Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Der_Hasan

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    3
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Der_Hasan Hakkında

  • Doğum Günü 01-01-1992

Diğer Bilgiler

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek
  • Yer
    Ankara

Der_Hasan - Başarıları

Acemi

Acemi (1/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde
  • İçerik Başlatan

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Der_Hasan doğum gününüz kutlu olsun!

  2. Der_Hasan doğum gününüz kutlu olsun!

  3. Der_Hasan doğum gününüz kutlu olsun!

  4. Der_Hasan doğum gününüz kutlu olsun!

  5. Der_Hasan doğum gününüz kutlu olsun!

  6. Der_Hasan doğum gününüz kutlu olsun!

  7. Der_Hasan doğum gününüz kutlu olsun!

  8. İşte bu dediğiklerini ben şöyle yorumluyorum. Tanzimat dönemlerinde ~ Ülke Kurtulma Çabasında iken tam da o dönemlerde kendini din adamı gösterip milletin dini duyguları ile bazı şeylere inandırttılar! Yani televizyona günah denirdi bir aralar. İşte bu fikrin çıkış noktası budur! İçerden veya dışardan yapılan hamlelerle islam dinini değiştirdiler , bağnaz bir hale getirttiler ve insanlar sonuçta din olduğu için kuralların değiştirilemeyeceğini düşünüp o bağnaz düşüncelere inandırlar! Çok çok eskilere gidelim. 1058~1111'li yıllara... Gazali adlı bir şahsiyet bu dönemler arasında yaşamıştır. Bu yılların hemen öncesine kadar Farabi'nin görüşleri hakimdi. Farabi'nin görüşlerinin temeli ise şuna dayanıyordu; Herşeyi akıl ve mantıkla idrak etmek. İşte dini buna indirgedi Farabi! Bu sayede tarihte hep okuduğumuz gibi Osmanlı Devleti , karanlık Avrupa'dan kat kat daha üstündü , gerek kültür , gerek askeri , gerek bilim adına...! Hiç sordunuz mu neden sonradan akılcılık önemini yitirdi diye, neden körü körüne din adamları ne derse din demiş gibi bir bilince geçildi diye? İşte kaderin bir cilvesi Gazali adlı bir kişi felsefeye ve bilime kuşkucu bakışından ötürüdür. Onun görüşü ne kadar doğrudur bunu tartışacak değilim. Benim değinmek istediğim nokta Gazali'nin gelecekte Osmanlı Devleti'ne verdiği zarardır. Gazali, akıl ve mantık ile hiçbir sonuca varmanın mümkün olmadığını savunmuştur. Gönül~Kalp gözümüzle ancak hakikata erişebileceğimizi söylüyor. İşte bu düşünce akımı öyle bir tesir ettiki o zamanki insanımıza düşünmeden dine inanmaya başladı! Bu neye ortam hazırladı? Başkalarının yönlendirmesi ile yanlış şeylere inanabilme potansiyeli hazırladı. İşte taa o zamandan gelen bir akımdır ki Osmanlı Devleti matbaa'yı kaç yüzyıl sonra Avrupa'dan kendi topraklarına getirtmiştir. Bu akımın etkisi yüzündendir bunlar. Kendini islma düşünürü diyen zavallılar televizyona günah dediler ve insanlar inandı , matbaaya günah dediler ve insanlar inandı , tokalaşmak günah dediler ve insanlar inandı , tek başına kadın dışarı çıkamaz-çıkarsa da 10metre çevresinde erkek olmayacak dendi insanlar inandı,.... Örnekler bol bol çoğaltılabilir. İslam dinini akılcılıkla inanıldığı dönemler en parlak dönemimizi yaşamıyormuyduk soruyorum? Sizce islam