Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Yorgun_Demokrat

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    45
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Yorgun_Demokrat tarafından postalanan herşey

  1. Sonumuz Kuşkusuz Cehennem Atilla İlhan
  2. ****** Baykal'ın Erdoğan'ı adamlarıyla yargılayacağı ortadadır. Türban kararı siyasi değilmiydi? Ortalık CHP'nin kadrolarıyla doludur. Anayasa Mahkemesi kendi çıkarı doğrultusunda AKP'yi kapatmamıştır. Adalet vardır bu ülkede demesin, kanmasın kimse.. CHP'nin genel başkanı Deniz Baykal olduğu için Tayyip Erdoğan çok şanslı. Çünkü Baykal ha bire sempati ve oy kazandırıyor AKP'ye. Siyaset yapmasını bilmiyor, slogan atmaktan başka birşey bilmiyor. Şimdide darbeci olarak çıkacak karşımıza. Hiç şaşırmam. Belliydi. Rezil etti tüm CHP'yi. Selametle
  3. PİRAYE İÇİN Ne güzel şey hatırlamak seni; ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık... Ne güzel şey hatırlamak seni, yazmak sana dair hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek: filanca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya... Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine: bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipek dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım... Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... NAZIM HİKMET
  4. Ergenekon’da Baykal da var Taraf – Istanbul – 30.07.2008 2003 tarihli MİT raporundaki Ergenekon örgüt şemasını iki hafta önce isim vermeden yazdık. Şema iddianameye girdi ve ek belge olarak da yayımlanacak. Biz de en çarpıcı ismi açıklıyoruz İHBARLA GELEN MİT RAPORU • MİT 2002’de İstanbul’dan gönderilen ve iki sayfadan oluşan bir ihbar mektubuna dayanarak bir Ergenekon raporu hazırladı. Bir örgüt şeması da içeren rapor Temmuz 2003’te Genelkurmay’a, Kasım 2003’te de Başbakanlığa iletildi. Örgüt şemasında ünlü siyasetçi ve gazeteci isimleri de vardı. İSİMLERİ BİLİYORDUK AMA… • Taraf 11 temmuzdaki manşetini buna ayırmıştı. “MİT’te Ergenekon’un örgüt şeması var” başlıklı haberde o rapor ve şemadan söz ediliyordu. Ama açıklanıp açıklanmayacağı bilinmeyen belgedeki şemada yer alan siyasetçi, gazeteci ve işadamı isimleri gizli tutulmuştu. O PARTİ LİDERİ BAYKAL’DI • Ancak o MİT raporundan Ergenekon iddianamesinde açıkça söz ediliyor. Raporun kendisi de iddianamenin eki olarak açıklanacak. Dolayısıyla artık saklı tutmanın anlamı kalmadı: Örgüt şemasındaki siyasi parti lideri, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’dı.. Yorum Yok...
  5. Arkadaşlar darbe yanlı kişilere******** kaybetmeye iyice mahkumdur artık. Hadi kursunlar bir Cumhuriyet mitingini görelim, mademki bu kadar güveniyorlar kendilerine. Tuncay Özkan bak sana kaç kişiyiz saysana 1000 kişi, bilemedin 500 kişi çıkar en fazla.. Selametle
  6. Herkesin Bu Yazıyı Okumasını Tavsiye Ediyorum... -------------------------------------------------------------- DİN BİLİMİ TEŞVİK EDER İslam dini akıl ve vicdan dinidir. İnsan, aklı ile dinin bildirdiği gerçekleri görür ve vicdanını kullanarak gördüklerinden sonuç çıkarır. Örneğin akıl ve vicdan sahibi bir insan kendisine hiçbir bilgi verilmese bile evrendeki herhangi bir varlığın özelliklerini incelediğinde bunun üstün bir Akıl, İlim ve Güç sahibi tarafından yaratıldığını anlar. Veya dünyada yaşamın meydana gelebilmesi için gereken binlerce koşuldan sadece birkaçını görmesi bile, dünyanın insanların yaşayabilmeleri için özel olarak yaratılmış bir gezegen olduğunu anlaması için yeterlidir. Akıl ve vicdan sahibi bu insan, dünyanın tesadüfen oluştuğu gibi bir iddianın saçmalığını ise kolaylıkla anlar. Kısacası aklını ve vicdanını kullanarak düşünen her insan Allah'ın varlığının delillerini tüm açıklığı ile görebilir. Bu insanlardan bir ayette şu şekilde bahsedilir: Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki; "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru."(Al-i İmran Suresi, 191) Bu nedenle Allah, Kuran'da insanları çevrelerindeki yaratılış delillerini düşünmeye ve incelemeye çağırır. Tüm evrende var olan sistemleri, canlı ve cansız varlıkları inceleyen, gördükleri üzerinde düşünen ve araştıran her insan Allah'ın üstün aklını, ilmini ve sonsuz gücünü tanımaya başlayacaktır. Allah'ın insanları, üzerinde düşünmeye çağırdığı konulardan bazıları ayetlerde şöyle bildirilmektedir:. Düşünen, akıl ve vicdan sahibi her insan için evrende, üstün bir Yaratıcı olan Allah'ın varlığının delilleri açıkça görülmektedir. Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik. Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da. (Kaf Suresi, 6-10) O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? (Mülk Suresi, 3) İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı? (Tarık Suresi, 5) Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-döşendi? (Gaşiye Suresi, 17-20) Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi Allah insanları, gökyüzü, yağmur, bitkiler, hayvanlar, doğum, coğrafi özellikler gibi konularda araştırma ve inceleme yapmaya çağırmaktadır. Tüm bu varlıkları incelemenin ve araştırmanın yolu ise başta da belirttiğimiz gibi bilimdir. Bilimsel araştırmalar sonucunda elde edilen bilgiler insanlara yaratılışın sırlarını, Allah'ın sonsuz ilmini, aklını ve gücünü tanıtır. Ve tarih boyunca insanlığa büyük hizmetler veren bilim adamlarının önemli bir bölümünün Allah'a inanan dindar kimseler olmasının nedeni de budur; bilimin Allah'ın kudretini takdir edebilmenin bir yolu olması... ALLAH İNANCI BİLİM ADAMLARINA BÜYÜK ŞEVK VE HEYECAN KAZANDIRIR Yukarıda da söz ettiğimiz gibi din, bilimi teşvik eder ve bilimle uğraşan akıl ve vicdan sahibi insanlar Allah'ın varlığının delillerine çok yakından şahit oldukları için, aynı zamanda güçlü bir imana da sahip olurlar. Çünkü bu insanlar yaptıkları her incelemede, her yeni buluşta Allah'ın yarattığı mükemmel bir sistem, kusursuz bir detay ile karşılaşırlar. Örneğin, gözler üzerinde inceleme yapan bir bilim adamı, yalnızca insan gözündeki kompleks sistemi gördüğünde bunun asla tesadüflerle, aşamalı olarak meydana gelemeyeceğini hemen anlar. Biraz daha incelediğinde, gözün oluşumundaki her detayın mucizevi bir yaratılışı olduğuna şahit olur. Gözün birbiriyle tam bir uyum içinde çalışan onlarca ayrı parçadan oluştuğunu görür ve onu yaratmış olan Allah'a olan hayranlığı kat kat artar. Aynı şekilde evreni inceleyen bir bilim adamı, kendini bir anda binlerce mucizevi dengeyle karşı karşıya bulur. Sınırlarını belirlemenin mümkün olmadığı uçsuz bucaksız uzayda yer alan milyarlarca galaksi ve bu galaksilerdeki milyarlarca yıldızın büyük bir uyum içinde varlıklarını sürdürebilmesi ona büyük bir araştırma şevki verir. Bunlardan dolayı, iman sahibi bir insan bilimsel araştırmalar yapmak ve evrenin sırlarını öğrenmek konusunda, son derece istekli ve kararlı olur. Çağımızın en büyük dehası olarak kabul edilen Albert Einstein bir yazısında iman eden bilim adamlarının dinden aldıkları bu ateşleyici gücü şöyle dile getirmiştir: "Ben şunu iddia edebilirim ki, dini, kozmik yönden sezişler, bilimsel çalışmalarda çok daha kuvvetli hissedilmektedir. Şüphesiz ki bu duyguyu, bilimsel zihniyeti ile ilk kuranlar en kuvvetli sezmişlerdi. Evrenin yapısını, bilimsel ve akılcı bir şekilde anlamak, insana en derin iman duygusu verir. Yıllarca mesai sonunda kavradıkları evren anlayışı, Kepler ve Newton'a böyle derin duygular vermiştir. Bilimsel araştırmaların