Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

ANAYASADA KILIK KIYAFET


Misafir demirefe

Önerilen İletiler

Anayasa metni açıklanmadan önce kılık kıyafet konusunun anayasada yer alamayacağı söyleniyordu ki bu görüş doğruydu. Fakat taslak metin açıklandığında bu hususun metinde yer aldığı görüldü.

 

Bu işte bir yanıltmaca ve saptırmaca olması bir yana, madem olacaktı, niye olmayacak dediniz? Mubarek ramazan günü tepkiler yumuşar, sesini çıkaran olmaz zahir diye mi düşündünüz? Böyle bir şey nasıl olur, önce “olamaz, olmayacak” de, sonra bir bak ki olsun. Buna çocuk kandırma desek olmaz, gerçeği gizleme desek yine olmaz, ne ad verileceği belirsiz.

 

Eğer anayasada kılık kıyafet olacaksa, oldu olacak yeme içme, yatma uyuma, eğlenip gezme, tatil yapıp dinlenme de olsun! Böyle bir düzenleme hiç olabilir mi? Kim kılık kıyafetinden dolayı öğrenim hakkından mahrum bırakılmış? Eteğinin boyu mu uzun bulunup alınmamış, rengi mi beğenilmemiş? Kolu kısa değil, en azından yarım kol olması lazım mı denmiş? Pantolon olmaz, pardesü kaban olmaz, etek tayyör olmaz mı denmiş? Türban veya başörtüsü kıyafet olduğu için değil, dini sembol olduğu için izin verilmiyor. Papaz cübbesi, Yahudi kippası, imam sarığı da aynı şey. Kılık kıyafet serbest diye bunlara da mı izin verilecek? Bunun sonu var mı? Yönetmelikle düzenlenen bir konu anayasada yer alabilir mi? Böyle her konu anayasada yer alacaksa, ciltlenmiş fasiküller yetmez anayasaya. "Başörtüsü olur, ama kippa, sarık, cübbe olmaz" diye madde mi ekleyeceksiniz?

 

Üstelik sadece yükseköğrenime özel bir düzenleme yapılabilir mi? Bu maddeyi neresinden tutarsan tut yanlış! Demek kılık kıyafetten dolayı yükseköğrenim hakkı engellenemez de ortaöğretimde kılık kıyafetten dolayı öğrenim hakkı engellenebilir öyle mi? Bu nasıl hukuk, bu nasıl taslak? Bir şey doğruysa öğretimin her kademesinde doğrudur. Bir şey yanlışsa öğretimin her kademesinde yanlıştır. Bu işin doğrusu, kılık kıyafetin her kurumun içinde kendi yönetmelikleriyle düzenlenmesidir, anayasa ile değil.

 

Kılık kıyafet anayasada yer alamaz! Bunu ilgili kurumun, kuruluşun yönetmeliği düzenler. Bu kadar anlamsız bir maddeye anayasada yer verilmesi anayasayı komik duruma sokar…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 80
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Aynı yaklaşım etnitite konusunda da gösterildi. CNN tarafından açıklanan ve sayın Özbudun tarafından savunulan metin adeta Türk sıfatından utanıyor, onu telaffuz etmemek için çaba sarfeder görünümde. Bu kelimeyi hazmedememek bir hastalık haline getirildi. Artık anayasadan da Türk sözünü çıkaracağız! Bu kompleks utanç vericidir. Bu ülkede Kürtlerden başka da Türk sıfatını kullanmaktan gocunan kimse yok! Bu ilkelliğe, kabile zihniyetine taviz vermektir. Oldu olacak "töre" yi de kanun maddeleri arasına yerleştirin bari! Zaten töre cinayeti, işin içinde namus işi var deyip ceza indirimi yapmaya, ilkelliği teşvik etmeye alışmışız! Aslında taşlayarak öldürmeleri gerekirdi ama, neyse...

 

Daha önce Kürt sorunu var olduğunu iddia edenlere de söylemiştim: Bu topraklara Bizans'ı yenerek hakim olan ve devlet kuran ordular "Türk" olduğu için, onlara izafeten Türkiye deniliyor. Bu işi Kürtler yapmış olsa Kürdiye denirdi. Hiç bir sakıncası da olmazdı. Ama Türklere nasip olmuş, Türkiye denilmiş, Türkiye halkına da ülkenin adına izafeten Türk halkı denilmiş. Bu halka mensup olduğumuz için de Türküz diyoruz. Bu kadar basit! Kimsenin soyunun Türklere dayandığı iddia edilmiyor. Kaşın gözün hiç Türke benzemiyor, sen nesin denilmiyor! Bir kaç şaşkın provakatör soyum sopum nutukları attı diye niye dolduruşa geliyoruz hemen? Bu işin aslı budur. Kimseden soy şeceresi isteniyor, farklı kimlik düzenleniyor değil! Nitekim Osmanlı devletine de kurucusuna izafeten Osmanlı devleti deniyordu. Bu sorun olmuyordu da, kimse çıkıp "benim Osmanlı hanedanı ile ne akrabalığım var?" demiyordu da, Tükiye ve Türk niye sorun oluyor? Nasıl Osmanlı dendiği için tüm tebaanın Osmanlı hanedanından gelmediği bir gerçekse, Türkiye halkı olduğu için, buna izafeten Türk denilen halkın da etnik kökeninin, soyunun Türk olduğu iddia edilmiyor. "Selçuklu"dan "Osmanlı"dan gocunulmazken "Türk"ten gocunmanın anlamı nedir?

 

AKP İslamcı söylemin yanına hemen anti Türkçü bir Kürtçü söylemi de niye çekiyor? Çünkü dinsel bir bileşim yaratmayı amaçlıyor. Ulusalcılığı dışlayan, din faktörünü ikame eden bir anlayış geliştirme çabasında. Bu yaklaşım, tartışmaları ve ayrımcılıkları besleyecek bir gerilim yaratmaktan başka bir işe yaramaz.

