Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

SeDatsan

Önerilen İletiler

: :excl2: İÇİ BOŞALTILMIŞ BİR KAVRAM OLARAK “SOLCULUK”;

Kavramlar o kadar aslından gerçeğinden saptırılmış-çarpıtılmış ki, iyi nedir-kötü nedir, güzel nedir-çirkin nedir, doğru nedir-yanlış nedir, karma karışık edilmiş. Yani ortalık toz duman bürünmüş, tabir yerindeyse AT İZİ, İT İZİNE KARIŞMIŞTIR.

Kurt hep puslu havayı sever ya, bu ortamlardan meden umanlar da elbette bu kavram kargaşasından faydalanmışlardır.

 

TÜRKİYEDE SOLCULUK;

Bazı terimler, tanımlamak istedikleri olayı, nesneyi, olguyu ya da akımı açıkça tanımlamaktan çok, karıştırırlar. Türkiye'de, 'solculuk', böyle terimlerden biridir. 'Solcu' terimi, yaygın olarak 1960'tan sonra, özellikle de Türkiye İşçi Partisi'nin 1961'de kuruluşundan sonra komünistleri, sosyalistleri, sosyal demokratları, Kemalistlerin bir bölümünü kapsayan terim olarak kullanılmaya başladı. Bir yandan, 'komünistim, sosyalistim' demeyi göze alamayanlar için kolaylık sağlıyordu, diğer yandan da temel bazı sorunlarda ortak görüşlere sahip olan bir grup aydını adlandırıyor; onlar arasındaki kimi görüş ayrılıklarını örtüyordu. Örneğin 'kalkınma' sorununda devletçiliği benimsemek, askeri, siyasi, diplomatik bakımdan Amerika'dan bağımsızlığı savunmak, sanat ve edebiyatta halkçı-gerçekçi, kültürel bakımdan Batıcı-Aydınlanmacı olmak, solcu olmanın ölçütleri gibiydi.

Siyasal bakımdan işçi sınıfının örgütlenmesi ve toplumsal hareketin öncü gücü olarak düşünülmesi, sermaye ve emek arasında net, kesin ayrım gözetmek ve emekten yana açık tavır koymak, işçi sınıfının iktidarını hedeflemek 'solculuğu' tanımlamak için o kadar önemli görülmüyor, bunların sözü edilmiyordu. Bu yalnızca, 'sol' içindeki çok önemli olmayan ayrım noktalarından biri olarak görülebiliyordu. 'Elbette sosyalistim, ama proletarya diktatörlüğüne karşıyım!', 'elbette sosyalistim, ama millî özel teşebbüsse karşı değilim!', 'benim için sosyalizm, İsveç sosyalizmidir!' diyenlerin hepsi 'solcu' sayılıyordu. 'Proletarya devrimini' savunanlar da, 'parlamenter rejim dışındaki bütün yollara gayrimeşrudur' diyenler de, ya da enternasyonalistlerle - milliyetçiler de, 'sol' ortak kavramının altında toplanabiliyordu.

Terimin kapsamı bunca geniş tutulunca, tanımlanmasında kullanılan ölçütler de genelleşiyor, kapsadığı varsayılan grupların görüşlerinin ortak ve genel özelliklerini berraklaştırma uğruna darlaştırıyordu. Tanım öğeleri azaldıkça terimin kapsamı genişliyordu. Örneğin Mete Tunçay, 'Türkiye'de Sol Akımlar - I' adlı eserinin 'Giriş' bölümünde, terimin 'ideolojik içeriği'ni, şöyle özetliyordu: 'Solun çıkış noktası, insan, insanın akıl gücü, insan doğasının değiştirilebilirliği ve insanın eylem yoluyla kendini geliştirebileceği, yetkinleştirebileceği inancıdır. Bunun için solculuk, her insanın eşit özgürlüğe hakkı olduğunu ileri sürer.' (BDS yayınları, 1991, s.18)

Görülebileceği gibi, 'sol'un tanımı, bu içeriğiyle Aydınlanma'nın ve Fransız Devrimi'nin temel felsefi önermelerine kadar indirgenmiştir. Kuşkusuz bu öğeler, aynı zamanda herhangi bir ülkenin komünistleriyle, sosyal demokratlarını olduğu kadar, liberalleri, hümanistleri de özdeşleştirebilir. Öyleyse, 'solcu' terimi, bir bakıma kapsadığı kavramları temel özellikleri bakımından belirsizleştirirken, kimi ikincil özellikleri öne çıkarmaktadır. Birbirlerinden farklılıkların esas olarak sınıf mücadelesi ölçütünde bulacak bu grupları açıklayıcı olmayan bir genelleme içinde eritmesi, terimin siyasal bakımdan da işlevsiz olmasına yol açmaktadır. Ayrıca, temel olmayan özellikler bakımından yapılan genellemeler, terimin kapsamı içinde görülebilenlere, üstlenmedikleri siyasal işlevler de yükleyebilmektedir.

Bu yüzden, asla bir araya gelemeyecek olan siyasal görüşler, sınıf tavırları, 'birleşebilir', 'birleşmesi gerekli' akımlar gibi algılanabilmektedir. Her ideoloji, toplumsal örgütlenme ve sınıf mücadelesinin hedefleri içinde oynadığı rol bakımından anlamlıdır. Bu hedefler, tutumlar söz konusu edilmeksizin, 'sol' kavramının kendisinin birleştirici olabileceğini düşünmek yanıltıcıdır.

İDEOLOJİ, SİYASETİN İÇİNDE AÇIKLIK KAZANIR

İşçi sınıfı ideolojisine, bilimsel sosyalizme özgü olarak, Türkçe'de 'dünya görüşü' biçiminde oldukça yerinde bir karşılık bulunmaktadır. Bu terim, burjuva, feodal ideolojiler için, bilimsel sosyalizmde olduğu kadar yerinde bir içerik bulmamaktadır Bilimsel sosyalizm dışındaki ideolojiler, bilimsel olmamak, geleneklerden, alışkanlıklardan, mülk sahibi sınıfların siyasetlerinden izler taşımak gibi özellikleri dolayısıyla iç tutarlılıktan yoksundur; hayatın bütün alanlarını aynı ilkelere göre kavramak endişesi taşımazlar, açıklayıcı değillerdir. Daha çok, hitap ettiği grubu, topluluğu bilinçten farklı duygu, inanç, gelenek gibi bağlarla bir arada tutmaya hizmet ederler. Dünyayı açıklamaktan çok, onu bulanık bir biçimde ve 'tersine çevrilmiş' haliyle yansıtırlar. Bundan dolayı da, her siyaset içinde farklı görünümler kazanırlar.

Burjuva siyaset, burjuva ideolojiyi de eğip bükerek, gündelik çıkarlara uygun hale getirmeye çalışır. Burjuvazinin ideolojisi, tarih boyunca da köklü değişiklikler göstermiş, burjuvazinin değişen karakterine uygun olarak değişik içerikler kazanmıştır. Buna karşılık işçi sınıfının bilimsel ideolojisi, bütün zamanlar boyunca temel karakteristiklerini dünya çapında korumuş, iktidar uğruna mücadelenin bir bileşeni olmuştur. Ülkeden ülkeye kimi tarihsel-kültürel özellikler dolayısıyla farklı renkler kazanmış olsa da, esas olarak dünya işçi sınıfının tek bir bilimsel ideolojisi olmuştur. Bu özelliği kazandıran, işçi sınıfının ulusal, bölgesel etkilerle değişmeyen temel nitelikleridir.