dini ile bilim nasıl yürüyordu o zamanlar? İnsanlar dine inançlarını sürdürürken araştırmalar yapıyorlardı. Bu ikisini bir arada sürdürebiliyorlardı ne hikmetse!! Coğrafi konumu sayesinde her milletten bir medeniyet kapıyor ve bunları harmanlayıp araştırmalar son sürat devam ediyordu o dönemlerde. Ve tabii islam inancı hakimdi çoğunluğunda. Peki soruyorum yine ; önceden inancıyla da olsa eğitim,bilim,ürün olabiliyorken şimdi neden olmuyor? Şimdi saptırılan düşünceler nedeniyle olmuyor! Bu nedenle günümüzde İslam dini yeniliklere açık olmayan, bilim düşmanı olan , çağdaş seviyenin gerisine çeken bir inanç olarak görülüyor. Halbuki böyle miydi? Böyle gözükmesinin nedeni deminde bahsettiğim gibi dinin değiştirilmesinden kaynaklanmakta. Bunun cezasınıda gencecik kızlarımıza kesiyoruz , var mı böyle bir adalet sizce? Şu an bu bilince sahip olupta halen dini saptırmaya çalışan o kadar çok insan varki! Çatışma hep olsun diye usanmadan çalışıyorlar! Dini kıyafetleri giyerekten toplumda din dostu diye profil çizip kendi inancını paylaştığı kişilere düşmanlık beslenmesini sağlayıcı o kadar çok davranışlarda bulunuyorki... Yani İslam dinine ait kurallar böyle yazıyor derken iki kere düşünmek lazım. İslam dini önceleri toplumu bilim seviyesinde en üst noktalara çıkmasına engel teşkil etmemiş olduğunu gözarda etmememiz gerekiyor. İslam dininde en temel kurallardan biri tabii ki çalışmaktır. Böyle diyen bir din nasıl olurda çalışma gibi bir şeyi savunurken bilimi geriletsin? Çağdaş seviyeden geriye düşürsün? Birçok yalancı profilli kişiler yüzünden şu an üniversiteye başörtüsü girerse çağdaş seviyeden düşülür, bilim zafiyete uğrar, laiklik ilkesi çiğnenmiş olur gibi safsatalar türemiş durumda. Atıyorum ülkemizin %70'i erkek olsun , %30'uda kadın. Ülkemiz şu an demekki üniversiteye %30 nüfuslu kadınların %15'ini üniversiteye almıyor. %15 rakamının düşüklüğüne bakmayın; bunu 70milyona indirgersek asıl şimdi bilim zafiyet geçirmekte, çağdaşlık tökezlemekte , ..! %15 nüfusumuzu eğitimden mahrum etmek demek ülkenin gelişmedeki yoluna taş koymak demektir. %15 Türk Vatandaşı üniversite eğitiminden eksik kaldığından ülkedeki kültür farkı ortaya çıkar ve alın size yeni bir çatışma daha! Kültür çatışması! Buna örnek olarak , üniversiteyi bitirmiş meslek sahibi bir kadının üniversiteye girmesi engellenmiş bir kadını aşağı sınıf olarak görmesi gibi... Bu allahtan çok rağbette değil. Ama bu potansiyel var şu an Türkiye'de. Bilgi farkından kaynaklanan kinler çoğalırsa bir kesim ayrılığı daha olmuş olacak. Türkiye değişemez denir hep, duymuşsunuz sizler , hatta sizlerde öyle diyorsunuzdur. Bu doğrudur; bu kirletilen gerçekler , değişmeye uğramış imajlar yüzünden hakikat görülemiyor ve hakikatı göremedikçe bizler , ülke değişemez! Düşünelim ; liseye gidiyorsun ve lise4'tesin. Fizik dersi görüyorsunuz. Fİzik hocasının süper zeka olduğunu düşünelim. Bizi ÖSS'de mutlak iyi bir yere taşıyacağını da düşünelim. Ama size despotça davranırsa ona karşı görüşleriniz bir anda n'olur? Değişiverir. O dünyanın en iyi öğretmeni de