Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

gercekislam

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2
  • Katılım

  • Son Ziyaret

gercekislam Hakkında

  • Doğum Günü 15-03-1980

Diğer Bilgiler

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek
  • Yer
    Mugla

gercekislam - Başarıları

Acemi

Acemi (1/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde
  • İçerik Başlatan

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. gercekislam doğum gününüz kutlu olsun!

  2. gercekislam doğum gününüz kutlu olsun!

  3. gercekislam doğum gününüz kutlu olsun!

  4. gercekislam doğum gününüz kutlu olsun!

  5. gercekislam doğum gününüz kutlu olsun!

  6. gercekislam doğum gününüz kutlu olsun!

  7. gercekislam doğum gününüz kutlu olsun!

  8. öyle iki ileti yazdınız ki Allah ın izniyle,sözler birlendi,yürekler birlendi tek bir kaynağa tutunmanın güzelliğiyle.Gerçek islam dediğimiz bu olsa gerek.Gerçek her zaman gerçek.Allah ın Selamı üzerinize olsun..Saygımla..

  9. 6/73 O’dur gökleri ve yeri yaratan. “Ol,” dediği gün hemen oluverir. Sözü mutlak doğrudur. Boruya üfürüldüğü gün egemenlik tümüyle O’nundur. Gizliyi ve açığı Bilendir. Bilgedir, herşeyden Haberdardır. Allah, Kuran’ı öylesine bir ahenk/uyum içinde göndermiştir ki, herhangi bir ayeti okuduğumuzda kafaya takılan bir sorunun cevabını da yine Kuran’dan bulabilmekteyiz! Fakat kimileri mesih, mehdi, şeyh, imam vd…e sorma gereği duyarlar ki, bu kez onların yanıtına göre amel etmeye başlarlar. Bilinen mezheplerin tamamına yakını bu şekilde ortaya çıkmışlardır. Allah, Kuran’ı bırakıp mezheplere ayrılanlardan hesap soracaktır. 3/103 ALLAH’ın ipine topluca sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin. ALLAH’ın size olan nimetini anımsayın. Siz birbirinize düşmanlar idiniz de kalplerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi ondan kurtardı. Yola gelesiniz diye ALLAH ayetlerini böyle açıklıyor. 3/105 Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ayrılık ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayınız. Onlar için büyük bir azap var. Neyse biz konumuza dönelim! Kuran’daki bazı ayetlere baktığımızda “ben” ve “biz” kavramlarının değişik durumlarda kullanıldığını görürüz. Mezhepliler, bu kavramların genellikle aynı anlama geldiğini ifade ederler. Oysa bu böyle değildir. Şöyle ki; 15/23 Biz, elbette biz diriltir ve öldürürüz, sonunda asıl varis olanlar da biziz. 40/68 Dirilten ve öldüren O’dur. Herhangi bir işi diledi mi, ona “Ol” der, o da oluverir. Kuran’ı elindeki (mevcut) diziliş şekline göre okuyanlar, yukarıdaki bu iki ayet için, (önyargılı iseler) çelişkili diyebileceklerdir. Nitekim ilk ayette sanki (haşa) Allah’ın ortakları ile çalıştığı gibi bir anlam çıkmaktadır. Oysa ikinci ayette sadece Allah kendinden söz etmektedir! Peki gerçekten bu bir çelişki mi? Hayır! İlk ayetteki biz, Allah’ın görevlendirdiği ölüm meleklerini ifade eder/içine alır. Allah emri/hükmü verir ve görevlendirdiği (sistemi içindeki) elçi melekler bu emri yerine getirir. Canı (ölümü yaklaşan kişiye gelip de) alan Allah değildir. Allah’ın görevlendirdiği, Allah’ın sisteminde bulunan elçi melekler almaktadır. 7/37 ALLAH’a yalan iftira edenden veya ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Onların kitapta anlatılan payları kendilerine erişecektir. Elçilerimiz kendilerine gelip canlarını alırken: “ALLAH’ın dışında taptıklarınız nerede,” dediklerinde, “Bizi terkettiler,” derler. İnkarcı olduklarına dair kendi aleyhlerinde tanıklık ederler. 6/61 O, kulları üzerinde egemendir ve üzerinize koruyucu melekler gönderir. Sizden birine ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun canını hiç vakit geçirmeden alırlar. Eğer (yukarıdaki) 15/23′te böyle bir ifade kullanılmasaydı (sadece 40/68′deki ifade kullanılsaydı), Allah’ın hem emri verip hem de (haşa) yeryüzüne inip insanların canını kendisinin aldığını anlayacaktık! Eğer 40/68′te öyle bir ifade kullanılmasaydı (sadece 15/23′teki ifade kullanılsaydı), bu kez de “meleklerin kafalarına göre/bağımsız hareket” ettiklerini ve/veya (haşa) Allah ile birlikte çalıştıklarını düşünecektik -ki bu da meleklerin Allah’ın ortağı olacağı anlamına gelirdi! Oysa bunun bir yanılgı olacağına, yazımızın devamında değineceğiz! Allah’a en yakın olan varlıklar meleklerdir. Allah’ın “bir olduğuna” şahit olmuşlardır (3/18). Allah dünyadaki dengeyi/döngüyü kendi inerek sağlamamaktadır. Görevlendirdiği varlıklar yapmaktadır (bunun örneğini yukarıda gördük)! Bu yüzden Allah (onları da sayarak) bazı ayetlerde “biz” kavramını kullanmıştır. Fakat bu, meleklerin (haşa) Allah’ın ortağı olduğu anlamına gelmez. Ancak ve ancak tanık olabilirler. Çünkü hükmü veren “tek” Allah’tır. Emir ondan çıkar. Bir şeye “Ol” der ve nihayet o şey eninde sonunda oluverir! Bu elçiler/görevliler, Allah’ın sisteminde bulundukları ve buna göre hareket ettikleri için “biz” ifadesi kullanılmaktadır. Eğer birkaç ayette bu ve buna benzer ifadeler kullanılmamış olsaydı, bazı cahiller (haşa) “melekler, Allah’a ortaklık yapmıştır” derlerdi. Oysa O’nun ortağı yoktur! Melekler O’nun ortağı değil tanığıdırlar! Bu ikisi farklı şeylerdir! 