Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

tgt_iletişim

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    12
  • Katılım

  • Son Ziyaret

tgt_iletişim - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İçerik Başlatan
  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. PKK.BİM MARKETLERİ. VE CÜNEYT ZAPSU aslancan 18.10.2005 Saat: 16:38 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın Danışmanı ve BİM marketlerinin sahibi Cüneyt Zapsu, hem Kürt Teali Cemiyeti'nin Kurucu üyesidir... hem de Kürt Hevi Cemiyeti'nin Kurucusu 'Kürdistan'da Kürtten başka hiçbir millet yoktur' diyen Abdurrahim ZAPSU'nun torunudur. Alman vatandaşı olduğu için milletvekilli adayı olmadığı belirtilen Cüneyt ZAPSU AKP'nin kurucu üyesi ve 'Türkiye yalnızca Türklerin değildir.. Bu düzenin koruyucusu olmamız mümkün değil.. Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok. Bu hukuku hazırlayanlar bu düzenin kaldırılmasının maşası olacak...' diyen Tayyip'in danışmanıdır. Yaşadığı sürede Türklere her fırsatta kin kusan babaannesi Hidayet Zapsu, Kürt isyanlarının baş aktörü olan Bedirhan aşiretine mensuptu. BİM'in de sahibi olan Cüneyt ZAPSU' nun halası PKK'nın ve Apo'nun akıl hocası Musa ANTER'in karısıdır. ZAPSU'nun şirketlerinde , Kürt Teali Cemiyeti'nin başkan ve mensuplarının torunları yönetici olarak görev yapıyorlar. Şeyh Sait'in öcünü alıyorum, aldım... Şeyh Sait ve taraftarları gerçek şehittirler' diyen, Şeyh Sait'in dava arkadaşı Abdurrahman ZAPSU'nun torunu Cüneyt ZAPSU icraatlarıyla da görülüyor ki, dedesinin kin ve intikam duygularını başarıyla devam ettiriyor. LÜTFEN BİM'den alınan her ürün hainlerin gücüne güç katmaktadır. BİM Marketlerinden alışveriş yapmayınız; yapanları uyarınız ! Saygılarımızla...
  2. Soros'un Türkiye serüveni 2001 Şubat'ında yaşadığımız ağır ekonomik krizden 5 ay sonra Temmuz ayında irtibat bürosu kurmakla başlıyor.Soros Vakfı'nı finanse ettiği Açık Toplum Enstitüsünün (OSI) Türkiye ayağı birçok sivil toplum kuruluşunu fonluyor. Ne ilginçtir ki Soros'un adı bazı ülkelerde yaşanan iktidar kargaşalarında ve ekonomik krizlerde öne çıkıyor. Geçtiğimiz aylarda Gürcistan'da yaşanan sivil darbenin arkasından Soros çıktı. Soros Gürcistan'daki darbeyi gerçekleştiren Saakaşvili ve ekibine 3 milyon dolar destek verdi. Devrik Cumhurbaşkanı Şevardnadze de darbeyi Soros, AB ve ABD'nin gerçekleştirdiğini açıkladı. Gürcistan'ın yeni yönetiminin rüşvet almaması için bir proje gerçekleştiren Soros, Başbakan ve Bakanları dünyanın gözü önünde maaşa bağladı. Soros Gürcistan'ın ardından Ermenistan yönetimini de değiştirmek için muhalefetle işbirliği yaptı. Sırbistan'da Miloseviç'in iktidardan uzaklaştırılmasının arkasında ve Yugoslavya'nın dağılması sürecinde yine Soros ön plandaydı. Son olarak Kırgızistan'da yaşanan iktidar değişikliğinde yine Soros'un etkisi konuşuluyor. Soros başta Ortadoğu olmak üzere, dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz kaynağı Kafkasya-Orta Asya ülkelerinde vakıflarıyla etkin.Ayrıca Güney Afrika'da 18 Cumhuriyet'te ofisleri bulunuyor. Şimdi gelelim Bay Soros'un Türkiye'de ne haltlar yediğine... Soros'un kurduğu Açık Toplum Enstitüsünün Türkiye ayağının çoğunluğunu Bilgi Üniversitesinin öğretim üyeleri oluşturuyor. Soros Vakfı Türkiye'de en çok Türkiye Ekonomik Sosyal Etüdler Vakfı'nı (TESEV) desteliyor. Ayrıca Soros Türkiye'deki birçok kadın örgütünü fonluyor. Peki Soros Türkiye'de neyin peşinde? Bu sorunun cevabını anlayabilmek için su, altın ve petrol ticaretinin arkasında çevrilen dolaplara bakmak gerekiyor. Türkiye Soros üçgeninin tam ortasında yer alıyor. Strateji uzmanları, Anadolu'yu çevreleyen su kıtlığının yarattığı müthiş pazar, çok yakın bir gelecekte Uluslar üstü şirketlerin Türk suyunu ele geçirmesi savaşına neden olacağını söylüyorlar. Soros'un Türkiye'ye olan ilgisinin bir kısmını bu durum oluşturuyor. Konuyla ilgili dosyanın adresi: Not: Admin tarafindan silinmistir.... Not:Dosya, powerpoint sunusudur,izleyebilmek için powerpoint programının bilgisayarınızda yüklü olması gerekmektedir. Saygılarımızla.. TGT Not: Admin tarafindan silinmistir...
