Misafir birce Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2007 Sinan' ın Ağzından Hayatı "Ben yaşlı, usta Abdülmennan oğlu Sinan, duacısı ve övücüsü olduğum, mülk sahibi ve mükafatlandıran Allah ın yardımı ile, Osmanlı Devleti' inde alemin sığınacagı dört padişaha hizmet vererek onur kazandım. Sanatımla ve hizmetimle, iş bilir mimar olamak ve bir cok diyarda ün kanmak nasip oldu. Osmanlı Devleti'nde ve bu kadar padişahın mübarek hizmetlerinde bulunmak nasip oldu. Cennete benzer bir çok camii yaptım. Ve nice zaman, savaşta ve barışta padisahın üzengilerinde, kah yürüyerek, kah koşarak, onların sohbetleriyle müşerref oldum. Kısacası dünya padişahları ve dönemin vezirleri için bu değersiz kul 80 cami, 400' den fazla mescit, 60 medrese, 32 saray, 19 türbe, 7 darül kurra, 17 imaret, 3 darüşşifa, 19 han ve 33 hamam tasarlayıp uyguladım. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2007 15 Nısan 1489 Kayseri’nin Agirnas köyünde dogdu. Yavuz Sultan Selimzamaninda devsirme olarak Istanbul’a getirildi. Zeki, genç ve dinamik oldugu için seçilenler arasindaydi. Sinan, At Meydani’ndaki saraya verilen çocuklar içinde mimarliga özendi, vatanin baglarinda ve bahçelerinde su yollari yapmak, kemerler meydana getirmek istedi. Devrinin mahir ustalari mahiyetinde han, çesme ve türbe insaatinda çalisti. 1514’te Çaldiran, 1517’de Misir seferlerine katildi. Kanunî Sultan Süleyman zamaninda yeniçeri oldu ve 1521’de Belgrad, 1522’de Rodos seferinde bulunarak atli sekban oldu. 1526’da katildigi Mohaç Meydan Muharebesinden sonra sirasi ile acemi oglanlar yayabasiligi, kapi yayabasiligi ve zenberekçibasiliga yükseldi. 1532’de Alman, 1534’de Tebriz ve Bagdat seferlerinden dönüste "Haseki" rütbesi aldi. Bagdat seferinde Van Kalesi Muhasarasinda, göl üzerinde nakliyat yapan kalyonlara top yerlestirdi. Korfu, Pulya (1537) ve Moldovya (1538) seferlerine katilan Mimar Sinan, Moldovya (Kara Bugdan) seferinde Prut nehri üzerine onüç günde kurdugu köprü ile Kanunî Sultan Süleyman’in takdirini kazandi. Ayni sene basmimarliga yükseldi. Mimar Sinan, katildigi seferlerde Suriye, Misir, Irak, Iran, Balkanlar, Viyana’ya kadar Güney Avrupa’yi görüp mimari eserleri inceledi ve kendisi de birçok eser verdi. Istanbul’da devrin en meshur mimarlari ile Bayezid Camii’nin ustasi Mimar Hayreddin ile tanisti. Bazi Eserleri Sinan’in mimarbasiliga getirilmeden evvel yaptigi üç eser dikkat çekicidir. Bunlar Halep’de Hüsreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Pasa Külliyesi ve Istanbul’da Hürrem Sultan için yapilan Haseki Külliyesi’dir. Mimarbasi olduktan sonra verdigi üç büyük eser, O’nun sanatinin gelismesini gösteren basamaklar gibidir. Bunlarin ilki, Sehzadebasi Camii ve Külliyesidir. Külliyede ayrica imaret, tabhane (mutfak), kervansaray ve bir sokak ile ayrilmis medrese bulunmaktadir. Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’in Istanbul’daki en muhtesem eseridir. Yirmiyedi metre çapindaki büyük kubbe, zeminden itibaren tedricen yükselen binanin üzerine gayet nisbetli ve ahenkli bir sekilde oturtulmustur. Sükûnet ve asaleti ifade eden bu sade ve ahenkli görünüsü ile Süleymaniye Camii, olgunlasmis bir mimariyi temsil etmektedir.Sekiz ayri binadan meydana gelen Süleymaniye Camii ve Külliyesi, Fatih’ten sonra sehrin ikinci üniversitesi olmustur. Mimar Sinan’in en güzel eseri, seksen yasinda yaptigi EdirneSelimiye Camii’dir. Selimiye’nin kubbesi, Ayasofya kubbesinden daha yüksek ve derindir. 