 

AKP aldığı oyların altında hemen ezilmeye başlamıştır. Anayasa çalışmaları kılıfı altında kimsenin bu ülkenin dirlik düzenine dinamit yerleştirme hakkı yoktur. Din ve etnitite üzerinden oy sağlamayı herkes akıl edebilirdi, AKP nin zekası parlak olduğu için bunu akıl edebilmiş değil.

 

Akıllı olup aldıkları oyun altında ezilmezlerse, gidişat olumlu olmaya devam edebilir. Cumhuriyet kurulalı beri bir türlü tam olarak sağlanamayan halk devlet kaynaşması bu fırsatla sağlanabilir. Bu fırsatı DP yakalamış ve sorumsuz muhalefetin de kışkırtmasıyla sorumsuzca tepmişti. Ardından gerçekleşen haksız idamlar sorunun üzerine tuz biber ekti. Aynı sorumsuzluğu AKP göstermemeli, fırsatı kaynaşma, bütünleşme yararına değerlendirmelidir.

 

Başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu diye sorunlar yoktur. Bu konular üzerinden gerilim yaratma ve toplumu bölme, tartışma yaratma çabaları vardır. AKP nin bu gerilimleri yumuşatma ve giderme şansı elindedir, iyi kullanırsa ülke kazanç sağlar. Aldığı oyların altında ezilirse hepimiz zararlı çıkarız...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ZULME KARŞI DİRENİŞ, HERKES İÇİN ADALET!

 

Türkiye, resmi ideolojik şablonlarla toplumsal hayatın şekillendirilmeye çalışıldığı ve bu yüzden de halkın büyük çoğunluğunun mutsuzluğa mahkum edildiği bir ülke. İnançlarından, kimliklerinden, düşüncelerinden dolayı muhalif insanların yok sayıldığı, düzen doğrultusunda dönüştürülmeye, başkalaştırılmaya çalışıldığı, olmazsa şiddetle ezilmek istendiği bir sorunlar ülkesi Türkiye.

 

Hiç şüphesiz başörtüsü yasağı bu ülkenin temel sorunlarından, yakıcı sorunlarından birini oluşturmakta. On yılı aşkın bir süredir kesintisiz biçimde kanamaya devam eden bir yara başörtüsü yasağı ve aynı zamanda kuralsız, hukuksuz, ahlaksız bir saldırının, İslami kimliğe ve değerlere açılmış vahşi bir savaşın en somut ve açık tezahürlerinden biri.

 

28 Şubat zorbalığının açığa çıkardığı, netleştirdiği laik diktatörlük düzeninin öncelikli hedef olarak belirlediği başörtüsü zulmü, halkın büyük çoğunluğunun karşı çıkmasına ve siyasilerin meydanlarda bolca sıraladığı özgürlük vaadlerine rağmen kesintisiz biçimde sürüyor. Kemalist laik oligarşinin İslam’a karşı yürüttüğü savaşın bir uzantısı olarak, bugün hicab pek çok yerde yasak duvarlarıyla çevrili haldedir. Müslüman kadının kimliğinin ve iffetinin simgesi olan başörtüsü kamu kurumlarında, okullarda ve üniversitelerde engellenmektedir. Bugün Türkiye’de binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca genç kız ve bayan Kur’an’ın açık bir emri olan başörtüsü taktığı için, yani sırf Rabbim Allah’tır dediği için, devlet tarafından sistematik bir tarzda dışlanmakta, aşağılanmakta ve haksızlığa uğratılmaktadır.

 

Başörtüsü yasakçılarının çirkin yüzlerini 12 Eylül darbesinin bir ürünü olan ve Türkiye toplumuna giydirilmiş deli gömleğinden farksız 1982 Anayasası’nın değiştirilmesi tartışmalarında bir kere daha görebiliyoruz. Yeni bir sivil anayasa hazırlıklarının öne çıktığı mevcut süreçte, yasakçılıkta sınır tanımayan kimi güçler, anayasa taslağında başörtüsüne kısmi bir özgürlük getirmeye yönelik bir çabaya dahi alabildiğine tahammülsüz bir tutumla karşı çıkmaktadırlar.

 

Şurası gayet açıktır ki, başörtüsü yasağı hukuk ile zorbalığı, insanlıkla vahşiliği, iman ile küfrü net biçimde ayrıştıran bir turnusol kağıdı işlevi görmektedir. Bu nedenle maruz kaldığımız bu zulmü “anlamsız yasak”, “bir metre bez parçası” vb. klişelerle tanımlamanın bizatihi büyük bir zulüm olduğuna inanıyoruz. Bilakis bu yasak gayet anlamlı ve haktan, hukuktan, adaletten yana herkesin net bir tavır koyması, karşı çıkması, direnmesi gereken istikbar güçlerinin vahşi bir saldırısıdır.

 

İşte biz bu bilinç ve duyarlılıkla, başörtüsü yasağı adı altında inancımıza, kimliğimize, değerlerimize karşı açılmış bu savaşta direniş cephesinde, onur cephesinde, iman cephesinde saf tutuyoruz. Laik-Kemalist oligarşinin halkımıza kanıksatmaya çalıştığı başörtüsü zulmüne karşı asla susmayacağımızı, bu faşizan dayatmaya asla boyun eğmeyeceğimizi bir kere daha ilan ediyoruz. Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde, İzmit’te, Sakarya’da, İzmir’de, Ankara’da, Van’da aylardır, yıllardır zulmü protesto amacıyla haykıran kardeşlerimizin seslerinin İstanbul’da da yankılanması için Ramazan ayı boyunca her Cumartesi günü bu parkta ellerimizi, seslerimizi ve yüreklerimizi birleştiriyoruz.

 

YASAKÇILAR YENİLECEK DİRENENLER KAZANACAK!

