Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BrainSlapper

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    2.691
  • Katılım

  • Son Ziyaret

BrainSlapper tarafından postalanan herşey

  1. BrainSlapper doğum gününüz kutlu olsun!

  2. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    Sayın politika, Yukarıdaki yazınız çok şey söylüyor. Umarım bu başlığı takipeden herkes okur. Saygılar, sevgiler.
  3. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    Biz Amerikancı değiliz kardeşim. Biz Rusyacı da değiliz. Biz İsrailci de değiliz. Biz Irancı da değiliz. Biz Hamas taraftarı da değiliz. Biz ümmetçi de değiliz. Biz ırkçı milliyetçi de değiliz. Biz bu ülkeyi seven insanlarız sadece. cereyan eden olayları, kahvehane müdavimlerinin gördüğünden daha ayrıntılı görmeye çalışıyoruz. Sadece şunu söylüyoruz: Hamas'ın davasına Hamas'tan fazla sahip çıkmak bu ülkenin çıkarına değildir. Dünya'nın ekonomik kriz yaşadığı bir ortamda, Dünya Ekonomik Forumunda, Başbakanımızın Hamas Sözcülüğü yapmasını değil, Türkiye'nin krizi en az tahribatla atlatması için bağlantılar kurmasını bekleriz. Ayrıca son tahlilde, Başbakanın şovu kişme yaramıştır ona bakarız. Türkiye'ye mi? İsrail'e mi? Filistin Halkına mı, Hamas'a mı, PKK'ya mı, BOP'çulara mı? AKP'ye mi? Başbakan'ın şovunun, ne Türk Halkına, ne İsrail Halkına ne de Filistin Halkına bir faydası olmamıştır. Başbakanın şovunun, Hamas'a, PKK'ya, BOP'çulara, AKP'ye faydası olmuştur. Yaptığımız şey İsrail savunuculuğu değildir. Bu böyle biline öncelikle. Eğer başbakan, orada Hamas sözcülüğüne soyunup şov yapmayı yeğleyeceğine, cevaplayamadığı soru ile karşılaşınca, moderatörü bahane edip adam gibi tartışmadan ayrılsa idi, sonna kadar ben de arkasınsaydım. Peres'in "İstanbul'a hergün füzeler düşse siz ne yaparsınız?" sorusuna cevap veremeyince olay çıkarıp masayı dağıtacağına, "Sayın Peres biz de yıllardır terörle uğraşıyoruz, ama çocukların ve diğer sivillerin ölümüne yolaçmamak için elmimizden gelen itinayı gösteriyoruz. Terörle mücadele konusundaki tecrübelerimizi paylaşmaya hazırız. Böylece teröristlerle mücadele sırasında sivillerin telef olmasının önüne geçebiliriz" deseydi, bu şekilde konuyu başka bir yöne çekerek topu karşıya atsaydı, ayağa kalkar ben da alkışlardım. Ama diyemedi. Dİyemez. Zira Hamas'ı terör örgütü olarak görmüyor. Zira, Hamas'ın sözcülüğüne soyunmuş. Eleştirdiğimiz insanlardan farkımız şu: Başımızda terör belası varken, başkasının teröristine sahip çıkmıyoruz. Başbakanımızın Hamas Sözcüsü gibi değil, Türkişye Cumhuriyeti Başbakanı gibi davranmasını bekliyoruz. Başbakanımızın, Hamas'ı, PKK'yı, Türkiye'yi AB hedefinden uzaklaştırmak ve BOP'un parçası yapmak isteyenleri değil, Türk Halkını sevindirecek söylem ve eylemler yapmasını istiyoruz. Başbakanımızla, sadece Hamasçılar, Polat Alemdar fanatikleri, kahvehane müdavimleri, AKP'den yemlenenler, George Bush ve diğer BOP'çular değil, tüm Türkiye halkı gurur duysun istiyoruz. Yanlış birşey mi istiyoruz? Saygılar.
  4. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    Tamamıyla katılıyorum, her iki yazının da her cümlesine. Saygılar.
  5. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    Sayın Dogrucudavut, Sayın yakışıklı açıklamış zaten Biz Emine Ayna gibi düşünmüyoruz, sadece Başbakan'ın Davos şovunun kimin ekmeğine yağ sürdüğüne işaret etmek istiyoruz. İçimiz kan ağlıyor. Zira ne kadar Türkiye düşmanı varsa, Başbakan'ın şovu onları sevindirmiştir. Başbakan'ın şovu kime yaramıştır? Türkiye'nin AB'ye üye olma hedefini istemeyen bazı Avrupalılara. Türkiye'nin AB'ye üye olma hedefini istemeyen bazı Türklere. Hamas'a. PKK'ya. BOP'çulara. (George Bush politikalarına.) Bu şovdan kim zarar görmüştür? Sadece Türk halkı. Saygılar.
  6. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    Başkasının teröristine sahip çıkarsan, öncelikle kendi teröristini meşrulaştırmış olursun, ayrıca başkalarına da senin teröristini destekleme hakkı verirsin. Nihayet bugün ilk örneği çıktı. Daha arkası da gelecek bunun... Eylem şeklinde gelecek... PKK Başbakan'ın Peres'e söylediği lafın arkasına saklanıp, istanbul'u da bombalayacak, Ankara'yı da, Diyarbakır'ı da. Saygılar.