KAPİTALİS SİSTEMİN FİNANS KURUMLARINDAN, DÜNYA BANKASININ YÖNETİMİNDEN GELEN, KEMAL DERVİŞ BİLE "SOLCU" OLURSA!!!

Bu kısa özet, ideolojilerin kesin bir sınıfsal nitelik taşıdığını gösteriyor.

Bu noktada, 'sol'u, bir ideoloji olarak tanımlamak, ama onun hangi sınıfın ideolojisi olduğunu belirsiz bırakmak doğru olmaz. Sınıf niteliği netleştikçe, 'sol'un yukarıda değindiğimiz kapsamı daralacak, genel ve soyut nitelikler ekseninde yapay olarak özdeşleştirilmiş siyasi akımlar arasındaki temel farklılıklar görülecektir.

Türkiye'de 'sol'un tanımının genellikle sınıf ölçütünü dışarıda bıraktığı görülebilir.

'İlericilik', 'insancılık', 'değişime inanmak' gibi özellikler, açıkça emek ve sermaye arasındaki ayrımdan söz etmeksizin ve hangi sınıfın hangi yöndeki ilericiliği, hangi insan, hangi değişim gibi soruları yine sınıf açısından tanımlamaksızın açıklayıcı olamazlar. Günümüzde genellikle 'ilericilik', 'çember sakallı, örümcek kafalılara karşı olmak, başörtüsü takan öğrencileri üniversiteye sokmamak' biçiminde anlaşılmakta, ama bu terim çürümüş kapitalizmi savunup savunmamayı kapalı tutmaktadır.

Hem kapitalizmden yana, hem de 'ilerici' olmak mümkün değilken, sırf dinsel gericiliğe karşı olduğu için en koyu kapitalizm savunucuları 'ilerici' gibi görünebilmektedir. Başörtüsüne savaş açanlar, üniversitelerdeki bilim düşmanlığına, YÖK gericiliğine gözlerini kapamaktadır. Ya da, örneğin küreselleşmeyi savunmak, 'değişime inanmak'la süslenirken, özelleştirmeye, tekelleşmeye karşı çıkanlar 'tutucu' olarak adlandırabilmektedir.

Günümüzde emperyalizmin propagandacılığını yapanların en çok kullandıkları sözcükler bunlardır. Kendilerini bu kavramlarla reklam etmekte, işçi sınıfına ve emekçilere yönelik her saldırı, 'radikal, devrimci' olarak övülebilmektedir. Örneğin Kemal Derviş, IMF programlarının uygulanmasındaki güçlükleri soran gazetecilere 'devrim sancısız olmaz!' diyebilmektedir. Aynı zat, 'kalbim soldadır' da demiştir. Kemal Derviş'in anladığı 'sol' hiç kuşkusuz, yukarıda sayılan değerleri de kapsamaktadır. Çerçevesi bunlarla çizilmiş bir 'sol'un, onu kapsamadığı gerçekten söylenemez.

SOLUN' BİRLİĞİ YERİNE SINIFIN BİRLİĞİ

'Solcu' çevrelerin inanmaya ihtiyaç duydukları 'solun birliği' efsanesi, işte bu gerçekler üzerine kurulmuştur.

Aslında hepsini toplasanız 100 bin kişi etmeyecek olan bu 'bilinçli solcular', kendi aralarında defalarca birlik arayışına girmişler, her defasında yine bu temel gerçekler yüzünden, eskisinden daha kötü bir biçimde bölünmüşlerdir. 'Sol' teriminin aldatıcı özdeşlik görüntüsü, asla bir araya gelemeyecek olan siyasal görüşlerin, sınıf tavırlarının, 'birleşebilir', 'birleşmesi gerekir' akımlar gibi algılanmasına yol açmaktadır. Birleşememek ise, yine 'sol'un hastalığı gibi görünmektedir.

Aslında bu 'solun' hastalığı değildir. Her biri farklı ideolojik ve siyasal yönelişleri, farklı sınıf kimliklerini ifade eden fakat 'solcu' oldukları için aynıymış gibi algılanan bu grupların, partilerin, kişilerin birliği ya imkansızdır, ya da geçicidir. Türkiye'de bu yolda harcanan zaman ve enerji, boşa gitmiştir, bundan sonra da aynı sonuca ulaşacaktır.

Her şeyden önce, 'solun birliği' nesnel-toplumsal gerçekler açısından bir ham hayaldir.

Bu, farklı sınıf ve tabakaların aynı ideoloji ve siyasette birleşmesini istemek anlamına gelmektedir, ki bilimsel değildir.

Diğer yandan, 'solun birliği' uğruna mücadele, Türkiye'de daima işçi ve emekçilerle birlik gerekliliğinin önüne geçmiştir. 'Solcular', sanki birbirleriyle birleşmeden hiçbir iş yapamazlarmış gibi bu sorunu daima gündemlerinde tutmuşlardır. Bu da aslında, kendine güvensizliğin, halk kitleleri karşısında ürküntüye kapılmanın bir ifadesidir.

Bugün açıkça anlaşılması gereken nokta, işçi ve emekçilerin birliğinin sağlanmasının, bütün bu boş uğraşlardan daha önemli olduğudur.

İŞÇİ VE EMEKÇİLER,

SAĞCI - SOLCU, DOĞULU - BATILI, ALEVİ - SÜNNİ, TÜRK - KÜRT, LAİK - ANTİ-LAİK ŞEKLİNDE, SAÇMA VE SUNİ BÖLÜNMELER İLE BİRBİRİNDEN YALITILMIŞ, BİRBİRLERİNE KARŞITLAŞTIRILMIŞ VE ÇATIŞTIRILMIŞLARDIR.

İşçi sınıfı ve emekçiler, çok uzun zamanlardan günümüze, din, mezhep, siyasi görüş, milliyet, bölge, meslek grubu gibi ölçütlerle bölünmüş ve birbirlerine düşman edilmeye çalışılmıştır. Aynı sınıftan olduklarını, her işçinin bir diğerinin 'sınıf kardeşi' olduğunu anlayabilmesi için,

Türkiye XIX. yüzyıl kapitalizminde yaşayan işçilerden daha geri durumda bırakılmıştır.

Kuşkusuz bunda kapitalizmin kendisine özgü gelişme koşullarının da etkisi vardır. Ancak egemen sınıf politikaları ve propagandaları da, işçiler ve emekçi halk arasında ciddi duvarlar örmeyi başarmıştır.

Farklı siyasal partilere oy veren, farklı mezhepten, milliyetten, farklı bölgelerden olan işçiler, tek ve aynı hak ve çıkarların peşinde kavga verdiklerini fark edebilecekleri koşullardan uzak tutulmuşlar, sendikalar özellikle bu ayrılıkları kışkırtacak biçimde örgütlenmişlerdir.