yalnız pratik alanında kalanlar, bu konuda her zaman her yerde yanlış açıklamalara düşmüşlerdir. Ancak hayatlarını tamamen bilimsel araştırmalara vermiş olanlarındır ki, bu seziş ve ilham, kalplerine dolar ve ancak bu çapta adamlardır ki, binbir güçlüğe rağmen bu aramalarına devam ederler. Onlar bu kuvveti din duygusundan alırlar. Bir çağdaşımız pek doğru olarak şöyle demiştir: Bizim materyalist çağımızda en derin din duygusunu, pozitif bilim yolunun ilk arayıcıları sezmişlerdir." Johannes Kepler Yaratıcı'nın eserlerindeki lezzeti tatmak için bilimle ilgilendiğini söylerken, tarihin en büyük bilim adamlarından biri olan Isaac Newton ise bilimsel araştırmalarını yapma çabasının ardındaki sebebin Allah'ı bulup tanımak isteği olduğunu ifade etmiştir. Bu sözler dünya tarihinin en önemli bilim adamlarından sadece birkaçına aittir. Bu kişiler ve - ileriki bölümlerde inceleyeceğimiz - bunlar gibi daha yüzlerce bilim adamı evreni inceleyerek Allah'ın varlığına iman eden, Allah'ın ihtişamla yarattığı kanunlardan ve olaylardan etkilenerek, daha fazlasını keşfetme isteği duyan kimselerdir. Görüldüğü gibi, Allah'ın evreni nasıl bir yaratılışla var ettiğini görebilme isteği, tarihte pek çok bilim adamının en büyük motivasyon kaynağı olmuştur. Çünkü evrenin ve canlıların yaratılmış olduklarını kavrayan bir insan, aynı zamanda bu yaratılışta bir amaç olduğunu da kavrar. Amaç ise doğal olarak anlam meydana getirir. Bu anlamı kavrayabilmek, delillerini bulmak, detaylarını incelemek isteği, bilimsel çalışmalara büyük bir güç kazandıracaktır. Ancak eğer evrenin ve canlıların yaratılmış oldukları gerçeği reddedilirse, bu anlam da ortadan kalkacaktır. Örneğin materyalist felsefeye ve Darwinizm'e inanan bir bilim adamı, evrende hiçbir amaç olmadığını, herşeyin kör tesadüflerin ürünü olduğunu zannedecektir. Bu durumda evreni ve canlıları araştırmanın da gerçek bir anlamı kalmaz. Einstein bu gerçeği, "din duygusu ne zaman kaybolsa bilim, ilhamı olmayan bir deneyciliğe dönüyor" sözüyle özetler. Bu durumda, bir bilim adamının hedefleyebileceği yegane amaç, yaptığı bir buluşla ünlü olmak, tarihe geçmek ya da çok para kazanmak olabilir. Bu hedefler ise onu samimiyetten ve bilimsel dürüstlükten ayırabilir. Örneğin bilimsel bulgulara dayanarak vardığı bir sonucu, bu sonuç bilim dünyasında hakim olan yaygın kanıya ters düştüğü durumda, ününü yitirmek, kınanmak, küçük düşürülmek gibi endişelerle gizlemek durumunda kalabilir. Evrende var olan her varlık kusursuz bir tasarıma sahiptir. Örneğin fizikçi Lipson'ın da belirttiği gibi küçücük bir sinir hücresi elektrik mühendisliği yönünden bir şaheserdir. Evrim teorisinin uzun bir zamandır bilim dünyasında kabul görmüş olması, bu samimiyetsizliğin bir örneğidir. Gerçekte bilimsel verilerle yüz yüze kalan çok sayıda bilim adamı, evrim teorisinin canlılığı açıklamaktan çok uzak olduğunu görmekte, ama sırf tepki çekmemek için bunu ifade etmemektedir. Amerikalı fizikçi H. S. Lipson bu konuda şu itirafı yapar: Canlılar hakkında Darwin'in bildiğinden çok daha fazlasını biliyoruz. Örneğin sinirlerin nasıl çalıştığını biliyoruz ve bence her sinir elektrik mühendisliği yönünden bir şaheserdir. Ve bizim vücudumuzda bunlardan milyarlarcası vardır... Bu durumda benim aklıma gelen kelime "tasarım"dır. Ama biyolog meslektaşlarım bu kelimeden hiç hoşlanmamaktadır. Yaratılışı ifade eden "tasarım" kelimesi, sırf bu kelimeden hoşlanılmadığı için bilimsel literatürün dışına atılmak istenmekte, çok sayıda bilim adamı da bu dogmatik tutuma boyun eğmektedir. Lipson, bu gerçeği şöyle açıklar: Aslında evrim bir anlamda bilimsel bir din haline geldi; hemen hemen bütün bilim adamları bunu kabul etti ve birçoğu onunla