olsa dahi siz ona bir nefret bağlarsınız. Ona kıl olursunuz. Bakın; basite indirgenmiş bir empati. Bunu ailenize de indirgeyebilirsiniz. Bir dayıyı düşünün. Çok iyi biri olduğunu varsayalım. Ona karşı iyi hisleriniz olur. Size sayısız iyiliklerde bulunduğunu düşünelim. Ama bir noktadan sonra size kötü davranmaya başlasa önceki davranışları insan psikolojisi oalraktan hemen unutuveririz. Size aşağılık gibi davransa onurunuz kırılır , incinirsiniz . Ve tabii kin duygusunuda kaparsınız. Yani ülkeyi kurtarmış desenizde , ezanlar ki halen işitiliyor desenizde siz bir insanevladına yine aynı kişi tarafından onun fikriymiş gibi despot düşünceler anlatırsanız o zaman o bütün güzellikler bir anda yok olur , ve kötü bir karakter kalır aklınızda o zaman. Allaha şükür ki ben Atatürk'ü tanıyorum , biliyorum ve minnet borcumu da biliyorum. Herkes bilse sorun bitmiş demektir.
  9. Atatürk karşıtı görüşlerin çıkmasının temel nedeni insanımıza Atatürk'ü anlatamamamızdan kaynaklanan bi'şeydir. Bir Atatürk karşıtı görüş söyleyen kişiyi topa tutmak yerine sakincene olayın özünü benimsetmek,doğruyu göstermek lazım. İnsan olan her yerde düşünce farklılaşması olacaktır. Buradaki Atatürk'ümüzü savunan herkes farklı düşünceyi sindirelim , ezelim , psikolojik baskı yapalım anlayışı içerisindeler. Halbuki görüş ne derece dehşet verici de olsa düşünce farklılığına olan karşıt kişilerin ben her zaman karşısındayım. Bu anlayış Avrupa'nın Orta Çağına götürür çünkü bizi. ! Umarım farkı anlayabilmişsinizdir. Gelelim bahsi edilen konulara ve yorumlara. Çok ayrıntıya girmiyeceğim , kısa kısa geçeceğim. Günümüzde Atatürk'ten hoşlanmayan bir TC vatandaşının olmasının mantığını kavramaya çalışalım. Kendimizi onun yerine koyalım. Neden Atatürk'ten nefret edilir? Neden şu an üzerinde yaşabildiğimiz toprakları şekillendirilmesinde büyük rol oynayan ve ve bizden önceki kuşaklarla bunu başaran liderden nefret edilir? Benim bakış açıma göre olay şundan iki şeyden ibaret. 1-)Türkiye vatandaşı görünümlü ruhunu başka ülkelere satmış düşman. 2-)Atatürk adı altında yapılan eziyetlerden bıkan bireyler, Atatürk'le aldatılanlar. Birinci kısmı geçiyorum , anlamışsınızdır orasını sizler zaten. İkinci sınıflandırma çok önemli. Şu an basında , medyada , politikada ve daha başka heryerde insanları düşünceleri ile yöneten halkı kendini sevdiren, alanında belli bir kariyer yapmış kişiler var. Bu bulundukları mevkilerini kullanaraktan halkın sevgisini kazanıp sonradan halka ne denirse inananacak potansiyele getirmiş kötü adamlardan bahsediyorum. Günümüzde birçok mevkisini kullanan insan var. Bu insanlar gerekçelerini Atatürk göstererekten insanlara zulüm uyguluyorlar. Nedir efendim , en basit örnek "başörtüsü" . Atatürk'ün laik ilkesini koymasındaki amacını bal gibi biliyor bu kötü adamlar ama kendilerini sevdirterek olayı sapmaya uğratıp duygu sömürüsüyle halkın içinde kesim yaratıyorlar ve yaratmış durumdalar . Yani kısacası Atatürk ile aldatıyorlar. İnsanlarımıza Atatürk'ü akıllarda soru işareti bırakmayacak şekilde , karşıt görüşlere kesin