41/47 Saatın (dünyanın sonunun) bilgisi O’nun katındadır. O’nun bilgisi olmadan ne meyveler kabuklarından çıkabilir, ne de bir dişi gebe kalır veya doğum yapar. “Hani benim ortaklarım nerede?” diye onlara seslendiği gün, onlar: “Hiçbirimizin buna şahitlik etmediğini sana arzederiz,” derler. 3/18 ALLAH, kendisinden başka tanrı olmadığına şehadet eder; melekler ve adaleti gözeten ilim sahipleri de… O’ndan başka tanrı yoktur. Üstündür, Bilgedir. Görüldüğü gibi Allah’ın ortağı olmadığına kendisi ve melekler tanıklık ediyor. Dikkat ederseniz “ilim sahipleri” de bunlara dahil edilmiş. Peki ilim sahiplerinin tanıklığı meleklerinki gibi midir? Hayır! Zira hiçbir insan meleklerle birlikte Allah’ın tek ilah olduğuna (aynı anda) tanıklık etmediler! Malum meleklerle insanların yaşadığı boyutlar farklı boyutlardır. Ve insanlar, melekler kadar Allah’a yakın bulunmamaktadırlar! 38/69 “Onlar tartışırlarken Yüce Toplum’da neler olup bittiği hakkında bir bilgim yoktu.” Peki öyleyse nasıl oluyor bu? İbrahim’in hikayesini Kuran’dan okuyanlar bilirler. Allahsız bir toplumda yetişmiş olmasına rağmen ve hatta ana-babası dahi bir putperest iken İbrahim daha gençlik yıllarında bir arayış içine girmişti. Yıldızların, ayın, güneşin birer ilah olabileceğini düşünmüştü! Fakat bir görünüp - bir kaybolan nesnelerin ilah olamayacağını anladı. Düşüncesine sınır koyup pes etmedi! Nihayet bunları evirip-çeviren/yöneten bir gücün olabileceğine kanaat getirip, “İşte benim Rabbim O’dur!” demişti. O ilah ki, tüm bunları bir düzene koyup, yine bir düzene göre yönetmektedir! (6/76-79) İbrahim’in bu keşfi “Allah’ın tek ilah” olduğuna tanıklık ettirdi. 6/75 Kesin bir inanca sahip olması için, İbrahim’e göklerin ve yerin yönetimini şöylece gösterdik: … 21/56 Dedi ki, “Aslında sizin Rabbiniz (Sahibiniz) göklerin ve yerin Rabbidir; onları ayırarak yaratmıştır. Ben buna tanıklık edenlerdenim.” Allah’ın “tek” liğine nasıl tanık olursunuz? Elbetteki akıl yürüterek! Akledenler, Allah’ın tek ilah olduğuna (ortağı olamayacağına) tanıklık edebilecek kişilerdir. 26/28 Dedi ki, “Aklınızı kullanıyorsanız, O doğunun, batının ve aralarındakilerin de Rabbidir.” 22/46 Düşünen beyinlerle ve işiten kulaklarla yeryüzünü dolaşmadılar mı? Gerçek körlük, gözlerin körlüğü değil; göğüslerdeki gönüllerin körlüğüdür. Özellikle de bilim adamları! 35/28 Aynı şekilde, insanlar, hayvanlar, çiftlik hayvanları da çeşitli renklerdedir. Bundan dolayıdır ki kulları arasında ALLAH’ı gereği gibi sayanlar bilim adamlarıdır. ALLAH Üstündür, Bağışlayandır. II.Tanım 97/1 Biz onu (Kuran’ı) Kudret Gecesinde indirdik. 4/166 Fakat ALLAH, sana indirdiğine tanıklık eder. Onu kendi bilgisiyle indirdi. Melekler de buna tanıklık eder. Tanık olarak ALLAH yeter. 44/2-6 Apaçık olan bu kitaba andolsun. Biz uyarmak için onu kutlu bir gecede indirdik. Onda tüm bilgelik işleri belirlenir. Katımızdan bir buyruktur; biz elçiler göndeririz. Rabbinden bir rahmet olarak. O İşitendir, Bilendir. İndirileni, Allah mı indirmiştir yoksa indirilecek olanın Allah’tan gönderildiğine tanıklık yapan melekler/elçiler mi? Aslında sadece buradaki örnekler (ayetler) bile “ben” ve “biz” kavramlarını açıklamaya yetmektedir! Veya, 50/16 İnsanı biz yarattık ve onun kendi kendine neyi fısıldadığını iyi biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. 38/75 “Ey İblis, ellerimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklük mü tasladın? Yoksa baş mı kaldırdın?” dedi. İnsanın yaratılmasında melekler yardımcı/ortak mı olmuşlardır? Yoksa “tek” Allah’ın yaratmaya karar verdiği bir varlığın yaratılışına mı tanıklık yapmışlardır? 50/16′ya dikkat! İnsanın yaratılışı gizli yapılmamıştır! Yaratılış safhalarına tanıklık edenler aynı zamanda insanı öğrendiler ve işte o tanıklar, insana gözcülük etmektedirler (82/10-12, 50/17, 75/36). Sonuç Eğer melekler, Allah’ın tanığı değil (haşa) ortağı olmuş sayılsaydı ve/veya başka tanrılar da işin içinde olmuş olsaydı ve bizler Kuran’daki “biz” ifadelerinin bunlara atfen kullanılıyor olduğunu (kazara) kabul etseydik durum ne olurdu? Hiç şüphesiz şu ayetlerle karşılaşırdık! 