedenini Kaşgarlı Mahmud şöyle açıklar:

 

''Kimin yanında Kaş bulunursa ona yıldırım dokunmaz denilir. Kaş, içinde hiçbir leke bulunmayan, saf ve ak bir taştır. Yüzüklere konulur. Böyle bir yüzüğü olan kimseye yıldırım dokunmaz. Çünkü, Kaş'ın yaratılışı böyledir. Kaş, bir beze sarılıp da ateşe atılacak olursa ne sarıldığı bez, ne de kaş yanar. Bu, çok sınanmıştır. Susayan kimseler, bir Kaş'ı ağızlarına alacak olurlarsa susuzlukları geçer.''

 

Yada Taşı ile yağmur yağdırma işlemine Eski Türkçe'de ''yatlamak'' denilir, Yada Taşı ile yağmur yağdırıp rüzgar estirme işlemine de ''yat'' adı verilirdi. ''Yatçı yatladı'' deyimi, Yada Taşı kullanan yadacı, Yada Taşı ile afsun yaptı anlamına geliyordu. Havaya etki yapmak için okunan afsun ile kullanılan taşa Yada, Cada, Yat denilmiştir. Türk kavimlerinde çok eski zamanlardan beri yaygın olan inanca göre Tanrı, Türkler'in büyük dedelerine Yada denilen bu büyülü taşı armağan etmiş, Türkler de bu taşla yağmur, kar, dolu yağdırıp yel estirmişlerdir.

 

TÜRK DESTANLARINDA YADA TAŞI

 

Türk destanlarından biri olan Kutlu Dağ Destanı'nda, Yada Taşı'na değinilir. Destana göre Uygur Türkleri, Orkun yöresinden Doğu Türkistan'a, Beşbalıg kentine göç etmek zorunda kalırlar. Bu göçün nedeni, Türkler'in mutluluğunu sağlayan Kut Dağı'nın, Çinliler'in hilesi sonucu parçalanması ve Çin'e ***ürülmesidir. Kut Dağı'ndan yoksun kalan Türkler kuraklığa ve yıkıma uğrarlar. Canlı cansız her varlık, ''GÖÇ !'' diye bağırır ve Uygurlar yurtlarından göç ederler. Bu destanda da Yada Taşı gibi kutsal bir dağ vardır. Bellidir ki, Türkler bu kayayı yitirmeselerdi, çıkan kuraklığa onunla karşı koyabileceklerdi.

Eski Türk kültüründen birçok motifi bünyesinde barındıran Manas Destanı'nda Yada Taşı, birçok kez geçer. İşte örnekler...

 

Manas Han, bir at yarışına katılmadan önce, atını zayıflatmak için Yada Taşı ile yağmur yağdırır. Destan'da, Manas'ın düşmanlarının da Yada Taşı'nı kullandıkları şu sözlerden anlaşılır:

 

''...Konurbay'ın büyücü alpı Kırım oğlu Muradıl, Yada Taşı'nı suya attı ve afsununu mırıldandı. Bu adam, Kalmuklar'ın ünlü yadacılarından biri idi. Bütün gökyüzünü kara bulutlar kapladı. Önce korkunç bir yağmur başladı, derken kar fırtınası koptu. Kül-Çora ile Kan-Çora, atlarını mağaraya soktular, öteki atları salıverdiler. Muradıl Alp, ''Tanrı, bana istediğimi verdi' diyerek Yada Taşı'nı sudan çıkardı, açık hava afsununu söyledi. Hava birden açıldı...''

 

Yine Manas Destanı'nda, Oyrat (Kalmuk) hanı Kara Han'ın oğlu Almanbet'in doğmasıyla korkan müslüman Kırgız Türkleri, yerlerini yurtlarını bırakıp çevreye dağılırlar. Bunu fırsat bilen Oyratlar, onların bıraktıkları toprakları ele geçirmek için savaş hazırlıklarına başlarlar. Oyratlar'ın ilk akını, Kırgızlar'ın Sol-Yüz reisi Kara Nogay Yamgırçı (Yağmurcu) üzerine olur. Yağmurcu, Türkler'de daha çok Cada/Yada Taşı ile yağmur yağdıran kişilere verilen bir addır. Kırgız Türkleri, Yada Taşı ile yağmur yağdıran kişilere cayşı, Yada Taşı ile iyi ve kötü havalar getirme işine caylatmak derlerdi.

 

Bir Altay efsanesinde, Er Kökçe'nin oğlu Er Koşay, arkadaşları için yağmur yağdırıp onlara su içirir. Başka bir Altay efsanesinde ise, kafir reisi Telege, kar fırtınası ve soğuk yaparak Normon-Bet'in oğlu Ças Tülük'ü öldürür.

