Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

bezgin

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    206
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek

bezgin - Başarıları

Ortak

Ortak (7/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Milli Savunma Bakanlığı, esasen savunma füzesi alımının 2006 yılında düşünüldüğünü, füzelerin Çin ile Rusya'dan da alınabileceğini (kim uygun teklif verirse) söylüyor. 2006 yılında düşünülmüş savunma füzesi alma projesi, tam da Dışişleri Bakanı komşu İran'da "dostluk kucaklaşması" yaparken yeniden neden ısıtıldı?Kim ısıttı? Nasıl bir tesadüftür? ABD, Irak'tan çekiliyor. Türkiye açılıma açılıyor. Bakan İran'a gidiyor. Dostluk elleri uzanıyor. ABD'den İran seni vuracak. Sana savunma füzesi satalım. Teklifleri yağıyor. Tesadüf müdür? Bu sorunun yanıtını ordunun generallerine soracak değiliz. Bu soruları; açılımcı demokratlara sormak ve cevabını beklemek durumundayız. 8 milyon dolarlık füze alımından Başbakan'ın, bakanların, iktidar partisi milletvekilleri ile Meclis'in ne kadar haberi var? Konuşuldu mu? Ne zaman konuşuldu? Konuşma kimlerin arasında geçti? Genelkurmay'ın gerçekten bu savunma füzelerinin alınması konusunda talebi varsa, füze savunma sistemine bakan proje ofisinin gerekçesi nedir? Türkiye'nin sınırlarında bugüne kadar işlev gören füze savunma silahlarının eksiği, gediği nedir ki, 8 milyar dolarlık yeni alımlar söz konusu edilmektedir? ABD füzelerini satmaya çalışırken; Türkiye'de ilişki kurduğu temsilcileri var mıdır? Savunma füzelerinin alınmasına ordu karar veriyor, talep ediyor fakat parası halktan çıkacağı için Meclis, harcamadan ne kadar haberli?.. neşe ile kalın
  2. Tek bir madde LÜTFEN OKUYUN!!!! Bruksel Zirvesi Sonuc Bildirisinden tek bir madde; okuduğunu anlayabilenlerin dikkatine. Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi' nden..... YORUMSUZ: Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi'nin "Türkiye" başlıklı bölümünden; "Presidency Conclusions" Madde: 23.."..müzakerelerin yalnız Türkiye'yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğini... Müzakereler sırasında Türkiye birkaç devlete bölünürse veya güneydoğu bölgesinde bir Kürt devleti kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere yapılacağına... ******************************************************************************************************************* Gazeteci Hayrullah Mahmut'u sevmem , Ergenekon duruşmasında çarpıcı iddialarda bulundu. 8 Mayıs 2009 tarihinde gercekgundem.com adlı internet sitesinde yayınlanan haberde; Ergenekon davasının duruşmasında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, tutuksuz sanık eski Star Gazetesi Ankara temsilcisi Hayrullah Mahmut' un açıklamaları dikkat çekiciydi. Ergenokon davasının tutuksuz sanığı eski Star gazetesi Ankara Temsilcisi Hayrullah Mahmut, savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in sorusu üzerine Levent Ersöz, Cem Uzan ve Atilla Uğur ile görüştüğünü söyledi. Hayrullah Mahmut, "Bana Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerikan Konsolosluğu’nda Cüneyt Zapsu ile yaptığı bir görüşmenin kaydı geldi. Mutlaka CIA göndermiştir. Başbakan Erdoğan, Amerikalıların karşısında iktidara gelmesi halinde yapacaklarını tek tek sayıyor. O CD’yi 50 milyon dolara vereceklerini söylediler. Ben üstlerime, Cem Uzan’a ilettim. Uzan almadı, 20 milyon dolara indirdiler. Parasız verirlerse yayımlayacağını söyledi. Sonra Cem Uzan’ın hükümetle pazarlık etmek istediği ortaya çıktı. O kayıtlar, AKP’yi yıkabilirdi. Baykal, Bahçeli, Ağar iktidara talip olmadıkları için kabul etmediler" dedi. Emekli Orgeneral Şener Eruygur’un kendisini çağırarak CD’yi sorduğunu anlatan Hayrullah Mahmut, "CD’yi vermeyi kabul etmedim" diye konuştu.Ergenokon davasının tutuklu sanıklarından İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in CD’ye ilişkin detayları sorması üzerine Hayrullah Mahmut, "Neo Sevr dediğimiz ABD ile gizli anlaşma. Anayasa değişiklikleri, Kürdistan kurulması, büyük Ermeni devleti... Bugünlerde bakın Mardin’de katliam oluyor, korucular hedef gösteriliyor. Hasan Cemal, Cemil Bayık ile görüşüyor. TSK’nin etkisizleştirilmesinin konuşulduğu şeylerdi" yanıtını verdi. ******************************************************************************************************************** "ABD ordusu Irak'ta bir kukla Arap Hükümeti ve bir kukla Kuzey Kürdistan yönetimi bırakıp fakat ülkenin tek zenginlik kaynağı petrolüne el koyarak geri çekiliyor" ifadeleriyle gündemin içini deşeleyen Vatan gazetesi yazarı Necati Doğru; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bir taraftan İran'la barışa dair görüşmeler yaparken, diğer taraftan ABD'yle 7.8 milyar dolarlık Patriot Füzesi pazarlığı çelişkisine değiniyor.Bu konu;benim dikkatimi çekti !ya sizin ? "40 gün önceki soruyu hatırladım. İçişleri Bakanı, 40 gün önce elinde "içeriği belli bir yapılacaklar listesi" olmadan yandaş 12 gazeteciyi toplantıya çağırıp "açılım görüşmelerini" başlattığında soru şuydu: ABD ordusunu Irak'tan çekmeye karar verdiği sırada "Türkiye'de açılım rüzgârı estirmek" Ortadoğu'da ABD taşeronu olmayla ilgili olabilir mi?25 yıldır terör var. AKP ise 7 yıldır iktidar. 