Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

strangerPIA

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    4
  • Katılım

  • Son Ziyaret

strangerPIA Hakkında

  • Doğum Günü 14-03-1969

Diğer Bilgiler

Profil Bilgileri

  • Yer
    İSTANBUL
  • İlgi Alanları
    uzay, evren, reenkarnasyon, sezgiler, rüyalar, insanin kendini aşması, doğa, pskikoloji, felsefe, matematik, resim, illüstrasyon, çizgi roman, seyahat

strangerPIA - Başarıları

Acemi

Acemi (1/14)

  • İlk İleti
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde
  • İçerik Başlatan

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. strangerPIA doğum gününüz kutlu olsun!

  2. strangerPIA doğum gününüz kutlu olsun!

  3. strangerPIA doğum gününüz kutlu olsun!

  4. strangerPIA doğum gününüz kutlu olsun!

  5. strangerPIA doğum gününüz kutlu olsun!

  6. strangerPIA doğum gününüz kutlu olsun!

  7. strangerPIA doğum gününüz kutlu olsun!

  8. Bilir ki kadında insandır. Bilir ki kadınında seçme hakkı vardır. Bilir ki kadınında duyguları vardır. Bilir ki kadınında onuru vardır. Bilir ki kadın dövmeye değil sevmeye layıktır. Burada aşağılama var, ama sanırım farkında değilsiniz. Lütfen insanları ayırmayın!!! Ne demek kadın da insandır? Kadının da seçme hakkı vardır? Kadının da duyguları vardır? Kadının da onuru vardır? Kadın dövmeye değil, sevmeye layıktır??? Ne diyorsunuz? Bu sözlerin altında kesinlikte erkek kadından üstündür fikri yatıyor. Kadın ve erkek eşittir. Aralarında sadece fiziksel bir fark vardır. Kadın ve erkek bir bütünü oluşturan 2 parçadır sadece. İkisi bir araya gelince ancak bir bütün oluşabilir. Ne kadın tek başına çocuk doğurabilir ne de erkek tek başına baba olabilir (evlat edinmeler hariç). Ve unutmayın ki dünyada ne erkekler sadece erkeklerle yaşayabilirler ne de kadınlar sadece kadınlarla... Erkek kadını neden döver? Çünkü kadın izin vermiştir, izin vermese dö-ve-mez. Gerekirse kendini öldürü ama yine de izin vermez... Erkeğin böyle bir hakkı yoktur çünkü. Kimsenin kimseye güç kullanma hakkı yok! Unutmayın erkek döven kadınlar da var ve kadınlar da çocukları dövüyor. Büyüyen çocuklar da büyükleri dövmek istiyor, yani inanılmaz bir döngü!!!
  9. Ben TV seyretmiyorum!!! Mehmet Ali Erbil, Türk insanının kendini ifade ediş şekli, dışa vurumudur. Türk eğitim sisteminin durumu ortada. Türk aile yapısı ve aile içi eğitimin, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumunun da hali ortada. Sokaklarda yaşayan bir dolu insan, açlık sınırında yaşayanlar, doğuda yolu, suyu, okulu, öğretmeni, ebesi, doktoru, hastanesi olmayap; mecburen kendi içine dönük, töreleriyle ve kendi kurallarıyla yaşayan Türk insanının durumu ortada. Eğitimli insanlarımız da dierlerinden farklı değil. Peki neden? Çünkü ezberzi, gelişime açık olmayan, konuşamadığımız, araştıramadığımız, söz hakkımızın olmadığı bir eğitimden geçiyoruz. Ezberliyoruz, bilgiyi hayata geçiremeden, bunu niye öğrendim ki, ne işime yarayacak ki diyerek unutuveriyoruz. Alile içi egitim de bir felaket. Bir ailede (ne yazık ki genelde böyle) çocukların söz hakkı yok. Konuşmaları yasak ya da saygısızlık. Sus sen çocuksun, sen ne bilirsin tavırlarıyla ve hiçbir zaman sen bir insansın, insan olduğun için değerlisin, sevilmeye sayılmaya layıksın denilerek yetişmiyoruz. Sürekli bir aşağılama, güçlünün güçsüzü ezmesi şeklinde yetişiyoruz. Sonuçta kendine saygı duymayan, kendini ve tabiki başkasını da sevmeyen, saygı duymayan, aşağılık duygularıyla yetişmiş, sürekli kendini de başkalarını da aşağılayan insanlar oluyoruz. Bunların yanı sıra bastırılmış o kadar çok şeyimiz var ki. İşte M. Ali burada devreye giriyor. O, Türk insanının bastırılmış her türlü duygusunu su üstüne çıkarıyor. Bu o kadar doğal ki. M. Ali, Türk