  3. tgt_iletişim

    ANNE BABALARA ÇAĞRI

    Yasadışı terör örgütleri, kazanmak istediği gençleri bazı kalıplaşmış, “slogan” denilen sözcüklerle veya onların ihtiyaçları üzerine gösterdikleri hassasiyetle etkileme girişiminde bulunurlar. Örgütlerin gençlere yönelik faaliyetleri son derece bilinçli ve sistematiktir. Gençleri kendi düşünce ve eylemlerine çekmek için çeşitli yöntemler kullanırlar. İlk aşamada küçük gruplar arasına çekilmek istenen gençlere, müzik konserleri, yaz kampları, kitap, dergi, vb etkinlikler ile örgüt içerisinde yer edinmeleri fırsatı tanınır. Tıpkı, Adalet Bakanlığı’na patlayıcı maddeyle girmeye çalışan (1Temmuz 2005) canlı bomba Eyüp Beyaz gibi. Beyaz’ın, içine kapanık, duygusal bir yapıya sahip olduğunu keşfeden DHKP/C isimli terör örgütü, daha öğrencilik yıllarında iken onu ağına düşürmüştü… Görülüyor ki, kendisini yalnız hisseden çekingen mizaçlı, arkadaş çevresi kısıtlı, varoşlarda yaşayan, ailevi ve maddi problemleri olan gençlerimiz, terör örgütlerinin ilgi odağındadır. İstanbul/Anadolu yakasındaki Gülsuyu mahallesinde faaliyet gösteren terör örgütü TKIP de mahalle gençlerini kirli emellerine alet etmeye çalışıyor. Ancak, gençlerden birinin ailesinin durumu fark etmesi neticesindeki gelişmeler bir başka mecraya kaydı. Gencin babasının oğlunu terör batağından kurtarmak istemesi neticesinde, TKIP’ın gazabına uğrayan mağdur baba, 05 Ekim 2005 tarihinde örgüt üyeleri tarafından feci şekilde dövüldü. Örgüt bununla da yetinmeyerek mağdur aileyi, “Bir kez daha hatırlatıyoruz! Büyük bedeller ödeyerek yarattığımız değerlerimize sahip çıkılmasına asla tahammül göstermedik-göstermeyeceğiz” diyerek tehdit etme cüretini gösterdi. Çocuğunu terör örgütünün elinden kurtarmaya çalışan aile tehditler karşısında korkmakta belki hakli, belki de aile çocuklarının sonunun Eyüp Beyaz ve diğerleri gibi olmasını engellemek için evini barkını terk etmek zorunda kalacak… Ama en azından oğullarını kaybederek, Ilgar Beyaz’ın (Eyüp Beyaz’ın babası) çektiği acıları çekmeyecekler. Ilgar Beyaz, evlat acısı ile 2 Temmuz’da Adalet Bakanı Cemil Çiçek’i ziyaret ederek, bütün ana-babalara “Büyük geçmiş olsun, her ne kadar acımız, üzüntümüz varsa da… keşke hiç olmasaydı. Oğlumun yolu iyi yol değildi, oğlum Giresun Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümünde okuduğu donemde terör örgütünün ağına duştu” diyerek, tüm ebeveynlere teröre karşı uyanık olmaları çağrısında bulunmuştu. Bu vesile ile anne-babalara, yarınlarımızı emanet edeceğimiz gençlerin, dertlerine ortak olmalarının ve onlara bir arkadaş gibi yaklaşmalarının önemini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Aksi takdirde umutlarımızı ve geleceğimizi terör örgütlerinin kucağına kendi ellerimizle teslim etmiş oluruz. Unutmayalım ki, gençlik hepimizin geleceğidir. Saygılarımla TGT Başkanı Sn.Emre TÜRK
  4. DEHAP NEREYE KOSUYOR Her ulke, kendi güvenligini ve butunlugunu korumak icin terore karsi gerekli onlemleri alma hakkina sahiptir. Diger bir deyisle, teroristlere ve yandaslarina, demokrasi adina, demokrasiyi yok etme ozgurlugu taninamaz. Hukukcular, “demokrasi ve teror” arasindaki iliskiyi uluslararasi hukuk acisindan boyle ortaya koyarlarken, siddet politikasindan vazgecemeyen PKK ile araya bir turlu mesafe koyamayan ve “vekil partisi” olmaktan oteye gecemeyen DEHAP’in gelecegine yonelik dusuncelerimi sizlerle paylasmak istiyorum. DEHAP, Turkiye Cumhuriyeti Anayasasi’na, Siyasi Partiler Yasasi’na gore kurulmus bir siyasi partidir. Siyasal partiler, demokrasinin ayrilmaz parcalari olmakla birlikte, ulke barisina ve butunlugune aykiri, milletin cikarlarina ters dusecek eylemlere kalkisamazlar, siddet yanlilari ile birlikte hareket edemezler. Ancak DEHAP, kuruldugu gunden bu yana, acik bicimde, etnik milliyetcilik temelinde siddet politikasinda israr eden PKK’nin, vekil partisi gibi hareket ederek, orgutun siyasal temsilciligini yapmakta, Kurtlerin demokrasinin nimetlerinden yararlanmasini engellemektedir. Baris, demokrasi ve insan haklari kavramlarini agizlarindan dusurmeyen bu partinin yoneticileri, gercekte tam bir savas kiskirticiligi yapmakta, etnik ayrimciligi koruklemekte ve cesitli provokasyon girisimleri ile Turkiye’de yasayan insanlari birbirlerine dusurmeye, yillardir var olan karismislik duygusu ve birlikte yasama iradesini yok etmeye calismaktadirlar. DEHAP’in girisimiyle Batman ilimizde, catismalarda olen bazi PKK’liler icin anma torenleri duzenleniyor. Bu amacla insanlara, etnik milliyetcilik temelinde dusmanlik duygulari asilaniyor. Bugune kadar yasanan acilar yetmezmis gibi, yeni acilarin yasanmasi, kan ve goz yasinin geri donmesi icin insanlar guvenlik gucleri ile catismaya yonlendiriliyor. DEHAP tarafindan duzenlenen torenlerde olen PKK’lilere “Onlar bizim sehitlerimiz, onurumuzdur” denilerek, karsi milliyetcilik akimlari korukleniyor. Bu partinin Diyarbakir Belediye Baskani, PKK tetikcileri tarafindan oldurulen Hikmet Fidan’in cenazesine ‘ambulans bozuk’ diye arac gondermezken, PKK siddetine karsi ciktigi icin kursunlanan Fidan’in ailesine bassagligi dilemezken, diger taraftan olen PKK’lilerin cenazelerine belediye araclarini gondererek, bir anlamda PKK yonetiminin siddet politikasini onayladigini acikca ortaya koyuyor. Guneydogu Anadolu bolgesindeki illerden toparlanmis 40 otobus, Gemlik ilcesinde acik hava toplantisi yapmaya gidiyor. Gostericiler, ellerinde PKK bayraklari ve Abdullah Ocalan’in posterlerini tasiyorlar. Kandirilmis, kiskirtilmis bu insanlar, 30 bin insanin olumunden sorumlu tutularak omur boyu hapse mahkum olmus ve cezaevinden cikmasi mumkun olmayacak Abdullah Ocalan’in serbest birakilmasi icin eylem yapiyorlar. DEHAP’in yonlendirmesinde yapilan acik hava toplantisina yasal olarak izin verilmedigi halde, bu girisim durmuyor. Simdi sormak gerekiyor: Hangi demokratik ulkede, hangi siyasal parti boyle eylemler yapabilir? Bunun adi demokrasi mi, insan haklari mi? PKK’nin, ABD ve AB ulkeleri tarafindan ilan edilen teror orgutleri listesinde yer aldigini DEHAP bilmiyor mu? DEHAP yoneticileri, terorist listede yer alan bu orgutun propagandasini yapmaya yonelik her turlu girisimin uluslararasi hukuk acisindan (BM ve AB’nin terorle mucadele kararlari) suc oldugunu bilmiyorlar mi? Boyle bir durumda, bir siyasal parti nasil olur da olanaksiz bir durum, yani bir teroristin saliverilmesi icin boyle eylemlere basvurabilir? PKK’nin siddet politikasina karsi cikan Kurt aydin ve siyasetcileri PKK’ye “onkosulsuz silah birakma” cagrisi yaparken, DEHAP’in da katilma karari aldigi DTH’nin sozculerinden Orhan Dogan’in “Kurt halkinin buyuk bir cogunlugunun Abdullah Ocalan’a sempatisi var. PKK’nin Turkiye’ye acilma ve Karadeniz’e yayilma projesi var. Silahli mucadele propagandasiyla Kurt sorununu Turkiye’ye anlatmaya calisiyor. Zamani geldiginde Abdullah Ocalan’in serbest birakilacagi biliniyor” (Radikal Gazetesi, 15 Agustos 2005) seklindeki aciklamasi, Turkiye’de tansiyonu artirmaktan ve PKK’nin siddet politikasina onay vermekten one ne anlam tasimaktadir? Evet, Demokrasi ve Kurt sorunu kavramlarinin her bir araya gelisinde, HADEP, DEHAP, DEP ve DTH’liler konusu acildiginda ortada bir tane temel sorun oluyor: INANDIRICILIK… Her seferinde PKK’nin uzantisi gibi kurulan ve yonetilen partiler, kendilerinin sadece Kurtlerin degil butun Turkiye’nin partisi olduklarini iddia ediyorlar. Ayni sekilde bu gibi partilerde yoneticilik yapan, milletvekilligi yapan, sembol haline donusup hapis yatan onde gelen kisiler, ozellikle son donemde modaya uyup, firsat buldukca siddet kullanilmasini ve teroru lanetliyorlar. Ama ne Turkiye’nin partisi olma iddiasi, ne de siddetin ve terorun lanetlenmesi, maalesef bir turlu inandirici olmuyor, olamiyor! Demokrasi ve baris soylemlerinin havada ucustugu bir donemde dahi, DEHAP/DTH sozculeri, PKK’den ozgurce hareket edip, bolge halkinin dusuncelerine tercuman olamiyorlar ve orgut yonetimine “silah birakma” cagrisi yapamiyorlar. Boyle olunca da kimse, kendilerine inanmiyor ve de guvenmiyor. Turkiye’deki legal Kurt orgutleri, AB ile muzakere surecine baslamis bir Turkiye’de bocalarlarsa, demokrasi ve baris ile ilgili soyledikleri her seyi unutup, bir kez daha siddete goz kirpmaya baslarlarsa, demokrasi yerine oligarsinin tepeden inme emirlerini esas alirlarsa, Turkiye ve dunya kamuoyunu bir daha hicbir seye inandiramazlar. Saygılarımızla.............