 

YADA TAŞI'YLA İLGİLİ YAŞANMIŞ OLAYLAR

 

Türkler'in Yada Taşı'nı kullanarak yağmur, kar yağdırıp rüzgar estirmesiyle ilgili, kayıtlara geçmiş birçok olay vardır.

 

Bunların bazıları

 

Abbasi halifesi Memun, Yada Taşı'nı ve ne işe yaradığını duyar. Yada Taşı üzerine araştırmalar yapması için Horasan valisi Esed bin Nuh'u görevlendirir. Esed bin Nuh, Yada Taşı üzerine bilgiler toplar ama mahiyetini öğrenemez.

 

Eski Arap gezgini Temin bin Bahr, Uygur Türkleri'nin topraklarına gider ve Yada Taşı ile ilgili bilgiler verir. Temin bin Bahr şöyle der:

 

''Onların ülkelerinde garip bir taş vardır. İstediklerinde onunla yağmur, kar, dolu yağdırırlar. Bu iş, onlar arasında çok yaygın olup kimse bunu inkar etmez''.

 

 

Coğrafyacı İbn-ül Fakih'in rivayetine göre, Eb'ül-Abbas İsa, Oguz, Dokuz-Oguz ve Karluk Türkleri'nin yağmur yağdırdığını duyar; ama inanmaz. Fakat, Horasan valisi Davud Bagdisi ile görüşünce kuşkuları kaybolur. Çünkü o, Oguz yabgusuna başkaldıran oğlu Balkık'tan konu hakkında tam bir bilgi almış, bu işin hile ve büyü ile değil Tanrı'nın gücüyle gerçekleştiğini öğrenmiştir

 

Samani hükümdarı İsmail bin Ahmed (892-907), Türk ve yerlilerden oluşan yirmi bin kişilik ordusu ile henüz müslüman olmayan Türkler'in üzerine doğru harekete geçer. Ordudaki Türk askerler, karşı tarafta akrabalarının bulunduğunu, onlardan öğrendiklerine göre yarın kamları aracılığı ile yağmur ve kar yağdıracaklarını söylerler. Samani hükümdarı buna inanmaz ve bu tür bir inancı kafirlik olarak yorumlar. Ancak Türk askerleri, yarın güneş doğduktan sonra bu işin gerçekeşeceği ve emir İsmail'inde bizzat bu olaya tanık olacağında ısrar ederler. Ertesi gün, ordunun dayandığı dağ üzerinde büyük bir bulut çıkar. Dört bir yan karanlığa boğulur, korkunç gürültüler duyulur. Emir İsmail, atından inip Tanrı'ya yalvarmağa başlar. Sonunda bulutlar şaman Türkler'e ait tepe üzerine dolu halinde dökülür

 

 

Kaşgarlı Mahmud, başından geçen bir olayı anlatırken der ki:

 

''Özel bir taş olan Yat (Yada) ile rüzgar ve yağmur celbedilir. Bu iş Türkler arasında çok yaygın olup buna, Yagma boyu içerisinde bizzat tanık oldum. Orada bu işlem, bir yangını söndürmek için yapıldı. Tanrı'nın izni ile kar düştü ve yangın söndü.''

 

 

Ahmed bin Yusuf el-Tifaşi, Yada Taşı üzerine ayrıntılı bilgiler verir. Ahmed bin Yusuf el-Tifaşi, Harzemşah Alaeddin Muhammed'in ordusundaki bir askerin istediğinde yağmur yağdırdığından söz eder. Yazar, yağış ve sel zamanında Sürhab adlı bir kuşun sulak yerlere yumurta büyüklüğünde taşlar bıraktığını, bunların hükümdar hazinesinde toplandığını, yazın yağmur yağdırmak veya düşmana karşı fırtına çıkarmak gerektiğinde bu taşların kullanıldığından bahsettikten sonra anlatır:

 

''Yaşlı bir Türk çadırda yağmur yağdırma işlemleri yaparken biz de hazine emini ile birlikte üstü açık olan bu çadırda idik. Yaşlı Türk, içi su dolu bir tas aldı. Sonra üç kalın kamışın ikisini, taşın sağına, soluna dikti; öbür kamışı da yatay olarak üzerine koydu. İnce ve kızıl Yada Taşı renginde bir yılanı, kuyruğu yatay olarak kamışa bağlı biçimde ve başı su üzerinde tuttu. Daha sonra, iki Yada Taşı'nı suya koyup birbirine sürttü. Bu işi yedi kez yaparken yanındakiler de ona ediyordu. Ardından yadacı, başı açık, saçı dağınık, yüzü kızgın ve köpürmüş olarak başını göğe kaldırdı ve iki saat yağmur duası yaptı. Sonunda gök bulutlandı, korkunç bir yağmur yağdı.''