21/22 O ikisinde (gökler ve yerde) ALLAH’tan başka tanrılar olsaydı ikisi de kaosa girecekti. Mutlak otoritenin sahibi ALLAH onların nitelemelerinden çok yücedir. 31/11 Bu ALLAH’ın yaratışıdır. O’ndan başkasının neler yarattığını bana gösterin. Zalimler, gerçekten apaçık bir sapıklık içindedirler. Bazı ayetler “Sadece Allah’ın kendisi için kullanılmıştır (20/14)”, bazıları ise “Allah’ın sistemi için (21/73)”. Kuran’daki bazı “biz” kavramlarının, Allah’ın sistemi ve/veya sistemindeki “tanıklar ve görevliler” için kullanılabileceğini hatırınızdan çıkarmayın! Yoksa Allah’ın (haşa) ortakları olduğunu kabul etmiş sayılırsınız! Allah’ın sistemine, Allah’ın “tek ilah” olduğuna tanıklık yapanlar dahil olabilmektedir. Diğerleri için böyle bir ifade Kuran’da kullanılmaz. Aksine tersi bir ifade kullanılır! (43/19) Yani Allah, çoktanrıcı/zalim/cahil/inkarcı kafirleri sistemine dahil etmediği gibi (”biz” diye) onlar adına da konuşmaz! 18/51 Onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına tanık yapmadım. Saptıranları hiç bir zaman egemenliğimde görevlendirmem. Peki Allah “tek ilah” olduğu halde ve bilinen başka bir ilah da olmadığına göre, kime ve/veya kimlere karşı “biz” ifadesini kullanmaktadır. Örneğin yukarıdaki ayette (15/23) “sonunda bizler varis olacağız diyor”. Kimlere karşı? Elbette kendilerini ilah zannedenlere karşı! Kendini ilah zannederek ölmeyeceğini düşünen ve dünyada ebedi kalacağını zanneden cahil inkarcılara karşı! (26/129, 2/258, 6/29, …) Halbuki Allah (verilen söz “hesap günü” başlarına geldiği zaman) tümünü yeryüzünden silecektir (16/61). Sonuç olarak Allah ve sistemine tanıklık edenler (melekler, elçiler, inananlar …) baki (sahnede) kalacaktır! 10/103 Sonunda elçilerimizi ve inananları kurtarırız. Evet, inananları kurtarmak bizim değişmez bir yasamızdır.
  10. Hz Muhammed’in Çocukluğu Bir öksüz, 93/6 Seni bir öksüz olarak bulup barındırmadık mı? ve yoksul olduğunu, 93/8 Seni fakir bulup zengin etmedik mi? Arabistan (Mekke-Bekke) çevresinde yaşadığını 42/7 Başkent ve çevresini uyarman için ve gerçekleşecek olan Toplanma Gününe karşı uyarman için biz kusursuz bir dile sahip olan bir Kuran’ı böylece sana vahyediyoruz. Onlardan bir kısmı cennete, bir kısmı da cehenneme girecektir. 6/92 Bu, kendisinden öncekileri doğrulayan kutlu bir kitap olup ülkelerin anasını ve etrafındakileri uyarman için indirilmiştir. Ahirete inananlar ona inanırlar ve onlar namazlarına da devam ederler. ve gençliğindeyken bir tür sapkınlık içerisinde bulunduğunu biliyoruz. 93/7 Seni bir sapık olarak bulup doğruya iletmedik mi? Özel hayatı bizi ilgilendiren bir görev değil! Biz mezhepliler gibi (afedersiniz) ne şekilde nereye işemiş olduğunu, hangi gece hangi hanımlarıyla yattığını, hangi taşla taharetlendiğini vs. karıştıracak değiliz. Sapıkların hadislerine sapıklar ve cahiller inanır. Biz ise Kuran’da ne yazıyorsa onu aktaracağız! Kuran’da bu elçinin gençliğinde bir tür sapkınlık içerisinde bulunduğunu yazar. Fakat Allah, O’nu elçilikle görevlendireceği vakit “sapkınlıktan-doğruluğa, öksüzlükten-himayeye ve yoksulluktan-zenginliğe” geçmesini sağlayacak kolaylıklar sağlamıştır. Yorum: Bölücü din tekelcilerinin Fatiha Suresi’nde kullanılan “dallin-sapkın/sapmış” kelimesini olduğu gibi çevirmeleri fakat (yukarıdaki) Duha suresinde geçen “dallin” kelimesine ise değişik anlamlar yüklemeleri oldukça ilginçtir. Mezhepleri uğruna herkes işine geldiği gibi çeviri yapabiliyor malesef! İşte bazı çevirmenlerin “dallin” kelimesi için belirlediği karşılıklardan birkaç örnek: Diyanet, S.Ateş= “şaşırmış iken” - Mevdudi, E.H.Yazır, G.Onan= “yol bilmez iken” - A.Gölpınarlı= “yol yitirmiş” … Hz.Muhammed’in Elçiliği Hz.Muhammed’in elçiliği tam olarak nerede-ne zaman başladı bilmiyoruz. Elçiliği hakkında tarih kitaplarında veya mezheplilerin açıklamalarında çelişkili ifadelere rastlamak mümkün. Bu yüzden bizim için, elçiliğinin nerede/ne zaman başladığı çok önemli olmasa gerek. Eğer önemli olsaydı, Allah bunu extradan Kuran’da belirtirdi. Kuran ayetleri Cibril vasıtasıyla elçiye aktarılmaya başlandığında, Hz.Muhammed için belirlenmiş bir din/sistem yoktu. İlk başta buna bir açıklık getirilmeliydi ve bununla ilgili gönderilen ayet şu idi: “16/123 Nitekim, İbrahim’in dinini bir monoteist olarak izlemen için sana vahyettik; o asla putperestlerden olmadı.” Hz.Muhammed ayete göre Hz.