Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

KMPaşalı

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    30
  • Katılım

  • Son Ziyaret

KMPaşalı - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. ‘Laiklik yeniden tanımlanmalı’ diyen Yargıtay Başkanı’na hukukçulardan destek Yargıtay Başkanı Osman Arslan’ın yeni adli yılın açılışında yaptığı ‘laikliğin yeniden tanımlanması’ gerektiği yönündeki açıklamalarına baro başkanlarından destek geldi. Arslan, önceki gün yapılan adlî yılın açılış töreninde, “Devletin laik olması ilkesini benimseyenleri, dinsiz olarak kötülemek ne kadar yanlış ise Cumhuriyet’e, Atatürk ilkelerine bağlı olan ve dininin gereklerini yerine getiren kişileri çeşitli sıfatlarla suçlamak da bir o kadar yanlıştır.” demişti. Konya Baro Başkanı Hasip Şenalp, kişilerin değil, devletlerin veya kurumların laik olabileceğini söyledi. Laikliğin herkesçe kabul edilen bir tanımının yapılarak yasada yer verilmesi gerektiğini savunan Şenalp, laikliğin tanımındaki karmaşanın insanların birbirlerini hayali suçlarla suçlamasına zemin hazırladığı yorumunu yaptı. Hoşgörünün önemine değinen Şenalp, “İnsanlar neye inanırsa inansın ne ‘ateist’ ne ‘mürteci’ diye suçlama yapmak bu memlekette kimsenin hakkı ve haddi değildir.” dedi. Yargıtay Başkanı’nın laiklikle ilgili konuşmasını isabetli bulan Şenalp, “Kendini aydın sayan, ancak bu milletin değerlerinden uzak kimseler yasalarımızda laikliğin tarifini yapmaya bir türlü yanaşmıyorlar. İrtica, mürteci suçlamaları 1950 yıllarında da vardı. Yani 1950 yılındaki bu terminolojiyi bugün geri getirdiler. Onun için laikliğin tarifinin mutlaka yapılması, yasalarda yer alması gerekiyor. İnsanlar laik olamaz devletler, kurumlar laik olabilir.” dedi. Kahramanmaraş Baro Başkanı İsmail Kahveci ise demokratik bir ülkede kimsenin birbirini suçlamaması gerektiğini kaydetti. Herkesin birbirine saygı göstermesinin birlikte yaşamanın gereklerinden olduğunu anlatan Kahveci, “İnsanlar birbirlerinin fikirlerini tasvip etmeyebilir; ama saldırgan, aşağılayıcı bir şekilde davranmaması, birbirini hazmetmesi lazım. Başörtüsü ve YÖK’teki çözümsüzlük insanların birbirlerini hazmedememesi yüzünden oluyor.” değerlendirmesinde bulundu. Kişilerin değil doğruların destekçisi olduklarını aktaran Kahveci, laikliğin uygulanırlığının kişilere göre değil herkesi içine alacak şekilde olması gerektiğini kaydetti. Erzincan Baro Başkanı Avukat Hamit Sekman da herhangi bir grup veya dine mensup bir insanın toplumun huzurunu bozacak hal, davranış veya olayların içerisine girebileceğini belirterek, “Ancak bu kesinlikle topluma mal edilmemelidir. Sadece İslam dini değil, diğer dinlere mensup insanlardan da terör olayları içerisine giren kişiler olabilir. Bu durumda o dine mensup insanların tamamını ‘terörist’ diye nitelendirmek ne kadar yanlışsa İslam dininin gereklerini yerine getiren kişileri çeşitli sıfatlarla suçlamak da bir o kadar yanlıştır.” diye konuştu. Yargıtay Başkanı Arslan’ın ‘dindarları çeşitli sıfatlarla suçlamayın’ şeklindeki konuşmasını yerinde bir tespit olarak değerlendiren Manisa Baro Başkanı Remzi Demirkol da, Türkiye’nin kritik dönemlerde laik-anti laik, Kürt-Türk, sağcı-solcu gibi gruplara ayrılarak dış güçler tarafından kullanılmaya çalışıldığını, bu durumun artık son bulması gerektiğini kaydetti. Zaman'dan , inşaalah şu hain istismarın önüne geçerler..
  2. Daha bunun gibi Bülent Ecevit , Cem Karaca , Alparslan Türkeş , Muhsin Yazıcıoğlu , Nazlı Ilıcak , Fatih Terim , Turgay Şener köşe yazarları syasetçi gayrimüslim ÖNDERLERİNİZDEN Gülen'i tanıyanlar ve samimi yorumları varBuraya koyuyorum ama admin kaldırıyor o konuşmaları..Neyse Türkiye artı dünya tanıyor kimin samimi hizmet ızdırabında olduğunu kimin birilerinin maşası olduğunu ! Akıl erdiremeyenler kendilerini ve kendilerine benzeyenleri kandırıp durmaya devam etsin..O örümcek ağına ancak ASFALT gibiler takılırlar ve takılmış..Dua edin siz admin bazı önemli cevapları KALDIRIYOR sizden biri nede olsa , o zaman o asalak parazitlere denilen kelimeyle beraber sizi yine iyi morartacaktım ! ---------------------------------------------------------------- Niçin Seviliyor? Günümüzde Hocaefendiyi hiç görmediği halde onu seven ve ona hasret, bir kez olsun dünya gözüyle gül cemalini görmek isteyen nice insan var ki onlar gecenin karanlıklarında gönülleriyle Hak dostuna hasretin bitmesi için Rahman'a (cc) yönelirler. O, milletinin ve insanlığın derdiyle yanan gül yetiştiricisini görme bahtiyarlığına eren niceleriyse hüzünlü gurbet'i andıkça sineleri şerha şerha olur, göz yaşları sinelere kadar dökülür. Gecenin karanlıkları zahirde ve batında yankılanan "âh"lara şehadet eder. "Bülbülleri zâr ağlatır, aşıkları yâr ağlatır." Hak dostlarına, Allah dostlarına olan muhabbet tarif edilmez bir kimyadır. Bu muhabbeti dünyevi kıstaslarla, kelimelerle anlatmak mümkün değildir. Yaman Dede merhum nasıl Mevlâna Hazretlerinin ismini duyduğunda yanmaya başladıysa Hak dostlarının bir nazarı da gönülleri öyle yakar. Zira onların her halleri Allah içindir, muhabbetleri Allah içindir. Yaradılanı yaradandan dolayı sevdikleri için onların muhabbeti bütün bağlardan daha bağlayıcıdır, bütün silinmez sanılan sevdalardan daha kalıcı ve yakıcıdır. Onların muhabbetullahla örülü kemendlerine kendilerini kaptıranlar marifetullah ikliminin bahçelerinde dolaşmaya başlar, muallimlerinin elinden marifetullah badelerini içtikçe gönül kasırlarına Rahman'ın nüzul eyleyeceği geceleri gözlerler. Hak dostlarının kemendlerinde "BEN" yoktur. Onların sevgi pınarlarından kana kana içenler Alemlere Rahmet'in sevdasıyla yanmaya başlar, yandıkça yanar ve adeta Yaman Dede gibi: "Gönül hun oldu şevkinden boyandım ya Resulallah Nasıl bilmem bu nirana dayandım ya Resulallah." der, inlerler. Hocaefendi klasik anlamda bir mutasavvıf olmamakla birlikte onun yaşayışında, oturup kalkmasında, hitabetinde gönüllere işleyen bir incelik meclisinde bir uhrevilik vardır. Bu incelik, bir anlamda tasavvufun ta kendisidir ve sözle anlatılacak, kâğıda yazılacak türden değildir. Hak dostları böyledir. Onlar şairin: "O yüz ki her hattı tevhid kaleminden bir satır O yüz ki göz değince Allah'ı (cc) hatırlatır." mısralarıyla anlatmak istediği nur oluklarıdır. Hocaefendinin hitabetinde iç dünyasının zenginliğinin, derinliğinin izleri vardır. Coşkusu, sevgisi derdinin, ıstırabının tonu bu seste kendini bulur. Bu seste zaman zaman bir sevgi selinin, bir sevgi çağlayanının coşkusu zaman zaman dertlerin en katmerlisinin yürek dağlayan, ciğer sızlatan inlemeleri duyulur. 1975 bayram vaazında hem ümit hem de dert kendi renklerinin en güzel tonlarını bulur. Bir yönüyle bu vaazda kendimizi Hakk'ın engin rahmetinin kucağında bulur, talebelerinin kendisini terk ettiği mürşidi dinlerken havf ve reca arasında gelgitleri yaşarız.Talebelerinin kendisini terk ettiği mürşidin bin bir ıstırabla söylediği: "Ne gördüler bende acaba?" sorusunu öyle bir ıstırab tonuyla söyler ki sevgi insanı, gözyaşı insanı, aradan yıllar geçse de bir ıstırab notası olarak kulaklarınızda yankılanır bu ses. Ve hadisenin finalindeki merhamet bestesi bütün hatalarımıza rağmen bütün seyyiatımıza rağmen bize Hak yolundan ayrılmamayı duyurur her sürçmemizde. Hocaefendinin kendisi için söylediği: "Mevlâ'nın beni affettiğini bilsem bayram yapacağım; ama bilemiyorum." cümlesi, ıstırab dolu bu ifadesi havf ve reca nasıl idrak edilmelidir sorusunun da cevabıdır adeta. Bir ümit ve Hakka saygı bestesidir "Yetmiş beş bayram vaazı" zihinlerde. Vahşi Bin Harb'in anlatıldığı mesuliyet vaazında insan olmanın, müslüman olmanın ağır yükü ve Allah resulünden uzak düşmenin inlemeleri, ötelere ait nakışlar olarak gönüllere ince ince işler. Vahşi'nin (ra): "Artık gelebilir miyim ya Resulallah?" inleyişinde kendi günahlarımızı duyar onun inleyişine kendi inleyişlerimizi katar Vahşi(ra) gibi Allah resulünün huzuruna kabul edilip edilmemenin muhasebesini kalbimizin derinliklerinde duyarız. 