  7. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    Bu arada, Sayın doğrucudavut'un tespiti de çok yerinde. Saygılar.
  8. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    Teşekkürler. Öyle bir başbakan maalesef bize değil, Hamas'a nasip oldu. Tayyip Erdoğan, Hamas'ın sözcülüğünü yaptığı kadar, onların haklarını koruduğu kadar, acaba birgün Türkiye'nin de haklarını koruyacak mı? Türkiye için mücadele edecek mi? Saygılar
  9. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    ******* * Fanatikler ve müritler nasıl düşünür, düşünme sistemleri nasıldır, bilmiyormuş gibi yazı yazıyorsun. Başbakanın yaptığı da, moderatörün davranışı da komplo falan değildi, spontane bir olaydı, ama mahalle kabadayıları değil de, devlet adamlarının katıldığı yerlerde spontane aksiyon filmi çevrilmez. Ama bir fanatiğin katıldığı tartışmalar böyle aksiyon filmlerine döner. Karşısındakini hiç dinlemeyen, sadece kendi ğrularında ısrar eden, kendi doğpruları eleştirilince de kızan köpüren fanatiklerin yapacağı şeyi yapmıştır başbakan. Başbakan madem moderatöre kızmışmış, "Sayın Peres, Sayın Ban ki Mon, Sayın Amr Musa, bu modaratörün tartışmayı yönetme biçimini protesto ediyorum. Benim için tartışma burda bitmiştir" desin, bir iki de "çocuklar ölmesin, kelebekler uçsun, çiçekler açsın" nakaratı okusun, sadece Amr Musa'yı öpeceğine, diğer katılımcıların elini de sıksın, ben de durayım arkasında. Ben de aferim diyeyim, Türkiye'nin masaya yumruğu vurması gereken yerlerde susmuştu (çuval olayı, Türkiye'nin son Kuzey Irak harekatını ABD'nin höt demesiyle yarım kesmesi vs) ama, en azından bir başlangıçtır diyeyim, ben de başbakanı tebrik edeyim. Ama Başbakan cevap veremediği sorularla karşılaşıp panikleyince, çareyi masayı dağıtmakta buldu. Evet, Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'dır, Gazze'nin Başbakanı değildir, Hamas'ın sözcüsü değidir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı gibi davransın. Belki okuyamamışsındır, biraz büyüteyim. Halkın Sözcüsüymüş.... Halkın Sözcüsü olan adam, mahalle kabadayısı edasıyla yaptığı çıkışların ülkeye vereceği zararı kendi ülkesinin diplomatları kontrol altına almaya çalışırken, kendi ülkesinin diplomatlarına "ben monşer değilim" diye hakaret etmez. O insanlar bu ülkenin tarihi boyunca dış ilişkilerini emanet ettiğin insanlar. Halkın sözcüsü olan adam, bu ülkenin gazetecisine, habercisine, yanlı yayın yapıyorsunuz diye saldırmaz. Halkın sözcüsü olan adam, kendisini eleştiren herkesi, "insanlık suçuna ortak" olarak nitelemez. (Bush böyle konuşmuştu 11 Eylül sonrası.) Bu insanlar İsrail vatandaşı mı? Tayyip Erdoğan kimin sözcüsü biliyor musun? Hamas'ın sözcüsü. Gazze'nin sözcüsü. Türkiye'yi yalnızlaştırmak isteyenlerin sözcüsü. Polat Alemdar hayranlarının sözcüsü. Mahalle kabadayılarının sözcüsü. AKP'den yemlenenlerin sözcüsü. Ama Türkiye'nin sözcüsü değil. * Başbakan Türkiye'ye dönüşünde kahraman givbi karşılanmışmış. Sokaktaki sıradan insanlar nerden biliyorlar, başbakanın hangi saatte geleceğini. Hangi güzergahı kullanacağını nerden biliyorlar. Dünya şov dünyası olmuş ya, çağır AKP fanaiklerini, saati, yeri ösyle, organize et herşeyi, sonra bu fanatikleri "halk" diye pazarla. Güzel sistem. * Başbakan'ın kahve kabadayısı edasıyla konuşma hakkı yoktur. Eğer amaç Filistinlilere yardım etmekse, bunu İsrail ile ilişkilerini kullanarak gizlice yapar. "Sayın Perez, bütün dünyada yüzyıllarca anti-semitizm varken, biz her zaman size kucak açyık. Ancak son harekat Türk halkını çok rahatsız etti. Hamas terörist, Mahmud Abbas da sizi destekliyor, ama, çocukların ölmesi nihayetinde iyi birşey değil. Buna bir çare bulalım..." Ama bu başbakanlık koltuğunda oturan kişinin amacı Filistinlilere yardım değil, amacı Türkiye'nin Batı ile olan ilişkilerini kesmek, İran gibi bir ülke yapmak. Amacı Filistinlilere yardım etmek olsa idi, Anadolunun yüzyıllardır damıttığı bir erdemle hareket ederdi: "İyiliğin gizlice yapılanı makbuldür!" Saygılar.