Sınıfın birliğinin sağlanması mücadelesi, önümüzde son derece önemli bir mücadele alanı olarak durmaktadır. Bu yüzden, bir tek 'gerici' işçiyi sınıfın birliği davasına kazanmaya çalışmak, on 'ilerici solcuyu' sınıfa kazanmaktan daha önemlidir.

Henüz içinden geçmekte olduğumuz çetin ekonomik-siyasal koşullarda bile, işçilerin ve emekçilerin mücadelesi gerçek bir birliğin çok uzağındadır. Aynı işkolundaki işçilerin mücadelesi bile, bölgesel farklıkların engeline takılabilmektedir.

Emek Platformu Programı'nın bu bakımdan taşıdığı önem, kendi birliklerine kafayı takmış 'solcular' tarafından anlaşılamamıştır.

Sınıfın birliği hedefini, "ideolojik netlik olmadan birlik nasıl olabilir, bir MHP'li işçiyle biz nasıl bir araya gelebiliriz" gibi sığ itirazlarla karşılamalarında da, kendisini gösteren şey 'ideolojik solculuk'tur.

Oysa işçi sınıfının bilimsel ideolojisiyle donanmış bir bilinçte bu türden karışıklıklar yaşanmaz. Siyasi iktidar hedefini sınıfsal içeriğiyle birlikte tanımlayıp kavramış bir sosyalist için, sınıf içindeki farklı siyasal eğilimlerin ortak çıkar kavgasına engel olamayacağı ve işte bunun asıl değişimin kaynağı olduğu açıktır.

İşçi–emekçi sınıfının iktidarını ve sınıfsız-sömürüsüz toplumu amaçladığını ileri süren her siyasi akımın, ilk yapması gereken şey, Türkiye'ye özgü 'solculuk'tan kurtulmak olmalıdır.

SOLCULARIN BİRLİĞİ, NASIL BİR BİRLİK OLUR:

Farklı ideolojik ve siyasal görüşlere sahip, öyleyse temelde farklı sınıf çıkarlarını temsil eden grupların bir araya gelerek işçi sınıfı gibi mütecanis bir sınıfın çıkarları adına konuşması olanağı zaten yoktu. Bu, sınıfın ve halkın değil, 'solcuların birliği' idi, bu yüzden de, 'sol' teriminin içinde taşıdığı aldatıcı birlik görüntüsünün kurbanı oldu.

Türkiye'de artık bu tipte 'solculuk' tarihinin son demlerini yaşıyor.

Belirsiz ideolojik ilkeler ekseninde yapay birlikler oluşturmak, sosyal demokratlar bakımından da yolun sonunu bulmak üzeredir. Çünkü artık, insanseverlik, ilericilik, laiklik, demokratlık, halkçılık, 'değişime inanmak', 'özgürlükçülük' gibi kavramların hepsi, çok açık olarak işçi-emekçi hareketiyle tanımlanmak, bu açıdan sorgulanmak zorundadır. Bu temelde anlam bulmayan, bununla tamamlanmış bir siyaset içinde somutlanmadan bu kavramların bir anlamı olamaz, kimseyi de etrafında gerçekten birleştiremez.

'İdeolojik solculuk', kapalı devre siyaset, kapalı devre demokrasi, kapalı devre mücadele demektir.

Sınıfın büyük gücünü harekete geçirmeyi düşünmekten bile korkan bu 'solculuk', burjuva ideologların dediği gibi modası geçmiş bir akım halini almaktadır. Sadece 'fikirler üreten', 'her şeyin doğrusunu, haklısını bilen' ama bu fikirlere, doğrulara, haklılığa hayat verecek toplumsal güçle, işçi ve emekçilerle hiçbir ilişkisi olmayan 'solculuğun', egemen sınıflar tarafından ciddiye alınması beklenemez.

ASIL OLAN EMEKÇİ SINIFIN BİRLİĞİDİR:

Bugün Kapitalis sistemin küresel sömürü düzenini kurarak,azgelişmiş ülkeleri ve emekçi halkları sömürü savaşına karşı, dünden daha yakıcı bir zaruriyet olarak, sınıfın birliğinin sağlanması mücadelesi, önümüzde son derece önemli bir mücadele alanı olarak durmaktadır.

Bugün sağlanması gereken bir tek birlik en geniş kesimleri ile emekçilerin birliğidir.

Birlik konusunda açıkça anlaşılması gereken nokta, dil-din-mezhep-ırk-renk vb.gibi hiç bir suni-yapmacık ayrıma tabi tutmadan, aynı haksızlıklara, eşitsizliklere, yoksulluğa, işsizliğe ve sömürüye maruz kalan,aynı kaderi paylaşan, toplumun en geniş kitlelerin, tüm ezilenlerin ve alt gelir gruplarının, (işçilerin, işsizlerin, memurların, çiftçilerin, köylülerin, küçük esnafın, küçük üreticinin)emekçi kitlelerin birliğinin sağlanmasıdır.

Bu gerçekten hareketle, toplumun tüm katmanlarından tüm işçi ve emekçilerin birliğinin sağlanmasının, "solcuların birliği" gibi bütün bu boş uğraşlardan daha önemli olduğu aşikardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 142
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

ELLERİNE SAĞLIK ARKADAŞIM,HERZAMANKİ GİBİ SAĞLIKLI ,FAYDALI BİR DEĞERLENDİRME....

 

TÜRKİYE DE SOL NASIL ALGILANIYOR...

 

BEN SOL GÖRÜŞLÜYÜM DİYEN BİRİ BU SÖZÜN İÇİNİ NE KADAR DOLDURABİLİYOR...

 

SOSYAL DEMOKRATLARIN SOLCU OLDUĞU, :angry: HAKSIZLIĞA İSYAN EDİP DAHA İYİ BİR ÜLKE İÇİN ÖMRÜNÜ ADAYANLARIN ANARŞİST SAYILDIĞI , GÖZ GÖRE GÖRE BÖLCÜLÜK YAPANLARIN MİLLİYETÇİ( BAĞIMSIZLIK SAVAŞÇISI) OLDUĞU BİR DÜZENDE SOL NERDE ARKADAŞLAR

 

TÜRKİYEDE SOL BUNDAN 24-25 YIL ÖNCE ÖLDÜRÜLDÜ...

 

ARTIK İDEOLOJİLERLE İDARE EDİLMİYOR ÜLKELER.. BELKİ DE O YÜZDEN BU DURUMDAYIZ

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"İŞÇİ VE EMEKÇİLER,

SAĞCI - SOLCU, DOĞULU - BATILI, ALEVİ - SÜNNİ, TÜRK - KÜRT, LAİK - ANTİ-LAİK ŞEKLİNDE, SAÇMA VE SUNİ BÖLÜNMELER İLE BİRBİRİNDEN YALITILMIŞ, BİRBİRLERİNE KARŞITLAŞTIRILMIŞ VE ÇATIŞTIRILMIŞLARDIR.."