1974 bayram vaazında ise bir annenin ahiretini kaybetme yolundaki evladı için bıraktığı mektubundaki yürek yangınının alevleri vardır. Kelimeler cümleler bu yürek yangınını öyle içten öyle dertli anlatır ki siz de yüreğinizin yandığını hissedersiniz. Bu his sizi alır "Milletimin imanını selamette görürsem cehennemde yanmaya razıyım." Ufkuna götürür. Yanmayan Yakamaz "Aşk ağlatır dert söyletir insanı Öz ağlarsa göz de ağlar demişler." (Figanî) Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri "Yandı bu gönlüm, yandı bu gönlüm. Yanmada derman buldu bu gönlüm." derken Hak dostlarının bir özelliğini de anlatmış olur. Allah aşkıyla, Rahman sevgisiyle yanmak, milletin derdiyle hatta insanlığın derdiyle yanmak. Onlar bu muazzez yangına öyle sevdalılardır ki dermanlarını yine yanmada bulurlar. Gönül yangın yeri olunca, sine kebap olunca artık bu ateşin dumanı gizlenemez olur ve bu sevda yangını diğer gönüllere de sıçrar.Yanmadan ateş izhar etmeye kalkanlar yanmadan yürek yangınını anlatanlar inandırıcı olamaz. Hak adına dökülmeyen gözyaşları merhamet olarak rahmet olarak gönülleri yuyup yıkayamaz. Ancak, Mevlâyla irtibatı olan gecesinin zülüflerini "Ya Rahman, Ya Rahim Ya Hadi, Ya Baki'lerle" tarayan Hak aşıkları, aşk yolunun rehberliğini yapabilirler. Dünyevî hiçbir talebi olmayan: "Ne dünyadan safa bulduk ne ehlinden recamız var Ne dergâh-ı Huda'dan maada ilticamız var." düşüncesinde olan sadece milletinin ve insanlığın dertleriyle dertli, onlar için gözyaşı döken, ömrünü bu yola vakfeden insanların mekânı elbette gönüllerdir. Bu millet, Hocaefendi gibi sözüyle özü, haliyle kali bir olan gönül insanlarına her zaman kalbinin zirvelerinde yer vermiş; asırlara rağmen Yunus'unu, Hacı Bayram'ını, Aziz Mahmut Hüdai'sini unutmamıştır. Teşvikleriyle eğitim dünyamızda ciddi bir ivmeye vesile olan, sadece milletini değil; bütün insanlığı sevgiyle kucaklayan Hocaefendinin samimi sevgisi insanımızdan ve insanlıktan ilgi görüyor karşılık buluyor. Atılan sevgi tohumlarının, dünya ne kadar badireler atlatsa ne kadar kana bulanmaya çalışılsa da yarının dünyasında filizleneceğinden umut kesmiyor Rahmeti sonsuzun sevgiyle gözyaşıyla dikilen sevgi fidanlarını soldurmamasını diliyoruz. Yazımızın başlığındaki sorunun cevabına tekrar gelecek olursak Hocaefendi bütün bir varlığa ve insanlığa varlığı var edenden dolayı sevgi duyuyor ve insanlar sevginin dilini aracısız anlıyor. Onu tanıyanlar, merhum Cem Karaca'nın dediği gibi gözlerinde ve sözlerinde bir yalan görmüyor.
  3. sabetay medyanın ak dediğine ak kara dediğine kara deyin bakalım , evrimcide değiliz bukalemun hainlerinin karışıklık çıkartmalarınada kanmayız..Askerimizin oraya niçin gideceği hangi durumlarda ne yapacağı 1545752145. kez açıklandı..Artık ben tufeyli demekten yoruldum onlar gösteriyorlar kendilerinin neye benzediğini..Beni çapırsalar yemin ederim gönüllü giderim oraya hemde israille savaşmaya..Atatürkte zamanında Trablusgarpa gizliden gitmiş italyanlarla sokak sokak savaşmıştı..Müminlerin dertleriyle dertlenmeyen müminim diye anca kendini kandırır.Hergün STV de Kanal 7 de Vakitte Zamanda o vahşet anlatıldı acısı paylaşıldı yayınlandı..Cumhur cemaatin gazetelerini okuyanlar israil tartaklıyor diyorduEgemen Bağış bakın ne diyor 'biz dün gece yarısına kadar istişare yaptık , ordaki masum insanlar evsiz annesiz yavrusuz kalırken başımızı rahat yastığa koyamıyoruz , (muhalefete hitaben) siz yaptınız mı hiç bunu , sizde fikir alış verişi var mı ? demokrasi var mı' Şu ülkeye biri bişey kazandırsın samimi olsun HEMEN TERÖR DÜĞMESİNE BASACAK VE BUNLADA O SAMİMİ GÜNAHSIZ İNSANLARI KARALAMAK İSTEYECEKLER EMİRLERİNDEKİ BASIN VE MUHALEFETLE Nede olsa ****** gözüyle bakıyorlar bize..Ya israile çalışlan ya ABD ye çalışan ajan majan diyeceklerdir..Bu örümcek ağınada anca onların ak dediğine ak kara dediğine kara diyen yukardaki (ben ****** demeyeceğim artık çünkü ortada akıllarının ne kadar çalışltığı Türklükleri varsa müslümanlıkları) arkadaşlarımız takılırlar..Ve galibada daha çok takılacaklar..Şeytanın dostlarını dinlemeye devam edin!
  4. Bunlar evrimci solcu ya hakikatlen değil çamurlarlan ilgilenirler..İşleri budur , alışın sizde , Allah bazı kullarının girdikleri günahlardan dolayı kalplerini hakikate kapatır ! İŞTE SİZE HALİS ÖRNEKLER , İSPAT EDİN DİYORUZ YOK , OKUYUN DİYORUZ YOK , HAYAL ALEMİNDE YAŞIYOR BU ********* ARKASINDAKİ YIĞINLAR..Neyse Allah soracaktır bunların hesabını
  5. Ben buranın ne olduğunu senden iyi bilirim sen ve arkadaşlarında sözünü dinlediğin yazarlarında Türksolumudur cumhur gazetesimidir nedir EN AKILLINIZ GELSE NASİHAT OLMAYA İHTİYACIM YOK veremezsiniz , benim yazdığım gerçek şeylerdi NE OLDU AĞRINA MI GİTTİ ? AKP den prim almıyorum ben ******* , yalan anca sizler yazarsınız BİZDE SİZİN YALANLARINIZI ORTAYA ÇIKARIRIIZ BAK DEVİR DEVİR CUMHURİYUET GAZETESİ VE BASINDA ÇIKAN YALAN HABERLERE...Sen ve diğer ****** kandırılmaya devam edin , siz ne müslümanlığı bilirsiniz nede Türklüğü..Biz orda BARIŞI SAĞLAMA TARİHİMİZDEN GELEN İTİBARA GÖRE DAVRANMA VE ORANIN SİYASETİNDE SÖZ SAHİBİ OLMA ADINA HANGİ ŞARTLARDA NE YAPILACAĞI 154752255. KEZ OKUNDU SİZ ANLAMAK GÖRMEK İSTEMİYORSANIZ SİZİN PROBLEMİNİZ BUNLAR İÇİN GİDİYORUZ ! Benim yazdıkların gerçektir..Türkiye ARTIK ESKİ TÜRKİYE DEĞİLDİR , HAFTANIN 7 GÜNÜ NİCE ÇİLELERE ÇAMURLARA MARUZ KALARAKA BATIRDIĞINIZ YERDEN PİSLİKLERİNİZİ TEMİZLEDİLER , SİYASETİN EZBERİNİ BOZDULAR..Ben gerçekleri yazaraım para için anca sizler yürürsünüz..Neyse bunları Allah size soracak ahirette...Gerçeklerlen değil çamurlarlan ilgilenin siz..VE YETER ARTIK AĞZIMI BOZDURMA ÖZEL MESAJ AT GÖRÜŞELİM SENLE..Bİ DAHA İFTİRA ATTIĞINI GÖRMEYİM NE BENİM HAKKIMDA NEDE BAŞKA HİZMET EDENLERİN
  6. Sevgili hakikatlerden taraf arkadaşlarım , tufeylileri ve onların arkasındaki yğınlar akıl erdiremiyor diye kendinizi üzmeyin , onlar anca karalamak istedikleri türde yazarsanız inanırlar , onlar işledikleri günahlar sebebiyle Allah tarafından kalpleri hakikate mühürlenmiş olabilirler...Bende solculara sormuştum bir kere Türkiyede kurulmuş 150-200 e yakın sol örgüt , silahını muhimmatını parasını nerden buluyor diye , banada şey demişlerdi YERLİ İŞBİRLİKÇİYE ÖRNEK..Bunlar çarpıtırlar gerçeklerle değil YAZILAN SENARYOYA GÖRE , OKUDUKLARINA GÖRE VE DİNSİZ OLDUĞUNDAN EVRİMCİ OLDUĞUNDAN ÇOĞU ÖYLE YAZARLAR..ELBET ÇIKAR BU OLAYIN PERDE ARKASIDA BİR İKİ HAFTA İÇİNDE GENE ULUSALCILARLA BAĞLANTILARI O zamande şey diyecekler BIRAKIN BU KOMPLOCULUKLARI Nede oılsa onların okuduğu basın YAZMAZ O GERÇEKLERİ Gevşeklik göstermeyin , tasalanmayın , mümin iseniz üstünsünüz.!