  5. EK: Değerli arkadaşlar ,yeri gelmişken açıklanması gereken önemli bir konuda şudur..Tük toprakları üzerinde artık bir ihanet şebekesine dönüşmüş bir halk olan kürtlerin , kendilerini bizden görmemeleri ve her fırsatta "kürdüm ,özgürlük istiyorum" şeklinde yükselen sesleri ,tamamen kendilerini millileştirme özlemlerinden kaynaklanmaktadır.. Unutmayalımki bir milleti millet yapan,DİL,TARİH,TOPRAKTIr.. Bu 3 adım kürtlerin uzun vadede uguladıkları en temel politikadır..100 kelimeden oluşan(türkçe,farsça,fransızca,arapça hatta almanca homojen yapısı içinde) bir "ağızı" DİL diyerek savunmuşlar, dünya tarihinde reel bir yeri olmayan tamamen mitolojiye dayandırılarak kendileri tarafından yazılan(özellikle yakın dönemde bir kaç yabancı tarihçinin desteği ile) masalları TARİH diyerek anlatmışlar , Türk topraklarınıda 3-5 harita çizerek Sözde kürdistan diyerek lanse etmişlerdir.. Bu çapulcuların ne Dili ne Tarihi ne de Toprağı vardır..Son bir hamle daha yaparlarsa büyük bir ihtamalle VATANSIZ da kalacaklardır.. NOT:KÜRTLERLE İLİGİ YAZILARIMIZ İKİ TÜRLÜ KÜRTÇÜLERE KARŞIDIR..1-KÜRDİSTANCI KÜRTLER(İYİMSER KÜRTLER) 2-APOCU KÜRTLER(PKK)..UNUTULMAMASI GEREKİR Kİ SON 10 YILA YAKIN DÖNEMDE KÜRDİSTANCI KÜRTLER APO YA KARŞI TAVIR ALMIŞLAR VE APONUN LİDERLİĞNİ SORGULAMAYA BAŞLAMIŞLARDIR...BU YENİ NESİL KÜRDİSTANCI KÜRTLERİ DAHA ÇOK YAZAR ÇİZER AYDIN TAKIMI OLUŞTURMAKTA VE ONLARIN LİDERLİĞİNDE YENİ NESİL KÜRDİSTANCI KÜRTLER SAHNEYE ÇIKMAKTADIR..HER KÜRT PKK LI DEĞİL AMA BÜYÜK BİR İHTİMALLE KÜRDİSTANCIDIR... Ey TÜRK Evladı Uyuma Uyan!!! 30 kupona alınmadı bu vatan... Saygılarımızla.....
  6. Tayyip geçen sene memleketi Rize'nin Güneysu Beldesi'ne gittiğinde hemşehrileri Tayyip'i 'POTAMYA'YA HOŞGELDİN' pankartıyla karşıladı. Medya bu pankart üzerinde hiç durmadı. Potamya ne demekti? Güneysu beldesinin Rumca ismi Potamya'dır. Bu beldenin ahalisinin bir kısmı sonradan Müslüman olmuş Rum'dur. Hala beldenin Rumca adını kullandıklarına göre Türklüğü içlerine tam sindirememişler demektir. Tayyip Erdoğan bu pankarttan rahatsız olmadı. İhtimalki kendisi de Rum kökenlidir. Yine geçen sene Tayyip Erdoğan Gürcistan Devlet Başkanı'yla görüşmesinde kendisinin de Gürcü olduğunu söyledi. Bu bağlamda Tayyip'in Gürcü olma ihtimali de yüksek. Kısacası Tayyip Erdoğan Türk kökenli değildir. Zaten Türklük şuuru da taşımamaktadır. Zorunlu olmadıkça Türk sözünü kullanmaz. Türklüğü ve Türk milliyetçiliğini ayrımcılık olarak değerlendirdiğini çok kere vurgulamıştır. Başbakan olduğundan beri ağzından bir kez bile "Türk milleti" sözü çıkmamıştır. Hep Türkiye halkı der. TBMM Başkanı Bülent Arınç: Manisa doğumlu, Manisa milletvekili olduğu için ve Türkçe'yi de güzel kullanmasından ötürü halk tarafından Manisalı bir Türk olduğu sanılmaktadır. Halbuki Bülent Arınç'ın kökeni Tunceli'ye dayanmaktadır. Yıllar önce Manisa'ya göç etmiş bir Kürt ailesinin torunudur. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül: Kayseri doğumlu ve Kayseri milletvekili olan Abdullah Gül, baba tarafından çok eskiden Kayseri'ye yerleşen Siirt kökenli bir ailenin oğludur. Baba tarafından Arap ana tarafından sonradan Müslüman olmuş Ermeni kökenlidir. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu: Diyarbakır doğumlu olan Abdülkadir Aksu Kürt'tür. Göreve geldiğinden sonra Emniyet teşkilatındaki Fetullahçı Kürt kadrolaşma inanılmaz artmıştır. Yurtsever Turkler (Necip Hablemitoglu, Muammer Aksoy, Ugur Mumcu) hep onun doneminde katledildi. Emniyette Kurdcu ve Dogu'cu kadrolasmayi sagladi. Istanbul'daki Kurd kokenli PKK'ya yardim saglayan mafyayi temizleyen polisleri aciga aldi veya pasif gorevlere surdu. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik: Van'lı olan Hüseyin Çelik Kürt-Arap melezidir. Kürtçe şarkılarla eğitim - öğretim sezonu açılşı yapılması ilk kez Hüseyin Çelik'in bakanlığı döneminde görülmüştür. Turkiye sadece Turkleremi ait ait iddiasini ortaya atti. Başbakan Yardımcısı Dengir Fırat : Hükümette en kilit kişi olarak gösterilen Başbakan Yardımcısı Dengir Fırat 1925 yılında idam edilen Kürt isyancı Şeyh Sait'in torunudur. UDUR. Mersin milletvekili olan Fırat, Mersin'deki Kürt nüfus hareketini yönlendiren kişilerin başındadır. Dengir Fırat, 2 Ağustos 2002 Cuma günü Meclis'te, sinir oynatan ses tonuyla, Abdullah Öcalan'ı kast ederek "Asamadınız! Asamazsınız! Asamayacaksınız!" diye bağırmıştır. Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen: Kürt kökenli olan Zeki Ergezen, bir de ayrıca Nakşibendi tarikatının Tillo koluna mensuptur. Başbakanın Danışmanları : 1. Danışman: 1994 yılında PKK'ya maddi yardım yaptığı için öldürülen Kürt işadamının yeğeni bugün Tayyip Erdoğan'ın danışmanı. 10 Aralık 2002 tarihinde, Beyaz Saray'da ABD Başkanı Bush ile o dönem Başbakan olmayıp AKP Genel Başkanı olan R.T Erdoğan'ın yaptığı toplantıya katılan birkaç isimden biri. Babası milletvekili. Babası bir dönem insan hakları meseleriyle çok yakından ilgiliydi; dernek başkanıydı. Fırsat buldukça da İstanbul-Ankara belediyelerinin köprü, yol ihalelerini alırdı. Ailece S-300 Mersedeslere biniyorlar. Danışmanın üniversite mezunu bile olmadığı söyleniyor. Başbakan Erdoğan'ın bu danışmana özel bir sevgisi olduğu biliniyor. 2. Danışman: Cüneyt Zapsu Bu danışman Güneydoğu'nun en büyük Kürt aşiretinin üyesi.Dedesi ilk Kürtçe tiyatro eseri yazan bir edebiyatçı. Ehl-i Sünnetdergisinin sahibi. Türkçe-Kürtçe yayınlanan "Jin" dergisinin önde gelen isimlerinden. Danışmanın halası, faili meçhul bir cinayete kurban giden Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden Musa Anter'in eşi. Danışmanın eniştesi Musa Anter öldürüldüğünde Abdullah Öcalan başsağlığı mesajı yayınlamıştı. Öldürülen Musa Anter'in bir yeğeni milletvekili de yine faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti. Danışman yakın akrabaları gibi Doğu ve Güneydoğu'da gezmiyor. O'nun bir ayağı hep Amerika'da TÜSİAD üyesi bu danışman, Başbakan Erdoğan' ın özellikle yurt dışındaki bütün resmi-özel görüşmelerinde bulunuyor. Bu danışmanın Erdoğan'ın "aklının yarısı" olduğu iddia ediliyor. 3. Danışman: Bu danışman aslen Diyarbakırlı. Kürt olduğunu açıkça vurguluyor. Bir dönem radikal islamcıydı. Yoksuldu; üniversitede yurtta kalıyordu; şimdi lüks otellerden çıkmıyor, 100 bin dolarlık jeeplere biniyor. 4. Danışman: Babası Güneydoğu'da bir şehrin Belediye Başkanı'ydı. O ise Beyaz Saray'ın yeminli müşaviriydi. Arap kokenli. Nerden nereye... ABD vatandaşı olduğu biliniyor. Ama şimdi o hem danışman hem milletvekili. Barzani 2 sene önce Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kendisine bağlı 75 milletvekili olduğunu açıklamıştı. Kimse bu milletvekilleri kimlerdir,diye araştırmadı. Kaynadı gitti bu açıklama. Namık Tan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Dışişleri Bakanlığı'ndaki kürtçü gurubun başı, Mardin doğumlu, Dış işleri Bakanlığı'nda hizmete özelyazığı bir kürt raporunda kürtlere daha fazla külturel haklar verilmesini talep etti. Akparti icinde ki kürt gurubun en yakın ismi. Dışişleri Bakanlığındaki kürt guruplar ile Meclisteki kürtçü milletvekilleri arasındaki ilişkiyi kordine ediyor. 30 Ağustos onların (askerleri kastederek) 29 Ekim bizim bayramımız diyerek askerlere olan nefretini belirtiyor. PKK'nin finanse ettigi lokantalarda ödedigi hesabın Türk askerine ve Türk milletine kurşun olarak geri döndüğü kişi. Baki Ilkın, Arap kökenli, Dış işleri Bakanlığında kıbrıs masası baskanıydı, şimdi Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Temsilcisi, Denktaş'in tasfiye edilmesi operasyonunun baş aktörü, 12 Eylul Kenan Evren Diktatörlüğü döneminde sağcı veya solcu idam edilen gençleri Güvenlik Konseyine sunan kisi. Türklüğü ve Milliyetçiliği zararlı, hastalıklı ve kontrol altında tutulması gereken bir akım olarak tarif ediyor. Devsol mensubu 12 Eylül'de yaşı büyütülerek asılan 16 yaşındaki sol görüşü Erdal Eren'in yaşını büyütme işlemlerinde rol alan kişi. Uğur Ziyal, Dışişleri Bakanlığı eski musteşarı, Dışişleri içinde Akpartiye en yakın isim, Kürt kökenli, Dışişlerindeki kürtçü kadrolaşmanın planlamacılarından, Talabani ve Barzani'nin aşiret lideri oldugu donemlerde onlara Dışişleri bakanlığı makam aracı tahsis eden kisi. PKK'ya yakın olmasa da modernkürt miliyetciligini destekliyor. Cüneyt Zapsu ve Dengir Firat'a en yakın isimlerden. Saygılarımızla.....