7 yıldır "açılım" düşünmedi. Tesadüf müdür? ABD ordusu Irak'ta bir kukla Arap Hükümeti ve bir kukla Kuzey Kürdistan yönetimi bırakıp fakat ülkenin tek zenginlik kaynağı petrolüne el koyarak geri çekiliyor. Ve bizim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran'da "barışı ebedi kılma görüşmeleri" yaparken bir tesadüf daha patlıyor: ABD, Türkiye'ye 7.8 milyar dolarlık Patriot füzesi satacak. İnsan şaşırıyor. Tesadüf, tesadüfü kovalıyor. Derelerin intikamı başlamış. Henüz 2-3 yaşında bebeler, 80 yaşında nineler, servis minibüsünün içinde işçi kadınlar, altın uykusundayken TIR şöförleri boğulmuşlar. Korkunç maddi yıkım var. Türkiye çamur içinde. ABD Patriot satma peşinde. Derelerin ve dere yataklarının üzerine ucuz olsun diye konut, yazlık site, kışlık kooperatif evi, apartman, fabrika, alışveriş merkezi, otel, hastane, medya plazası yaptıracak kadar yoksulluktan, işsizlikten bunalan, küresel krizin delip geçtiği Türkiye, yaklaşık 8 milyar dolar füzeye para ayıracak. Niçin? Komşusu İran için... Bu tesadüf olabilir mi? Tesadüf olsa bile doğru olabilir mi? not:yazarın yazısından alıntıdır. ************************************************************************************** İsrail aleyhine ilk karar öncesi Türk heyeti salonu terketti... (UAEK) 53'üncü Genel Kurul Toplantısı'nın son gününde İsrail'in atom ve nükleer programlarını eleştiren bir karar çıktı. İsrail'in nükleer kapasitesiyle ilgili kaygıların dile getirildiği önerge 16 çekimser ve 45'e karşı 49 oyla kabul edildi. Arap Birliği üyesi ülkelerin sunduğu tasarıda, toplantıda tasarının oylanmasının ardından kabul edilen karar tasarısı ayakta alkışlandı. UAEK Genel Kurul Toplantısı'na, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 150 üye ülkeden Bakan ve üst düzey diplomat katıldı. "İsrail'in Nükleer Yetenekleri" başlıklı karar tasarısının gündeme alınması için yapılan oylamada Türkiye çekimser oy kullandı. Tasarı oylanması için çoğunluk sağlandı. Karar tasarısının oylanması sırasında salonda bulunan Türk heyetinin salonu terk ettiği görüldü. Türkiye böylece oylamaya katılmadı. ****************************************************************************** 'AYDIN DOĞAN'IN MEDYASINI ÜLKER'E VERECEKLER' Yeniçağ Gazetesi yazarı Sebahattin Önkibar bugün yazdığı yazısında Doğan Grubu’na verilen cezayı eleştirdi. Önkibat cezanın amacımın Ayın Doğan’ın medya organlarını ele geçirmek ve Ülker Grubu’na vermek olduğunu iddia etti. Önkibar Ülker Grubu’nun tıpkı Çalık Grubu gibi ikna edilmeye çalışıldığını yazdı. Bunun için Ülker’e kredi bile ayarlandığını iddia eden Önkibar, AKP’nin kendisi dışındaki tüm sermayeyi susturduğunu buna KOÇ Grubu’nun da dahil olduğunu söyledi. Sebahattin Önkibar’ın ciddi iddialarda bulunduğu yazısı: Doğan Grubuna verilen vergi cezası 3.5 milyar dolar civarı paraya tekabül ediyor ki bu meblağ dünya ölçeğinde bile çok çok büyük bir servettir ve IMF bile pek çok ülkeye bu miktarlarda krediler vererek ekonomik programlar uyguluyor. Tamam ceza kesinleşmiş değil, konunun yargıya gitmesi gibi boyutları var olmasına var da bu ceza bağlamında Doğan’ın imajının vurgun yiyeceği ve hacizlerle yüzyüze geleceği kesin gibidir. Görüldüğü gibi hadise aleni bir operasyondur ve Aydın Doğan’ın açıktan tasfiyesini amaç edinmiştir. Evet proje nettir. 1934 doğumlu yani yaşlılık sınırında olan Aydın Doğan’ı bu şekilde korkutup sindirmek ve bunun devamında da bıktırarak medya’dan çekilmesini sağlamaktır. Bu bağlamda Ankara’nın öbür yakasında spekülasyon kazanları kaynamaya başladı bile! Buna göre aracılar devreye girip Aydın Doğan’a “Sıfırlanmadan medya sektöründen çık ve kurtul” teklifini götürecekler. Başka bir anlatımla Tuncay Özkan’ın Kanaltürk’ü Akın İpek’e devretmesi misali iflas ya da batış olmaksızın alternatif bir yol önerecekler. Diyeceksiniz ki peki ya açılan vergi kaçakçılığı davaları? Medyayı alacak ya da aldıracak olanlar bu davaları da peşinen üstlenmiş olacaklar. Peki koca Doğan’ı kim mi alabilir? ********************************************************************************************************************************************* Kürt ve Ermeni açılımı raporları! Prof. Dr. Nurullah AYDIN Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi AKP kaş yapıyorum derken göz çıkarıyor. Battıkça batıyor. Tam bir panik havası var. Ülkeyi