  10. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    Başbakan'ın "moderatöre kızdım" ifadesi, sadece bizlere, medyaya söylediği bahanedir. Türkiye'ye başbakanlık aden kişinin, moderatöre kızarak, sokak kabadayısı gibi davranma, karşılıklı oturduğu insanlara "sen yaşlısın, yaşlı olmasan...", anlamına gelen sözler söyleme, katil deme lüksü yoktur. Başbakan'ın olay yaratmasına neden olan soru, Şimon Peres'in sorusudur. Çünkü terörist bir örgütün peşine takılmış olan ve o terör örgütünün savunuculuğuna soyunmuş olan Başbakan, Şimon Peres'in sorusu ile olayın başından beri takındığı yanlış tavrı anlamış, köşeye sıkışmış, cevaplayamayacağı o soruyu kaynatmak için olay çıkarmıştır. Başbakan o soru karşısında terör örgütünün peşinden gitmenin hatasını görmüş, bizzat kendi ağzı ile ülkesindeki terör örgütünün "İstanbul'a füze atmasını meşrulaştırmış", ancak bu hatayı kabul etmek yerine, tribünlere oynayarak puan kazanma işine yönelmiştir. Türkiye gibi bir ülkenin başbakanının sadece kendi düşüncelerini doğru sanması, kimseyi dinlememesi, o salonda bulunan herkesin hatalı, sadece kendisinin doğru olduğunu sanacak kadar hipnotize olmuş olması acınacak ve ağlanacak bir durumdur. Kendisinin sorulara cevap vermek yerine, olay çıkarıp kaçması, esasen kendisinin olayların içyüzü kavrayamama beceriksizliğinin psikolojik dışavurumudur. Kendi ülkesinden çok başka bir ülkenin haklarını savunmaya çalışmanın, kendi ülkende terör belası varken başkasının teröristinin peşine takılmanın tuhaflığını Peres'in sorusu ve dinleyicilerin alkışı üzerine anlamış, ancak erdemli bir siyaset adamı gibi davranmak yerine, şovmenliği, sokak kabadayılığını seçmiştir. Devlet adamlığı kalitesi ve kalibresi olmadığı gibi, hatasını görüp düzeltecek erdem ve etik de maalesef yok bizim başbakanda. Pardon, Gazze'nin Başbakanı mı demeliyim? Türk Halkının sorunları ve çıkarlarından ziyade Gazze ile meşgul oluyor da... Saygılar.
  11. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    Birbirinden güzel yorumlar yapılmış. Herkese teşekkürler. Herkese Teşekkürler, Saygılar.
  12. BrainSlapper

    Davos - Erdoğan - Peres

    Bu başbakan sadece beni utandırıyor. Türkiye'nin Başbakanı gibi değil, Hamas'ın sözcüsü gibi konuşuyor. Olaylara, öncelikle Türk halkının iyiliği için değil de, kendini tarihe geçirmeye çalışan bencil bir zihniyetle şov yapan, ancak bu şovun yarattığı anti-semitizmin farkında olmayan bir başbakan. Filistindeki ölü bebekleri oya çevirmeye çalışan utanç verici bir zihniyet. "İyiliğin, gizli yapılanı iyidir." Ama bizim başbakanın amacı Filistinlilere iyilik değil de, Filistinli cenazeleri oya dönüştürme şovu olduğu için, herşeyi bağırarak ve sansayonel yapıyor. Bu başbakan sadece utanç veriyor bana. Saygılar.
  13. Okuduğunu anlamanı tememnni ediyorum. O şahıslar Arab İslamının adını, sembollerini (Peyganmber, Muhammed, İse, Musa, Allah, Kabe vs) ve ritüellerini (namaz, oruç vs.) kullanmışlardır. Ancak yaşamları ve söylemleri, Muhammed'in vaazettiği islam değildir. Bu şuna benziyor: Burada benim hiçbir görüşümü değiştirmeden müslüman olduğumu söylememe benzer. Görüşlerim aynı iken, müslüman olduğumu iddia etmem, beni müslüman yapmaz. İslam sembollerini ve ritüellerini kullanmaları da o şahısları müslüman yapmaz. Onların dini Muhammed'in dininden apayrı bir dindir. Bu şahısların kafirleri kesin dediği görülmemiştir, esir almayı ve talan yapmayı övern bir sözleri de yoktur. Başkalarına beddua eden, ilenen bir sözleri de yoktur. Çoluk çocukla evlendikleri veya bu evlilikleri tasdik etikleri de görülmemiştir. Yaşam tarzları ve düşünceleriyle müslümanlıktan uzaktırlar. Dünya üzerinde Muhammed'e söven bir sürü insan bulursunuz, ama Yunus Emre'ye veya Mevlana'ya söven'i bulamazsınız. Zira Muhammed'in dini ayrımcılık, kendinden olmayanlara düşmanlık, ve empatiden yoksunluk üzerine kurulmuştur ve adalet, ahlak, adab gibi kavramlardan uzaktır. Yunus Emre ve Mevlana gibilerin dinlerinde ise, ayrımcılık, düşmanlık, başkalarını yerme vs. bulamazsınız. Anadolu toplumu, tarihi boyunca Muhammed İslam'ını değil, Yunus/Mevlana İslam'ını tercih etmiştir. Bugünlerde bu değişmekte ve Muhammed dinine doğru bir kayma sözkonusudur. Saygılar.