  7. Fenerbahçe'den Simic haberlerine yalanlama Fenerbahçe Kulübü, bugün Fotomaç ve Sabah Gazeteleri'nde yer alan "Son Gözde Simic" ve "Simic Harekatı" başlıklı haberlerin gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Kulübün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, şöyle denildi: "Haberde özellikle Başkanımız Aziz Yıldırım'ın bu oyuncunun transferi ile bizzat ilgilendiği yönündeki iddiası tamamen uydurmadır. Aynı yayın grubuna ait olan bu gazetelerde yer alan bu haberlerin futbolcu simsarları ya da menajerler tarafından çıkartılması olasıdır. Kulübümüz hiçbir şekilde Simic ile görüşmemiş ve bu oyuncu ile ilgilenmemiştir." --------------------------------------------------------------------------- Diyarbakır Valisi'nden kayıp çocuk iddiasına yalanlama Diyarbakır Valisi Efkan Ala, Diyarbakır'da 34 çocuğun kayıp olduğu iddiasıyla ilgili, ''Kaybolan çocuk yokki bulunan çocuk olsun'' dedi. Vali Ala, Diyarbakır'daki bir açılış töreninde gazetecilerin çocuk yuvası ve yetiştirme yurdundaki 34 çocuğun kaybolduğu ve bunlardan bulunan olup olmadığı yönündeki soruları üzerine, yapılan haberlerin doğru olmadığını söyledi. Diyarbakır'da böyle bir sorunun olmadığını, bunun hassas bir konu olduğunu ve sürekli buradan haber yapmak isteyenlerin olabileceğini belirten Vali Ala, ''Tamam bir diyeceğim yok, ama bu yanlış bir şey. Çocuklar üzerinden böyle acımasızca bir iletişim kurmak çok doğru değil'' diye konuştu. Olmayan bir şeyi ispat etmenin çok zor olduğunu kaydeden Vali Ala, çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarında bu tür sorunlar yaşanmaması için, hem kendilerinin, hem hükümetin ve hem de bakanlığın özel komiteler kurarak, çalışmaların en güzel şekilde hizmete dönüşmesi için çaba sarf ettiğini vurguladı. Vali Ala, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bunlar olamaz mı, olursa gereğini yaparsınız. Ama olmaması için önlem alıyoruz. Böyle bir şey olsa biz gereğini yapar hemen önlem alırız. 'Geçmişe yönelik hatalar varsa giderilsin' diye çalışma yapıyoruz. Kaç aydır böyle. Zaten ortaya çıkan spekülasyonların nedeni de daha çalışmalarımız sonuçlanmadan bunların medyaya yansıtılmasıdır. Bunların gündeme gelme aracı olarak kullanılmasıdır. Çok üzülüyorum. Biz işimizi yapmaya, çocuklarımıza daha güzel bir hizmet sunmaya çalışıyoruz. Sorunlar olmaz mı, elbette olur. Sorunları çocukları rencide etmeden, geleceklerine ait kalıcı sorun üretmeden çözmeye çalışıyoruz. Kaybolan çocuk yokki bulunan çocuk olsun. Kayıtta gözükmüyor. Detaylı bir çalışma yapılsa kaybolan çocuk olmadığı görülecek. Kaybolmamışki bulunsun. Şu anda da gitseniz ailesinin yanına verilen çocuk vardır. 3 gün sonra geri gelecektir.'' Vali Ala, çocuklardan birinin konsomatris olarak bir birahanede çalışırken bulunduğu yönündeki sorusu üzerine de ''Bu akla ziyan bir şey. 18 yaşından küçük çocukların böyle yerlerde çalıştırılması mümkün değil. Girmişse alınır götürülür. Eğer 18 yaşından büyükse de çocuk değildir. Olmayan bir şey üzerinde konuşuyoruz'' şeklinde yanıt verdi. Bu arada, Diyarbakır Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada da bazı basın ve yayın kuruluşlarının internet sayfalarında ''kayıp kız çocuğu konsomatrislik yaparken bulundu'' şeklinde haberlerin yer aldığı belirtilerek, ''Bu konudaki haberler tamamen gerçek dışıdır'' denildi. -------------------------------------------------------------------------- MİT’ten Aydınlık’a yalanlama Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), haftalık Aydınlık dergisinde “Danıştay Tertibindeki MİT Üçlüsü” başlığı altında konu edilen şahısların, teşkilatla ilgisinin bulunmadığını bildirdi. Aydınlık’ın 4 Haziran 2006 tarihli sayısında, “MİT ile bağlantılı olduğu öne sürülen şahısların, teşkilatımız ile hiçbir ilgi ve irtibatı bulunmamaktadır. Söz konusu haber, gerçeği yansıtmamaktadır.” denildi. Aydınlık, Muzaffer Tekin’i yaralı olarak hastaneye bırakan arkadaşı Zekeriya Öztürk ve avukatı Ertaç Giray ile İsmail Paker’in MİT elemanı olduğunu iddia etmişti. Açıklamada, ayrıca, Sosyal Hizmetler Yurdu'na kayıtlı K.Y. kısaltılmış adıyla bir çocuğun bulunmadığı da kaydedildi. An Gelir, Arşiv Kafayı Yer! Gülay Göktürk, ‘Basit Çete’ başlıklı yazısı ile ilgili olarak Ertuğrul Özkök’le aralarında uzun bir telefon görüşmesi geçtiğini okuyucularına duyurdu: “Özkök bana uzun uzun Şemdinli davası ile ilgili endişelerini anlattı. Ama onun da en fazla üzerinde durduğu, benim için de asıl önemli olan nokta şuydu ki, Özkök sadece açık darbelere değil, 28 ŞUBAT tipi vesayet rejimlerine de KESİNKES KARŞI olduğunu, uyduruk değil gerçek demokrasi istediğini, bu konuda aramızda bir görüş farkı olmadığını üstüne basa basa tekrarladı… Ben de kendisine böyle söylüyorsa bundan ancak memnuniyet duyacağımı anlattım. Sizin de haberiniz olsun istedim.” *** Önce bir hatırlatma yapmalıyım: Yukarıda okuduğunuz metin bir kamera şakası değildir! Hadise, aynıyla vakidir… 28 Şubat’ın yılmaz savunucusu Ertuğrul Özkök, Gülay Göktürk’e telefonda 28 Şubat’a kesinlikle karşı olduğunu söylemiş bulunuyor! Göktürk’ün yazdıklarına Özkök’ten yalanlama gelmediğini notlarımızın arasına kaydedelim… Özkök, bu sözlerini keşke köşesinde yazabilseydi! Gerçi artık fark etmiyor: Söz konusu ifadeler, Göktürk’ün yazısı ile kayda geçmiştir/zabıt tutulmuştur/arşivdeki yerini almıştır! Bütün bunlardan sonra hazırsanız, kameralarımızı Özkök’ün yakın geçmişteki yazılarına çevirebiliriz… Amiral Gemisi Kaptanı’nın 28 Şubat dönemindeki darbe yanlısı sayısız cümlesini buraya taşıyacak değilim. Bunun için bir köşe yazısının hacmi yetmez ne demek; kalınca bir kitap yayınlamak gerekir… Bendeniz tek bir yazı ile yetinmenin kafi olacağını düşünüyorum. Ertuğrul Özkök’ün 12 Eylül 2003 tarihli yazısından (yani malum süreçten altı yıl kadar sonra) bir bölümü birlikte okuyalım: “28 Şubat bal gibi bir sivil toplum hareketidir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde askerlerin de siviller gibi düşündüğü belki de en büyük toplumsal duygu beraberliklerinden biridir… Ben gazeteci olarak 28 Şubat’ı destekledim. Hâlâ da destekliyorum… Yarın bu ülke 1997 şartlarına düşse, yine desteklerim… 28 Şubat’ı destekledim. Hayatımın sonuna kadar da savunmaya devam ederim. Üç beş aydın kırıntısı aksini düşünüyor diye de uykularım kaçmaz.” *** Attila İlhan’ın “Hangi” serisi meşhurdur: Yaşasaydı, herhalde “Hangi Ertuğrul Özkök?”ü yazmak zorunda kalırdı... Gülay Göktürk’e konuşan “Demokrat Özkök” ile Yukarıdaki Satırların Apoletli Yazarı aynı adam mı diye kuşkulanmayın: Ta kendisi! Ama merak etmeyin, ilk fırsatta 28 Şubat’ı destekleyen satırlarla kendisine gelecektir! Özkök’ün en yaygın gelgitleri türban konusundaki yazılarında saklıdır… “Türban yasağını işte bu başını açan çocuklar çözecek” diye yazdıktan (1 Ağustos 2000) birkaç ay sonra “Liseler için olmaz ama üniversitelerde türban yasağı kalksa ne olur? Laiklik elden mi gider? Türkiye artık bu kompleksinden kurtulmalıdır” (19 Ocak 2001) diyen de oydu… Konserlerdeki türbanlı kızları tahlil ettiği yazısında (6 Ağustos 2005) “O zaman geriye gittikçe daha fazla sırıtan o siyasi sembolden başka ne kalıyor? Merak etmeyin, 70’lerin solcu parkası gibi o da yok olup gidecek” kehanetinde bulunan da ondan başkası değildi! 