 

Ahmed bin Yusuf el-Tifaşi, bu işi yapanların mutlaka başarılı olduğunu, bu işe birçok kez tanık olduğunu, fakat karşılığında yadacıların ailesine ölüm veya mal ve hayvanlarına zarar geldiğini, Sultan'ın onların kayıplarını tazmin ettiğini, bununla birlikte yadacıların yine de yoksul olarak yaşadıklarını anlatır

 

 

Yine Ahmed bin Yusuf el-Tifaşi anlatır:

 

''Hükümdar (Harzemşah hükümdarı), yazın sefere çıkardı. Bir keresinde sınırda yağmur ve kar yağışına tutuldu. Askerleri helak olma tehlikesi ile karşılaştı. Hükümdar, candarlarını çağırtarak yakındaki dağı araştırttı. Candarlar, yağmur yağdıran iki kişi bulup getirdiler. Hükümdar, karı kestirip tehlikeyi atlatmak için yadacıları keçeye sardırıp diri diri gömdürdü. Bu sayede hava düzeldi.''

 

Harzemşah Celaleddin Mengübirti, seferlerinde Yada Taşı'nı yanında taşırdı. Doğu Anadolu'da iken, Valaşgirt ovasında çok sıcak ve kuraklıkla karşılaşır. Yada Taşı ile yağmur yağdırmağa karar verir. Sultan'ın yanında bulunan tarihçisi Muhammed Nesevi buna inanmaz. Fakat Sultan'la birlikte bizzat bu yağmur yağdırma törenine gider ve ovaya gece gündüz yağmur yağdığını görür.

 

Bu olaydan sonra Daye Hatun, Sultan'a: ''Ey dünyanın efendisi! Sen, bu sanatta ölçüyü bilmiyorsun. Bu şiddetli yağmur ile halkı azaba soktun. Oysa başkaları ihtiyaç oranında yağmur yağdırıyorlardı'' der. Sultan'ın yanıtı şu olur:

 

''Öyle değil. Bu yağmur merdin eseridir ve benim himmetim başkalarından farklıdır.''

 

Harzem ordusunda asli unsuru Kanglı Türkleri teşkil ederdi. Çin seferinde zorlukla karşılaşan Oktay Kagan, bir Kanglı'yı Yay (Yada) yapmakla görevlendirir. Yaz ortasında yağmur ve kar yağınca Çinliler dehşete düşerler.

 

Semerkant şehrinde kuraklık çıkar. Yada Taşı ile yağmur yağdırmayı bilen şehirdeki bazı kimseler işe koyulurlar. Yada Taşı, bir tas içindeki suya bırakılır ve bir köşeye konur. Ancak, Hafız adındaki bir adam bilmeden bu suyu içer. O anda yağmur yağmağa başlar ve yağmur, gece gündüz dinmek bilmez. Kent halkı yağmurdan büyük zarar görür. Sonunda Hafız adlı adamın, Yada Taşı'nın içine konmuş olduğu suyu içmesinden dolayı yağmurun kesilmediği anlaşılır. Hafız, kentten çıkarılır. Hafız nereye gitse oraya yağmur yağar ve dinmek bilmez. Sonunda Hafız ülkeden sürülür ve yağmur da diner. Fakat Hafız nereye gitse durmak bilmeyen yağmuru da yanında getirmektedir. Zavallı adam en sonunda Mısır'a gider. Gittiği bu son ülke ona uğurlu gelir ve bu garip hal, üzerinden kalkar. Yıllar sonra yurduna döner. Adı, Yada Taşı'na nispetle Hafız-ı Yeda olarak kalır.

 

Kitab-ül Havas adlı eserde ise şu cümleler bulunur:

 

''Türkistan'da bir geçit vardır. Buradan geçmek isteyenler, hayvanlarının nal ve tırnaklarının yolun taşlarına çarpmasından sakınırlar. Bir hayvanın tırnağı o taşlara dokunursa ya da bir taş zedelenirse birden ortalık kararır, bulutlar çıkar, yağmur başlar. Mevsim kış ise yağmur tufan gibi şiddetli yağar ve yollar kapanır. Bu diyardan geçenler, bu taşlardan alıp götürürler. Kar ve yağmur yağdırmak istediklerinde, su dolu bir kaba bu taşlardan koyup yüksek bir yere asarlar. Sonunda istekleri yerine gelir.''