  14. El Fetih'i kötüleyen tek bir yazım var mı burada? Mahmud Abbas'a buradaki herkes söverken, ben o insana haksızlık edildiğini söylemedim mi? Yazdığın şey, benim söylediğimden farklı değilse, bana niye itiraz ediyorsun o zaman? Ben farklı birşey mi yazıyorum? Benim söylediğimi sandığın şeyle, benim söylediğim şeyi yeniden karşılaştır. Tam tersini anlamışsın. İsrail Develeti bütün Oslo Sürecine "devlet olarak" hazırlıksız yakalandı. Çünkü bütün devlet teşkilatı Filistinlilerin anlaşmayı red edeceklerini sanıyordu. Yani yazımda, "İsrail Devleti hazırdı, Halk Hazır değildi" gibi bir ifade yok. Hatta tam aksi söylenebilir. Fanatikler ve Yerleşimciler dışındaki herkes, artık huzur içinde yaşamak istiyordu, Devlet hazırlıklı değildi. Söylediğim şeyler arasında çelişki olmadığını da zamanla anlayacaksın. İsrail devleti ve toplumu içindeki fanatikler, Hamas ile aynı ideali paylaşmaktadır: Oslo Anlaşması yürümesin. Her ikisi de farklı gerekçelerle bunu isterler ve ancak birbirlerini bit kadar sevmezler. Ancak amaçları ortaktır. Ayrıca, bu iki taraf amaçlarının ortak olduğunu kabul etmezler ve eylemlerinde ortaklık etmezler. Zira birbirlerinden de nefret ederler. İsrail'deki çoğunluk, zamanında El Fetih anlaşma hayata geçsin diye uğraşırken, onların duyduğu heyecanı duymayıp, inisiyatifi fanatiklerin eline vermenin pişmanlığını yaşamaktadır. Bu nedenle son operasyonda El Fetih'e yönelik hiçbirşey yapmamıştır. Hamas'a karşı operasyon yapmak zorundaydı, zira, Hamas'ın sürekli tacizleri İsrail'deki ortaklarını, yani barış istemeyen fanatikleri güçlendiriyordu. Zira Hükümet, halkını bile Hamas'a karşı korumaktan aciz bir görüntü veriyordu. Bu nedenle sadece Hamas'a karşı bir harekat yaptı İsrail Devleti, El Fetih'i ayrıdı. Hamas ile aynı hedefe sahip olan İsrail içindeki fanatikler, ne kadar zorlarlarsa veya teşvik ederlerse etsinler, Hamas'a birşey yaptıramazlardı. Ama Hamas, yaptıklarının Filistin Halkına değil, İsrail içindeki barış karşıtlarına hizmet ettiğini bile bile İsrail'i taciz etmeyi sürdürmüştür. Sivil ölümlerinin artmasının Filintin içinde El Fetih'in altını oymaya devam edeceğini bildiği için de, canlı kalkan kullanmayı teşvik etmiş, şehitlik vaadetmiş, siviller öldükçe sevincinden yerinde oturamamıştır. Sonuçta kazanan Hamas oldu, İsrail''deki barış istemeyen fanatikler oldu, ama genel olarak İsrail Devleti ve barış isteyen çoğunluk kaybetti. Türkiye'de Mahmud Abbas'ı kötüleyenler, İsrail Devletini katliamcı olarak görenler de, Hamas'a ve barış istemeyen fanatik İsraillilere destek vermiş oldular. Saygılar.
  15. Peki yukarıdaki tespitler ışığında, benim Hamas'ı lanetlemem ile, senin Mahmud Abbas'ı satılmış görmen esasen kime hizmet ediyor? Barış isteyenlere ve dolayısıyla Filistin halkına mı, yoksa, barış istemeyenlere yani fanatik İsraillilere mi? Yukarıdaki tespitleri gördüğün halkde, benden özür dileyecek misin, beni vicdansızlıkla suçladığın için? Saygılar.
  16. Filistin'in hissiyatını Hamas'ın temsil ettiği kanısına nerden vardınız? Madem Filistin'in ve Arap ülkelerinin hissiyatını Hamas temsil ediyordu, neden Batı Şeria'dan ve Arap Ülkelerinden, Hamas'a karşı yapılan operasyona bir tepki gelmedi? Yukarıdaki yazılarımı tekrar okuyunuz. Hamas destekçiliği, İsrail'deki savaş yanlılarına hizmet eder ancak. Zira Hamas onlar Oslo Anlaşmasını yırtmak isteyen fanatik İsraillilerin maşasıdır, onların büyüttüğü bir örgüttür. Şimdi kendinize sorunuz: Ortadoğu'ya barış gelmesini istemeyen İsrail'deki savaş yanlılarını ve onlarla aynı safta yeralan ve onlar tarafından büyütülen Hamas'ı mı destekliyorsunuz? Yoksa, İzak Rabin'i canından eden, El Fetih'in kurmaya çalıştığı barıştan yana mısınız? Saygılar.