İbrahim’in inanç sistemine/taktiğine dahil olmalıydı. Hanif-birleyici bir mümin olması isteniyordu. Bu inancın incelikleri daha sonra Hz.İbrahim kıssaları ile HzMuhammed’e öğretilecekti. Oysa Hz.Muhammed bu bilgileri edinmeden önce bunlarla ilgili bir bilgiye sahip değildi! 11/49 Bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberleridir. Ne sen, ne de senin halkın bundan önce onları bilmezdi. Sabret. Sonuç, erdemlilerindir. Hanif-birlemek aynı zamanda İslamiyet’in diğer adıdır. İslamiyet-teslim olmak demek. Hanif-müslüman, Allah’ın insanlar için seçtiği/belirlediği din olan İslam’a ve Allah’a katıksız iman eden demektir. Bunlar birbirinden ayrı kavram değildirler. Hanif olan, Allah’ı birler. Müslüman, O’na teslim olmayı seçen kişilerdir. Nitekim Allah’ın onayladığı bir sistemdir “hanif islam”. 30/30 Bir tek Tanrıcı olarak kendini dine adamalısın. Nitekim, ALLAH insanları böyle bir yaratılış ile donatarak yaratmıştır. ALLAH’ın yaratışında değişiklik olmaz. Bu, tam yetkin bir dindir, fakat insanların çoğu bilmez. Hz.Muhammed Hanif idi Buzağıya tapınmakla başlayan inkar hükümranlığını Yahudiler devam ettiriyorlardı. Haliyle Hz.Muhammed, Allah’ın görevlendirdiği bir elçi olduğundan, sırf kendi menfaatlerine ters düşeceklerini sezimledikleri için bu elçiyi de ortadan kaldırma planları kurmaya başladılar. 8/30 İnkarcılar seni etkisiz hale getirmek, veya seni öldürmek ya da seni sürmek için planlar yapıyorlardı. Onlar plan kuruyorlarsa ALLAH da plan kuruyor. ALLAH plan kuranların en ustasıdır. Hicrete zorladılar, sürgün ettiler. Bunların karşısında elçinin göğsü daraldı. 15/97 Söylediklerinden ötürü göğsünün daraldığını biliyoruz. Fakat bu Kuran’ın tamamlanması gerekiyordu! 15/94 Öyleyse sana emredileni açıkça ortaya koy ve müşriklere de aldırma. Çünkü insanlar bununla sorguya çekilecek! 43/44 Bu, sana ve halkına bir mesajdır; ondan sorulacaksınız. Elçi yılmadı. Hakaretlere aldırmadı. Bir tatsız olay yüzünden vahiy aktarımı bir süreliğine ertelendi. Fakat daha sonra tekrar devam etti. Hz.Muhammed, atası İbrahim’e uyuyordu! O bir muvahhiddi. O haniflerin (devam) temsilcisi idi. Fakat ölümünden hemen 50 yıl sonra savaşla netice alamayanlar, İslam’ı kendi dinlerinde yaptıkları gibi, kendilerine gelen hükümleri parçalamakla işe başladılar. Hadis ve sünnet adı altında bir şirk dini ortaya çıkardılar. Ne yazık ki günümüzde Hz.Muhammed’e uyduğunu zanneden ataperestler dahi Hz.Muhammed’in sistemi ile zerre kadar ilgisi bulunmamaktadırlar. Hz.Muhammed “Muvahhid” idi ve bu şekilde can verdi. 6/161 De ki: “Rabbim beni dosdoğru olan yola iletmiş bulunuyor: monoteist olan İbrahim’in mükemmel dinine… O, ortak koşanlardan olmadı.” Hz. Muhammed’in Mucizesi Efsane kitaplarında meşhur mezhepçiler, elçi için onlarca mucize uydurmuşlardır. Oysa elçinin bilinen tek mucizesi şudur: 21/45 “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum,” de. Ne var ki, sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmez. 7/203 Kendilerine bir mucize getirmediğin zaman: “Mucize isteseydin ne olurdu,” derler. De ki: “Ben, ancak Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum.” Bunlar, Rabbinizden aydınlatmalardır, inanan bir toplum için bir hidayet ve rahmettir. Buradan anlıyoruz ki, Hz.Muhammed’in tek mucizesi, Kuran’ı tebliğ etmesi ve bu zorlu/ağır görevi başarıyla bitirebilmiş olmasıdır. Hz. Muhammed’e Yapılan Haksızlık! Aynı İblis hükümranlığını kurmak isteyen Yahudiler gibi, inanmış görünüp fakat aslında inanmayanlardan bazıları, 49/14 Araplar “İnandık,” dediler. De ki, “Siz inanmadınız, fakat inanç kalbinize girinceye kadar, ‘teslim olduk’ deyin. ALLAH’a ve elçisine uyarsanız yaptıklarınızdan hiç bir şeyi eksiltmez. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir. Hz.Muhammed’e deli yakıştırması yapmaya başladılar. 81/22 Arkadaşınız deli değildir. Öyle ya kuzu kuzu atalarımıza/putlarımıza taparken nereden çıktı bu tektanrıcılık? 37/36 “Tanrılarımızı deli bir şair için mi terkedeceğiz?” diyorlardı. Ama insan birkez inkara şartlanmaya görsün! Binlerce bahane bulur kendi davasının haklı olduğuna inanmak/inandırmak için. Nitekim böyle yaptılar! Kuran’ın Allah katından olabileceğine inanmadılar. Onlar için bu, eskilerin masalları ve bunları derleyen/öğreten bir bilginin işiydi. 8/31 Ayetlerimizi dinledikleri zaman, “İşittik,” diyorlardı, “İstesek biz de bunun bir benzerini getiririz. Bu, geçmişlerin efsanelerinden başka bir şey değil.” 