 

ÖZGÜR-DER

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türk toplumunda yaşanan bu çelişkiyi ve inatlaşmayı en çok ellerini oğuşturarak izleyenler kimler biliyor musunuz? Batılı devletler… Bu ülkenin yönünü bir türlü tayin edememesinden, modernleşme ve çağdaşlaşma projesini bir türlü rayına oturtamamasından ve kaynaklarını verimli kullanamamasından, yaşanan çelişkiler ve politik çekişmeler nedeniyle parlak beyinlerini hep ileri ülkelere kaptırmasından, böylece Atatürk’ün başlattığı atılımın sekteye uğramasından büyük memnunluk duyuyorlar.

 

Arap dünyası da laik demokrasinin tam bir başarıya ulaşmasının engellenmesinden öyle memnun oluyor ki, burada yapılan başörtüsü eylemleri onlara en çok keyif veren olaylar. Bu ülkede bir karşı devrimin belirtileri onları en çok sevindirecek şey. Çünkü laik demokrasinin başarısı, onların sonu demek. Yutturdukları efsunların tükenişi demek. (*dipnot)

 

Aslında sadece onlar da değil. Bütün dünya Türkiye’yi kıskançlıkla izliyor. Sadece bir ilinin yüzölçümü dünyadaki bir çok ülkeden büyük olan ve stratejik bir bölgede kilit taşı gibi duran bu ülkeyi herkes gıpta ile izliyor. Fakat yanlış anlaşılmasın, sadece coğrafi konumunu… Halkına baktıkları zaman gülümsüyor ve neşeleniyorlar. Talih bu halka bin yılda bir gelecek bir lider nasip etmiş, dünyanın en köklü değişimlerinden birini gerçekleştirmeyi başarmış bu olağanüstü liderin ölümünden sonra bu halkın nasıl şaşkın şekilde bir o yana bir bu yana yalpaladığını keyifle izliyorlar. Unutmayalım, o büyük liderin ölümünden sonra bile en ileri devletler hâla diktatörler, Hitler’ler Mussolini’ler, Stalin’ler üretmeye devam etti. Atatürk bu halka böylesi ileri ufuklar hediye etmişti.

 

Bu ülkenin kahramanları ne Şeyh Said’lerle, ne Menemen’lerle, ne Delibaş isyanlarıyla **(dipnot) başa çıktı. Bir bardak suda zulüm, mağduriyet fırtınaları koparan kandırılmış ve aldatılmışlara, akıl ve mantıklarını din tacirlerine teslim etmişlere, kendilerini darı ambarında görmemelerini tavsiye ederim. Bu kahramanlardan daha çok var. Yine başa çıkarız. Mesele o değil.

 

Mesele, hâla bunları tartışıyor olmamalıydık. Hâla bunlarla zaman kaybediyor olmamalıydık. Demokrasinin gelişmesi bizi anlamsız tartışmalara sürüklemek yerine, demokratik değerleri daha ilerletmeye yöneltmeliydi. Şu an demokrasiyi ileri düzeylere taşıyacağımıza, artık onu bilinçle sahip çıkıp geliştireceğimize, anlamsız tartışmaların zemini ve aracı haline getiriyoruz. Onu benimsemeyen, yok etmek isteyen, bunu yapmak için de yine demokrasiyi kullanan anlayışlara kurban verilmesini

izliyoruz.

 

Fakat laikliğe inanan ve savunan insanlara da bir çift lafım olacak. “Nasılsa yapamazlar, nasılsa edemezler, nasılsa yüzlerine gözlerine bulaştırırlar” deyip yatmayı, daha olmazsa ordu gelir bir “höt” der, dağılırlar diye ense yapmayı artık bırakmanın zamanı geldi. Uyanmanın ve ordu üzerinden değil, halk üzerinden siyaset yapmanın zamanı geldi. Ne zaman Atatürk öldü, yerimizde saydık. Onun mirasına layık olamadık ve sahip çıkamadık. Yabancı ideolojileri getirip ona yamadık, şekilcilikle halktan uzaklaştırdık.

 

Bu gün dinci ideolojinin yaptığını, yani demokrasiyi kullanarak demokrasiye kastetmeyi bir zamanlar da sol ideoloji yapmıştı. Sözde Demokratik Alman Cumhuriyeti'nde, yani Doğu Almanya'da nasıl demokrasi varmış, demirperde yıkılınca görüldü. Bu rejimler demokrasi diye savunulmuştu ve özendirilmişti. Atatürk Sovyetler'den onca yardım alıp sonra bu güçlü devlete dirsek çıkmayı başarmış bir dahiydi. Biz hep bu Atatürk çizgisinden yalpalamalarımızın ceremesini çekiyoruz.

 

Atatürk’ü ona karşı olanlar da, onu savunanlar da anlayamadılar ne yazık ki…

 

*dipnot: Laik demokrasi vurgusunu özellikle yapıyorum, çünkü laiklik tek başına bir değer değildir. Sovyetler de, Suriye Baas rejimi de laik düzenler idi ama demokrasi değillerdi.

 

**dipnot: Demokratik bir özgürlük olan hak talebi eylemlerinin bunları hatırlatmasını istemezdim. Fakat mağduriyet ve zulüm edebiyatı yapıldığı zaman, iş demokratik hak talebinden çıkıyor. Kötüye kullanma ve istismar anlamına bürünüyor. Çünkü kimse başı örtülü diye kimseye saldırıda bulunmuyor ki zulüm olsun. Sadece tüm dini semboller gibi başörtüsüne de üniversitelerde izin verilmiyor. Buna bir bardak suda fırtına koparma denir ve iyi niyetle bağdaştırılamaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YASAKLAR SÜRÜYOR, DİRENİŞ ÜÇ YAŞINA GİRİYOR

 

 

 

“Sivil Anayasa” Askeri Vesayet ile hesaplaşabilecek mi?

 

 

 

Mübarek Ramazan ayının ilk günlerini idrak ettiğimiz şu günlerde; baskılara, yasaklara ve dayatmalara karşı başlatmış olduğumuz direnişimizde de üçüncü yılına girmiş bulunuyoruz. Bu münasebet ile bu haftaki eylemimize iştirak ederek destek veren tüm müslümanlarla birlikte bulundukları il ve ilçelerde direnişi sürdüren müslüman kardeşlerimize ve Özgür-Der Genel Merkezinin temsilcilerine “hoş geldiniz” diyerek açıklamamıza başlamak istiyoruz.