 

 

Eline sağlık SeDatsan..Ülkemizin bugünkü duruma gelmesine ortam sağlayan bunlar sebep değil mi zaten..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Güzel, bilgilendirici bir çalışma,

 

Özellikle ülkemizde sol düşüncenin, asıl kaynağından nasıl koptuğunu

göstermesi ve sol düşüncenin temel ideolojisini yani sınıf mücadelesini vurgulaması açısından

da oldukça yararlı bir yazı.

 

Buraya taşıdığın için teşekkür ederiz.

 

Sanırım bu kafa ve kavram karışıklığına özellikle

Sovyetlere karşı geliştirilen yeşil kuşak projesi çerçevesinde ülkemizde

sağ iktidarların desteklenegelmesi, son iki askeri darbe ile hatırı sayılır derecede

sol kadroların tasfiyesi ve nihayet Sosyalist Devletin çözülmesi de eklenince

bugün içinde bulunduğumuz durum biraz daha anlaşılır oluyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yazınızda ilgimi çeken bir iki nokta var

 

aslolan elbetteki sınıf mücadelesidir bu tarafımdan da tartışılmazdır

 

ama bugün Türkiye solunun içinde bulunduğu durum değerlendirildiğinde artık dağınıklığından kendi içinde

 

disipline olamamasından kaynaklı insanlar üzerinde alternatif olma özelliğini nerdeyse kaybedecek düzeye

 

gelmiştir

 

neden solun birliği anlamlı değil ki ve neden bilimsel değil

 

yani herkes kendi ilkelerinden taviz vermeden esneme yapılamazmı bu çokmu zordur

 

Dimitrov faşizme karşı birleşik cepheyi örgütlerklen en geri unsurları bile çekmiştir

 

faşizmle sorunu olan herkes bu mücadeleyi sahiplenmiş ve omuzlamıştır

 

yani düşünüyorum da Dimitrov sol literatürde adı tartışılmaz biri sıkı solcu değilmi ama ülkemizde yaşasaydı

 

sanırım ne oportünistliği kalırdı ne revizyonistliği ne karşıdevrimciliği

 

çünkü bizde birlik lafı edildimi birden irkiliriz birlikde ne demek ilkesizlik demek

 

ve artık hem ekonomik hem sosyal bunalımın hergeçengün derinleştiği bu koşullarda umarım sınıf

 

mücadelesine inanan güçler sürekli amip gibi bölünmek yerine birleşerek bu boşlukta umut olabilmeyi

 

başarabilirler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

'İdeolojik solculuk', kapalı devre siyaset, kapalı devre demokrasi, kapalı devre mücadele demektir.

Sınıfın büyük gücünü harekete geçirmeyi düşünmekten bile korkan bu 'solculuk', burjuva ideologların dediği gibi modası geçmiş bir akım halini almaktadır. Sadece 'fikirler üreten', 'her şeyin doğrusunu, haklısını bilen' ama bu fikirlere, doğrulara, haklılığa hayat verecek toplumsal güçle, işçi ve emekçilerle hiçbir ilişkisi olmayan 'solculuğun', egemen sınıflar tarafından ciddiye alınması beklenemez.

 

gerçekten de doğru bir tespit SedatSan

biz de bana göre; yapılan kapitalizmin yıpratılması gerekirken , solda birlik olunması gerekirken Türkiye de hep sosyalizm yıpratılmıştır.

 

örgütsel bir mücadele şart.bu durumda zaten kitle hareketleri kendiliğinden gelecektir.

 

 

 

Türkiyenin sosyalizmi olacaksa eğer kendi koşulları içinde kendi diyalektiğine göre olacaktır...çünkü sosyalizm herşeyden önce yenileşerek başkalaşma demektir..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiyede sol düşünce yoktur, hiç olmamıştır, zira sol düşünce bu ülkede köklü değildir. ( kök kavramı için kök kavramı I adlı iletimize bakılabilir ). Türkiye Cumhuriyetinde sol görüşün benimsenmemesi bir anlamda Osmanlıdan devralınan mirasla alakalıdır. Osmanlı devleti bünyesindeki sol akımlar hep cılız kalmıştır. Abdullah cevdet olsun Baha tevfik olsun, bu ülkede sol düşünceyi yerleştirmek gibi bir çaba sarfetmekten ziyade din olgusunu toplumdan defetmek için mücadele etmişlerdir.

Bu yaklaşım Cumhuriyet döneminde de böyle süregelmiştir. Bugün sol düşünceyi temsil etme iddiasındaki örneğin CEHAPA ciddi bir sağ partidir. Aynı durum DEsepa için de meydandadır. Türkiyede sol zihniyette örgütlenme umum olarak batıdaki sol örgütlenmelerin aksine sermayeden yanadır, kapitalist sermayenin destekçisidir. Meşhur bir misal olarak Kadıköy gibi lüks bir semtte özellikle bağdat caddesinden CEHAPA oy alırken Ümraniyeden sağ partiler oy alır.

Türkiyede sol örgütlenmenin diğer kanadı ise bu ülkenin ve devletin doğal bir düşmanı olarak kendilerine yer edinmek gayretindedirler. Buna göre devlet düşmanlığı biraz da anaşist ideolojiyle harmanlanıp sol ideoloji olarak ülke insanına bir tabak iskenderle birlikte sunulur. millet de bunu afiyetle yer.

Türkiyede sol din , devlet düşmanlığı ve kapitalizm dostluğu üzerine bina edilmiştir. Bu manada Adı sol partiler hiçbir zaman yüzde 25 üzerinde oy almazken asıl sol olduğunu iddia eden partiler ise yüzde 0.25 lerde iktidar çabası gösterir.

Türkiyede zenginler solcu fakirler sağcıdır. Türkiyede zenginlerde din olgusu düşük fakirlerde yüksektir. Türkiyede sol sadece bir hayaldir.

 

BİT

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bozan gerçekten bu tespitleri yazarken bir dakika bile düşünmeden mi yazdın. bu ülkede %44 oy alan parti hangi partidir. senin sol örgütlenme hakkında ki bilgin bu kadar mı. mesela hiç duymadın mı türkyiede 500 bin işçinin 15-16 haziranda sokakalra çıkıp türkiyenin büyük şehirlerinde iki gün fiilen yönetimi ele aldığını.

 

anlamadım nasıl sol bu ülekde kapitalizm dostu olmuştur. sol örgütlenmenin tarihi diye CHP nin son beş yıldaki politikalarını mı sunuyorsun sen bize. kapitalizmin dostu olan kimdir. büyük işçi grevlerinde grevi kırmak için işçilere saldıran para militer militanlar hangi görülş tarafından organize edilmiştir. sendika başkanlarını solcular mı öldürmüştür. o kapitalizmin destekleyicisi dediğin solun kurduğu disk devlet tarafından kurulan türk-iş yalıtmış ve bu ülke tarihinde yeni bir devri açmıştır. ihtiyarım diyorsun ama sen herhalde 70 li yıllarda başka bir ülkedeydin ve televizyon ve gazete yi kullanmıyordun.

 

nasıl devlet düşmanlığı sola mahsus. sol ideoloji devletçidir zira sosyalizm dünyadaki en devletçi ekonomik modeldir. Bir düşün bakalım devleti küçültmek isteyen. onun elindeki KİT leri satmak isteyen kim olmuştur ülke tarihi boyunca.