 

GÜNÜMÜZDE YAĞMUR YAĞDIRMA TÖRENLERİ

 

 

Türkler arasında yağmur yağdırmayla ilgili inanç ve uygulamalar islami dönemde de devam etmiştir. Günümüzde yağmur yağdırma törenleriyle ilgili bir çocuk oyunu niteliğinde olan Çömçe Gelin/Kepçe Gelin oyununda çocuklar, söyledikleri türkü ve ilahilerde Tanrı'ya yağmur için koç/koyun adarlar. Irak/Musul Türkleri'nde de bunun bir eşi vardır. Irak Türkleri bu törene Çemçele Kız adını verirler.

 

Yağmur yağdırılması törenleriyle ilgili olarak Ürgüp'te hala yaşayan iki gelenek saptanmıştır. Bunlardan biri Çömçe Gelin adetine benzemekte ve Yağmur Gelin adı ile bilinmektedir. Genellikle yoksul kızlar arasından seçilen yağmur gelin, yanında bir arkadaşı ile mahalleleri ev ev dolaşarak bir tekerleme söyler. Tekerlemeyi duyan ev sahipleri de bir testi suyu kalbur üstünden döker, yağmur gelinine bulgur, yağ vb yiyecekler armağan ederler.

 

Ürgüp'te yağmur yağdırılması ile ilgili saptanmış olan ikinci gelenek, koyun-kuzu meletmedir. Törende halk, kasaba önünden geçen dere kıyısında toplanır. Derenin bir kıyısına kuzular, bir kıyısına koyunlar konur. Kuzular ile koyunların suyu geçip birbirlerine girmeleri çobanlarca engellenir. Bunun üzerine analarına kavuşamayan kuzular, yavrularına ulaşamayan koyunlar melemeye başlarlar. Bu işlemlerden sonra, bir hoca, ''Yarabbi ! Bizim yüzümüze bakıp yağmur vermiyorsun, bari şu dilsiz hayvancağızların yüzüne bak da yağmur ver; onları susuz, kuzuları sütsüz bırakma'' diye Tanrı'ya yakarır.

 

Konya'da da yağmur duası ve Çömçe Gelin geleneği vardır. Çömçe Gelin'e Konya'da, Kelis adı verilir.

 

Az önce anlatılanların, Yada Taşı ile doğrudan ilgisi yok. Ama Türkler'deki yağmur yağdırma geleneğinin günümüze yansıması olarak bu konulara da değindim. Peki günümüzde Yada Taşı ile doğrudan ilgili biçimde Türkler arasında yaşayan gelenek yok mu ? Var; hem de pek çok. İşte Anadolu Türklüğünden bir örnek:

 

Bilindiği gibi İslamiyet'te, yağmur yağmadığı, kuraklığın hüküm sürdüğü zamanlarda yağmur duası yapılır. Türkler, İslamiyet'teki bu yağmur duası ile milli Yada Taşı inançlarını birleştirerek bir senteze varmışlardır. Öncelikle, Eski Türkler'de dağ kutsaldı. Eski Türkler, dağ başlarında Tanrı'ya yakarırlardı. Bu gelenek, islami yağmur duası ile birleşitirilmiştir. Müslüman Türkler'de, yağmur duası için yüksek yerlere çıkmanın yağmur duasının etkisini arttıracağına inanılır. Bundan da önemlisi Türkler, islami yağmur duasını yaparken su kıyısında dururlar ve suya küçük taşlar atarlar. İşte bu tümüyle eski Yada Taşı inancının günümüze yansımasıdır. Çünkü, Eski Türkler'de Yada Taşı ile yağmur yağdıracak kişi, Yada Taşını alır ve suyun içine atardı. Bu işlemin aynısını günümüz Türkleri de yağmur duası törenlerinde yapıp suya küçük taşlar atıyorlar. Ne dersiniz... Yada Taşı ile yağmur yağdırma geleneği hala devam etmiyor mu ? Tabiki devam ediyor; ancak islami bir kılığa bürünmüş olarak. Zaten bir milletin milli kültürünün unsurlarını yok etmek mümkün değildir. O millet, din değiştirmek gibi toplumsal değişimlere neden olan bir faaliyete girse bile, geleneklerini, törelerini muhakkak devam ettirir. Gerçi bu gelenekler, sanki yeni dinin ögeleri imiş gibi gösterilir ama buradaki amaç eski gelenekleri yaşatmak için bir bahane aramaktır. Bu, bütün kültürlerde böyledir.

 

 

Alıntıdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.