Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

alpozan

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    65
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Belirtmemiş
  • Yer
    bilinmiyor
  • İlgi Alanları
    bilinmiyor

En Son Profil Ziyaretçileri

2.921 profil görüntüsü

alpozan - Başarıları

Yazar

Yazar (5/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. 1-Türkçülük yapmaması 2-Bazı konularda içindeki bazı kadroların siyasal islamcılığı kucaklaması 3-EN ONEMLI OLANI BU:partiye üye olan Kürdoları görünce bir çok Türk gencinin bu nasıl milliyetçi parti deyip Mhpden soğuması.Mhp içindeki bazı kanatların Kürtlere ve istilalarına karşı olan Türk direnişini pasifleştirmesi 4-EN ONEMLI OLAN 2.Sİ:bazı yöneticilerin Kürt kökenli olması-partiye uzun zaman sempatizanlık ülküdaşlık etmiş Türklerin bunu kendine yedirememesi. 5-Apoyu astırmaması
  2. Forumda Kürdiler ve soldanlar çok herhalde tek suçu hayalci olmak olan Rus Mitralyözünün üzerine yalın kılınç at süren Enveri vatan haini seçmişler. Öyle vatan hainleri kadar hain olabilse keşke bazı kimseler. Ha ama doğru Enver Welatparez değildi o bakımdan hain sayılabilir.
  3. alpozan

    MEHMED TALAT PAŞA

    Yiğid Talat paşanın: Mekanı Tanrı Dağı,bulağı Orkun ırmağı,konağı Türk uçmağı olsun. Tanrı Türkü korusun ve yüceltsin.
  4. Evet onlarda bir Anadolu sevdası Fars Fars kralı Xerxesde bu sevda vardı. Onların sevdaları üreyip nufus cogunlugunu ele gecirip Türkiyenin günü geldiğinde ismini hatta bayrağını bile değiştirip Türkleri Orta Asya'a sürmek. Zaten Kurdish.com gibi sitelerinde de bunları acıkca ifade ediyorlar. Kürtlerin %95inin niyeti budur. Bunu görmemek için ya Kürt melezi,ya Akp gibi Kürtçü ve yobaz bir oluşum ya da vatandan bana ne diyen bir liboş ve enternasyonalist soldan olmak gerekir. Bazı şeylerin değeri ancak yitirilince anlaşılır.Türk milleti(Batı Oğuzları-Anadolu Türkmenleri)tarihlerinde sadece 100 yıl Çine esir kalmışlardır.Umarım uyanırız batını ve Farsilerin oyununu görürüz de tarih Türkü bir daha esirlikle imtihan etmez. Olsa da olmasa da biz yeni Kürşadlar çıkartmaya hazırız. Millet Kürtlerin niyetlerini görüp uyanmalıdır.
  5. alpozan