yönetecek bir şeyi kalmayan AKP, toplumun ve devletin DNA’ları ile oynuyor. Ekonomiyi boş vermişler. Çünkü satılmadık, devredilmedik bir şey bırakmadılar. Yabancılar, güle oynaya devasa kuruluşları, ele geçirdiler. Telekomünikasyon, iletişim, telefon ağı, turistik oteller, bankalar, sigorta şirketleri, limanlar, madenler, fabrikalar ne varsa yabancılarda! Yabancılara karşı kedi görüntülü AKP’liler, Türkiye’nin muhalefetine karşı kükrüyor.. Hem de ne kükreme! Ağızlarda köpükler saçılıyor, hiddet, kin, öfke, ne ararsanız var.. Foyaları meydana çıkanların faveranı ile gerçekleri dile getiren herkese saldırıyorlar.. Bu satırların yazarı yeniçağ gazetesinde Türk Devleti’nin DNA’ları ile oynanıyor başlıklı iki günlük röportajında; Kürt açılımı girişiminin; kapsamlı bir şekilde ABD-İngiltere İsrail projesi olduğunu açıklamıştı. Sonra; muhalefet liderler ve sözcüleri de ABD projesi diye aynı açıklamayı yaptılar. Açıklamalar ise devam ediyor! “Erciyes’te uluyorsun Ankara’da da uluyacaksın” diyen AKP ye MHP “it ürür kervan yürür” diye cevap veriyor. CHP ise “Kürt açılımı diyenler ülkeyi bölmenin eşiğine getirdiler. Yugoslavya ve Irak gibi paramparça oluruz. Kendinize gelin” diye uyarıyor. AKP genel başkanı; ABD’ce hazırlandığı iddialarına” bunu söyleyenler dediklerini ispat edemezse müfteridir, alçaktır” diye tepki gösteriyor. Aslında; RTE’nin dış telkinlerle hareket edildiği iddialarına verdiği tepki, gerçeklerin ortaya çıkmasından kaynaklanıyor. Peki ama ya gerçekler neyi gösteriyor acaba! Bakın; David L. Phliphs adında Amerikalı diyor ki; “ABD Dış politika Ulusal komitesi (NCAFP) tarafından yayınlanan “PKK’yı silahsızlandırma” raporu ile ABD Atlantik Konseyi(ACUS) tarafından yayınlanan “ Türklerle Irak Kürtleri arsında Güven inşa raporunu” üç ay önce Haziran 2009) da ben hazırladım.” diyor. ABD Dışişleri ve BM genel sekreterliği eski üst düzey danışmanlarından, Amerikan Atlantic Council araştırmacısı David Phillips'in aynı zamanda Amerikan hükümetinin desteği ile kurulan Türk-Ermeni Uzlaştırma Komisyonu'nun Bu komisyonun hazırladığı yol haritası Türk ve Ermeni hükümetlerine verilmiş ancak içeriği kamuoyuna açıklanmamıştı. Anlaşılacağı üzere, Kürt açılımı konusunda iki ayrı rapor yazan araştırmacı David Phillips, Ermeni açılımı raporunu da hazırlamış! Yani "Bir eli Kürt, bir eli Ermeni sorunu içinde".Yani önümüzdeki günlerde bu kez Ermeni Açılımı Projesi ortaya konulacak..Kürt ve Ermeni Açılım Projeleri, ortak bir projenin iki ayağı.Bazı Ermeni kaynakların yol haritasında, Türkiye'nin Ermenistan sınırını ön koşulsuz açması yer alıyor. ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye'deki ziyareti sırasında da benzer bir mesaj vermişti. Gerek hükümetin son açılımı gerek Ermenistan konusundaki girişimlerinin yabancı kaynakların telkinlerinden esinlendiği yolundaki izlenimler, bu bilgiler doğruluyor. ***************************************************************************************************** Günümüzün olgusu açık istihbarat ve sentezdir. Dolayısı ile bölgemiz ve ülkemizle ilgili bir konuya hükmederken illa da gizli servislerin sırlarına erişmek gerekmiyor zira artık pek çok şey alenen yapılıyor. Buradan hareketle Türkiye'de başlatılan Kürt açılımının (!) Irak'dan 2011'de çekileceğini açıklayan ABD'nin talebi ve hatta dayatması ile olduğunu bilmemek için zeka özürlü olmak gerekiyor. Washington ve Telaviv'in Ortadoğu'daki stratejik müttefikleri bundan böyle tartışmasız şekilde Kürtlerdir. Bu itibarla ABD çekilme sonrasında Kürtlerin ama özellikle de K.Irak'daki Peşmerge yönetiminin güvenliğini teminat altına almak istiyor. Böyle bir teminatın olmazsa olmazı Türkiye'nin bir şekilde ikna edilmesidir! Washington bölgede gardiyanlık görevini Türkiye'ye vermek istiyor. Karşılığında ise PKK'nın dağdan indirilebileceğinin işaretlerini veriyor! Ama tasfiye değil dağdan indirme! Bunun için de radikal adımlar yani açılım istiyor! Öncelikli hedefi PKK için Türkiye'nin K.Irak Kürtleri ile artık çatışmamasıdır. CIA ve MOSSAD'ın planı aşamalıdır. Birinci aşamada Türkiye'nin K.Irak'a hami olması temin edilecek. İkinci perdede Abdullah Öcalan Mandela'ya dönüştürülüp affedilmesi sağlanacak. Üçüncü aşamada ise oluşturulacak açılımın alt yapıları ve de yaratılacak Kürt Ulusu bilinci ile kalkışma iklimine geçilecek ve Doğu Anadolu'nun önemli bölümü BM gözetiminde Büyük Kürdistan adı ile K.Irak'la bütünleştirilecek. Hayır bunlar komplo teorileri değil. ABD'nin bu işin merkezinde olduğuna aslında bütün Türkiye şahit! Washington'un Ankara Sefiri'nin DTP'li Ahmet Türk ve Deniz Baykal'la görüşmesinden, elçilikte yaptığı onlarca kabul gözler önünde değil midir? Çok değil bir iki ay öncesine kadar "DTP PKK'yı terörist ilan etmedikçe, onlarla asla görüşmem" diyen