46/11 İnkar edenler, inananlara, “O iyi bir şey olsaydı onlar (İsrail oğulları) bizden öne geçemezlerdi” derler ve ona yol bulamadıkları için, “Bu bir efsanedir” diyeceklerdir. 16/103 “Ona bir insan öğretiyor” biçimindeki sözlerini elbette biliyoruz. Amaçladıkları kişinin dili yabancıdır, bu ise apaçık Arapça bir dildir. Hz.Muhammed Allah’ın Sünnetini Açıkladı Kuran, Levh-i Mahfuz (Korunmuş Levhalar)’dan alıntılanmış bir bölümdür. Levh-i Mahfuz Allah’ın (ana) kitabıdır. Kainat içinde ve dışında, tarihin öncesinde ve sonrasında, her nerede/ne hadise vuku bulmuş/bulacaksa, hepsi bu kitaba göredir. Levh-i Mahfuz bir kural kitabıdır. Allah’ın sistemi hakkındaki bilgilere bu kitaptan ulaşırsınız! 85/21-22 Gerçekten, o şanlı bir Kuran’dır. Korunmuş bir ana levhadadır. Hz.Musa’ya verilen levhalarda da bu kitabın hükümlerinden bahsediliyordu! 7/145 Her şeyin detaylı açıklaması ve öğüt olarak her ne varsa Musa için levhalara yazdık: “Bu öğretilere sıkı sarıl, halkına da söyle ona en güzel biçimde sarılsınlar. Yoldan çıkmışların son durağını size göstereceğim.” Bu kitaptaki hükümler Allah’ın, yarattıkları için belirlediği hükümlerdir. Kimsenin bunları değiştirmeye yetkisi yoktur. Bırak onu ulaşamayız bile! 17/58 Hiç bir ülke yok ki diriliş gününden önce onu yok edecek veya şiddetli bir biçimde cezalandıracak olmayalım. Bu, kitapta yazılmış bulunuyor. İnsanlar hesap gününde “biz bu gerçeklerle yüzleşmedik, bize bir uyaran da gelmedi” diyemesinler diye Allah, herşeyi detayı ile açıklamıştır. 44/13 Mesaja aldırış etmediler. Halbuki kendilerine apaçık bir elçi gelmişti. 35/24 Seni bir müjdeci ve uyarıcı olarak gerçekle gönderdik. Her toplum içinde mutlaka bir uyarıcı gelmiştir. 67/9 Onlar da dediler ki, “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti, ama biz yalanladık ve, ‘ALLAH hiçbir şey indirmemiştir. Siz tümüyle sapıtmışsınız,’ dedik.” Sapıtanlar, Allah’ın sünnetini/yasasını terkedip, Allah’ın görevlendirdiği elçi (Hz.Muhammed) için uydurulan, sözde sünnete kananlardır. Allah, kendi sünnetinden/yasasından başka bir sünnet arayanları şöyle uyarmaktadır: 6/114 ALLAH’tan başka yasa koyucu mu arayayım? O ki size kitabı detaylı olarak indirmiştir. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onun Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. O halde kuşkulananlardan olma. 48/23 Öteden beri uygulanan ALLAH’ın sünneti (sistemi) budur. ALLAH’ın sünnetinde bir değişme bulamazsın. 45/6 Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz ALLAH’ın ayetleridir. ALLAH’tan ve ayetlerinden başka hangi hadise inanıyorlar? Hz.Muhammed tüm hayatı boyunca insanlığın son kurtuluş umudu olan bir kitap ve bundaki Allah’ın sünnet/yasasını duyurmak için çabaladı. Fakat kendinden sonra gelen dinsiz Allah düşmanları O’nun adına bir çok hurafe uydurdular. Bu şanlı elçiye birçok iftirada bulundular. Bunların ismine sünnet (Peygamber yasaları) koydular. Allah’ın, “peygamberleri şirk aracı olarak kullanmayın” uyarısına rağmen, inadına Hz.Muhammed’i putlaştırdılar. 3/80 Ve size, melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç inkarı emreder mi? Hz.Muhammed’e Yakıştırılan İftiralar _ Kuran’daki bağlamından koparılarak bir Yahudi efsanesinden pay verilen Miraç esnasında, Allah ile görüşüldüğünü iddia ettiler. Oysa Allah’ı bu dünyada görmek mümkün değildir. (42/51,7/143,2/260) _ 9 eşle evli olduğunu ve bunun yarısı kadarıyla da birlikte yaşadığını iddia ettiler. Oysa Kuran’da “Güzellikleri senin ilgini çekse bile …” artık nikahlanamazsın demekte ve bu işe bir sınır koymaktadır. 9 eş ve bir o kadar da nikahsız yaşadığı kadın ile ilgili bir bilgiye, her nedense biz Kuran’da rastlamadık. 33/52 Bunların ötesinde kadınlar sana helal değildir, ve eşlerinden her hangi birisini de onlarla değişemezsin. Güzellikleri senin ilgini çekse bile. Ancak elinin altındakiler ile yetin. ALLAH her şeyi gözetleyendir. _ Ayı iki parmağıyla yardığını, parmağından sular fışkırttığını, gaybı bildiğini iddia ettiler. _ 9 yaşındaki bir kız ile evlendiğini iddia ettiler. _ Kuran’ı yeterli görmeyen inkarcılar, sayısız “Kutsi Hadis” yakıştırdılar. _ Çelişkili yalanlarla dolu hadis/sünnet kitabı oluşturdular. _ Tüm peygamberlerin en üstünü olduğunu iddia ettiler. Oysa Kuran’da müminler için “elçiler arasında ayırımcılık yapılmaması gerektiği” hatırlatılır. 3/84 De ki: “ALLAH’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlara indirilene; Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rab’leri tarafından verilene inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz O’na teslim olanlarız.” 