    SON OLAYLAR HAKKINDA

    SON OLAYLAR VE ÖZELEŞTİRİ Son günlerde yaşanan olaylar göstermiştir ki, PKK yarattığı Kürt terörünü, gerilla faaliyetinden çıkararak, kitlesel ayaklanma biçimine dönüştürmektedir. Bunda başarılı olup olmayacağı devletin ve yerel yöneticilerin takınacağı tutuma bağlıdır. Bu yüzdende işe bu olayları, özeleştiri yaparak başlamalıyız. Öncelikle insanlarımız arasındaki çeşitli yanlış düşünceler “Kürt Bağımsızlık Hareketi”ne arka plan olmuştur. Peki, nedir bu yanlış düşünceler? İnsanlarımız insanları bölgelerine göre ayırmaktadır. Mesela “Doğulu” dendiğinde “Kürt”, “Karadenizli” dendiğinde “Laz” deniyorsa, bu büyük bir tehlikedir. Düşünelim, eğer her Doğulu Kürt ise, o halde Doğu, bir anda Kürt bölgesi haline gelmiş olmuyor mu? Oysa -her ne kadar bugün çoğunluğu ele geçirseler de- Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da büyük oranda Türk yaşamaktadır. Bu nüfustan vazgeçip, bütün bölge insanlarını Kürt olarak nitelemek, bir anda bölgeyi Kürt bölgesi haline getirmektedir. Zaten PKK’nın ve onu destekleyen Batılı emperyalistlerin amacı bu değil midir? Diğer bir yanlış şudur ki; Kürt Bağımsızlık Hareketi’nin PKK ile başladığı düşüncesidir. Bu çok yanlış bir düşüncedir. Bedirhan Aşireti, Kürtlerdeki bağımsızlık düşüncesinin fitilini ateşlemiştir. Onu ise diğer ayaklanmalar ve ayrılıkçı Kürt örgütleri izlemiştir. Kürt Teali Cemiyeti ile Kürt Teavün Cemiyeti, Doğu Devrimci Kültür Ocakları, onları izleyen örgütler ve PKK, ayrılıkçı Kürt ihanetinin ve terörünün örgüt silsilesidir. 1920’deki Koçgiri Ayaklanması, Urfa Milli Aşireti Ayaklanması, diğer ayaklanmalar, 1925 Şeyh Sait, Dersim, Ağrı, Hakkâri Ayaklanmaları da ayaklanmalar silsilesidir. PKK, son bir aydaki olaylar ile örgüt silsilesi ile ayaklanmalar silsilesini birleştirmek ve kendi önderliğine almak istemiştir. Bu iki yanlış düşünce bize çok pahalıya mal olmuştur. Bu düşüncelerden dolayı insanlar sanıyorlar ki, her şey 1984’de başladı. Ondan önce bir şey yoktu. Kürtlerle kardeştik, yabancılar bozdu. Bu tamamen gerçekdışıdır. Kürtlerin söylediği şudur: Biz sizin devletinizi de, bayrağınızı da kabul etmedik. 80 yıldan beri direniyoruz. Onların söylediği bu. Yani sizinle yaşamak istemiyoruz. Söylediklerinin tercümesi bu. Peki buna karşı devletin yaptığı nedir? Ona bakalım. Önce genel politikaya, ardından da devletin yerel görevlilerin yaptıklarına bakalım. Öncelikle devlet hala “kazanmak” gibi asla gerçekleşmeyecek bir hayali sürdürüyor. Kürtleri kazanmalıyız diyor. Peki, bunun gerçekleşmeyeceği bilinmiyor mu? Sokaktaki vatandaş, bunu görebiliyorsa, devlet göremez mi? Görmemesi mümkün değil. Bölgede iki köy düşünün. Biri Türk köyü, biri Kürt köyü. Yan yana. Emin olun ki, Türk köyüne yatırım yapılmazken, Kürt köyünün her şeyi tamdır. Ayrıca mülteci olarak gittikleri Avrupa’dan, PKK’dan ve kaçakçılıktan akan paralarla da zenginleşmişken, devletten gelen çocuk başına 50 YTL’lik para (aile başına 10 çocuk düştüğünden neredeyse her aile 500 YTL alıyor) eklenince durum bütün çıplaklığı ile anlaşılıyor. Elektrik, telefon kesildiğinde hemen tamir edilir. Ama Türk köyünü beklemesi gerekir. Türk köyü, bunu önemsemez. Der ki, nasılsa devlet benim. Devletin yüzü bir gün bana da güler. Ama Kürt’e gülen o yüz, Türk’e bir türlü gülmez. Bir köy… Erzurum’un Tekman ilçesinde… Tekman’ın tek Türk köyü. Adı Yukarı Tepecik. Bir dağ köyü. Alevi İslam anlayışını benimsedikleri için asimile olmamışlar. Halkının tamamına yakını ülkücü. Köyün koşullarını, Tekman’ın diğer köyleriyle (çoğunluk Kürt, birkaç tane Zaza) karşılaştırdığımızda çok kötü. Köy oldukça fakir ve pek yatırım da yapılmamış. Bu bile devletin bölgeye yönelik politikası hakkında fikir verebiliyor. Bu nasılsa bizden, sesini çıkarmaz deyip de, onu görmezden gelmek, kaba olmayan bir tabirle nasıl anlatılır bilmiyorum. Gelelim devletin bölgedeki yerel yöneticilerine. Bölgedeki devleti temsil eden yerel birimler arasında büyük fark var. Bölgede devletin gücünü gösteren ve devletin devletliğini gösteren tek birim ordu. Askerler, sadece kendi işleriyle uğraşmakla kalmıyorlar. Aynı zamanda ellerinden geldiğince öğretmenlerinde ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlar. Milli Eğitim yöneticilerinin umursamadığı öğretmenleri, askerler umursuyor. Bir kaymakam… Bir köy muhtarı… Kaymakam muhtardan korkuyor. Böyle bir şey olabilir mi? Oluyor. Şimdi son olaylara dönüp bakalım da, biz aynı kafayı sürdükçe, aynı yöneticilere görev verdikçe bu büyük sorunla nasıl başa çıkabiliriz? Ortaya çıkıp Gazi Paşa gibi, “İhtimaldir ki, bazı kelleler vücutlarından koparılacaktır” diyen liderler çıkmadıkça, bu isyancı hainlerin üzerine tanklar yürüyüp, canlarını tamuya göndermedikçe, milliyetçiler bir araya gelmedikçe bu sorun nasıl çözülür?
  6. Kürtlerin isteği güneydoğu değil ki Türkiyeyi istila etmek. O yüzden Kürtlere tek karış toprak vermeyiz.Bu vatan Türk kanıyla aldı,ebediyete kadar Türkün olacaktır. Kürtleri İrandaki uygar Fars akrabalarının yanında ata yurtları Zagros Mağaralarında yurt vermek bence en iyisi olacaktır. Güzel İstanbulu,Antalyayı,İzmiri Darwine latife yapan kardeşlerimiz yeterince kirlettiler. Sah İsmail Mülkü Diyarbakır,kutsal şehir Urfa vb de asla onlara kalamaz. Ama Zagros dağlarında Zagros orjinli oyunları delilo varavara oynayıp,kız kaçırırken bayağı sevineceklerdir.Farsi akrabalarıyla esrarcılıkta yarış edecekleri de benden soylemesi.
  7. alpozan