Başbakan Erdoğan'ın bir gün ansızın Ahmet Türk'ü sürpriz bir biçimde kucaklamasını kim ABD telkini dışında mütalaa edebilir? Bakın CIA ve MOSSAD bir süredir ağları örüyor! Türk Silahlı Kuvvetleri ve milli kamuoyunu Ergenekon ile kelepçeledi! Tayyip Erdoğan ve AKP'yi de ekonomik kaos ve yolsuzluk dosyaları ile prangaladı! AKP ve Erdoğan'a, benimle olmazsan ekonomik krizi derinleştirir, dosyalarını servis ederim dedi! TSK'ya, benimle çatışır yörünge sapmasına gidersen her şeyini açığa dökerim mesajını verdi. Görüldüğü kadarı ile TSK değil ama AKP bugün rehin konumundadır! Dolayısı ile AKP'nin mayınlı araziyi peşkeş yırtınmaları gibi pek çok milli konuda teslimiyetçi tavrını bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor! Son iki ayda Türkiye'ye sokulan 20 milyar dolar kara para da bu projenin başka bir boyutudur ve hiç kuşkunuz olmasın ardında CIA ile MOSSAD vardır. Dediklerimizi yap, para akışı sürer diyorlar. Bu kriz ortamında borsamızın şaha kalkması ya da kaldırılmasına dikkatinizi çekmek istiyorum! Hangi yatırımcı zarar eden şirketlerin hisselerini bu zamanda alır? Görüldüğü gibi her cepheden büyük bir abluka var! AKP bu durumu görüyor ama dedik ya denize düşmüş sarılacak yılan arıyor! Açılımı taahüdü gereği kesin yapacak ama sınırlarını tayin edemiyor.. Beşir Atalay'ın turları tepki ölçmek ve açılımın sınırlarını tespit içindir!... Not:Yazıların büyük bir kısmı alıntıdır.Okudum uzun bir zaman düşündüm kaba tabirle "kafayı sıyırmak" üzereyim forumla paylaşıyım..Üzerimdeki biraz gerilimli biraz üzüntülü havayı buralara da yayayım istedim Ülkeyi yönetenlerin, İslamcı örtü kaldırıldığında hangi etnik kimliğe mensup oldukları açıkça görülecektir. İslami örtü etnik aidiyeti örtüyor.Bir daha Yeniçağ okumayacağım! Damarlardaki kan, beyinlerde örtülü geleneksel kin ve nefret, Türk Milleti’ne zehir olarak akıyor.. Ama halk yığınları hala bunları İslamcı kimlikleri ile algılıyor destekliyor. Ne diyelim ki Olan bitenleri izleyelim ve görelim. Günün Sözü: Okumazsan, araştırmazsan, sana anlatılanları doğru kabul eder, köleleşirsin. Neşe ile kalın
  3. AKP NİN İSTEDİĞİ OLDU ...12 MAYISDA BAŞLAYAN MAYIN MESAİSİ GEÇEN GECE SONA ERDİ TBMM GENEL KURULDAN GEÇTİ.ARAZİ 44 YILLIĞINA KİRALANACAK AKILDA KALANLAR : 1)bölgede yaşayan topraksız köylülere Arazinin bırakılması önerileri reddedildi 2)bu Milletin vekili dediğimiz insanlardan sadece 91 Bu Milletin vekili imiş gerisini kayıp ettik 3)yoğun tartışmaların arkasından yasalaşan tasarı neticesinde DTP CHP ve MHP adlı partilerin 15 saat muhalefetine rağmen sert tartışmalara rağmen geçti. 4)Yasaya göre, mayın temizlemeyi öncelikle Milli Savunma Bakanlığı yaptıracak. Bakanlık, Kamu İhale Yasası’nda savunma ve güvenlik hizmetleri için tanınan istisnadan yararlanarak davet usulüyle ihalesiz olarak işi yaptırma yoluna gidecek. Bu gerçekleşmezse, ihaleye Maliye Bakanlığı hizmet satın alarak çıkacak. Mayınlı araziler bu iki şekilde de temizlenmezse, tarımsal amaçlı kullandırılmak karşılığında ihale edilecek. Arazilerin temizlenmesi 5 yılı, temizleme karşılığı tarımsal faaliyetlerde kullandırılması ise 44 yılı geçemeyecek. 5)Yeni yasada topraksız köylülerimiz de kayıp etti.. 6)Tüm-Köy Sen ve Ziraat Odaları olmak üzere bir çok kesimin bu yönlü taleplerine Başbakan, “Kusura bakmayın. Böyle bir niyetimiz yok” dedi ve bu gibi odalarımızı da kayıp ettik. 7)Düzce kongresinde “Bu ülkeden azınlıkları kovduk. Bu faşizan bir yaklaşımın ürünüydü” sözleri ile faşizm gündeme oturdu. 8)ihanet ve peşkeş kavramını biraz daha yakından tanıdık. KAFAYA TAKILANLAR Bakalım Cumhurbaşkanlığı ile noterlik makamı aynı mı değil mi ? onu öğreneceğiz Anayasa Mahkemesi mi diye bir kavram kaldı mı var mı yok mu onu da öğreneceğiz Öğrenemediğimiz tek şey TSK lerinin bu konuda ki hassasiyeti.. Neşe ile kalın
  4. siz ve sizin gibi ortak noktamız bu forumda yazdığımız konuları paylaşmak olan insanlardan böyle bir mesaj gelmesi ben hem üzdü hem sevindirdi ..Sevindim;çünkü hala birbirini merak eden eksikliğini hisseden insanlar var üzüldüm; bu duyarlılığı ben dahil hala güncel hayatda göstermiyoruz.. teşekkür ederim 2 parça alçım kaldı ..eğer değneklerim ve doktorum müsade ederse..özel hemşiremle geleceğim (eşim) neşe ile kalın
  5. eşimi ayarlarsam kafaya alabilirsem ben de gelmek isterim....benim için geçirdiğim kazadan sonra değişiklik olur