28.06.2006 ÇARŞAMBA TAMER KORKMAZ - Zaman Üçüncü halka iddiasına cemaatten yalanlama İsmailağa Vakfı, basında Bayram Ali Öztürk’ün öldürülmesiyle ilgili Cüppeli Ahmet Hoca’nın azmettirici gibi gösterilmesine tepki gösterdi. Bir gazetede ‘Katil üçüncü halka mürit’ başlıklı haberde açıklamalarına yer verilen İsmail Ağa Vakfı Genel Sekreteri Zekeriya Yücedal, kendisine atfedilen ifadeleri kullanmadığını, büyük bir kısmının düzmece olduğunu söyledi. Yücedal, “Muhabir, Ahmet Mahmut Ünlü hoca için ‘Cübbeli Ahmet’in Acerkent’teki evine ne diyorsunuz?’ diye bir soru sordu. Ben de bu sorunun konuyla alakası olmadığını belirterek soruyu reddettim. Hocamızın ismi başka hiçbir şekilde gündeme gelmedi.” diye konuştu. Yücedal, haberde geçen ‘Cüppeli, İsmailağa cemaatinde pek kabul görmüyor’ cümlesinin de kendi adına uydurulmuş bir yalan olduğunu belirtti. Mükremin Albayrak, İstanbul ----------------------------------------------------------------------- Eski vali Erol Çakır, Perinçek’i yalanladı İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’in Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek için kullandığı ‘sicili bozuk istihbaratçı’ iddialarına İstanbul eski Valisi Erol Çakır’dan yalanlama geldi. Anka Ajansı’nın haberine göre, Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevinden Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’na getirilen Ramazan Akyürek, hakkında çıkan ‘sicili bozuk istihbaratçı’ iddiaları için yargı yoluna gitti. Emniyet Genel Müdürlüğü Hukuk İşleri Başkanlığı’na başvuran Akyürek, İstanbul Emniyet müdür yardımcılığı görevi sırasında sicil dosyasına, 2’nci amiri olarak dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır’ın ‘Emniyetteki hizipleşme içinde irticai akımlara yakın. Dikkat edilmelidir’ yazdığı yönündeki haberlere karşılık hukuki işlem yapılmasını istedi. Konuyla ilgili bir internet sitesi ve haftalık dergide haber yapılarak şahsının ve Emniyet teşkilatının yıpratılmak istendiğine dilekçesinde dikkat çeken Akyürek, ‘personel sicil dosyasında bu konuyla ilgili bir notun bulunup bulunmadığına’ ilişkin kendisine bilgi verilmesini de istedi. İP lideri Perinçek ve partinin yayın organı Aydınlık tarafından gündeme getirilen iddialar, dönemin valisi Erol Çakır tarafından yalanlandı. Kesinlikle bu tip bir kayıt düşmediğini ifade eden Vali Çakır, şunları söyledi: “Benim böyle bir notu sicil dosyasına düşmem söz konusu olamaz. Kaldı ki böyle bir şey yapmaz, doğrudan hakkında inceleme ya da soruşturma talebinde bulunurdum.” ------------------------------------------------------------------------ Beşiktaş'tan Fanatik'e yalanlama Beşiktaş'ta kulübün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, bugün Fanatik gazetesinde yayımlanan "Al saatini, ver kupayı" başlıklı haberin asılsız olduğu belirtildi. Siyah - beyazlı ekibin sitesinden yayınlanan açıklamada şöyle denildi; "Haberde yer alan, Başkanımız Sayın Yıldırım Demirören'in eski futbolcumuz Tümer Metin'e, Türkiye Kupası final maçı sonrası hediye ettiği saati geri istediği şeklindeki iddia gerçek dışıdır. Ne Beşiktaş Kulübü Başkanlığı gibi yüce bir makam, ne de şahıs olarak Sayın Yıldırım Demirören, asla bir futbolcu ile böylesine küçük hesaplaşmalar içine girmez. Öte yandan, hayal ürünü olduğu her cümlesinden açıkça anlaşılan bu asparagas haberi ciddiye alıp, üzerinde yorum yapan Fenerbahçeli bazı yöneticileri ise acemice davranıp, asılsız haberlerle tuzağa düşmemeleri konusunda uyarmayı da görev biliyoruz." ------------------------------------------------------------------------- Genelkurmay’dan ‘şifahî muhtıra’ya yalanlama Genelkurmay Başkanlığı, önceki gün Akşam gazetesinde yayınlanan ‘Şifahî muhtıra’ başlıklı köşe yazısıyla ilgili bir açıklama yaparak iddiaları yalanladı. Genelkurmay’ın internet sitesinde yer alan açıklamada şöyle denildi: “22 Nisan 2006 tarihli Akşam gazetesinde, Şakir Süter’in ‘Bunun adı şifahi muhtıra’ başlıklı köşe yazısında, kendi ifadesiyle ‘doğrulanmamış’ bazı söylentilere dayalı olarak, Sayın Genelkurmay Başkanı’nın Sayın Başbakan’ı ziyaretine ilişkin yorumlara yer verilmiştir. Söz konusu yazıda yer alan Sayın Genelkurmay Başkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır. Basın meslek ilkeleri kapsamında ‘Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olmaksızın yayınlanamaz’ ilkesi bulunmasına rağmen, TSK ile ilgili konular hakkında adı geçen yazar tarafından Genelkurmay Başkanlığı'ndan herhangi bir bilgi talebi de yapılmamıştır.” Şakir Süter, yazısında Org. Özkök’ün, Erdoğan’a ‘şifahi muhtıra’ sunduğunu savunarak, aralarında savcının yanı sıra bakanların da bulunduğu bazı isimlerin görevden alınmasını istediğini öne sürmüştü. Ankara, aa ---------------------------------------------------------------------- Arınç'a ''kıyak emeklilik'' yolu açıldığına yönelik iddialara yalanlama TBMM Başkanı Başdanışmanı Kemal Öztürk, Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nda yapılan bir düzenlemeyle TBMM Başkanı Bülent Arınç'a ''kıyak emeklilik'' yolu açıldığına yönelik iddiaları yalanladı. Öztürk, yaptığı yazılı açıklamada, bugün bir gazetede, ''Çok 'kıyak' iki küçük kelime'' ifadesiyle, TBMM Başkanı Arınç'a yönelik asılsız, haksız ve gerçekleri çarpıtan bir iddianın yer aldığını belirtti. Haberde, Arınç'ın, komisyon üyelerini arayarak kendi emekliliği için özel bir düzenleme yaptırdığının öne sürüldüğünü kaydeden Öztürk, ''Sayın Başkan, bugüne kadar hiçbir komisyon çalışmasına etki edecek bir müdahalede bulunmadığı gibi, kendisi için düzenleme yaptırması da Sayın Başkan'ın kişiliği, siyasi görüşü ve ahlaki değerleri açısından mümkün değildir'' dedi. Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'ndaki söz konusu düzenlemenin, Nisan 2005 tarihinden beri çeşitli komisyonlarda tartışıldığını hatırlatan Öztürk, TBMM başkanının, cumhurbaşkanı ve başbakanla birlikte aynı türde bir emeklilik hakkına sahip olması için Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'nda 20 Haziran 2005 tarihinde, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda oluşturulan alt komisyonda ise 26 Ocak 2006 tarihinde bir düzenleme yapıldığını anlattı. Öztürk, şöyle devam etti: ''Söz konusu tarihlerde komisyonlarda kabul edilen kanun tasarısı, haberde demeç verdiği belirtilen milletvekillerinin de imzasıyla Genel Kurul'a gönderilmiş ve kanunlaşmıştır. Tüm bu süreçlerde Sayın Başkan'ın, doğrudan ya da dolaylı olarak hiçbir dahli olmamıştır. Aradan geçen bu kadar zaman zarfında herhangi bir sorun çıkmamışken ve bir haber değeri taşımamışken, bugün, düzenlemeyi yeni yapılmış gibi gösteren haberin belirli bir maksatla gündeme taşındığı açıkça ortaya çıkmıştır. Sayın Başkan'ı yıpratmaya yönelik bu haberin tamamen asılsız, basın yayın meslek ilkelerine aykırı ve karalama gayretlerinin bir parçası olduğunu kamuoyuna duyurmak isteriz. Sayın Başkan, tüm görev süresi boyunca titiz, tarafsız ve TBMM'nin saygınlığını önceleyen tutumundan en küçük bir taviz vermemiş, bundan sonra da vermeyecektir.'' Zaman gazetesinden....Bazıları biraz eski 1-2 ay falan önce..