insanının duygularına tercüman oluyor (!), çünkü biliyor ki bu insanlar ancak bu dilden anlıyorlar. Ben bunu normal karşılıyorum, bu şekilde yetişen insanlardan başka bir şey beklenmez ki. Ben böyle yetişmedim ve TV seyretmeyi sevmediğim gibi, M.Ali de sanatsal bir şey yapmıyorsa kesinlikle izlemem, ona gülmem de söz konusu bile olamaz. Çünkü ana hitap etmiyor. Ama ne yazık ki pek çok insana ediyor. Önce Türkiye'deki pek çok sorunun çözülmesi gerekiyor ki, insanlar M. Ali gibilerin yaptıklarına gülmesin ya da kendilerini aşağılamasına, küfretmesine izin vermesin, programlarında dilenci gibi hediye istemesin (o da ayrı bir konu, tembel bir milletiz ve çalışmadan bir şeylere sahip olmaya bayılırız, bunun için dilenci de oluruz, aşağılanmayı da kabul ederiz, yeter ki bir şeyler bedava gelsin!) Bence boşuna tartışıyorsunuz, çünkü bu sorun böyle çözülmez. Bence Kemal Sunal, Türk insanının durumunu filmlerinde çok güzel dile getirmiştir. Fazla söze gerek yok!!!
  10. örnek vermek gerekirse;annemin geçen sabah kardeşime kahvaltı sofrası hazırlamam konusunda beni uyarması,kendi bildiklerini..,kendince onu ''eş''sıfatına ulaştıran şeyleri bana öğretmesi,ilerde lazım olacagını sürekli kafama gagalaması.. Dogu'daki kadınlarımızda bu gibi örnekler saymakla bitmez,üstelik akla gelmeyecek niceliklerde..fakat bunun temelinde egitimsizlik yatmaktadır..bu yüzden örnek olarak okumus biri olan annemden,annelerimizden bahsettim.. kısacası iş bizden devam ettigi gibi,bizimle sona erebilir ancak,erecek de.. Evet, size katılıyorum. Her şey bizde bitiyor. Bizler (bugünü yaşayan nesil), yenilere, çocuklarımıza, arkadaşlarımıza, etrafa, komşulara ve herkese örnek olmak durumunda. Çünkü genelde çocuklar örnekleri neyse o kişilere göre davranıyorlar. Yani yani aynen taklit ediyorlar. Eğer evde sadece kadınlar bulaşık yıkıyor, mutfağa sadece kadınlar giriyor, temizliği sadece kadınlar yapıyorsa çocuklar da bunu böyle uyguluyor. Ama siz eşitlikten yanaysanız çocuk da eşitlikten yana oluyor. Ne yazık ki doğudaki kadınlar, kendi hemcinslerini öldürme kararlarını destekliyorlar. Bir kadın ya da genç kız birini sevmişse, önce oradaki diğer kadınlar çıkarıyor ölüm fetvasını, erkeklere de uygulamak düşüyor. Ve benim en çok şikayet ettiğim konu: Kadınların çocuk yetiştirirken kız ve oğlan çocukları arasında ayrım yapması. Daha küçücükken erkek çocuklar üstün olduklarını sanıyorlar, çünkü öyle yetişiyorlar. Annesine köpek gibi davranıyor bu çocuklar. Anneler öyle yetişmiş, öyle de yetiştiriyor çocuklarını. Bu oğlanlar kız kardeşlerine, ablalarına da çok kötü davranıyorlar, ben de bu görüntüleri görünce çıldırıyorum. Ama suçlu o anneler ne yazık ki. Cehalet demiyorum, çünkü okuyanlar arasında da bu var. Okumak önemli değil, bilgiyi hayata geçirmedikçe her şey boş nasıl olsa. Önemli olan diploma almak değil, herkes bir şeyleri ezberleyerek diploma almaya hak kazanabilir. Önemli hayata nelerin geçtiğidir, nasıl yaşadığınızdır. Ben hiçbir zaman bir erkeğe hizmet etme düşüncesiyle, bir gün evleneceksin laflarıyla büyüymedim. Her zaman evdekiler önce eğitim, zamanı gelince evlilik derdi. Önemli olan benim bir meslek sahibi olmak, ayaklarımın üzerinde durmam, kimseye muhtaç olmadan yaşamımı sürdürebilecek bilgilere sahip olmamdı. Asla ve asla kadın erkek ayrımını evde öğrenmedim. Dışarıda öğrendim, kahroldum, pek çok kez müdahale ettim ve hatta bu nedenle sen ne karışıyorsunlarla bile muhatap oldum. Artık pek karışmamaya çalışıyorum, çünkü herkes hak ettiği şeyi yaşıyor galiba. Siz eğer o şartları değiştirmek istiyorsanız bir şeyler oluyor, yardım bile gelebiliyor ve her şey değişebiliyor. Önemli olan sizin hayata nasıl baktığınız, neye izin verdiğiniz.
  11. strangerPIA

    ANNELERİMİZ...