 

 

 

Bir yılı aşkın bir süredir hiçbir suçları olmadığı halde hukuksuz bir şekilde Kuzey Irak’ta göz altında tutulan Mustafa Eğilli, Metin Demir ve Hasip Yokuş kardeşlerimiz özgürlüklerine kavuştular. Haklarında hiçbir suç bulunmadığı halde bu kadar uzun bir süre aramızdan ayrı kalan kardeşlerimize özgürlüklerine kavuşabilmeleri için destek veren, hukuksuzluğa karşı tepki göstererek protesto eden ve dualarını eksik etmeyen tüm müslümanlara şükranlarımızı sunarken, Rabbimizin onlarla birlikte hepimizin ecirlerimizi artırmasını diliyoruz. Yine bu süre zarfında, metanetlerini kaybetmeyerek hepimizin göğsünü kabartan Mustafa, Metin ve Hasip kardeşlerimizin ailelerine de geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyoruz.

 

 

 

Bizler biliyoruz ki, Rabbimiz sabredenlerle beraberdir. O, sabır ve namaz ile kendisinden yardım isteyenlerin çağrısına cevap verir. Yaşadığımız bu hayatın tamamı, bu dünya, bizler için bir imtihan yeridir. Bizler; bilgi, inanç ve eylemlerimizi şirke bulaştırmadan sıratı müstaqim üzere belirlenmiş yolda, İslam’ın emir ve yasaklarına uygun bir hayatı yaşamak ve yaşatabilmek ile yükümlüyüz. Bu yolda karşılaşacağımız zorlukları aşabilmek için ümmet bilincimizi tazelemeli ve buna uygun söz ve eylemleri geliştirebilmenin yollarını aramalıyız. Bu gaye için yapılan her çaba, ortaya konan her örneklik desteklenmeli veya en azından engellenmemelidir.

 

 

 

Tüm dünyada, hemen hemen bütün coğrafyalarda mutlak bir hakimiyet kurarak halkları köleleştirmek ve meta haline getirmek isteyen azgın kapitalizmin karşısında tek direniş yolu İslami hareketlerin göstermiş oldukları mücadelelerdir. Bu ülkede de durum bundan farklı değildir. Ekonominin yanında siyasetten tutun laikliğe, rejimin korunmasından tutun başörtüsüne, eğitim sisteminden tutun yargıya kadar her konuda görüş beyan ederek siyasi iktidarı ve sivil unsurları kıskaca almaya alışmış sermaye örgütlenmesi, dünyadaki kapitalizmin işlevini görmektedir. İslami yaşam tarzını, İslami hak ve talepleri, başörtüsünü büyük tehlike olarak tanımlamakta ve adeta düşman ilan etmektedir. Tüm şerefleri develerinin sırtında olanlara karşı verilmesi gereken mücadele, en başta onların pompaladıkları tüketim kültürüne aldanmamak, buna karşı direnmek ve bu direnişi tevhide ve adalete dayandırmayı başarabilmektir.

 

 

 

AKP Cumhurbaşkanını seçtikten sonra şimdi de 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan 82 Anayasasını değiştirmek için yeni bir sivil anayasa taslağını tamamlamış durumda. Ne kadar sivil olursa olsun şayet bu anayasa;

 

 

 

Bugüne kadar yapılan tüm askeri darbe muhtıra ve diğer müdahalelerin sorumlularını ortaya çıkartıp yargılamayı sağlamaz ise,

 

 

 

Askeri darbe dönemlerine ait malvarlıklarını sonuna kadar incelemeyi başaramaz ise,

 

 

 

Sadece 12 Eylül döneminde kaybedilen beş bine yakın insan ile birlikte faili meçhul hale gelen tüm diğer kayıpların hesaplarını soramaz ise,

 

 

 

28 Şubat ile birlikte örtüsünden dolayı hakları gasp edilen başörtülülerin hakları kendilerine iade edilip sorumluları yargılanmaz ise,

 

 

 

Bu “sivil” tabiri laftan öteye geçmeyecek, darbecilerin yaptıkları yanlarına kar kalacak ve onları daha da cesaretlendirecektir.

 

 

 

Sivil olabilmek için en başta askeri vesayet ile sonuna kadar hesaplaşabilecek bir yargılamanın başlatılması gerekir. Sivil olabilmek için; hiçbir ayrım gözetmeksizin başörtülülerin eğitim ve çalışma hakları temin ve kayıpları tazmin edilmelidir.

 

 

 

Evet! Bizler bugün direnişimizde üçüncü yıla girmiş bulunuyoruz. Sakarya Başörtüsü Platformu olarak bu onuru sizlerle birlikte tüm Müslümanlarla paylaşıyoruz.

 

İslam, Rabbimiz tarafından bizim için Kur’an’ı Kerim’de tamamlanmış, parçalanamaz, en mükemmel dindir.

 

 

 

Selam olsun Kocaeli’ye, Ankara’ya, Van’a, Kayseri’ye, Akyazı’ya ve İzmir’e…

 

 

 

Sakarya Başörtüsü Platformu

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Anayasa taslağında türban konusuna çözümü bulmuş görünüyorlar. “Kıyafet inkılabını ihlal etmemek şartıyla üniversitelerde kılık kıyafet serbest olacak”mış.

 

AKP aldığı %47 oyun altında ezildikçe eziliyordu, şimdi de büzülmeye başladı. Kılık kıyafet konusunu anayasa taslağına sokmak için hâlen ısrarcı görünüyorlar. Herhalde taslak resmen açıklandığında tartışılacaktır ama, niyet belli olunca Sayın Cemil Çiçek istediği kadar karanlıkta yapılan bir şey yok dese de karanlıkta bir işler dönüyor.