    GENERALLER....

    "Bir insan ancak bu kadar anlamaz... Eğer sen beğenmediğin bir yerde yaşıyor ve orayı düzeltmek istiyorsan ve bunun için de savaşırsan KAHRAMAN olursun değil mi? Peki sen böyle yapınca oluyor da başkası yaparsa niye BÖLÜCÜ oluyor? Önemli olan bunu anlamak...Kimden ne istediğime bakar mısın?Sana laf anlatmaya hala çalışıyorum ya aferin bana."Sen beğenmediğin yerin neresi olduğunu zaten belirtmişsin.Biz de senin gibilerin ne istediğini zaten biliyoruz.
  8. Bu makalenin yazarı 2. Cumhuriyetçi pek muhterem bir zat-ı şahanedir.İdris-i Bitlis-i onlarca kızılbaş Türkmen aşiretini katlederek o bölgeye yerleşti.Sırf İdris tarafından katledilen Türkmen sayısı "300.000" civarıydı bir o kadarını da Hırvat Devşirmesi Kuyucu Murat katletmiştir. Nasıl o bölgeye Kirmanc Kürtlerinin geldiğini biliyoruz.Nasıl o bölgede 5000 yıılık tarih diye tarih oluşturduklarını da(!)biliyoruz.Dolayısıyla hem Akpci,mozaiksel 2.Cumhuriyetcilere hem de bu palavralara karnımız toktur.Ki onlarda Kuyucu Murat İdris dostluğundan bahsetmişler. Kürtleri başımıza saran en önemli neden Osmanlının kendi asıl unsuruna ihanet etmesi ve bu yanlısından cok gec donmesidir. Sah İsmail'in,devsirmeler tarafından beylikleri elllerinden alınan Türkmenlerin(ki aralarında benim atalarım da vardı),katledilen kızılbaşların hepsinin mekanı tanrı dagı bulağı Orkun ırmağı konağı atalarının otağı olsun.Tanrı onları cennetine alsın. Osmanlının sorununu çözmek de bize kaldı,çözeceğiz.Osmanlı büyük bir Türk-İslam devletiydi.Fakat bazen kendine basvuran herkesi kendisii gibi iyiniyetli bildiğinden kendi asli unsuruna cok zarar verdi.
  9. alpozan

    GENERALLER....

    Ben sana sunu anlatmak istedim. Bölücülük:Kurulu bir devleti bölmeye çalışan kimse. İşgalicilik:Ordu veya nufus ustunlugu yoluyla bir ülkeyi asıl sahiplerinden alma,yönetimi değiştirme Şimdi siz Türkiye için bölücüsünüz.Hızla işgalcilik yolunda ilerliyorsunuz. Bizse Anadolu Federe Devleti veya Kürdistan kurulursa onun için bölücü olmaktan onur duyarız demek istedi. Umarım bu nüans farkını anlamıssındır.
  10. Tamam Turk solundansanız ve fikirleriniz buysa bir gün uyanmanızı dilerim.Zira sol zihinyetli bir çok Türk artık Kürtlerle kardeşliğin palavra olduğunu ve emperyalizme usaklık ettiklerini gormeye basladı. Ben sizi art niyetli bir Kürt zannetmiştim,bu zannımdan dolayı özür dilerim. Aşiret düzeninin mesulu Kürtlerdir,devlet istese de bu düzeni yıkamaz.Çünkü adamların bu şekilde nufuslarını arttırıp egemenliklerini geliştirmek ve orta çağdan kalam gelenekleri işlerine geliyor.Sizin gibi sol zihniyetli bir kimse 86-87 yıllarında oraya doktor olarak gitti.Birisi çok yakın bir arkadaşımın amcasıydı-80 öncesi sol sempatizanıydı.Kürtler kursuna dizerek hakkını ödediler. O yüzden tabiki ben doktor olsam ben de oraya gitmem.Kaldı ki Kürdi doktorlar bile memleketlerine gitmiyorlar. Dolayısıyla bunda bizim sucumuz yoktur.Uzatılan el geri cevrilmiştir çevrilecektir.Zira karşı tarafın niyeti bellidir.
  11. Ciwan batı Farslarına ait ilkel bir kabilesiniz.Niye bunu kabul etmiyorsunuz? Nevruz=Nev+roj =Farsca (Yeni gün) M Esat Bozkurt Ağrı isyanında mağaralara saklanan Kürtlerle çok güzel halleşmişti. Benim ömrüm vefa etmeyebilir ama oğullarımla,yavruların bir gün elbet halleşecekler.
  12. alpozan