  17. Sayın Efendi Türkler, İslam Dini açısından bakacak olursak, o fetvayı veren adam, dine uygun bir fetva vermiş. Bunda şaşılacak bir durum yok. İşin kötüsü, İslam Dini denen 6.yüzyıl öncesine ait Arap Kültürü koleksiyonunun, en kaba saba haliyle ülkemizde yeniden taban bulmasıdır. Anadolumuzda, Balkanlarda, Orta Asya'da yaşayan İslamiyet, Ahmet Yesevi, Mevlana, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Bektaşi, Farabi, Ömer Hayyam gibi "panteist" insanların "insanileştirdiği" bir İslamiyettir. Anadoluda yaşayan İslamiyet, adı, sembolleri ve ritüelleri, Arapların İslamiyeti olan, ancak içeriği ve özü Orta Asya kökenli bir panteizm-animizm karışımı olan bir dindir. Bu dinde fanatisizm yoktur. Bu dinde Allah'a veya peygambere söven adamı kimse kesmeyi kalkmaz. Zira inanılan Allah kimsenin tapulu malı olmadığı için, başkalarının Allah'a sövmeleri de sevmeleri de bir başkasını ilgilendirmez. Bu dinde kölelik yoktur, cariyelik yoktur, kadınları ikinci sınıf görme yoktur. Ancak bugün maalesef, Ahmet Yesevi, Mevlana ve Yunus Emre gibi panteistlerin oluşturduğu din yokolmakta, yerine 6. yüzyıl Arap İslamı yerleşmektirilmektedir. Yukarıdaki Fetvayı veren adamın benzerleri Türkiye'de artık çok fazladır. Peygamberimiz 9 yaşında bir kızla cinsel ilişki yuaşadığına göre bu doğrudur, zira bizim tek örnek alabileceğimiz insan Muhammed'dir diyen binlerce kişi vardır. 14 yaşında kızla cinsel ilişki yaşayan Hüseyin Üzmez'i dini cemaat ve medyanın nasıl koruduğuna bakarsanız, yukarıdaki fetvayı veren adamın zihniyetinin Türkiye'de yerleşmekte olduğunu göreceksiniz. Umarım, sağduyu, hakkaniyet, insanlık galip gelir de, Muhammed İslamı değil, Yunus Emre İslamı galip gelir bu ülkede. Saygılar.
  18. Bakınız, barış yapmak kolay iş değildir. Özellikle "Barış için Toprak vermek" her politikacının cesaret edebileceği birşey değildir. Bunu kabul etmeyip, vatan hainliği sayacak binlerce insan çıkar. İzak Rabin'i öldüren kişi bunlardan biridir. Özellikle Batı Şeria'daki Yahudi Yerleşimciler için İzak Rabin gelmiş geçmiş en büyük haindir. İsrail, Mısır ile yaptığı anlaşmayı, Oslo'da tekrarlamak istemiştir. Ama İsrail'in hatası, Oslo Anlaşmasına toplumu hazırlamadan gitmiş olmasıdır, zira bütün stratejilerini, Filistinlilerin bu anlaşmayı kabul etmeyeceklerini varsayarak yapmışlardır. Ancak El Fetih, senin yukarıda kullandığın bir ifadenle "Yahudilerin mutlak çoğunluğu oluşturdukları topraklarda kurulan İsrail'i kabullenmiş, Filistinlilerin mutlak çoğunluk oldukları alanları kurtarmaya yönelmiştir. Yani Kazanç-Kayıp skalasını 1948 öncesi durumdan, 1967 sonrası duruma ayarlamıştır. Filistinliler içindeki bazı gruplar nasıl ki Oslo Anlaşmasını ihanet saymışlarsa, İsrailliler içinde de Oslo Anlaşmasını ihanet sayan birsürü insan vardır. Barışa karşı olanlar, İsrai'in toplumu bu anlaşmaya hazırlamamaış olmasından da hareketler, iktidarı hemen ele geçirmişler ve Anlaşmayı geçersiz saymanın yollarını aramışlardır. Bu noktada en sağlam müttefik olarak Hamas'ı bulmuşlardır. Tekrara gerek yok, bu konudaki görüşümün genel hatlarını şuradaki yazımda söyledim zaten. Saygılar.