4/152 ALLAH’a ve elçilerine inanan ve onların hiçbiri arasında ayırım yapmayanların da ödüllerini ileride verecek. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir. _ “Allah dilediğine şefaat edecektir” ayetine kafa tutarcasına Hz.Muhammed’e şefaatçı gözüyle baktılar. 39/43 ALLAH’ın dışında şefaatçılar mı edindiler? De ki, “Onlar hiç bir şeye sahip değilseler ve düşünemiyorlarsa da mı?” 10/18 ALLAH’ı bırakıp, kendilerine ne zarar ne de yarar veremiyenlere tapıyorlar ve “Bunlar, ALLAH yanında bize şefaat edecekler,” diyorlar. De ki: “ALLAH’ın göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi O’na bildiriyorsunuz? O çok yücedir, ortak koştuklarınızdan uzaktır.” 74/48 Aracıların şefaati onlara bir yarar sağlamaz. _ Ehli sünnet adında, Kuran Müslümanlarını - Hanif Müslümanları bölen bir mezhep ortaya çıkardılar. Oysa Allah bölünenlere tolerans vermeyecektir. 3/103 ALLAH’ın ipine topluca sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin. ALLAH’ın size olan nimetini anımsayın. Siz birbirinize düşmanlar idiniz de kalplerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi ondan kurtardı. Yola gelesiniz diye ALLAH ayetlerini böyle açıklıyor. 3/105 Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ayrılık ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayınız. Onlar için büyük bir azap var. 23/53 Fakat, onlar işlerini çeşitli kitaplara ayırdılar. Her grup kendi yanında bulunandan hoşnut… 15/90 Aynı şekilde o bölücülerle de ilgileneceğiz. _ Allah’ın belirlemiş olduğu helaller ve haramlar dışında, Hz.Muhammed’in de helal/haram belirlediğini/belirleyebileceğini söylediler. Oysa Allah Kuran’da bunun tam tersini söylemektedir. 5/87 İnananlar, ALLAH’ın size helal yaptığı iyi şeyleri haram etmeyin. Sınırı aşmayın. ALLAH sınırı aşanları sevmez. 10/59 De ki, “ALLAH’ın size indirdiği rızıkların bir kısmını helal, bir kısmını da haram ettiğinizi görmez misiniz?” De ki, “ALLAH mı size izin verdi, yoksa ALLAH’a iftira mı ediyorsunuz?” Tersini söylerler! Allah ne demişse-elçi ne getirmişse bu zalimler, kendi menfaatlerine ters düşeceği düşüncesiyle kabul etmezler yada değiştirirler. 16/116 Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü “Bu helaldir, bu haramdır,” demeyin. Böylece ALLAH’a yalan yakıştırmış olursunuz. ALLAH’a yalan yakıştıranlar başarıya ulaşamazlar. Fakat bu ikiyüzlü inkarcı-iftiracılardan elçi elbette bunların hesabını soracak! Allah’ın sözlerini bırakıp “Buhari, Tirmizi, Müslim vb.” sözlerine, Allah’ın sünnetini bırakıp “elçi adına uydurulan sünnete” bağlananlar, hesap günü elçinin şu şikayetiyle karşılaşacaklar ve hayal kırıklığına uğrayacaklar. 25/30 Elçi de, “Rabbim, halkım Kuran’ı terketti,” der. Hz. Muhammed Öldü! Hz.Muhammed de diğer elçiler gibi insandı. Tebliğ görevini bitirdi ve diğerleri gibi bu dünyayı terk etti. Hz. Muhammed, bazı bölücülerin iddia ettiği gibi “falan kuşağın, filan soyun başı yada sonu değildi”. 33/40 Muhammed, adamlarınızdan herhangi birisinin babası olmadı. Ancak o ALLAH’ın elçisi (rasulü) ve son peygamber (nebi) oldu. ALLAH her şeyi iyi bilir. Sonuç: Allah’a ulaşmaya yol arayan müminler kendilerini katıksız Allah’a yöneltmeli ve Kuran rehberliğinde Hz.İbrahim’in inanç sistemi olan “Hanif”liği benimsemelidirler. Öncelikle bu tekamülün tamamlanması gereklidir. Yani Allah’a tam ve samimi bir teslimiyet/yönelme sergilemeniz gerekmektedir. 2/135 “Yahudi veya Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız,” dediler. De ki: “Hayır, biz İbrahim’in tektanrıcı dinine uyarız. O, ortak koşanlardan olmadı.” 30/30 Bir tek Tanrıcı olarak kendini dine adamalısın. Nitekim, ALLAH insanları böyle bir yaratılış ile donatarak yaratmıştır. ALLAH’ın yaratışında değişiklik olmaz. Bu, tam yetkin bir dindir, fakat insanların çoğu bilmez. 3/95 De ki: “ALLAH doğruyu söyler; İbrahim’in tektanrıcı dinine uyun. O puta tapanlardan olmadı.” Kim ne dersin ve kim Hz.Muhammed adına atılan onca iftiraya inadına sarılsın, gerçek ve değişmez olan Allah’ın sünnetidir/sözleridir. Ben bir muvahhidim. Benim için dinde tek kaynak “Kuran’dır”. İnanmak isteyen birine Kuran yeterlidir. İnanmak isteyen birini Kuran, Allah’a ulaştırır. 