  6. Öncelikle bir akşam vakti İstanbul trafiğinde 34 plakalı bir ticari aracın çarpması sonucu atmış olduğum taklalardan dolayı aracımın içinde sıkışıp daha yeni yeni kendime geldiğim için çok şanslı; forumdan ve siz değerli forum üyelerinden ayrı kaldığım için çok şanssızım diye düşünüyorum. Yattığım yerden yakın zamanda olan ve beni üzen pek çok olaya değişik açılardan bakma şansım oldu okudum okudum okudum...!ve gördüm ki burda yazdıklarımız ve paylaşdıklarımız 10 cümle ise az da olsa1 cümlesi bile olsa sosyal hayata sızıyor.Bu beni çok mutlu etti aslında konuyu MAYINLAR, ZİRAAT VE SİYASET diye 3 e ayırabiliriz... Mayınlar bugün Afrika’da, Asya’nın çeşitli ülkelerinde, Avrupa’nın ortasında ki Bosna-Hersek ve Kosova gibi ülkelerde hala büyük bir problem teşkil etmekte ve pek çok insanın ölmesine veya sakat kalmasına sebep olmaktadırlar.BM kararları bunların temizlenmesi ve dünya’nın bir an önce mayınlardan arındırılması kararı alınmışsa da bu son derece yavaş işleyen bir uygulamadır.Suriye ile Türkiye arasında uzun yıllar “kapalı sınır politikası” uygulanmış, tel örgüler ve mayın yatakları ile bu yasaklar pekiştirilmiştir. Son yıllarda ki olumlu gelişmeler sonucunda iki ülke arada ki arazinin temizlenmesine ve mayınların kaldırılmasına karar verilmiştir. Ama bu gün daha başka bir problem ortaya çıkmış bulunmaktadır.Bu mayın temizleme konusu teknik bir olay olmanın çok ötesinde önemli etkileri olacak bir olaylar dizisinin ilk adımı olarak görülüp, dikkatle izlenmelidir derim.Bu konuda üzerimize düşen uyarma, aydınlatma, ikaz etme görevlerini yerine getirmeye çalışırken, bu “temizleme işinin” bizatihi kendisinin tam bir gizli mayın yatağı olduğu konusunun da aydınlatılmasına çalışılacaktır. Olayda ki çelişkiler: Mayın temizleme konusu: En az 10-15 yıldır fikri alt yapısı yavaş, yavaş hazırlanan bu olayın eriştiği nokta hem Türkiye ve hem de Orta Doğu açısından tehlikeli bir durum ortaya çıkartmaktadır.• Mayın temizleme olayına birçok değişik grup sahip çıkmaya veya elde etmeye çalışmaktadır. İşin en garip yanı ise ellerinde bu konuda en son teknolojiye sahip olan ve her türlü imkanı bulunan ve bu mayınların haritalarına da sahip olan Askeriye’nin, bu konu ile ilişkisi kesilmiş bulunmaktadır.Tekrar ediyorum: elinde teknolojisi ve mevcut mayınların işaretlendiği arazi haritaları bulunduğu halde ve herkesten ve her kurumdan daha ucuza ve daha iyi bir şekilde bu temizleme işini gerçekleştirebilecekleri halde Genel Kurmaya bu görev tevdi edilmemektedir.* Mayınlı arazinin tüm haritaları Genel Kurmayda bulunmakta ve bu işi 35 - 36 milyon Dolara halledebileceklerini söylemektedirler. Ama bu da kabul edilmemektedir. Ayrıca, bu işi özelleştirme idaresinin yapmasının önü de hukuken kesilmiştir. * Tam bu günlerde, TBMM’de bu konuda yeni bir kanun çıkartılmaya çalışılmakta olup, bu kanunla mayın temizleme işi halledilmeye çalışılmaktadır. Bunun anlamı şudur: kanunda’ki tarife uyan özel şirketlerin bu işi üstlenme hakları doğacaktır. Adeta “şiparişe uygun şartlarda” hazırlanacak gibi görünen bu kanundan kimlerin yararlanacağı BÜYÜK DİKKATLE İZLENMELİDİR.Böyle bir durumda herhangi bir paravan şirket olabilir, hatta görünürde TC uyruklu kişiler olabilir ama onların kimlerle ortak olduğu bilinmelidir. Şu anda bu mayın temizleme işine en çok İsrail devleti ilgi göstermektedir. Bu şirketlerin ortaklarının İsrail uyruklu kişiler olması adeta kesin gibi görünmektedir.Arazi mayından temizlendikten sonra 49 yıllığına da tarım için kiralanmış olacaktır. Burada yapılacak olan tarımdan kazanılacak para çok yüksek bir meblağdır. Bu otomatik olarak, mayını temizleyen kim ise o kimseye gidecek muhteşem bir kar’dır. Böyle bir “Yabancı İhalenin” Sakıncaları: Kendi topraklarımızın üstünde, başka bir ülkenin fiili kontrol ve hakimiyetini kabul etme durumunun ortaya çıkmış olacaktır.Mayınlı arazi en az 350,000 dönüm olup, buna Ceylan pınar ve diğer devlet çiftlikleri de eklenince söz konusu kiralanacak arazi yaklaşık 650,000 dekar araziye çıkmaktadır. Kimine göre nerede ise iki KKTC toprakları kadar bir yer. Ama , muhakkak ki Aydın ilinin ekili-dikili topraklarının 2 katı kadar yer olacaktır. Bu topraklar yarım asırlık bir dönem için ( 49 yıl) başka bir devleti beslemek üzere tarıma açılacaktır. İlaveten içinden (büyük ihtimalle) petrol çıkarsa, bunun da kullanma ve işletme hakları kiralayan devletin veya firmaların olacaktır. * Zaten Türk devleti GAP projesi ile buraları suladığı için, kiralayan her kim olursa, onların su getirme zahmeti de olmayacaktır. Yani masraf ve zahmet’in tümünü Türk devleti ve sonuçta Türk halkı karşılamış olduğu halde, faydasını ve kar’ını başkaları kullanacak ve yararlanacaktır. Gözden kaçan büyük tehlikeler: • AB 2004 İlerleme Raporuna bakıldığı takdirde Türkiyen’nin GAP sularının belli bir tarihte “uluslarararası bir su yönetim idaresine” yerleştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu husus, hernedense hiçbir zaman TBMM de görüşülüp, tartışılmamıştır. (çok garip bir olay ! ) Yine aynı AB raporu’nun su ile ilgili kısmında adeta bu işlemin gerekçesi gibi yazılan bir diğer husus da, bunun İsrail’in ve komşularının eşit su haklarının korunması olduğu hususudur. (bunu yazan AB devletleridir, kısaca niyetlerini belli etmektedirler).