31,50 metre çapindaki kubbe, sekizgen seklindeki gövde üzerine oturmustur. Üç serefeli ince minarelerine üç kisi ayni anda birbirini görmeden çikabilmektedir.Sinan bu camiin ustalik eseri oldugunu ve bütün sanatini Selimiye’de gösterdigini belirtmektedir. Mimar Sinan, gördügü bütün eserleri büyük bir dikkatle incelemis, fakat hiçbirini aynen taklid etmeyip, sanatini devamli gelistirmis ve yenilemistir. Eserlerindeki sütunlar, duvarlar ve diger kisimlar tasidiklari yüke mukavemet edebilecek miktardan daha kalin degildir. Kullandigi bütün mimari unsurlarda bu hesap dikkati çeker. Mimar Sinan ayni zamanda bir sehircilik uzmanidir. Yapacagi eserin, önce çevresini tanzim ederdi. Yer seçiminde de büyük basari göstermis ve eserlerini, çevresine en uygun tarzda yerlestirmistir. Bilinen eserleri: 84 camii, 53 mescid, 57 medrese, 7 darülkurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüssifa, 5 su yolu kemeri, 8 köprü 20 kervansaray, 35 saray, 8 mahzen, 48 hamam olmak üzere 364 adettir. Depreme Dayanikli Mimarin çok sayidaki eserini inceleyenler, Sinan’in depreme karsi bilinen ve gereken tüm tedbirleri aldigini söylemekteler.Bu tedbirlerden biri, temelde kullanilan taban harcidir.Sadece Sinan’in eserlerinde gördügümüz bu harç sayesinde, deprem dalgalari emilir, etkisiz hale gelir. Yine yapilarin yer seçimi de ilginç. Zeminin saglamlasmasi için kaziklarla topragi sıkıstırmıis dayanak duvarlari insa ettirmis.Mesela Süleymaniye’nin temelini 6 yil bekletmesi, temelin zemine tam olarak oturmasini saglamak içindir. Mimar Sinan, yapilarinda ayrica drenaj adi verilen bir kanalizasyon sistemi de kurmustur.Drenaj sistemiyle yapinin temellerinin sulardan ve nemden korunarak dayanikli kalmasi öngörülmüstür. Ayrica yapinin içindeki rutubet ve nemi disari atarak soguk ve sicak hava dengelerini saglayan hava kanallari kullanmis. Bunlarin disinda yazin suyun ve topragin isinmasindan dolayi olusan buharin, yapinin temellerine ve içine girmemesi için tahliye kanallari kullanmistir. Buhar tahliye ve rutubet kanallari drenaj kanallarina bagli olarak uygulamaya konulmustur. Iste Sinan’in eserlerini inceleyen ve birçogunu da restore eden Mimar Abdülkadir Akpinar’in söyledikleri: "Karsilastigim bir özellikten dolayi gözlerime inanamadim. Sinan’in eserlerinde en ufak bir çikti ve desen dahi tesadüf degil. Renklere bile bir fonksiyon yüklenmis. Çünkü yapiyi herseyi ile bir bütün olarak ele almis. Bütün ölçülerini ebced hesabina göre yapmis ve bir ana temayi temel almis. Ölçülerini asal sayiya göre yapmis ve onun katlarini baz almis. Ilmini din ile bütünlestirip mükemmel eserler ortaya koymus. Örnegin SinanKur’an-i Kerim’de geçen "Biz daglari yeryüzüne çivi gibi gömdük..." ayetinden etkilenerek yapilarinin yer altindaki kismini ona göre insa etmis. Yapilari hislerine göre degil, matematiksel olarak olusturmus. Bugünün teknolojisi bile Sinan’in yapmis oldugu bazi uygulamalari çözemiyor. Küresel ve piramidal uygulamalarinin bir baska benzeri daha yok. Ama bunlarin hepsi estetik sagladigi gibi yapinin saglamligini da pekistirmistir. Doc. Dr. Sefa SAYGIL Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Temmuz , 2007 Büyük Mimar Sinan ' ın Edirne' deki eserleri sunlardır. .1. Selimiye Cami .2. Taşlık Cami .3. Defterdar Mustafa Paşa Cami .4. Seyhi Celebi Cami .5. Selimiye Medresesi ve Darülkurra .6. Yahya Bey mescidi yakınında bulunan su haznesi ve kemerler .7. Rüstem Paşa Hanı .8. Ali Paşa Carşısı (Ali Paşa Hanı ise yıkılmıştır) .9. Sokullu Hamamı 10. Sarayici' nde Adalet Kasrı, su yollari ve giristeki Kanuni Köprüsü. 