 

sen bı ülke tarihine balıp solun tarihi diye bize chp ve dsp yi verirsen zaten ciddi bir bilgi eksikliğin var demektir. CHP 70 lerden sonra yükselen sol dalgaya uymuştur. Adnan Mendereste Celal bayar eski CHP lidir. bu ülke TİP leri görmüştür TKP leri görmüştür. Dönemin MHP li iç işleri bakanı Yaşar Okuyan'ın verdiği bilgiye göre 1979 yılında TKP nin tüm türkiyedeki örgütlü gücü 500 bin kişidir. bu sadece bir sol oluşumdur. bunun yanında türkyiede geniş örgütlenme gücüne oluşmuş büyük sol örgütler vardır. CHP türkiye solunda hiç bir zaman belirleyici olmamıştır. o Sol rüzgarın yüksek perdede estiği yıllarda Ondan faydalanmaya çalışmıştır başarıldıa olmuştur zira Ecevitin CHP si %44 oy almıştır. senin verdiğin rakamlar gibi %25 değil.

 

ha fakir semtler olayına gelince sen herhalde avustralya da falan doğup büyüdün ki türkiye tarihine bu kadar yabancısın. zira ben 27 yaşıdna olmama rağmen gazi mahallesini , unutmadım o sağ partiler oy alır dediğin Ümraniyeyide, Küçükarmutluyuda, Cevizliyide.

 

Türkiyede sol üzerine çok şey söylenmiştir. 1980 ihtilalinden sonra bir daha bu ülkede solun adı okunmaz denmiş. ama daha erbakanlar, türkeşler siyasetin çevresinde dolanmaya başlamadın 88 lerde sonbahar eylemlilikleriyle sol yine eski halien dönmüştür. Bir beş yıla bakıp türkiyenin geçmişini değerlendirmeye çalışmak nasıl bir şeydir ki ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiyede sol düşünce yoktur, hiç olmamıştır, zira sol düşünce bu ülkede köklü değildir. ( kök kavramı için kök kavramı I adlı iletimize bakılabilir ). Türkiye Cumhuriyetinde sol görüşün benimsenmemesi bir anlamda Osmanlıdan devralınan mirasla alakalıdır. Osmanlı devleti bünyesindeki sol akımlar hep cılız kalmıştır. Abdullah cevdet olsun Baha tevfik olsun, bu ülkede sol düşünceyi yerleştirmek gibi bir çaba sarfetmekten ziyade din olgusunu toplumdan defetmek için mücadele etmişlerdir.

Bu yaklaşım Cumhuriyet döneminde de böyle süregelmiştir. Bugün sol düşünceyi temsil etme iddiasındaki örneğin CEHAPA ciddi bir sağ partidir. Aynı durum DEsepa için de meydandadır. Türkiyede sol zihniyette örgütlenme umum olarak batıdaki sol örgütlenmelerin aksine sermayeden yanadır, kapitalist sermayenin destekçisidir. Meşhur bir misal olarak Kadıköy gibi lüks bir semtte özellikle bağdat caddesinden CEHAPA oy alırken Ümraniyeden sağ partiler oy alır.

Türkiyede sol örgütlenmenin diğer kanadı ise bu ülkenin ve devletin doğal bir düşmanı olarak kendilerine yer edinmek gayretindedirler. Buna göre devlet düşmanlığı biraz da anaşist ideolojiyle harmanlanıp sol ideoloji olarak ülke insanına bir tabak iskenderle birlikte sunulur. millet de bunu afiyetle yer.

Türkiyede sol din , devlet düşmanlığı ve kapitalizm dostluğu üzerine bina edilmiştir. Bu manada Adı sol partiler hiçbir zaman yüzde 25 üzerinde oy almazken asıl sol olduğunu iddia eden partiler ise yüzde 0.25 lerde iktidar çabası gösterir.

Türkiyede zenginler solcu fakirler sağcıdır. Türkiyede zenginlerde din olgusu düşük fakirlerde yüksektir. Türkiyede sol sadece bir hayaldir.

 

BİT

 

 

 

Türkiye gibi henüz demokrasi mücadelesinin tamamlanmadıgı bir ülkede sol siz istenizde istemesenizde her

 

zaman tek alternatiftir

 

çünkü ürettiği politikalar itibariyle herzaman halka tüm ideolijilerden daha yakındır ve varlık nedeni de budur

 

isterseniz tek tek dökeriz buraya

 

son söylediğinize ise gülünür sadece zenginler solcu fakirler sağcıymış :P

 

hangi kurumun hangi üniversitenin

 

yaptığı araştırmanın sonucudur bu peki öğrenmemizde bi mahsur yoksa kaynak rica edelim sizden

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sedatsan iyi bir giriş ve değerlendirmede bulunmuş. Ancak, burada gözardı edilen temel bir nokta var; o da evrensel solculuk ve Türkiye solculuğunun farkı.

Bizde her nedense solculuk sağlam bir şekilde literatüre girdiğinden beri çarpık bir görüntüye bürünmüş. İçinde barındırdığı kavramlar ile "solcu" diye hitap edilen ya da "ben solcuyum" söylevinde bulunanlar arasında gerçekçi bir bağ kurulamadı. Bizde solculuk büyük oranda belli bir mezhepsel sahiplenmenin içinde yer buluyordu kendine. Bu ne kadar inandırıcı idiyse, yaşamın solculukla tezat oluşturduğu hayatlarda da bu sahiplenme o kadar inandırıcı oluyordu. Çünkü, benim hatırladığım kadarıyla (!) o mahallelerdeki diğer mezheplere mensup insanların sofralarında da ağırlıklı olarak sulu patates yemeği görülüyordu.

Ben her ne kadar teneke mahalleler değilse de kenar mahallede doğmuş, büyümüş birisiyim. Evrensel solculuk değerleriyle bakılacaksa, yaşadığım ortamlar bu ideolojiye oldukça uygun olmalıydı. Ama, küçük ve bireysel eğilimler dışında oldukça muhafazakâr yaşamlar vardı orada ve hâlâ da öyle. 2 kere 2 her ne kadar 4 ediyorsa da orada bir Kızılordu doğmadı nedense!

Evet, bir zamanlar solculuğumuz gizli bir dinsellik öğe taşıyordu ve son zamanlarda bu dinsel öğe ırksal öğeye kaymaya başladı. Öyle bir hale geldik ki, yalı ya da sırça köşk solcularımızın dışında solculuk belli bir hegemonyaya girdi bile.

Sizlere sesleniyorum: Bize uygun bir solculuk bulur musunuz?! Ezilenlere, yoksullara üzülen, oyuncaksız, çamurlu sokaklarda oynayan çocukların hüzünlü bakışlarına ağlayan bana uygun samimî bir solculuk bulur musunuz?!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

SOLCULUK ÜZERİNE YANILSAMALAR İLE KASITLI TÜRLÜ ÇARPITMALARA KARŞI, VURGULANMASI GEREKEN GERÇEKLİK VE AMAÇLANAN BİLİNÇ.