    25 YIL GORMEDİGİM ANNEM!!! Merhaba arkadaşlar, Ben bu konuya farklı şeyler yazmak durumundayım çünkü yaşadıklarım, sizlerden oldukça farklı. Bölünmüş bir aileden geliyorum. Annemle babam ben 9 yaşlarındayken boşandılar, ama boşanmadan önce biz zaten babaannemle dedemin yanında kalıyorduk. Okula başlamadan önce 15 gün kendi evimizdeysek 15 gün dedemlerde oluyorduk ve çocuk olduğumuz için pek bir şey anlamıyorduk. Derken okulun başlamasıyla birlikte temelli dedemlerin yanına taşındık. (Ben ve ağabeyim) Annemle babam boşandıktan sonra biz anneme çok kızdık, çünkü ne olursa olsun bizimle kalmasını istiyorduk. Ama olmadı. Annem bizi terk etti ne yazık ki. Biz babama verilmiştik. Babam da başkasıyla birlikteymiş. Evlendiler. Bunu da istemedik. Cünkü şimdi hem annesiz hem de babasız kalmıştık. İkisi de doğru dürüst aramıyorlardı bizi, ama babamı daha çok görüyorduk ve artık bir üvey annemiz vardı. Annem birkaç yılda bir geliyordu. Ona evlenip evlenmediğini sorduk, hayır dedi, oysa evlenmiş. 2,3 yılda bir gelmesi bizde iyice nefret oluşturdu. Zaten anne sevgisiyle büyümemiştik, bir yerimiz acıdığında, korktuğumuzda, düştüğümüzde anne diye bağırmıyorduk "babaanne" diyorduk. Annesizliğe alışmıştık yani. Ama içimizdeki nefret büyüyordu. Onlar boşandıktan sonra annemi 2 ya da 3 kez gördüm. En son liseye başladığım yıldı. Onu beş dakika gördüm ve evden çıktım. Bunun nedenlerini düşündüm sonra. Ona çok kızgındım. Onu yanımda istiyordum, ona ihtiyacım vardı. Sonra 20 yıl boyunca onu hiç görmedim. Öldüğünü söylediler, adresini vermediler, onu bulamadık. Bir gün kardeşim geldi ve annemi bulmak istediğini söyledi. Ben de ona, eger ondan nefret etmiyorsan, bunu aştıysan olur, bulalım dedim. Evet, dedi, her ne olursa olsun onu bulmak istiyorum. Ve annemi aradık. İnanılmaz bir şekilde bulduk onu. Büyümüştük. Nefretleri aşmıştık. Düne değil bugüne bakıyorduk artık. Annem önce korktu. Görüşmek istemedi. Çünkü suçluluk duygularıyla boğuşuyordu. Toparlayan ben oldum, çünkü ben de bir anneyim. Ona, torununun onu sordugunu, artık ona ne söyleyeceğimi bilemediğimi söyledim. Ondan nefret etmediğimi, geçmişle uğraşmadığımızı söyledim. Yavaş yavaş görüşmeye başladık. Şimdi annem yanlış yaptığını kabul ediyor. Üç çocuğunun durumundan şikayetçi. En çok da iki erkek kardeşimin durumundan. Çünkü onlar hayatlarını düzene sokamadılar. Annem bizi bırakmaması gerektiğini, bunun bize çok zarar verdiğini anladı. Ama olan olmuş durumda. Ona, bizi böyle kabul etmek zorundasın, şikayet etme. Biz şikayet etmiyoruz ve seni suçlamıyoruz, ama lütfen sen de bizi suçlama diyorum. Yıllar boyunca her anneler gününde annem olmadığı için başkalarının annesine hediye aldım ağlayarak. Çok kötü bir durum. Şimdi anneme telefon edebiliyorum, istediğim zaman onu görebiliyorum, ama çocukluğum annesiz geçtiği için bir fark var kesinlikle. Her şey zamanında güzel. Şu anda annem olsa da olur, olmasa da. Ne yazık ki böyle. Çünkü ben şu anda bir anneye sarılma ihtiyacı hissetmiyorum, hissetsem bile benim annem oldukça soğuk biri. Onu öyle kabul etmek zorundayım. Ben çocuğumu asla bırakmakdım, bırakmayı, terk etmeyi, ondan ayrı olmayı asla düşünmem. Her ne olursa olsun onun yanındayım, bütün dünya çocuğuma düşman olsa ben onun arkasında olacağım, annelik böyle bir şey. Ona bu güveni verdiğimi sanıyorum ve bu çok önemli bir şey. İşte annemin bize vermesi gereken şey buydu. Ama olmadı. Şimdi ne yazık ki suçluluk duygularıyla