( 2004 İlerleme Raporunun Ingilizce metninde, Meseleler Raporu kısmında, sayfa 10 da orjinal hali ile okunabilir) • Kıbrıs adası da vaktiyle, Ingilizlere , sadece donanmalarının bakım ve ikmali gayesi ile geçici olarak kiralanmış ama ondan sonra da Ingilizler oradan ayrılmamışlardır. İngilizler halen Kıbrıs’ta askeri üs bulundurmaktadırlar. Bu alınacak büyük bir ders olmalıdır. •Adı geçen alanlar İsrail veya perde arkasında ki İsrail firmalarına kiralandıktan sonra Israil’in hayali ve ideali olan Dicle-Fırat sularına ulaşmış olacağı da gözden kaçmamalıdır. Acaba hükümet bu hususları göz önünde bulundurmaktamı dır? •Manavgat suyunu “ pahalı “ diyerek almaktan vazgeçen İsrail’in su derdi de böylece halledilirken ilerki yıllarda beklenen “gıda darlığı” sırasında da “gıda derdi” de halledilmiş olacaktır. • Dünya’nın yakında” gıda kıtlığı ve su sıkıntısı ile “ karşı karşıya kalacağı Dünya Çevre Raporlarında çokça anlatılmaktadır. Böyle bir dönemde yurdumuzda, sınırlarımız içinde gelişeceği açıkca görünen böyle bir durum, vahim bir gelişmedir. • Diğer taraftan, ilişkilerimizi geliştirmeye çalıştığımız Suriye açısından da son derece zor bir durum ortaya çıkacaktır. Suriye’nin Güneydeki Golan tepeleri( yine su kaynakları ile dolu olduğu için) zaten İsrail’in işgali altındadır. Şimdi de mayın temizleme ve tarım yapma bahanesi ile Kuzeyinde ki topraklar da İsrail kontrol’ü altına girerse ortaya kabul edilemez bir durum çıkacaktır. Kıralanacak araziye katılması düşünülen Ceylan Pınar yöresinin de yer altı suları çok boldur. Bunun da kullanım ve kontrolu yabancıların eline geçmiş olacaktır.Buradan herkes duysun diye tekrarlıyorum: bütün bu şartlar altında ihaleyi yabancılara vermenin hiçbir alemi ve ihtiyacı yoktur hatta sakıncalıdır, tehlikeli sonuçlar doğurabilir. İşimizi, en iyi ve doğru şekilde, kendimiz yapabiliriz. Neşe ile kalın
  7. - Hüseyin Üzmez'in tutuklama talebi reddedildi.-
  8. ADLİ TIP KURUMUNDAN BAHSEDECEĞİM kimler bunlar .... Bir ülkede 3 şey çok önemli bu şeyin ..asla dejenere olmaması lazım. 1-eğitim 2-Güvenlik 3-Sağlık EĞİTİM konusunda çorabına adını yazmış kişiler ve onun müritleri ile ilgili hiç bir şey yazmak istemiyorum yeri burası değil GÜVENLİK konusunda aynı anda 15-20 mehmetçiğin şehit olduğu bir ortamda golf oynama zevkinden veya Mayıs ayının ilk günü çay bahçesinde oturup kahve içen insanların kafasına jop vurup da Gene Aynı topraklarda Güney Doğuda bir ilimizde nerede ise isyan ayaklanma çıkarmak için toplanmış olan bir grup kendini bilmeze mehter marşı dinletenlerle ilgilide bir şey yazmak istemiyorum burası yeri değil KİM BUNLAR ...TANIYAN VAR MI İÇİNİZDE BEN TANITAYIM 1-Öz babasının tacizine uğrayan engelli kız çocuğu için ‘Birşey anlamamıştır’ raporu veren 2-Üzmez’i hapisten kurtarma raporu veren Adli Tıp Kurum’nun sicili giderek kabarıyor. VAKİT Gazetesi Yazarı Hüseyin Üzmez ve Satranç Hocası Halil Sertaç Dalkıran dosyalarındaki raporları nedeniyle Adalet Bakanlığı’nca inceleme başlatılan Adli Tıp 6. İhtisas Kurulu’nun, bir başka çocuk istismarı olayında yine çok tartışılacak bir rapora imza attığı ortaya çıktı. Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde yaşayan B.E (11) isimli kız çocuğunun, öz babasının cinsel istismarına uğradığı ihbar edildi. İhbarı yapan B.E’nin öğretmeniydi. B.E okulda hırsızlık yapmış ve neden hırsızlık yaptığı sorulduğunda babasının istediğini söylemişti. Babasını sevip sevmediği sorulduğunda “hayır” diyen B.E, “Babasının bacaklarının arasına ..................soktuğunu ve canının acıdığını” anlattı. Bacaklarının arasına ne soktuğunu göstermesini istendiğinde ise, öğretmenler odasındaki insan vücudu maketindeki ......organı gösterdi. B.E’ye babasının bunu başka kimseye yapıp yapmadığı sorulduğunda ise “benden başka anneme de yapıyor” cevabını verdi. Heyet B.E’den alınan bilgilerin güvenilir ve tutarlı olduğunu, babasının cinsel istismarına maruz kalan çocuğun korunma altına alınması gerektiği, baba M.E hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 7 Şubat 2008 tarihli iddianamesiyle, M.E’nin öz kızına cinsel istismarda bulunduğu ve yargılanması istendi. M.E tutuklanarak cezaevine girdi. M.E 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada tutuklu yargılanırken, Adli Tıp 6. İhtisas Kurulu’ndan beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığına dair rapor istendi. Yine aynı Kurul bu kez 5 üyesiyle M.E’nin tahliye olmasına neden raporu verdi. Heyet bu kez Ruh Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Dr. Yalçın Ergezer, Adli Tıp Uzmanı Dr. Gökhan Eriş, Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı Prof. Dr. Seyfettin Uludağ, Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Hamdi Özkara, Çocuk Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Haluk Emir’den kuruluydu. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 10 Temmuz 2008’de gönderdiği yazıya 15 günde yani 25 Temmuz 2008 tarihli raporla yanıt verildi. Raporda şöyle denildi: “Çocukların 12 yaşının bitiminden evvel tecavüz olayının ahlaki redaetini (ahlaki kötülüğü) idrak ve fiile ruhsal yönden mukavemet etmesine imkan verecek psikoseksüel olgunluğa erişmemiş olduğunun klasik tıbbi bilgiden olduğu, bu duruma göre B.E’nin 2006-2007 yıllarında mağduresi bulunduğu olayın ahlaki kötülüğünü idrak edemeyeceği, fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olamayacağı, mağduresi bulunduğu olay nedeniyle beden ve ruh sağlığının bozulmadığı oy birliğiyle mütalaa olunur.” M.E. tahliye edildi. ne diyeyim... malvarlıkları araştırılsın diyeceğim olmayacak kendi çocukları yokmu diyeceğim olmayacak acaba bizim bilmediğimiz başka raporlarda mı var diyeceğim olmayacak dip not I:(ÖNEMLİ) Bazıları bu haberleri kullanıp kişilerle kurumları karşı karşıya getirmek isteyebilir (http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=735996 )ben her ihtimale karşı alıntı yaptığım adresi vereyim de haber GAZETE VATAN 06.11.2008 dip not II:(ÖNEMLİ) Vakit yazarı Hüseyin Üzmez yeniden tutuklanabilir! neşe ile kalın
  9. yeri belki burası değil ama...herkes okusun diye buraya verdim neşe ile kalın
  10. İNTERNETHABER Hüseyin Üzmez'i kurtaran tartışmalı Adli Tıp Kurumu raporunu hazırlayan uzmanların tehdit aldıkları ortaya çıktı. Rapora imza atan Prof. Dr. Seyfettin Uludağ, Üzmez raporuyla ilgili olarak karısından bile tepki aldığını söyledi. Prof. Uludağ, "kararımız doğru ancak bir baba olarak rahatsızım" dedi. pöh.... Neşe ile kalın
  11. Hüseyin Üzmez hasta mı Suçlumu 1)Cinsel taciz ve istismar olaylarında kurbanlar kadar faillerin de muayenesi gerekir. Sayın Hüseyin Üzmez'in psikiyatrik kontroldan geçmemesi çok şaşırtıcı. 2)Çocuğa cinsel taciz suçundan sanık Sayın Hüseyin Üzmez'le ilgili Adli Tıp Raporu ciddi şekilde tartışılıyor. Ancak tartışma hep çocuk çevresinde dolaşıyor. "Çocukta cinsel taciz sonucu nasıl fiziksel veya ruhsal hasar olmazmış" tepkisi var. Fakat asıl tartışılması ve kamu vicdanının rahatlatılması gereken konu çocuk değil 78 yaşındaki aktördür. Muayene edilmesi ve hasta olup olmadığının değerlendirilmesi gereken kişi odur. 65 yaşını geçen bir kişi notere işlem için gittiğinde 'Akıl zayıflığı, hastalığı veya bunama belirtileri' olup olmadığına dair Psikiyatrik Rapor istenir. Sağlam raporu olmayanlara verilecek her karar da bu eksiklik Yargıtayca bozma nedeni olarak kabul edilir. Eğer cinsel davranım bozukluğu 'Seks Bağımlılığı' tanısını alıyorsa ceza azami sınırlardan verilir. 3)Üzmez'in cezaevinden çıkar çıkmaz televizyonlarda boy göstermesi, olayı küçümsemesi, fevri konuşmaları, kendisine kızların asıldığını övünerek anlatması, kişilik değişikliği gösteren bir tür bunama belirtilerini çağrıştırmaktadır. 'Disinhibisyon' denilen araz da kişi isteklerini, konuşmalarını, öfkesini denetlemeyi başaramaz. Sayın Üzmez'in davranışsal belirtileri olan kişilik değişimi biçiminde bir tür bunama içinde olması kuvvetli bir ihtimaldir. 4) Hüseyin Üzmez'in eşinin pişkin tavırları çok şaşırtıcı ve bilincsizce. Hiç mi kadınlık onuru yok, bu nasıl dindarlık anlayışı? Bunlar olayın zavallı tarafları Demek ki insanlar nefislerini ve menfaatlerini herşeyden daha çok seviyorlar ve inançlarını kolayca ucuza satabiliyorlar. Eğer Sayın Hüseyin Üzmez sağlıklı bir insan ise vicdanının sesini dinler inzivaya çekilirdi. Hem kıza ve ailesine zarar vermemiş olur hemde dostlarının yüzüne bakabileceği, başı dik dolaşabileceği güne kadar aklanmayı beklerdi. Ama nerde .... Onu savunan kollayan dostları Hüseyin Üzmez'le torunları ve kızlarını aynı evde bırakıp bırakamayacaklarını düşünsünler. Mutlaka tavır koysunlar . Buna faydalı mahalle baskısı denilir, toplumu ve gelecek kuşakları korumuş oluruz. Bunlar da olayın olmasını istediğimiz ama bu gidişle göremeyeceğimiz tarafları neşe ile kalın