  8. Katil'in o gece BİRİLERİYLE TAM BİR BUÇUK SAAT TELEFON GÖRÜŞMESİ YAPTIĞI ORTAYA ÇIKTI EMNİYET KAYNAKLI STV HABERDE..Yine olayın aslı astarı belli olmadan SEÇİLMİŞLER üzerine düşnei yapmış ve saf beyinleri döndürmüş görüyorum..Biraz geniş düşünün..
  9. Sabetay ve tufeylilerin sözünü dinleye dinleye ******* EN BÜYÜĞÜ OLMUŞSUNUZ , SÖYLESENE HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ OLMADIĞI KONULARDA YORUM YAPAN ARKADAŞIM , NEYE DAYANARAK SEN ZAMAN GAZETESİNE GERİCİ DİYORSUN VEYA DİĞERLERİNE ? IRAK'TAKİLER ONAR ONAR ÖLÜRKEN BİZDE ACISINI YAŞADIK AMA KARANLIK GÜÇLERİ SEN BİLİRMİSİN POLİKRİTİK ? YAHUDİLERİ KORUMAK İÇİN DEĞİL MÜSLÜMANLARI KORUMAK İÇİN ORAYA GİDİYORUZ ALLAHIM SEN BUNLARA AKIL VER Bizim en büyük damarımız innacımızdır sizin aklınız ermez onun ne büyük bi hazine olduğuına siz bizden olmayan tufeyli abilerinizi dinleyin bakalım AHİRETTE HALİNİZ NE OLACAK
  10. DİPNOT'un saydığı olayların çoğu gerçektir ANCAK ONLARI YAPANLAR GERÇEK LÜBNANLILAR DEĞİL LÜBNANLI KILIKLI HAİNLERDİR , GİZLİ SERVİS ELEMANLARIDIR , SİZ BUNLARIN İSRAİL'İN NE ESRARENSİZ FİKİRLERİ OLUR BİLİRMİSİNİZ ! Bunlar karışıklık çıkartmak için darbe yapmak için bir değeri vurmak için onun sahtesini varederler ona eylem yaptırtıp gerçeğini karalarlar EMİRLERİNDEKİ BASINLADA KİMSE İŞİN GERÇEĞİNİ AN-LA-YA-MAZ.. Beni çağırsalar yemin ederim gönüllü giderim lübnan'a..Hangi şartlar altında gittiğimizde ne için olduğu DEFALARCA OKUNDU..Daha oraya gitmeden TEHLİKECİLER üzerlerine düşeni yaptılar ! ONLAR VE SİZLER NEDEN ESKİ TEZKERELERİDE GÜN YÜZÜNE TAŞIMIYORSUNUZ ? AYNI MUHALEFETİN SOMALİYE ASKERİMİZİ GÖNDERMESİNE EVET DEDİĞİNİ ? Benim korkum , karanlık güçler askerimizi vurmak isteyecektir ama bunu hizbullah kılıklı gizli servis elemanlarınca yaparak oradaki halka bizi birbirimize düşürmek ve EMİRLERİNDEKİ BASIN VE MUHALEFETLEDE AKP nin önünü kesmek orayla bağımızı birliğimizi kesmek istemeleri benim korkumdur..İNŞAALLAH GERÇEK OLMAZ BUNLAR..
  11. siz aklınızın ermediği konularda oyun oynamaya devam edin kendi kendinizi kandırın , tufeyli önderlerinizi aman iyi dinleyin onlar size çok iyi ışık tutarlar ! Hala daha hangi şartlarda ve ne için gittiğimizi kestiremiyorsanız burayı işgal etmeyin lütfen , ciddi kişiler görmek istiyoruz.. Sen aynı muhalefetin daha öncede Somaliye askerimizi gönderdiğini biliyormusun hee ? neyse sizin aklınızınn eremeyeceği konuları açmayalım , siz tufeyli öndeerlerinizi dinlemeye devam edin !
  12. Sizi kim inandırıyor böyle asılsız şeylere yaa SİZ HANGİ GAZETEYİ OKUYORSUNUZ VEYA DIŞ İŞLERİ BAKANIMIZI HÜKÜMETİN KONUŞMALARINI DİNLEMİYORMUSUNUZ ? Orada hem barışı sağlama adına , hem ordaki halkı koruma adına hem o bölgedeki siyasette söz sahibi olmamız adına EN ÇOK ORADAKİ HALK İSTİYOR BİZİ.Artık Türkiye eski Türkiye değil..Çile çeken değilsiniz inançlı değilsiniz anlayamazsınız bir çok şeyi..Askerimizi hangi şartlarda orda olacağı hangi durumda ne yapacağı ortada , lanet olsun o yalanları uyduran muhalefete , yok israili korumaymış yok lübnan karşıymış iran mısır başka bişey demiş biz niye öyle demiyormuşuz her önlerine konulanı yiyor hala bunlar yaa
  13. Bu başlığı açmak üstüme bir vazifedir , lütfen adminler silmesinler çünkü hem Türkiye'de hem dünyada milyonların kurtuluşuna vesile olmuş , milyonların gönlüne girmiş samimiyeti düşmanları tarafındanda itiraf edilmiş Hakk'ın ızdıraplı bir kulu bir alimini ne diyor neler söylüyor ne yorumlar yapıyor , neyin derdini taşıyorda böyle karalanmaya çalışılıyor hem anlamanız hem aklınızın ışıklanması içinizdeki yitirilmiş değerlerin zannediyorum tekrar dirilmesini sağlayacak yazılarını , onu tanıyan solcusununda ülkücüsününde gazetecisininde görüşlerini koymadan edemeyeceğim ! Burda seçilmiş ****** asılsız ispatsız yazıları varsayımlarla duruyorsa en az bu yazılarda onlar kadar durmayı hak ediyordur ! Hiç şüphem yok eğer okunursa bunlar okuyanın bayağ gözünü açacaktır ! Kimseyi ne ayıplayacağım ne utandıracağım çünkü bilmiyordunuz , Gülen hakkındaki hayali ve ispatsız iddaaları 15658696556. kez tartıştık , burdada bu insanın neyin uğraşını verdiğini ne yorumlar yaptığını görmeye çalışalım..Çünkü Fethullah Gülen ve Gülen hareketi hem Türkiye'ye hem Dünya'ya damgasını vurmuş bir harekettir , öyleyse basında sizden saklanan tam tersi verilen haberlerin aslını bir görelim. --------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Yolumuz , millet ve memleket hesabına , her hayırlı iş ve her teşebbüsü alkışlama ve ona hizmet edene arka çıkma yoludur..M.F.Gülen --------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Gerekçeli karar açıklandı: Gülen’in anayasal düzeni değiştirme amacı yok Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Fethullah Gülen’in yeniden yargılanmasında verdiği beraat kararının gerekçesi açıklandı. Gerekçede “Gülen’in anayasal düzeni değiştirme amacı güttüğü, cebir ve şiddet yöntemlerini benimsediği yönünde delil mevcut değil. Aksine devlet yanlısı tutumu nedeniyle dinî motifli radikal terör örgütleri tarafından tehdit edilmiştir.” denildi. Gerekçeli kararda, Fethullah Gülen ve ilişkilendirildiği kuruluşların anayasal düzeni değiştirme amacının sabit olmadığı, Gülen’in bu hususa yönelik açık bir beyan ve ikrarının bulunmadığı ve böyle bir amacının olduğu kanısının yorum ve çıkarsamalara dayandığı ifade edildi. Böyle bir amacın varlığının kabulü halinde dahi Gülen’in cebir ve şiddet yöntemlerini benimsediği ve bu konuda müstakil suç teşkil eden herhangi bir eylemde bulunduğunun tespit edilmediği anlatılan kararda, şöyle denildi: “Bu hususta delil bulunmamış, aksine devlet yanlısı tutumu nedeniyle dinî motifli radikal terör örgütleri tarafından tehdit edilmiştir. Örgüt yapılanması için en az iki kişi olma koşulu aranırken, dosyada başka bir sanığın bulunmadığı, örgüt ve yapılanması ile ilgili olarak takipsizlik kararı verildiği, emniyet raporlarında da Fethullah Gülen ve ilişkilerinin 3713 sayılı yasa kapsamında değerlendirilmediği, bu haliyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası’nın 1. maddesinde tarif edilen suçun ve üzerine atılı suçun unsurlarının da oluşmadığı sonucuna varılmıştır.” Mahkemenin kararında, Gülen hakkında, yasal mevzuat ile dosya kapsamı karşılaştırıldığında ve delillere göre hareket edildiğinde hukuki ve vicdani olarak beraat kararı vermek gerektiği belirtildi. Mahkeme ayrıca, yargılama giderlerinin de Hazine üzerine bırakılmasını kararlaştırdı. Oybirliği ile beraat kararı Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı 2000 yılında, Fethullah Gülen hakkında, “laik devlet yapısını değiştirerek yerine dinî kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu”gerekçesiyle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesine göre, 10 yıla kadar ağır hapis cezasına çarptırılması istemiyle dava açmıştı. Yargılama sonucunda davanın kesin hükme