2/118 Cahiller, “ALLAH bizimle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi,” dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz ayet (mucizeleri), inanacak olanlara sergileriz. Kendimizi boşuna kandırmayalım. Ehli Sünnet inancını Hz.Muhammed başlatmadı/başlatamazdı da. Çünkü O’nun tek ve en önemli görevi Kuran’ı olduğu gibi halka aktarmaktı. Allah sözlerini/sünnetini insanlığa duyurmaktı. Hz.Muhammed’e inandığını savunan sözde müslümanlar, önce Kuran’ı gönüllerine yerleştirmelidirler -ki 25/30′daki peygamberin şikayeti ile yüzyüze gelmesinler. İslam (teslimiyet) şuuru içinde Hanif (birleyici) müminler arasına girmelidirler. Oysa bölücüler, Allah’ın diğer kitaplarını/yasalarını böldüğü gibi Hanif_müslüman inancını da bölmeye çalıştırlar. Fakat Allah gerçeklerin bilinmesini istiyor (41/53). Allah, inananla-inanmayanın arasını ayıracak. 29/3 Kendilerinden öncekileri sınadık. Elbette ALLAH doğrucuları ile yalancıları birbirinden ayıracaktır. 4/150 ALLAH’a ve elçisine karşı çıkanlar, ALLAH ile elçilerinin arasını ayırmak isteyenler, “Bir kısmına inanıp bir kısmını inkar ederiz,” diyenler ve bu ikisi arasında bir yol edinmek isteyenler… 4/151 İşte bunlar gerçek inkarcılardır. İnkarcılar için acıklı bir azap hazırlıyoruz. Kuran’ da; ” Uyulması gerekli görülen ” Muhammed HANiF_MUSLiM MUHAMMED De ki, “Ben sadece Rabbime çağırırım; ve O’na hiç kimseyi ortak koşmam.” 72/20 De ki “Ey halk, dinimden bir kuşku duyuyorsanız, bilesiniz ki, sizin ALLAH’tan başka taptığınız kimselere tapmam. Ben ancak, sizin canınızı alan ALLAH’a taparım. İnananlardan olmakla emrolundum.” 10/104 “Yahudi veya Hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız,” dediler. De ki: “Hayır, biz İbrahim’in tektanrıcı dinine uyarız. O, ortak koşanlardan olmadı.” 2/135 Ben yüzümü tümüyle, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim. 6/79 GÜZELE VE DOĞRUYA ÇAĞIRAN MUHAMMED Müslüman (teslim) oldular diye seni minnet altında bırakmak istiyorlar. De ki, “Müslümanlığınızı başıma kakmayın. Aslında, sizi inanca ulaştırdığı için ALLAH sizi kendisine borçlu görür, eğer doğru kimselerseniz.” 49/17 Dinlerine girmedikçe ne Yahudiler, ne de Hristiyanlar, senden hoşnut olmazlar. De ki: “Doğru yol ALLAH’ın yoludur.” Sana gelen bilgiden sonra onların arzularına uyarsan ALLAH’a karşı seni savunacak ne bir dost ne de bir destekleyici bulamazsın. 2/120 Seninle tartışırlarsa, “Ben ve beni izleyenler kendimizi ALLAH’a teslim ettik,” de. Kitap verilenlere ve kitap verilmeyenlere (ümmilere), “Teslim oldunuz mu,” de. Teslim olurlarsa, doğruyu bulurlar. Yüz çevirirlerse, görevin sadece duyurmaktır. ALLAH kulları görür. 3/20 De ki, ” ALLAH’ı seviyorsanız beni izleyin ki ALLAH da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.” 3/31 UYARAN - ÖĞÜTLEYEN VE HATIRLATAN MUHAMMED De ki, “Ben sizden her hangi bir ücret istemiyorum; o sizin olsun. Benim ücretim ancak ALLAH’tandır. O her şeye Tanıktır.” 34/47 “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum,” de. Ne var ki, sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı işitmez. 21/45 De ki, “Övgü ALLAH’adır; ayetlerini size gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız. Rabbin onların yaptığından habersiz değildir.” 27/93 De ki “Ben türedi bir elçi değilim. Bana ve size ne olacağını da bilmem. Ben, ancak bana vahyedilene uyuyorum. Ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim.” 46/9 De ki, “Ey inanan kullar, Rabbinizi sayın. Bu dünya hayatında güzel davrananlara güzellik vardır. ALLAH’ın yeri geniştir. Gerçek uğrunda direnenlerin ücreti hesapsız olarak verilecektir. 39/10 De ki, “Sizin için göklerden ve yerden kim besin sağlıyor?” De ki, “ALLAH.” Öyleyse ya biz veya siz, ya doğru yoldadır, ya da açık bir sapıklık içindedir. 34/24 De ki, “ALLAH geceyi diriliş gününe kadar üzerinize sürekli kılsaydı ne dersiniz? ALLAH’tan başka hangi Tanrı size bir ışık getirebilir? İşitmiyor musunuz?” De ki, “ALLAH gündüzü diriliş gününe kadar üzerinize sürekli kılsaydı ne dersiniz? ALLAH’tan başka hangi Tanrı dinleneceğiniz geceyi size getirebilir? Görmüyor musunuz? 28/71-72 Seninle çekişirlerse de ki, “ALLAH yaptığınız her şeyi en iyi bilendir.” 22/68 De ki, “Size bir saat gecikmeyecek, bir saat de erken gelmeyecek belirlenmiş bir gününüz vardır.” 34/30 De ki, “Övgü ALLAH’a özgüdür. Selam (barış) da seçtiği kullarına olsun. ALLAH mı, yoksa onların ortak koştukları mı daha iyidir?” 27/59 Eğer yüz çevirirlerse de ki, “Size yeterli ölçüde bildirdim. Size söz verilen şeyin yakın mı, yoksa uzak mı olduğunu bilmem.” 21/109 Hadislerde; ” Uyulması gerekli görülen ” Muhammed (!) CİNSEL UZMANI MUHAMMED 3643 - Übeyy İbnu Ka’b (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ey Allah’ın Resulü, dedim, bir kimse hanımıyla cima yapsa fakat inzal olmasa yıkanması gerekir mi?” “Kadına değen kısmını yıkar, sonra abdest alır ve namaz kılar!” buyurdular.” Buhari, Gusl 29, Müslim, Hayz 85, (346). 