  19. karşılıklı kan akıtıldığı doğrudur. Sayın FUZULİ, Tarihi geri döndürmek mümkün olmayacağına göre, bugünkü duruma çözüm bulmak gerek. "Yahudiler gelmişler orayı işgal etmişler, bu nedenle sorun var, bu işgali unutmak mümkün değil." demek çözüm değildir. Bu şuna benzer: Türkler Ortas Asyadan gelemeseydi, Avrupalılar Amerika'ya göçmeseydi, Afrika sömürgeleştirilmeseydi, falan filan demeye benziyor. Bunlar olmuş. Sevsek de, bizi acıtsa da, bunlar olmuş ve kabullenilecek. Bizim odaklanmamız gereken şey, Eğer hala geçmişte gerçekleşmiş olan olaylar bugün sorun yaratıyorsa, bu sorunu aşmak. "Arap dünyası, Arap dünyası bağlamında Müslümanlar İsrail'i o cografyada işgalci olarak görmektedirler ki haksız değillerdir değil mi?Bu düşüncenin silinmesini, sindirilmesini istemek bütün olanları unutmakla eşdeğerdir" demek, "zaman makinesi icat edilmedikçe bu soruna çözüm bulunamaz" demekle eşdeğerdir. Zaman makinesi sadece bir fantazi olduğuna göre, bu işin tek çözümü, mevcut dyurumu kabul edip, kayıp-kazanç skalasını mevcut durumdan başlatmaktır. Türkiye Cumhuriyetini kuranlar, kayıp-kazanç saklasını Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşına başladığı günkü sınırları dikkate alarak yola çıksalardı, bugün barış içinde yaşıyor olmazdık. Hepimiz, ülkemizin yarısını "işgal altında sayan" kişiler olacaktık ve bu bizim, ezilmişlik, haksızlığa uğramışlık, beceriksizlik duygularıyla yetişmemize neden olacaktı. Ama cumhuriyeti kuranlar, geleceğe sorun bırakmak ve travmatik bir millet yaratmak yerine, kayıp-kazanç skalasına yeni bir başlangıç tayin ederek, geçmişi bırakmışlar ve geleceğe bakmışlardır. Filistin'e barış ve huzur gelebilmesi için, tarafların barış skalasını osmanlı sonrası duruma değil, mevcut duruma ayarlamaları gerekmetedir. İsrail, kendi iç politik kavgaları sonucunda bunu başarmıştır. Vadedilen topraklar arasında sayılabilecek olan Batı Şeria'dan, Sina'dan, Gazze'den çekilmiştir. Kayıp*kazanç skalasını M.Ö. 2000 yılından, 1967 yılındaki duruma ayarlamıştır. Arap ülkeleri de, benzer şeyi yaptığı takdirde, yani kayıp-kazanç skalasını 1948 öncesi yerine 1967'ye, yani Golan Tepeleri dışında, bugünkü duruma ayarladıkları takdirde, Arap ve müslüman toplumları ezilmişlik, kazık yemişlik, haksızlığa uğramışlık duygusundan kurtulurlar. Barış için gerçekten bir umut doğar. El Fetih bunu anlamış ve bunu yapmaya girişmişti. Ama İsrail içindeki fanatiklerle işbirliği içindeki Hamas buna engel olmaktadır ve bugün barışın önündeki engeldir. Oslo Anlaşmasının hemen akabinde, İsrail, hazırlıksız yakalandığı bu anlaşmadan dolayı kazık yemişlik duygusunu yaşamış, 1993''deki fiili durumu gösteren kayıp-kazanç skalasını hemen 1967'ye ayarlayamamış, elinde bulundurduğu toprağı kaybetmenin travmasına girmiştir. Bu travma ve bocalama sırasında anlaşmayı uygulamamak için gerekçeler aramış ve anlaşmayı istemeyen Hamas'ı müttefik olarak görmüştür. Ancak bugün hem İsrail hem de El Fetih, Oslo Anlaşmasının değerini anlamışlar ve elde edilebilecek tek çözümün 1967 sınırları olduğunu kabullenmişlerdir. Bunu kabullenmeyen taraf Hamas'tır ve hem İsrail'e hem de Filistin'e savaş açmıştır. Bugünkü savaş bu savaştır. Saygılar.
  20. Çok güzel bir yazıydı, teşekkürler. Saygıılar.
  21. Bak buna itiraz edemem. İsrail hakikaten, El Fetih'in mücadelesini zayıflatmak, Filistinlileri bölmek ve El Fetih'in haklı davasını zayıflatmak için Hamas'ı desteklemiş ve Filistinlileri gaddar, fanatik, kansever bir toplum ıolarak göstermek için Hamas'ı kullanmıştır. El Fetih, Barış Sürecini kabul ederek, İsrail'in Filistinlileri uzlaşmaz ve barış istemeyen taraf olarak gösterme taktiğine son vermiştir. (Benzer bir taktik, Kıbrıs'ta KKTC tarafından denenmiş ve şu anda etik üstünlük KKTC'dedir. Yani Rumların "uzlaşmaz, barış istemeyen Türkler" propagandasının önüne geçilmiştir) Ef Fetih'in bu anlaşmayı kabnul etmesi ile İsrail gerçekten zor durumda kalmış, Clinton