Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

RoMaNsİs

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    24
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    1

RoMaNsİs son kazandığı tarih 27 Nisan 2014

RoMaNsİs en çok beğeni kazanandı!

Diğer Bilgiler

RoMaNsİs - Başarıları

Araştırmacı

Araştırmacı (4/14)

  • İçerik Başlatan
  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

1

İçerik İtibarınız

  1. Çok kolay be 2dk yaptım. 1.sütun 2.sütun 3.sütun 1.sıra sarı kırmızı yeşil 2.sıra mavi mavi yeşil 3.sıra sarı yeşil sarı
  2. - İyi günler, hoşgeldiniz, nasıl yardımcı olabilirim? - Para çekemiyorum ben... - Şifrenizi yanlış giriyormuşsunuz Destur bey!... - Şifre mi? Benim şifrem hep aynıdır, İstanbul'un kurtuluşu... - Lütfen, bana şifreyi söylemeyin efendim. - Hah, tamam hatırladım, 1956!!! - Efendim o İstanbul'un kurtuluşu değil ama... - Yaaaa!... Kaçtı İstanbul'un kurtuluşu? - Efendim ben malesef söyleyemem bunu size. - Niye sen de mi bilmiyosun?... - Biliyorum, ama güvenlik açısından benim şifreyi bilmemem gerekiyor. - Ben sana şifreyi sormuyorum ki!... İstanbul'un kurtuluşunu soruyorum. - Evet, ama... ------------------------------------------------------------------------------------------- Meraba ben Batur nasıl yardımcı olabilirim? - Benim telefonda bi problem var yönlendirmeynen ilgili... - Peki ilk önce telefonunuzun ''menü" tuşuna sonra da ''5'' tuşuna basın... - Evet... Tamam... - Ekran da ne var şimdi? - Show tv... - ??? ------------------------------------------------------------------------------------------ - İyi günler kredi kartı başvurunuz için aramıştım sizi... - Tabi buyrun.. - Mesleğiniz nedir acaba? - Hayat kadını... - ... Özel sektör yazıyorum ben... - O da olur!... ------------------------------------------------------------------------------------------- - Meraba ben Baturcan nasıl yardımcı olabilirim? - Benim telefonum kemerde çekmiyor... - Bi saniye bekleyin bilgisayardan kayıtlara bakalım... Fethiye'deki hatlarda bir problem gözükmüyor şu an, acaba... - Ne Fethiye'si kardeşim, pantolon kemerinden bahsediyom ben ... telefonu kemere takınca hat bulamıyo telefon... - !!! ------------------------------------------------------------------------------------------- Kadın : Merhaba ben kredi kartınızla köpek almıştım... Yetkili: Evet efendim?... Kadın : Bu köpeğin kulakları duymuyor. Acaba sigorta kapsamına giriyor mu? Yetkili: Ben bi team leader'ıma danışıyim!!!?!!... ------------------------------------------------------------------------------------------- - Ya benim bu printer çalışmıyor!... Yeni de aldım... - Yardımcı olalım efendim... - Tamam - Bilgisayarınız printeri görüyor mu efendim? - Evet, karşı karşıyalar!... -------------------------------------------------------------------------------------------- - Şu an bankanızın ATM'sinden maaşımı çekemiyorum. - Üzgünüz efendim geçici bir hatadan ötürü şu an tüm sistemlerimiz off'tadır. (Bir saat kadar sonra) - Ben şu an Of'dayım ve hala paramı çekemiyorum... ------------------------------------------------------------------------------------------- - İyi günler, ben Banu efendim, nasıl yardımcı olabilirim? - İyi günler hanımefendi, bir paket yollamak istiyorum... - Tabii ki efendim, nereye göndermek istiyorsunuz? - Nerelere gönderebilirim ki? - Bütün dünyaya efendim... - Cidden mi? Alaska'ya bile gönderebilir miyim? - Tabii ki efendim... - Oldu o zaman abime bir paket yollicam, kendisi biolojist bilim adamıdır... İşi için kimyasal madde yollamam