uyumlu olması için gözlemlerini eğip bükmeye hazırlar. Bu çarpık durum, 19. yüzyılın ortalarından itibaren bilim dünyasına hakim olmaya başlayan "dinsiz bilim" aldanışının bir sonucudur. Einstein'in belirttiği gibi "dinsiz bir bilim topaldır"5. Bu yüzden de bu aldanış, hem bilim dünyasını yanlış hedeflere yönlendirmiş, hem de bu hedeflerin yanlışlığını görmesine rağmen kayıtsızca sessiz kalan bilim adamları ortaya çıkarmıştır. Bu iki etkiden birincisini ilerleyen sayfalarda detaylı olarak inceleyeceğiz. İMAN EDEN BİLİM ADAMLARININ "HİZMET ŞEVKİ" Allah'ın varlığına ve büyüklüğüne iman eden bilim adamlarının dünyaya yönelik bir makam, mevki, ün veya para gibi hırsları olmadığı için, bilimsel araştırmalarda gösterdikleri gayret de son derece samimi olur. Bu insanlar bilirler ki, evrenle ilgili olarak keşfettikleri her sır tüm insanlara Allah'ı tanıtacak, insanlara Allah'ın sonsuz gücünü ve ilmini gösterecektir. Ve insanlara Allah'ın varlığını anlatmak, yaratılış gerçeğini tanıtmak iman eden bir kişi için kuşkusuz önemli bir ibadettir. İşte bu samimi düşünceler içinde olan inançlı bilim adamları, tüm yaşamları boyunca büyük bir şevkle evrendeki kanunları, doğadaki mucizevi sistemleri, canlılardaki kusursuz mekanizmaları, akılcı davranışları keşfetme yolunda önemli çalışmalar yaparlar. Yaptıkları çalışmalardan da son derece fayda verecek sonuçlar alırlar, büyük ilerlemeler gösterirler. Bu yolda zorluklarla karşılaşmaları onları yılgınlığa sürüklemez. Veya insanlardan bir karşılık göremediklerinde de şevklerinde bir azalma olmaz. Çünkü onlar yaptıkları işte Allah'ın hoşnutluğunu kazanmayı amaçlamaktadırlar. Allah rızası için, iman eden diğer insanlara da fayda verebilme amacını taşırlar. Ve bu konuda bir sınır tanımazlar. Verebilecekleri en yüksek faydayı sağlamak ve insanlara en güzel şekilde hizmet edebilmek için çalışırlar. Bu samimi çabalarına karşılık olarak da son derece verimli insanlar olurlar. Yaptıkları işlerden her zaman güzel sonuçlar çıkar. Bilimselliğin dinden uzak kalmakla oluşacağını zannedenler ise kuşkusuz büyük bir yanılgı içerisindedirler. Herşeyden önce Allah'a iman etmeyen kimseler dinin getirdiği manevi şevki yaşayamazlar. Belki en başında heyecanla başladıkları bilimsel araştırmalar, bir süre sonra onlara tekdüze ve monoton olaylar olarak görünmeye başlar. Bu zihniyetteki kişilerin hayattaki amaçları, kısa sürede bitecek olan dünya hayatına yönelik çıkarlar elde etmektir. Para, makam, şöhret, itibar gibi dünyevi hırslar içinde olan bu kişiler ancak kendilerine bunları kazandıracak çalışmaları yaparlar. Örneğin, üniversitede kariyer yapmak isteyen bir bilim adamı ancak kendini daha üst bir mevkiye geçirebilecek alanlarda çalışma yapar. İnsanlara fayda getirebileceğini düşündüğü bir konu olsa bile, kendi çıkarları açısından bir şey getirmeyeceğini düşündüğü bir konuda araştırma yapmaz. Veya karşısına araştırma yapabileceği iki konu çıktığında, bu ikisi arasında hangisinin kendisine daha çok maddi kazanç, itibar ve makam sağlayacağı yönünde bir kıyas yapar ve diğerinin insanlar için daha faydalı bir sonuç getirebileceğini bilse bile o konudan uzaklaşabilir. Kısacası bu tip insanlar, kendilerinin bir çıkarı olmadığı sürece asla diğer insanlara fayda vermeye, onlara hizmet etmeye yanaşmazlar. Maddi yönde veya iyi bir makam, mevki elde etme, insanlar arasında itibar kazanma konusunda bir çıkar sağlama imkanları ortadan kalktığı anda, onların çalışma azmi de yok olur gider. Allah'a iman eden bir insanın yaşadığı şevk ve heyecan ise sadece bilim alanında değil, sanat, kültür gibi hayatın daha birçok alanında insanlara geniş ufuklar açar. Ve asla tükenmeden, hatta giderek daha da katlanarak devam eder..