boğuşuyor. Bense bunca şeye rağmen nefretimi yendiğim için mutluyum. Ona kızamıyorum bile... annemden nefret ediyorum benim için yapabileceği ama yapmayı seçmediği herşey için sadece doğurmaktan başka bana ve hayatıma herhangi bir katkısı olmadığından,kendi hırslarını gerçekleştiremediklerini benden isteyerek üstelik çogu şekilde beni kullanarak almaya çalıştığı için,hiç bir zaman destekçim olmadığı yanımda olmadığı,güven vermediği ve güven duymadığı için,birey olmama yönelik hiç bir şeyime saygı duymadığı için attığı tokatlar ve defalarca kapıyı gösterip çaresiz bıraktığı için,kendi sorunlarının bedelinin bana ve çocukluğuma mal ettiği için ve daha saymakla bitiremeyeceğim tüm içinler için annemden nefret ediyorum ölse üzülmeyeceğim..kusura bakmayın her anne bir değil.. Evet, haklı olabilirsiniz, kaç yaşındasınız bilmiyorum ama önce alta yazdığım şeyleri okuyun isterseniz. Sonra da buraya geri dönün. Nefret sadece size zarar verir. Ben doğum yaparken yanımda sadece bir kişiyi istedim, inanmayacaksınız ama bizi küçücükken terk eden annemi!! 20 yıl sonra da onu arayıp buldum. Bir de şöyle bakın hayata: Yaşadığımız her şey bizlerim evrimleşmesi, bir şeyler öğrenmeleri için yaşanan mizansenlerdir. Siz bu olaylardan ders almak durumundasınız ve önemli olan şu ki, size yapılanı siz yapmamak zorundasınız. Anneniz kötü bile olsa ona kızmak, ondan nefret etmek sadece size zarar verir. Bir gün o da size ihtiyaç duyacak. Muhtaç olduğunuz her şey sizde var. Güçlü olmak sizin elinizde. Lütfen nefret etmeyin. Nötr olmaya çalışın. Ben başardım. Siz de başarabilirsiniz. Hayat sadece bu yaşadıklarınızla sınırlı değil. Hayatı rahat bırakın. Yaşadıklarınız, güçlü olabilmeniz için gerekli şeylerdir mutlaka. Bir de böyle bakın olaylara ve lütfen şu nefretlerinizi aşın. Çünkü nefret sadece size zarar verir. Olumsuz olursanız bu olumsuzluk bir gün sizi boğar annenizi ya da başkalarını değil. Sızlanmayı bırakıp güçlü olmaya bakın. Çünkü hayat güçlü olmayı gerektiriyor. Siz anne ya da baba olduğunuzda size yapılanı yapmayın yeter. Sevgiyle yaşayın, nefretle değil. Evet, haklı olabilirsiniz, kaç yaşındasınız bilmiyorum ama önce alta yazdığım şeyleri okuyun isterseniz. Sonra da buraya geri dönün. Nefret sadece size zarar verir. Ben doğum yaparken yanımda sadece bir kişiyi istedim, inanmayacaksınız ama bizi küçücükken terk eden annemi!! 20 yıl sonra da onu arayıp buldum. Bir de şöyle bakın hayata: Yaşadığımız her şey bizlerim evrimleşmesi, bir şeyler öğrenmeleri için yaşanan mizansenlerdir. Siz bu olaylardan ders almak durumundasınız ve önemli olan şu ki, size yapılanı siz yapmamak zorundasınız. Anneniz kötü bile olsa ona kızmak, ondan nefret etmek sadece size zarar verir. Bir gün o da size ihtiyaç duyacak. Muhtaç olduğunuz her şey sizde var. Güçlü olmak sizin elinizde. Lütfen nefret etmeyin. Nötr olmaya çalışın. Ben başardım. Siz de başarabilirsiniz. Hayat sadece bu yaşadıklarınızla sınırlı değil. Hayatı rahat bırakın. Yaşadıklarınız, güçlü olabilmeniz için gerekli şeylerdir mutlaka. Bir de böyle bakın olaylara ve lütfen şu nefretlerinizi aşın. Çünkü nefret sadece size zarar verir. Olumsuz olursanız bu olumsuzluk bir gün sizi boğar annenizi ya da başkalarını değil. Sızlanmayı bırakıp güçlü olmaya bakın. Çünkü hayat güçlü olmayı gerektiriyor. Siz anne ya da baba olduğunuzda size yapılanı yapmayın yeter. Sevgiyle yaşayın, nefretle değil.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.