bağlanması, 4616 sayılı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun uyarınca ertelenmişti. Gülen’in, 5 yıl içinde aynı tür veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlemesi durumunda dava yenilenecek, bu süre içinde aynı cins veya daha ağır bir suç işlememesi durumunda ise dosya işlemden kaldırılacaktı. Terörle Mücadele Yasası’ndaki değişiklik sonucu Gülen’in avukatlarının yeniden yargılama talebini kabul eden Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, ilk kararın kaldırılmasına ve yasadaki değişiklik dikkate alınarak, oybirliğiyle beraatine karar vermişti. ------------------------------------------------------------------------------ ÇİLE M. Fethullah Gülen, Sızıntı, Ocak 1982, Cilt 3, Sayı 36 Çile, yüce hedeflere varmanın ve yüksek neticeler elde etmenin tek yoludur. Hakikat yolcusu, çile ile günahlardan arınır; onunla saflaşır ve onunla özüne erer. Çilenin olmadığı yerde ne olgunlaşmadan ne de ruhla bütünleşmeden bahsedilemez. Çile, hakikat erinin, her köşe başında sarmaş-dolaş olacağı acı; fakat vefalı yoldaşıdır. Upuzun yollar onunla yeknesaklıktan kurtulur. Hayat, onunla aydınlığa kavuşur ve kişi ancak onunla yaşamanın zevk ve şuuruna erer. Çilesiz hayat monoton, o olmadan yürünen yollar renksiz ve bıktırıcı ve bu yolların garip yolcuları da yaşamadan bezmiş talihsizlerdir. Ruh, çile ile kemâle erer. Gönül, çile ile inkişâf eder. Çile görmemiş ruhlar ham, gönüller de kolu kanadı kırık ve ölgündür. Çile, çalışmaya ve o yolla elde edilen şeylere kat kat değer kazandırır. Çilesiz elde edilenler ise mirastan gelen mal gibidir. Gelişi emeksiz, gidişi de üzüntüsüz olur. Evet, ancak, binbir ızdırapla kazanılan şeylerdir ki muhafazası uğrunda canlar feda edilir... Bir millet ve bir medeniyet büyük muzdarip ve çilekeşlerin öncülüğünde kurulmuş ise sıhhatli, istikrarlı ve gelecek adına ümit vericidir. Aksine, hayatında bir kere olsun ağlamamış, inlememiş ve sancı çekmemişlerin elinin altında doğmuş ve gelişmişse, zâyi olmaya namzet ve talihsizdir. Dünden bugüne insanoğlu, yer yer çilekeşlerin müşfik ve diriltici kucaklarında, zaman zaman da tiranların zulüm ve istibdadı altında kendini buldu ve idrâk etti. Ne var ki o, var olmanın zevkine erdiği en mutlu anlarını, başkaları için yaşayan büyük muzdariplerin vesâyâsı altında duydu ve tattı. Kenan ilinden kalkıp, bir meş’ale gibi Bâbil’e uzanan; bir güneş gibi Suriye’nin bağrında tulû eden; arkasına takıp sürüklediği kimseler için, gözünü kırpmadan cehennemî alevler içine giren ve "nâr-ı Nemrut"u göğüsleyerek ateşte cennet cilveleri gösteren büyük muzdariplerin... Ruhu çekilmiş ve kadavralaşmış bir millete hayat üfleyebilmek için, yıllarca Mısır ve Sinâ arasında mekik dokuyan ve her defasında TÛR’da dolup Mısır’da boşalan; nihayet maddenin bağrına indirdiği darbelerle, suya ve toprağa ayrı bir yol, ayrı bir erkân öğreten büyük muzdariplerin... Dünyadan başka gözleri bir şey görmeyen ve bütün bütün maddeleşmiş bir toplumu özüne erdirmek ve onlara rûh iklimine açılan yolları göstermek, daha doğrusu öbür âlem düşüncesini yeniden gönüllerde mayalamak için, çevresinde kol gezen tehlikelere aldırmadan, yüce derslerine devam eden ve hakkında bayağıların bayağısı hükümler kesilip biçilirken, "Hançer ile yüreğimi yar! Senden dönmesem..." diyerek hakikatı haykıran büyük muzdariplerin... Ve nihayet gelmiş ve gelecek bütün mihnetkeşlerin ızdırabını, her lâhza ruhunda yaşayan, her ân yığın yığın musibetleri göğüsleyen, her ân gerilen ve her ân kan-ter içinde, yeniden dolup-boşalan büyük muzdariplerin... Evet, hep böyle ızdırap gören, ızdırap düşünen ve bir mum gibi yana yana eriyip giden, bu yüce kâmetlerin arkasında yürüyenler, hiçbir zaman aldanmadılar ve hiçbir zaman hayâl kırıklığına uğramadılar. Âh, o aldatmayan rehberler! O özleri sâf, kalpleri aydın, başları yüce şâhikalar gibi heybetli ve dumanlı, içlerinde binbir ızdırabın boy gezdiği yüce rehberler! Ufkumuzun karardığı, kaddimizin büküldüğü ve binbir müşkülün altında ezildiğimiz şu günlerde, onlara ne kadar hasret ve ne kadar iştiyak içindeyiz!.. Her ideâl dönem, bu türlü muzdarip ve çilekeşlerin omuzunda bayraklaştı ve yükseldi. Onların yerini alan gün görmemiş ızdırapsızların elinde ise yıkıldı yerle bir oldu; iç dünyasını bütün bütün ihmâl etmiş, şehevî hislerinin esîri gayyâ yolcusu ızdırapsızların elinde... Devr-i saâdet sonrasını kana-irine boğan, bu çilesiz ruhlardı. Daha sonraki devirlerde, birbirinden baskın, bütün hoyratlıkların ve azgınlıkların arkasında da, yine hep bu ızdırapsızlar vardı. Bir kere olsun, sahip olduğu şeyler uğrunda aç-susuz kalmayan; yurdunu, yuvasını terk etmeyen; belli bir dönemin zarurî sarsıntılarına, sıkıntılarına mâruz kalmayan ızdırapsızlar... Zaten hayatını, madde ve konforun levsiyatı içinde geçiren böyle ham ruhlardan, hangi fedakârlık beklenebilir ki? Fedakârlık her şeyden evvel, nefsin sefil arzularına karşı koymakla başlar ve toplumun mutluluğu adına, kendi saâdet ve hazlarını unutmakla kemâle erer. Yoksa, her fedakârlık iddiâsı bir aldatmaca ve toplumun yüzüne savrulmuş bir yalandır... Âh, şu çile bilmeyen, ızdıraptan hoşlanmayan nefsim! Rahata, rehâvete müptelâ ve meftûn nefsim! Öbür âleme ait lezzet ve nimetleri burada yaşayıp, burada bitirmek isteyen nefsim! Kâmil insan olmayı kimseye vermeyen ve kemâl yolunu bir türlü bilmeyen nefsim! "Gün buralara, bulut dağlara!" düşüncesiyle sefilleşen ve var olmadaki zevkli sancıyı idrâk edemeyen nefsim! Bilmem ki sana, çilenin yükselticiliğini ve tenperverliğin(tembelliğin) öldürücü bir zehir olduğunu anlatabilecek miyim..? ------------------------------------------------------------------------------------- DEĞİŞEN DÜNYA'YA BİR REHBER Japon Prof. Dr. Sasaki Yoshiaki hoca "Süratle değişen dünya ve bir rehbere ihtiyaç" başlıklı makalesinde şu andaki dünyanın içinde bulunduğu keşmekeşi, bilgisayarın yaygınlaşması ve medyanın gelişmesiyle dünyadaki hızlı değişimi ele alarak, mânevî bir lidere olan ihtiyacı tespit etmektedir. Özellikler bu liderin en başta halkı cezbedecek gönülden gelen bir şevk ve enerjiye sahip olması, güçlü bir sabrının bulunması, dünya çapında düşünme, engin bir tolerans, sezgi ve ufuk sahibi olması gerektiğini vurgulamaktadır. Makalesinin sonunda Prof. Dr. Sasaki, Fethullah Gülen Hocaefendi için şöyle diyor: "Fethullah Gülen Beyefendi'den söz ediyorum. Onun hakkında böyle bir değerlendirme yapıyor olmam aşağıdaki tecrübelerimin sonucudur. Fethullah Gülen Beyefendi ile ilk karşılaşmamda kendilerine sarılarak selamlaşmak şerefine ulaştım. O anki hislerimi anlatayım. Kendileri o dönemde hastalardı ve sağlık durumları iyi değildi. Ama kendilerine sarılınca sıcacık dokunmuş ipek bir kaftanın üzerime giydirildiği hissine kapılıverdim. Henüz çocukken ebeveyniniz sizi kucakladığında neler hissettiğinizi hatırlamanızı istiyorum. Onun vücudundan