  7. PKK da saldırıyı kınadı (!) ANKA Kongra Gel Başkanı Zübeyir Aydar, İstanbul Güngören’de 17 kişinin ölümüne ve yaklaşık 150 kişinin yaralanmasına yol açan terör saldırısını kınadı. Aydar, PKK’nın olayla ilgisi olmadığını söyledi. Kongra Gel Başkanı Zübeyir Aydar, Fırat Haber Ajansı’na (ANF) yaptığı açıklamada, İstanbul’da gerçekleştirilen saldırıyı nefretle kınadığını belirterek, olayın "Kürt özgürlük mücadelesiyle" ilintilendirilmesi gerektiğini bildirdi. Saldırının karanlık güçlerce düzenlendiğini savunan Aydar, AKP ve Ergenekon’a yönelik davaların olduğu bir dönemde bu olayın gerçekleşmesinin dikkat çekici olduğunu dile getirdi. Aydar, şöyle konuştu: “Olay karanlık bir olaydır. Geçmişte de buna benzer bir sürü karanlık olaylar oldu. Bu saldırı bize bu tür karanlık olayları hatırlattı. Ergenekon ve AKP davaların görüldüğü bir dönemde böyle bir saldırı düşündürücüdür. Kürt özgürlük hareketinin bu olayla bir ilgilisi yoktur, PKK ile ilintilendiremezler. Böyle bir anlayışımız yoktur. Bu tür saldırılara karşıyız. Olayın karanlık güçler tarafından yapıldığını düşünüyoruz. Bu katliamda yaşamını yitirenlerin aillelerine ve Türkiye halkına başsağlığı diliyoruz." Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aT ype=SonDakika&Kategori=turkiye&ArticleID=971991&Da te=28.07.2008&b=PKK%20da%20sald%FDr%FDy%FD%20k%FDn ad%FD%20(!)&ver=26 ------------------------------------------------------- Öyle hemen PKK yaptı dersek kendi kendimizi kandırmış oluruz.. Sabırlı olalım, bunu yapanların karşısında hep birlikte duralım. Kim olursa olsun...
  8. Her kim olursa olsun bu eylemi nefretle, lanetle kınıyorum!!! Kimlerin yaptığını bekleyip görmek gerekir...
  9. Maviden davetinizi aldım.Teşekkür ederim.Yayamaz ben sevdim ya bu yorgu demokratı.

  10. Güzel Kardeşim. Sana yazılan bir sürü mesajı resmen görmezden geldin. Sana artık şunu diyebilirim; Çok merak ediyorsan git araştır. Kürt Sorununu senin gibi biri kabul etmesin yoksa Kürt Sorunu'nun imajı zedelenir Selametle
  11. Çıkss ben şimdilik sefmedim bu yorgun demokratı...hoşgeldin dedik ne sağolun dedi nede çay ikram etti:(

  12. Merhaba arkadaşlar, nasılsınız iyisiniz inşallah? Kendinize çok iyi bakın, ve DostçaKalın...
  13. *** Yaz kardeşim yaz, ne bu öyle. Bana tarihi yaz. Bölyle böyle oldu de. Biz burda yanlış şurda doğru yaptık de.. Düne kadar savunduğun zihniyet Kürt Yok Türk Var diyordu. Bugün Kürt var ama Kürt Sorunu yok diyorsunuz. Bu sorunuda kabul edeceksiniz.. Eyvallah...