 

Bastırıyor görünüp son anda nasıl sıyrılacaklarının mı hesabını yapıyorlar, yoksa diretelim, alkış toplayalım diye mi düşünüyorlar bilmiyorum. Sayın Çiçek çıktı, “başörtüsü de başörtüsü, bu kadar sivil bir anayasa yapıyoruz, hâla başörtüsü üzerine kıyamet koparılıyor” dedi. (mealen) Bununla aslında şunu demek istiyor: “Ey bize oy veren seçmen! Bakın nasıl kahramanca başörtüsünü savunuyoruz. Anayasaya bile yazmak istiyoruz ama yazdırmak istemiyorlar!” Peki bu gerginlikler, gösteriler ne olacak? Yarın yürüyüşler, eylemler başlarsa? Bir gerginlik, bir olay olursa hesabı kime kalacak? Tartışmaya prim verdikçe artarak sürecek? Bundan iktidar bile kârlı çıkmaz. Biraz ilkelilik ve kararlılık…

 

Yazık oluyor, ilke, esas, bilim, hukuk üç beş oy için feda ediliyor, yazık. Hiçbir anayasada kılık kıyafetle ilgili madde olmaz, bunu tartışıp, tartıştırıp toplumu iş yapıyoruz diye oyalamak, tribünlerden alkış almak için şov yapmak yakışık almıyor. Kıyafeti kanunlar bile değil, ancak yönetmelikler düzenler. Devrim kanunlarına atıf yapmak iyiden bir çıkmaz, çünkü devrim kanunları herkes biliyor ki geçici, belli bir geçiş dönemi için çıkmış kanunlardır, yoksa şapka giymek zorunlu olması gerekirdi hâla. Ona kalsa “düğünlerde men-i israfata dair” kanun da var, uygulanıyor mu? Bunlara kadük denir, uygulanmaz ama yürürlükten de kaldırılmazlar.

 

Hem de anayasa kanuna atıf yapabilir mi? Yasanın anası zaten, nasıl altındaki yasayı referans alır? Yasalar anayasayı referans alır yoksa…

 

Bunları hukukçular herhalde tartışacaktır. Henüz taslak resmen tartışmaya açılmadı ama, gidişat, kamuoyuna yansıtılan, sızdırılan mesajlar yanlış…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hımm gördüğüm kadarıyla Demirefe'nin altını çizdiği noktaya sadece ajitasyon la cevap verilebiliyor.

 

Sahi ne olacak şimdi. Eğer üniversitelerde kılık kıyafet serbest olacaksa, papaz cüppesi, kippa, çarşaf, burka, ortodox cüppesi de giyebilecek isteyen öğrenci. Ben yine eminim, bu gün başörtüsü konusunda "demokrasi" diyen bir çok kişi. Yarın bir gün birisi okula kippa ile gelse, kıyameti koparır din elden gidiyor diye. Yok aynı arkadaşlar üniversiteye bu saydığım kıyafetlerlede isteyenin gelebilmesini savunuyorlarmı ?

 

Evet AKP başörtüsü konusunda gerçekten kıvırmaya başladı. Gerçi bunu bir önceki iktidar dönemindede yapmışlardı ama. Seçmeni yedikten sonra onlar için sorun yok.

 

AKP'nin ana politikası artık bu türban konusunda. Sıkışında o konuda "erkeklik" yap. Uygulamaya gelince ilk kavşaktan dön.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

önce yaşadıgınız iklimi iyi bileceksiniz.

sonra o iklimin laik,sosyal, hukuk ve demokratik bir iklim olmadıgını söyleyeceksiniz.

askeri-sivil bir oligarşik sistemi vatandaşa demokrasi diye yutturmaya çalışmayacaksınız.

eger bu ülkede herhangi bir sorun siyaset yolu ile ele alınmayacak, çözüm bulamayacaksa, yaşadıgınız iklimi tam olarak bileceksiniz.

yok öle üç kuruşa beş köfte...

ak parti Türkiye'de radikal muhalefetlere engel olmak istiyorsa elini taşın altına daha fazla koymalıdır.

 

 

ne kendinizi kandıracaksınız ne de başkasını, hele başkasını hiç kandırmamalısınız.

 

**********************

 

Bu da rektörler muhtırası... Rektörler Komitesi sonrası YÖK Başkanı Erdoğan Teziç açıklama yaptı. Anayasa çalışmalarına "derhal" ara verilmesini isteyen Teziç, türbanın serbest bırakılamayacağını söyledi.

Teziç, bir paşa mukabilinde emirler yağdırdı: Anayasa çalışmalarına 'derhal' ara verilsin; türban yasağı kaldırılamaz!

 

*************

aslan sosyal demokratlar.

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sahi ne olacak şimdi. Eğer üniversitelerde kılık kıyafet serbest olacaksa, papaz cüppesi, kippa, çarşaf, burka, ortodox cüppesi de giyebilecek isteyen öğrenci. .

 

sen ülkeleri karıştırdın galiba arkadaşım.

:)

 

israil degil burası......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sanırın sen karıştırdın ülkeleri. Zira türkiyede, musevi, ortodoks ve protestanlar yaşıyor dimi.

 

batılı ülkelerde okuyan başı kapalılar vb. laik devlet yapısına zarar mı veriyor.?

 

Türkiye'de bu ve başka inanç sahipleri yüzyıllardır yaşıyorlar.

burada ki karın agrısını ben anlayamadım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben şimdiye kadar ne kendi üniversitemde ne de diğer üniversitelerde böyle bir istek olduğunu görmedim.kimse ben papaz cübbesi giymek istiyorum demedi.hem o şekilde girseler ne olur ki?rejim tehditi falan mı?ülkeyi mi yıkarlar yoksa?