yayılan sıcaklıkta sınırsız bir nezaketin bütün vücudumu sardığını hissettim. O an cesaret edip o hissimi dile getirdim. Bunun üzerine Fethullah Gülen Beyefendi, 'Sizlerin bana verdiği desteğin tesiri olsa gerek. Sizin hissettiğiniz sıcaklık, beni çevreleyen sizlerin kalplerinin sıcaklığı.' diye cevap verdi. Şöyle bir hatıram daha var. Bir kış günü New Jersey'de ikamet eden kendilerini ziyaret etmiştim. Hasta hali ile Fethullah Gülen Beyefendi sandalyeye oturmuş, doktorun muayenesinden geçiyordu. Ben odaya girince ayağa kalkıp sarılarak beni karşıladı. O anda ilk karşılaşmamızdaki sıcaklığı hissettim. Fethullah Gülen Beyefendi bana yanındaki sandalyeye oturmamı tavsiye etti ise de diğer insanlar yerde oturdukları için onlara hürmeten ben de yere oturdum. Böyle yapınca Fethullah Gülen Beyefendi de yerde oturmak üzere sandalyeden indi. Ben hemen kalkıp acele ile onu sandalyesine oturttum. Eğer sessizce, onun iltifatına uygun bir şekilde gösterdiği yere oturmuş olsaydım, hasta halinde ona bu zahmeti yaşatmış olmayacaktım diye düşündükçe şimdi bile yüzüm kızarıyor. Fethullah Gülen Beyefendi'nin hareketi karşısında çocukça mahcup olduğum bir hatıramdır. Şöyle bir hadise de oldu. Bir kamp için davet edildiğimde Fethullah Gülen Beyefendi'nin henüz kırklı yaşlarının sonu ya da ellili yaşlarının başında çekilmiş bir vaaz videosunu seyretme imkanı bulmuştum. O videodaki kişi defalarca görüştüğüm insandan farklı, gözyaşları dökerek heyecanla vaaz veriyordu. Ben Türkçe anlamıyor olsam da o vaazda Fethullah Gülen Beyefendi'nin neyi anlatıyor olduğunu kendimce tahmin etmeye çalıştım. Belki Fethullah Gülen Beyefendi, 'Müslümanlar daha sağlam bir düşünceye sahip olup, başkalarına karşı muhabbet hissi taşıyor olmalılar. Sizler neden böyle bir fikre muvafık hareket etmek için ciddiyetle düşünmüyorsunuz' diye hitap ediyordu. Bir kış günü Fethullah Gülen Beyefendi'yi ziyaret ettiğimi anlatmıştım. Ayrılma vakti gelip ülkeme dönmek üzere binadan dışarıya çıktığımda, kendilerinin yardımcılığını yapanlar biraz beklememi rica ettiler. Fethullah Gülen Beyefendi, zahmet edip beni uğurlamak için soğuk bir kış günü oluşuna da aldırmadan araba yoluna kadar çıkmışlardı. Üstelik not defterime ziyaretimle alâkalı takdir ve teşekkürlerini yazdılar. Fethullah Gülen Beyefendi'nin sağlık durumunu düşünüp mümkün olduğunca hızlıca arabaya binip oradan ayrılmanın iyi olacağına karar verdim. Ama kendileri, bindiğim araç gözden kayboluncaya kadar orada bekleyip beni uğurlamaya devam ettiler. İnsan temayüz ettikçe ‘ben' merkezli düşünür. Hele bir de hastaysa daha çok kendisine yönelik düşünür, karar verir ve uygular. Soğuk kış günü dışarıya çıkıp beni uğurladıklarını hatırlayınca onun içerisindeki muhteşem varlığı birazcık da olsa görebildim zannediyorum. İnsanlara rehberlik edecek insanın hususi kabiliyetlere sahip olmasının yanında sınırsız insaniyete sahip, güçlü bir sabra ve tutkuya malik olması gerekir. Fethullah Gülen Beyefendi günümüz dünyasında bu kabil kabiliyetlere sahip az sayıdaki insandan biridir." Bu samimi şâhitliğe ne denilebilir ki?.. Abdullah Aymaz - Zaman --------------------------------------------------------------------------------------- TÜRK OKULLARINA ÖVGÜ DOLU SÖZLER Gürcistan Batum Parlamento Başkanı Mikail Makaradze, medeniyetler arasında meydana gelebilecek çatışmaları Türk okullarının önleyebileceğini söyledi. Gürcistan'ın 15 yıl önce kötü günler geçirirken en iyi dost elini Türkiye'nin uzattığını ifade eden Makaradze, "Yıllar önce başlayan dostluğumuz bu güne kadar devam etti. Bundan sonra da sürecek." dedi. Çağlar Gürcistan Eğitim Kurumları, kuruluşunun 15. yılı münasebetiyle 50 Gürcü aileyi Antalya'da ağırladı. Gürcistan'da eğitime başlamasının 15. yılını kutlayan Çağlar Eğitim Kurumları, Antalya'da düzenlediği programıyla konuklarına unutulmaz anlar yaşattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in de masaj gönderdiği etkinliğe, Gürcistan Göçmen Bakanı'nın yanısıra Gürcistan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Uluslararası Karadeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Cumhurbaşkanı'nın annesi Prof. Dr. Giuli Alasania, Gürcü gazeteci, akademisyen, işadamları ve bazı öğrenci velileri katıldı. Programa katılan bir Gürcü şarkıcının söylediği Türkçe şarkılar konuklar tarafından büyük ilgi gördü. Çağlar Gürcistan Eğitim Kurumları Genel Müdürü Mesut Bozkır, Gürcü halkı ve devlet yetkilileriyle güzel bir birliktelik sergilediklerini söyledi. Gürcistan'dan 50 aileyi davet ederek ilk kutlamayı Antalya'da yaptıklarını ifade eden Bozkır, "Okullarımız kurulduğu günden itibaren iki ülke insanının birbirini tanımasında önemli rol oynuyor. Öğretmen ve öğrencileriyle personeli ve velileriyle bütünleşerek hem iki ülke arasında hem de dünya barışına katkıda bulunuyor." diye konuştu. Gürcü yetkilileri ve halkından her zaman destek gördüklerini dile getiren Bozkır, şunları söyledi: "Çağlar Gürcistan Eğitim Kurumları, eğitim ve öğretim faaliyetlerine 1993 yılında başladı. Eğitim kurumumuza bağlı, okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise ve bir de üniversitesi bulunuyor. 3 okulumuzda yaklaşık 2 bin öğrenci eğitim görüyor. Uluslararası Karadeniz Üniversitesi'nde ise birçok ülkeden öğrenci eğitimlerini devam ettiriyor." Türk okullarının diplomatik açıdan da önemli bir misyon üstlendiğine işaret eden Genel Müdür, Türkçe'nin diğer ülkelerde sevilip öğrenilmesine de katkı sağladığını ifade etti. Programa katılanlar Gürcistan'daki Türk okullarıyla ilgili düşüncelerini dile getirdi. Uluslararası Karadeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Cumhurbaşkanı'nın annesi Prof. Dr. Giuli Alasania, dostluk ve sevgiyi keşfetmek için bir araya geldiklerini söyledi. Konuşmasını Türkçe yaparak ardından kendi diline çeviren Prof. Dr. Alasania, Türkiye'yi artık kendi evi gibi görmeye başladığını dile getirdi. Çağlar Eğitim Kurumları'nın artık Gürcistan ile bütünleştiğini ifade eden Prof. Dr. Alasania, "Bu okullarda çok önemli dostluklar kurularak kültürler birbiriyle tanışıyor. Çok kırılgan bir dünyada yaşıyoruz. Böyle bir dünyada cehalete ancak eğitim ve diyalogla son verilebilir." diye konuştu. Konuşmasını 'Yaşasın Türk Milleti, Yaşasın Dostluk.' sloganıyla tamamlayan Prof. Dr. Alasania, konuklardan büyük alkış aldı. Gürcistan Göçmen Bakanı Georgi Heviaşvili ise Çağlar Eğitim Kurumları sayesinde Gürcistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştiğini söyledi. Kaynak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Naci Tosun, bu tür diyalogların gelecek için çok önemli olduğunu vurguladı. 'Bu günkü savaşanların çocukları 20 yıl önce bir araya gelseydi. Bu gün dünyada savaş olmazdı." diyen Tosun, "Gittiğim ülkelerde gençler hep televizyon ekranlarında gördüğü savaş manzaralarından nefret ettiğini söylüyor." dedi. Devamı Gelecek..