  14. Eğer Gerçekten Kemalistseniz 1924 Anayasasını uygulamaya geçirmek isteyin. Yok eğer Kenanist kalmak istiyorsanız 1982 Anaysasasını desteklemeye devam edin. Ve artık kendinize Kemalist dememenizi diliyorum.. Selametle
  15. *************** Milliyonlar bu sorunun var olduğunu kabul ediyorlarsa birkaç kişiyi niye kaale alalım. Bırakın istedikleri kadar bu sorun yoktur desinler. Bu zihniyet kaybetmeye mahkum kalacaktır.. Selametle
  16. Dağ fare doğurursa şaşırmayız. Nede olsa artık alıştık bu senaryolara. Herşeyin birgün rayına oturmasını diliyorum. ------------------------------------------------------ TUT Kİ GECEDİR Tut ki gecedir Karanlık sıvaşır ellerine camlardan Birden kırmızıya döner trafik ışıkları Kükürtlü dumanlar yükselir Korkuya batmış cam kırığı adamlardan Tehlikeye büyür sakalları. Tut ki gecedir İhbarlar birer sansar Bir telefondan bir telefona atlar Yer altı örgütleri tetik üstünde Adres değiştirmiş silah kaçakçıları ********* birbirinden kuşkulanıyor. Tut ki gecedir katiller huzursuz hırsızlar sinirli.” Hainler ürkekçedir Elleri telefona kendiliğinden uzanıyor ihanete gece müthiş bir gerekçedir ihbarlar birer sansar bir telefondan bir telefona atlar.” İhanet bir bilmecedir... Attilâ İlhan - Ahmet Kaya
  17. Yahudi olunmaz, olmak istensende Onların yanında en fazla mason olunur... Ayrıca biz bir resim bulup koyduk, ve birkaç haber.. Sende Barzani'nin bir resmini yada bir belgesini getir görelim.. Selametle...
  18. Kimlerin Kim Olduğu Güzel Bir Şekilde Ortaya çıkmaktadır, daha iyi bir şekilde.. CHP önümüzdeki genel seçimlerde meclise bile girmeyecektir kanımca.. Tabii Deniz Baykal'ın sayesinde
  19. Herşeye boşverin diyorsunda bu şeylerin hepsi Kürt Sorunu'dur, Kürt Sorununun arasında bunlarda yer almaktadır, Kürt Sorunundan çıkmıştır nasıl boşverilir hayret. Sonuçtan Kürtlerin yüzyıllarca nasıl zulüm gördüğü anlatılıyor. Daha düne kadar Kürtler dağ Türkleridir diyen Azi Nesin değilmiydi? Atilla İlhan gibi Cumhuriyetçilerin başımın üstünde yeri vardır. Neticede sen bir birey olarak bu sorunu kabul etmeyebilirsin, bunu normal karşılıyorum. Ama milyonlarca insan bu sorunun var olduğunu söylüyorsa bu çok ciddi bir meseledir ve vardır bu sorun gerçekten. Bu yazdıklarımada boş vermeyeceğini umuyorum. Ve Amerika okuyun diyip geçme. Dostça
  20. Kürt Sorunu olmasaydı PKK'da olmazdı.. ********** Sevgiler
  21. Teşekkürler Mavi... **************************************** HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM Seni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, Khpe yalana. Ard- arda bilmem kaç zemheri geçti, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül- gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana Bir bu yana... Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamlardan, Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... Ahmed ARİF
  22. Sağol arkadaş. Hayır sayfayı bozmadın. Tam tersi, ilgi göstermen hoş oldu. Benimde Şiirle pek aram yoktu ama alıştırdım kendimi ve sonra gerçekten çok güzel olduklarını anladım. Müzik benim içinde çok önemli. Şiirler müziğe döküldüğü zaman çok güzel oluyor.. Sende sağol.. Mavi Olmayan Gökyüzü; Şiirin için teşekkür ederim.. DostçaKalın