Yönetiminin de baskısıyla, Oslo Anlaşmasını kabul etmiştir. Bu anlaşmaya imza atan İzak Rabin zaten fanatik bir İsrailli tarafından öldürülmüş, İsrail'i bu anlaşmaya zorlayan Clinton'un başına da İsrailli aşırı sağcılar tarafından Monika Levinnsky çorabı örülmeye çalışılmıştır. İsrail içinde Barış Sürecini destekleyenler ve desteklemeyenler arasında büyük bir mücadele vardır. Batı Şeria'daki Yahudi Yerleşimciler bu siyasi mücadeledeki en etkin ve fanatik gruplardan biridir. Onlar İsrail siyasetini sayılarının ötesinde etkilemektedirler. İsrail Devleti, Barış Sürecine destekleyenler ile Barış Sürecini ihanet sayanların arasında kalmış, Yahudi Yerleşimcilerin ağıtları, ithamları ve tahrikleri baskın çıkmaya başlamıştır. Ancak İsrail, imza attığı bir anlaşmayı da bozan taraf olmanın etik sorumluluğunu almak istememiştir. Bu nedenle özellikle sağcı iktidarlar Barış Sürecini yoksayan ve Anlaşmayı uygulamayan taraf olmadan, bu anlaşmayı bozmanın yollarını aramıştır. Bu noktada Hamas kurtarıcı olmuş ve Hamas, El Fetih'e karşı İsrail'in müttefiki durumuna gelmiştir. Şu anda Hamas, İsrail'de barış istemeyen taraflara bahane sunan ve dolayısıyla onlara hizmet eden, Filistinlilerin kazanımlarını tehlikeye atan bir örgüttür. Ayrıca Hamas, İsrail'in beslediği kargaya dönmüş, Hamas'ı sadece El Fetih'i zayıflatacak bir farksiyon olarak görürken, bugün karganın sadece El Fetih'e değil, kendisine de zarar vermeye başladığını, kontrol edilemez hale geldiğini, halkının barış içinde yaşama umudunu tamamen yokettiğini görmüştür. İsrail, El Fetih'in anlaşmayı kabul etmeyeceğini hesaplayarak politika oluşturuken, El Fetih'in anlaşmayı kabul etmesiyle yakalandığı hazırlıksız durumun etkisi ve barış istemeyenlerin ilk aşamada baskın çıkmasıyla benimsediği "Oslo Anlaşmasını uygulamasak ve buna bir sorumlu bulsak" politikasından, "hakikaten El Fetih ile yaptığımız anlaşma her iki taraf için de iyi imiş, Hamas'ı desteklemekle hata etmişiz" noktasına gelmiştir. Yani İsrail geçmişin bir hatasından nasıl kurtulacağını bulmaya çalışmaktadır. Yağmurdan (El Fetih) kaçarken, doluyla (Hamas) karşılaşınca, Yahudi yerleşimcilere ve ihanet söylemcilerine kulak vermenin ne kadar hata olduğunu anlamış ve El Fetih ile yapılan Anlaşmanın değerini tam olarak yeni kavramıştır. Bu nedenle, şu andaki savaş, İsrail ile Filistin arasında değil, kirli taktikler izleyen ve sadece El Fetih'e ve dolayısıyla Filistin'e değil, İsrail'e de artık ciddi zararlar veren ve barış umudunu tamamen yokeden bir terör örgütü haline dönüşen Hamas ile İsrail-Filistin grubu arasındadır. Saygılar.
  22. Sayın FUZULİ, Öncelikle son olaylar sırasında, İsrail'i soykırımcı, katliamcı ilan eden insanların, "Hasmas sorumludur, ama tek sorumlu değildir, en büyük sorumlu değildir" dediklerini duymadım. Duymuş olsam, "hakikaten insanlar, olayları anlamaya çalışıyorlar" diyeceğim. Ama yukarıdaki anlamda bir söz duymadım. Gördüğüm tek şey, Hamas'a hiçbir laf söylenmeden, sürekli İsrail'in suçlanması. Ben masum insanların öldüğünü kabul ediyorum, ama bu ölümlerdeki Hamas sorumluluğunun hiç görülmemesi ve görülmek istenmemesini eleştiriyorum. Ben İsrail tarafını tutuyor olsam, Golan'da İsrail'e işgalci statüsü devam ediyor demem, savaşı İsrail kaybetmiştir demem. Bunu neye göre söylüyorum? İsrail savaşı kaybetmiştir, zira, Hamas'ın tuzağına düşmüş ve etik açıdan doğru olmayan şeyler yapmış, sivilleri öldürmüştür, bu neden le haklı iken haksız duruma düşmüştür, bu nedenle savaşı kaybetmiştir. Bunu diyorum. Ayrıca başbakanımızın, halkımızın başkasının teröristine sahip çıkmasını, desteklemesini, başkasının teröristine özgürlük savaşçısı muamelesi yapmasını, teröristlerin gaspetmek için uğraştıklatrı davaya ömrünü vermiş mevcut Devlet Başkanını (Mahmud Abbas) dahi Hamas ağzı ile hain ilan etmesini anlamakta güçlük çekiyorum. İnsanlarımızı biraz daha derin düşünmeye davet ediyorum. Yaptığım budur. Saygılar.