 

 

 

ben üniversitede okurken dini herhengi bir kıyafet ya da motifle kampüse girmedim. ama oruç tutmadığım için yemekhanede saldırıya uğradım.!!!!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben üniversitede okurken dini herhengi bir kıyafet ya da motifle kampüse girmedim. ama oruç tutmadığım için yemekhanede saldırıya uğradım.!!!!!!!!!

ben de kendi fakültemde onlar gibi düşünmediğim için sözlü sataşmaya maruz kaldım(solcu faşistler tarafından).bikaç kendini bilmezin yaptıklarını herkese mal etmek doğru değil.

şimdi oruç olayı bambaşka.tutmayabilirsiniz ama saygı duymak zorundasınız.ha saygı duymamanız da saldırıya uğramanızı gerektirmez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben üniversitede okurken dini herhengi bir kıyafet ya da motifle kampüse girmedim. ama oruç tutmadığım için yemekhanede saldırıya uğradım.!!!!!!!!!

 

eee ne yapılmalı?

Orucuda mı yasaklamalı?

çözüm nedir ?

 

baskılar ve yasaklamalar sorunları çözmez, sadece öteler, üstünü örter.

bir zaman sonra tekrar gün yüzüne çıkarlar.

baskı ve yasaklamalar karşılıklı husumetleri arttırmakdan başka bir amaca hizmet etmezler.

toplum mühendisligi ile hiç bir sorunu aşamayız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Koca bir yalan

Demokratik sistemi kendi çıkarları için kullanmak istiyenler sunu gayet iyi biliyorlar ,bu ülkeyide kendi inanclari dogrultusunda yönetebilmek..

yani dini yönetim ,,inanci,,kurala üstun kilmak istiyorlar... Cünkü herhangi bir seriat ülkesinde oruc tutmamak gibi bir sansin yoktur..

bayanlarin,da türban takmamak gibi sanslari yoktur ,,v.s

 

Ama erkeklerin ister kalpten olsun ister takkiye olsun yeterki Allahin adini elinden birakmasin.! istedigini yapabilir isterse kendine harem yaratabilir.. haremindeki bayanlarin yaslarida önemli degildir.... kendi nefsine kalmistir.!

 

cagdas toplum kurallari yoktur artik .. bunlari dur diyecek toplum bilinci ,kültürüde zamanla kadi hesabina dönüsür .. dalkavuklarin , evliliklerde gönül iliskileride araci kadinlara tasinmasida toplumun cürümesine neden olur .. artik hersey harem selamliktir..

 

ozaman belki farkina varirlarmi aslinda laik cagdas düzenin Aileyi koruyan en büyük faktör oldugunu.. yani laik düzenin zerafetini..

 

inanclara saygi adi altinda, cagdas toplum kurallarini gormezden gelmek, "inanci", "kurala" ustun kilmak istiyenler...

Halbuki, dinin toplum kurallari ile cakistigi yerlerde, kurallar ve bu kurallari doguran yasalar gecerlidir. Hukuk devleti olmanin bir anlami da budur. Turban takma inadindan vazgecmeyip, olayi bir cesit "insan hakki "goren kisiler, dogrulari bilmeden veya dogrulari bilincli bir sekilde carpitarak (takiyye yaparak) inatlarina devam ediyorlar...

 

herseyi bu ülkeden üstün kilarak kendi nefsine oynayanlar kendisinden korkanlar kendi ailesindeki genc kizlarimizin geleceginden korkanlar aslinda cagdas topluma sarilmalari o kizlarimizin cagdas dünyada daha koruma altinda yasayacaklarini unutmasinlar..!!! cagdas toplumda yasaklar yoktur ..!! insanlari bölmeyen nezaket kurallari vardir. cözümde bunu amlamaktan gecer,!

 

Ailece huzurlu yasamin yolu laik bilincli cagdas toplumdan gecer.!

 

:shuriken: yamyam frankfurt

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben de kendi fakültemde onlar gibi düşünmediğim için sözlü sataşmaya maruz kaldım(solcu faşistler tarafından).bikaç kendini bilmezin yaptıklarını herkese mal etmek doğru değil.

şimdi oruç olayı bambaşka.tutmayabilirsiniz ama saygı duymak zorundasınız.ha saygı duymamanız da saldırıya uğramanızı gerektirmez.

 

güzel düşünüyorsun.

 

oruç tutmak ya da tutmamak bambaşka bir mesele değil aslında. benim buradan varmak istediğim şudur: dini simgeleri ve rituelleri üniversitelerde, iş yerlerinde, kamu kurumlarında kullanırsanız, bu bir baskı unsuruna dönüşür. dini teşhir edemezsiniz. bunu yaparsanız, din bir şov mekanizmasına döner; "senin başın neden bağlı değil, inanmıyor musun" derler, "neden oruç tutmuyorsun" diye sorarlar. din çarpıtılar, ayaklar altına alınır, kullanılır. çıkar ilişkileirne alet olur. siyasallaşır. insanlar inananlar inanmayanlar olarak parçalanır. o müslüman, bu hristiyan, şu musevi ayrımları başlar.

 

birileri şov sahnesine çıkar ve insanların duygularını sömürmeye başlar. onların temiz duygularına yön verir. bak şov başladı bile...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Koca bir yalan

Demokratik sistemi kendi çıkarları için kullanmak istiyenler sunu gayet iyi biliyorlar ,bu ülkeyide kendi inanclari dogrultusunda yönetebilmek..

yani dini yönetim ,,inanci,,kurala üstun kilmak istiyorlar... Cünkü herhangi bir seriat ülkesinde oruc tutmamak gibi bir sansin yoktur..

bayanlarin,da türban takmamak gibi sanslari yoktur ,,v.s

 

Ama erkeklerin ister kalpten olsun ister takkiye olsun yeterki Allahin adini elinden birakmasin.! istedigini yapabilir isterse kendine harem yaratabilir.. haremindeki bayanlarin yaslarida önemli degildir.... kendi nefsine kalmistir.!

 

cagdas toplum kurallari yoktur artik .. bunlari dur diyecek toplum bilinci ,kültürüde zamanla kadi hesabina dönüsür .. dalkavuklarin , evliliklerde gönül iliskileride araci kadinlara tasinmasida toplumun cürümesine neden olur .. artik hersey harem selamliktir..