gerekiyo, Alaska'da buzdan başka bi şey yokmuş... - Efendim, tehlikeli veya yasa dışı bir madde değilse sorun olmaz... - Ne tehlikesi... Odo-nitrat-carbonat, hidrojen ve tuz yollicam tehlikesi yok... Yani karışmazsa yoktur, ama karışıp da reaksiyon yaparsa patlar... - Tamam efendim, abinizin adresini verebilir misiniz? - Hanımefendi abimin adresi yok, yani dediğim gibi kendisi biolojist, Alaska'da suyun altında bir platformda... Size ancak koordinatlarini verebilirim... - Bir dakka beyefendi, bi müdüre sorim aceba nasıl olur!... ------------------------------------------------------------------------------------------ - Güvenliğiniz için bir kaç soru sormam gerekiyor. Doğum yeriniz? - Erzurum... - Doğum tarihiniz? - 23 Ocak 1957 - Annenizin evlenmeden önceki soyadı? - Anami karıştırma lan bu işe! - ?????!!!!!
  3. Rus bilimadamları, fay hattından gelen kırılma seslerini dinlemek için, düşük frekanslı bi alıcıyı yerin 14,4km altına yerleştirmişler. Duydukları sesleri tam olarak tanımlayamamışlar, insanların çığlık atmasına benzeyen sesler olarak düşünmüşler ve tam emin olamadıkları için daha yüksek frekanslı bi alıcıyı indirmişler Duydukları sesler resmen bir sürü insanın çığlık atması sırasında çıkacak seslermiş. Bu sesleri duyan bir çok bilimadamı, işlerini bırakma kararı almışlar. Bunlardan biri, komünist olduğu için cennet, cehennem ve İncil'e inanmadığını; ancak bu olayın tüm bakış açısını değiştirdiğini ve onu, cehennemin var olduğuna inandırdığını söylüyor. Sözkonusu sesi dinlemek için; MP3: http://www.amightywind.com/mp3/hellscreams.mp3 RealAudio (RA): http://www.amightywind.com/real/hellscreams.ra
  4. Bin Hayat Yetmedi Her şey güzel olacaktı. Sen, ben ve hayatımız... Hayallerimiz ve hedeflerimiz... Seni tanıyıp sevdikten sonra hayatıma dair verdiğim sözler… Hepsi çok güzel olacaktı, sen de olsaydın… Seni tanımak, bana hayatı tanımak gibi geldi. Seni tanımak ve senin ideallerini hayata taşıma yolunda beraber olmak için söz vermiş ve bu beraberliği, ömür boyu sürdürme kararımızı nikâhla noktalamıştık. 'Daima mutlu olacağız ve bir gün gelip ölüm muvakkaten ayırsa bile, birbirimizi unutmayacağız.' diye nikâh memuruna söz verdik. Önce kilometre taşımdın, şimdi ise hayat arkadaşım… Henüz üç aydır seninle aynı evi paylaşıyordum. Henüz üç aydır seninle kitap okuyor, çay içiyor ve hayata aynı pencereden bakıyordum. Evet, henüz üç aydır inanç ve ideallerimizi birlikte paylaşıyor ve henüz üç aydır 'yaşıyordum.' Mutluydun… Bunu biliyor ve görüyordum. Senin mutluluğun beni de mutlu ediyordu. Seninle sevginin tılsımını çözmüştük. Evet ebedî bir sevginin kaynağının 'birbirine bakmak' değil, 'birlikte aynı yöne bakmak' olduğunu anlıyorduk... Senin baştan beri kalıcı güzelliklere olan bağlılığındı seni bana sevdiren. Allah'ın kalblerimize koyduğu muhabbetullah hissi ve oradan yayılan varlık sevgisi etrafa dalga dalga yayılıyordu. Gece ve gündüzümüz hep o sevgiyle aydınlanıyordu sanki. Huzurluyduk… Ve yuvamızın huzur kaynağı belki de senin geceleri sessizce yaptığın o dualardı. Tâ ki o geceye kadar… 17 Ağustos günü seninle alışverişe çıkmış, epey yürüdükten sonra dönüşte annenlere uğramıştık. Onların dualarını almıştık 'iki dünya mutluluğu' adına. Bulaşıcı bir yanı vardı mutluluğun, bizi görenler de neredeyse bizim kadar mutlu oluyorlardı. Eve geç dönmüştük. Yorgun olmamıza rağmen uyumaya pek niyetimiz yoktu. Sen birer kahve yaptın ve uzun uzun sohbet ettik. Önümüzdeki günler hakkında, hedeflerimiz adına, niyetlerimiz adına konuştuk. Etrafımızdaki insanlara daha