11. Rüstempaşa Sarayı ( yıkilmış yok olmuştur) 12. Sokullu Mehmet Pasa Sarayı ( yıkılmış, yok olmuştur ) 13. Siyavus Paşa Sarayı ( Kıyıktaydı. Yikılmış, yok olmuştur ) 14. Ferhat Paşa Sarayı ( yıkılmış, yok olmuştur ) 15. Sinan Paşa Sarayı ( yıkılmış, yok olmuştur ) Ayrıca Havsa' da 1. Mehmet Paşa cami 2. Mehmet Paşa Kervansarayı 3. Mehmet Paşa Hamamı 4. Mehmet Paşa Imareti ( yıkılmıştır ) Ipsala ' da Hüsrev Kethüda Kervansaryı yıkılmıştır. Kaynak: edirneden ~~~~ Baraj Kuruyunca Mimar Sinan'ın Beş Asırlık Su Kemeri Tamamen Ortaya Çıktı Alibeyköy Barajı'nda suların çekilmesiyle Mimar Sinan'ın beş asırlık tarihi su kemeri, tamamen ortaya çıktı. Mimar Sinan'ın en önemli eserlerinden biri olan Mağlova Kemeri, Alibeyköy Barajı'nın hizmete açılmasından sonra yarı yerine kadar sular altında kaldı. Cebeci Köyü yakınlarındaki kemer, sivil mimarimizin en önemli örneklerinden biri.Mimar Sinan tarafından 1554-1562 yılları arasında Alibey deresi vadisi üzerinde yapılan kemer, 1563'teki büyük sel felaketinde hasar gördü. Kemerin onarımı 1564'te tamamlandı. 36 metre yüksekliğinde ve 258 metre uzunluğundaki kemer iki katlı. Kemerin alt katında 8 büyük, üst katında da 8 küçük gözü bulunuyor. (Cihan Haber Ajansı) 28.07.2007 MAĞLOVA KEMERİ TARİHİ Erken Bizans döneminden beri işleyen İstanbul’un su şebekesi, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a yenilettirilerek, 20 yüzyıla kadar ilave işlemlerle genişlettirildi. Sinan, Kanuni döneminde bu sistemi muazzam mali olanaklarla ve mimarlar kadrosuyla yeniledi. İstanbul’a su getiren 3 ana şebekeden biri olan Kırkçeşme suları da, Belgrad ormanları ve Kemerburgaz’dan çeşitli bentlerle desteklenerek Eyüp üzerinden Eğrikapı maksenine getirildi ve İstanbul yarımadasını besledi. Bu sistemin Bent, Uzun, Güzelce, Müderris köyü ve Mağlova kemeri ile baş havuzunu Mimar Sinan yaptı. Mağlova Kemeri mekandan soyutlanmış yapısal iskeletiyle sadece kemer mimarisinin değil, yapısal kuruluşun yeryüzündeki en iyi örneklerinden kabul ediliyor. Mimar Sinan tarafından 1554-1562 yılları arasında 35 metre yüksekliği ve 257 metre boyuyla Alibey deresi vadisi üzerinde yapılan Mağlova Kemeri, işlevsel bir yapı alanına Mimar Sinan’ın dehasını nasıl aktardığının somut bir örneğini oluşturuyor. Çift katlı geniş kemerli orta bölüm sel yaran ve mahmuzların eğimini katlar boyunca sürdüren köşeli ve eğimli çıkıntılarla ayrılarak araya üst üste kemerler atıldı. Yanlarda kemerlerle yamaçlara bağlanan bu muhteşem yapı, Romalıların Fransa’daki Pont Du Gard kemeriyle eş değerde görüldü. 1563’teki büyük sel felaketinde hasar gören kemerin onarımı 1564’te tamamlandı. KEMERİ ZİYARET EDEN ARKEOLOG ÇEKÜL Vakfı Mimar Sinan gönüllerinin düzenlediği gezide Mağlova Kemeri’ni görme fırsatı bulan Arkeolog Görkem Kızılkayak da, barajın sularının çekilmesindeki en önemli faydasının eserin tamamını görebilmek olduğunu dile getirdi. Kızılkaya, suların çekildiği arazideki kemerin, henüz barajın yapılmadığı 16’ıncı yüzyıldaki görüntüsüne sahip olduğunu belirterek, "Tarihi yapıda herhangi bir hasar yok" diye konuştu. Mağlova Kemeri’nin hala su taşıma görevini sürdürdüğüne dikkat çeken Kızılkayak, İSKİ’nin halen kemerin üzerinden su geçirdiğini söyledi. NTV Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 30 Temmuz , 2007 "Bir Mimar Sinan eseri olan Şehzadebaşı Cami’nin 1990′li yıllarda devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yaşadıkları bir olayı TV’de şöyle anlatmıştı. Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taslarda yer-yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Biz inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl insaa edildiğini öğrenmiştik fakat tas kemer inşaası ile ilgili pratiğimiz yoktu. Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık. Daha sonra kemeri yavaş-yavaş sokup yapım teknikleri ile ilgili notlar Alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık. Kalıbı söktük. Sökmeye kemerin kilit tasından başladık. Tası yerinden çıkardığımızda hayretle iki tasın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık. Şişenin içinde durulmuş beyaz bir kâğıt vardı. Şişeyi açıp kâğıda baktık. Osmanlıca bir şeyler yazıyordu. Hemen bir uzman bulup okuttuk. Bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları soyluyordu. "Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taslar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden insaf edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İste bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl İnşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum. "Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri tasları Anadolu ‘nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam ediyor ve ayrıntılı bir bicimde kemerin inşasını anlatıyordu. Bu mektup bir insanin, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insan ustu bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern cağın insanlarının bile zorlanacağı tasın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bibi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur Mimar Sinan ve Su Bir Ibret Tablosu Susuz Ev Istanbul devamli bir su problemi icerindedir Bu problemin caresi asırlar öncesi Kanuni zamanında, Mimar Sinan ın günlerinde konuşulurmuş ve en büyük care Sinan la bulunmuştur. Istanbul un o günkü nüfusu coğalınca Kanuni Sultan Süleyman, Sinan ı huzuruna cağırır. Der ki: Mimarbaşı, halkımız su ihtiyacı icinde. Bir at yükü suya cok miktar akce ödüyorlar. Acaba halkımızın bu su ihtiyacını karşılamak icin birşeyler düşünmezmisiniz? Mimarbaşi der ki: Sultanım siz müsaade buyrun, ben Istanbul un cevresini bir dolaşayım dışarıda mevcut suları Istanbul 'a getirmenin mümkün olup olmadığını bir inceleyeyim ve ondan sonra size bir cevap vereyim. ~~~ Ve Sinan Ağa atına biner yanına yardımcıların da alır Cekmece den başlayarak kıyıları dolaşır. Beşiktaş'a kadar Istanbul un kıyılarında , dereleri, akan suları tespit eder. Bu suların önü örüldüğü, baraj yapıldığı takdirde, nereye kadar yükselir, nereden nereye kemer yapılarak Istanbul'a getirilebilir , diye bunun günlerce hesabını yapar ve Kanuni nin huzuruna cikar. ~~~ Sultan sorar: Mimarbaşı, Istanbul 'a, su getirmek mümkün müdür? Mimarbaşının cevabı: Belki sultanım, mümkündür Ancak cok ağır bir şartı var. Nedir o mimarbaşı Sutlanım , altın dolu keseleri uc uca dizmek şartıyla ancak, Istanbul a su gelebilir. Kanuni nin cevabı şu olur: Mimarbaşı sen Istanbul a su getirmenin mümkün olup olmadığını söyle Eğer mümkünse ben keseleri uc uca değil, yan yana dizmeye razıyim ~~~ Bunun üzerine Mimar Sinan kolları sivar ve Istanbulun dışındaki suları .....civarinda belli yerlerde toplar, oradan da dere iclerine büyük gecitler yaparak Istanbul a getirir ve şehrin belli meydanlarinda umumi ceşmeler yaparak suyu akıtır Bu cesmelerin tamami da kırkı bulur. Ve Kirk Cesme suları akmaya başlar. O güne gelinceye kadar, musluk gibi bir adet olmadığı icin sular boşsa akıp gitmektedir. O gün cok pahalıya mal olan suyu artık bostanlara yollara akıtmak, istemiyorlar ve