    3 MAYIS 2044

    3 MAYIS 2044 Tarih: 3 Mayıs 2044. Yer: Üç yanı denizlerle çevrili bir kara parçası. Kişiler: Ömrünün kışını yaşayan emekli bir üniversite hocası. Ergenlik çağını henüz geride bırakmış bir talebe. Bu, birbirinden farklı kuşakların ve düzenlerin kişileri birbirlerini tanımakta ve zaman zaman sohbet etmektedirler. Gene bu sohbetlerden birinde, konu derinleşir ve ilgi çekici bir hal alır. Hep birlikte izleyelim... Öğrenci: Hi teacher, how are you today? Hoca: Yavrum, dünyanın mevcut düzeninin getirdiği zorunluluğa rağmen bu dili henüz tam olarak öğrenemedim, insan bu yaştan sonra biraz zor öğreniyor. Anlayamadım ne demiştin? Öğrenci: He Hoce, çave başe? Kurmanji zoni? Hoca: Ah evladım, bana ne desen haklısın maalesef bu muhteşem dili de henüz öğrenebilmiş değilim, etrafımda herkes bu dili konuşuyor, bu yüzden kulaktan dolma bazı duyumlarla idare ediyorum,ama tam olarak öğrenemedim. Hani eskiden konuşulan bir dil varmış, istersen onu konuşalım.. Kimse duymaz umarım! Öğrenci: Hocam sizde amma geri kafalısınız ya! İnsanlık aleminin ortak dili olan İngilizceyi bilmemeniz bir yana, bu ülkenin asli unsuru olan asil Kürt milletinin bu topraklara kazandırdıkları sayısız kültürlerden biri olan Kürtçe’yi bilmemenize şaşırdım doğrusu.. Sahi kuzum, siz uzayda mı yaşıyorsunuz? Hoca: Hiç sorma, bu yüzden hayatta birçok zorluklarla karşılaşıyorum, geçen belediyeye bir işim düştü, memurlar beni anlamadı ve Kürtçeden başka dil konuşana hizmet vermeyeceklerini söylediler. Bir yandan da esnaf olsun, sokağımızın gençleri olsun bu dili konuşmayana kin ve nefretle bakıyorlar. Birgün başıma iş açılacak... Öğrenci: Barbar Türklerin bu ilkel dilini kullanmak insanlık onuru ile ters düşüyor ama ne yapalım, başka çaremiz yok. Bu arada umarım birileri bizi duymaz, başımıza iş alırız sonra... Hoca: Alçak sesle konuşalım, istersen öğrenmek istediklerini sormaya başla. Öğrenci: Uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soru var hocam. Siyasal ve tarihsel bazı araştırmalar yaparken uzun zamandır aklıma takılan bir soruya da cevap bulmayı düşündüm, biraz derinlere daldım ama, can you help me? Hoca: Evladım, ben yaşayan bir tarih sayılırım, sayısız hükümetler, rejimler, fikirler ve kişiler gördüm. Sana yardımcı olacağıma inanıyorum. Öğrenci: Hocam biraz tepeden inme olacak ama; Ben kimim? Neyim? Kimlerden gelmişim? Yaşam amacım, hedefim nedir? Bağlı olduğum veya olmam gereken değerler var mıdır? Ben bu topraklarda çeşitli ırkların bir katman oluşturarak meydana getirdiği melez bir oluşumun içinden bir kişi olduğumu sanıyordum, bildiğiniz gibi efendilerimiz Kürtler bizim burada yaşamamıza izin veriyorlar. Ama geçenlerde babaannem bizim aslen Türk diye bir soydan geldiğimizi söyledi ve hayli kafamı karıştırdı, biraz da üzüldüm tabi vahşi ve barbar bir soya mensup olduğumu öğrenince... Siz ne diyorsunuz? Hoca: Aman evladım sen canına mı susadın? Böyle şeyler uluorta söylenir mi hiç? Gel bir kuytuya gidelim, sana herşeyi anlatacağım... Bak yavrum, vakti ile buraları binlerce yıl önce vatanlaştıran senin atalarındı, yani bugün barbar diye bildiğimiz, vahşi ve işgalci diye bildiğimiz Türkler... Artık tarihin kara kaplı sayfalarında kalan ırkımız, ırkımız diyorum çünkü bende bir Türk’üm; bu vatanın gerçek sahibidir, vatanlaştıran, savunan asli unsurdur. Bugün Türkelleri'ndeki soydaşlarımız