 

Ülkemiz halkı, yıllardır ülkeyi yöneten hakim kapitalist sermaye sınıfının, iktidarlarını kendi iktidarı sanmış, onların türlü aldatmacaları-yalanları ve istismarları ile avutulmuş, oyalanmış ve daima sömürülmüştür.

 

İşçi sınıfı ve emekçiler, çok uzun zamanlardan günümüze, din, mezhep, siyasi görüş, milliyet, bölge, meslek grubu gibi ölçütlerle bölünmüş ve birbirlerine karşı kışkırtılmış, çatıştırılmış ve düşman edilmeye çalışılmıştır.

 

İŞÇİ VE EMEKÇİLER,

 

SAĞCI-SOLCU, DOĞULU-BATILI, ALEVİ-SÜNNİ, TÜRK-KÜRT, LAİK-ANTİ-LAİK ŞEKLİNDE, SAÇMA VE SUNİ BÖLÜNMELER İLE BİRBİRİNDEN YALITILMIŞ, BİRBİRLERİNE KARŞITLAŞTIRILMIŞ VE ÇATIŞTIRILMIŞLARDIR.

 

Çünkü, ülkeyi yöneten hakim erk olan kapitalist-sermaye sınıfı, emekçi halkın, etnik köken, din ve mezhepsel farklılıklarını-ayrılıklarını kullanarak onların, aynı amaçlar (SAVAŞSIZ SÖMÜRÜSÜZ, İNSANCA BİR YAŞAM) etrafında birleşmesini, yek vücut olarak, işi, ekmeği, emeği, geleceği, özgürlüğü ve demokratik hakları için birlikte mücadele etmesini engellemek için, türlü entrikalar ve sinsi yöntemler kullanmıştır.

 

Şöyle bir düşünürsek, ülkemizde sefalet çizgisinde yaşamaya mahküm edilen asgari ücretliler eğer örgütlenerek birleşip, kararlı ve ortak bir mücadele yürütselerdi, bu insanlık ayıbı asgari ücrete, böyle gülünç bir zam yapılabilir miydi?

 

Şayet bu örnekte olduğu gibi, alt gelir grupları-emekçiler, ortak sorunlar, ortak haklar ve talepler etrafında birleşseydi, işçi sınıfı bilinciyle ortak mücadele etseydi, ülkemizde başta gelir dağılımındaki çarpıklık-adaletsizlik olmak üzere, hayatın hemen hemen her alanındaki, bunca haksızlık, adaletsizlik, çarpıklık ve hukuk dışılık bu boyutlarda olmayacaktı.

 

Yine ortak sorunlar, talepler ve haklar etrafında birleşmiş, toplumsal sorunlara karşı duyarlı, toplumsal sorumluluğu ile hareket eden halk kitleri, ülkeyi yöneten erkin her türlü, haksızlığının, adaletsizliğinin, hukuksuzluğunun, usulsüzlüğünün, yolsuzluğunun da hesabını sorma bilincini edinecek, böylelikle ülke yönetimine gerçek anlamında tesir edecek ve söz sahibi olacaktı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Solsuzluk olarak solculuk / Yolsuzluk olarak solculuk.

 

1. Mezhep solculuğu ; mezhep kaygılarının insanları bir taraflara ittiği ülkemizde solculuğun tatlı numunelerindendir. Bu anlamda sol bir mezhebin muhafazasını ifade eder. Bu yapı umumiyetle kendisini sola bağlamaktan ziyade solu kendisine bağlar. Bu düşünce / düşüncesizlik karşımıza garaibi hilkat tahayyülleri çıkarır. Mesela tarihte anadolu solcuları oluverir, anadolu erenleri. Elbette bunun solla ilgisi fakirliğin terörle ilgisi kadar saçmadır.

2. Sol yol/ yol sol ; Burada vurgu solculuk oynayarak halkı soymak gösterisidir. Yolucu güruh yukarıya yalanıp aşağıya abanmak adına halkı çağdaşlaştırma adına milleti yolar. Bu kişiler en Atatürkçü 8 kendisinden başka Atatürkü seveni de samimi bulmaz ), en Laik, En demokrattır. Tabi bu çağdaşlaştırma projesi ABEDEnin özgürleştirme çalışmalarının yerli bir örneğidir. Lakin bu yolla / bu solla çok adam da zengin etmiştir bu ülke.

3. Fikri solculuk / Zikri sağcılık ; buna nasyonal sosyalizm de diyorlar. Nurettin topçu rahmetlik duvarda hitlerin resmiyle vaazlarını anadolu çocuğuna verirken sonraları bu hareketin halkta bir aksi amel uyandıramayacağını biliyor muydu acaba ? Sonraları dergah gurubu olarak fikirleriyle birlikte zikirleri de Sağa dönen bu arkadaşlar şimdilerde yolunu bulmuşa benzer.

4. Sol terör ; Terörün sağının olmadığı bir dünyada bunu izah etmeye lüzum duymuyorum..

 

İşte Ülkemizde kısaca solculuk budur.

BİT

Bozan

İhtiyar

Teşkilatı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bozan içerisinde zerre fikri barındırmayıp. sola karşı yarası olan biri tarafından kaleme alınmış, hakaretname tarzındaki bir yazıyıbizlerle paylaşarak fikir paylaşımı olmaz.

 

zaten senin fikri paylaşımı gibibi amacınında olduğunu sanmıyorum. Solcualr bu memlekete hep ülkenin gururu olmuşlardır. 6. Filo gelince kisme sesini çıkartmamış onalr amerikalı bahriyelileri denize dökmüşlerdir. Türban oalyıan kadar Yök'e kisme sesini çıakrtmazken ünviersitlerde solcu öğrenciler okuldan atılma pahasına YÖK e karşı mücadele etmiştir. Amerika ortadoğuda tüm vahşetini segilerken bu memlekette tek sesini çıkaran solculardır.

 

bu memleketin solcularının Amerika'nın Miami kentinde yazlıkları yoktur. Çocukları İşadamalrı tarafından finanse edilip Amerikada okumuyordur. Yardım topluyoruz diye para toplayıp onunla Amerikaya kaçmıyorlardır. Ülkede yoksulluk artarken, Peri padişahının kızını evlendirdiği gibi görgüsüzcxe düğünlerle kızlarını evlendirmiyorlardır. dediğim gibi ülkenin gururudurlar bu gün başbakanın bile bizim için vazgeçilmez dediği şeyler. Geçmişte bu ülkede solcuların uğruna can verdikleri konulardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kişiler tabiki kendilerine göre sağı-solu tarif etmekte serbesttirler ama

 

Türkiye de solun içinde görünen, yerine göre herkesten daha solcu, ama sermaye tarafından beslenen, sermaye güçlerinin silahlarını kullanarak, onların politikalarının devamı olarak solun içinde faaliyet gösterenler olduğu için bazı arkadaşların böyle komikçe fikirleri olabilir.

 

“insan hakları” demek, “demokrasi” demek, “özgürlükler” demek, gerçek anlamda “sol” olmak demek değildir. Çünkü bunlar bugün burjuva siyasetçilerin içini boşaltıp piyasalaştırdıkları” bunun için de her tezgahta satışa sundukları kavramlardır.