yargıyla cevap verecek(soru işareti bırakmadan) şekilde anlatırsak ancak şu an bulunduğumuz vahim durumdan kurtulabiliriz. Şu söze dikkat etmenizi istiyorum ; " Atatürk bu ülke için çok büyük fedakarlıklarda bulundu. Çağdaşlaşma için ilkeler koydu . Ve şimdi o ilkeleri üniversiteye başörtüsü sokaraktan çiğnemeyi hedeflemiş bir kitle meydanda. Bunlar vatan hainidir. Bunlar bilim karşıtıdır. Bunlar ülkemizi çağdaş seviyeden geriye götürmek isteyen ümmetçi görüşlü zavallılardır. Bunlar ölümü hakederler . Şu an bulundukları topraklarda durmaya hakları yoktur hatta...! " Bu cümledeki düşüncede olan bir birey tabiiki bir panik içerisinde. Canından çok sevdiği ülkesinin elden gitmesini gönlü kimin el verir? Ve son deree asabi ,radikal bir biçimde bunları demektende kaçınmaz. Ülkenin yok olacağı bir adım atıldığını bilsem ben yerimde dururmuyum hiç. Halk içerisinde örgütlenir , olayları protesto edip bir kitle meydana getirirdim herhalde. Bu cümle başka yönlere kaymasın sakın ha! Böylece psikolojik baskı sonucunda ülkenin elden gitmesini kurtarmış olurduk. Ama kaçırıdğımız bir nokta var sevgili arkadaşlar. Savunduğumuz düşüncenin doğruluğuna %100 eminmiyiz? Yoksa sevdiğin bir yazarın romanından , sevdiğin bir politikacının görüşünden , ailenden, sevdiğin bir .... nden edindiğin bir görüş mü yoksa bu? İki kesime de soruyorum; savunduğumuz görüşün doğruluğundan ne kadar emin olabiliriz? Baktığımız kaynaklara ne kadar güvenebiliriz? Bu çok paranoyakça gelebilir ama bu işte paranoyakça davranmassan istediğin gibi kullanılır ,harcanırsın! Empati kurmaya çalışalım. Ben bir bilim adamı olsam , labaratuvarda çalışmalarda bulunsam ve bana birileri gelip Atatürk'ün ilkelerine karşı geliyorsun , bilim yasaktır dese sizce benim içimde nefret doğmaz mı? İşte bağlamak istediğim sonuç bu. İnsanlara Atatürk adı altında kandırıyorlar. Atatürk'ün kastetmediği görüşleri Atatürk'e mal edip halkı yönlendirmeye çalışıyorlar. İnsanımızda kendi kurtarıcısı olan birine tabiiki toz kondurmaz. Ama Atatürk ile aldatılan kesimde çıkan nefret duygusundan dolayı bu kesime Atatürk'e minnet duygusu olan bizler nefret duymuş oluyoruz. Ortalıkta dönen entrikanın farkında mısınız? Bu yüzden önce bazı kalıpları değiştirilemeyecek olduğu görüşünden sıyrılmalıyız. Empati kurmayı kesinlikle bilmeliyiz. Sizlere suçlusunuzda demek yanlış olur. Suç kötü adamlarda ama kendimizi eğitmemekte bizim suçumuz olmuyor mu? Öncelikle gergin,asabi davranışlardan sıyrılmayı bilmeliyiz. Sonra insanlar birbirleri ile seviyeyi bozmayacak şekilde , konuyu saptırmayacak şekilde konuşsa sizce sorun kalır mı? Çıkmazlar olur mu? Atatürk gibi dünyanın kabul ettiği bir lidere nefret duygusu kalır mı hiç!? İşte bu temel neden yüzünden insanların kendi kafalarında kurgulandırıltmış Atatürk'e nefret doğuyor. Halbuki Atatürk'ü Atatürk gibi anlatsalar nefret doğmaz! Eğer herşey açıklığa kavuştuğunda , kimse soru işareti bırakabilecek soru akıllarda kalmasa yine de bir kin varsa bilinki işte düşmanınız orada!
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.