ile ismen bile benzerliğimiz kalmamıştır evet, ama onlarla aynı atalardan geliyoruz tarihimiz birdir. Öğrenci: Hocam, bir dakika aklım çok karıştı. Siz neler söylüyorsunuz? Yani Türkler bu topraklara geldiklerinden beri üstün medeniyeti olan yerli halklara zulüm yapmadılar mı? En sonunda Kürt milleti akılcı politikaları ile bu güzelim toprakları onlardan kurtarmadı mı? Yani şu an burada yaşamamıza izin veriliyorsa bu Kürtlerin yüceliğinden kaynaklanmıyor mu? Hoca: İstersen sana yakın tarihten başlayarak anlatayım? Sözümü kesmeden beni dinle... 1923’de bu topraklarda Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde bir Cumhuriyet kuruldu. Tarihi boyunca milli kimliğini muhafaza ettiği ve kanını kirletmediği sürece esaret altına alınamayan ve yok edilemeyen bu millet, Türk’leri parya durumuna düşüren Devşirme Osmanlı vezirleri, sadrazamları ve işbirlikçilerinden hesap sordu, onlara asli unsuruna ihanet eden devletlerin sonunun ne olduğunu gösterdiler. Ondan evveli; içerdeki düşmanlardan da hesap soruldu.. Bunlar Ermeniler, Rumlar ve bugün ülkeyi ele geçiren Kürtlerdi. Her zaman Türk ırkını arkadan vuran bu toplulukların suçları cezasız bırakılmamıştı. Zaten bir Türklük ateşi ile bu Cumhuriyet’de bu olayların ertesinde kuruldu. Başbuğ Atatürk’ün ortaya saldığı Türklük ateşi ile akıllara Türk’lükten başka birşey gelmesi olanaksızdı, bunu hayal bile etmeye kimsenin iz’anı yetmezdi. Öyle ki henüz Atatürk sağ iken, 1937’de Türkiye Devleti, hain Kürtleri bir kadın pilot ile cezalandırdı, başlarına bomba yağdırdı. Bu, dünyadaki sayılı kadın pilotlardan merhume Sabiha Gökçen idi. 1938’de Atatürk ölünce ortada belirsiz ve pis kokulu rüzgarlar esmeye başladı. Oy avcısı hükümetler, satılmış zihniyetler asli unsurlarına ihanet etmeye başladılar gene... Öğrenci: Nasıl yani? Zaten Türk’ler başta değil mi? Yani hükümetler Türk değil mi? Açıklar mısınız? Hoca: Kısmen! Şöyle ki: Atatürk’ün ölümünden sonra gelen İsmet Paşa, aşağılık kompleksli bir kürt idi. Kürtlüğünün verdiği kıskançlık ve eziklikle –ki Atatürk’ü kıskandığı daha sonra anlaşılmıştır- O'nun adını paralardan, pullardan kaldırdı, kendine “Milli Şef” adını verdi. Bir Kürt, Türk topraklarında kendine Milli Şef adı veriyordu... Bununla da yetinmedi ve ülkede Türklük adına ne varsa ortadan kaldırmaya uğraştı, Bozkurt heykellerini yıktırdı, üzeri Bozkurt resimli para ve pulları tedavülden kaldırdı, Başbuğ Atatürk'ün emriyle Milli Eğitim Bakanlığı'nın girişine astırılan Ergenekon'dan Çıkış tablosunu indirtti ve ortadan yok etti. Türkçülere tabutluklarda işkence yaptırarak zındanlara attı. O Türkçüler ki, bugün kalan bir avuç Türk onların ne kadar ileri görüşlü ve zeki olduklarını anlıyor, yaşı benim gibi kemale ermiş olanlar şu an kafalarını taşlara vuruyor. “Nihal Atsız” adını hiç duydun mu?... Öğrenci: Hayır, kimdir o? Hoca: Benim de sorduğum soruya bak, sen Türklüğünü unutmuşsun, O'nu nerden duyacaksın, hem şu an kanuna göre Nihal, Hüseyin, Atsız, Selim, Mustafa, Kemal, gibi isimleri ve barbarlık döneminden kalma dedikleri “Kürşad, Atilla, Cengiz”... gibi isimleri kullanmak yasak. Neyse devam edelim, Nihal Atsız Beğ, Türk ırkçılığının fikir babasıdır. Türkiye Türkleri arasında Türkçülük şuurunun yayılmasında en etkili isimdir. Yüksek karakterli bir Türkçüdür, O'nun hakkında Türk Irkı ne dese az kalır. O ve arkadaşları, bundan tam 