 

 

Bu yüzdendir ki “sol demek”, ancak Batı emparyalizmine, onların politikalarına karşı çıkmak, onların dünya egemenliğini engelleyen politikaları benimsemek, o politikalar uğrunda mücadele etmek, emeğin haklarını, ama aynı zamanda işiçi sınıfının, emekçilerin iktidarını savunmaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakıyorum da bozan rumuzlu şahıs içindeki tüm kni nefret husumeti düşmanlığı akıtmış.

Eleştirme adı altında, elinden geldiğince kirletmeye çamur atmaya karalamaya çalışmış.

 

Hadi diyelim ki bu karalama, çamur atma, pervasızca saldırma değilde bir eleştiri olsun.

 

Peki öyleyse eleştirdiğin kavramın yerine koyacağın alternatifin nedir?

Hangi düşünceyi, felsefeyi savunuyorsun ?

Nedir senin yaşam felsefen?

Hangi sınıftan, neyden-kimlerden yanasın?

Ne için yaşıyorsun, seçimlerini-tercihlerini, davranışlarını neler yönlendiriyor?

Kendini nasıl tanımlıyorsun, nasıl anlamlandırıyorsun?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evvela hepinize saygılar.

 

Ben yıllardır yaşadığım bu ülkenin içinden seçtiğim bir parçayı sizlerle paylaştım, pekala benim parçam sizin hayallerinizle örtüşmeyebilir, lakin saçmalamak, zırvalamak ya da benzeri ifadeleri sahiplerine iade ediyor ve başlıyorum, işte yorum ;

 

Sevgili CYRANO ; Sloganlarla solu tarif edersek hiçbir yere gidemeyeceğimiz meydanda. Ben sizden sol siyasetin bu ülkede ne yaptığını nasıl bir politika icra ettiğini açıklamanızı beklerdim. Oysa siz ya bilgeliğinizi bizden saklıyorsunuz ya da bize yeterince ehemmiyet vermiyorsunuz ki yalnızca sol bir kitlenin maceralarını anlatıyorsunuz.

Sevgili TANİA HAYDE ; Çabanızı anlayışla karşılıyorum lakin Ütopya ile gerçeklik arasındaki farkı yeterince ayırt edemediğinizi düşünüyorum. Zira sizin sol adına saydığınız 'EN GÜZELLERİ' her insan kendi ideolojisi için sayıp döker. Ehemmiyetli olan bunların icraatıdır. Daha az slogan daha çok icraaat doğru değil midir ?

Sevgili SeDATSAN ; Yazınızı esefle okudum. Mevzuyu açan sizsiniz, engin fikirlerinizi pay eden de sizsizniz , biz de sizden paylandık. Lakin yazımıza yanıt olarak oluşturduğunuz paragraflar da BOZAN'ı sorgulamış Sol'u ıskalamışsınız. Bozan'ın tercihleri forum kurallarına göre ancak Bozan ile ilgili bir başlıkta ifade edilebilir. Lakin bu mümkin değildir zira İsimle başlık açmak forumun kurallarına göre yasaktır. Yani sevgili dostum bence Bozan'ı bırak Sola bak.

 

Sakın komik duruma düşüp de senin verdiğin örnekler solu temsil etmez asıl sol bu değildir aslında falan da demeyin zira bütün ideolojiler bunu söyler , şarkılar bitmez, baharlar bitmez, bu ışıkları kim söndürdü?

 

BİT

Bozan

İhtiyar

Teşkilatı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tabii ki bazılarımız ütopya der

umursamaz, omuz silker, düşünmek istemez

bir yığın bilinmezin üstesinden gelmeye çabalayarak tasarlamak yerine, olanı kendi verileriyle sorgulamak .eleştirmek yerine

uygun bulup kabullendiği verilerle bir şeyler söylemek pek te doğru değil

 

düşündüğüm bir başka toplum tasarımının “inşa”sı, omuz silkip geçilecek ütopyaya olarak düşünülebilir

 

İnsan olarak özgürleşmemiz, herkesin tüm farklılıklarını, diliyorsa ve istiyorsa koruyarak, üstelik her farklılığını, yine diliyorsa ve istiyorsa maddi-manevi varlığının gelişmesinde somut kalkış noktası görerek, bir arada ve barış içinde, karşılıklı güç kullanmadan, şiddete başvurmadan yaşamak.... Böyle bir toplum ütopya mı?

Tüm farklılıklarımızla, farklılıklarımızı varoluşumuzun vazgeçilmezi kabul ederek ve kendi yarattığımız iktidarların her an yeniden ürettiği ve birimizi diğerimizle didiştiren otoritenin çekiciliğine ve kışkırtıcılığına kapılmadan özgürleşeceğimiz ve yaratıcılığımızla sonsuzluğa erişebileceğimiz topluma gidişin yollarını, imanla değil bilinçle döşemenin tutkusu ütopya mı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mevzuyu dağıtmadan ilerleyelim, bahislerimi toparlıyorum. İşte yorum...

 

1. Bozan dedi ki ; Sol siyaset Türkiye'de hiç yapılmamıştır. Sol iktidara da gelmemiştir. Fikri sol da hiçbir şey üretememiştir. ( bu görecelidir az birşey üretmiştir diyen de olabilir, mamafih benim indimde üretmemiştir, zira çok azın azla farkı Maymunla Buş arasındaki farktan ziyade değildir. )

2. Bozan ilave etti ; Sol'un politika yapamamasının iki temel nedeni vardır.

a ) İktidara gelememiştir. Cehapa, Desepa Sol değildir, sağ da değildir, Cehapa devrimin partisi, Desepa Devletin partisidir.

b ) İktidara gelemeyen diğer ufak partiler de ya zamanla terörize olmuştur ya da hiçbir şey olmamıştır.

3 . Halk indinde sol Kadıköyde çiçekleri ezen kapıları tekmeleyen, insan bir yana bitkiye zarar veren o görüntülerden ibarettir. ( Solun Kadıköy baskını, Tabi çiçekleri ezerek özgürlük aradıkları da iddia edilmişti )

4. Sol sanat. '' Sen Türkü Gibi Dağılırken Dağ Yollarına'' diye Türkü Türküleyen, şiirler okuyan arkadaşlar O dağlarda Hergün şehit olan Aslanların annelerine okusunlar o türküleri. Yani sol sanatta hep yıkıcı olmuş hiç yapıcı olmamıştır.

 

Konuyu dağıtmadan tartışmaya devam etmek temennisi ile.....

 

BİT

Bozan

İhtiyar

Teşkilatı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1. Türkiye de sağ siyaset yapılmış ta ne olmuştur.Sağ hala iktidardadır da neler üretmiştir.

 

2. Evet sağ politika yapıyor ya

a) İktidardadır

B) İktidara gelemeyenleri de vardır bissürü

 

3. Halkın gözünde sağ evet mükemmeldir( çünkü mükemmel bi ülke burası hiç bi sorun yaşanmıyo)

 

4. Sağ sanat üreticisidir.Savaşlardan çıkmış ecdadın çocuklarıyız biz.Yedi düvelle savaştık. “Şen ola savaş, şen ola! Geliyor bizimkiler alayı, ganimet kırıntıcılar çeksin halayı”.