  23. Yukarıda yazım var, o haritaya dikkatli bak, Golan tepeleri dışında, İsrail'in 1967 sınırına çekilmiş olduğunu göreceksin. Misak-ı Milli'de tanımlanan Türkiye'ye bakacak olursak, sınırlarımız içinde olması gereken Kerkük ve Musul halen işgal altında. Ama Atatürk başta olmak üzere, Türkiye'nin yöneticileri nerede, ne zaman ilerleneceğini, nerede durulacağını bildikleri için, Musul, Musul, Musul diye yırtınıp, kazanımları tehlikeye atmamışlardır. Vazgeçilebilecek şeylerden vazgeçmesini bilmişlerdir. Ama zamanı gelmiş, Hatay'ı almasını bilmişlerdir. Filistin yöneticileri, gerekirse, kazanımlarını korumak için, Kudüs'ün bir kısmından vazgeçmesini bilmelidirler. İsrail'in 1967 savaşı sonundaki kazanımlarından vazgeçmesini bildiği gibi. Sana film senaryosu yazmıyorum. Birinci videoda Hamas liderlerinden birinin "insan kalkanı kullandıklarına dair" itirafını veriyorum, daha napayım. Adam "insan kalkanı kullandık, kullanacağız, kendi yöntemimizi geliştirdik" diyor, sen "Hamas insan kalkanı kullanmadı" diyorsun. Ya ısrarla görmek istemiyorsun, ya da sen açıklama yapan Hamas liderinden daha yüksek konumda bir Hamas liderisin. İkincisi olmadığına göre, ısrarla görmemeye direniyorsun. Adam ben insan kalkanı kullanıyorum diyor, videolar da bunu teyid ediyor. Daha kimden teyid bekliyorsun? İkinci videoda, evin çatısındaki insanlar uçurtma seyretmiyorlar, insan kalkanlığı yapıyorlar. Bu arada, üçüncü video'da, bahçesinden füze fırlatılan ki oklul binası, son harekat sırasında İsrail tarafından bombalanan BM okul binası. (Video görüntüsü son harekata ait değil, ancak okul Hamas teröristlerinin sürekli istismar ettikleri bir yer) Sen de reyting için nabza göre şerbet veren kanallar dışında tv seyret, yazı oku, makale oku. Bu arada, daha senle karşılıklı tartışmaya başlamadan önce ve ateşkes olmadan önce söylediğim birşey var: İsrail bu savaşı kaybeder ve kaybeden taraf olarak İsrail ateşkes ister. İsrail'in kaybedeceğini biliyorum, zira, Hamas, insanların en zayıf noktalarını hedef alarak savaş stratejisi uyguladı: Sivil ölümleri üzerinden siyaset. Hamas, madem seçimi kazanmış, teröristliği bırakıp, sorumlu bir hükümet gibi davranıp, ambargo koydurmasaydı. Batı Şeria'da neden ambargo yok? Orası Filistin değil mi? Hem komşunun canını çıkar, hemde git "öldük donduk komuşu, biraz kömür ver, senden silah istemiyorum, kömür istiyorum" de. Başka isteğin? Diyorum ya, PKK, çirkinlikte Hamas'ın yanına yaklaşamaz diye. Ne Türkiye içinde ne Türkiye dışında, PKK köylülerin, çocukların ardına saklanıp roket fırlatmamıştır. Şehirlerdeki son gösterilerde PKK, can havliyle, Hamas yoldaşından öğrendiklerini uygulamayı denemiş, çocukların, sivillerin arkasına saklanarak savaş vermeyi denemiş, ancak şekere kanan çocuklar dışında, PKK'ya sempatisi olan vatandaşlarımızın bu kirli yönteme prim vermemesi üzerine, bu taktiği terketmiştir. PKKlı olsalar da, Anadolu kültüründe yetişmiş insanlardır. Çocuğun, kadının ardına saklanıp savaş vermenin, kurşun sıkmanın *********, kalleşliğini bilirler. Ama Hamas bu en cirkin yöntemi kullanıyo. Sen bunu görmek istemediğin gibi, onları savunuyorsun. Öte yandan, Kuzey Irak Yönetimi, PKK'yı barındırmakta, ancak sivil yerleşim yerlerinden svaşa yürütmesine izin vermemektedir. Sivilleri kasıtlı olarak öldürmek isteyen bir devlet, sivilleri telefonlarla uyarmaz, bildiri dağıtmaz, gider uyarmadan ağır bombardıman yapar, herkesi ayrım yapmadan öldürür. Ben de senin gibiyim. İki gram da istemiyorum 1 miligramlık, hakkaniyet, tarafsızlık bekliyorum. Bir miligramlık mantık ve akıl bekliyorum. İnsanların Hamas tuzağını bu kadar savunmalarını anlamakta acaip güçlük çekiyorum. Karşı tarafı düelloya davet ediyorsun, silahlar çekilince son saniyede kendi çocuğunu önüne çekip, çocuğunun arkasından ateş ediyorsun, sonra da çocuk ölünce, düelloya davet ettiğin adamı insanlık suçu işlemekle itham edip, zırlıyorsun. Doğal insani tepki. Hamas'ın üzerine savaş stratejisi inşa ettiği insan psikolojisi. Yol hakkı araçların olduğu halde, kırmızı ışıkta yoldan geçmeye teşebbüs eden adam ölse, kimse o acı sırasında, ölen adama bakıp da "ama yol hakkı arabanınmış, sen kusurluymuşsun kardeşim" demez. Herkes yayanın suçlu olduğunu düşünse dahi, bunu o anda dile getirmezler. İsrail-Hamas savaşındaki durum da aynı. Saygılar.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.