100 sene önce işkenceler gördüler, tabutluklarda ağırlandılar ki bunları yaptıran Kürt İsmet idi. Sebebi de, vatandaşların arasına tefrika sokmak, kardeşimiz olan asil Kürtlere karşı düşmanca tavırlar takınmak... Oğluna yazdığı bir vasiyet yüzünden saldırılara uğramıştır ki,bugün o vasiyetin geçerliliği anlaşılmıştır,geç de olsa... Ama artık iş işten geçti! Askeri mahkeme bu sanıkları beraat ettirmiştir ama zulümler ve Türk’lüğe saldırılar devam etmektedir. Sana 1950’lerde olan bir hadiseyi anlatayım, ister misin? Öğrenci: Elbette, can kulağı ile dinliyorum... Hoca: 1950'lerde Kürtlerin nüfusu en fazla 2 milyondu ve bu yüzden de sesleri çıkmıyordu, tek yaptıkları İran ile işbirliği, ordumuzu fırsat buldukça arkadan vurmak ve keçi hırsızlığı yapmak idi. Zaten Atsız Beğ, onların 1800'lü yıllardan beri ne yaptıklarını 1967'deki makalelerinde söyleyecek ve nasıl önlemler alınması gerektiğini söyleyecekti. Tabii bunun bedelini ödeyerek... Öğrenci: Neler yazmıştı anlatın lütfen? Hoca: Bekle, sıra gelecek. Konumuza dönelim: 1950'lerde bu Kürtler, gene İran için casusluk yaptıkları, hırsızlık ve kaçakçılık yaptıkları bir sırada yakalanmışlar ve birbirlerini gammazlayıp ele vermişlerdi. Gerçek bir Türk askeri, Kurtuluş Savaşı kahramanı bir orgeneral olan Mustafa Muğlalı Paşa o sıralarda oradaki ordumuzun başında idi ve bu alçaklara gereken cezayı vermiş, hepsini köpeklerine, hayvanlarına varıncaya kadar gebertmişti. Ne var ki demin sözünü ettiğim oy avcısı ve Türklük aleyhtarı hükümetler bu işi çarptırdılar ve onu mahkemeye verdiler. Paşa savunmasını tek cümle ile özetledi: KÜRTLERE İLİŞKİN DAVRANIŞLARI NORMAL KURALLAR ALTINDA ÇÖZMEK OLANAKSIZDIR. Ne var ki mahkum edildi, idama mahkum oldu. Paşa bu acıya dayanamayıp kahrından öldü kısa sürede. Asli unsura ihanet denen bu alçaklık bir zafer daha kazanmıştı. Yıllar geçti, Kürtler çoğaldılar ve gemi azıya almaya başladılar. Öyle ki artık dergiler çıkarıyorlar, mecliste Kürtlüklerini savunabiliyorlardı. Bu tehlikenin farkına varan Nihal Atsız Beğ, 1967 yılında yayınladığı makalelerde, Kürtlerin adi eşkiyalar, katiller hırsızlar sürüsü olduğunu, Farslıların ilkel ve vahşi bir kolu olduğunu yani kesinlikle Türk olmadıklarını, onlar hakkında söylenen “Dünyanın bütün kabalıklarını topladılar, karıştırarak onlardan Kürt yaptılar” sözünün doğruluğunu işaret ediyordu. Dilleri gibi tiplerininde bozuk olduğunu, eğer mevcut nisbetteki akıllarını başlarına devşirmezlerse sonlarının Ermenilere ve Rumlara benzeyeceğini, Türk ırkının aşırı sabırlı olduğunu ama ayranı kabarınca Kağan Arslan gibi önünde durulamayacağını söylüyordu. Bu sözleri yüzünden Atsız Beğ hakkında soruşturma açıldı, Kürt dernekleri, öğrenci birlikleri onu tehdit ettiler, protesto ettiler, mecliste kürt miletvekilleri kendisine ağır suçlamalarda bulundular. Öğrenci: Tabi o da bunun üzerine yazdıklarından çark etti değil mi? Hoca: Çark etmek! Bırak yazdıklarının arkasında durmamayı, eski yazılarından daha şiddetli yazılar yazıp, seminerler verdi. Yazdıklarının geçerli olduğunu, Kürtler için kaçınılmaz sonun köklerinin kazınmak olduğunu söylüyordu. Önceki yazısında öne sürdüğü teklifi kabul etmeyen Kürtlere artık bu hakkında çok görüyordu. Demişti ki: Afrikaya, Barzaniye gitsinler oralarda yurt istesinler. Birleşmiş milletlere başvurup oradan vatan istesinler, bizim başımızı belaya