çok nasıl faydamız olur, bildiklerimizi nasıl daha çok anlatabilir, bilmediklerimizi nasıl daha iyi anlayabiliriz diye, eserleri nasıl okumalıyız diye, düşündük… O gece bir kez daha inandım senin gönül dünyandaki güzelliklere ve bilmenin sevginin başlangıcı olduğuna… Saate bakmıştım bir an, üçe geliyordu. "Artık uyumalıyız." diye düşündüm. Sen her gün biraz okuduğun baş ucu kitabından birkaç sayfa okumak istedin. Ben ise tam sana iyi geceler dilemiştim. İşte o an… Ömrümde ilk defa duyduğum o uğultu koptu. Hiç bilmediğim bu uğultu, korkunç bir sallantıya dönüştü. Bu neydi Allah'ım… Sehpanın üzerindeki bardağı bile anında yere fırlatan bu sarsıntı neydi? Evet, Allah'ın Celâl isminin bir tecellisi olan bu sarsıntıyı kabullenmek gerekiyordu, bu bir zelzeleydi… Gözlerindeki mânânın adı ise acziyetten gelen şaşkınlıktı… Hemen elinden tuttum, ayağa kalkıp kapının eşiğine gittik; ama boşunaydı gayretlerimiz… Sallantı toz bulutu haline gelmişti. Biz dışarı çıkamadan tavan üzerimize çökmüştü. Ben senin üzerine düştüm, portmanto ise benim üzerime… Ve sen acı çekiyordun. Çünkü kırılan camlar bacağına batıyor, üstüne üstlük ben de hareket edemiyor ve sana acı veriyordum. Sen o kadar ince ruhluydun ki, beni üzmemek için, kendi acını unutup bana hissettirmemeye çalışıyordun. On sekiz saat bizi fark etmelerini, feryadımızı duymalarını bekledik. On sekiz saat birbirimizin ellerini tutup birbirimize teselli verdik. O durumda iken bir aralık bana 'Eğer ölürsem, seni orada bekleyeceğim.' dedin. Ve on sekiz saat, kim bilir belki de on sekiz ölümü bekledin. Aradan dört gün geçmişti. Şehir o şehir değildi. İzmit bambaşka bir mekân olmuştu. Ben felâketi biraz olsun atlatmıştım. Senin durumun ise kötüydü. Doktor, bacağının kesileceğini söyledi. Bunu duyar duymaz ikinci bir zelzele ile dünya başıma yıkıldı sandım. Ama sen hâlâ gülümsüyordun. Sen nasıl bir insandın? Ne dünyaya ne de dünyalığa önem veriyordun. Senin için maddenin ve kaybedecek olduğun bir bacağın hiç önemi yok muydu? Hattâ hayatta kalmanın bile… Sekizinci gündü… Bir kibrit kutusu gibi yıkılan evler, evlerin altında kalan canlar, ümitler... Çığlıklar, 'Sesimi duyan var mı?'lar... İsyanlar, sabırlar… Nice hikâyeler, mucizeler ve gönüllerde derin bir fay hattı… Şehirde keskin bir ceset kokusu ve insanlarda büyük bir hüzün hâkim… Boş arsalar kireçlenmiş toplu mezarlarla dolu… Evini, annesini, kendisini kaybetmiş insanlar… İnsanların dilinde tek kelime: Deprem. Fakat sadece bacağın gidecek derken, sen birlikte olacağımız ebedî âleme gittin, geride dolu dolu yaşanmış üç ay ve ideallerini yaşatma azmi kaldı… Elimde, senin en çok sevdiğin çiçek, naif bir kırmızı gülle mezarının başındayım. Artık sen yoksun yanımda, ne de gönül pınarının heyecanları… Sen gittin, geride hüzün, geride ben, gâye-i hayâllerimiz… Şimdi omzumu sıvazlayan yakınlarım, 'Bırakma kendini. Unutur, yeni bir yuvayla yine mutlu olursun.' diyorlar. Aslâ!.. Sen bana o zor dakikalarda ne demiştin? Biz seninle " ötelere" sevdalandık. Şimdi mezarının başında seninleyim. Bu bize yeter… Ey benim ötelerdeki eşim ve eş ruhum, bana 'unutursun' diyenlere sadece acı bir tebessümle bakıyorum. Biz seninle sürekli "öteleri" aradık. Sen buldun aradığını. Ben ise yoldayım hâlâ. İmtihanın bu en zor anında sabır diliyorum Rabb'imden. Ne olur, seni sevdiğimi, her an dua ettiğimi ve sana kavuşacağım günü şafak sayar gibi beklediğimi bil. Vekillerin En Güzeli'ne emanet ol... * 1999 Marmara Depremi’nde yaşanmıştır
  5. Derginin adı özelden mineu ya bildirilmiştir.
  6. RoMaNsİs