5098 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: “Mü’mine cennette şu şu kadar (kadınla) cima gücü verilir!” buyurmuşlardı. Kendisine: “Ey Allah’ın Resûlü! Buna tâkat getirilebilir mi?” diye soruldu. “Yüz (kişinin) gücü verilir! (Böyle olunca takat getirir!)” buyurdular.” Tirmizi, Cennet 6, (2539). 2128 - Ümmü Atiyye (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: “Bir kadın Medine’de kızları sünnet ederdi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) (kadını çağırtarak) kendisine: “Derin kesme. Zîra derin kesmemen kadın için daha çok haz vesilesidir, koca için de daha makbüldür” diye talimat verdi.” Ebü Dâvud, Edeb 179, (5271). Rezin’in rivayetinde Resülullah şöyle buyurur: “Kızları sünnet ederken üstten kes, derin kesme, bu şekilde kesilmesi yüze daha çok parlaklık, kocaya daha çok haz verir.” KİRLETİLEN - İFTİRA ATILAN MUHAMMED 4055 - İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma’nın anlattığına göre kendisine, hanımını boşayıp sonra da onunla cima yapan, kadını ne boşadığı ne de rücû ettiği hususunda işhadda (beyanda) bulunmayan bir adam, durumunu sormuş, onun da cevabı şu olmuştur: “Sen hanımını sünni olmayan talakla boşamışsın, sünni olmayan tarzda geri dönmüşsün. Boşadığına da, döndüğüne de işhadda bulun ve (şahidleme işini) bir daha terketme.” Ebu Davud, Talak 5, (2186); İbnu Mace, Talak 5, (2025). Yorum : Bilindiği üzere sünnilik akımı, Muhammed peygamberin ölümünden sonra icad edilmiştir. Fakat buradaki sözde hadiste ” sen hanımını sünni olmayan bir talakla boşamışsın ” deniliyor. Daha böyle bir akım ortaya çıkmamışken, peygamber sünnilikten bahsediyor. Yoksa peygamber, tüm ömrü boyunca İslam’ a değil de sünniliğe mi uymuştur ? Öyleyse bu Kuran’ ı kim tebliğ etti ? 5431 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’ın bir kızının defnine şahid olduk. Bu definde Resülullah kabrin üzerine oturmuştu. Aleyhissalâtu vesselâm’ın gözlerinden yaş aktığını gördüm. “Aranızda bu gece günah işlemeyen (cima yapmayan) var mı?” buyurdular. Ebu Talha radıyallahu anh: “Ey Allah’ın Resulü! Ben varım!” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da: “Öyleyse kabrine in!” buyurdular. Ravi der ki: “Ebu Talha kabre inip onu defnetti.” Buhari, Cenaiz 72. Yorum : Kuran’ da, edeb ile yapılması yasaklanmayan (2:222-223) cinsel ilişki hakkındaki ayeti halka okuyan peygamber şimdi bu işe, “günah” mı diyor? Bu çelişkiyi hangi Sünni düzeltecek Allah aşkına! GADDAR - ZALİM MUHAMMED 1614 - Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: “İçki haddi için, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kırk, Hz. Ebû Bekir kırk, Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) seksen sopa vurdular. Hepsi de sünnettir. (Bu bana daha hoş geliyor).” Müslim, Hudud 38, (1702); Ebû Dâvud, Hudud 36, (4480, 4481). 1595 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Bir insan diğer bir insana: “Ey Yahudi” diye hitab edecek olursa ona yirmi sopa vurun. “Ey muhannes (kadınlaşmış)” diyecek olursa yine o kadar ceza verin. Nikâhı haram olan birine, bunu bilerek muvakaa (aşk-ı memnû) yaparsa öldürün.” Tirmizî, Hudûd 28, (1462). 1615 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kim (ısrarla) içki içerse dördüncü sefere kadar kamçılayın, sonra (devam ederse) öldürün.” Ebû Dâvud, Hudud 37, (4482); Tirmizî, Hudud 15, (1444). Başlı başına Kuran’ la çelişen sözde - iftira hadisler, diğer peygamberler gibi, Hz.Muhammed’e de yakıştırılmıştır. Şimdi verdiğimiz bu basit örneklerden sonra lütfen şu sorumuza (tüm samimiyetinizle) doğru cevap veriniz! İlle de uyacaksan, Kuran’ ın tarif ettiği Muhammed’ e mi, yoksa “Buhari’ nin - Ebu Davut’ un - Tirmizi’ nin vb.” tarif ettiği Muhammed’ e mi uyarsın? İyi düşünüp - yap seçimini! İster “İbrahim - Muhammed - Kuran” a bağlı kalarak “Muvahhid” inancını benimse, istersen “bölücülerin hükümleri” ile amel etmeye devam et! Sonuç olarak hepimiz Allah’ın huzuruna sürüleceğiz. Ben Kuran ile hesap vereceğim (43/44), peki siz ne ile hesap vereceksiniz? 3/79 ALLAH’ın kendisine kitap, bilgelik ve peygamberlik verdiği hiç bir insan, “ALLAH’tan sonra bana da kulluk ediniz,” diye halkı kendisine çağırmaz. Aksine, “Öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince kendisini Rabbine adayan kullar olun,” der. Not: Bu yazı, Salt Kuran’da hiçbirşeyin eksik bırakılmadığına inanmayan bazı müslüman geçinen ataperestlere bir atıftır.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.