sokmasınlar... Tabii yeni soruşturmalar, yeni mahkemeler geldi bunun arkasından ve Atsız Beğ’i hapse attılar. Bunu yapanların Türk’lüklerinin bilincinde olan torunları, yıllar sonra dedelerine beddua edeceklerdi. Herşeye rağmen Atsız Beğ arkasında bir Türklük bilinci bırakmıştı, ama bunun meyvesini Türkçülükten uzaklaşanlar yiyecekti. Öyle ki, zamanında O'nun yanında yetişen Alparslan Türkeş, İslamiyet ve Kürtler hakkındaki yazılarından sonra onunla yollarını ayırdığını söyleyecekti yıllar sonra yazdığı hatıralarında... Öğrenci: Yani hem onun yanında yetişiyor, hem de Kürtleri mi savunuyor? Bu nasıl oluyor? Hoca: Oluyor işte... Oysa ki Kürtler, en tehlikeli iç düşmanlardı. Bir damadı Kürt, diğer damadı da ingiliz olan Türkeş, siyasi hırsı yüzünden hocası, ustası Atsız Beğ'e ihanet etmiş, hatta kendisiyle hiç ilgisi olmayan 3 Mayıs'ı da kendine mâl etmeye çalışmıştır. Türkeş'in belirttiği ve kafalara soktuğu “Türk-Kürt kardeştir, bunu bozan kalleştir” sloganı sentezci kesimin felsefesi haline geldi. Bu da tabii ki Kürtlerin işine yaradı. Kürtler bilinçlenirken, Türkler afyon yutmuş bağımlılara döndüler. Kürtler bu fırsatı çok iyi kullandı. Öyle ki, bir Türkçü çıkıp Kürtlere karşı insanları bilinçlendirmeye kalktığında en önce sentezcilerden tepki görüyordu. Öğrenci: İnanması çok güç! Yani kardeş saydıkları yetmiyormuş gibi bir de onların avukatlığını mı yapıyorlardı.? Hoca: Aynen öyle! Et-Tırnak, 1000 yıldır beraber yaşama, kardeşlik gibi kavramlar beyinleri iyi fethetmişti. Birçokları gerçekleri görmekten acizdiler. Türkçüler en çok bu afyonlanmış kesim tarafından saldırıya uğruyorlardı. İlginçtir ki Türkçüler suçlanırken, faşist, nazi, kafatasçı gibi sıfatlar yakıştırılıyordu onlara... Öğrenci: Kürtler o dönemde tam güçlü olmadıklarından sessizdiler tabii, değil mi? Hoca: Bak kavramaya başladın. Tam güçlenene kadar beklediler, ürediler, ürediler, ürediler... Pis kanlarını Türk kanına karıştırdılar. İnanmayacaksın kendisine ülkücüyüm deyip de, onların batıya göçüp Türklerle evlenmelerini ya da Güneydoğuya Türklerin yerleştirip onlarla karıştırılmasını savunanlar vardı. Onları asimile edip bağrımıza basalım diyorlardı. Bunun tersinin olacağını görmekten çok uzak kişilerdi bunlar... Geçen bunu savunan eski arkadaşlarımdan bir tanesini gördüm, mürekkep yalamış birisi... Eski yazılarını, yani Kürtleri savunan yazılarını saklamış ve bir Kürt kodamanına bunları gösterip, oğlu için iş istiyordu, oradan nefretle uzaklaştım, sonra ne oldu bilmiyorum? Öğrenci: Kürtler şimdi olduğu gibi vahşi miydiler eskiden de? Yani suçların çoğunluğunu işleyip, huzursuzluk çıkaran onlar mıydı? Hoca: Tam üzerine bastın! Bu sayede milleti sindirdiler zaten... Şu an ülkeye bir bak nüfusun yüzde 65’i Kürttür. Diğerleri de kanlarını karıştıran çeşitli ırkların bileşiminden meydana gelmiş bir suni cemaat. Birkaç milyon da Türk kaldı elbette, biz de bunlardan biriyiz. Ama sakın bunu uluorta her yerde söyleme, zaten bizi diri diri yakmak için fırsat kolluyorlar, Türk olduğumuzu öğrenirlerse bu bizim için iyi olmaz. Öğrenci: Hocam eğer ben bir Türk isem, her ne kadar bunu yeni öğrenmiş olsam da burada Kürtlere kızamıyorum, onlar en nihayet tabiatın kanunlarını yerine getirip kendilerine yaşam alanı açmışlar. Burada lanetlenmesi gerekenler "Kürtleri eğitmeliyiz, kazanmalıyız, onlar bizim kardeşimiz" diyenler ve milleti afyonlayanlardır. Tanrı cezalarını versin... TANRI TÜRK'Ü KORUSUN! O GUN GELIRSE ESIR OLACAGIMIZA CANLI BOMBA OLURUZ! GOK GIRSIN KIZIL CIKSIN!