    Anılar

    Bir gün arkadaşımla evimin yakınındaki bir duraktan minibüse bindik. Minibüsünün camında kocaman puntolarla şoförün cep numarası yazıyordu, fazla umursamadık ama göze batıyordu; beni ara, diye bağırıyordu resmen. İneceğim yere yaklaşınca şoförün numarasını cevirdim, "Müsait bir yerde bırakır misin abi?" dedim. Adam afalladı, asıldı frene. Minibüs yarıldı gülmekten. ************************************************** Meşhur Boğa Heykeli Arkadaşım Caddebostan'dan Kadıköy’e gitmek üzere dolmuşa biniyor. Malumunuz Altıyol'daki boğanın orada inecek.Altıyol'a vardıklarında yanındaki hanım da inmek üzere hamle yapıyor ve şoföre: - Kardeş, öküzün orda ineceeedim" diyor! ************************************************** Bir gün arkadasla öyle sersem sersem yürüyoruz. Bir anda yanimizdan son sürat bir minibüs geçti. Biz 'Freni patladi' filan demeye kalmadan,minibüs kafadan elektrik diregine bindirdi. Hemen kostuk, yardim edelim diye. Minibüse ulastigimizda manzara suydu. Yolcularin kiminin kasi açilmis, kiminin dudagi patlamis... Dagilmis vaziyetteler yani. Ama bir tuhaflik var. Çünkü o hallerine ragmen, gözlerinden yaslar gelecek sekilde gülüyorlar. Biz ne yapacagimizi sasirdik. 'Ne oldu?' diye sorduk. Bir iki tanesi, güçlükle 'So-för, so-för...' diyebiliyor ama yine gülmeye basliyorlar. Bu sarsici manzaranin aslini ögrenebilmek için 2-3 dakika geçmesi gerekti. Meger soför, tükürürken minibüsten düsmüs. Hani, bizim soförlere özgü, giderken kapiyi açip disari tükürme hareketi vardir ya. Baba, dengeyi tutturamamis, tükürükle beraber, gümbürt asagi düsmüs. Minibüs de kontrolden çikip direge bindirmis... ******************************************************* Minübüs Ücreti Duran ve pek dolu olmuyan bir minibüse koşarak bindim pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi tam o anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse bindi birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı çocuklardan biri şoföre parayı uzattı - Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın? ******************************************************* 1996 yilinin temmuz ayindayiz.ben ilk defa istanbulu gezemeye gitmistim.dolmusa bindim davutpasa dan dolmusa bindim sanirim merter e gidecektik.yanimda dayim vardi.o dolmusun ön tarafina gecti bende yer olmadigi icin dolmusun ilk basamagindaydim.adamin biri bana musade edermisin inicem dedi.baktim hareket halindeyiz bi saniye dedim.2 dakika sonra aynisini söyledi.baktim durmusuz.adimimi attim ve yerde yuvarlanmaya basladim meger bana duruyoruz gibi gelmis.sag ayak bilegim dolmusun tekeri altinda kaldi.allah tan bisi olmadi biraz kanadi.sonra tekrar eve gittim hemde o kadar yolu yirtik bi pantolon ve hertarafim toz toprak icinde siz siz olun asla ilk basamakta durmayin ******************************************************** Yolcu's : Abi iki ögrenci Şöför : Haaaa ? Yolcu's : Abi iki ögrenciiiiii Söför : efem ? Yolcu's : Abi iki ögrenciiii incezde Şöför : sagdamı Yolcu's : Abi iki ögrenci alda sen incez biz ileride Söför : haaaaa ? Yolcu's : Abi iki ögrenciiiii yaaaa uffff Şöför : haaaa ? Yolcu (erkek) : basimmmm ? Söför : bende sana Azını topla ******************************************************** -Antakyada minibüs duragındayız! -Kadının biri yaklasıyor ve minibüs soforune sesleniyor: Kadın:Kardesssss senin ki kalkıyorrrrr Sofor:Yok abla arkadakinin ki kalkıyor Kadın:Kardesssss senin ki kalkıyormus Sofor:He abla atla gidom simdi ben -Aynı minibüste seyir ediyoruz kadın inecek diye sesleniyor aynen soyle(yanındada kızı): Kadın:Kardessss bana burda koyyy.Kızıma Koprude koy...... Bu lehcelere bayılıyorum yaufs Not:Yukarıdaki olaylar şahsen benim başımdan geçmemiş olup başka bir forumdan buraya aktarmış bulunmaktayım.
  7. Evet dikkatimi çekti.Hadi gözün aydın. Bende bi haftaya kalmaz geçerim deneyimliye.hoş zaten ben deneyimliyim ama neyse hatta ustada diyebiliriz(biraz kendimi övmek gibi oldu ama )Hatta yarın öbürsü gün geçerim deneyimliye.
  8. Özlem hakkaten nerelerdesin yahu?bi selam vermişsin sonra kayıplara karışmışsın yahu.Bekliyoruz hadi gel aaa
  9. Bir derginin arşivinden alıyorum.Ve kendimi bildim bileli bu dergiye aboneyim.Adını şu an söylemim dimi.Biraz daha merak et.Ama çok köklü bir dergi 28 yıldır var yani.Daha da fazlası var o dergi de hemde.
  10. Arkadaşlar öteki yazdığım hikayeye fazla yorum yazılmadı ama inşallah buna yazılır.En azından düşündüklerinizi bir cümle ile de olsa anlatmanızı istiyorum. +bu hikayeleri 1 kişi bile okusa ve yorum yapsa ben genede yazmaya devam edeceğim. Okuyan herkese çok teşekkürler.