  12. artık bazı gerçekleri görelim ne olur ...syn dünya hepimizin Millet aç onlar para saçıyor! 03 Kasım 2008 Pazartesi 08:49 Dünya kirizi, işsiz kalan yüzbinler kimin umrunda! Urfa'da bir aile sadece pistte oynayanlar için 60 bin doları havaya saçtı. Dow Jones tepetaklık olmuş, dünyanın en büyük bankaları çökmüş kimin umurunda! Şanlıurfalı iki aile, yaptıkları dillere destan düğünle, global ekonomiyle göbek bağlarının olmadığını ispatladı. Şanlıurfa’nın ünlü aşiretlerinden 45 bin kişilik Şeddatların önemli isimlerinden Cevher Kırmızı, önceki akşam Kaya Ramada Otel’de oğlu Serkan’ı Selvi Ailesi’nin kızı Hüsniye ile evlendirdi. Hüsniye-Serkan çiftinin mutlu gününde sahneye türkücü Cengiz İmren ile Benhur çıktı. Şanlıurfa Saz Ekibi’nin türküleriyle renk kattığı gecede halaylar çekilirken zılgıt sesleri birbirine karıştı. Şeddat ve Selvi ailelerinin 1 saat içinde ‘sadece’ havaya 1’lik ve 10’luk olmak üzere toplam 60 bin dolar saçtığı öğrenildi. 30 KİLO ALTIN TAKILDI Gelin ve damadı kutlamak için sıraya giren 1400 davetli, gecenin sonunda mutlu çifte küçük bir servet bıraktı. Geline 30 kilo altın hediye edildi. 230 bin dolar ve 300 bin YTL para takıldı. Saz ekibi ve garsonlar düğün sahiplerinin bahşişleriyle bayram etti. falan filan...vb..işte gerçek bu asimilasyon politikasi varsa bunu herkese uygular, bu Kürt'ler icinde gecerlidir diyorsunuz..bunlar ya abhaz kökenli vatandaşlarımız ya da sizn asimile olmaya zorlanıyorlar dediğiniz grupdan değil yanlış anlaşılmasın hertürlü fikre saygı duymalıyız... ama burda ve cevremizde oluşan gelişmelerde amaç Kürt bağımsızlığı veya ezilen toplum vb...konuları işlemek değil böyle ve böyle yaşayan birkaç yüz aileyi ihya etmektir..Syn Demirefenin çekmek istediği dikkat gibi bir dikkati de buraya çekmek isterim... neşe ile kalın
  13. Microsoft Teknoloji Pazarlama , Live Mesh teknolojisi ile bilgisayarl kullanıcılarının dosyalarına her yerden erişebileceğini söyledi. Mesh'in şebeke, ağ anlamında kullanılan bir network terimi olduğunu belirten Microsoft Teknoloji Pazarlama, Live Mesh'in farklı bilgisayarlar arasında dosya senkronizasyonu sağlayan bir servis olduğunu hatırlattı. Bilgisayarınızdan seçtiğiniz dosyalara web üzerinden erişmenize olanak sağlayan bir hizmet şu anda beta aşamasında. Hizmetten yararlanmak için Windows Live ID'si ile www.mesh.com adresine giriş yapmak yeterli. Şimdilik sadece Windows XP ve Vista ile çalışan Live Mesh için Microsoft, yakın gelecekte Mac ve mobil cihazlarla da uyumlu sunucular hazırlamayı planlanıyor.
  14. Syn.Birce doğrudur... Böyle bir çalışma var başta 3 büyük ilde olmak üzere Site ve İşmerkezlerinde bu tür çalışmalar T.Telekom tarafından projelendirilmek sureti ile yapılıyor tabi bunun için Bakır kablo değil Fiber optik kablo sistemi iskeleleti oluşturuluyor yani daha detaylı malzeme ve kaliteli altyapı tabi bunun için de daha fazla maliyet ve para sonuç olarak reklam ve gelirlerle düşürülebilirş...Yani şöyle bir örnek verilebilir...Kişisel doğalgaz aboneğindeki ödenen Fatura ile Bir İş Merkezi veya Sitedeki merkezi sistemdeki ödenen doğalgaz aboneliği faturası arasındaki fark gibi diyelim neşe ile kalın.
  15. burada açılan konuda olay son yazıda "değil öyle" nickli kullanıcı tarafından farklı boyutlara taşınmak istenmekte olup kurum ve şahıslar üzerinden yorum yapıldığından dolayı cevap hakkım doğduğu halde CEVAP HAKKIMI KULLANMADAN KONUNUN KAPATILMASINI istedim çünkü 1. Konu Dursun Uyar'ın Takayasu hastalığı değil hastalığı bahane ederek hapsi cezasını ertelemesindendir..Daha evvel de yazdığım gibi "İbni Sina Hastanesi veya Prof. Dr. Murat Turgay'a ait en ufak bir hakaret iftira ve mesleki konularda aşalayıcı bir cümle kulanılmamıştır. 2-Yalancı kelimesini üstüme ve bu konuyu benim açımdan düşünüp tartışıp fikirlerini paylaşan bu foruma ait hiç bir kullanıcı da üzerine almamıştır...Hem kendi açınızda karşınıza insanları alıp yalancı bunlar diye bir düşünce tarzı ortaya koyuyor hem de insanlara fikirlerinizi aşılamak için mağduru koruyan bir kahraman edasıyla cevrenizde forum ortamında bir oluşum yaratıp "vicdanınıza bırakıyorum sevgili arkadaşlar" cümlesini kullanıp insanları gruplara bölmeye çalışıyorsunuz.Gene daha evvel yazdığım gibi konu güncel medyadan alınmış medyamız herkonuda olduğu gibi bu konuda dafikir beyan edecektir.Medyayı da yalancılıkla suçlamak ...(gerçi yabancı olduğumuz bir olay değil bu ya neyse...) 3.Sonuç olarak tarafıma söz hakkı doğmuş olduğundan ya şahsım tarafından açılmış olan konuya cevap hakkımı kullanmamak ve konunun kapatılmasını syn adminlerden istedim..Bana "konu kapatılmaz.söz hakkı doğarsa cevap verin "dediler..ama ben yazmadım...insanları ve kurumları karşı karşıya getirmeye yönelik ve gruplaşma yaratmak isteyen yazılarınızı ve konuyu işleyiş tarzınızı beğenmediğimden konunun kapatılmasını istedim;herhangi bir pasifizim ve ürkme olarak algılanmamasını özellikle arz ederim. syn."değil öyle"nickli kullanıcı Daha yazmak istediğim çok şey var ama...maalesef farklı yerlere varacak konu sadece şu son satırın adminler tarafından silinmemesini arz ederim... NE BEN NE DE BU FORUMDA BU VE DİĞER KONULARA SYN"DEĞİL ÖYLE" VE ONUN GİBİ DÜŞÜNENLERİN KARŞISINDA YAZI YAZAN HİÇ BİR FORUM ÜYESİ YALANCI DEĞİLDİR YALAN YAZI VEYA ALINTI YAPMAMIŞTIR YAPMIŞ OLSA BİLE SYN"DEĞİLÖYLE" NİCKLİ KULLANICI BU KONUDA YORUM YAPIP İNSANLARI YALANCILIKLA İTHAM EDEMEZ NEŞE İLE KALIN
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.