 

ozaman belki farkina varirlarmi aslinda laik cagdas düzenin Aileyi koruyan en büyük faktör oldugunu.. yani laik düzenin zerafetini..

 

inanclara saygi adi altinda, cagdas toplum kurallarini gormezden gelmek, "inanci", "kurala" ustun kilmak istiyenler...

Halbuki, dinin toplum kurallari ile cakistigi yerlerde, kurallar ve bu kurallari doguran yasalar gecerlidir. Hukuk devleti olmanin bir anlami da budur. Turban takma inadindan vazgecmeyip, olayi bir cesit "insan hakki "goren kisiler, dogrulari bilmeden veya dogrulari bilincli bir sekilde carpitarak (takiyye yaparak) inatlarina devam ediyorlar...

 

herseyi bu ülkeden üstün kilarak kendi nefsine oynayanlar kendisinden korkanlar kendi ailesindeki genc kizlarimizin geleceginden korkanlar aslinda cagdas topluma sarilmalari o kizlarimizin cagdas dünyada daha koruma altinda yasayacaklarini unutmasinlar..!!! cagdas toplumda yasaklar yoktur ..!! insanlari bölmeyen nezaket kurallari vardir. cözümde bunu amlamaktan gecer,!

 

Ailece huzurlu yasamin yolu laik bilincli cagdas toplumdan gecer.!

 

:shuriken: yamyam frankfurt

olay kılık kıyafetten bu kadar uzaklaştırılabilir ve çarpıtılabilir.yazılarınız da hep insanları kışkırtma çabası var.sanki bu ülkeye şeriat gelecekmiş akepe bunu için uğraşıyomuş gibi.ama bir tane sağlam dayanağınız yok.

ben şimdiye kadar bir şeriat ülkesinde zorla oruç tutturulduğunu duymadım.siz ne hikmetse yaşamış gibi herşeyi biliyosunuz(!).önümüzde iran örneği var ve başı açık kadınlar görmek mümkün.siz hangi şeriat devletini kastediyorsunuz?

türban takmak siz kabul edemeseniz de İNSAN HAKKI'dır.böyle de KALACAKTIR.Kimsenin haddi değildir insanların giyim kuşamına karışmak.

huzurlu yaşama gelince bu topraklar da asırlar boyunca OSMANLI hüküm sürmüş.laikmiymiş hayır ama gayet de huzurluymuş.demekki huzur için laikliğe gerek yok.laiklik olsun ama adaletli olsun.bizdeki gibi değil yani.çifte standart.ayrıca şu çağdaşlıktan ne kastettiğinizi de bir türlü anlamış değilim.****** avrupayı örnek almak mı çağdaşlık???

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

güzel düşünüyorsun.

 

oruç tutmak ya da tutmamak bambaşka bir mesele değil aslında. benim buradan varmak istediğim şudur: dini simgeleri ve rituelleri üniversitelerde, iş yerlerinde, kamu kurumlarında kullanırsanız, bu bir baskı unsuruna dönüşür. dini teşhir edemezsiniz. bunu yaparsanız, din bir şov mekanizmasına döner; "senin başın neden bağlı değil, inanmıyor musun" derler, "neden oruç tutmuyorsun" diye sorarlar. din çarpıtılar, ayaklar altına alınır, kullanılır. çıkar ilişkileirne alet olur. siyasallaşır. insanlar inananlar inanmayanlar olarak parçalanır. o müslüman, bu hristiyan, şu musevi ayrımları başlar.

 

birileri şov sahnesine çıkar ve insanların duygularını sömürmeye başlar. onların temiz duygularına yön verir. bak şov başladı bile...

iyi de din insanların tüm hayatlarını kapsar.yani insanlar üniversiteye girerken dinlerini kapıda bırakıp içeri giremezler.yani Müslüman bir kadın okulda da başını örtmek zorundadır dışarda da devlet dairesinde de.İslam dini hoşgörü dinidir.sizin verdiğiniz örnekler uç örneklerdir gerçekleşmesi imkansızdır.hiçkimse hiçkimseye sen niye örtünmüyosun inanmıyrmusun diyemez çünkü din Allah ile kul arasındadır.diğerlerini ilgilendirmez.ayrıca bu üniversitelerdeki oruç baskıları da birtakım ülkücü geçinen insanlar tarafından yapılmaktadır bunu İslam dini ile bağdaştırmak kesinlikle yanlıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

oruç tutmak ya da tutmamak bambaşka bir mesele değil aslında. benim buradan varmak istediğim şudur: dini simgeleri ve rituelleri üniversitelerde, iş yerlerinde, kamu kurumlarında kullanırsanız, bu bir baskı unsuruna dönüşür. dini teşhir edemezsiniz. bunu yaparsanız, din bir şov mekanizmasına döner; "senin başın neden bağlı değil, inanmıyor musun" derler, "neden oruç tutmuyorsun" diye sorarlar. din çarpıtılar, ayaklar altına alınır, kullanılır. çıkar ilişkileirne alet olur. siyasallaşır. insanlar inananlar inanmayanlar olarak parçalanır. o müslüman, bu hristiyan, şu musevi ayrımları başlar.

 

birileri şov sahnesine çıkar ve insanların duygularını sömürmeye başlar. onların temiz duygularına yön verir. bak şov başladı bile...

 

:clover:

 

evet şov başlamıştı bile sadece şimdi daha bir aleni yayınlanmakta..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın ben konunun bir yönünü daha vurgulayayım: Başörtüsü yüzünden üniversiteye gidemeyen pek bir tarikat mensubu yoktur. Onlar yönlendirdikleri insanlara pekala da nasıl takiyye yapılacağını, mecbur kaldığı için başını açabileceğine dair fetvaları verirler. Bunları görüyoruz. Peruk fetvasını da bunlar icat etmişlerdir. O kızı orda okutacaklarsa çaresini, fetvasını bulurlar, hiç kafanızı yormayın.