  11. Sahipsiz Kalan Diploma Üniversitede derslerin bitmesine az bir zaman kalmıştı. Birkaç ay sonra diplomasını alacak, öğretmen olacaktı. Hayalleri ve hedefleri vardı. Arkadaşlarına karşılık beklemeden yardım eder, herkes onu daha çok bu özelliğiyle tanırdı. Ders kitaplarının ilk sayfalarına güzel sözler yazar, bunları hayatına uygulamaya çalışırdı. Bu güzel sözlerden biri, "Sizin en hayırlınız, insanlara en faydalı olanınızdır." hadîs-i şerifiydi. O gün Salim Bey, "Osmanlı Tarihi" dersinin vize sonuçlarını açıklıyordu. Elindeki son yazılı kâğıdı Tayfun Şahin'indi. Üzerinde 100 yazıyordu. İsmini okumadı; ama Salim Beyin yüz ifadelerinden sınıf arkadaşları bu kâğıdın ona ait olduğunu anlamışlardı. Sınıfı birden derin bir sessizlik kapladı. Herkesin üzüntüsü yüzünden okunuyordu. Tayfun, bir öğrenci yurdunda kalıyordu. Yurt idarecilerini çok seviyor, onlardan insanî değerler adına çok şeyler öğrendiğini söylüyordu. Yurt, onun için evi kadar sevdiği bir yuvaydı. Ona ek bir bina daha yapılmıştı. Kendisi gibi daha birçok talebe orada barınacaktı. Buna çok seviniyordu. Sadece temizlik işleri kalmıştı; o da tamamlanınca yeni öğrenciler gelecekti. Temizlik yapmak için öğrenciler arasından birkaç gönüllü aranınca, Tayfun ve iki arkadaşı, "İnsanlığa hizmet, Hakk'ın rızasını kazanmaktır." diyerek hemen kolları sıvayıp işe giriştiler. Gayretli bir çalışmayla iki gün içinde binanın temizliği bitti. İkinci gün akşam geç vakitte toz toprak içerisinde odasına döndüğünde, Tayfun sıcak bir duş alıp rahatlamak istedi. İşte ne olduysa o anda oldu. Bu bir dalgınlık mıydı, yoksa bir davetiye mi yollanmıştı kendisine? Şofbenden sızan gazın tesiriyle derin bir uykuya daldı. Kimsenin bundan haberi yoktu. Uzun bir süre sonra, yurt müdürü, banyonun ışığını açık görünce olayın farkına vardı. Derhal Tayfun'u hastahaneye kaldırdılar. Ama yapılacak bir şey kalmamıştı. Müdür, gece yarısına doğru yurda döndü. Bitkin bir halde idare odasına geçti. Üzüntüsünden ne yapacağını bilemiyordu ki telefon çaldı. Gecenin bu saatinde arayan da kimdi? Ahizeyi korkuyla kaldırdı. Telefondaki ses, yurdun ihtiyaçlarının temininde kendilerine yardımcı olan emekli öğretmendi. O, yurda on kilometre kadar uzakta bir evde oturuyordu. Gördüğü bir rüyanın tesiriyle uyanmış, bir daha uyuyamamıştı. Yurdu aramadan içi rahat etmeyecekti. Hemen gördüğü rüyayı müdüre anlattı: "Rüyamda, Kâinatın Efendisi (sas) ile yeni yapılan yurdu gezdik. Allah Resulü (sas) yurttan ayrılırken, sevdiği bir genci yanında götürdü." Tayfun'un vefat haberi kadar bu rüya da dostları arasında yayıldı. Bütün sınıf arkadaşları da duydu. İşte onun adı okunmadan sınıfı sessizlik ve hüzün kaplamasının sebebi buydu. Selim bilinen rüyayı anlatarak sınıftaki sessizliği bozdu. Diğer arkadaşları da o güzel insanla olan hatıralarını anlatıp biraz olsun rahatlamak istiyorlardı. Bunun farkında olan Salim Bey, o günü Tayfun'u anmaya ayırdı. İlk sözü Enver aldı. "Liseyi de onunla beraber okudum. Yedi yıldır beraberdik. O sanki başka bir dünya için yaşıyordu. Şimdi bana bıraktığı büyük bir hatıra var elimde: ders notlarını tuttuğu büyük bir defter... Her ders için ayrı bir bölüm ayrılmış. En sonda ise duygu ve düşüncelerini yazdığı bir bölüm var. İşte dikkatimi çeken bir yazı. 'Dikkat!' ile başlıyor. O bir mektup mu, yoksa vasiyetname mi, bilemiyorum. Şöyle devam ediyor yazı: 'Dizmeye başladığın boncukları bitirmeden ölebilirsin. Sıvamaya başladığın odanı tamamlamadan hayata gözlerini yumabilirsin. Çıktığın seferini tamamlamadan fâni ömrün bitebilir. Evet, her an ölebilirsin. Madem hakikat böyledir; gurur ve enaniyeti bırak, üzerindeki gafleti at ve ölüme daima hazırlıklı ol. Tâ ki, ölüm meleği geldiğinde seni hazır bulsun. İşte sen böylesine bir şuurla yaşa ki kabirde de, mahşerde de rahat edesin. Öyleyse, işlediğin günahları pişmanlık ve istiğfar gözyaşlarınla yıkamaya bak; onlara bir daha yaklaşmamaya karar ver! Olur ki, Yüce Mevlâ, hâline ve gözyaşlarına acır da merhamet eder." Sınıftaki herkes bir şeyler söyledi. Kimi onun vefasından, kimi çok kitap okumasından, kimi bilgiçlik için değil, yaşamak için okuduğundan, kimi Yaratıcı’sıyla alâkasından bahsetti. Ama konuşmaktan çok dinlediler. Enver'in okuduğu yazı ve emekli öğretmenin gördüğü rüya, zihinlerde bir araya gelince herkes bir daha sarsılmıştı. Bundan da öte, hepsinde bir merak vardı. Tayfun bu satırları yazarken, vefatının yakın olduğunu mu hissetmişti, yoksa sürekli ahiret endişesiyle mi yaşıyordu? Belki her ikisi de söz konusuydu!
  12. Evet bence de oku Onların da duygulanacağından eminim
  13. RoMaNsİs