ilk defa Istanbul da lüle dedikleri musluğu cesmelere koyuyorlar. ~~~ Su böylesine pahaliya geldiği ve kiymet kazanmaya başladıği için Kanuni bir ferman cıkarır, der ki: Istanbul meydanlarındaki umumi cesmeler halkın malıdır Hic kimse bu cesmelerden gizlice yeraltından evine su alamayacaktır. Bu umumi haidsinin bir istisnasına koyar O da özel olarak Sinan a iletilir Denir ki: Sen Istanbul a böylesine güzel bir calısma sonunda kırk cesme sularını getirdin. Sen evine özel olarak bir lüle su alabilirsin. Ve Süleymaniye cıvarindaki meydan ceşmesinden Sinan in evine özel olarak yol yapılarak su alınır Böylece Mimar Sınanın evinde özel suyu olan tek kişi olur. ~~~ Mimar Sinan Şehzadebaşı Caminin, Süleymaniye Camisini ve Edirne deki Sellimeye Camisini yaptıktan sonra yaşlanır. Devir hep öyle gecmemiştir Itibarının yüksekte olduğu devirde kendisinin kıymetini, takdir edenler bir bir bu dünyadan göcmüşler. Kanuni vefat etmiş, yerine başka padişahlar gecmiştir. Ve Sinan 99 yasında... Cevresindeki dostları göctüğü için de kendisini Istanbul da adeta yapayanliz kalmiş. Ve artık yeni bir nesil yetişmiştir ~~~ Bir gün Sinan' ın kapısına birisi gelir dayanır . Kapıyi calar. Sinan bastonuna dayanarak kapıyı açar. Buyrun der Gelen mechul insan Ben Topkapı Sarayı postacısıyım Sizi divara cağırıyorlar Herhalde bir soruşturmaya tabi tutulacaksıniz der Sinan Ağa, bu ihtiyar halinde, dostlarının tümünün göcüp gittiği kendisini eserleri insaat halineyken görenlerin kalmadığı bu ihtiyar dünyada Acaba Topkapı Sarayına niye cağırlıyorum diye bastonuna dayana dayana gider. ~~~~ O zaman su müsaadenizi, fermen görelim de ses cıkarmayalım Kimseye verilmemesine rağmen, sizinki devam etsin. Sinan ın cevabı şu: Ben o zaman Cihan Padişahında, ferman istemekten hicap etmiştim Fermanım falan yok,ama su benim evimde akıyor. ~~~ Divan müşkül durumda kalır, konuşmalar olur: Sinan büyük hizmetler etmiştir, evinde suyu aksın Ordan başkaları cevap verir: Bu Ali-i Osman a hizmet eden sadece Sinan mı ? Sinan gibi daha nice hizmet edenler vardı. Ve onların da evine özel su verilsin ya da Sinan a da bu ayrıcalık tanınmasın. Divanda uzun münakaşalar olur, son olarak verilen karar sudur: Sinan gibi diğer hizmet edenlerin de evine su bağlanamayacağına göre Sinana verilen su kesilmeli, fakat şimdiye kadar kullandığı su fermansız kullandığı icin bir cezaya musip olmamamalıdır. ~~~~~~~ Ve bu karardan sonra Sinan evine gelir. Üzgün, bezgin, fakat fazla müteessir değil Cünkü Sinan hizmetini Allah icin yapmıştır. Kendisne bir ayrıcalık tanınsın ve ya, özel bir mükafat verilsin diye değil Sinan 100 yasına girerken hastalanır. yatağa düşer. Vefat sırasında bir bezi suya batırıp da dudağına sokmak isterlerken bakarlar ki evindeki musluktan su akmıyor. Istanbul 'a su getiren Sinan,susuz evde vefat eder. ~~~~ Vefat sirasinda bu olayı başında konusanlara verdiği cevap enteresandır: Biz hizmetimizi dünyada bir bardak suya satacak kadar menfaat düşkünü değiliz. Biz hizmetimizi Allah icin yaptık ve mükafatimı da ahirette bekliyoruz Dünyada evimize su verilmediği icin,müteessir değiliz ~~~~ Istanbul 'u suya kavuşturan Koca Sinan susuz evde vefat ediyor. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ejderha Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2007 Selamlar arkadaşlar, Mimar Sinan ile ilgili birçok bilgi vermişsiniz ne güzel. Ben sanat tarihçisiyim ve tahmin ediyorum içinizde bu işle akademik olarak uğraşanlar çoktur. Benim Koca Sinan'la ilgili tarih ve sanat tarihi yapımı üzerine saöylemek istediğim birkaç şey var. Öncelikle Mimar Sinan ve Türkiye'deki tarihçilerin ona bakışı hakkında Uğur Tanyeli'nin (Prof. Dr., Yıldız Teknik) çalışmalarını ve yazılarını okumanızı tavsiye ederim. Evet Mimar Sinan Osmanlı döneminde yetişmiş çok büyük bir mimar, fakat hakkında yazılan çoğu (aslında neredeyse herşey) onu olduğunundan faklı -nedense- ve elimizdeki bilgilerin ve yorumlarının çok ötesinde göstermekte ve öğretmektedir. Bu nedenle Mimar Sinan'a dair ve ait olduğu söylenmiş/yazılmış birçok "şey" aslen manipulatif tarihçilik ve sanat tarihçiliği yoluyla oluşturulmuş kollektif bir Mimar Sinan kişiliğini sunar. Çünkü ülkemizde, gerçekte olanla -en azından çıkarsanabilenle- neyin Türk kültürüne "uygun" olduğu hep sansürlenmiş ve modifiye edilmiştir. (Bakınız Nasreddin Hoca olayı ve toplatılan kitap...Ya da Neyzen Tevfik'in yok sayılması.) Bunların hiçbirisi Koca Sinan'ın tarihteki yerini değiştirmez. Ama çok tehlikeli ve büyük bir problem olduğunu düşünüyorum, çünkü tarih bizim hoşumuza giden şeyler ya da olmuş olmasından mutlu olduğumuz kahramanlıklar öykülerine dayanmaz ve hiçbir kişi ya da grubu, siyasi düşünceyi mutlu etmekle yükümlü değildir. Nesnesi de insan değil kendisidir. Yanlış anlaşılmak istemem, niyetim foruma ayak basar basmaz ukalalık yapmak değil. Ama akademisyenler/araştırmacılar çok iyi bilirler neden bahsettiğimi. Söylemeden geçemedim. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ dumanlı Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 1 Aralık , 2007 bu faydalı bilgiler için birce ye sonsuz teşekkürler...... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 28 Mart , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 28 Mart , 2008 ...Mimar Sinan'ın eseri gün yüzüne çıkıyor Osmanlı Devleti'nin ünlü mimarı Mimar Sinan'ın Bursa'daki tek eseri olan Galle Han gün yüzüne çıkıyor. Aylar öncesinden başlatılan çalışmalar büyük bir titizlik içerisinde sürüyor. Merkez Osmangazi ilçesi Cumhuriyet Caddesi girişinde bulunan Galle Han' restoresi kapsamında cadde girişi de tarihi bir görüntü kazandı. Osmangazi Belediyesi tarafından yürütülen çalışma sayesinde Bursa'daki en büyük hanlardan biri olan tarihi han Bursa'ya kazandırılmış olacak. İlk aşamada cephe düzenlemesi yapılarak, silüetin ortaya çıkarıldığı Galle Han'daki çalışmalar sürüyor. Yıllardır atıl vaziyette kalan ve Mimar Sinan'ın şehirdeki tek eseri olan Galle Han'daki çalışmaların kısa sürede bitirilmesi hedefleniyor. Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe; "Yaptığımız çalışmaların ardından kentin en merkezi yerinde bulunduğu halde gözlerden ırak kalan bu yapı, 'ben buradayım' diyebilecek. Galle Han, 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamlarından Semiz Ali-Zade tarafından yaptırılmış. Tahıl Hanı ve Ahayeni Galle Hanı adlarıyla anılan bu han, iki katlı olarak inşa edilmiş, duvarları kesme taş ve tuğlayla örülmüş. Avlusunda tarihi çınarlar ve İznik çinili çeşmenin varlığından söz edilmektedir. 1690 ve 1844 yıllarında onarım gören han, 1855 depreminde hasar görmüş, 1906 yılında şu an kullanılan yolun açılması sebebiyle birçok yapı gibi ikiye bölünerek kendi haline terk edilmiş. Hanın Mimar Sinan'ın Bursa'daki tek eseri olduğu yönünde bilgi ve bulgulara rastlanmıştır" dedi. Öte yandan Galle Han'ın restorasyonuyla cadde girişinin tarihi bir görünüm kazanacağını belirten çevre esnafı, çalışmaların bitmesiyle birlikte caddenin daha da hareketleneceğini düşünüyor. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.