  7. Bunun Adı Büyük Kürdistan Projesi Büyük Ortadoğu Projesi de bir aldatmaca. Amerika''nın derdi ne demokrasi ne de halkların özgürlüğü. İsrail''in yükünü hafifletecek bir Ortadoğu düzenlemesi yapmaya çalışıyor. Bunun siklet merkezi de Büyük Kürdistan projesi. Irak Kürdistan''ı hemen hemen devletleşme aşamasını tamamlamak üzere. Kerkük fiilen onların denetiminde. Buradan hareketle Türkiye ve diğerleri de sıkıştırılacak. Kerkük petrolleri sayesinde bu bölge zenginleştirilip, cazibe merkezi haline getirilecek. Aslında Büyük Ortadoğu Projesi diye diye bizi idare ediyorlar. Ortadoğu''ya demokrasi getirme ve diktatörlükleri devirme lafları da safsata. Diktatörlükleri devireceklerse, Suudi Arabistan''dan başlamaları lazım, İran''dan değil. İran''da seçimler yapılıyor. Halkın siyasi katılımı oldukça yüksek Sistem içi muhalefet iktidara gelebiliyor. Sistem dışı partiler de seçime girebilse İran rejiminin demokrasi açısından sorunu kaşmayacak. Suudi Arabistan''da seçim yok. Sert karakterli ve köhne bir rejim hüküm sürüyor. Amerika Suudilerden başlamalı; ama öyle yapmıyor; çünkü Suudi Arabistan bölgedeki en büyük müttefiki. Suudi Arabistan''da halkın önüne sandıklar konulsa El Kaide iktidara gelebilir. Amerikan''ın bu bölgedeki demokrasi uygulamaları (!) yüz kızartıcı suçlarla dolu. Ebu Garib hapishanesinde yaptıkları bunlardan biri. Irak halkını aşağılaması bir başkası. Onlarca örnek verilebilir. Önce burada kurulan Kürdistan''ın Türkiye''ye pazarlaması yapılacak. Bize, ''zaten bir fiili durum var. Bunlar bu saatten Arapların hakimiyetini kabul etmezler. Ama siz onlarla birleşirseniz, petrolü birlikte satarsınız'' diyecekler. İstanbul basını ''milyar dolarlar bize akacak'' hikayesini tutturacak. Eğer Türkiye kabul edip, kendisini bir federasyona çevirip, söz konusu devletle konfederasyona giderse, mesele yok. O zaman Kürdistan hem de Büyük Kürdistan Türkiye''nin koynunda büyüyecek. Arap devletleri ve İran Türkiye''ye düşman olacak. Amerika bize silah satacak. İsrail rahatlayacak. Bu tezgah Türkiye''ye kabul ettirilemezse? O zaman ilk etapta Suriye rejimi çökertilmeli ve orada başlayacak bir iç savaş sonucunda kuzeydeki Kürt bölgelerinin ''kurtarılması'' temin edilmeliydi. Böylece biraz da etnik temizlik yapılırsa, Kerkük petrolleri Akdeniz''e indirilebilirdi. Nitekim son zamanlarda bunun yapılmakta olduğunu görüyoruz. İşin acı tarafı bizim hükümetin de buna destek vermesi. Başbakan Erdoğan''ın Haziran ayında Bush ile yaptığı görüşmede Suriye konusunda zılgıt yemesi bu projeden dolayıydı. Amerika o tarihten bu yana Irak''ta sıkıştı ve belki de çekilecek. Katrina kasırgası Amerika''ya ciddi zararlar verdi. Irak politikası çuvalladı; ama bir tek şey yolunda gidiyor. O da Kürdistan projesi. Orası devam ettikçe Irak''ta milyonlarca insan ölse de Amerika''nın umurunda değil. Amerika''dan zılgıt yiyen Erdoğan bir daha ağzına Esad adını alamadı. Esad''ı Türkiye''de ağırlama düşüncesinden hemen vazgeçti. Ve bugünlerde ABD''nin Suriye rejimini devirme operasyonuna destek veriyor. Bizim diplomatlar ABD''li meslektaşlarıyla bu konuyu görüşüyorlar. Senaryo önümüzdeki ay Hariri suikastını Suriye''nin üzerine yıkma işlemiyle başlayabilir. Ardından Güvenlik Konseyi vs. derken sıkıştırma başlar. Güvenlik Konseyi''nden sonuç almaları pek güçlü bir ihtimal değil; ama Amerika tek taraflı olarak bu işleri yapmaya alıştı. Çok ama çok tehlikeli bir dönemece girmek üzereyiz. Böyle bir zamanda AB masallarıyla uyutulmak da cabası... Saygılarımızla..
  8. Değerli arkadaşlar bundan sonra “Bizi yöneten kürtler” adlı bilgilendirme yazılarımızda hükümet tarafından uygulanan kürtçü politikaları ve uygulayan sorumlu kişileri sizlere belgelerle açıklayacağız.. Son aldığımız bir duyuma göre, Danimarka’da terörist kürtlerin yayın organı “Roj Tv” nin bir uzantısı olan ve Nurettin keske adlı pkk yanlısı bir kürdün sahip olduğu “roj beer” ne yazık ki Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın onayıyla Türkiye’de serbestçe satılabilecek. ‘Bir yudum özgürlük’ sloganını kullanan ve şişesinin üzerindeki resimlerde işkence gören insanları karikatürize eden bu kürt birasının sahibi Nurettin Keske ‘Bu bira kürtlerin birasıdır’ demiştir. Kendine amblem olarak da güneşi kullanan bu şirket, şişe üzerinde de sarı-kırmızı-yeşil renklerine ağırlık vermektedir. Biranın amblemi, sözde kürt bayrağını temsil eden bez parçasına özel olarak benzetilmiştir..Hedef bellidir;dağdaki terörist eylemlerini şehirde simgesel eylemlerle pekiştirmektir..Heralde yakın zamanda televizyonlarda,gazatelerde reklamlarını sıkça görürüz..Ve tahmin ediyoruz ki tanıtımları da şöyle olur; “Köpüklü bira,sizleri(kürtleri)köpürtür ,Türk’leri uyutur” Bu nasıl bir aymazlık ve bu nasıl bir kürtçü politikadır..O kadar uyarılarımıza rağmen Danimarka”ya söz geçiremeyen ve “Roj tv” yi kapattıramayan arap- kürt partisi AKP,bu biranın satışına Türk toprakları üzerinde izin vermiştir..Unutmayalım ki tarım bakanı Diyarbakır Bismil doğumlu bir kürttür..(iç işleri ,milli eğtim ve daha bir çok bakan ve milletvekili gibi). Sonuç: Biranın amblemini, sözde kürt bayrağını temsil eden bez parçasına özel olarak benzetmişler. roj sözcüğündeki 'O' harfini güneş şekline sokarak sarı-kırmızı-yeşil renkleri koyarak oluşturmuşlardır. Aleni şekilde amblemlerinde bile hain olduklarını simgeleyen bu kürtlere verilecek para kürt sermayesine oradan da TÜRK ORDUSUNA mermi olarak geri dönecektir. Ey TÜRK Evladı Uyuma uyan!! Saygılarımızla..