    Tehlike...

    Oralarda dediğiniz gibi elektrik,su,okul...vs yok ama oralara bu hizmetlerin götürülmesi de bi şekilde engelleniyor.Çok iyi hatırlıyorum bi yerde okumuştum fakat şuan hatırlayamadım.Güneydoğu da bi ilimize okul yapılmış ve öğrtemen falan atamaları falan filan herşey yapılmış.Okulların açıldığı ertesi günü okul yakılmış ve öğretmenleri öldürülmüş.Belki bunu inanmayacaksınız ama.Bu olay medyaya da yansımamıştı.Çünkü medyamızda da artık dış kaynakların parmağı var.Ve dikkat ettiyseniz artık bikaç kanal dışında doğru düzgün bi haber veren bi kanalda kalmadı.
  14. RoMaNsİs

    Misafirler

    Allah Allah şimdi acayip şaştım yahu!!!!!! Bir sürü misafir var ama kayıtlı kullanıcı benle birlikte 2 kişi var.Millet niye kayıt olmuyor ya yoksa üyelik ücretli mi yahu anlamadım gitti. hadi kayıt olun yahu arkadaşlıklar kuralım değil mi???
  15. İnşallah diğer arkadaşlar da bu hikayeyi okuyarak istifade ederler. Bu günden sonra buraya elimden geldiğince hergün böyle güzel hikayeler yazmaya çalışacağım.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.