  14. Askerimizin oraya gitmemesini , orda tüm dünyayı hakimiyeti altına alma tevhidi yok etme yeryüzünün en fasık milleti Türk askerini karşısında görmek istemeyen İSRAİL İSTİYOR. Yine buna bir kılıf uydurmuşlar ve inanmış cahal insanımız..O Lübnandaki müslümanların üzerine yağan bombalardan biri sizin evinize 10 metre uzağa gelse hemen ortalığı ayağa kaldırır asker nerde polis nerde dersiniz ! Türklüğü bilmeyen , Allahtan uzaklar peygamberini tanımayanlar ancak askerimizin oraya gitmesine karşı çıkar ! Hem Türk askeri daha öncedende taaaaa Kuzey Koreye gitmişti , 13 tane tezkereden 12 si geçmişti ! O geçmeyen biride Irak için 1 Mart tezkeresiydi ! Anlayın artık , birileri hem Türkiyenin elini bağlamak hem acımasız ülküsünü gerçekleştirmek için her türlü müslümanlara karşı acımasızlığı katliamı mübah görüyor..Bazı işbirlikçilerde daha ordaki savaşta halkımızın kimin yanında olacağını dahi kestiremiyor , barışı kurmak bizim işimiz değil diyor ve bunlar Atatürk'ün koltuğunda oturuyorlar. Askerimiz Lübnan'a gitmeli , hem o masum halkın yanında olmalı , hem gerekirse İsrail'le savaşmalı , orda barışı kurmalı VE BÖLGEDEKİ SİYASETTE SÖZ SAHİBİ OLMALIDIR , OSMANLI SELÇUKLU GİBİ OLMALIDIR...
  15. Arkadaşım senin ya iyi gözlerin görmüyor okumadan geçiyorsun ortaya çıkarılanları yada alıştığınız iftiralara kanmaya devam etmek mi istiyorsunuz nedir..ORDA OLAYIN İÇİNDEKİ 1.DERECEDEN KİŞİLERİN DEDİKLERİNİ , OLAYLARIN ARAŞTIRILMASI SONUCU ORTAYA ÇIKANLARI KOYMUŞLAR..Danıştaya saldırı yaptırtılar olayın hemen akabinde TV de basında çıkan , daha olayın aslı astarı belli olmayan anında hemen dindar insanları damgalamaya çalıltılar , bu medya patronları düşmanlarımızla işbirliği halindedirler ! Yazılan senaryoya uygun haber yaparlar! Sizelerede yıllarca vatan delisi insanları cumhuriyet karşıtı , rejim düşmanı diye tanıttılar..Halbuki hepsi yalandı onların..Yahudilerin ne melanet bir millet olduğunu nerden bileceksin , bunların emrtindeki basının nasıl asıl haberleri sakladığını , moral bozucu tahrik edecek türde haberleri hep yayınladıklarını iftiralarını , çarpıttıklarını bunlar sahipleri bizden değiller aslanım, boşuna yorma sen kafanı ne cujmhuriyet düşmanı o zannettiklerin nede Atatürk düşmanı..SİZ VE TUFEYLİ YIĞINLARI RAHATSIZ OLACAKLAR DİYE GERÇEKLERİ SAKLAYAMAYIZ , BUGÜN BU ÜLKEDE ZAMAN VAKİT YENİ ŞAFAK GİBİ GAZETELER OLMASA O BASIN SİZİ NE YALAN TARANELERE İNANDIRIRDI KİMBİLİR , Kİ GÖRÜYORUM İNANDIRMIŞTA , ECDADINIZI TERÖRİST DİYE BİLE İNANDIRIRDI SİZE , AMA MEYDANLARI BOŞ DEĞİL , ÇÜNKÜ SADECE GERÇEKLERİ YAZAN ARAŞTIRAN , HALKI KADIN MAGAZİN ÇARPITMA HABERLERLE BEYNİNİ KÖRELTİP UYUŞTURUP , BU MİLLETE SEvDALILARI HAİN DİYE GÖSTERMELERİNE İZİN VERMEYEN ONLARIN KORKUSUNDAN HAİN EMELLERİNİ GERÇEKLEŞTİREMEDİKLERİ ZAMAN VE VAKİT VAR ÇÜNKÜ.Sende gözünü açsan , hemen herşeye körü körüne kanmasan , karşı tarafıda dinlesen , tufeylilerin ak dediğine ak kara dediğine kara demesen ÇOK İSABETLİ BİR ADIM ATMIŞ OLURSUN..Güneş gibi gerçekleri böyle delilsiz ispatsız tekziplerle söndüremezsiniz..Hee ben illede kartel patronlarına sabetayistlere inanacağım dersende sen bilirsin , yanlız şunuda bil senin onlardan görüpte yazacağın savunacağın bir çok şey bu ülkeyi batırmaya yönelik olacaktır.. İnsanlara şucu bucu deme , böyle şeyler toplumu böler tiksiniyoruz o ithamlarınızdan , çünkü iftiraları yemişsinizde öyle cılı culu hareket yok çünkü..Kıyamete kadar sürecek kötülüğü örgütleyip organize edenlerle hakikatın mücadelesini verenlerin uğraşları bunlar..Kim doğru diyor kim yanlış anlamak çok zor değil , hemen yemeyin önünüze konulanları onlar size Fethullaçılar cumhuriyet düşmanı falan diye iftira eder AMA HEMEN ARKASINDA ONLARA BU TALİMATI VERENLER KOYUN MİLETİ NEDE OLSA YER UNUTMUŞLARDIR DERLER Hep onları dinlediğin okuduğunuz için böylesiniz.Erdoğanı himayesine alan falan yok takiyye iktidarı falanda yok , Erdoğan Abdullah Gül Bülent Arınç samimice bu vatana ve diğer müslümanlara hizmet etmeye batırdıkları yerden ülkeyi çıkarmaya uğraşıyor, Zaman yenişafak vakit gibi gazeteler sadece gerçekeleri verir yalan yazması en imkansız gazetelerdir , Nur cemaatinin SİYASETE GİRMEKLE İŞİ OLMAZ BUNU İYİ SOK KAFANA.Lafa bakın yaa TGRT yi yahudiye satmanın hesabını unakıtan vermeliymiş..Aslanım mal sahibi malında istediği gibi tasarruf eder DEVLETİN KANALIMIYDI O HE ? Çok yahudi medya patronlarından rahatsızsan (ki öyleyse haklısın)ATV VE SABAH TAKVİM grubunu , KARTEL i onlardan duyduğunu ne savunuyorsun burda ? Zamanın tirajı kaç aydır yıldır 500 binin üstünde..Buda epey bir aileye ve topluma sadece gerçekleri ulaştırıyordur..Bence sende onu okusan böyle şurdan burdan duyduğun ön yargılarla hem kendini hem insanları zehirlemesen çok isabetli bir adım atmış olursun.. Son olarak , bizim dinimizde haksız yere bir insanı öldürmekle tüm insanları öldürmek eşdeğerdir..Bizim dinimiz fakire güçsüze bakmayı gözetlemeyi haklıdan taraf olmayı tehlikeyi gözetlemede çok uyanık olmayı yardım etmeyi doğru sözlü olmayı iylik yapmayı vs FARZ KILAR..Senin aydın demekle kimi kasteddiğini tahmin ediyorum..ONLARIN ÇOĞUNU PROFOSYÖNELCE YETİŞTİRİLMİŞ GİZLİ SERVİS ELEMANLARI ÖLDÜRMÜŞLERDİR..Suçunuda 3 asırlık davaları olan , bu ülkeyi müslümanlıktan uzaklaştırma için MUHAFAZAKAR kesime atmışlardır..Eğer Uğur Mumcu nun derindevlet hakkındaki yazılarını okursan anlarsın..KONUMUZ BASINDA ÇIKAN YALAN HABERLER , BUNDAN RAHATSIZ OLAN VARSA LÜTFEN BAŞLIĞI KİRLETMESİN VEYA TUTARLI SAĞLAM KAYNAĞI VARSA ÖYLE TEKZİP ETSİN , BU İŞTEN NE PARA ALIYORUM NE BAŞKA BİŞEY SADECE GERÇEKLERİ ÖĞRENİN DİYE KOYUYORUM , BUNDAN ŞÜPHENİZ OLMASIN
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.