  23. Bir çok hurafe de bugün milyonlarca kişi tarafından kabul edilmiştir. Doğru olduğunu göstermez! Bu sadece o milyonların sorunudur! Demokrat Milyonların sorunudur. Tavsiyene teşekkürler. Benden de sana tavsiye olunur... Savunduğun tarafın erimeye mahkum olduğunu bilmiyorsun sanırım? Referansa bak sen Başbakan diyorsa doğrudur Hangi başbakan olması önemli değil kardeşim; bu psikolojiyi çok iyi anlıyorum ben ... Sonuçta "Kürt Sorunu" lafı büyük birinin ağzından çıkmıştır (işine gelmesede). Lafta önemlidir. Merak etme psikolojik boyutunu yalnızca sen bilmiyorsun. Ben de bunu anlamıyorum. Herkesle eşit şartlarda yaşayan bu insanlara ne oluyor da PKK gibi bir örgütü ortaya çıkarabiliyor, bu ülkenin ekmeğini yerken Türk bayrağını indirebiliyorlar? PKK örgütünü senin sahip olduğun zihniyet ortaya çıkardı. Einstein'in sözü aklıma geldi bir an; "Aptallığın en açık kanıtı aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuç almayı beklemektir" (Sözüm meclisten dışarı) Evet, bunu ben de söylüyorum. Ama sorunun, kürtlerin kimliklerinin sayılmaması, dillerinin yasaklanması olarak görmüyorum! Bu ülkede lazı da var çerkesi de, arapı da. Her ne hikmetse kimse çıkıp kendi dilinde eğitim diye başkaldırmıyor ha? Neden acaba? Bu ülkede bir tek kürtlerin mi ayrı dili var, ayrı örf ve adetleri var? Sorun kimde? Bu durumda lazda mı çerkesde mi, yoksa kürtte mi? Yukarıdaki Farqin mahlaslı arkadaş bunu cevabını vermiştir sana. Gayet iyi bir şekilde. Ama tabii sen anlamak istemiyorsan o ayrı. ****************** Bak yine kendini ele veriyorsun. Dediğinin doğru olduğunu kabul etsek bile, demek ki bu yapay bir sorun! Demek kikürtlere has bir sorun yok! Ortada kışkırtma var ki buna kanan da bir millet var. Nedense en yatkınmillet bu. Demek ki, Airbus arkadaşımız biraz doğru demiş ha? Ergenekon bu sorunun sadece bir parçasıdır Bana savaş örneklerini verme. Sorundan bahset ve konuyu değiştirme olur mu? Konuyu çevirmiyorum. Buda sorunun bir parçasıdır. At gözlüğünü bir kenara bırak istersen. Ve bunun cevabınıda ver bana. Bak şimdiiii! Haydaaaa! Biraz önce ne diyordun şimdi ne? Arkadaşım karar ver. Bu sorun yeni mi eski mi? Hani tarih boyunca vardı bu sorun? Yazdıklarınız çelişmesin lütfen... YETERLİ Mİ? Bu sorun yüzyıllardan beri var olmakta, eskidir. Görmemeni doğal karşılıyorum tabii. Tarih boyunca bu sorun var diyene sor, bana değil. Öyle bir şey yazmadım ben.. Selametle
  24. "Azabı Gördükleri Zaman Kimin Yolunun Sapık Olduğunu Bilecekler." (Furkan: 47) ------------------------------------------------- "Günahların zahiri olanını da batıni olanını da bırakınız. Çünkü günah kazananlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir." (En'am: 120)
  25. Yorgun_Demokrat

    Şiir Günlüğümüz

    YAKARIM GECELERİ Bu aşkın nüshası rüzgarlarda Aslı bende kalacak Bizi hasret saracak Bulutlar çıldıracak Ayrılık başımı döndürüyor Kavuşmayı özlettin İntiharlar kuşandım Bu aşkı sen kirlettin Geçtim borandan kardan Yitirdim bahçeleri Ellerimi tutmazsan gülüm Yatamam geceleri Bu aşkın nüshası rüzgarlarda Kahrı bende duracak Sende ihanet gülüm Bende matem kalacak Bu aşkın efkarı şarkılarda Yüzün bende solacak Bizi zaman yenecek Ve anılar kalacak Geçtim borandan kardan Yitirdim bahçeleri Ellerini tutmazsam gülüm Yakarım Geceleri Yılmaz ODABAŞI En beğendiğiniz şiirleri zaman içerisinde bu başlık altında istiyorsanız güzel bir şekilde paylaşabilirsiniz.. DostçaKalın...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.