  13. Evet yine Kurdi bir sesle karsı karsıyayız.Ustelik bu ses galiba 6. filo olayını sahiplenen bir ses.Yani Turk solunun eylemini. Bu ulkeye Coni girerse Kurtlerin ne yapacagını simdiden kestirebiliyoruz.Biz eziliyoruz der ,Abd askeriyle halay cekersiniz.Merak etme milletimiz de milletimizin ordusu da polisi de siz ne kadar elestirseniz yıkılmaz.Ama biz Türkler bunları kutsal sayar,dil uzattırmayız. (Sizin reber Aponuzu özgürlük savascısı saydıgınız gibi ) Pasa seni dovmus de adam edememis.Kızıl ideolojinden mi,Kürdi kimliginden mi acaba? Pasa seni dovmus de adam edememis.Kızıl ideolojinden mi,Kürdi kimliginden mi acaba?
  14. URFA (383) GAZİANTEP (502) "ERZİNCAN (282) ELAZIĞ (159) HATAY (283) VAN (36) TUNCELİ (30) SİİRT (40) MARDİN (7) MALATYA (141) KARS (1) SİİRT (40) MARAŞ (213) GAZİANTEP (502) ERZURUM (109) DİYARBAKIR (49) BİNGÖL (8) BİTLİS (59) ADIYAMAN (11) Unutymaki doğu çanakkaleye 1000lerde km uzak. Daha yakın olsaydı artık sen düşün." Daha yakın olsaydı İngilizlere yardım için daha çok adam mı gönderirdiniz? "Kürtler 1915lerde bu şehirlerde büyük bir nüfusa sahipti. Bazıları 300-400 yıl evvel bu bölgelere göçmüşler. Daha başka şehirlerde Kürtler yaşıyordu. ADANA (842) AKSARAY (285) ANKARA (1772) KONYA (2488) ZONGULDAK (753) İSTANBUL (1648) KAYSERİ (771) Tahminen 12000-20.000 bin arası Kürd asker katılmış çanakkaleye hemde 1000lerde km uzaktan. Hemde nufusları az olmasına ragmen. " Wah wah hayal aleminde yasıyorsun galiba? "Bunlarda sözde Türk şehirleri ve şehit sayıları. ARTVİN (10) BAYBURT (21) TOKAT (47) GÜMÜŞHANE (39) AMASYA (32) ORDU (56) ISPARTA (55) SAMSUN (44) SİVAS (25) Türk dediğiniz şehirlerden pek katılım olmamış. Bu nasıl iş? " Öyledir Bekirciğim öyledir. Osmanlı arşivlerini okuycak yüksek Osmanlıca bilgisine sahip olduğun için seni çok tebrik ederim. Hadi her şeyi anladık da siz nasıl bir kavimsiniz ki başka kavimlerin zaferlerini sahipleniyorsunuz? "Bir asker için mutluluk denen bir şey varsa, Türklerle omuz omuza savaşmaktır diyebilirim. Fakir insanlardı, buyday kırığından yapılmış çorba en önemli yemekleriydi, sağlıksız su içerlerdi, çamur barınaklarda yatarlardı, fakat en modern silah ve araçlarla donanmış düşmanlarına karşı aslanlar gibi savaşırlardı.... Bu insanların kalplerinde sadece ve sadece ulvi bir vatan sevgisi vardır. Ölüme onlar kadar gülümseyerek giden bir millet ferdi daha görmedim." Mareşal Liman Von Sanders.. Bak orada ne yazıyor. "Türklerle " Hamidiye alaylarında eşkiyalık yapan,köy basan,masum ahaliyi katleden dedelerini benimkilerle karıştırdın galiba. Bu arada Malazgirt Savasında siz var mıydınız,yoksa Orta Asya da kurdugumuz devlet Gökkürt imparatorluğu muydu?
  15. Yarından buradaki Mozaikyanın Mozaiksel tarihininden ve Kawat ile Medes destanlşarından bahsedecegim.Mozaikya gencleri ataları dunyada ilk cikufteyi yogurup,asiret duzenini kuran ve o duzende uzun yıllar yasayan Kawat halkını cok iyi bilmeli ve Kahraman Kawat ataları ve batılılar tarafından The Big Kawat adı verilen ünlü Kawwat kralı Medesi cok iyi bilmeliler. Ayrıca kitabın ikinci bolumunde o zaman adı Kawatia olan Mosaicaya barbar kavimlerinin gelisinden bahsedilecek.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.