  9. ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet'ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dagıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur! K. ATATÜRK 20 Ekim 1927 Ulu Önder Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, bizim vermiş olduğumuz mücadelemizin çıkış noktası, aynı zamanda yanımızdan ayırmadığımız bir el kitabıdır.2000 yılında çok kısıtlı imkanlarımızla Sn.Başkan Emre Türk liderliğinde başladığımız bu onurlu mücadelemiz, bu gün, çok iyi eğtim görmüş kendi alanlarında uzman kişilerle güçlenerek, devam etmektedir. Aşağıdaki yazı , hürriyet yazarı sayın Emin ÇÖLAŞAN’ın bizim “Bilgisayar-Teknoloji” kadromuzla ilgili,bundan 4 sene önce(yazıyla dört) yazdığı yazıdır… “……Bazı isimsiz Türk aslanlarından söz etmek gerekiyor. Bunlardan birini çok yakından tanıyorum. ‘Bu site kırma işini bilgisayar uzmanı gencecik, pırıl pırıl çocuklar yapıyor. Bazı siteleri kırmak zaman alıyor ama sonuçta mutlaka kırılıyor. Türkiye aleyhine çalışan her site, başta terör ve irtica örgütlerine ait olanlar, tek tek yok ediliyor. Yok edilen siteye bir Türk bayrağı oturtuluyor. Siteye giren karşısında Türk bayrağını görüyor, bir de istiklal Marşı dinliyor.’’ Peki kim bu gençler? ‘‘Onlar isimsiz kahramanlar. Kimi öğrenci, kimi işadamı, kimi devlet memuru. Bir siteyi yok etmek için en az beş kişilik ekip gerekiyor.’’ Hey gidi isimsiz çocuklar, hey gidi bilgisayar canavarları... Beş kuruşluk bir maddi çıkarı olmadan işini gücünü bırakıp bu işlere zaman ayıran Türk evlatları...Size helal olsun.” Emin Çölaşan 2 Şubat 2001 Bu yazı bize karşı “yargısız infaz” yapmaya kalkanlara ,bilgi sahibi olmadan fikir üreten ve yorum yapmaya çalışanlara,burunlarının ucundaki tehlikeyi bile görmekten aciz,sözde vatanseverlere , oturduğu yerden kuru laf kalabalığında mangalda kül bırakmayan ama icraata gelince kendi çıkarları için vatanını bile satmaktan çekinmeyecek korkaklara, günün moda deyimi ile KAPAK OLSUN!! TGT Başkanı Sn.Emre Türk adına Cemal ŞAHİN Tgt_bilgisayar-teknoloji
  10. EY !! SİZ, vatan hainliğini hoş gören ve göstermeye çalışanlar, sözde demokratlar, EY !! SİZ , “insan sevgisi ve Hümanizm” aldatmacasıyla zehirlenmiş ve uyuşturulmuş beyinler! Tanrı’nın ayrı yarattığı her milleti bir ve eşit sayanlar! …. EY!!Siz,Türk olan , Türk’e ait olan , içinde bir nebze de olsa Türk bulunan her şeye ve herkese faşistlik silahı ile saldıranlar….. HADDİNİZİ BİLİN!! Bu millet ,Pkk =Kürtleri bir gün nasılsa tarihe gömecekse yanında sizide gömecektir.Bunu UNUTMAYIN!! Tüm Müslüman Aleminin Regaip Kandilini Kutlar,Hayırlara Vesile Olmasını Dileriz. Serhan YILMAZ Tgt_sözcüsü Not: Tgt;bölücülük yapmaz,sağcı solcu,faşist,komünist,ırkçı vs..bunlar gibi kavramları tanımaz.muhattabı yoktur.Her türlü bölücü oluşumlara zemin hazırlayan;kişi,kurum,kuruluş ve gelişmeleri tespit eder.Toplumu bigilendirir.
  11. Türkiye’nin tarih boyunca karşı karşıya kaldığı “iç düşmanlar tehlikesi” bugün “dış düşmanlar tehlikesi” ile eş zamanlı olarak yükselişe geçmiştir.Ne yazık ki bu engellenemeyen yükselişin tek nedeni;bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan,içinde bulunduğu tehlikenin farkına varamıyacak derecede uyuşturulan,mantığı elinden alınıp duygusal yorumlara sevk edilen gençlerin yetiştirilmesidir.Bu, yüce Türk milleti üzerinde oynanan politikalardan sadece biri maalesef en etkili olanıdır.. Uzun bir dönem “Kürt hayranlığı” ilacı ile zehirlenen toplumumuz;yakın zamanda ****** “-Benim T.B.M.M de 75 milletvekilim var” sözüne bile tepkisiz kalmıştır.Aşağıdaki örnekte olduğu gibi… BUNLAR KİMİN AYDINI? Toplantıya katılacak “sözde”aydınlar arasında; geçtiğimiz günlerde İnsan Hakları Derneği’nden istifa eden yazar Adalet Ağaoğlu’nun yanı sıra, Profesör Gencay Gürsoy, işadamı Osman Kavala, gazeteciler Ali Hakan Coşkun, Ali Bayramoğlu, Nuray Mert ve Oral Çalışlar gibi isimler yer alıyor. Sözde “aydın” kisvesi altındaki bu insanların tamamına yakını kürt asılıdır. Gencay Gürsoy:Aslen kürttür.Daha önce pkk adına imza kampanyası düzenlemiş ve en büyük hayalinin bir kürdoloji araştırma merkezi kurulması olduğunu söylemiştir. Yazarın Notu:Burada dikkat edilmesi gereken nokta bir devletin var olması için “dil” öğesinin var olması gereğidir. Bu çapulcu temsilcisinin basındaki incileri şöyledir.. “Taksim Hill Otel’de düzenlenen basın toplantısında 150 kişilik grup adına konuşan İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gürsoy, ‘Hükümetten beklediğiniz yasal düzenlemeler arasında PKK’lılara yönelik bir genel af da var mı?’ sorusuna, şu yanıtı verdi: ‘Evet, biz hükümetten akla gelebilecek bütün yasal yolların açılmasını talep ediyoruz. Bunun için de Türkiye’de temsil adaletsizliğinin çözülmesini talep ediyoruz. Mesela yüzde 10 barajının düşürülmesi... Bu, temsil adaletini ve burada vurgulanan sorunun çözümünde önemli bir adım teşkil edeceğini düşünüyoruz.’ Gürsoy, ‘Teröristlerin yol açtığı can kayıpları ve acıların faturası kime yazılacak?’ sorunu üzerine de, ‘Bunların yasal yollarla yargılanması sürecini kastetmiyoruz. Bütün bunların dışında, Türkiye’de bütün insanların siyasi hayata, ön koşulsuz ve engelsiz katılmasını sağlayacak düzenlemeler’ dedi.(cumhuriyet gazetesi…)” Yazarın Notu:Şu andaki meclisin %56 sı kürttür.Ayrıca bu devlet kürt cumhurbaşkanları ve kürt başbakanlar tarafından da yönetilmiştir.Örnek; Turgut Özal,Bülent Ecevit vs..Devlet kadrolarındaki kürt asıllı memur oranı%58 dir.PKK affını istemesi ise tamamen samimiyetsizliklerinin açık bir belgesidir. Bu gün yapılan iş ve gelinen nokta;Türkiye Cumhuriyetinin resmen siyasal anlamda pkk yı tanıması ve bu eli kanlı teröristlerin “sözde” aydın kisvesi altındaki ****** temsilcileriyle masaya oturması olarak tarihe yazılacaktır.. Ey Türk Evladı Uyuma Uyan!! TGT Başkanı Sn.Emre TÜRK İletişim:[email protected]
  12. tgt_iletişim

    EY TÜRK EVLADI UYAN!