 

Yönlendirme altında değilse, bir kız öğrenci yine başını açar ve okur. Onu da engellemez. Akıl var mantık var, bir başörtüsü yüzünden okuldan kim atılır? "Günahı boynunuza" deyip aç başını gir, yemiyecekler ya? Sokakta, evde karışan yok eden yok! Aklın yolu budur yani! Bakın akıl vermiyorum, yanlış anlamayın. Olasılıkları tartıyorum.

 

Gelelim asıl başörtüsü mağdurlarına... Onlar, aile baskısıyla kapanan ve üniversite okumak için tutucu babasından zor bela izin koparan kızlardır. Babası zaten göndermemek için bahane arıyor, "başını açtırıyorlar" deyip bu bahaneyle göndermiyor. İşte başörtüsü serbest dediğiniz zaman bu dar kafalılara prim vermiş oluyorsunuz. Bu dar kafanın devam etmesine yeşil ışık yakıyorsunuz. Bu kafaya taviz vermenin sonu yoktur.

 

Başörtüsüne hoşgörülü bakmak, bu dar kafalılığın devamına hoş görüyle bakmaktır. Bu tartışmayı bitirmek ve "üniversite okumanın kuralı budur" deyip tartışmaya noktayı koymak gerekiyor. Bu işi gündemde sıcak tuttukça ülke enerji ve zaman kaybedecek. Prim gören dar kafalılık beslenmeye devam edecek. Tartışmayı ancak bu tavır bitirir.

 

Başörtüsüne izin vermek sorunu daha artıracaktır. Sarık cübbe olmazmış... Bunu da mı anayasaya ekleyeceksiniz? Ne devrim kanunu? Adam demeyecek mi "Çarşamba'da devrim kanunu yok mu, niye oraya gitmiyorsunuz da benim üniversiteye sarıkla cüppeyle girmeme engel oluyorsunuz?" Al sana tartışma... İstenen de işi buraya getirmek! Dikkat edin! Polis Çarşamba'ya gidip sarıklı cüppeli toplasa bir türlü, üniversite kapısında sarık cüppe eylemleri ile başa çıkmaya çalışsa bir türlü... Zaten bu konuda tavrı belli olan hükümet de bu kez başlayacak devrim kanunları tartışılsın demeye...

 

Bu bir oyun ve tehlikeli bir oyun. Tıpkı Şeyh Said'i isyana teşvik eden İngilizlerin "Şeriat elden gitti, şimdi de Türkler sizi ezecek" telkinlerinin yeniden sahneye konmasıdır. Bir bardak suda koparılan başörtüsü ve Kürt hakları ikilisinin yeniden kullanıma açılması bu oyunun yeni açılımından başka bir şey değil. Bu ülkenin zamanı ve enerjisini böyle boşa harcatan bu hükümet aymazlık içinde mi, telkin altında mı bilmiyorum ama, ihanet içinde olmadıklarından eminim. Bu kadar kötüsünü düşünmüyorum.

 

Bu işi kaşımaktan vaz geçip işlerine bakar, iyi işler yaparlar ve ülkeyi kalkındırırlarsa, adalet ve eğitim sistemlerimizi düzeltirler (en önemli sorunlar bu ikisinde) minnet duyacağız. Ama bu oyuna alet olmayı sürdürürlerse yazık olacak. Devlet millet kaynaşması fırsatı bir kez daha kaçırılıp yaralar derinleşecek.

AKP lütfen bu aldığı oy şansını iyi bir iş için kullansın. Tartışmayı derinleştirmeyi değil, bitirmeyi seçsin.

 

Başörtüsünü gündemde tutmak ve tartıştırmak, enerji ve zaman kaybıdır. Çok acil önemli sorunlarımız var. Adaleti sağlayamıyoruz, çocuklarımızı eğitemiyoruz. Hakimler yığılan dosyaları okuyamıyor, öğretmenler altmış kişilik sınıfları eğitemiyor. Kamu kuruluşları bütçeye gereksiz yükler yüklemeye devam ediyor. Ücrette denge sürekli bozuluyor. Adaletsizlik ve hoşnutsuzluk duygusu insanları fevri yanlışlara ve bananeciliğe itiyor. Devlet gereksiz işlerle uğraşmaktan denetim görevini yerine getiremiyor. Sorunlar bunlar. Başörtüsü ve Kürtçe eğitim kesinlikle değil!

 

Gerçekte olmayan bu iki yapay sorunun olsa olsa biri fünye, biri dinamit, başka bir şey değil...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

.

.

.

Gelelim asıl başörtüsü mağdurlarına... Onlar, aile baskısıyla kapanan ve üniversite okumak için tutucu babasından zor bela izin koparan kızlardır. Babası zaten göndermemek için bahane arıyor, "başını açtırıyorlar" deyip bu bahaneyle göndermiyor. İşte başörtüsü serbest dediğiniz zaman bu dar kafalılara prim vermiş oluyorsunuz. Bu dar kafanın devam etmesine yeşil ışık yakıyorsunuz. Bu kafaya taviz vermenin sonu yoktur.

.

.

.

 

ne yani babasından izin alamayan kız okuyamadığı zaman bu dar kafalılık sonamı erecek?

bu dar kafalılığı bitirmese bile o dara kafalı zihniyetten kurtulmalarını sağlamak için o kızların okumalarını sağlamak gerekmezmi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Koca bir yalan

Demokratik sistemi kendi çıkarları için kullanmak istiyenler sunu gayet iyi biliyorlar ,bu ülkeyide kendi inanclari dogrultusunda yönetebilmek..

:shuriken: yamyam frankfurt

 

herkes aynıdır.

........

 

ne yani sizin gibi düşünenler çok mu farklı?

nedir demokrasi ya..

ilah mı?

vahiy mi?

yoksa araç mı? evet, araçsallıgı varsa iyidir...

 

 

not;

merak buyurmayın akp den iş çıkmaz.

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.