 

evet evet gerçekten de konuyu dağıtmadan tartışmak niyetiyle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1. Türkiye de sağ siyaset yapılmış ta ne olmuştur.Sağ hala iktidardadır da neler üretmiştir.

 

2. Evet sağ politika yapıyor ya

a) İktidardadır

B) İktidara gelemeyenleri de vardır bissürü

 

3. Halkın gözünde sağ evet mükemmeldir( çünkü mükemmel bi ülke burası hiç bi sorun yaşanmıyo)

 

4. Sağ sanat üreticisidir.Savaşlardan çıkmış ecdadın çocuklarıyız biz.Yedi düvelle savaştık. “Şen ola savaş, şen ola! Geliyor bizimkiler alayı, ganimet kırıntıcılar çeksin halayı”.

 

evet evet gerçekten de konuyu dağıtmadan tartışmak niyetiyle

 

 

Muzdaribim ve Mahcup, zira benim kalıbımda yazmışsınız lakin mevzu Sol iken siz hala mevzu dışında mefhumlara yöneliyorsunuz, anlamak kabil değil....

Bozan der ki ; nasıl yazdığınız değil ne yazdığınız mühimdir.... size başarılar diliyorum ve ekliyorum Kadıköyde Çiçeklerin üzerine basarak özgürlük arayan insanlara mı serzenişte bulunmalıyız bunu görmezden gelen insanlara mı ?

Gencecik çocuklarımızı şehit ederek Özgürlük arayanlara mı karşı çıkmalıyız yoksa hala Solu savunmak için bunları görmezden mi geleceğiz ?

Fikri hür vicdanı hür nesiller için sevginizi muhafaza edin.

 

BİT

Bozan

İhtiyar

Teşkilatı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bildiri dağıtıp görüş açıklamanın linç, linç edilmekten son anda kurtulmanın tutuklanma nedeni sayıldığı bir ülkede hangi ve nasıl bir adaletten, demokrasi türünden bahsedilebilir ki?

Linç demokrasisi!

Tahrik demokrasisi!

Kışkırtma demokrasisi!

 

örnek trabzondaki olaylar

 

bildiri dağıtıp görüş açıklamak suretiyle linç edilmeye kalkışılan gençler, linç edilmeye sebebiyetten tutklanır, linç girişiminde bulunanlar vatan kahramanı ilan edilirse.....

 

Halkı kışkırtmada önemli rol oynayan yerel televizyon olursa....

 

Olayın içinde yer alanların hal ve keyfi ne durumdadır?

 

Fakat işin en ilgi çeken yanı linç edilmekten son anda kurtulan TAYAD’lı gençlerin içeri atılmalarıdır.

Beyefendiler buna linççileri yatıştırma diyorlar!

Linççileri yatıştırmak için, linç edilemeyenleri içeri atıyorlar!

aynı şehirde kırk elli kişilik bir gurup TAYAD’ın kapısına dayanıyor.

Linç girişiminde linççileri ikna yoluyla durduran, haklısınız ama, bu işi bize bırakın diyen adamlar, saldıranları değil de, gençleri arabalara doldurup sözüm ona oradan kaçırdılar!

Linççiler ise üstüne bir de gösteri yapıyorlar.

Bildiri dağıtan gençlerin varlığını tahrik nedeni sayanlar, linççilere hiç dokunmadılar!

 

Böylece meselenin püf noktası, adaletin gırnatasının, demokrasinin zurnasının türü anlaşılmış oluyor.

 

Bildiri dağıtıp görüş açıklamak lince sebebiyet ve tahrik nedeni!

 

Lince kalkışmak, dernek basıp insan boğazlamak ise vatan görevi!

 

Çünkü linççilere haklısınız diyenler, bildiri dağıtan gençleri tahrik sebebi sayıyor!

Peki bu sözler bizlere neyi hatırlatıyor.

 

Sivas’ta cayır cayır yakılan aydınlarımızın iddianamesinde Aziz Nesin tahrik nedeni sayılmamış mıydı?

Bu “tahrik nedeniyle!” insanları cayır cayır yakmış cani sürüsü, aklanmaya çalışılmamış mıydı?

İşte o meşhur “tahrik” her zaman karşımızda.

Ve o meşhur “tahrik” her türlü linç girişiminin, yakmanın, yıkmanın dört başı mamur dayanağı!

Bildiri dağıtmak fena halde tahrik!

 

Görüş açıklamak katmerli tahrik!

 

Düşünceleri dile getirmek kışkırtıcılığın ta kendisi!

 

Ama linç, mazlumun tahriklere kapılmasının haklı bir yansıması!

 

Peki memleket bu haldeyken, fitiller dört bir yandan ateşlenmiş, ortalık elli altıya verilmiş, aydını, sendikacısı bu fitili söndürmeye uğraşırken tabiiki yumurtacılar olacaktır.

Onlara da “aferin!”

 

Çok büyük iş yapıyorlar!

 

Ateşe bir parça benzin de onlar attıyorlar!

 

Ateş bacayı sarmak üzereyken ateşe benzin atmak bayağı “akıllı işi” yani!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mevzuyu dağıtmadan ilerleyelim, bahislerimi toparlıyorum. İşte yorum...

 

1. Bozan dedi ki ; Sol siyaset Türkiye'de hiç yapılmamıştır. Sol iktidara da gelmemiştir. Fikri sol da hiçbir şey üretememiştir. ( bu görecelidir az birşey üretmiştir diyen de olabilir, mamafih benim indimde üretmemiştir, zira çok azın azla farkı Maymunla Buş arasındaki farktan ziyade değildir. )

2. Bozan ilave etti ; Sol'un politika yapamamasının iki temel nedeni vardır.

a ) İktidara gelememiştir. Cehapa, Desepa Sol değildir, sağ da değildir, Cehapa devrimin partisi, Desepa Devletin partisidir.

b ) İktidara gelemeyen diğer ufak partiler de ya zamanla terörize olmuştur ya da hiçbir şey olmamıştır.

3 . Halk indinde sol Kadıköyde çiçekleri ezen kapıları tekmeleyen, insan bir yana bitkiye zarar veren o görüntülerden ibarettir. ( Solun Kadıköy baskını, Tabi çiçekleri ezerek özgürlük aradıkları da iddia edilmişti )

4. Sol sanat. '' Sen Türkü Gibi Dağılırken Dağ Yollarına'' diye Türkü Türküleyen, şiirler okuyan arkadaşlar O dağlarda Hergün şehit olan Aslanların annelerine okusunlar o türküleri. Yani sol sanatta hep yıkıcı olmuş hiç yapıcı olmamıştır.

 

Konuyu dağıtmadan tartışmaya devam etmek temennisi ile.....

 

BİT

Bozan

İhtiyar

Teşkilatı

 

bozan ikide bir kadıköy örneğini veriyorsun. peki neden kadıköyde oalylar çıkmadan önce, valilikçe izinli 1 mayıs alanına insanlar toplanırken . Polisin üç genci başından vurarak öldürdüğünü ve olayların bundan sonra başladığını neden atlıyorsun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.