    Okuyacağınız yazı, 2005 yılının Türkiyesi'nde sıradan bir Türk insanının yaşadığı bir günün hikâyesidir. Kişinin adına Mehmet diyelim. Bir kamu kuruşunda çalışan Mehmet sabah 07.00 sularında yatağından kalktı. Elini yüzünü yıkadı, üstünü giyindi, kahvaltısını etmek üzere salona geçti. Eşi televizyonu açmıştı, gözü ister istemez sabah haberlerine takıldı. Güne yeni başlayan Mehmet'in duyduğu ilk haberler sırasıyla şöyleydi: - “Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde terör örgütü PKK militanlarının bombalı saldırısı sonucu şehit olan Uzman Jandarma Çavuş Evren Ayyarkın'ın Ankara'daki cenazesinde öfke vardı.” -"Organize sanayi bölgesinin temel atma törenine katılan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, konuşmasının bir bölümünü kürtçe yaptı. Kürt halkı için daha fazla demokratik hak ve özgürlük talebinde bulunan Baydemir, devleti bu konuda hassas olmaya davet etti." - "Güneydoğu bölgesinde inceleme gezilerini sürdüren Avrupa Birliği Parlamenterler Komisyonu üyesi Hans, yaptığı konuşma sırasında bölgeden 'kürdistan' diye bahsetti. Danışmanları Hans'ın yanlışlıkla dilinin sürçtüğünü, herhangi bir kastı olmadığını söylediler." - "Dün Süleymaniye kentinde CNN muhabirine konuşan Irak Kürdistan Demokratik Partisi Lideri Mesut Barzani, 'Kerkük bir kürt şehridir. Türkiye buraya karışamaz.' dedi. Bağımsız kürt devletinin kurulacağını da ifade eden Barzani'nin konuşması sonrasında Van il merkezinde 'biji kürdistan' sloganları atarak gösteri yürüyüşü yapan bir grup vatandaş, güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dağıldı." - "Uyuşturucu çetesine operasyon!... Bir ihbarı değerlendiren polis, İstanbul'un Dolapdere semtindeki bir eve düzenlediği operasyon sunucu dört kilogram eroin ele geçirdi. Eroinin uluslararası uyuşturucu kaçakçısı Mardinli Bekir'e ait olduğu anlaşıldı." - "İstanbul'un Nişantaşı semtinde alışveriş yapan 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Zeynep kapkaççıların saldırısına uğradı. Çantasını vermemek için direnen Zeynep çeşitli yerlerinden yaralandı. Olaydan sonra geniş çaplı bir soruşturma başlatan Emniyet birimleri, olayın failini tespit etti. Failin verdiği ifadeden yola çıkan polis, Diyarbakır'dan gelmiş çocuk yaştaki kişilerden oluşan kapkaç çetesini yakaladı. Çete lideri Süslü Rıfat'ın evinde yapılan aramada çok sayıda silah, delici-kesici alet ve bol miktarda para bulundu. Süslü Rıfat'ın lüks içinde yaşadığı kaydedildi." - "Tinerci dehşeti!... Gece geç saatlerde Taksim'de yürüyen Mustafa adlı vatandaş, kendisinden para isteyen tinerciler tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Konuyla ilgili yorum yapan Psikolog Şaziye, çoğu evinden kaçarak İstanbul'a gelen güneydoğu kökenli çocuklardan oluşan tinercileri topluma kazandırmak için uğraşılması gerektiğini söyledi." - "17 yaşındaki lise öğrencisi Ayşe, kendisini uzun süredir rahatsız eden ünlü bir kürt aşireti mensubu Haydar tarafından kaçırıldı. Genç kızdan üç gündür haber alınamıyor. Ailesi perişan durumda." - "Hülya Avşar Şov'un bu haftaki konuğu Keko Kırooğlu, çektiği kürtçe klibin reyting rekorlarını altüst edeceğini söyledi. Konuğuyla sıcak bir sohbete giren Hülya, "Benim babam da kürttür. Avşar aşiretindeniz' dedi. (Bir yandan kahvaltısını ederken, diğer yandan dalgın gözlerle televizyona bakan Mehmet, bu sözleri duyunca birden şaşırdı. Vakti zamanında bir sohbet sırasında arkadaşı Hakan, Avşarların Oğuz'un 24 boyundan biri olduğunu söylemişti. Vay namussuz Hakan vay. Kafasından uydurmuş demek ki. Koskoca Hülya Avşar'dan daha iyi bilecek değil ya.) - "Sahne çalışmalarına ara veren sanatçı Gülben Ergen, eşi Mustafa Erdoğan ile çıktıkları tatil dönüşü yaptığı açıklamada 'eşinin gerçekleştireceği müzikal şovda kendisinin de rol almayı düşündüğünü, bu yüzden kürtçe şarkı ezberlediğini' söyledi." - "İstanbul gece hayatının genç playboylarından Baran, sevgilisi manken Arzu Şıngırdak'a doğumgününde 200.000 euro değerinde bir Porsche Cayenne cip hediye etti. (Mehmet birden şaşırır. Baran'ın babası iki tane bankayı birden hortumlayan Liceli ünlü işadamı Halis değil miydi? PKK finansörleri listesinde de adı geçiyordu ama demek ki kimse kılına dokunamıyor.) Kahvaltısını bitiren Mehmet evden çıkmak üzere hazırlanmaya başlar. Ayakkabılarını, paltosunu giyer ve İbrahim Tatlıses'in bir düğünde kürtçe şarkı söylemesiyle ilgili haberi büyük bir huşû içerisinde seyretmekte olan eşine hoşçakal dedikten sonra çıkar. Yazarın Notu: Şöyle bir düşünün. Hepimiz hergün bu tür haberlerle yatıp kalkıyoruz, öyle değil mi? Peki bu haberlerdeki ortak nokta dikkatinizi çekiyor mu? Türkiye'de yaşanan tüm sorunların ana kaynağı işte bu ortak noktadır, yani "Kürtler". 36 ay vadeli banka kredisiyle aldığı yerli bir arabası vardır Mehmet'in. Akşam evin önünde park edecek yer bulamadığı için mecburen üst sokağa bırakmak zorunda kalmıştır. Arabanın yanına geldiğinde bir de ne görsün? Kaputun üzerinde kocaman bir çizik. Belli ki tornavidayla kazınmış. "Ulan keşke dün akşam bana 'vara vara' yapan değnekçi velede üç-beş kuruş verseydim. Gıcıklık olsun diye arabayı çizmiş itoğlu" diye söylenerek yola koyulur. Mehmet trafik canavarı değildir, kurallara saygılı bir vatandaş olduğu için ana caddedeki kırmızı ışıkta durur. Keşke durmaz olsaydı. Nerden çıktığını anlamadığı 8-10 yaşlarında kara-kuru pis bir kız çocuğu "abeeey nooolur bi harçlıhh vir" diye cama birden yapışıverir. "Yahu eskiden böyle çocuk dilenciler yoktu, son yıllarda türediler" diye düşünen Mehmet, arabası kaşla göz arasında bir kere daha çizilmesin diye mecburen camı açıp çocuğa bozuk para verir. Yazarın Notu: Hepimiz hergün böyle değnekçilerle, dilencilerle karşılaşıyoruz. Bunlar şehirlerimizi kirletiyor, sinirimizi bozuyor. Tümü kürttür. Saat tam 8.30'da işyerine vardı Memur Mehmet. Masasının başına geçip oturdu. Eskiden olsaydı en az yarım saat arkadaşlarıyla muhabbet etmeden masaya oturmazdı ama o günler artık geçmiş; dairedeki personel kadrosu büyük bir oranda değişmiş, eski arkadaşları işten çıkarılmış, yeni birtakım elemanlar gelmiştir. Hiçbiriyle samimiyeti yoktu Mehmet'in; aralarında "hemşericilik" adı altında bir etnik dayanışma olduğunu farkettiği bu kişiler, eski memurlarla pek fazla diyalog kurmuyorlardı. Geçen hafta düzenledikleri çiğköfte partisine bile çağırmamışlardı ya... Yeni amirine de bir türlü ısınamamıştı ama sesini çıkarmaya cesaret edemiyordu. Rivayete göre, amirin torpili büyük yerdendi. Şeyh Said'in torunu olduğu söylenen AKP genel başkan yardımcısı ile samimi olduğu ve bir düğünde beraber halay çekip zılgıt bile attıkları dedikodusu ortalıkta dolaşıyordu. Böyle bir adama bulaşmaya gelmezdi, nemelazım. Fakat yeni gelen personel bütün gün bomboş otururken, kendisine üç kişinin anca altından kalkabileceği işlerin yüklenmesine de içerlemiyor değildi Mehmet. Birden gözü kapının sağ tarafındaki duvara takıldı. "Eskiden orada bir Atatürk tablosu yok muydu, nereye gitti acaba?" diye düşünerek önündeki dosyaları tasnif etmeye koyuldu. Yazarın Notu: Kadrolaşma doğrultusunda kamu kurumlarındaki Türklerin büyük bir kısmı işten çıkartılarak yerlerine kürtler doldurulmuştur. Öğlen paydosu vakti gelince, Mehmet yemek için dışarı çıktı. Aslında öğlen yemeğini genellikle evden getirirdi ama dün akşam "Gurbet Kadını" dizisini seyretmeye dalan eşi yemeğini hazırlamayı ihmal etmişti. Anlayamıyordu bir türlü Mehmet, bu kadının eskiden böyle huyları yoktu. Televizyonla pek ilgilenmez, ev işlerini muntazaman yapardı. Ama son birkaç yıldır Berivan, Keje falan derken tam bir televizyonkolik olmuştu. Düşünceleri de hayli değişmişti; öyle ki, arada sırada amirinden ve yeni personelden yakındığında "Yok canım, kürtler iyi insanlardır, bence sen abartıyorsun" diye karşılık veriyordu. "Hey gidi günler hey, eskiden şurada Yörük Sofrası lokantası vardı, ne güzel yemekler yapardı; yerine açılan Urfa kebapçısı ülserimi iyice azdırdı" diye düşündü Mehmet. Caddede ne kadar lokanta varsa el değiştirmiş, yerine lahmacun-kebap salonları açılmış, dükkanlardan taşan kürtçe müzikler sokağı sarmış, insan manzaraları da farklılaşmıştı. Ama gene de aklına takılmıştı. Birşeyler oluyordu bu ülkede. Gençlik yıllarının Türkiyesi ile 2000'li yılların Türkiyesi arasında sanki bir fark vardı. Sanki birşeyler değişmişti. Lisede okuduğu günler aklına geliverdi birden. Akşamüstleri evinin yukarısındaki caddede tertemiz yüzlü hanımlar ile beğler yürüyüş yaparlardı. Hani mahallede yaşça kendisinden biraz daha büyük bir genç vardı. Çocuklar onu pek severlerdi. Neydi adı? Ha tamam, Göktürk ağabey... Gazoz kapağı çelik jantları, 205'lik ince yanak yokohoma lastikleri olan pek havalı bir Doğan'ı vardı hani... Barış Manço'nun kasetini sonunda kadar açıp nasıl da tur atardı caddede; bir aşağı, bir yukarı.... Bugün ise o caddede suratından melânet akan kara-kuru bir kalabalık dolaşıyor. Barış Manço susmuş, arabaların içinden Keko Kırooğlu'nun sesi geliyor. Eskiden o caddede gece geç saatlerde rahatlıkla yürünebilirdi. Sıkıysa şimdi hava karadıktan sonra gez bakalım. Tinercisi, kapkaççısı insanın boğazına çöker. Yoksa, "Dağdan gelen ilkel yaratıklar şehirlerimizi istila ettiler" diyenler doğru mu söylüyordu?... Memur Mehmet bu düşünceler içerisinde kebabını yedi, işyerine döndü, mesai bitimine kadar çalıştı; sonra da işten çıkıp evine geldi. Herkes gibi o da akşamlarını televizyon seyrederek geçiriyordu. Açtı televizyonu, son yılların moda deyimiyle zapping yapmaya başladı. Hangi kanalı açsa, kürtçe isimli karakterlerin başrolde olduğu bir dizi çıkıyordu karşısına. "Hey gidi günler hey" diye düşündü Mehmet, "eskiden ne güzel diziler çekerlerdi; şunların hepsini toplasan bir Çalıkuşu'nun yerini tutabilir mi?" Ve biraz daha ekrana baktıktan sonra yatıp uyudu Mehmet. *** Türkiye'de milyonlarca Mehmet var... Ve Türk Milleti, tarih boyunca görmediği büyüklükte bir tehlike ile karşı karşıya kalmış durumdadır... Bu tehlikeyi yaratanlar üzerimize önce topla-tüfekle gelmeye kalkıştılar. Yirmi yıl boyunca mücadele ettik. Altı bin şehit verdik, toplam ölü sayısı otuz bine ulaştı. Tamamen yok edemediysek de, büyük ölçüde zayıflattık. Baktılar ki olmuyor, taktik değiştirdiler. Sıcak çatışma yoluyla asla ulaşamayacakları hedeflerine, toplum üzerinde psikolojik yönlendirme yaparak erişmenin daha kolay olduğunu bildikleri için beyaz, gri ve kara propaganda unsurlarını sonuna kadar kullanmaya başladılar. Bazı kesimler onların "bölücü" olduklarını zannetse de; hayır, onlar bölünmeyi asla istemiyorlar. Gerçek amaçlarını, birkaç yıl önce Diyarbakır'da infaz edilen Musa Anter adlı ideologları şu sözleriyle açıkça ifade etmişti: "Kürt salak mı ki bölünmek istesin? Türk batıdaki en iyi yerleri alacak, kürde ise güneydoğudaki bereketsiz topraklar kalacak. Yok öyle yağma. İstanbul da bizim, Ankara da, İzmir de. Günü geldiğinde hepsini alacağız." İşte bu amaç doğrultusunda kaleyi içten fethetme uğraşına giriştiler. Bir ahtapot misali Türk toplumunu sekiz koldan sardılar; bir yandan kendi ilkel kültürlerini televizyon dizileri ve ünlü şarkıcılar-oyuncular aracılığıyla Türklere şırıngalayıp kürt hayranı Türk nesilleri yaratırken, diğer yandan da satılmış yazar-çizer-siyasetçi takımına propaganda yaptırarak kendilerini Türklere masum, zararsız, sempatik ve kardeş olarak gösterdiler ki, Türkler uyanmasın, amaçlarını farketmesin, savunmaya geçmesin, Türkiye'yi fiilen ele geçirecekleri güne kadar ölü gibi uyusun. Kürt hayranı Türk nesilleri yetişecek olursa, kürtler günün birinde Türkiye'yi fiilen kürdistan'a dönüştürmek için düğmeye bastıklarında bu Türk nesilleri en ufak bir tepki bile vermez. Kürtler işte bunu amaçlıyor. Madalyonun bir diğer yüzü de var. Kürtler sadece dağda değil, şehirlerimizde de bir tür terör yaratıyorlar. Her çeşit suçu bunlar işliyor. Mafyavari oluşumlar, organize suç çeteleri, tinerciler, kapkaççılık, uyuşturucu ticareti, vs. hepsi bunların marifeti. Güzelim şehirlerimizi yaşanmaz hâle getiriyorlar ve bize zarar veriyorlar. Çok hızlı ürediklerini ve bilinçli bir şekilde yurt geneline yayıldıklarını da düşünecek olursak, 20 yıl sonra durum ne olur acaba? Ey Türk evladı uyan! 30 kupona alınmadı bu vatan! Eğer sizde,ben ülkemi seviyorum ve ülkem için bende bir şey yapmak istiyorum diyorsanız ;yorum,öneri ve şikayetlerinizi bize yazın.. TGT BAŞKANI Sn.EMRE TÜRK İletişim:[email protected]
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.